Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


Hakasçada: üçün “için”, say “her”, oshas “gibi”, soon, kistinde, sıltaanda, alnınañ.  Siniñ  üçün



Pdf көрінісі
бет45/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   102

Hakasçada: üçün “için”, say “her”, oshas “gibi”, soon, kistinde, sıltaanda, alnınañ. 

Siniñ  üçün  tınım  daa  pir  salam.  (Senin  için  canımı  bile  veririm.),  Künnĭñ  say  çahayahtar  ağıl 

pirce. (Her gün çiçekler getiriyor.), Ağırığ kĭzĭ hamnıñ soonda, ürep parğan. (Hasta adam kamdan sonra 

ölmüş.),  Olarnıñ  sıltaanda  kĭçĭk  suğlar  ahhlapçalar.  (Onların  sayesinde  küçük  sular  akıyor.),  Onıñ 



alnınañ kildi. (Ondan önce geldi). 

c)

 

Yönelme Haliyle Bağlananlar 

Altaycada: cetire, udura, köröbolupüzeri, çıgara.  

Bu öygö cetire tuzazı cok baspaytan. (Bu zamana kadar faydasız yere dolaşmadılar.), Cüzin ezinge 

udura  tuttı.  (Yüzünü  esintiye  karşı  tuttu.),  Akazına  körö,  Çinçey  emeş  katu  sırkındu.  (Ağabeyine  göre 

Çinçey  biraz  daha  katıydı.),  Bogo  kelerge  bolup,  olorlo  adılışpa…  (Buraya  gelmek  için  onlarla 

tartışma…),  Ogo  üzeri  akça  berdi.  (Bununla  birlikte(üstelik)  para  verdi.),  Ermekti  uçına  çıgara  kıçırıp 

iygen. (Sözü sonuna kadar söyledi.) 

Hakasçada: tööy, udurçitĭr, teere, kire, köre, sĭritüzĭrenarihoza

Körçem  hıyga  oolahha  tööy.  Köp  nime  pilce.  (Bakıyorum,  akıllı  oğlan  sanki.  Çok  şey  biliyor.,), 

Nañmırğa  udur  pararğa  sidik.  (Yağmura  karşı  yürümek  zordur.),  Min  pazarğa  çitĭre  (teere,  kire)  par 

kilerçikpin.  (Ben  pazara  kadar  gitmek  istiyorum.),  Sağa  köre  min  dee  nanıbısham.  (Senin  gibi  ben  de 

döndüm.), Kölnĭn altı sarinda tağa sĭri(Gölün kuzey tarafı dağa doğrudur.), Stenee nari ĭtken. (Duvara 

doğru  itti.),  Traktorlarğa  hoza  avtomaşinalarnı  daa  turğızarğa  kirek. (Traktörlerle  birlikte  arabaları  da 

koymak gerek.)  



d)

 

Çıkma Haliyle Bağlananlar 

Altaycadaarıala, beriozoöskö, başkaulamtuura

Mınañ arı kandıy bolor? (Bundan sonra nasıl olacak?), Ciit tujınañ beri iştep kelgen. (Gençliğinden 

beri  çalışıyordu.),  Ol  işke  atanardañ  ozo,  onı  şkolgo  aparıp  koyor.  (O  işe  gitmeden  önce  onu  okula 

götürürdü.), Slerdeñ öskö/başka kem de kelbegen. (Sizden başka kimse gelmedi.),  Mınnañ ulam şkolgo 

barbadı. (Bundan dolayı okula gitmedi.), A emdi coldoñ tuura tur. (Peki, şimdi yoldan uzak dur!) 

Hakasçada: pashapeer, sığara, toğırtastıh

Uluğ añnardañ pasha oox parlapoh. (Büyük hayvanlardan başka küçükleri de var.), Min kiceedeñ 

peer köp nime sağındım. (Dünden beri çok şeyler düşündüm.), Püünneñ sığara sin tınançazıñ. (Bugünden 

itibaren  sen  tatildesin.),  Iırcılardañ  toğır,  küreziglere  aparcañ  poltır.  (Düşmanları  için  savaşlar 

yaparmış.), Turabıs aaldañ tastıh turca. (Evimiz köyden uzaktadır.) 

e)

 

Vasıta Haliyle Bağlananlar 

Altaycadakojo “birlikte” edatıdır.  

Menle kojo Ceti-Codogo cedip keler. (Benimle beraber Ceti-Codo’ya gelecek.) 

