1. Biyografi.info sitesi, Yahya Kemal Beyatlı, Erişim tarihi:16.03.2012
2. Meral Tozluyurt, Yahya Kemal Beyatlı’nın Siyasi Portresi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007
3. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Sayfa 72
4. (Kocakaplan, gök kubbemiz şairi Yahya kemal,s:216
5. (Kendi Gök Kubbemiz,s:65)
6. (İ.Kocakaplan; Gök kubbemiz Şairi Yahya Kemal, s;52)
7.
(Bir Başka Tepeden:20)
8.
( Bir Tepeden:19)
9.
(Üsküdar’ın Dost Işıkları:28)
10.
(İstanbul Fethini Gören Üsküdar, s:24)
11.
( Atik_Valde’den İnen Sokakta:27)
12.
(Eski Şiir Rüzgarıyla: Çamlıca Gazeli, s:67)
13.
( Karnaval ve Dönüş,s:67 )
14.
(Süleymaniye’de Bayram Sabahı, s.10)
15.
(Siste Söyleniş s:23)
16.
(age..s.121)
17.
Geçmiş Yaz, s:132)
18.
(
ITRİ,s.15)
19.
(Aziz İstanbul, Türk İstanbul_II,s:50)
20.
(
Siste Söyleniş, s:23)
21.
( Yahya Kemal,Aziz İstanbul,s:127_157)
22.
(
Koca Mustapaşa)
23.
(Eski Şirin Rüzgârıyla, S:117)
24.
(Tampınar, Yahya Kemal Şiirleri ve İstanbul, Aile,1950,s.12)
ATASÖZLERİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ
Dilek Eren
Süleyman Demirel Üniversitesi
Türkoloji Bölümü
Betül Dokan
Süleyman Demirel Üniversitesi
İki Yabancı Dil Bölümü
Atalarımızın, uzun deneylere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak
düsturlaştıran ve kalıplaşmış biçimleri bulunan kamuca benimsenmiş öz sözlere atalar sözü denir.
Bizim, geleneklerle yerleşmiş bir atasözü anlayışımız vardır.Bu anlayışa göre atasözleri, ulusal
varlıklardır.Allah ve peygamber sözleri gibi ruha işleyen bir etki taşırlar.İnandırıcı ve
kutsaldırlar.Nitekim eski bir atasözü şöyle der:”Atalar sözü Kur’ana girmez yanınca yelişür.”(Birlikkte
koşup gider ; ondan geri kalmaz). Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri
denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuşlardır.Ulusun ortak düşünce, kanış ve tutumunu
belirtir, bize yol gösterirler.Bir atasözüyle belgelendirilen tutumun doğruluğu herkesçe kabul
edilir.Anlaşmazlıklarda bir atasözü en büyük yargıçtır.
Türkçe dünyada en çok konuşulan yedi dilden biridir.Türkçenin tarihi günümüzden yedi bin yıl önce
yaşayan Sümerlere kadar uzanır.Prof. Dr. Osman Nedim Tuna Sümerce metinlerde üç yüz on iki Türkçe
Sözcük Bulunmuştur.(1.1.)Bu bize Türkçenin yedi bin yıl önce de var olduğunu gösteren önemli bir
kanıttır.Sümerlerin yazdığı tabletlere şu örnekleri verebiliriz:
Ölmeye mahkûmuz harcayalım;
Uzun yaşayacağız biriktirelim.
Yoksul için ölmek yeğdir;
Ekmeği varsa tuzu yoktur,
Tuzu varsa ekmeği yoktur,
Eti varsa kuzusu yoktur,
Kuzusu varsa eti yoktur.
Dostluk bir gün sürer,
Akrabalık hep devam eder.
Donanımca güçsüz devlet
Kapıdaki düşmanı kovamaz.
Sen gider düşmanın ülkesini ele geçirirsin;
Düşman gelir senin ülkeni ele geçirir.(2.1.)
Türkçenin ilk yazılı belgesi olan ve 735 yılında Bilge Kağan adına yazılan Orhun Yazıtları’nda da
bazı Türk atasözlerine rastlıyoruz.(3.1.)Bu da bize Türkçenin ne kadar köklü ve gelişmiş bir dil olduğunu
göstermektedir.
Türk atasözleri konusundaki ilk ve en önemli kaynak Divan-ü Lügat-it Türk’tür.Bu eser 1074 yılında
Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.Kaşgarlı Mahmut eserinde
Türkçe ve Türkler hakkında son derece önemli bilgiler vermiştir.Bu yönüyle eser Türkçenin en önemli
kültür hazinesidir. Kaşgarlı Mahmut’un kitabında şiirler, deyişler ve özellikle savlar geniş yer tutar.(2.2.)
Ferit Birtek, Divan-ü Lügat-it Türk’teki incelemiş ve kitap hâlinde yayınlamıştır.(4.1.)Bu kitapta
291 savulunmaktadır.Bu savların çoğu Türkiye Türkçesinde ve Türk Lehçelerinde hâlen
yaşamaktadır.Bu atasözlerine şu örnekleri verebiliriz:
Abçı neçe al (tep) bilse, agıy anca yol bilir.
Avcı ne kadar hile bilse, ayı o kadar yol bilir.
Agılda oglak togsa arıkta otı öner.
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.
Ebek ebğe tegmez.
Aceleci evine varamaz.
Divan-ü Lügat-it Türk’ten sonra atasözlerinin geçtiği en eski kaynaklar Kutadgu Bilig, Atabetül
Hakayık ve Dede Korkut Öyküleridir.On beşinci yüzyıldan sonra Türk edebiyatında atasözlerini derleme
ve toplama çabası görülür.Mevlana Şemseddin 1480’de yazdığı bir tıp kitabının arkasına 698 Türk
atasözü eklemiştir. ‘’Kitab-ı Atalar’’ adıyla geçen bu yazma kırk iki sayfadır.(5.1.)İçindeki atasözlerinin
çoğu günümüze kadar gelmiştir.
Divan-ı Lügat-it Türk ve Kitab-ı Atalar’da geçen atasözleri atasözlerimizi dil ve anlam açısından
karşılaştırabilmemiz için son derece önemlidir.
Atasözleri konusunda en önemli eserlerden biri de Güvâhî’nin yazdığı Pend-nâme’dir.Güvâhî,
Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferine katılmıştır.Anadolu’da bulduğu bütün öykü, fıkra, atasözleri ve
deyimleri manzum olarak Pend-name adlı eserinde toplamıştır.(7.1.)Bu eserlerde çeşitli öykü ve
fıkraların sonlarında atasözleriyle öyküler verilmiştir.Bu eser Türk edebiyatında atasözleri hazinesi
olarak kabul edilmektedir.Bu eserden şu örnekleri verbiliriz:
Yimez kimse nasibin kimsenin hiç. (Kimse kimsenin kısmetini yemez.)
Biçiserdür çü ahir ekdügini. (Kişi ektiğini biçer.)
Muhakkakdur hod olmaz kul hatasız. (Hatasız kul olmaz.)
