Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


Yunus Emre Divanı’nda Yer Alan Metaforlu Deyimler



Pdf көрінісі
бет66/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   102

2. Yunus Emre Divanı’nda Yer Alan Metaforlu Deyimler  

Yunus  Emre,  tasavvuf  ilkelerini  özümseyerek  bunları  halkın  anlayabileceği  sade  bir  anlatım 

tarzıyla  onlara aktarmış  olan  mutasavvıf  bir  şairdir. Divanında tasavvuf  düşüncesi  doğrultusunda  Allah 

sevgisi, insan sevgisi, insan, yaşam, ölüm, erdemlilik gibi konuları ağırlıklı olarak işlemiştir.  

Yunus’un  uzun  bir  süre  sonra  bile  hala  ilgiyle  okunması,  onun  dil  ve  üslup  özelliklerindeki 

ayrıntılarda gizlidir. Onun şiirlerinde yalın anlatım, içtenlikle birleşmekte ve üst düzeyde bir lirizm ortaya 

çıkmaktadır. Yunus’un şiirlerinde kullandığı sözcükler, yüzeysel bir görünümden ziyade derin bir anlam 

alt  yapısına  sahiptir.  Onun  şiirlerindeki  sözcüklerin  sembolik  anlamlarına  odaklanmak  gerekir.  Çünkü 

tasavvufun  derin  anlamlarla  yüklü  soyut  unsurları  onun  şiirlerinde  günlük  hayatın,  tabiatın  somut 

görünümleri ile birleştirilerek özgün bir biçimde sunulmuş ve böylelikle kolayca anlaşılır hale gelmiştir.  

Aksan,  Yunus’un  şiirlerinde  lirizmi  oluşturan  unsurların  içtenlik,  doğal  ve  rahat  söyleyiş, 

konuşulan dilden yararlanma,  kısa, yalın ve güçlü anlatım ile özlü deyişler olduğunu örneklerle açıklar 

(Aksan, 2005: 70-90). Yunus’un dilinin gücünü oluşturan şiir dili öğeleri ve anlam özellikleri dilbilimsel 

açıdan  da  ele alınmıştır.  Alışılmamış  bağdaştırmalar, özgün  benzetmeler  ve  aktarmalar  onun  şiirlerinde 

yoğun biçimde görülür (Aksan, 1992: 56-63). Aksan, araştırmamızın temelini teşkil eden metaforu, deyim 

aktarması  olarak  adlandırır.  Şiir  dilinde  olduğu  kadar  günlük  dilde  de  sıklıkla  kullanıldığını,  bu  anlam 

olayının  çoğunlukla  aralarında  biçim  ve  işlev  ilişkisi  kurulabilen  nesneler  arasındaki  aktarmayla 

gerçekleştiğini,  somut  bir  kavramla  soyut  bir  kavramın  ifade  edildiğini  vurgular.  Ayrıca  Yunus’un 

şiirlerinde  deyim  aktarmalarının  özgün  örneklerinin  görüldüğünü  belirtir  (Aksan,  1992:  60;  2005:  124-

128). 


Yunus Emre Divanı’da sıklıkla rastlanan metaforik anlatım, anlam ve yapısal özellikleri nedeniyle 

buradaki  deyimlerin  bazılarında  da  tespit  edilmiştir.  Deyimlerde  gözlemlenen  metaforik  anlatım  tarzı, 

Yunus’un  ifade  kabiliyetindeki  incelikleri  göstermesi  bakımından  dikkat  çekici  örnekler  sunmaktadır.

 

Özellikle  Yunus’un  tasavvufa  dair  düşüncelerini  açıklarken  deyimlerden  çokça  istifade  ettiği  görülür. 



Dilimize  tasavvufi  düşünce  sisteminden  pek  çok  deyim  ve  atasözü  geçmiştir.  Gölpınarlı,  bunlardan 

bazılarını tespit edip açıklamıştır (Gölpınarlı, 2004). 

Yunus’un  şiirinde  özellikle  tasavvufa  dair  soyut  kavramlar,  metaforlu  deyimler  aracılığıyla  daha 

somuta indirgenerek işlenmiştir. Dolayısıyla onun iletmek istediği düşünceler için kullandığı deyimlerde 

ontolojik  metaforların  yer  aldığı  tespit  edilmiştir.  Ontolojik  metaforlar,  olay,  hareket,  duygu  ve 

düşüncelere  varlık  ve  naddeler  olarak  bakmanın  temelini  hazırlar  (Lakoff  ve  Johnson,  2010:  50).