Hakasçadahosti, hada

Minneñ  hosti pol  parğan.  (Benimle  birlikteydi.),  Sös  çonnañ  hada  çurtapça.  (Söz  halkla birlikte 

yaşar.) 


2.

 

Yapıları Bakımından Edatlar 

Altay ve Hakas Türkçelerindeki edatlar, yapıları bakımından isim kökenli ya da fiil kökenli edatlar 

olmasının yanında büyük bir çoğunluğu da Eski Türkçe menşeli sözcüklerdir. 

a)

 

İsim Kökenli Edatlar 

Altay Türkçesinde: uçun “için, caar, “- e doğru”, kereginde “hakkında, konusunda”, çılap/çilep, 

tüñey  “gibi,  sanki”,  aldında  “-dan  önce”,  turkunına  “boyunca”,    şıltuuzında  “sayesinde,  yüzünden” 

kiyninde, soñ “-den sonra”, arı “öte, başka, sonra”, beri “beri, itibaren”, ozo “önce”, öskö, başka “başka, 

haricinde”, üzeri“ilaveten, ilgili” edatları isim kökenli edatlardır. 



281 

Arş. Gör. Harun BOZKURT/Altay ve Hakas Türkçelerinde Edatların Karşılaştırılması  



Hakas  Türkçesinde:  üçün  “için”  çĭli,  “gibi”,  çoğar    “yukarı”,  soon,  kistĭnde    “-den  sonra”, 

sıltaanda “sayesinde”, sĭri “-e doğru”, pasha “başka, haricinde”, peer  “beri, itibaren”,  alnınañ “önce”, 

tastıh “uzak”, tööy “gibi” edatları isim kökenli edatlardır. 

b)

 

Fiil Kökenli Edatlar 

Altayca ve Hakasçada edatların çoğu Eski Türkçedekine benzer doğrultuda fiil kökenlidirler.  



Altay  Türkçesinde:  say-ın,  “her”,  oşko-ş,  “gibi,  sanki”,  aj-ır-a(aş-ır-a),  keç-ir-e,  öt-kür-e 

“arasından,  sayesinde”,  ebir-e    “-in  etrafını,  boyunca”,  kir-e  “kadar,  gibi”,  cet-ir-e  “-e  kadar”,  kör-ö 



göre”, -ge bol-up “için”, al-a  “beri, itibaren”, ula-m “-den dolayı”, koj-o(koş-o) “birlikte” udur-a “-e 

karşı”, deen/teen/döön/töön(



 teg-in) “- e doğru”, tuura “uzak”. edatları fiil kökenli edatlardır. 

Hakas  Türkçesinde:  say  “her”,  osha-s  “gibi”,  öt-ĭr-e,  kiz-ĭr-e/kiç-ĭr-e(kis-ĭr-e)    “içinden, 

arasından”, az-ır-a(as-ır-a) “-den çok”, ibĭr-e “-in etrafı, boyunca”, udur- “-e karşı”, çit-ĭr-e, tee-r-e(teg-



ir-e), kir-e “-e kadar”, kör-e “gibi”, tüzĭre, nari- “-e doğru”, sığ-ar-a “beri, itibaren”, toğ-ır- “-e karşı”, 

had-a, hos-ti/ho-za  “birlikte”, edatları fiil kökenli edatlardır. 

c)

 

Eski Türkçe Kökenli Edatlar 

Altay ve Hakas Türkçelerinde kullanılan en işlek edatları Eski Türkçede kullanılmış biçimleriyle 

karşılaştırdığımızda her iki lehçede de nasıl korunduğunu ve nasıl şekillendiğini görmekteyiz.    

Eski Türkçe 

Altay Türkçesi 

Hakas Türkçesi 

üçün 


uçun 

üçün 


sayu 

sayın 


say 

kidin 


kiyninde 

kistĭnde 

köre 

körö 


köre 

başka 


başka 

pasha 


özge 

öskö 


 

song 


soñ 

soon 


aşa 

ajıra 


azıra 

tegin 


deen/teen/döön/töön 

teere 


ötkürü 

ötküre 


ötĭre 

ulam 


ulam 

 

utru 



udura 

udur 


yangar 

caar 


çoğar 

berü 


beri 

peer 


oza 

ozo 


 

saru 


 

sĭri 


d)

 

Moğolca Kökenli Edatlar 

Altay ve Hakas Türkçeleri coğrafi konumları ve kültürleri sebebiyle diğer Türk lehçelerinde olduğu 

gibi edat sayılabilecek Arapça ya da Farsça alıntılar barındırmamaktadır. Her iki lehçede de söz varlığı 

açısından  fazlaca  Moğolca  alıntılar  görülmektedir.  Moğolca  çilen  “gibi,  olarak”  kelimesi  Altaycaya 



çılap/çilep “gibi, sanki”,  Hakasçaya çĭli, “gibi” edat şeklinde geçmiştir. 

3.

 

Anlam Bakımından Edatlar 

a)

 

Yön ve sınırlama Anlamındaki edatlar 

Altay Türkçesi: caar, döön, , ebire, udura, cetire, tuura,  

Hakas Türkçesinde: çoğar,  ibĭre, udur, çitĭre, tastıh, teere, kire, nari, tüzĭre 

b)

 

Beraberlik ve Vasıta Anlamındaki Edatlar 

Altay Türkçesinde:, şıltuuzında, ajıra, keçire, kojo, ötküre, keçire 

Hakas Türkçesinde: sıltaanda, hosti, hada,  hoza, ötĭre, kizĭre/kiçĭre 

c)

 

Sebep ve Maksat Bildiren Edatlar 

Altay Türkçesi: uçun, -ge bolup, ulam, kereginde, 

Hakas Türkçesinde: üçün, toğır 

d)

 

Miktar ve Zaman Bildiren Edatlar 

Altay Türkçesinde:  aldında, kiyninde, soñ, beri, ozo, ala, turkunına, sayın, çıgara 

Hakas Türkçesinde: soon, kistinde, peer, alnınañ,  sığara, say, azıra 


282 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 



e)

 

Benzerlik Bildiren Edatlar 

Altay Türkçesinde: çılap/çilep, tüñey, kire, oşkoş, arı 

Hakas Türkçesinde: çĭlikire, oshas, tööy 

f)

 

Görelik ve Başkalık Edatları 

Altay Türkçesi: öskö, başka, kör-e 

Hakas Türkçesinde: pasha, köre 

Sonuç 

Her  iki  lehçemizdeki  edatları  karşılaştırdığımızda,  asıl  edatların  kökeninin  çoğunun  aynı  olduğu 

görülmektedir: Alt. kojo “birlikte”, Hak. hosti/ hoza “birlikte”. 

Her  iki  lehçede  de  edatların  büyük  bir  çoğunluğu  bazı  ses  değişmelerine  uğramış  olsa  da  Eski 

Türkçeden  devam  edegelen  edatlardır.  Edatların  oluşumu  itibariyle  her  iki  lehçede  de  aynı  anlamı 

karşıladığı  görülmektedir.  Edatları  anlamları  bakımından  karşılaştırdığımızda  çok  benzerlikler  ön  plana 

çıkmış olsa da bazen bir lehçedeki bir edatın diğer lehçede farklı bir anlam kazandığını görmekteyiz.  Her 

iki lehçede de Moğolca çılap/çilep “gibi, sanki” dışında başka alıntıların olmaması bu lehçelerin ne kadar 

koruyucu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Her iki lehçe arasında yapılan karşılaştırmada söz dizimi, yapı ve 

anlam olarak edatların birbirlerine çok yakın olduğu görülmüştür. 



KAYNAKÇA 

Altayca-Türkçe Sözlük, (Haz. Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, Muvaffak Duranlı),TDK,Yay., Ankara 1999. 

Arıkoğlu, E. (2015), Örnekli Hakasça - Türkçe Sözlük, Akçağ Yay., Ankara. 

Arıkoğlu, E. (2007), Hakas Türkçesi, Türk Lehçeleri Grameri (Ed. Ahmet B.  Ercilasun),  Akçağ Yay., Ankara, s. 

1085-1148. 

Korkmaz Z. (2014), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK. Yay., Ankara. 

Öner M. (2003), “Edatların ‘Karşılaştırma’ ve ‘Sınırlandırma’ Bağlantılları”,Türk Dili Araştırmalrı Yıllığı Belleten, 

1999/I-II, Ankara, s. 147-148. 

Tıbıkova,  A.  T.-Sulukova,  N.  G.-Tıbıkova,  L.  N.;-Şokşilanova,  A.  S.  (2010),  Altay  Til  (10-11  Klasstar),  Gorno-

Altaysk. 


TÜRKİYE VE AZERBAYCAN SAHASINDA  

GELİN-KAYNANA KONULU MANİLER/BAYATILAR 

Doç. Dr. Hatice İÇEL

*

 

Özet: Folklor ürünlerini halkın yaşamından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Halk yaratıcısı olduğu bu 



ürünlerde iç dünyası,  geleneği, göreneği, inanışı, töresi ve  âdetleriyle  yaşar. Bu bağlamda Türk dünyasının 

ortak  folklor  ürünlerinden  olan  maniler  de  halk  hayatından  yoğun  izler  taşır.  Konularına  göre  manilere 

bakıldığında  –özellikle  söyleyicileri  kadın  olanlarda-  gelin-kaynana  ilişkileri  üzerinde  sıklıkla  durulduğu 

görülür.  Bu  bildiride  Türkiye  ve  Azerbaycan’dan  alınan  gelin-kaynana  konulu  maniler  söyleyicileri, 

muhtevaları ve işlevleri bakımından incelenmiştir. Bildirinin sınırları dikkate alınarak tespit edilen tüm mani 

örneklerine burada yer verilememiştir. Çalışmada kullanılan maniler, söyleyicilerine göre sınıflandırılmış ve 

William R. Bascom tarafından belirlenen folklor ürünlerinin işlevleri esas alınarak değerlendirilmiştir.  

Anahtar Kelimeler: Türkiye, Azerbaycan, gelin-kaynana, mani, işlev. 

Daughter-in-law and Mother-in-law Themed Mani/ Bayatıs in Turkey and Azerbaijan 

Abstract:  It  is  impossible  to  think  folklore  products  as  independent  of  people's  life.  People  live  in  these 

products  that  they  create  via  their  inner  worlds,  traditions,  customs  and  beliefs.  In  this  context,  manis  as  a 

common  folklore  product  of  Turkish  world,  have  been  profoundly  affected  by  public  life.  Considering  the 

manis  by  subject,  it  is  observed  that  daughter-in-law  and  mother-in-law  relations  are  often  focused  in  the 

ones  which  are  performed  especially  by  women.  In  this  paper,  daughter-in-law  and  mother-in-law  themed 



manis collected from Turkey and Azerbaijan are examined in terms of their performer, content and function. 

Concerning the limits of paper, all identified mani samples cannot be stated here. The manis used in the study 

are  classified  according  to  their  performers  and  assessed  on  the  basis  of  functions  of  folklore  products 

determined by William R. Bascom.  



Keywords: Turkey, Azerbaijan, the daughter-in-law, mother-in-law, mani, function. 

Giriş 

Aile  kurumunun  temelini  oluşturan  evlilik  görünürde  iki  kişinin  beraberliğini  ifade  etse  de  bu 

yapıda  ilişki  içerisinde  olan  diğer  insanlar  da  vardır.  Kadın  ve  erkek  dışında  onların  aileleri  de  Türk 

toplumunun  kültürel  ve  geleneksel  yapısı  gereği  iletişim  hâlindedirler.  Dolayısıyla  eşlerin  birbiriyle 

uyumu  kadar  kadın  ve  erkeğin  ailesi  ve  her  ikisinin  onlarla  olan  ilişkisi  de  evliliğin  yürütülebilmesi 

açısından  oldukça  önemlidir.  Türk  sosyal  yaşantısında  gelin-kayınbaba,  damat-kaynana  ve  damat-

kayınbaba  arasındaki  ilişkiler  genellikle  iyidir.  Oysa  gelin-kaynana  arasındaki  ilişki  için  aynı  şeyi 

söylemek mümkün değildir. 

“Elazığ  Örneklemesinden Hareketle  Gelin-Kaynana  İlişkisinin  Göndergeleri”  adlı  bildiride  gelin-

kaynana ilişkisi şu şekilde değerlendirilmiştir:  



“Tarihin ilk devirlerden günümüze kadar süregelen dönemde gelin ve kaynana arasındaki gizli ya 

da  açık  çekişme,  bilinen  bir  gerçektir.  Bu  gerçek,  gelin  ve  kaynananın  eşi/oğulu  paylaşamama 

duygusunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca aynı evi paylaşan gelin-kaynananın evle 

ya  da  çocuk/torunla  ilgili  anlaşmazlığa  düşmeleri,  kendi  sözlerini  hükmetmeye  çalışmaları, 

küçüğün büyüğüne saygı, büyüğün küçüğüne sevgi göstermemesi, en ufak kabahatlerin büyütülüp 

sorun haline gelmesi de çekişmeyi doğuran unsurlardandır.” (Çetindağ Süme 2015: 216). 

Folklor ürünlerini halkın yaşamından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Türk dünyasının ortak 

folklor  ürünlerinden  olan  maniler  de  –Azerbaycan  Türkçesinde  bayatı  (Karşılaştırmalı  Türk  Lehçeleri 

Sözlüğü I 1991: 558) - halk hayatından yoğun izler taşır. Konularına göre manilere bakıldığında -özellikle 

söyleyicileri kadın olanlarda- gelin-kaynana ilişkileri üzerinde sıklıkla durulduğu görülür.  

Gelin-kaynana  konulu  manilerin  diğer  folklor  ürünleri  gibi  birtakım  işlevleri  vardır.  William  R. 

Bascom  tarafından  belirlenen  folklor  ürünlerinin  işlevlerini  Metin  Ekici  şöyle  maddeleştirmiştir:  “1. 

Eğlenme,  Eğlendirme  ve  Hoşça  Vakit  Geçirme  İşlevi  2.  Toplumsal  Kurumlara  ve  Törenlere  Destek 

Verme  İşlevi  3.  Eğitim  ve  Kültürün  Genç  Kuşaklara  Aktarılması  İşlevi  4.  Toplumsal  ve  Kişisel 

Baskılardan  Kurtulma  İşlevi”  (Ekici  2010:  124-125).  Bildirimizde  Türkiye  ve  Azerbaycan  sahasından 

                                                      

*

 Niğde Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, hicel@nigde.edu.tr 



284 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

alınan gelin-kaynana konulu maniler / bayatılar bu işlevler göz önüne alınarak incelenecektir. Çalışmaya 

konu teşkil eden maniler basılı kaynaklardan alınmıştır. Bunların künyeleri verilirken Türkiye sahasına ait 

olanlarda  “T.”  Azerbaycan’a  ait  olanlarda  ise  “A.”  kısaltması  kullanılmıştır.  Gelin-kaynana  konulu 

manileri söyleyicileri bakımından şu şekilde sınıflandırarak inceleyebiliriz: 



a. Gelin Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar 

Gelin  tarafından  söylenen  manilerde  genel  olarak  kaynananın  kötülendiği  ve  eleştirildiği 

görülmektedir.  Hatta  bazı  manilerde  gelin  (genç  kız)  daha  evlilik  gerçekleşmediği  hâlde  kaynanayı 

kötüler. Çünkü kaynana iki sevgilinin kavuşmasına engel olmuştur. 

“Ay oğlan adın Mehmet   

 

“Dere gider aşağı 



Canım sana emânet 

 

 



Ben giderim yukarı 

Sana varırdım ama  

 

 

Vermez bana oğlunu 



Anan fazla hıyânet.” 

 

 



O deli kocakarı.” 

(T. Akalın 1972b: 319).   

 

(T. Akalın 1972b: 380). 



Evlilik olayı gerçekleştikten sonra ise iki kadın arasındaki gerilim artık ömür boyu sürecektir. Bu 

çatışmanın  yansıdığı  metinlerde  gerilimin  sebebi  erkek  figürdür.  Gelin,  oğlunu  sahiplenmeye  çalışan 

kaynanayı  onu  elinden  almakla  tehdit  eder.  Örneklerin  bazılarında  oğlu  elinden  alınan  ve  ikinci  plana 

düşen  kaynanayla  alay  edilir.  Buna  ilaveten  Azerbaycan’dan  alınan  örnekte  gelin,  kaynanasına  bazı  ev 

işlerini yapmasını emretmektedir. Bu ifadenin arka planında yatan düşünce ise kaynananın konumunun 

“evin  hanımı  olan”  gelin  karşısında  ancak  hizmetçilik  olabileceğidir.  Zira  kaynana  daha  önce  sahip 

olduğu “evin hanımlığı” koltuğunu eve gelin girdiği andan itibaren kaybetmiştir. 

“Ben bir karabiberim

 

 

“Aşı süz, goy gaynana. 



Yuvarlanıp giderim; 

 

 



Odun düz, goy, gaynana 

Çok konuşma kaynanam   

 

Oğlun aldım elinden, 



Oğlunu alır giderim.” 

 

 



Başına buz goy gaynana.” 

(T. Elçin 1990: 51). 