Atasözlerinin doğuşu ve kaynağını bölümlere ayırarak inceleyebiliriz.
A)
Bilge ve bilge kişlerin söyledikleri güzel sözlerin topluma mâl olması.
Atasözleri bir toplum içinde kendiliğinden oluşur.Bu oluşum sürecinde, şüpesiz ki bir atasözünün ilk
taslağı tek kişi tarafından ortaya atılır.Ama zamanla bir çok kişiler onun üzerinde yontmalar, eklemeler,
değiştirmeler yapmışlar; ona kamunun beğendiği bir biçim vermişlerdir.İşte ilk taslak, bu son biçimiyle
atasözlerinin bütün niteliklerini kazanmış ve ilk taslağı oluşturan bilgenin adı unutularak bir kişinin malı
olmaktan çıkıp toplumun malı olmuştur.
Nabi bu konuda şöyle der:
Sözde darbü’l-mesel iradına söz yok amma
Söz dur âleme senden kala bir darb-ı mesel
(Nâbi bu beyitinde, şiirinde atasözü kullanmanın güzel ve hoş olduğunu, ancak asıl hünerin insanın
kendisinden sonraya kalacak ve atasözü niteliği kazanacak değerde söz söyleyebilmek olduğunu ifade
etmiştir.)
B)
Şiirden alınan bazı mısra ve beyitler
Atasözlerinin çoğunda vezin ve uyak bulunması bu sözlerin şiirden alındığını akla getirmektedir.Bu
sözler şiirlerden alınmamış şiirsel anlatımda da söylenmiş olabilir.
C)
Tevrat, İncil, Kur’an gibi kutsal kitaplar ve dini metinlerden alınan sözler
Tevrat günümüzden üç bin iki yüz yıl önce yazılmıştır.Tevrat, İncil ve Kur’an’daki konuların çoğu
aynıdır.Tevrat’ta Süleyman’ın meseleleri adlı bölüm atasözleri özelliği taşır.Bu bölümde Hz.Süleyman
tarafından söylenen özdeyişlerde zamanla atsözü haline gelmiştir.(2.3.)
Türkçe’de bulunan ‘’Karıncadan ibrat al, yazdan kışı hatırla.’’ Atasözünün kaynağı Tevrat’a kadar
uzanır.Bu sözün kaynağı olan ve Tevrat’ta geçen mesel şöyledir(7.1.)
Bazı din büyüklerinin peygamberlerin sözleri de bazen atasözleri gibi kullanılmaktadır.Bu sözlere şu
örnekleri verebiliriz:
İki günü birbirine denk olan ziyandadır.(Hz.Muhammed)
Özür dileyeceğin her işten sakın.(Hz.Muhammed)
Güzel konuşmanın sırrı lüzumsuz sözleri terk etmektir.(Hz.Ebu Bekir)
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.(Hz.Ali)
Fare huylulara, kedi bey olur.(Mevlâna)
D)
Öykü ve fıkradan alınan atsözleri
Bazı atasözleri öykü ve fıkralardan kalan ve bize ders veren özlü sözlerdir.Bu konuyla ilgili şu
örneği verebiliriz:
Damdan Düşen Gelsin
Hoca evinin çatısını aktarırken dengesini kaybedip yere düşmüş.Tüm ahali etrafını sarıp ne
yapabileceklerini tartışırken Hoca:
-Bana damdan düşen birini getirin, demiş.
Atasözleri biçim yönünden diğer yazı türlerine göre oldukça değişik özellikler gösterir.Öykü,
roman, şiir, deneme gibi yazı türleri pek çok cümlenin bir araya gelmesi ve anlam yönünden
bütünleşmesiyle oluşur.Oysa atasözleri genellikle en çok iki cümleden oluşur.Bütün duygu ve
düşünceler, atasözlerinde genellikle bir tek çümleye sığdırılır.Bu nedenle atsözleri kocaman kitapları
dolduran duygu ve düşünce birikimini bir tek cümlede özetler.Bu cümleler kişiden kişiye
değişmez.Halkın ortak malıdır ve halk tarafından aynı biçimde söylenir.Atasözleri halkın yalnızca duygu
ve düşüncelerini değil, ortak dil ve zevklerini yansıtır.
Dikensiz gül olmaz.
Atasözünü ‘’Gül dikensiz olmaz’’ biçiminde sözcüklerin sırasını değiştirerek söyleyemeyiz.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Atasözündeki bulunan sözcükleri değiştirerek kaz yerine ördek yada horoz diyemeyiz.Ancak bazı
atasözleri tarihsel süreç içince değişikliğe uğramıştır.Bu atasözlerine şu örnekleri verebiliriz:
Ayağını yorganına göre köskıl.(Güvahî-XVI.yy)
Ayağını yorganına göre uzat
Verilmez oğlan uğlanmazca emcek.(Güvahî-XVI.yy)
Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
Bu atasözlerinde geçen köskıl, emcek yerine günümüzde uzat ve çocuk memesi sözcükleri
kullanılmaktadır.Tarih boyunca, dilde ve kültürde oluşan bütün değişimler atasözlerine yansımıştır.
Aynı şekilde bir atsözünün değişik bölgelerde değişik biçimlerde kullanıldığı görülür:
Mum dibine ışık vermez.
(Çıra dibine ışık vermez.)
(Çura dibi karanlık olur.)
Her kuşun eti yenmez.
(Kuş var eti yenir, kuş var et yedirilir.)
Er ekmeği er kursağında kalmaz.
(Er lokması er kursağında kalmaz.)
Çoban armağanı çam sakızı.
(Çam sakızı çoban armağanı.)
Örneklerdeki gibi bazı atsözlerinde hem sözcüklerin sırası, hem de sözcükler
değişebilmektedir.(2.4.)Ancak bu değişiklik kişiden kişye değil, böldeden bölgeye göredir.Bu da bize
atsözlerinin tarihsel süreç içinde ve farklı bölgelerde değişikliğe uğrayabildiğini göstermektedir.
Atasözleri bir toplumun ve bütün insanlığın yaşam felsefesidir.İnsanlarda bulunan sevgi,
kıskançlık, bencillik, dostluk, düşmanlık gibi içgüdüler evrenseldir.Bu nedenle bu içgüdüleri yansıtan
atasözleri de evrenseldir.Dünyada pek çok ulusun kullandığı atasözleri karşılaştırıldığında, bu
atasözlerinin bir çoğunun aynı yada benzer olduğu görülmüştür.Atasözleri evrensel değerler yanında bir
ulusa özgün kültürel değerleri de yansıtır.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
Vakit nakittir.
Gibi atasözleri evrenseldir.Buna benzer atasözleri genellikle bütün dillerde ortaktır.
Osmanlının ayağı üzengide gerek.
Osmanlının ekmeği dizi üstündedir.
Osmanlı, tavşanları araba ile avlar.
Türk karır, kılıcı karımaz.
Türk’ün aklı aldadır.
Gibi atasözleri de ulusaldır.Buna benzer atasözleri de bir ulusun kültürünü yansıtır.
Atasözlerinin konuları, çoğu zaman kullanıldıkları bölgeye ve ülkeye göre değişiklikler
gösterir.(2.5.)Her ulusun atasözleri, kendi varlığının ve benliğinin aynasıdır.Atasözlerinde bir ulusun
düşünceleri, yaşayışları, inanışları, gelenekleri görülür.Atasözleri ulusların zekalarındaki keskinliği,
hayallerindeki genişliği, duygularındaki inceliği belirten en değerli örneklerdir.Bu sözler, derin
felsefeden başka güzel buluşlarla, parlak nüktelerle, ince alaylarla, sert taşlamalarla doludur.Böylece her
atasözü, kendi ulusunun damgasını taşır.(8.1.)Türk toplumunda tarih boyunca askerlik ve çiftçilik
önemli olduğu için at, it, kurt, koyun, silah ve yiğitlik konusunda Türkçede pek çok atasözüne
rastlanır.Buna karşın Alman atasözlerinde daha çok ayı, kartal gibi konularda o yöreye ait
atasözleridir.Bu nedenle atasözlerinde evrensel ve toplumsal düzeni ile bu düzendeki iyi, kötü bütün
özellikleri görürüz.(2.6.)
Atasözleri bir toplumu yansıtan aynaya benzer.Toplumla ilgili olan her şeyi; devlet idaresi,
gelenekler, görenekler, meslekler, aile ve akrabalık ilişkileri halkın tüm yaşam biçimi atasözlerine
yansır.Bu nedenle atasözleri toplumun psikolojisini ve bir ülkenin sosyolojik yapısını incelemek için son
derece önemli bir kaynaktır.Öncelikle Türk atasözleri kendi toplum yapımızı inceleyebilmemiz için
büyük bir hazinedir.Çünkü elimizde on bin yıl öncesine ait Türk atasözleri vardır.Bu atasözleri birkaç
kişinin değil tüm tolumun ortak görüş, düşünüş ve inanç biçimini yansıtır.Ne yazık ki Türk atasözleri bu
bakımdan yeterinde incelenmemiştir.Bazı değerli araştırmacılarımız atasözlerini konularına göre
sınıflamış, ancak sosyolojik ve psikolojik açıdan yeterli araştırmalar yapılmamıştır.
Bu konuda İhsan Kurt tarafından ’’Türk Atasözlerinde Psikolojik Bir Yaklaşım’’ adlı çalıma
yapılmıştır.Ancak bu çalışma küçük bir deneme olmaktan öteye gitmemiştir.Yapılması gereken şey, bin
yıllık atasözlerini bir arada değerlendirerek sosyolojik ve psikolojik yönden incelemektir.
Türk atasözleri birkaç yazar tarafında konularına göre sınıflandırılmıştır.Biz burada önemli
gördüğümüz bazı konularda kısa örnekler vermekle yetineceğiz.
AİLE
Türkler, en az iki bin yıldan beri tarih sahnesinde en büyük rolleri oynayan büyük bir devlet
olmuştur.Bunun en önemli sebebi Türklerin aileye verdiği önem; anne babaya, kadına, çocuğa gösterdiği
sevgi ve saygıdır.Çünkü, aile sosyolojik açıdan toplumun çekirdeğidir.Bu çekirdek sağlıklı olmazsa
toplum da sağlıklı olmaz.Özellikle kadına gösterilen saygı aile yapısının sağlam olmasına sebep
olmuştur.Örnekler:
Erken evlenen yanılmamış.
Kızın kimi severse güveyin odur, oğlun kimi severse gelinin odur.
Evi ev eden avrat (kadın), yurdu şen eden devlet.
Kadın erkeğin eşi, evin güneşidir.
Kadının düzdüğü evi Tanrı yıkmaz, kadının bozduğu evi Tanrı yapmaz.
Anadan doğmayan kardeş sayılmaz.
Baba nasihatı tumayan pişman olur.
Çocuk evin meyvesidir.
Soydur çeker, huydur geçer.
Oğlan babaya kız anaya çeker.
KONUKSEVERLİK
Türkler konukseverliğe büyük önem verirler.Bu da Türklerin toplum içindeki dayanışmaya ne kadar
çok önem verdiklerinin kanıtıdır.
Misafir kısmetiyle gelir.
Konuğa hürmet eyle, eğer kafir de olsa.
Köylü ‘’Misafir kabul etmeyiz.’’demez. ’’Koncak konak yoktur.’’der.
YİĞİTLİK
Türkler yiğitliğe mertliğe önem veren bir millettir.Tarih boyunca büyük devletler, imparatorluk
kurmuş; yiğitleri el üstünde tutmuştur.
Aman diyene kılıç kalkmaz.
Borcu veren, düşmanı vuran yener.
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
Kahpe dostla sürünmekten, mert düşmana sürünmek yeğdir.
Öl, ikrar etme; öl, ikrarından dönme.
KOMŞULUK
Türklerde sosyal dayanışma her zaman ön planda olduğu için komşuluğa da büyük önem
verilmiştir.Öyleki komşular, çoğu zaman akrabadan, kardeşten daha yakın görülmüştür.
Ev alma, komşu al.
Komşu hakkı, Tanrı hakkı.
Komşu komşunun külüne muhtaç.
Aç kurt bile komşusunu dalamaz.
Komşu komşusuz olsa herbiri bir dağa düşer.
ARKADAŞLIK-DOSTLUK
Sosyal dayanışmanın en önemli bir ögelerinden biri de dostluk ve arkadaşlıktır.Türklerde dostluk ve
arkadaşlığın büyük bir önemi olmuştur.
Alışveriş miskalle, dostluk kantarla.
Eski dost, düşman olmaz.
Dost yoluna post ol.
Dost başa bakar, düşman ayağa.
Dost kara günde belli olur.
Para ile dost bulunmaz.
ONUR-ŞEREF
Türkler için onur çok önemlidir.Namus ve şeref bazen yaşam sebebi olarak görülmektedir.Bu
konudaki atasözlerine şu örnekler verilebilir.
Kişi kendi izzetini kendi arttırır.
Namuzsuz yaşamaktansa namuslu ölmek yeğdir.
İnsanın izzeti de elindedir, zilleti de.
İnsan olduğu yeri şereflendirir.
Dünyada her şey bulunur ama namus bulunmaz.
ALİM-İLİM
Türkler bilgiye ve bilgine önem vermişlerdir.Türk tarihinde bilginler her zaman baş tacı edilmiş;
padişahlardan, hanlardan daha yüce ve saygı değer görülmüşlerdir.Bu konudaki atasözlerine şu örnekler
verilebilir:
İlim ahrete beraber gider.
Kişi bilmediğini ayağının aylına alsa başı göğe değer.
Kalemin yaptığını kılıç yapamaz.
Cahilin ibadetinden alimin uykusu hayırlıdır.
Alimi cahile sözü acıdır, kıyamette baş tacıdır.
Görülüyor ki Türk atasözlerinin kökü çok eskilere uzanmaktadır.Bu sözler yüzlerce yıl boyunca
halka rehberlik etmiş ve doğru yolu göstererek yol haritası görevini üstlenmiştir.Bu nedenle atasözlerini
anlamak; atalarımızı ve geçmişimizi anlamak demektir.Atalarını ve geçmişini anlayan kişiler, denenmiş
bilgilerden yararlanarak geleceğe deha sağlam adımlar atarlar.(2.7.)
KAYNAKÇA
1)Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi Ve Türk Dilinin Yaşı
Meselesi, TDK, Ankara 1944.
2)Hengirmen, Mehmet, Atasözleri Ve Değimler Sözlüğü 1.Atasözleri Sözlüğü, Engin Yayınları,
Ankara 2007.
3)Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, MEB, İstanbul 1970.
4)Birtek, Ferit, En Eski Türk Savları, TDK, Ankara 1944.
5)Acaroğlu, Türker, Türk Atasözleri, Referans Yayınevi, Ankara 2005.
6)Hengirmen, Mehmet, Güvahi, Pend-Name, Kültür Bakanlığı, Ankara 1990.
7)Kitab-ı Mukaddes, Sül, 6:611.
8)Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri Ve Değimler Sözlüğü 1.Atasözleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu
Yayınları 325, Ankara 21.7.1971.
Said Аrbatlı
Süleyman Demirel Üniversitesi
Türkoloji Bölümü
Sümeyye Burhanoğlu
Süleyman Demirel Üniversitesi
İki Yabancı Dil Bölümü
GÜN OLUR ASRA BEDEL
ÖZET
Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov 'un bir romanıdır. Roman, geleneklerine bağlı ve
geleneklerini korumaya çalışan insanları anlatır. Mankurtlaşma ile geleneklerini koruma arasındaki
insanların hikayesidir.Roman, esas olarak Sovyetler Birliği döneminde yaşanan sosyal ve kültürel
sorunların bir öz eleştirisidir. Yedigey adındaki başkarakterin 24 saatlik bir zaman diliminde geçmişe
dair hatırladığı olaylar ve hatıraları asra bedel bir gün gibi gelmiştir.Kitap ismini buradan almıştır.Kitapta
bir rejimin baskısı altında yaşan ve kültürel değerlerini kaybetmeye yüz tutmuş bir köyde geleneklerine
bağlı insanların yaşam mücadeleleri anlatılır.
Anahtar kelimeler : Mankurt , gelenek , tren istasyonu , asırlık bir gün, bozkır, yaşam mücadelesi.
GİRİŞ
Aytmatov eserlerinde genellikle gelenekten yararlanıyor.Kendi memleketinin yani Kırgızistan ın
,Kırgızların folklorunu kullanıyor eserlerinde.Bu roman tüm dünyayı etkiledi ve oldukçada başarılı
oldu.Kitap bir çok dile çevrildi.Halk bu romanı sevdi çünkü romanda kendinden bir şeyler buldu.Sovyet
birliğinin bu coğrafya üzerindeki baskısı,sömürüsü adeta bu romanda yansıtılmıştır.Cengiz Aytmatov un
Türkçeye kazandırmış olduğu mankurtlaşma(ulusal kimlikten uzaklaşma) kavramı üzerinde de yer yer
duruluyor.
ESAS BÖLÜM:
Roman kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden döndükten sonra,Kazak bozkırlarında küçük bir
aktarma istasyonunda çalışmaya başlar.Yedigey'in çok eski ve yakın arkadaşı olan Kazangap ölür.Onun
için bir cenaze töreni düzenlerler.Kazangap'ın şehirde oturan oğlu ve kızını da çağırırlar.Kazangap'ın
cenazesini mezarına götürürken,Yedigey kendisinin ve milletinin geçmişini,acı-tatlı,düşündürücü
yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir.O gün 'Asra bedel bir gün' olur onun için. Kazangap ‘ın
cenazesini Ata Beyit adındaki Naymanlar'ın kutsal mezarlığına götürdükleri zaman ,orada bir uzay
üssünün kurulmuş olduğunu görürler ve cenazenin gömülmesine izin verilmez. Öte yandan,Rus-
Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar,uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir
gezegen keşfeder.Bu gezegende yaşayanlar dünyalılarla ilişki kurmak isterler.Fakat daha yüksek bir
uygarlığı ,daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören dünyalı yöneticiler bu isteği reddederler.
KONU: II.Dünya Savaşından sonra Kazak bozkırlarında bir tren istasyonunda yaşamaya başlayan
Yedigey’in burada tanık olduğu olaylar.
ANA FİKİR :Yazar insanları mankurt olmaktan kurtaralım mesajını vermektedir. Mankurt: Ulusal
kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan.
ROMANDA ZAMAN: Romanda anlatılan bir günün hikayesidir.Yedigey-Kazangap ve Kazakistan
Sarı-Özek bozkırlarının hikayesi 24 saatlik bir süre içinde yüzyılın hikayesine dönüşür.
ROMANDA MEKAN: Orta Asya da Kazakistan Sarı Özek bozkırlarında Boranlı adındaki
istasyonun çevresinde gelişiyor olaylar.
KİŞİLER:
ASIL KARAKTERLER
YEDİGEY:Romanın baş kahramanıdır.Savaşmış geleneklerine bağlı önder bir kişiliği
vardır.UKUBALA:Yedigey’in eşidir.Kocasını seven yardımsever bir kadındır. KAZANGAP:Yedigey’in
çok eski bir arkadaşıdır.Köye yerleşmesinde ve işi bulmasında büyük katkısı vardır.
YARDIMCI KARAKTERLER
ABU TALİP KUTTUBAYEV: Coğrafya öğretmenidir.Kendi kültürel değerlerinin farkında olan bir
kişidir.ZARİFE:Abu Talip’in karısıdır ve sınıf öğretmenidir.SABİTCAN: Kazangap’ın oğludur. Küçük
yaşlardan itibaren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız,
“mankurt” bir kişidir. Kendisini devletin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir
evlattır.
AYZADE: Kazangap’ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.
ROMANDAKİ KİŞİLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Aytmatov’un eserlerinde birinci kuşak ve ikinci kuşak arasında değer farkları görülür. Birinci kuşak
çalışmayı, alın terinin değerini ve atalarından öğrendiklerini milletine ait inançları yaşatmaya çalışıyor.
İkinci kuşak ise Kazangap ‘ın oğlu Sabitcan’da örnek olarak karşımıza çıkıyor . Sabitcan Sovyet
eğitimin bir mankurt olarak karşısına çıkmasını önleyememiştir. Bu kuşağın özellikleri rahat bir yaşam
peşinde koşan varlık sebebini kültürel varoluş olarak değil , fiziki varoluş olarak görür.Hayatta kalma
kaydıyla efendilerinin emrindedir. Jolaman’ın şuurunu kaybettirilerek işkence yoluyla köleleştirilmesi ve
Sabitcanın’da okullarda eğitim yoluyla kendi milletinin değerlerine yabancılaştırılan çağdaş bir
“mankurt” olduğu görülür..Yedigey milli ve dini hayata bağlıdır. Arkadaşı Kazangap vefat eder. Onun
gözünde sıradan bir cenaze değildir. Kazangap Sarı-Özek bozkırlarının ilk sakinlerindendir. Boranlı’da
zorlu hayat koşullarında yaşam mücadelesi veren bir kişidir.İkinci kuşaktan Abu Talip Kutlubayev bir
coğrafya öğretmenidir. 1951 yılını sonlarında soğuk bir kış günü Boranlı’ya gelmiştir.Eşi Zarife sınıf
öğretmenidir.Abu Talip Kutlubayev kendi kültürel değerlerinin farkında olan , her türlü hayat şartlarında
kültürel değerlerini gelecek kuşaklara aktarmakla kendini sorumlu tutan geleneklerine bağlı bir kişinin
temsilcisidir. Abu Talip Boranlı’nın bütün imkansızlıklarına rağmen hem kendi çocuklarına hemde
Yedigey’in çocuklarına ders vererek Türk tarihinin coğrafyasını anlatıyor , başından geçenleri yazıyordu.
Böylelikle aydın sorumluluğunu yerine getirecekti.1952 yıının son günü Abu Talip vermiş olduğu
şenlikte halk dansları eşliğinde halk türküleri söylediği Nayman Ana ve Dönenbay gibi efsaneler anlattığı
için Boranlı halkı Abu Talip hakkında sorgulanmıştı. Abu Talip sorgulanma sonunda bilinmeyen bir
yere götürülmüştü. Gelen bir mektupta Abu Talip’in öldüğü duyulur.Yedigey Zarife ve çocuklarının
peşinde pervane olmuştur.Yedigey içten içe Zarife’ye karşı bir takım kıpırtıların olduğunu hisseder ,
kendini suçlamaya başlar. Yedigey Zarife’ye olan aşkını göstermek için Roymalı Ağa ve Begümay aşkını
gündeme getirir. 1956 baharının sonlarına doğru bütün duraklarda ve istasyonlarda çalışan demiryolu
işçilerine bir çağrı yapılarak Kumbel istasyonuna toplanmaları istenmiştir. Bu bir konferans ve
bilgilendirme çağrısıydı. Eskiden bir takım yanlışlıklar yapıldığını , haksızlığa uğrayanların resmi
müracat dahilinde durumun araştıracağı ve haksızlık yapılmışsa mağduriyetin giderileceği söyleniyordu.
Yedigey’e ölüm haberi gelen Abu Talip’in çocuklarının mağduriyetinin giderilmesi için soruşturmanın
resmi sonuçlarının öğrenilmesi gerekiyordu. Yedigey Kutlubayev’in durumunun nasıl öğrenileceğini
Kumbel istasyonu şefine sorar. Soruşturma belgelerinin Almaatı da arşivlendiğini oradan
öğrenebileceğini söylerler. Yedigey Aral’ın ve aladağlar’ın güzelliklerinin seyrede seyrede gider.
Soruşturma sonucunda Kutlubayev suçsuzdur. Bu sonucu aldıktan sonra tekrar Boranlı’ya döner. Üç
hafta sonra Kutlubayev’in suçsuzluğunu belgeleyen resmi belge Boranlı’ya ulaşır. Bahar dolayısıyla
Yedige e Kazangap ın küçükken hediye etmiş olduğu deve Karanar Boranlı’dan kaçmıştır. Yaptıkları
efsaneye dönüşmüştür.Olaylar bu şekilde devam eder.
SONUÇ
Kitaba kısaca mankurtlaşma ile geleneklerini koruma arasındaki insanların hikayesi de denebilir.
Kazakistan 'ın Sarı Özek adındaki bozkırında basit ve tekdüze bir yaşamın; demiryolcu Yedigey'in, İkinci
Dünya Savaşı'ndan beri en yakın dostu Kazangap'ı, vasiyeti üzerine, Kazak efsanelerinin birinde adı
geçen Nayman Ana türbesinin yer aldığı Ana Beyit bölgesine atalarından miras kaldığına inandığı ve
kutsal bildiği Sarı Özek bölgesinde bir mezarlığa gömmek isterler. Bu süreçte yaşadıklarının öyküsüdür.
Kazgangap, sağlığında. Her şey, bir devenin sırtında Ana Beyit mezarlığına yol alan cenaze konvoyunun
en önünde giden Yedigey'in bilincinde oluşur ve gelişir.Roman okunmaya başlanılınca Rus ve Amerikan
işbirliğiyle kozmonotların uzaya gönderilip orada birtakım sinyaller alarak ,bu kozmonotların Orman
Göğsü adında uygarlık düzeyi dünyadan daha gelişmiş olan mavi saçlı insana benzer varlıkların yaşadığı
bir gezegen keşfetmişlerdir.Orman Göğsü gezegeni Dünyalılarla iletişime geçmek istemiştir.Ama bu olay
gerçekleşmez.Bu olanlar romanı bilim kurgu gibi göstermiştir.Ama roman bilim kurgu değildir.
KAYNAKÇA
1.)
Cengiz Aytmayov , Gün Olur Asra Bedel, İstanbul 2006
2.)
http://www.frmtr.com/kitap-ozetleri/2469427-gun-olur-asra-bedel-kitap-incelemesi-
odevi.html
3.)
http://www.makaleler.com/aile-makaleleri/gun-olur-asra-bedel.htm
4.)
http://www.edebiyatfakultesi.com/gun_olur_asra_bedel
Ғасырдан да ұзақ күн Шыңғыз Айтматовтың романы.Бул роман әдет ғұрыптар туралы және
сол әдет ғұрыптарды сактайтын адамдар жайында.Салт дәстүрлерін сақтайтын және мәнгүрттеніп
кеткен адашдар жайлы.Бұл роман Кеңес адағы кезіндегі саяси және ұлм мәселелер муралы.Едігей
деден жігіттің 24 сағат бойы басынан өткен оқиғаларының бір ғасырдан да узақ болып
көрінгені.Кітаптың аты осылай аталады.Кітапта жаншып, езілдең өз улттық құндылықтапын
умыткан, мәнгүрт болып кеткен халық өмірі туралы айтылыды.
ӘОЖ 809.434.2-318+809.318
ТҮРІК ТІЛІНДЕГІ КЕЙБІР ЖЕРГІЛІКТІ ЖӘНЕ КӨНЕРГЕН СӨЗДЕР ТУРАЛЫ
Султанбеков Кутлукжон – 2 курс студенті,
Байниязов Аябек – жетекші
Ахмет Ясауи атындағы Халықаралық қазақ-түрік университеті
Түркістан, Қазақстан
Түйін: Мақаламызға түрік тілінің нормативті түсіндірме сөздігіндегі кейбір жергілікті және
көнерген сөздер арқау болып отыр. Осы сөздер қазіргі таңда қазіргі қазақ әдеби тілінің сөздік
құрамында белсенді лексиканың құрамын толықтырып тұрған сөз бірліктері болып табылады.
Уақыт өте келе жергілікті я көнерген сөздердің жалпы халықтық сипатқа ие болуы ғажап
емес. Олар қолданыстағы белсенді лексиканың тілдік синонимдік парадигмасын байытып, қайта
жаңғыруы мүмкін. Бұл сөздердің ерекшелігі олардың түрік халықтарына түсінікті болу
басымдылығымен қатар ортақ тілдік-мәдени құндылықтардың қазынасын құрауында.
Кілт сөздер: жергілікті сөздер, көнерген сөздер, әдеби тіл, түрік тілі, қазақ тілі.
Резюме: При исследовании некоторых диалектных и устаревших слов Толкового
нормативного словаря турецкого языка делается вывод о том, что многие из них встречаются в
активной лексике казахского литературного языка. Данные слова до сих пор сохранили свои
лексические особенности и свойства в простонародной лексике турецкого языке. Вполне
вероятно, что устаревшие и диалектные слова вновь возродятся в языке, что приведет к
расширению синонимической парадигмы активной лексики турецкого языка. Ценностью статьи
является выявление общих языковых и культурных ценностей тюркских народов, которые можно
увидеть даже при изучении небольшого количества слов.
Главной особенностью устаревших и диалектных слов является их понятность и
общность для многих народов тюркского мира.
Ключевые слова: диалекты, устаревшие слова, литературный язык, турецкий язык, казахский
язык.
Summary: At research of some dialectal and out-of-date words of the Explanatory normative
dictionary of Turkish drawn conclusion that many of them meet in the active vocabulary of literary
Kazakh. Given one's words until now saved the lexical features and properties in a простонародной
vocabulary Turkish language. Fully probably, that out-of-date and dialectal words again will regenerate
in a language, that will result in expansion of synonymous paradigm of active vocabulary of Turkish. The
value of the article is an exposure of general language and cultural values of turkic people that can be
seen even at the study of small amount of words.
The main feature of out-of-date and dialectal words are their clearness and community for many
people of the turkic world.
Key Words: dialects, out-of-date words, literary language, Turkish, Kazakh.
Жергілікті халық тіліндегі диалектілік ерекшеліктерді зерттеу тіл тарихы үшін әрі теориялық,
әрі практикалық тұрғыдан маңызды. Диалектикалық ерекшеліктер кейде халықтың сөйлеу тілінде
сақталған кейбір құнды мәліметтерді бойында сақтауы мүмкін. Халықтардың басқа көршілерімен
тілдік байланысын, мәдени-этникалық қатынасын, көрінісін айқындауда ауызекі деректердің
жинақталып зерделенуінің ғылымға берері мол. Мәселен, оңтүстік қазақтарының тілінде өзбек
тілінің әсері бар екендігі айтылып қалады. Бұл қанаттас, көршілес отырған халықтарға тән
құбылыс.
Қазіргі түрік тілінің өткені басқа түркі тілдерінің өткенімен салыстырғанда өзгеше.
Өйткені Осман мемлекеті тұсында «Осман түрікшесі» деп аталған тілдің қарапайым халық тілінен
алшақтығы соншалық, жазба тіліне түскен шығармалардағы араб және парсы кірме сөздерінің
көптігінен көпшілік оқи алмайтын, түсіне алмайтын жағдайға келген.
Көпшілікке мәлім, осы мәселеге орай Сұлтандар билігі (Beylikler dönemi) кезеңінде
Қараманлыоглы Мехмет Бей 1277 жылдың 15 мамырда халықтың түрікше сөйлесуі туралы
бұйрық шығарған [1.16]. Нәтижесі шамалы. Араб-парсы тілдерінен кірген сөздер тұрмысты
ғана билемей, ақсүйекпін деген сарай маңында жүргендердің санасын да билеп алған болатын.
Түрік халқының кемеңгер ұлы Ататүріктің Республика кезеңінде осындай мүшкіл күйге
түскен тілді жандандыру мақсатында жоспарлы түрде жүзеге асырған тіл саясаты өзінің жемісін
берді деуге болады. Түрік халқының жоғары сана, түсінігі мен ұлттық рухы арқасында бүгінгі
таңда түрік тілі Түркия Республикасының мемлекеттік тілі ретінде ғылым-білім, өнер, өндіріс
және тұрмыстың барлық саласында толыққанды қолданысқа ие болып отыр. Профессор Ю.Щека
өзінің бір сұхбатында түрік тілінің мемлекеттік тіл қызметіне толыққанды көтерілуіне
таңданысын жасыра алмайды. Ол мұның себебін бұрын хатқа түспеген халық сөйлеу тілін жинау
жалпыхалықтық сипатқа ие болып қайта жандануы мен Ататүріктің басшылығымен жүзеге асқан
білімге және сана-сезімге сүйенген тіл реформасының жемісі екенін айтады [2.77].
Тілді кірме сөздерден арылтудың бірден-бір жолы халықтың бай тілдік қазынасынан
пайдалану, сөздік құрамды төл сөздермен байыту және оны жинап жүйелеу. Түркияда ауызекі
сөйлеу тілінде сақталып, әдеби тілде кездесе бермейтін сөздерді және жергілікті халық тілінде
кездесетін диалектілік ерекшеліктерді зерттеу жұмысы Ататүріктің бастамасымен 1932 жылы 12
шілдеде құрылған «Түрік тілі қоғамының» алғашқы отырысында бірінші кезекте күнтәртібіне
қойылды. Бұл жұмысқа ресми орындардың да қатысуы керектігі айтылып заңдастырылды. Ол
үшін бір үлгіде арнайы дайындалған карточкалар жинаушылардың қолына берілді.
Бірінші кезең, 1932-1934 жылдар аралығында жүрді. 153 мыңға жуық сөз жиналыпты.
Осының нәтижесінде Түркияда халық арасынан жиналған сөздердің журналы жүйелі түрде
жарияланып, 1939-1952 жылдар аралығында Түрік тіл қоғамы басшылығымен ауыз әдебиеті мен
сөйлеу тілінің ерекшеліктерін көрсететін алты томдық жинақ дүниеге келген. Тілші-ғалым
З.Коркмаз алғаш халық ішінен сөз жинап-теру мәселесін көтерген ғалымдардың бірі Бесім Аталай
екенін жазады [3.77]. Жариялануына да басшылық еткен Б.Аталай. Еңбектің жариялану жылдары
төмендегідей:
Söz Derleme Dergisi І (A-D), İstanbul 1939., ІI (E-K), İstanbul 1941., IIІ (L-Z), İstanbul 1942., IV
(Ulama), İstanbul 1949., V (Folklor Sözleri), İstanbul 1952., VІ (İndeks), İstanbul 1952 [4.85].
Еңбектердің шығу кезеңдерімен беруіміздің себебі, кей әдебиеттерде 3 томдық деп көрсетіліп
жатады. Өйткені соңғы үш томының қосымша, мәтіндер мен индекстен тұртындығынан болуы
керек. Кей жерде 6 томдық еңбек деп көрсетіледі. Оқулықтарды бұл сөздіктердің сөздердің
дыбыстық құрамы мен мағыналық жағын толық ашып бере алмағанын, осы себептерге
байланысты Осы жерде ТТҚ-ның (Түрік тілі қоғамы) халық арасынан сөздерді қайтадан жүйелеу,
жинақтау жұмысына кірісіп, 450 мың карточка жиналғанын жазады [4.85-86]. Байқап
отырғанымыздай алғаш жиналған кеспелерден үш есе көп материал. Жарияланған жылдары
төмендегідей:
Söz Derleme Dergisi І (A), Ankara 1963., ІI (B), Ankara 1965., IIІ (C-Ç), Ankara 1965., IV (D),
Ankara 1969., V (E-F), Ankara 1972., VІ (G), Ankara 1972., VІI (H-İ), Ankara 1972., VІII (K), Ankara
1975., ІX (L-R), Ankara 1977., X (S-T), Ankara 1978., XІ (U-Z), Ankara 1979, 1982 [4.86].
Түрікшеде диалектологиялық сөздікке «Дерлеме сөздігі» дейді. «Дерлеме» сөзі - теру, жинау,
топтастыру мағынасында жұмсалады. 1993 жылы Анкара университеті тарапынан «Дерлеме
сөздігі» қайта басылды (Derleme Sözlüğü.TDK , Ankara Üniversitesi Basımevi, 1993. - 4402.).
Біздің түрік тіліндегі жергілікті тіл ерекшеліктеріне мән беруіміздің себебі, қазақ тілі
диалектологиясының оңтүстік говорларын зерттеген ғалым О.Нақысбеков «Қазақ халқының
басқа түркі тілдес халықтар арасындағы болған этникалық байланысын ашу үшін де тіл білімінің
диалектология саласының едәуір үлесі бар. Өйткені қазақтың құрамына кірген бірқатар ру,
тайпалардың басқа түркі тілдес елдердің ішінде де кездесуі, сондай-ақ тіліміздегі кейбір
диалектілік құбылыстардың қазақ тілінің басқа говорларында ұшырамай, көрші, туыстас
тілдердің материалдарымен ұқсас болып келуі тегін емес. Міне, осындай туыс тілдер арасындағы
қарым-қатынасты шешуде диалектілік ерекшеліктерді зерттеудің берер пайдасы мол» деген
болатын. [5.3-4].
Түрік тілінің 2 томдық түсіндірме сөздігінің сөздік құрамына Түркияның кейбір
аймақтарында ғана қолданыста жүрген диалектілер де hlk. (halk ağzında) шартты белгісінен кейін
берілген [6]. Аталған еңбекті негізге ала отырып дайындалған «Түрікше-қазақша сөздікке» де
түркі тілдеріне ортақ диалект және көнерген сөздер алынғанын көреміз [7].
Түрік тілінің нормативті түсіндірме сөздігінде кейбір жергілікті және көнерген сөздердің
қазіргі қазақ әдеби тілінің сөздік құрамында белсенді лексиканың құрамын толықтырып тұрған
сөз бірліктері екенін және жергілікті және көнерген сөздердің түрік тілінде әдеби нұсқасы бола
тұра, өзінің тұлғалық және мағыналық қасиеттерін әлі күнге халық тілінде сақтап келе
жатқандығын көреміз.
Аталған сөздікте жергілікті сөз ретінде жұмсалатын сөздерді әліпби кезегіне қарай беретін
болсақ:
-A- altıatar (алтатар), ağnamak (аунау), aylanmak (айналу)
-B- bala (бала), belen (белең, төбе), boydak (бойдақ), büğelek (бүгелек), büğet (бөгет), bıldır
(былтыр), bulak (бұлақ), bavlımak (баулу)
-Ç- çayan (шаян), çapmak (атпен шабу), çiğit (шит), çimçek (шымшық), çit (шыт мата), çömçe
(шөміш)
-D- dal (талтүс), damızlık (тамыздық, ащытқы), daz (таз бас), deprenmek (тебірену, шайқалу),
dermek (теру), döş (төс), düğmek (түю, түйіп байлау)
-E- elik (тау ешкісі), em (ем, шипа), emcek (емшек), emlemek (емдеу, дәрілеу), en (ен, қойдың
ені), er (ер, күйеу), erincek (еріншек), esermek (есейту), etçi (етші, қасапшы), ezgi (езгі, қысым)
-G- gökçül (көкшіл), gölük (көлік), görkem (көркем, сәнді), görklü (көрікті)
-İ- irkinti (іркінті су)
-K- kağşamak (қаусау, қартаю), kak (қақ, кептірілген жеміс), kargışlamak, kargımak (қарғау),
kargış (қарғыс), karı (кәрі), kayıtmak (райынан қайту), kaynar (қайнар, бастау), kaytarmak (қайтару,
қайтарып беру), kekeç (кекеш), koçmak, koçuşmak (құшу), konak (қонақжай), konur (қоңыр, күрең),
koşa (қоса, бірге), kösem, kösemlik (көсемдік), kurut (құрт- сүт тағамы), küçürek (кішірек)
-O- od (от, жалын), okramak (оқырану, кісінеу), okşamak (ұқсау)
-Ö- özek (өзек, ядро)
-S- sak (сақ), saklık (сақтық, қырығылық), sınamak (сынау), sarıerik (сарыөрік), sasımak (сасу),
sınıkçı (сынықшы), soğuklamak (суықтау, суық тию)
-T- tanış (таныс кісі), tanlamak (таңдану), taylak (тайлақ немесе құлын), tezlemek (тездеу,
тездету), tuzlak (тұздақ, тұздақты жер), tümbek (төмпек)
-U- uçkun (ұшқын), uğru (ұры), utmak (ұту, жеңіп шығу)
-Y- yağır (жауыр), yoğalmak (жоғалу), yağrın (жауырын), yahşi (жақсы, өте жақсы), yaldırak
(жалтырақ), yalın (жалын), yel (жел), yelmek (желу, зымырау), yılkı (мінілмеген жылқы немесе
есек), yır (жыр, өлең), yortmak (жорту, кезу), yumak (жуу), yüğrük (жүйрік), yüklü (жүкті әйел) т.б.
Түрік тілінің түсіндірме сөздігінде орын алған мынадай көнерген сөздерназарымызды өзіне
қатты аударып отыр: ayal, derya, devran, didar, duçar, nadan, nahak, nan, faş, ferişte, giriftar, kem,
külli, piyale, pulat, rencide, sokur, talak, toy, tör, turgay, tümen, tün т.б. Көнерген сөздердің басым
көпшілігін араб-парсы тілдерінен енген кірме сөздер құрайды. Олардың қазақ тіліндегі
баламалары: әйел, дария, дәурен, дидар, душар, надан, нақақ, нан, паш, періште, кіріптар, кем,
күллі, пиалай, болат, реніш, соқыр, талақ, той, төр, бозторғай, түмен (әскери бөлік), түн т.б.
Қарап тұрсақ, бұл сөздердің ішінен «түмен» сөзі қазақ тілінде көнерген сөз. Басқа сөздердің
барлығы қазақтың күнделікті қолданып жүрген сөздері.
Осы жерде “OD”- «от, жалын» мағынасындағы сөзге ерекше тоқталып тоқтала өтсем деймін.
Түркиялық жазушы Искендир Пала өзінің Юнус Эмренің өмірін баяндайтын романының атын
«Од» деп берген. Осы «од» сөзінің мағынасы енді романның арқасында түсінікті болып,
көпшілікке кеңінен тарай бастады. Міне көріп отырғанымыздай кейде жергілікті тілдегі сөздер
қайта жандануы мүмкін. «Од» сөзінің тартымдылығы, құпиялығы түрік тілдеріне ортақ тіл
қазынасынан бастау алуымен қатар, ата-бабаларымыздың бұрын қолданған тілдік лексикасынан
мәлімет беруінде жатыр. Юнус Эмре кезеңін көрсетуде романның осы сөзді таңдап алуында көп
мағына бар деп ойлаймын.
Түрік тілінің нормативті сөздігінен алынған жергілікті және көнерген лексиканы құрайтын
бұл сөздер қазақ тілінің лексикалық қорын толықтырып тұрған белсенді лексика. Тілде қолданыс
барысында кейде сөздердің мағыналық толысуы мен мағыналалық тарылуы үдерісіне ұшырауы
заңды құбылыс. Бір ерекшелігі сөздердің әлі күнге дейін екі тілде де бірдей қызметте жұмсалып,
ортақ семантикалық ерекшелігін сақтап қалуы.
Бір қызығы кейде түрік тілінде белгілі бір аймақта қолданылған кейбір сөздер қазақ тілінде
де белгілі бір аймаққа тән тар қолданысты сөз болуы әбден мүмкін. Мәселен, Анкара өңірінің
аудандарында «есек» сөзінің тура мағынасымен қатар, адам бойы жетіңкіремейтін биіктіктегі
үйдің қабырғасын қалағанда не сылағанда қолданылатын төрт аяғы бар үстел деген диалект
мағынасы да бар [8.28]. «Ешек» сөзі тура осы мағынада оңтүстікте жұмсалатынын бала кезімізден
жақсы білеміз. Қазақстанның басқа аймақтарынында осы сөздің диалект мағынасын түсіне
бермейді.
Қорыта келгенде, түркі тілдес халықтардың тілінде мұндай құбылыстың, яғни әдеби
тілдегі сөздің көршілес тілде диалект ретінде көрініс табуы заңды құбылыс. Өңірлердегі
жергілікті сөйлеу ерекшеліктерін зерттеу бір тілдің ғана емес, туыс тілдер арасындағы
байланыстарды, сөздердің этимологиясын зерттеуге жол ашады. Бір сөздің белгілі бір аймақта
қолданыста болып, келе-келе қолданыс аясы кеңейіп әдеби тілге енуі ғажап емес. Сондықтан
диалект сөздер әдеби тілді ана тілдің сөйлеу заңдылықтарына сәйкес келетін сөздермен ұтымды
толықтырып отыруға септігін тигізеді. Ғ. Қалиев те әдеби тілдің ұлттардың қалыптасу кезеңінде
ұлт тілдерінің негізіне жатуы мүмкіндігін және диалектіге әсер ете отырып, өзі де олардың
есебінен байып отыратын жазады [9.90]. Қазақ диаспорасының тілін зерттеген ғалым Б.Өтебеков
«Сөз тарихын анықтауда этимологиялық зерттеулердің мәні зор. Ал этимология әдеби тіліміз бен
оның говорларын түгел қамтитын ұшан-теңіз тілдік фактілер мен материалдарға сүйенеді», -
дейді [10.5]. Сонымен жергілікті тіл ерекшеліктерін зерттеу туыс тілдер арасындағы тілдегі
дыбыстық, грамматикалық, лексикалық ерекшеліктерді ғана емес, этникалық байланыстарды да
анықтап, салыстыра зерттеуге мүмкіндік береді.
ӘДЕБИЕТТЕР
1.
Türk Dili. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları: Ankuzem (Editor Dr. Kemal
Ateş), Ankara, 2007. – 268.
2.
Ozankaya Ö. Dünya Düşünürleri Gözüyle Atatürk ve Cumhuriyeti (2.baskı), İstanbul:
Türkiya İş Bankası, s: 77.
3.
Korkmaz Z. Türkiye’de Ağız Sözlükleri//Türk Dili Üzerine Araştırmalar III, TDK Yay.
Ankara, 2007. -893.
4.
Gülensoy Tuncer. Türkçe El Kitabı. Üniversitelerin Bütün Fakülte ve Sınıfları İçin: Bizim
Gençlik Yay. Kayseri, 1995. – 358.
5.
Нақысбеков О. Қазақ тілінің ауыспалы говоры. Алматы:Ғылым, 1972. -176.
6.
Türkçe Sözlük. TDK, Ankara, 1998.- 2523.
7.
Байниязов А.Байниязова Ж. Түрікше-қазақша сөздік. Алматы, 2007. -808.
8.
Bozyiğit A.Esat. Ankara İli Ağzı Sözlüğü: T.C.Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1998. – 281.
9.
Қалиев Ғ. Тіл білімі терминдерінің түсіндірме сөздігі. Алматы:Сөздік-словарь, 2005. -
440.
10.
Өтебеков Б. Қазақ диаспорасының тілі. Алматы: Білім баспасы, 2000. – 184.
ӘОЖ 809.434.2-318+809.318
КОНВЕРСИЯЛАНҒАН СӨЗДЕРДІ СӨЗДІКТЕ КӨРСЕТУДІҢ МАҢЫЗЫ
Баймахамбетова Бибіфатима – 2 курс студенті,
Байниязова Жанар – жетекші
Ахмет Ясауи атындағы Халықаралық қазақ-түрік университеті
Түркістан, Қазақстан
Түйін: Конверсия құбылысының сөздікте анық әрі түсінікті түрде берілуі сөздікті
пайдаланушының сол сөз жайында алатын мағлұматын негіздей түседі. Контексте сөздің қай сөз
табына қатыстылығын көрсету де өте маңызды. Жұмыста түрік тілінің нормативті түсіндірме
сөздігінде конверсияланған сөздердің берілу тәсілі өрнектер беру арқылы баяндалады.
Кілт сөздер: конверсия құбылысы, контекс, лексикалық мағына, түсіндірме сөздік, сөз табы.
Резюме: Показ явления конверсии в толковых словарях обогащает знания пользователей
словарей о лексико-синтаксических особенностях слов. Очень важно показать значение слова в
контексте, которое помогает соотнести это слово к той или иной части речи. В статье на основе
ярких примеров изучаются способы передачи конверсии слов в толковых словарях турецкого
языка.
Ключевые слова: явление конверсии, контекст, лексическое значение, толковый словарь,
Достарыңызбен бөлісу: |