 

Bu 


bağlamda Divan’da tespit edilen yetmiş bir metaforlu deyim içerisinden seçilenler bağlam içerisinde ele 

alınıp açıklanacak. 

Agaç  ata  bindür-,  Cân  bedenden  uç-,  defterin dür-,  gice  konuk  olan  sabâh  göçer,  gök  ekini  biç-, 

gönlek eskid-, hil’at giy-, kara sakal agar-, kibrün boynını ez-, konanlar göç-, Kurıyıduk yaş olduk, ömrün 

ipi  üzül-,  pervâz  ur-,  varlık  defterin  yu-yaşıl  ton  gey-  divanda  ontolojik  metaforlara  dair  çarpıcı 

örneklerdir. 



KAYNAKÇA

 

Aksan, D. (1992).Yunus Emre’de Dil Ustalığı, Türk Dilleri Araştırmaları Dergisi, s. 53-68. 

Aksan D. (2005). Yunus Emre Şiirinin Gücü, Ankara, Bilgi Yayınevi. 

Aksan, D. (2006). Türkçenin Gücü, Ankara: Bilgi Yayınevi. 

Gölpınarlı, A. Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul: İnkılap Yayınevi. 


420 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Karadayı, H. (2011). Türkçede Kalıp Sözler, İstanbul: Kriter Yayınları. 

Kovecses, Z. (2010).

 

Metaphor: A practical introduction, New York: Oxford University Press. 



Lakoff, G. (1993). The contemporary theory of metaphor. In A. Ortony (Ed.), Metaphor and thought (pp. 202–251). 

Cambridge: Cambridge University Press. 

Lakoff G., Johnson, M. (2010). Metaforlar (Hayat, Anlam ve Dil), çev. Gökhan Yavuz Demir, İstanbul: Paradigma 

Yayınları. 

Sinan, A. T. (2015). Türkçenin Deyim Varlığı, İstanbul: Kesit Yayınları. 

Uzun,  L.  S.  (1991).  “Deyimleşme  ve  Türkçede  Deyimleşme  Dereceleri”.  Dilbilim  Araştırmaları.  İstanbul:  Hitit 

Yayınevi. 

Yaylagül, Ö. (2015). Göstergebilim ve Dilbilim, Ankara: Hece Yayınları. 



ESKİ TÜRKÇE’DE “ZENGİNLİK” KAVRAMI ÜZERİNE 

Arş. Gör. Muhammet KAYA

 

Özet:  Her  milletin  kendine  özgü  bir  yaşayış  biçimi,  dili,  töresi  ve  gelenekleri  ve  dünyaya  bakış  açıları  ile 



birlikte meydana gelen toplumsal özellikleri vardır. Millet olmak için gerekli bu özellikler, milletlerin kendi 

varlıklarını  sürdürebilmeleri  için  de  önemlidir.  Bu  özellikler  sayesinde  milletler  farklılıklarını 

sürdürmüşlerdir. 

Kadim bir dil olan Türkçe, sahip olduğu söz varlığı ve kelime oluşturma, türetme açısından oldukça zengin 

bir  dildir.  Bu  yönüyle  Türk  Milleti  de  zengin  dilleri  ve  dünyaya  bakış  açıları  çerçevesinde  karşılaştıkları 

olaylara ve olgulara çok farklı anlamlar yüklemişlerdir. Zenginlik kavramı her  millette olduğu gibi Türkler 

için  de  önemli  bir  olgudur.  Ancak,  geçmişte  uzun  süre  konargöçer  hayat  süren  Türklerde  “zenginliğin” 

günümüzde olduğu gibi evle, araçla, parayla, bağ ve bahçe ile karşılanmayacağı da muhakkaktır. 

Göçebe yaşayan Türk toplumlarında zenginlik ve bereket bazen at, davar, koyun, sığır bazen yılkı, yak, deve 

gibi  kelimelerle  simgeleşmiştir.  Biz  de  tebliğimizde,  Türklerin  ‘zenginlik’  kavramını  nasıl  ve  kaç  farklı 

şekilde  ifade  ettiklerini  araştıracağız.  Eski  Türkçede  “zenginlik,  bereket,  servet,  varlık,  mal,  mülk”  gibi 

kavramları karşılayan kelimeleri tespit edip okuyucuya sunacağız. 