 

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 29). 



Gelinin kocasının sevgisinden emin olması, kaynana karşısındaki konumunu daha da sağlamlaştırır. 

“Ay ışığı ışıktır 

 

 

 



“Dağlar başı işıgdır, 

Terkim dolu kaşıktır 

 

 

Yar elinden gaşıgdır. 



Çok söylenme kaynana   

 

Gaynanam sevmese de, 



Oğlun bana âşıktır” 

 

 



Oğlu mene aşıgdır.” 

(T. Artun 2006: 78). 

 

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 454). 



Kaynananın  oğlunu  gelinden  kıskanması  gelin-kaynana  ilişkisinin  manilere  yansıyan  diğer  bir 

boyutudur. Hatta kaynana bu nedenle zaman zaman oğlunu geline karşı kışkırtmaya çalışır. Gelin Türkiye 

örneğinde  “kirli  yaşmaklı  karı”  hakareti,  Azerbaycan  örneğinde  ise  “şana”,  “kürek”  ve  “zirek” 

yakıştırmalarıyla  bu  öfkesini  dışarıya  yansıtır.  “Şana”  ve  “kürek”  kelimeleri  hakaret  ihtiva  etmesine 

rağmen  “zirek”  olumsuz  bir  anlama  gelmemektedir.  “Zirek”  manide  “şana”  ve  “kürek”  kelimeleriyle 

hiçbir işe yaramayan kaynananın, oğlu eve geldiğinde herkesten daha becerikli davrandığını vurgulamak 

amacıyla  kullanılmıştır.  Yani  kaynananın  ev  içindeki  tavrı,  oğulun  evde  bulunup  bulunmamasına  göre 

değişmektedir.  

“Bahçelerde kum-darı 

 

 



“Damda direk gaynana, 

Yaprağı sarı sarı   

 

 

Şana



1

, kürek gaynana. 

Oğlun benden kıskandı   

 

Oğlu eve gelende, 



Kirli yaşmaklı karı.” 

 

 



Hamıdan

2

 zirek


3

 gaynana.” 

(T. Akalın 1972b: 292).   

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 29). 



Gelin-kaynana arasındaki bu gerilimli ilişki, bazı manilerde kaynanaya hakaret boyutuna varır. Bu 

manilerde  kaynananın  çeşitli  hayvanlara  benzetilmesinden  dolayı  mizah  unsurunun  ön  plana  çıktığını 

söyleyebiliriz.  

“İrafa fincan koydum 

 

 

“Kaynanam kara tazı 



İçine mercan koydum,   

 

Ürüyor bâzı bâzı 



Kaynanamın adını   

 

 



Ürüdüğün aramam 

                                                      

1

 Şana: Yaba (Altaylı 1994b: 1076). 



2

 Hamı: Olanların tamamı, bütün insanlar (Altaylı 1994a: 604). 

3

 Zirek: Becerikli, çevik, eli çabuk, çok hareketli, canlı (Altaylı 1994b: 1286) 



285 

Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar 

Kuyruklu sıçan koydum.” 

 

 



Isırır bâzı bâzı.” 

(T. Elçin 1990: 114). 

 

 

(T. Akalın 1972b: 377). 



Gelinin kaynanaya öfkesi ve kini o kadar büyüktür ki, ona acı çektirmek ister. Abartılı bir üslubun 

hâkim olduğu bazı örneklerde bu istek şöyle dile getirilir: 

“Kaynanayı netmeli, 

 

 



“Kaynanayı netmeli 

Kaynar suya atmalı, 

 

 

Merdivenden itmeli 



Aman yandım dedikçe   

 

Paldır-küldür inerken 



Altın(a) odun çatmalı.”   

 

Seyirine gitmeli.” 



(T. Elçin 1990: 129). 

 

 



(T. Akalın 1972b: 308). 

Evdeki  otoriteyi  tamamen  ele  geçirmek  isteyen  gelin,  mücadele  hâlinde  olduğu  kaynanasının 

ölmesini ister.  Duyguların  abartılarak  ifade  edildiği  bu  tür  metinlerde  gelin,  kaynananın  ölümüne  değil 

kefene ve ona verilen paraya üzülür. 

“Avluda dibek taşı, 

 

 



“Ak gazık gara gazık, 

Yediğim bulgur aşı, 

 

 

Gayınnam ölmüş yazık, 



Teneşirde yıkansın  

 

 



Öldüğüne yanmeyom 

Kaynanamın kel başı.”   

 

Giden kefini yazık.” 



(T. Elçin 1990: 38). 

 

 



(T. Elçin 1990: 20). 

Kaynanası  olmayan  gelinlere  imrenen  kadın,  kaynanadan  kurtulma  yolunu  bazen  onu 

evlendirmekte bulur. 

“Kulhüvallahü-ahad 

 

 

“Ocak başı makara 



Kaynanayı kaldır at 

 

 



Oğlan kıza yakara 

Kaynanassız gelinler 

 

 

Kaynanamın nikâhı 



Aman bacım ne rahat.”   

 

İki kuruş on para.” 



(T. Akalın 1972a: 218).   

 

(T. Akalın 1972a: 218). 



Gelin,  kaynana  kahrını  çok  sevdiği  kocası  için  çekmektedir.  Kahrı  çekilen,  aynı  evde  birlikte 

yaşanan ve bir yük olarak görülen kaynana eve gelen yiyeceklerden yemek şöyle dursun bazen haberdar 

bile olmaz. Gelin kaynanadan gizli yenilen “çerezi” duyurmak yoluyla onu kıskandırmak ve onun oğlu 

yanında  kıymetinin  kalmadığını  ifade  etmek  ister.  O  artık  hem  evde  hem  de  oğlunun  yanında  gelini 

karşısında ikinci plana itilmiştir. 

“Sini üstü şekerim  

 

 

“Rafta hedik kaynana 



Üstüne bal dökerim 

 

 



Dişleri gedik kaynana 

Kaynanamın kahrını 

 

 

Oğlun çerez getirdi 



Oğlu için çekerim.” 

 

 



Sensiz yedik kaynana” 

(T. Akalın 1972a: 218).   

 

(T. Yardımcı 1999: 42). 



Sayısı ve örneği az olmakla birlikte bazı manilerde gelinin kaynanaya karşı takındığı tavır olumuz 

değildir. Muhteva  yapısından  hareketle  bu tür  manilerin evlilik  olayı  gerçekleşmeden  söylenen  maniler 

olduğunu söyleyebiliriz. Manilerde sevdiği erkeğe seslenen genç kız, onun annesinin kendisine kaynana 

olmasını  istemektedir.  Aslında  istenen  şey  sevdiğiyle  evlenmektir;  ama  bu  arzu  dolaylı  yoldan  ifade 

edilmiştir. Bunun nedeni geleneksel toplum yapısında evlilik isteğinin açıkça ifade edilmesinin kınanacak 

bir durum olarak algılanmasıdır. Hele de bunun bir genç kızın ağzından çıkması kınanmanın derecesini 

daha da arttıracaktır. Dolayısıyla hayatın olağan akışı içerisinde böyle bir isteği dillendiremeyen genç kız 

bunu manilerle ifade eder.  

“Bahçelerde lahana 

 

 



“İki guyu yan yana, 

Kestim koydum sahana   

 

Elime yahdım hana. 



Seni doğuran ana   

 

 



Sene süd veren anan, 

Olsun bana kaynana” 

 

 

Olsun mene gaynana.” 



(T. Kaya 2004: 92).   

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 32). 



Görüldüğü üzere gelin tarafından söylenip kaynananın kötülendiği manilerde gelin, geleneksel yapı 

içerisinde  kınanma  korkusuyla  söyleyemeyeceği  şeyleri  dile  getirir.  Böylelikle  hem  kendini  hem  de 

kaynana  sorunu  olan  diğer  kadınları  –ki  genel  anlamda  düşünüldüğünde evlenen  her  kadın  bir  gelindir- 

rahatlatır.  Bu  türdeki  manilerin  “toplumsal  ve  kişisel  baskılardan  kurtulma”nın  yanı  sıra,  metinlerde 

kullanılan abartılı üslubun ve hakaret sözlerinin mizahî özellik taşımasından dolayı “eğlenme, eğlendirme 

ve hoşça vakit geçirme işlevi”ne de sahip olduğunu söyleyebiliriz. 


286 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Kaynana  hakkında  olumsuz  düşüncelerin  söz  konusu  olmadığı  manilerin  işlevinin  ise  -Türk 

toplumunun  geleneksel  yapısına  aykırı  olarak-  genç  kızın  evlenme  isteğini  dile  getirmesinden  dolayı 



“toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma” olduğunu belirtebiliriz. 


Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет