2. Yunus Emre Divanı’nda Yer Alan Metaforlu Deyimler
Yunus Emre, tasavvuf ilkelerini özümseyerek bunları halkın anlayabileceği sade bir anlatım
tarzıyla onlara aktarmış olan mutasavvıf bir şairdir. Divanında tasavvuf düşüncesi doğrultusunda Allah
sevgisi, insan sevgisi, insan, yaşam, ölüm, erdemlilik gibi konuları ağırlıklı olarak işlemiştir.
Yunus’un uzun bir süre sonra bile hala ilgiyle okunması, onun dil ve üslup özelliklerindeki
ayrıntılarda gizlidir. Onun şiirlerinde yalın anlatım, içtenlikle birleşmekte ve üst düzeyde bir lirizm ortaya
çıkmaktadır. Yunus’un şiirlerinde kullandığı sözcükler, yüzeysel bir görünümden ziyade derin bir anlam
alt yapısına sahiptir. Onun şiirlerindeki sözcüklerin sembolik anlamlarına odaklanmak gerekir. Çünkü
tasavvufun derin anlamlarla yüklü soyut unsurları onun şiirlerinde günlük hayatın, tabiatın somut
görünümleri ile birleştirilerek özgün bir biçimde sunulmuş ve böylelikle kolayca anlaşılır hale gelmiştir.
Aksan, Yunus’un şiirlerinde lirizmi oluşturan unsurların içtenlik, doğal ve rahat söyleyiş,
konuşulan dilden yararlanma, kısa, yalın ve güçlü anlatım ile özlü deyişler olduğunu örneklerle açıklar
(Aksan, 2005: 70-90). Yunus’un dilinin gücünü oluşturan şiir dili öğeleri ve anlam özellikleri dilbilimsel
açıdan da ele alınmıştır. Alışılmamış bağdaştırmalar, özgün benzetmeler ve aktarmalar onun şiirlerinde
yoğun biçimde görülür (Aksan, 1992: 56-63). Aksan, araştırmamızın temelini teşkil eden metaforu, deyim
aktarması olarak adlandırır. Şiir dilinde olduğu kadar günlük dilde de sıklıkla kullanıldığını, bu anlam
olayının çoğunlukla aralarında biçim ve işlev ilişkisi kurulabilen nesneler arasındaki aktarmayla
gerçekleştiğini, somut bir kavramla soyut bir kavramın ifade edildiğini vurgular. Ayrıca Yunus’un
şiirlerinde deyim aktarmalarının özgün örneklerinin görüldüğünü belirtir (Aksan, 1992: 60; 2005: 124-
128).
Yunus Emre Divanı’da sıklıkla rastlanan metaforik anlatım, anlam ve yapısal özellikleri nedeniyle
buradaki deyimlerin bazılarında da tespit edilmiştir. Deyimlerde gözlemlenen metaforik anlatım tarzı,
Yunus’un ifade kabiliyetindeki incelikleri göstermesi bakımından dikkat çekici örnekler sunmaktadır.
Özellikle Yunus’un tasavvufa dair düşüncelerini açıklarken deyimlerden çokça istifade ettiği görülür.
Dilimize tasavvufi düşünce sisteminden pek çok deyim ve atasözü geçmiştir. Gölpınarlı, bunlardan
bazılarını tespit edip açıklamıştır (Gölpınarlı, 2004).
Yunus’un şiirinde özellikle tasavvufa dair soyut kavramlar, metaforlu deyimler aracılığıyla daha
somuta indirgenerek işlenmiştir. Dolayısıyla onun iletmek istediği düşünceler için kullandığı deyimlerde
ontolojik metaforların yer aldığı tespit edilmiştir. Ontolojik metaforlar, olay, hareket, duygu ve
düşüncelere varlık ve naddeler olarak bakmanın temelini hazırlar (Lakoff ve Johnson, 2010: 50).
Bu
bağlamda Divan’da tespit edilen yetmiş bir metaforlu deyim içerisinden seçilenler bağlam içerisinde ele
alınıp açıklanacak.
Agaç ata bindür-, Cân bedenden uç-, defterin dür-, gice konuk olan sabâh göçer, gök ekini biç-,
gönlek eskid-, hil’at giy-, kara sakal agar-, kibrün boynını ez-, konanlar göç-, Kurıyıduk yaş olduk, ömrün
ipi üzül-, pervâz ur-, varlık defterin yu-yaşıl ton gey- divanda ontolojik metaforlara dair çarpıcı
örneklerdir.
KAYNAKÇA
Aksan, D. (1992).Yunus Emre’de Dil Ustalığı, Türk Dilleri Araştırmaları Dergisi, s. 53-68.
Aksan D. (2005). Yunus Emre Şiirinin Gücü, Ankara, Bilgi Yayınevi.
Aksan, D. (2006). Türkçenin Gücü, Ankara: Bilgi Yayınevi.
Gölpınarlı, A. Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul: İnkılap Yayınevi.
420
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Karadayı, H. (2011). Türkçede Kalıp Sözler, İstanbul: Kriter Yayınları.
Kovecses, Z. (2010).
Metaphor: A practical introduction, New York: Oxford University Press.
Lakoff, G. (1993). The contemporary theory of metaphor. In A. Ortony (Ed.), Metaphor and thought (pp. 202–251).
Cambridge: Cambridge University Press.
Lakoff G., Johnson, M. (2010). Metaforlar (Hayat, Anlam ve Dil), çev. Gökhan Yavuz Demir, İstanbul: Paradigma
Yayınları.
Sinan, A. T. (2015). Türkçenin Deyim Varlığı, İstanbul: Kesit Yayınları.
Uzun, L. S. (1991). “Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri”. Dilbilim Araştırmaları. İstanbul: Hitit
Yayınevi.
Yaylagül, Ö. (2015). Göstergebilim ve Dilbilim, Ankara: Hece Yayınları.
ESKİ TÜRKÇE’DE “ZENGİNLİK” KAVRAMI ÜZERİNE
Arş. Gör. Muhammet KAYA
Özet: Her milletin kendine özgü bir yaşayış biçimi, dili, töresi ve gelenekleri ve dünyaya bakış açıları ile
birlikte meydana gelen toplumsal özellikleri vardır. Millet olmak için gerekli bu özellikler, milletlerin kendi
varlıklarını sürdürebilmeleri için de önemlidir. Bu özellikler sayesinde milletler farklılıklarını
sürdürmüşlerdir.
Kadim bir dil olan Türkçe, sahip olduğu söz varlığı ve kelime oluşturma, türetme açısından oldukça zengin
bir dildir. Bu yönüyle Türk Milleti de zengin dilleri ve dünyaya bakış açıları çerçevesinde karşılaştıkları
olaylara ve olgulara çok farklı anlamlar yüklemişlerdir. Zenginlik kavramı her millette olduğu gibi Türkler
için de önemli bir olgudur. Ancak, geçmişte uzun süre konargöçer hayat süren Türklerde “zenginliğin”
günümüzde olduğu gibi evle, araçla, parayla, bağ ve bahçe ile karşılanmayacağı da muhakkaktır.
Göçebe yaşayan Türk toplumlarında zenginlik ve bereket bazen at, davar, koyun, sığır bazen yılkı, yak, deve
gibi kelimelerle simgeleşmiştir. Biz de tebliğimizde, Türklerin ‘zenginlik’ kavramını nasıl ve kaç farklı
şekilde ifade ettiklerini araştıracağız. Eski Türkçede “zenginlik, bereket, servet, varlık, mal, mülk” gibi
kavramları karşılayan kelimeleri tespit edip okuyucuya sunacağız.
Anahtar Kelimeler: Eski Türkçe, zenginlik, bereket, servet, mal, mülk.
On The Concept “Wealth” in Old Turkish
Abstract: Every nation has a unique lifestyle, language, customs, tradition, and social features created
through viewpoints towards life. These features needed to be a nation are also vital for the survival of the
nations. With these features, nations continued their differences.
Turkish which is a autochthonic language is quite rich in terms of its own vocabulary and derivation, create
of words. In this respect, The Turkish Nation have ascribed many different meanings to rich language and the
facts and events they encounter in the framework of viewpoint to the world. The concept of wealth is an
important fact for Turks as it has been for every nation. However, it is for sure that expressions of being rich
for Turks who have long lived as nomads cannot have been done by using concepts of houses, automobiles,
money or vineyards and orchards as it is done today.
Richness and abundance in nomadic Turkish communities have been symbolized with words such as
sometimes horse, goat, sheep, cattle and sometimes jade, camel. In our paper, we will investigate how and in
how many different ways Turks have expressed their richness. We will try to present to the reader in Old
Turkish concepts that meet words like “richness, abundance, wealth, fortune, goods and possessions” to
identify.
Key Words: Old Turkish, richness, abundance, fortune, goods, possessions.