Anahtar Kelimeler: Eski Türkçe, zenginlik, bereket, servet, mal, mülk. 

On The Concept “Wealth” in Old Turkish 

Abstract:  Every  nation  has  a  unique  lifestyle,  language,  customs,  tradition,  and  social  features  created 

through  viewpoints towards life.  These features  needed to be a nation are also vital for  the survival of the 

nations. With these features, nations continued their differences.  

Turkish which is a autochthonic language is quite rich in terms of its own vocabulary and derivation, create 

of words. In this respect, The Turkish Nation have ascribed many different meanings to rich language and the 

facts  and  events  they  encounter  in  the  framework  of  viewpoint  to  the  world.  The  concept  of  wealth  is  an 

important fact for Turks as it has been for every nation. However, it is for sure that expressions of being rich 

for Turks who have long lived as nomads cannot have been done by using concepts of houses, automobiles, 

money or vineyards and orchards as it is done today. 

Richness  and  abundance  in  nomadic  Turkish  communities  have  been  symbolized  with  words  such  as 

sometimes horse, goat, sheep, cattle and sometimes jade, camel.  In our paper, we will investigate how and in 

how  many  different  ways  Turks  have  expressed  their  richness.  We  will  try  to  present  to  the  reader  in  Old 

Turkish  concepts  that  meet  words  like  “richness,  abundance,  wealth,  fortune,  goods  and  possessions”  to 

identify. 



Key Words: Old Turkish, richness, abundance, fortune, goods, possessions. 

Giriş 

Kadim bir dil olan Türkçe, sahip olduğu söz varlığı ve kelime oluşturma, türetme açısından oldukça 

zengin  bir  dildir.  Bu  yönüyle  Türk  Milleti  de  zengin  dilleri  ve  dünyaya  bakış  açıları  çerçevesinde 

karşılaştıkları olaylara ve olgulara çok farklı anlamlar yüklemişlerdir.  

Türkler  zenginliklerini  çok  çeşitli  şekillerde  ifade  etmişlerdir.  Bunlar,  genellikle  geçimlerini  ve 

hayatlarını  sürdürebilmeleri  için  hayati  önem  taşıyan  hayvanlar  (at,  deve,  sığır,  inek,  koyun,  keçi  vb.) 

olmuştur. Zenginlik bazen de bakır, altın gibi madenler ve agı gibi değerli kumaşlarla dile getirilmiştir. 

Yaptığımız tarama sonucunda tespit ettiğimiz kelimeleri alfabetik sırayla ele alacağız. 



agı 

Kelime  Eski  Uygur  Türkçesi’nde  “servet,  varlık,  hazine”  anlamında  kullanılmıştır  (Caferoğlu, 

1968:  6).  Ancak  kelime  Dîvânü  Lûgat-it-Türk’te  “ipek  kumaş  (altın  veya  gümüşle  işlenmiş  sırmalı)” 

olarak geçmektedir (Atalay, 2006: 8) 

Eski  Türkçe’nin  gerek  Orhon  gerekse  Uygur  devrelerinde  “agı  barım”  ikilemesinin  ‘servet’ 

anlamında  kullanımı  ilgi  çekicidir.  Başlangıçta  ‘ipekli  kumaş’  anlamına  gelen  agı’nın  barım  ‘varlık, 

servet’ sözünün anlamına bürünerek ‘servet’ kavramını karşılayan ikilemenin çatısı altına girmesi kayda 

değerdir.  Zira  agı’nın  barım’a  anlamca  yanaşması  yüzyıllar  almıştır.  Türkçenin  ulaşılan  en  eski  yazılı 

ürünlerinde böyle bir ikilemenin görülmesi temel anlamı ‘ipekli kumaş’ olan agı sözünün ilk dönemlerden 

                                                      

 

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, mkaya0711@gmail.com 



422 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

başlayarak  Türkler  arasında  zenginlik  unsuru  olarak  kullanıldığını  ortaya  koymaktadır.  Nitekim  Orhon 

yazıtlarında agı’nın bulunduğu bağlamlarda varlık göstergesi olarak geçmesi bu durumu doğrulamaktadır. 

Kaşgarlı’nın naklettiği “Uygurlarda “kamdu” denen bir bez parçasının alış verişte para olarak kullanılır.” 

bilgisi de kumasın bu dönemde arz ettiği değeri vurgulamaktadır (Şen, 2007: 78-79). Ayrıca bu ikileme 

Caferoğlu’nun hazırladığı sözlükte “agı barım ‘var-yok, servet, varlık’ agısı barımı ‘varı serveti” olarak 

geçmektedir (Caferoğlu, 1968: 6). 



agıçı 

‘Agıçı’nın türediği ‘agı’ kelimesi Eski Uygur Türkçesi’nde ‘servet, varlık, hazine’ olarak geçse de 

‘ipekli  kumaş’  anlamında  da  kullanıldığı  görülmektedir.  Kelimenin  anlamında  meydana  gelen  bu 

değişimde  yani  ‘ipekli  kumaş’tan  ‘hazine’ye  doğru bir  genişlemenin  oluşmasında  Eski Türklerin ipekli 

kumaşa yüklediği değer etkin bir rol oynamıştır.  

Eski Türkçe’de hazinedarlık mesleğini adlandırmada kullanılan ‘agıçı’ sözüne Türkçenin Karahanlı 

sonrası dönemlerinde rastlamak mümkün değildir. ‘Hazinedar’ anlamıyla Farsçaya da geçtiğini bildiğimiz 

‘agıçı’  sözünün  Eski  Türkçe’de  görüldüğü  dönem  Uygur  ve  Karahanlı  Türkçesi  dönemidir  (Caferoğlu, 

1968: 6; Atalay, 2006: 9; Şen, 2007: 136). 

altun 

‘Altun’ “altın” kelimesinin kökeni hakkında kesin bir kanı yoktur. Kelimenin kökenine dair farklı 

görüşler dile getirilmiştir (Eren, 1999: 9-10). Türkler ilk dönemlerinden itibaren altını işlemede ileri çok 

ileri seviyededirler. ‘Altun’ kelimesi Eski Türkçe dönemine ait metinlerin hemen hepsinde geçmektedir 

(Caferoğlu, 1968; Orkun, 1994; Eren, 1999; Atalay, 2006). 

at / deve / sığır / koyun-keçi 

Türkler  uçsuz  bucaksız  bozkırlarda  yaşamış  bir  millettir.  Bu  bozkırlarda  hayatlarını 

sürdürebilmeleri o dönemin en önemli ekonomik varlığı ve geçim kaynağı hayvan ya da hayvanlara sahip 

olmalarına bağlıydı. Bu yönüyle Türkler için özellikle “at, deve, sığır, keçi ve koyun” en önemli hayvan 

olmuşlardır. 

Türkler ekonomik değeri çok yüksek olan bu hayvanları tek bir ifade altında toplamışlardır. “Tört 

tülük/tülüg”  kavramı  Uygurca’dan  başlayarak  Kazakça’da  ve  Kırgızca’da  sıklıkla  kullanılan  bir 

kavramdır (Kosıbayev, 2013). 

Bu  hayvanların  içinde  en  önemli  olanı  hiç  şüphesiz  “at”tır.  At  Türklerin  her  şeyidir,  en  önemli 

binitidir,  vazgeçilmez  bir  savaş  aracıdır,  insanların  ekonomik  varlığıdır.  Aynı  zamanda  atın  eti  ve  sütü 

(kımız)  de  kullanılmaktadır.  Türkler  atı  on  iki  hayvanlı  takvime  alarak  ne  kadar  değerli  olduğunu 

göstermiştir. 

Deve,  uzun  yola  dayanıklı  ve  çok  yük  taşıyabilen  bir  hayvan  olduğu  için  son  derece  önemlidir. 

Aynı şekilde devenin de eti yenir, sütü içilir ve kılından giyecek yapılır. 

Sığır  da  yaşamı  sürdürebilmek  için  çok  önemli  bir  hayvandır.  İnsanlar  sığırın  sütünden,  etinden 

faydalanır,  sütünden  peynir,  yağ,  yoğurt  yapar.  Aynı  zamanda  sığır  tarla  sürmek  için  kullanılır.  Sığırın 

derisinden de yararlanılır. Bununla birlikte sığırın tezeği tarlaya gübre ve yakacak olarak kullanılır. 

Koyun  ve  keçi  de  Türkler  için  süttür,  ettir,  peynir,  yağ  ve  yoğurttur.  Yünleri  kırkılarak  giyecek, 

namaz kılmak için yaygı üretilir. Bu hayvanların da tezekleri yakacak, gübre olarak kullanılır. 

bakır 

Bakır  da  (Caferoğlu,  1968:  32;  Atalay,  2006:  63)  madencilikte  çok  ilerlemiş  Türk  toplumlarında 

önemli  bir  yere  sahiptir.  Bu  maden  aynı  altın  gibi  para  yerine  kullanılmıştır.  Bakırın  sikke  olarak 

kullanıldığı  bilinmektedir.  1938’de  Kazakistan’da  ve  Kırgızistan’da  yapılan  arkeolojik  çalışmalar 

esnasında  Göktürklere  ait  bakır  sikkeler  bulunmuştur  (Zaif,  1988:  82).  Bu  durum  da  bize  Türkler  için 

bakırın bir ekonomik değerinin olduğunu ve zenginliğin bir parçası olduğunu gösteriyor. 



barım 

‘Barım’ kelimesi sözlüklerde “zenginlik, servet, varlık” (Caferoğlu’nun sözlüğünde ‘baram’ şekli 

de  mevcuttur.)  (Caferoğlu,  1968:  33),  “mal,  mülk”  (Orkun,  1994:  770)  gibi  anlamlarla  karşımıza 

çıkmaktadır.  Bu  kelime  Dîvânü  Lûgat-it-Türk’te  geçmemekle  birlikte  ‘barlıg’  “mallı,  zengin”  (Atalay, 

2006:  66)  şeklinde  geçtiği  görülmektedir.  ‘Barım’  kelimesini  Eski  Türkçe  metinlerinde  daha  çok 

ikilemelerde görüyoruz. İkilemelere değindiğimiz kısımda daha ayrıntılı bilgi vereceğiz. 



bay 

423 

Arş. Gör. Muhammet KAYA/Eski Türkçede “Zenginlik” Kavramı Üzerine 

Kelime sözlüklerde “zengin, varlıklı” (Caferoğlu, 1968: 36; Orkun, 1994: 773; Atalay, 2006: 76) 

anlamlarında geçmektedir. Kelime Eski Türkçe metinlerinde çok sık geçen bir kelimedir. “kop kobartdım, 

çıgay budunıg  bay kıldım, az budunıg öküş  kıldım…” ‘Yoksuz fakir  milleti hep toplattım, fakir kavmi 

zengin kıldım, az kavmi çok kıldım…’ (Orkun, 1994: 26), “bar alku sart satıgçılar artukrak bay barımlıg 

ädlig tavarlıg” ‘Fazlasıyla zengin, mal mülk sahibi pek çok satıcılar var.” (Şen, 2007: 128). 

bayu-/ bayut- 

İlk  kelime  Eski  Uygur  Türkçesi’nde  “bayı-”  ‘zenginleşmek,  varlıklanmak’  şeklinde  karşımıza 

çıkıyor  (Caferoğlu,  1968:  36).  Her  iki  fiil  de  Dîvânü  Lûgat-it-Türk’te  “zenginlenmek,  zenginleşmek”, 

“zenginletmek” anlamlarında geçmiştir (Atalay, 2006: 76-77). Kutadgu Bilig’de “bu begler tag ol ol kani 

altun  kümüs  /  kümüs  kan  kazıglı  bayur  ol  üküs”  (Arat,  1999:  533)  “Beyler  içinde  altın  ve  gümüş 

madenleri  bulunan  bir  dağdır;  gümüş  madenlerine  kazma  vuran  insan  çok  zengin  olur.”  (Arat,  2003: 

385). 

kaŋlı 

Eski Uygurca metinlerde kaŋlı zenginlik göstergesi olarak yer alır. Bu dönem metinlerinde görülen 

“ärdinilig  kaŋlı”  ‘mücevherli  araba’,  “kaŋlılıg  sü”  ‘arabalı  ordu’  gibi  ifadeler  arabanın  savaş  ya  da 

gösteriş  vasıtası  olarak  Turfan  Uygurlarındaki  varlığına  işaret  etmektedir.  Uygurca  metinlerde  sık  sık 

beylere, hükümdarlara, prenslere ait kaŋlı’lara yer verilesi Uygur asilzadeleri için kaŋlı’nın ‘arabanın’ son 

derece önemli olduğunu düşündürür. Bu vasıtaları kullanma isini ise asilzadelerin hizmetindeki kaŋlıçı’lar 

‘arabacı’  yürütmüş  olmalıdır.  Ayrıca  Kaşgarlı’nın  notlarından  Karahanlı  döneminde  de  taşımacılık 

yapılan arabaların bulunduğu anlaşılmaktadır (Şen, 2007: 152). 

Kelime  Dîvânü  Lûgat-it-Türk’te  “kanğlı”  ‘kağnı  arabası  (yük  için)’  olarak  geçmektedir  (Atalay, 

2006: 261). 



kiŋrün- 

Bu  fiil  Dîvânü  Lûgat-it-Türk’te  “kinğrün-”  ‘genişlemek,  bir  zaman  nimet  içinde  yaşamak 

(Zenginleşmek, refah içinde yaşamak)’ şeklinde karşımıza çıkmaktadır (Atalay, 2006: 330). 

saŋ 

Kelime Eski Uygur Türkçesi’nde ‘servet’ anlamında da kullanılmıştır (Caferoğlu, 1968: 196). Aynı 

kelime Dîvânü Lûgat-it-Türk’te farklı bir anlamda ‘kuş pisliği’ şeklinde ortaya çıkmıştır. 

sart / satıgçı 

Sart  kelimesi  Sanskritçe  sartha  ‘tüccar’  sözünden  ödünçleme  olup  Soğdca  vasıtasıyla  Türkçeye 

girmiştir.  ‘Sart’ın  Türkçedeki  ‘tüccar’  karşılığı  XI.  yüzyıldan  sonra  değişmiş  sözcük  göçebenin  tersine 

şehirli  anlamında  kullanılmaya  başlanmıştır.  Eski  Uygur  Türkçesi’ndeki  “sart  satıgçı”  ‘tüccar,  satıcı’ 

ikilemesi ‘sart ve satıgçı’nın eş anlamlı sözcükler oluğunu ortaya koyar (Caferoğlu, 1968: 198; Şen, 2007: 

127). Sart kelimesi Dîvânü Lûgat-it-Türk’te ‘tacir, tecimen, satıcı’ olarak geçer (Atalay, 2006: 495). 



tavar/davar 

Eski Türkçede her türlü mal mülk için kullanılan tavar-davar kelimesi Caferoğlu’nda ‘davar, mal, 

ticaret eşyası’ olarak geçmektedir (Caferoğlu, 1968: 228). Dîvânü Lûgat-it-Türk’te ise hem “tavar” ‘mal, 

davar’ şeklinde hem de “tawar”  ‘mal, mülk, eşya’ şeklinde geçmiştir (Atalay, 2006: 586). 



tsaŋ 

Kelime Eski Uygur Türkçesi’nde ‘hazine, servet’ anlamında da kullanılır (Caferoğlu, 1968: 251). 



yılkı 

Yılkı sözlüklerde “hayvan sürüsü (at), davar” (Caferoğlu, 1968: 294), “yılgı” ‘hayvan sürüsü, yılkı’ 

(Orkun,  1994:  894),  “hayvan,  yılkı,  hayvan  sürüsü,  dört  ayaklı  hayvanlara  verilen  genel  ad”  (Atalay, 

2006: 784) şeklinde geçmektedir. 

Gıda,  tekstil,  ulaşım  gibi  sektörlerin  temel  aracı  durumundaki  hayvanlar,  özellikle  de  at,  Eski 

Türklerin  en  değerli  malı  olmuştur.  Ancak  yılkı  “  hayvan  sürüsü”  kelimesinin  Bilge  Kağan  Yazıtında, 

barım  “mal,  servet”  sözcüğüyle  birlikte  oluşturduğu  “servet,  mal,  hazine”  anlamındaki  “yılkı  barım” 

ikilemesinin anlamına bürünmesi bunun dikkat çekici göstergelerindendir (Şen, 2007: 11). 

Eski  Türkler  zenginliklerini  bu  kelimelerle  ifade  etmelerinin  yanı  sıra  kullandıkları  bazı 

ikilemelerle de zenginliklerini ifade etme yoluna gitmişlerdir. 



Agı Barım 

 

 

 

“Servet, mal, mülk” 



424 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 



Agılık Kıznak    

 

 

“Hazine, ambar” 



Agılık Komsoluk  

 

 

“Hazine odası, ambar” 



Agılık Saŋ 

 

 

 

“Hazine”  



Altun Kümüş    

 

 



“Altın gümüş” 

At Yaŋa   

 

 



 

“At, fil, -binek-” 



Bakır Yartmak    

 

 



“Para” 

Bay Ayaglık 

 

 

 

“Zengin, itibarlı” 



Birgüçi Titgüçi    

 

 



“Bağış yapan, dağıtan” 

Çambunad Altun 

 

 



“Altın” 

Danaşırı Atlıg Ed Tavar Kutlug   

“Mala mülke doymuş” 



Ed İdiş    

 

 



 

“Mal, eşya” 



Ed Tavar  

 

 



 

“Mal, mülk” 



Erdini Yinçü  

 

 



 

“Mücevher, inci” 



İdiş Tavar  

 

 



 

“Mal, mülk” 



Murvat Moncuk   

 

 

“Değerli taş, mücevher” 



Satır Yarmak    

 

 



“Para” 

Tsaŋ Agırlık  

 

 



 

“Hazine, ambar” 



Ud İŋek   

 

 



 

“Sığır, inek” 



Vaydurı Saparır    

 

 



“Zümrüt, değerli” 

Yaa At    

 

 



 

“Fil, at” 



Yılkı Barım  

 

 



 

“Mal, mülk” 



Yılkı Kara  

 

 



 

“Sürü, mal, mülk” 

(Şen, 2002: 14, 25, 40, 53, 58, 67, 84, 90, 93, 101, 114, 195, 243, 298, 313, 336, 341, 356). 

Sonuç 

Türk  Dili’nin  zenginliği,  Türkler’in  zenginliklerini  çok  farklı  şekillerde  anlatmalarına  olanak 

sağlamıştır.  Yaptığımız  taramalar  sonucunda  “zenginlik”  kavramını  “agı,  agıçı,  altun,  at,  deve,  sığır, 

koyun, keçi, bakır, barım, bay, bayu-/bayut-, kaŋlı, kiŋrün-, saŋ, sart, satıgçı, tavar/davar, tsaŋ, yılkı,” 

gibi  kelimelerle  çok  çeşitli  şekillerde  dile  getirdiğimizi  görmek  mümkündür.  Türkler  “zenginliklerini” 

ayrıca  ikilemelerle  de  anlatma  yoluna  gitmişlerdir.  Yirmi  üç  farklı  şeklini  tespit  ettiğimiz  ikilemeler 

Türkçe’nin oldukça zengin bir dil olduğunun göstergelerinden bir tanesidir.  

Tebliğin sınırları çerçevesinde konuyu çok ayrıntılı ele alamadığımızı, ele aldığımız kelimeleri ve 

ikilemeleri  örneklendiremediğimizi  söylemek  yerinde  olacaktır.  Daha  sonraki  çalışmalarımızda,  bu 

konuyu daha ayrıntılı, bol örnekli ve belki Türk Dili’nin bütün dönemlerini inceleme şansımız olacaktır. 

KAYNAKÇA 

Arat, R. R. (1999). Kutadgu Bilig I-Metin-, Ankara: TDK Yayınları. 

Arat, R. R. (2003). Kutadgu Bilig II-Çeviri-, Ankara: TTK Yayınları. 

Atalay, B. (2006) Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi IV Dizin, Ankara: TDK Yayınları. 

Caferoğlu, A. (1968) Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Ankara: TTK Yayınları. 

Eren, H. (1999). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara: Bizim Büro Basım Evi. 

Kosıbayev, M. (2013). Türklerde Zenginlik Ve Bereket Algısı “Tört Tülük’e Teorik Yaklaşım ve Divanu Lugati’t-

Türk’ten Örnekler,  International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 

Volume 8/4 Spring, Turkey: Anakara, p. 1051-1062. 

Orkun, H. N. (1994). Eski Türk Yazıtları, Ankara: TDK Yayınları.  

Şen, S. (2002). Eski Uygur Türkçesinde İkilemeler, Yayımlanmamış YL Tezi, Samsun: Ondokuz Mayıs Üni. 

Şen  S.  (2007).  Orhon,  Uygur  ve  Karahanlı  Metinlerindeki  Meslekler  Bağlamında  Eski  Türk  Kültürü, 

Yayımlanmamış Doktora Tezi, Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi. 

Zaif,  O.  (1988).  Seyahatnamelere  Göre  Orta  Asya  Türk  Kavimleri,  Yayımlanmamış  YL  Tezi,  Ankara:  Hacettepe 

Üni. 



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет