§11-§23. Қоғамға ер және әйел адамда мҥше бола алады. Қоғамға кiрер кезде:
а) Кiру жарнасы - 1 сом, б. 25 сом пай тӛленедi. Пай 1 рет ғана немесе бӛлініп
тӛленеді. Қоғам мҥшелігіне 5 сом ай сайын 3 сомнан кем тӛленбейді. Әрбір
мҥше қоғамның айналмалы капиталына 20 пай тӛлейді. Қоғамға кірген әрбір
мҥшеге жалпы жиналыстың шешімімен уставтың бір данасы, есептеу
кітапшасы беріледі, онда қоғам мҥшелеріне берілген тауарлардың саны,
ақшасы, тӛленген тӛлемдер, кассадан алынған ақшалар кӛрсетілген;
Ескерту: есептеу кітапшасы қоғам мҥшелеріне дивиденд берудің негізі
болады.
Тӛртiншi тарау. Қоғамның басқару жҧмыстары. §24-§52. Қоғамның
жалпы жиналысы кезектi және кезектен тыс шақырылады. Жалпы жиналыс
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Әділбекова З.Ә.
Қазалы қаласының шаруашылық жағдайы (ХХ ғ. басы)
жылына 3 рет ӛткiзiледi. Жалпы жиналыс әрбiр рет ӛткiзiлгенде тӛраға мен
хатшыны қайта сайлайды. Қоғам мiндеттерiнiң iшiне тҥрлi тауарларды
жеткiзетiн тасымалдаушылармен контракт және келісім тҥзу кiредi. Қоғам
мҥшелерi егер де, заттардың жоғалуына кiнәлi болатын болса, заң бойынша
жауапқа тартылады.
Бесiншi тарау. Кiрiстi бӛлу және қоғамның жҧмысын тоқтатуы. §53-§58.
Қоғамның кiрiстерiн бӛлу жылдық есептiң бекiтiлуiмен жалпы жиналыста
хабарланады. Кiрiстiң 10 пайызы қоғамның қорына жiберiледi, 50 пайызы
қоғам мҥшелерiнiң арасында бӛлiнедi. Қалған 40 пайызы қоғам мҥшелерiне
пай ретiнде бӛлiнiп берiледi».
Қазалы тҧтынушылар қоғамы осы ереже негізінде жҧмыстар атқарған.
ХХ ғасырдың басында Қазалы қалалық шаруашылық басқармасы
қалалық ӛмірдің қалыптасуы мақсатында бiршама іс-шаралар жҥргізгені,
жалға беру келісім-шарттары ҧзақ жылға жасалғаны және арнайы
ережелермен реттелгені байқалады.
ӘДЕБИЕТТЕР
1.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 22086-іс, 14-15-пп.
2.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 22086-іс, 9-9 арт.пп.
3.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 22047-іс, 7, 41-41 арт. пп.
4.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 21985-іс, 20-20 арт. пп.
5.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 22038-іс, 2-5 арт. пп.
6.
ӚР ОММ. 17-қ., 1-т., 22026-іс, 6- 7 арт.,11-11 арт.пп.
146
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
İ.ERPAY
Ahmet Yesevi Üniversitesi Kazakistan Tarihi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi
SOSYOLOJİK BİR ALGI OLARAK DİN
Осы мақалада діни сенімнің қоғамға әсері мен қоғамның осы діни наным-сенімді ӛзіндік
тҥсініп-ҧғыну мәселесі зерделенген. Сондай-ақ, тарих қойнауындағы ӛзгерістер ғалымдардың
дәйекті кӛзқарастары тҧрғысынан да ерекше қарастырылған.
В статье рассматривается влияние религии на общество и различия в понимание одной и той
же религии в различных обществах, а так же на основе взглядов тех или иных ученых раскрывается
содержание данных изменений в историческом процессе.
The article deals with the religion influence on a society and differences in understanding the same
religion in various societies. The substance of given changes in the historical process is successively opened
on basis of different scientists‟ views as well.
Yaşam denilen olgunun her alanını tam olarak çözümleyemeyen insanoğlu tarih
sürecinin başlangıcından bu yana bir takım inanç unsurlarına ihtiyaç duymuştur. Farklı
toplumlarda ve zamanlarda değişik adlar adı altında din olgusu tüm insanların tarihinde
var olmuştur ve hala da olmaya devam etmekte ve etmeye de devam edeceğe
benzemektedir. İnsanlık tarihinde birey olarak bir dine mensup olmayan kimseler
bulunmakla birlikte, dinsiz bir toplum görülmemiştir. Zaman zaman dini yok sayıp,
dinin fonksiyonel yönünü görmezden gelerek, dinsiz bir toplum oluşturmak isteyen
ideolojik hareketler ortaya çıkmış olsa da bunda muvaffak olamamışlardır. Din, sosyal
bir karaktere sahip olması, inananlarına belli bir takım değerler ve semboller sistemi
vererek belli bir zihniyet kazandırdığı için toplumların yaşamında önemli bir yere sahip
olmuş ve sosyolojinin imtiyaz sahibi bir konusu olma özelliğini teşkil etmiştir. İnsanın
147
ve dolayısıyla toplumun yaşam alanını koymuş olduğu kural ve kaidelerle belirleyen
din, bu yönüyle de büyük ilgi ve saygı duyulan bir müessesedir. Dinin birey ve toplum
hayatına getirdiği meşruiyet ölçüleri aynı zamanda ona sosyal bir karakter de
kazandırmaktadır. Böylece din, gündelik hayatta yaşananlarla bire bir ilişki içerisine
girerken gündelik hayatta meydana gelen değişimler, dinin geleneksel dini davranış
biçimlerini etkilemekte ve değiştirmektedir. Din toplumların hayatlarında etkili
olabildiği gibi toplumlar da dini yorumlama noktasında dinin üzerinde belirli etkilere
sahiptir. Tarihten bu yana insanoğlunun hem zihin hem de eylem dünyasında etkisini
hissettiren din kavramının anlaşılması ve özellikle onun toplumsal boyutta ne tür bir
yaşam biçimi ortaya çıkardığı konusu din sosyolojisi disiplinini ortaya çıkarmıştır. Din
sosyolojisi hem dinin sosyolojik perspektiften toplumlar üzerindeki etkilerini hem de
aynı dinin farklı toplumlardaki farklı algılarını incelemektedir.
Din ile toplum arasındaki münasebetleri inceleyen ve birtakım saptamalarda
bulunan sayısız yazar ve düşünür genellikle iki ana yaklaşımdan birini
benimsemişlerdir. Bunlardan ilki aklın ve ruhun maddeyi yarattığını öne süren idealist
bir yaklaşımdır. Din ve toplum arasındaki ilişkiler noktasında dinin sosyal yapıyı
belirlediğini ve yarattığını savunur. İkinci yaklaşım ise sosyal yapının ve çevrenin dini
belirleyeceğini, dinin ancak toplumsal yapının kendine özgü niteliklerini içeren ve bu
niteliklere göre şekil bulan bir inanç ve değerler sistemi olduğunu savunan materyalist,
yani maddeci dünya görüşüdür. Kapitalizmin gelişmesi için elverişli ortamı
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Erpay İ.
Sosyolojik bir algi olarak din
Protestanlığın oluşturduğunu savunan M. Weber ile bu görüşün aksini savunan,
kapitalizmin gelişmesi tarihi süreç içerisinde ortaya çıkmıştır, şartlar onu ortaya
çıkarmıştır diyen Tawney ve dinin insan yapısı olduğunu, insanın açıklamakta güçlük
çektiği olguları doğaüstü düşünce iklimine mal etmeye çalıştığını savunan Marx-
Engels, din-toplum münasebetlerinin farklı değerlendirmelerini ortaya koymaktadır.
Din sosyolojisi literatüründe din, asli ve işlevsel olmak üzere ikili bir tasnifle
değerlendirilmektedir. Asli tariflerinde, dinin sahip olduğu kutsal, aşkın, ilahi ve
tabiatüstü gibi hususiyetleri ön plana çıkarılırken; işlevsel tanımlamalarda ise birey ve
toplum hayatında ortaya koyduğu işlevlerden hareket edilir. Dinin asli tanımı yerine
onu toplum içerisindeki bütünleştirici fonksiyonlarından hareketle ele alan yapısal
fonksiyonalistler din meselesini sosyal bütünleşme, sosyal çatışma ve sosyal
değişmeye etkisi açısından değerlendirmişlerdir. Bu görüşteki din algısı din ve değer
sistemi ile din ve cemiyet olaylarının anlamlandırılması üzerine kurulmuştur.
Genellikle din tanımında üç farklı görüş belirtilmektedir: ilki dinin özü itibariyle
tanımı, ikinci olarak dinin pratikteki tanımı, üçüncü ve son olarak da bu iki tanımın fert
ve sosyal yapıya yararlılık (pragmatist yaklaşım) dereceleri itibariyle tanımıdır. Birinci
yaklaşım dinin ne olduğunu sorar, ikinci yaklaşım dinin ne yaptığını, işlevinin ne
olduğunu sorar, üçüncü yaklaşım ise dinin bundan önceki iki tanımının fert ve toplum
açısından ne derecede faydalı olduğu sorusunu sorar. Bu üç farklı bakış açısı ve bu
bakış açılarının ortaya çıkardığı üç farklı soru dinin tanımını ortaya koymaktadır. Bu
dinin ne olduğu, işlevinin ne olduğu ve faydasının ne olduğu sorularından yola çıkarak
sanayi öncesi durağan toplumlarda dinin özü ile ilgili tanımlamalara uygun bir dini
148
yaşayışın hakim olduğu görülürken, hızlı, sosyal değişimlerin yaşandığı ve geleneksel
olandan modern olana geçişin yaşandığı toplumlarda ise işlevsel din tanımlarına uygun
bir dini yaşayışın hakim olduğu görülmektedir. Ancak bu iki sorunun din açısından
ortaya koyduğu ve yaşandığı zaman ve de toplumlarda hangisinin daha faydalı olduğu
konusunda kesin bir kanaate varılamaz. Her zamanı ve toplumu kendi şartları
çerçevesinde ele almak ve değerlendirmek gerekmektedir. Durağan toplumlarda dinin
özünün, mekanize olmuş toplumlarda ise dinin işlevselliğinin daha faydalı olduğunu
söylemek de mümkün olabilir. Çünkü dinin özü her zaman değişmez olarak kalırken
onun işlevleri ve yansıma biçimleri farklılıklar arz edebilir. Örneğin İslam dinine
mensup olan İran, Endonezya, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Türkiye ve Kazakistan
devletlerinde yaşayan toplumlarda İslam dininin işlevselliği ve yansıması büyük
farklılıklar arz etmektedir. Aynı şekilde Hıristiyan dinine mensup olan İtalya, Fransa,
İngiltere, Amerika, Rusya ve Yunanistan devletlerinin toplumlarında da gerek
mezhepsel gerekse kültürel olarak Hıristiyan yaşam biçiminin farklılıklar arz ettiği
görülmektedir. Din olaylarının belirli ölçülerde coğrafi, toplumsal ve kültürel
değişkenlere bağlı bulunması, dinin sosyal bir karaktere sahip olduğunun delilidir.
Buradan da anlaşılacağı üzere din-toplum arasındaki etkisel münasebetler tek taraflı
yani sadece dinin toplum üzerindeki etkisinin var olmadığını, toplumların da dini
yaşama biçimlerinde etkili olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla dinin yararlılık
konusu izafi bir kavram olmakla beraber ondan faydalanana göre de değişmektedir.
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Erpay İ.
Sosyolojik bir algi olarak din
Din-Toplum-Fert İlişkisi
Bir inancın sosyal olarak bir geçerliliği ya da bağlayıcılığı varsa, o inancın
sosyolojik bir din olduğunu söyleyebiliriz. Sosyolojik olarak din, birey ve toplumla
ilişkisi bakımından, psikolojik ve sosyolojik bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir
tek inanca sahip olmak, inancın bir sistem olarak idrakinden doğan psikolojik tatmin
sağladığından bireyi ilgilendiren psikolojik bir yöne; sosyal bütünleşmeyi ve aidiyet
duygusunun tatminini sağlaması açısından da sosyolojik bir yöne sahiptir. Din-toplum
münasebetlerinin psiko-sosyal bağıntısını bu şekilde ifade ederken, batıda, hususiyetle
Protestan İlahiyatçı ve düşünürlerin etkisiyle XVIII. ve XIX. yüzyıllar boyunca ortaya
çıkan aşırı sübjektif bakış açıları dini, tamamıyla ferdi bir olaymış gibi ortaya koyma
eğilimini doğurmuştur. Ancak bu tutum, XIX. yüzyıldan sonra terk edilmiş, bu
dönemden sonra din sosyal şartlardan ve olaylardan hareket edilerek açıklanmaya
çalışılmıştır. Dinin ferdi olduğu kadar, aynı zamanda ferdi aşan sosyal bir karakteri de
vardır. Her din, bir toplum içerisinde ortaya çıkmakta ve gelişmektedir. Bu da dinin
objektifleşerek bir gruba bir topluma mal olması demektir. Din mahiyeti gereği teker
teker bireylere nüfuz etse de zaruri olarak onların fevkine yükselerek fertler arasında
bir köprü vazifesi görür. Bilinen bütün insan toplumlarında bir dine rastlandığı gibi,
sosyal bir olgu olması nedeniyle sorunların, olayların ve çatışmaların olmadığı bir din
de mevcut değildir. Çünkü dinin objektifleşip, sosyalleştirici araç olması, bir topluma
mal olması, bir cemaati ortaya çıkarması, dini olayların belli ölçülerde ve çeşitli
değişkenlere bağlı bulunduğunu göstermektedir. Bu da bizi din ve toplum ilişkilerine
götürmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere din ferdiyetçi bir etkiden daha fazla
toplumsal bir etkiye sahiptir.
149
Dinin Toplumsal İşlevi
Bireysel anlamda insanların aşkın olanla bağ kurmalarını sağlama, dünya kurma,
içinde yaşanılan dünyayı tanıma ve bu dünyada insanın kendisini belirli bir yere
yerleştirmesinin modeli olma gibi birtakım fonksiyonları üstlenen din, toplumsal
düzeyde de bir çok işlevi yerine getirmektedir.
Toplumsal gelişim ve değişimin düşünce ve değerleri değil de düşünce ve
değerlerin toplumsal gelişimi sağladığını savunan ve bu alanda özellikle dinin
ekonomik gelişme alanında nasıl etkili olduğunu savunan Max Weber, kuşkusuz
soruna bu yaklaşımla eğilenlerin en önemlilerinden biridir. Weber, dinsel düşüncelerin
kapitalist gelişmeyi ne ölçüde etkilediğini araştırmış, ekonomik bir ethos‘un ya da
ruhun oluşmasında bu dinsel fikirlerin ne gibi bir payı olduğunu incelemiştir.
Ekonomik faktörün önemini inkar etmemekle birlikte Weber, kapitalizmin ortaya
çıkışında ve gelişmesinde en az ekonomik faktör kadar psikolojik faktörün de etkin
olduğunu belirtmiştir. Ona göre Calvin‘in en önemli etken olarak belirttiği dinsel
akımlar, ticaretin hızlanması ve sanayinin yayılmaya başlamasında büyük ölçüde etkili
olmuştur.
Wach, din ile topluluk arasındaki etkileşimin yakından ve sistematik bir şekilde
incelenmesi halinde bunun birinci derecede dinin topluluk üzerindeki etkisi biçiminde
var olduğunun görüleceğini belirtmektedir. Yine Wach, dinin toplum içerisindeki
yapıcı ve birleştirici gücünün, ihtilaf yaratıcı ve parçalayıcı fonksiyonundan kat kat
daha fazla olduğunu belirtmiştir.
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Erpay İ.
Sosyolojik bir algi olarak din
Toplumlara belli bir zihniyet kazandırma veya yeni bir dünya kurma vizyonu
sağlaması bakımından din, temel işlevselliklerden biridir. Berger‘in ifadesiyle;
―Hayata anlam ve gaye kazandıran din, insanın dünya kurma girişiminde stratejik
bir rol oynamaktadır. Din, evrenin tamamını insan açısından manidar bir varlık
olarak kavramanın cüretkar bir girişimidir.‖ Din, hayatta karşılaşılabilecek pek çok
mühim meselelerle alakalı hal tarzları, insanları ilgilendiren çeşitli hususlar ve
problemlere karşı birtakım tutum ve davranışlar ihtiva etmektedir.
Şerif Mardin‘e göre din, insanlara çevrelerindeki dünyayı özel gözlüklerle
görmeyi sağlayacak kavramsal görüş imkanları sağlar.
Freyer‘e göre ise din, bir dine has zihniyetin o dine mensup bireyler arasında
paylaşılması ve yayılması neticesinde insanlar günlük işlerini görürken ve hatta
tabiatı seyrederken bile bu zihniyetin tesirinde kalırlar. Öyle ki, onlar dünyaya
karşı takındıkları tavrın, intisap ettikleri dinden kaynaklandığının farkında olsunlar
veya olmasınlar kendileri dışındaki dünyayı daima dinlerinin ışığı altında görürler.
Bu zihniyet, dinin insan hayatında etrafı sınırlarla çevrili, kapalı bir bölge teşkil
etmeyip, kültür ve toplum hayatının din dışında kalan kısımlarında da sürekli
olarak varlığını hissettirmesinin başlıca sebeplerindendir.
Dinin en önemli toplumsal işlevsellerinden birisi de toplumda sembolik
bütünleşmeyi sağlamasıdır. Öyle ki, toplumda cereyan eden fiillerden bir kısmının
kutsallık izafe edilerek yapılmaya teşvik edilmesi, bazılarının ise günah
kategorisine sokularak yasaklanması, bireylerin her çeşit tavırlarını ilgili toplumun
150
değer yargılarına uygun olmasını sağlar. Ayrıca toplumun tüm bireyleri tarafından
ortaklaşa yapılan dinsel ayin ve törenler, grup ruhunu geliştirerek, bireyler
arasındaki toplumsal kaynaşmayı temin eder. Böylece din, toplumdaki istikrarı ve
devamlılığı sağlar. Nitekim, dini toplumun yapısal bir elementi olarak gören;
sosyolojik çalışmalarını, dinin toplumda büyük bir birleştirici güç olarak gören
Durkheim‘e göre din; ―Ayrılmış, yasak edilmiş kutsal şeylerle ilgili inanç ve
eylemlerin öyle dayanışmalı sistemdir ki, bu inanç ve eylemleri kabul edenleri
ümmet denen tinsel (manevi) bir kamu halinde birleştirir.‖ Bu bağlamda Bacon da,
dini cemiyetin en kuvvetli zinciri olarak görmektedir.
Dinin diğer bir önemli toplumsal işlevi de toplumsal kontroldür. Bu konuda
Vernon‘a göre dinler toplumun sosyal düzenine ait değer yargılarına da tesir
ettiklerinden, önemli ölçüde bir sosyal kontrol kuvveti sağlamaktadır. Henry
Bergson‘un da dediği gibi; ―Geçmişte olduğu gibi, bugün de ilimsiz, sanatsız,
felsefesiz cemiyet vardır. Fakat dinsiz bir cemiyet asla yoktur.‖
Netice itibariyle sosyolojik olarak dinin algılanması ve pratik olarak yaşam
alanına dahil edilmesi noktasında dinin toplum ve toplumun din üzerindeki
karşılıklı etkileri pozitif ve negatif farklılıklar arz etmektedir. Yani toplumların din
algısı ve yaşayış biçimleri o toplumlar açısından birleştirici, bütünleştirici özelliği
taşımasının yanı sıra ayrıştırıcı, çatışmacı sonuçlar da doğurabilmektedir. Nitekim
aynı toplumda farklı sosyal sınıflar ve toplumlar ile farklı yapı ve anlayışlara sahip
olan sırf dini gruplar da (mezhep, tarikat ve cemaat) kaynağını dinden almış
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Erpay İ.
Sosyolojik bir algi olarak din
olmasına rağmen sosyolojik olarak ayrışmacı bir görüntü sunmaktadır. Yine
inanan, inanmayan arasındaki ayrılıklar da tarih boyunca şiddetli çatışmalara sahne
olmuştur. Bütün bu çatışma görüntüsünün yanında din tarih boyunca toplulukları
toplum haline getiren birleştirici, bütünleştirici bir tutkal vazifesini de yerine
getirmiştir. Özellikle içerisinde çeşitli nedenlerle ortaya çıkan farklılıklardan dolayı
bölünüp parçalanmak tehlikesiyle karşı karşıya kalan karmaşık toplumlardaki farklı
kategorileri birleştirmek, kaynaştırmak ve bütünleştirmek gibi önemli bir problemi
de din fonksiyonları itibariyle çözüme kavuşturmaktadır.
KAYNAKÇA
1.
Akdin, Fatma Betül, Türk Modernleşme Sürecinde Din-Toplum İlişkisi,
httptez2.yok.gov.trtezvtarama_basit.php.pdf, 23.11.2011.
2.
Keskin, Y. Mustafa, Din ve Toplum İlişkileri Üzerine Bir Genelleme,
httpwww.dinbilimleri.comMakaleler1149630859_0402010419.pdf.pdf, 24.11.2011.
3.
Mardin, Şerif, (2011), Din ve İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul.
4.
Taplamacıoğlu, Mehmet, Din ve Toplum İlişkileri ve Dini Gruplar,
httpdergiler.ankara.edu.trdergiler377369391.pdf.pdf, 25.11.2011.
5.
Yücekök, Ahmet N., Siyaset‘in Toplumsal Tabanı (Siyaset Sosyolojisi),
httpkitaplar.ankara.edu.trdosyalarpdf065.pdf.pdf, 25.11.2011.
151
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2012
Г.Ж.ПРИМКУЛОВА
кандидат исторических наук
МКТУ им. А.Ясави
ТРАДИЦИОННЫЕ И СОВРЕМЕННЫЕ ЧЕРТЫ В ДОПОЛНИТЕЛЬНЫХ
ЭЛЕМЕНТАХ ОДЕЖДЫ КАЗАХОВ ЮЖНОГО КАЗАХСТАНА
(на примере головного убора и обуви)
Бҧл мақалада Оңтҥстік Қазақстан қазақтары арасында кең тараған бас киім және аяқ киім
ҥлгілерінде сақталған дәстҥрлі белгілерімен қатар заман талабына сай еніп отырған ӛзгерістеріне
сипаттама беріледі.
The traditional lines and modern changes in headdresses and footwear of Kazakhs of Southern Kazakhstan
are considered in the give work.
Одежда с ее дополнительными элементами и украшениями всегда отражали
этнографическую особенность отдельного этноса, а также выполняя защитную
функцию несли в себе определенную знаковую различительную систему в
обществе. В настоящее время одежда казахов южного региона в определенном
уровне сохраняет в себе свою традиционность, несмотря на возраст и социальное
положение ее носителя. Этот процесс можно проследить достаточно у
представителей разного возраста, пола и профессии изучаемого нами региона.
Традиционные головные уборы, имевшее место в прошлом сохранились в
основном в среде старшего поколения. Если раньше они ярко отражали
возрастные, социально-экономические и другие различия, то сейчас в данном
152
регионе это прослеживается достаточно хорошо. Из зафиксированных нами
полевых, музейных материалов они полностью совпадают с традиционными
формами, распространенными в регионе и в республике в целом. Из мужских
головных уборов среди взрослого и пожилого возраста наиболее употребительны
бӛрік, тымақ, тақия, реже войлочная шляпа (қалпақ). Приобретаются они
населением в магазинах, на рынках, некоторые их виды изготавливаются на
заказ, шьются дома или преподносятся в качестве подарка на семейных
торжествах, к знаменательным событиям в жизни и т.д.
Наиболее почитается бӛрік – круглая шапка с низким коническим цилин-
дром на ватной или шерстяной прокладке, с меховой опушкой. Верх покрывают
какой-либо тканью (сарж, бархат, плюш, велюр). На опушку используют меха
пушных зверей: лисицы, хорька, ондатры, зайца, были даже из каракуля или
мерлушки. В прошлом такие шапки шили на меховой подкладке, которую упот-
ребляли и на опушку [1]. Указанную шапку, удобную в местных климатических
условиях, носит и молодежь, как покупные, так и кустарные. Для стариков он
является непременным атрибутом головного убора как в домашних условиях, так
и при посещении гостей, праздничных и других торжеств и мероприятий.
Местный тымақ представляет собой зимнюю шапку с менее выпуклой
макушкой. В других регионах республики он имеет более высокую и узкую
верхушку. В остальном он имеет стандартную форму: козырек, две длинные
лопасти для ушей, задняя часть, прикрывающая затылок и шею. Шьют его из
бараньего или лисьего меха, в первом случае он называется «елтір тымақ», а во
втором – «тҥлкі тымақ» Покрывают тымақ также тканью, идентичной
Достарыңызбен бөлісу: |