Giriş
Kadim bir dil olan Türkçe, sahip olduğu söz varlığı ve kelime oluşturma, türetme açısından oldukça
zengin bir dildir. Bu yönüyle Türk Milleti de zengin dilleri ve dünyaya bakış açıları çerçevesinde
karşılaştıkları olaylara ve olgulara çok farklı anlamlar yüklemişlerdir.
Türkler zenginliklerini çok çeşitli şekillerde ifade etmişlerdir. Bunlar, genellikle geçimlerini ve
hayatlarını sürdürebilmeleri için hayati önem taşıyan hayvanlar (at, deve, sığır, inek, koyun, keçi vb.)
olmuştur. Zenginlik bazen de bakır, altın gibi madenler ve agı gibi değerli kumaşlarla dile getirilmiştir.
Yaptığımız tarama sonucunda tespit ettiğimiz kelimeleri alfabetik sırayla ele alacağız.
agı
Kelime Eski Uygur Türkçesi’nde “servet, varlık, hazine” anlamında kullanılmıştır (Caferoğlu,
1968: 6). Ancak kelime Dîvânü Lûgat-it-Türk’te “ipek kumaş (altın veya gümüşle işlenmiş sırmalı)”
olarak geçmektedir (Atalay, 2006: 8)
Eski Türkçe’nin gerek Orhon gerekse Uygur devrelerinde “agı barım” ikilemesinin ‘servet’
anlamında kullanımı ilgi çekicidir. Başlangıçta ‘ipekli kumaş’ anlamına gelen agı’nın barım ‘varlık,
servet’ sözünün anlamına bürünerek ‘servet’ kavramını karşılayan ikilemenin çatısı altına girmesi kayda
değerdir. Zira agı’nın barım’a anlamca yanaşması yüzyıllar almıştır. Türkçenin ulaşılan en eski yazılı
ürünlerinde böyle bir ikilemenin görülmesi temel anlamı ‘ipekli kumaş’ olan agı sözünün ilk dönemlerden
Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, mkaya0711@gmail.com
422
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
başlayarak Türkler arasında zenginlik unsuru olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Nitekim Orhon
yazıtlarında agı’nın bulunduğu bağlamlarda varlık göstergesi olarak geçmesi bu durumu doğrulamaktadır.
Kaşgarlı’nın naklettiği “Uygurlarda “kamdu” denen bir bez parçasının alış verişte para olarak kullanılır.”
bilgisi de kumasın bu dönemde arz ettiği değeri vurgulamaktadır (Şen, 2007: 78-79). Ayrıca bu ikileme
Caferoğlu’nun hazırladığı sözlükte “agı barım ‘var-yok, servet, varlık’ agısı barımı ‘varı serveti” olarak
geçmektedir (Caferoğlu, 1968: 6).
agıçı
‘Agıçı’nın türediği ‘agı’ kelimesi Eski Uygur Türkçesi’nde ‘servet, varlık, hazine’ olarak geçse de
‘ipekli kumaş’ anlamında da kullanıldığı görülmektedir. Kelimenin anlamında meydana gelen bu
değişimde yani ‘ipekli kumaş’tan ‘hazine’ye doğru bir genişlemenin oluşmasında Eski Türklerin ipekli
kumaşa yüklediği değer etkin bir rol oynamıştır.
Eski Türkçe’de hazinedarlık mesleğini adlandırmada kullanılan ‘agıçı’ sözüne Türkçenin Karahanlı
sonrası dönemlerinde rastlamak mümkün değildir. ‘Hazinedar’ anlamıyla Farsçaya da geçtiğini bildiğimiz
‘agıçı’ sözünün Eski Türkçe’de görüldüğü dönem Uygur ve Karahanlı Türkçesi dönemidir (Caferoğlu,
1968: 6; Atalay, 2006: 9; Şen, 2007: 136).
altun
‘Altun’ “altın” kelimesinin kökeni hakkında kesin bir kanı yoktur. Kelimenin kökenine dair farklı
görüşler dile getirilmiştir (Eren, 1999: 9-10). Türkler ilk dönemlerinden itibaren altını işlemede ileri çok
ileri seviyededirler. ‘Altun’ kelimesi Eski Türkçe dönemine ait metinlerin hemen hepsinde geçmektedir
(Caferoğlu, 1968; Orkun, 1994; Eren, 1999; Atalay, 2006).
at / deve / sığır / koyun-keçi
Türkler uçsuz bucaksız bozkırlarda yaşamış bir millettir. Bu bozkırlarda hayatlarını
sürdürebilmeleri o dönemin en önemli ekonomik varlığı ve geçim kaynağı hayvan ya da hayvanlara sahip
olmalarına bağlıydı. Bu yönüyle Türkler için özellikle “at, deve, sığır, keçi ve koyun” en önemli hayvan
olmuşlardır.
Türkler ekonomik değeri çok yüksek olan bu hayvanları tek bir ifade altında toplamışlardır. “Tört
tülük/tülüg” kavramı Uygurca’dan başlayarak Kazakça’da ve Kırgızca’da sıklıkla kullanılan bir
kavramdır (Kosıbayev, 2013).
Bu hayvanların içinde en önemli olanı hiç şüphesiz “at”tır. At Türklerin her şeyidir, en önemli
binitidir, vazgeçilmez bir savaş aracıdır, insanların ekonomik varlığıdır. Aynı zamanda atın eti ve sütü
(kımız) de kullanılmaktadır. Türkler atı on iki hayvanlı takvime alarak ne kadar değerli olduğunu
göstermiştir.
Deve, uzun yola dayanıklı ve çok yük taşıyabilen bir hayvan olduğu için son derece önemlidir.
Aynı şekilde devenin de eti yenir, sütü içilir ve kılından giyecek yapılır.
Sığır da yaşamı sürdürebilmek için çok önemli bir hayvandır. İnsanlar sığırın sütünden, etinden
faydalanır, sütünden peynir, yağ, yoğurt yapar. Aynı zamanda sığır tarla sürmek için kullanılır. Sığırın
derisinden de yararlanılır. Bununla birlikte sığırın tezeği tarlaya gübre ve yakacak olarak kullanılır.
Koyun ve keçi de Türkler için süttür, ettir, peynir, yağ ve yoğurttur. Yünleri kırkılarak giyecek,
namaz kılmak için yaygı üretilir. Bu hayvanların da tezekleri yakacak, gübre olarak kullanılır.
bakır
Bakır da (Caferoğlu, 1968: 32; Atalay, 2006: 63) madencilikte çok ilerlemiş Türk toplumlarında
önemli bir yere sahiptir. Bu maden aynı altın gibi para yerine kullanılmıştır. Bakırın sikke olarak
kullanıldığı bilinmektedir. 1938’de Kazakistan’da ve Kırgızistan’da yapılan arkeolojik çalışmalar
esnasında Göktürklere ait bakır sikkeler bulunmuştur (Zaif, 1988: 82). Bu durum da bize Türkler için
bakırın bir ekonomik değerinin olduğunu ve zenginliğin bir parçası olduğunu gösteriyor.
barım
‘Barım’ kelimesi sözlüklerde “zenginlik, servet, varlık” (Caferoğlu’nun sözlüğünde ‘baram’ şekli
de mevcuttur.) (Caferoğlu, 1968: 33), “mal, mülk” (Orkun, 1994: 770) gibi anlamlarla karşımıza
çıkmaktadır. Bu kelime Dîvânü Lûgat-it-Türk’te geçmemekle birlikte ‘barlıg’ “mallı, zengin” (Atalay,
2006: 66) şeklinde geçtiği görülmektedir. ‘Barım’ kelimesini Eski Türkçe metinlerinde daha çok
ikilemelerde görüyoruz. İkilemelere değindiğimiz kısımda daha ayrıntılı bilgi vereceğiz.
bay
423
Arş. Gör. Muhammet KAYA/Eski Türkçede “Zenginlik” Kavramı Üzerine
Kelime sözlüklerde “zengin, varlıklı” (Caferoğlu, 1968: 36; Orkun, 1994: 773; Atalay, 2006: 76)
anlamlarında geçmektedir. Kelime Eski Türkçe metinlerinde çok sık geçen bir kelimedir. “kop kobartdım,
çıgay budunıg bay kıldım, az budunıg öküş kıldım…” ‘Yoksuz fakir milleti hep toplattım, fakir kavmi
zengin kıldım, az kavmi çok kıldım…’ (Orkun, 1994: 26), “bar alku sart satıgçılar artukrak bay barımlıg
ädlig tavarlıg” ‘Fazlasıyla zengin, mal mülk sahibi pek çok satıcılar var.” (Şen, 2007: 128).
bayu-/ bayut-
İlk kelime Eski Uygur Türkçesi’nde “bayı-” ‘zenginleşmek, varlıklanmak’ şeklinde karşımıza
çıkıyor (Caferoğlu, 1968: 36). Her iki fiil de Dîvânü Lûgat-it-Türk’te “zenginlenmek, zenginleşmek”,
“zenginletmek” anlamlarında geçmiştir (Atalay, 2006: 76-77). Kutadgu Bilig’de “bu begler tag ol ol kani
altun kümüs / kümüs kan kazıglı bayur ol üküs” (Arat, 1999: 533) “Beyler içinde altın ve gümüş
madenleri bulunan bir dağdır; gümüş madenlerine kazma vuran insan çok zengin olur.” (Arat, 2003:
385).
kaŋlı
Eski Uygurca metinlerde kaŋlı zenginlik göstergesi olarak yer alır. Bu dönem metinlerinde görülen
“ärdinilig kaŋlı” ‘mücevherli araba’, “kaŋlılıg sü” ‘arabalı ordu’ gibi ifadeler arabanın savaş ya da
gösteriş vasıtası olarak Turfan Uygurlarındaki varlığına işaret etmektedir. Uygurca metinlerde sık sık
beylere, hükümdarlara, prenslere ait kaŋlı’lara yer verilesi Uygur asilzadeleri için kaŋlı’nın ‘arabanın’ son
derece önemli olduğunu düşündürür. Bu vasıtaları kullanma isini ise asilzadelerin hizmetindeki kaŋlıçı’lar
‘arabacı’ yürütmüş olmalıdır. Ayrıca Kaşgarlı’nın notlarından Karahanlı döneminde de taşımacılık
yapılan arabaların bulunduğu anlaşılmaktadır (Şen, 2007: 152).
Kelime Dîvânü Lûgat-it-Türk’te “kanğlı” ‘kağnı arabası (yük için)’ olarak geçmektedir (Atalay,
2006: 261).
kiŋrün-
Bu fiil Dîvânü Lûgat-it-Türk’te “kinğrün-” ‘genişlemek, bir zaman nimet içinde yaşamak
(Zenginleşmek, refah içinde yaşamak)’ şeklinde karşımıza çıkmaktadır (Atalay, 2006: 330).
saŋ
Kelime Eski Uygur Türkçesi’nde ‘servet’ anlamında da kullanılmıştır (Caferoğlu, 1968: 196). Aynı
kelime Dîvânü Lûgat-it-Türk’te farklı bir anlamda ‘kuş pisliği’ şeklinde ortaya çıkmıştır.
sart / satıgçı
Sart kelimesi Sanskritçe sartha ‘tüccar’ sözünden ödünçleme olup Soğdca vasıtasıyla Türkçeye
girmiştir. ‘Sart’ın Türkçedeki ‘tüccar’ karşılığı XI. yüzyıldan sonra değişmiş sözcük göçebenin tersine
şehirli anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Eski Uygur Türkçesi’ndeki “sart satıgçı” ‘tüccar, satıcı’
ikilemesi ‘sart ve satıgçı’nın eş anlamlı sözcükler oluğunu ortaya koyar (Caferoğlu, 1968: 198; Şen, 2007:
127). Sart kelimesi Dîvânü Lûgat-it-Türk’te ‘tacir, tecimen, satıcı’ olarak geçer (Atalay, 2006: 495).
tavar/davar
Eski Türkçede her türlü mal mülk için kullanılan tavar-davar kelimesi Caferoğlu’nda ‘davar, mal,
ticaret eşyası’ olarak geçmektedir (Caferoğlu, 1968: 228). Dîvânü Lûgat-it-Türk’te ise hem “tavar” ‘mal,
davar’ şeklinde hem de “tawar” ‘mal, mülk, eşya’ şeklinde geçmiştir (Atalay, 2006: 586).
tsaŋ
Kelime Eski Uygur Türkçesi’nde ‘hazine, servet’ anlamında da kullanılır (Caferoğlu, 1968: 251).
yılkı
Yılkı sözlüklerde “hayvan sürüsü (at), davar” (Caferoğlu, 1968: 294), “yılgı” ‘hayvan sürüsü, yılkı’
(Orkun, 1994: 894), “hayvan, yılkı, hayvan sürüsü, dört ayaklı hayvanlara verilen genel ad” (Atalay,
2006: 784) şeklinde geçmektedir.
Gıda, tekstil, ulaşım gibi sektörlerin temel aracı durumundaki hayvanlar, özellikle de at, Eski
Türklerin en değerli malı olmuştur. Ancak yılkı “ hayvan sürüsü” kelimesinin Bilge Kağan Yazıtında,
barım “mal, servet” sözcüğüyle birlikte oluşturduğu “servet, mal, hazine” anlamındaki “yılkı barım”
ikilemesinin anlamına bürünmesi bunun dikkat çekici göstergelerindendir (Şen, 2007: 11).
Eski Türkler zenginliklerini bu kelimelerle ifade etmelerinin yanı sıra kullandıkları bazı
ikilemelerle de zenginliklerini ifade etme yoluna gitmişlerdir.
Agı Barım
“Servet, mal, mülk”
424
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Agılık Kıznak
“Hazine, ambar”
Agılık Komsoluk
“Hazine odası, ambar”
Agılık Saŋ
“Hazine”
Altun Kümüş
“Altın gümüş”
At Yaŋa
“At, fil, -binek-”
Bakır Yartmak
“Para”
Bay Ayaglık
“Zengin, itibarlı”
Birgüçi Titgüçi
“Bağış yapan, dağıtan”
Çambunad Altun
“Altın”
Danaşırı Atlıg Ed Tavar Kutlug
“Mala mülke doymuş”
Ed İdiş
“Mal, eşya”
Ed Tavar
“Mal, mülk”
Erdini Yinçü
“Mücevher, inci”
İdiş Tavar
“Mal, mülk”
Murvat Moncuk
“Değerli taş, mücevher”
Satır Yarmak
“Para”
Tsaŋ Agırlık
“Hazine, ambar”
Ud İŋek
“Sığır, inek”
Vaydurı Saparır
“Zümrüt, değerli”
Yaa At
“Fil, at”
Yılkı Barım
“Mal, mülk”
Yılkı Kara
“Sürü, mal, mülk”
(Şen, 2002: 14, 25, 40, 53, 58, 67, 84, 90, 93, 101, 114, 195, 243, 298, 313, 336, 341, 356).
Sonuç
Türk Dili’nin zenginliği, Türkler’in zenginliklerini çok farklı şekillerde anlatmalarına olanak
sağlamıştır. Yaptığımız taramalar sonucunda “zenginlik” kavramını “agı, agıçı, altun, at, deve, sığır,
koyun, keçi, bakır, barım, bay, bayu-/bayut-, kaŋlı, kiŋrün-, saŋ, sart, satıgçı, tavar/davar, tsaŋ, yılkı,”
gibi kelimelerle çok çeşitli şekillerde dile getirdiğimizi görmek mümkündür. Türkler “zenginliklerini”
ayrıca ikilemelerle de anlatma yoluna gitmişlerdir. Yirmi üç farklı şeklini tespit ettiğimiz ikilemeler
Türkçe’nin oldukça zengin bir dil olduğunun göstergelerinden bir tanesidir.
Tebliğin sınırları çerçevesinde konuyu çok ayrıntılı ele alamadığımızı, ele aldığımız kelimeleri ve
ikilemeleri örneklendiremediğimizi söylemek yerinde olacaktır. Daha sonraki çalışmalarımızda, bu
konuyu daha ayrıntılı, bol örnekli ve belki Türk Dili’nin bütün dönemlerini inceleme şansımız olacaktır.
KAYNAKÇA
Arat, R. R. (1999). Kutadgu Bilig I-Metin-, Ankara: TDK Yayınları.
Arat, R. R. (2003). Kutadgu Bilig II-Çeviri-, Ankara: TTK Yayınları.
Atalay, B. (2006) Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi IV Dizin, Ankara: TDK Yayınları.
Caferoğlu, A. (1968) Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Ankara: TTK Yayınları.
Eren, H. (1999). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara: Bizim Büro Basım Evi.
Kosıbayev, M. (2013). Türklerde Zenginlik Ve Bereket Algısı “Tört Tülük’e Teorik Yaklaşım ve Divanu Lugati’t-
Türk’ten Örnekler, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/4 Spring, Turkey: Anakara, p. 1051-1062.
Orkun, H. N. (1994). Eski Türk Yazıtları, Ankara: TDK Yayınları.
Şen, S. (2002). Eski Uygur Türkçesinde İkilemeler, Yayımlanmamış YL Tezi, Samsun: Ondokuz Mayıs Üni.
Şen S. (2007). Orhon, Uygur ve Karahanlı Metinlerindeki Meslekler Bağlamında Eski Türk Kültürü,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi.
Zaif, O. (1988). Seyahatnamelere Göre Orta Asya Türk Kavimleri, Yayımlanmamış YL Tezi, Ankara: Hacettepe
Üni.
|