Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет13/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   102

Şekil ve Anlatım Özellikleri 

Abdurrahim Karakoç için şiirde dil, estetik, fikrî muhteva oldukça önemli ve şarttır. Şair, kalıp ve 

stile  ise  pek  itibar  etmez.  Şekilden  ziyade  içeriği  önemseyen  Karakoç,  bundandır  ki  kimi  zaman  halk 

dilinde,  lehçelerde  ve  bölge  ağızlarında  yer  alan  söyleniş  biçimlerini  şiirlerine  aynen  aktarır.  Ses 

sapmalarına  bağlı  olarak  ortaya  çıkan  bu  husus  “Gel  gardaş  diyorsun  gelecek  yol  yok”  (1997:  69) 

örneğinde  olduğu  gibi  A.  Karakoç’un  şiirinde  yöresel  ağız  özellikleriyle  kendini  gösterir.  Buradaki 

“gardaş”  kelimesi  belli  bir  yöreye  özgü  halk  söyleyişidir.  Sanki  şair,  anlamı  kuvvetlendirmek  ve 

samimiyeti ortaya koymak adına bu ses sapmasından yararlanmak istemiştir.  

Karakoç’un bu şiirindeki “Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız” (1997: 71) mısraındaki alışılmamış 

tamlama,  ilginç ve fakat dilbilgisi kurallarına aykırı bir şekilde karşımıza çıkar. 

“Boşlukta çırpınmak”, “öfkeyle dolmak”, “bağrı yanmak” ve “hedef tahtasına dönmek” deyimleri 

ise konuşma diline uygun örneklerdir.  

Mısraların nesre özgü cümle mantığıyla düzenlendiği kısımlarda ahenksizlik söz konusudur. Kafiye 

ve rediflerin bir nebze olsun engellediği bu husus, özellikle hüküm cümleleriyle sonlandırılan mısralarda 

kendini gösterir. 

“Karabağ’a Mektup”, sade, temiz, açık, duru, süslerden arındırılmış, muğlak olmayan anlaşılır bir 

söyleyişle kaleme alınmıştır. Şiire konu edilen tarihî gerçeklik, olay ve olgular mümkün olduğunca yalın 

bir şekilde sunulmuştur. Şiirde hitabet üslubu dikkati çekmektedir. Nitekim “Bahtına ağlayan Azeri kızı” 

mısraı, henüz şiirin başında şairin muhatabını görünür kılmaktadır.  

Parçada  ahengi  sağlayan  çeşitli  unsurlarla  karşılaşmaktayız.  Bunların  ilki  ünsüz  tekrarıdır.  Şiirde 

89  defa  geçen  “z”  sesi  ayrıca  her  bendin  son  iki  dizesinde  yer  alan  “bizdedir”  redifinde  de 

tekrarlanmaktadır.  İlk  bentte  11  kez  tekrarlanan  “n”  sesi  ise  şiirin  içeriğine  son  derece  uygundur.  Bu 

ünsüzün tekrarlanmasıyla çıkan ses, ağlamaya yakın bir sestir. Ünlü harflerin sağladığı ahenk ise “a”, “e”, 

“i”  seslerinin  tekrarıyla  mümkün  olmaktadır.  Bentleri  beşer  dizeden  oluşan  şiirin  uyak  düzeni  farklılık 



68 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

göstermekle birlikte genel anlamda üçerli ve ikişerli örgü söz konusudur. Tercih edilen kafiye ise yarım 

ve tamdır. Redifler ve her bendin sonunda yer alan tekrar dizesi ahengi sağlayan bir diğer özelliktir.  

Üçüncü  bent  dışında  kalan  şiirin  tamamı,  birkaç  mısra  hariç,  hecenin  6+5=11’li  kalıbıyla 

yazılmıştır. 

Dile  dair  hassasiyetini  her  fırsatta  dile  getiren  Yavuz  Bülent  Bakiler,  deyim  yerindeyse  Türkçe 

üzerine adeta titremektedir. Sade bir dille eserlerini kaleme alan sanatçının diğer çalışmalarında olduğu 

gibi “Karabağ’a Hasret” şiirinde de dil ve üslup uyumu dikkat çeker.  

Günlük dilin ifade imkânlarından yararlanan Yavuz Bülent’in şiirinde açıklık, anlaşılırlık en önemli 

özelliktir.  Şairin  halk  edebiyatı  ve  sözlü  gelenek  unsurları  ile  Anadolu  motiflerine  yer  vermesi  şeklî 

sadeliği;  anne,  çocuk,  sevgili,  yurt  sevgisi,  tabiat  gibi  günlük  hayatın  öne  çıkan  temalarını  işlemesi  de 

yalın  içeriği  beraberinde  getirir.  Gündelik  hayatın  canlılığının  muhafaza  edilmesi,  gerek  biçim  gerekse 

içerik açısından Bakiler şiirinin karakterini belirleyen esas unsurlardır. Yavuz Bülent, bilinçli bir tercihle 

genel eğilimin aksine anlaşılabilirlik, nüfuz edilebilirlik, özdeşleşim kurulabilirlik düzeyi yüksek bir şiir 

dili ortaya koyar (Taşdelen, 2010: 23-25). 

Devrik  ve  kurallı  cümlelerin  birliktelik  gösterdiği  “Karabağ  Hasreti”,  yazım  ve  kelime 

sapmalarından uzaktır. Şair, “Balam” ve “anam” kelimeleriyle samimi hitaplarda bulunurken bir yandan 

da  yöresel  ağız  özelliklerini  sergiler.  Metnin  içeriğini  oluşturan  yurt  sevgisi,  anne,  çocuk  imajları  şiiri 

anlaşılabilir  kılan  temel  öğelerdir.  Vefa  Taşdelen’in  ifadesiyle  “Bakilerin  şiirlerindeki  basitliğin 

oluşumunda  anneden  gelen  sözlü  gelenek  öğelerinin,  dilin,  atasözlerinin,  deyimlerin,  masalların, 

ninnilerin  yanında  türküler  de  vardır.”  (2010:  23)  “Sımsıcak  selam”,  “Hazar’ın  dili”  gibi  çarpıcı 

tamlamalar  ile  “Ve  Karabağ  -kara  gözlü  bir  Türkmen  kızı  gibi-“  mısraında  yer  alan  parantez  içi  ifade, 

dilbilgisi  sapmaları  içerisinde  değerlendirilebilir.  “Hasret  duymak”,  “çile  çekmek”  ve  “gönül  vermek” 

deyimleri şiirin içeriğine uygun ifadelerdir. Ayrıca diğer pek çok şiirinde olduğu gibi bu metinde de ulantı 

örneklerine rastlıyoruz. Tamamlanmayan cümleler, kendilerinden sonraki mısralarla anlam bağı kuruyor. 

Dilde  tasarrufu  önemseyen  Bakiler,  ortak  kullanım,  eksiltili  ifade  ve  özel  adların  çağrışımlarından 

yararlanarak bu amacına ulaşmaktadır. Şiirin bütününe hâkim olan üslup; yalın, anlaşılabilir, akıcı, lirik 

bir  mahiyettedir.  Yurt  sevgisi,  geçmişe  duyulan  hasret  gibi  duyguların  coşkunluğu  sade,  temiz,  berrak, 

süslerden  arındırılmış  bir  şekilde  şiirin  her  yanında  kendini  hissettirir.  Ünlü,  ünsüz  ahengi  ve  kafiye 

çeşitliliğinin  sağladığı  ses tekrarları;  az  sayıda  kelime  ve  mısra  tekrarı  ahengi  sağlayan  unsurlar  olarak 

şiirde dikkat çeker. İki bölüm hâlinde yazılan şiirin bentlerindeki mısra sayıları farklılık gösterir. Serbest 

vezinle  kaleme  alınan  “Karabağ  Hasreti”, içerisinde barındırdığı ahengi  sağlayan  unsurlarla  halk  şiirini 

andırmakla birlikte modern söyleyişin hâkim olduğu bir şiirdir. Tam da burada, Yavuz Bülent Bakiler’in 

kendine özgü o güçlü üslubu bu örnekle de karşımıza çıkar. 

Sonuç 

Asırlar  boyu  çeşitli  kavimlere  yaşam  alanı  sunan  Karabağ,  Azerbaycan  ile  Ermenistan  arasında 

coğrafi ve tarihî ihtilaf konusu olmuş bir bölgedir. Sahip olduğu jeopolitik konumdan ötürü iki asra yakın 

bir  süredir  emperyalist  güçlerin  çıkarlarına  kurban  edilmiştir.  Bu  doğrultuda  Ermeniler  maşa  olarak 

kullanılmıştır.  Stratejik  planlar  dâhilinde  bölgenin  nüfus  dengesi  Ermeni  azınlığının  lehine 

dönüştürülmüştür.  Zamanla  bölgede  nüfus  çoğunluğunu  sağlayan  Ermenilerin  taşkınlıkları  aynı  oranda 

artmış, telafi edilemeyecek sonuçları da beraberinde getirmiştir.  

“Haksızlık  karşısında  susan  dilsiz  şeytandır”  düsturunu  ilke  dinen  Abdurrahim  Karakoç,  tarihî 

realiteyi de göz önünde bulundurarak Ermenilerin Karabağ’a yönelik iddialarını keskin bir dille eleştirir. 

Turancı  bir  anlayışla  da  bütün Türklüğü  kucaklayarak  zulme  maruz  bırakılan, asimilasyona  terk  edilen 

diğer  Türk  Cumhuriyetlerinin  de  acısını,  kederini,  hüznünü  yüreğinden  süzüp  kâğıda  dökmüştür.  Şair, 

bütün bunlara rağmen gelecekten umutludur. 

Aslen Karabağ kökenli bir aileye mensup olan Yavuz Bülent Bakiler, şiirinde büyük sevdayla bağlı 

olduğu  ata  yurduna  duyduğu  hasreti  dile  getirmiştir.  Karakoç’un  aksine,  lirik  bir  üslupla  yazdığı  şiir, 

muhteva  ve  şekil  özellikleri  bakımından  da  farklılık  gösterir.  Karakoç’un  gür  sesinin  aksine  Bakiler’in 

hissî, ağlamaklı, içten yaklaşımı aidiyet duygusuna bağlanabilir 



KAYNAKÇA 

Armaoğlu, Fahir (ty.), 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 13 bs. Alkım Yay.  

Aslan, Yasin (1990), Can Azerbaycan (Karabağ’da Talan Var), Ankara: Kök Yay. 

Attar,  Aygün  (2005),  Karabağ  Sorunu  Kapsamında  Ermeniler  ve  Ermeni  Siyaseti,  Ankara:  Atatürk  Araştırma 

Merkezi. 


69 

Prof. Dr. Alim GÜR-Yaşar KESKİN/Karabağ Üzerine İki Şiir 

Beyatlı, Yahya Kemal (2008), Kendi Gök Kubbemiz, 29. bs. İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti. 

Bâkiler, Yavuz Bülent (2010), Harman, 12. bs. İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 

Bâkiler, Yavuz Bülent (2009), Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır, İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 

Gömeç, Saadettin (1999), Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Ankara: Akçağ Yay. 

Karakoç, Aburrahim (1997), Akıl Karaya Vurdu, 2.bs, Ankara: Ocak Yay.  

Uras, Esat (1987),  Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi,  Yeniden  gözden geçirilmiş genişletilmiş 2. bs. İstanbul:  

Belge Yay. 

Taşdelen, Vefa (2010), “Bâkiler’in Şiirini Kuran Poetik Unsurlar” Bizim Külliye Dergisi, Elazığ: Haziran-Temmuz-

Ağustos, S. 44, s. 23-27. 

Taşkıran, Cemalettin (1997), “Karabağ’da Son Durum”,  Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı, Ankara, Temmuz 

Ağustos, S. 16. s. 1192-1198. 

Yıldırım, Dursun- Özönder, M. Cihat (1990), Karabağ Dosyası, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay. 

Yılmaz, Mehmet (2007), Çağdaş Türk Dünyası Tarihi Ders Notları, Konya: Özer Fotokopi. 

 

 



70 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


XIV YY. KIPÇAK TÜRKÇESİNE AİT “KİTAB-ET-TUHFET ÜZ-ZEKIYE”  

ESERİNİN SÖZVARLIĞI VE İNSANI NİTELENDİRME KELİMELERİ 

Doç. Dr. Asiya RAHİMOVA

 

Özet:  ‘Kitab-et-tuhfet  üz-zekiye  fi-l-lügat  et-türkiye’  eserinde  bulunan  kelimelerden  130’u  insanı 



nitelendirme  için  kullanılan  kelimelerdir.  Aralarında  Eski  Türkçeye,  Oğuz  grubu  Türk  dillerine  ait  ya  da 

alıntı  olan,  bir  de  kökeni  belirlenemeyen  unsurlar  bulunan  30  kadar  kelime  günümüz  Tatarcasında 

kullanılmaz.  100  kadar  kelime  ise  Tatarcada  hala  kullanılmaktadır.  Onlardan  bir  kısmı  ortak  Türkçe 

kelimeler olmakla birlikte büyük çoğunluğu Kıpçak grubu Türk dillerine ait olan kelimeler oluşturmaktadır.  



Anahtar Kelimeler: Tatarca, Türk dilleri, insanı nitelendirme, ortak Türkçe kelimeler 

The Lexis Dealing with Human Being Characteristics Present in the Literary Masterpiece of Kipchak 

Language of XIV Century “Kitab-et-Tuhvat uz-Zakiya”  

Abstract: In Turkic literary masterpiece of XIV century “Kitab-et-Tuhvat uz-Zakiya fi-l-Lugat at-Turkiya” it 

was identified approx. 130 words dealing with human being characteristics. Out of this number there are little 

more  than  30  words  with  ancient  Turkic  lexical  items,  some  of  the  borrowings  are  assumed  to  have  Oguz 

elements and some of the lexical items with undefined origin are not present in Tatar language nowadays. On 

the contrary rest of the lexis used for the research of the source with approximate number of 100 words is still 

present in Tatar language. One can group them in a smaller separate set of common Turkic words but all the 

rest are most widely assigned to Kipchak Turkic languages. 

Keywords: Tatar language, Turkic languages, human being characteristics, common Turkic lexis 

Bir  dilin  sözvarlığını  sistemli  şekilde  inceleyebilmek  için,  ilk  aşamada  kelimeleri  belli  bir  konu 

başlığı altında toplamak gerektir. Bu metotla biz Tatarcada şimdiye kadar az araştırılmış tematik kelime 

grubunu, dilde insanı nitelendirmek için kullanılan kelimeleri topladık. Tatarcada toplam sayısı bin beş 

yüz  üstünde  olan  bu  kelime  grubu  birkaç  bakımdan  ilgi  çekicidir.  1)  hem  niteleyenin,  hem  de 

nitelendirilenin  her  ikisi  insanın  kendisidir;  2)  bu  kelime  grubunun  gelişmesi  insan  topluluğunun  tarihi 

gelişmesiyle  sıkı  sıkıya  bağlıdır;  3)  çok  eski  zamanlarda  oluşmaya  başlamış  olduğundan  dolayı,  insanı 

niteleyen  kelimeleri  incelerken,  kardeş  Türk  dilleri  arasındaki  yakınlık,  bağlılık  derecesi  de  gözlerin 

önüne açık bir şekilde serilmektedir. 

Tatarcanın sözvarlığını belli bir konu başlığı altından toplayarak bir grup halinde ele almak, hem 

bu  kelimelerin,  hem  amaç  alınan  konunun  sadece  bugünkü  durumunu  değil,  tarihi  gelişimini  de 

incelemede  imkân  sağlamaktadır.  Geçen  yüzyılın  80li  yıllarında  bu  eser  Tatar  dilcileri  tarafından  aynı 

amaçla, yani onun sözvarlığı ile çağdaş Tatarcanın sözvarlığı arasındaki ortaklıkları ortaya koymak için 

araştırılmıştı. Mesela, Almaziya Nuriyeva’nın bir makalesinde ‘Kitab-et tuhfet ...’teki tabiatla ilgili olan 

kelimeler incelenerek ve Tatarca kelimelerle karşılaştırılarak şu hükme varılmıştır: ‘... Kelimelerin büyük 

çoğunluğu Tatarcanın yazı dilinde kullanılmakta olup, yazı diline alınmamış olan bazı kelimeler ise ses ve 

anlam değişikliklerine uğramadan ağızlarda kullanılmaktadırlar’ (Nuriyeva, 1982: 71).  

XIV y.y.da kaleme alınmış olan ve XIII-XIV yy. Kıpçakçasının kelime hazinesini yansıtan ‘Kitab-

et-Tuhfet üz-Zekiye fi-l-Lügat et-Türkiye’ (ileride - KTZ) eserinin sözlük kısmındaki (Kitab-et tuhfet..., s. 

259-410) kelimeler araştırıldıktan sonra, aralarından 130 kelimenin insanı nitelemede kullanıldığı ortaya 

konuldu. Bundan başka insanın özelliklerini anlatan 5 tane de deyim bulunmaktadır. 

İncelediğimiz  130  kelimeden  20  kadarı  Türkçe  kökenli  kelime  olmayıp,  onlardan  6  tanesi 

Tatarcada  kullanılmaz:  abdal  ‘divane,  kaçık’  (Esk.T.  abdal  (

1969:  2));  canbaz  ‘pehlivan’  (<  Far.  can  «can;  hayat»+  -baz  «oynatan,  oynayan  anlamındaki  ek» 

(OTABL, 1993: 98): krş. T.Türk. canbaz ‘’ ; şabras ‘şaşı’ (

‘kör’ (< Far.): krş. T.Türk., Türkm., Kırg.  kör ‘kör’; köse ‘sakalı olmayan; köse’(< Far.): krş.: T.Türk. 



köse, Türkm. köse, Kırg. kösöö ‘sakalsız ve bıyıksız’; kälägi/kälägü ‘dilsiz; sessiz’(< Moğ. helgiy ‘dilsiz’, 

helgüy boloh ‘dilsiz olmak, dili tutulmak’).  

                                                      

 



Kazan Federal Üniversitesi Tataristan/Rusya Federasyonu a.rakhimova@gmail.com 

72 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Bunlardan başka cumart ‘cömert’ ve tuşman/ duşman ‘düşman’ kelimeleri günümüz Tatarcasında 

çok aktif kullanılmakta, hatta eşanlamlı kelimeleri bile bulunmamaktadır. Tacikçe/ Farsça kökenli cumart 

(cuvan  (cavon)  mard  ‘yiğit’>  cumard)  kelimesi  Türk  dillerinin  çoğunda  vardır,  ‘iyi  ahlaklı,  soylu’ 

anlamıyla  bağlı  olarak  ‘cömert’  kavramını  karşılamayı  üstlenmiştir.  Tacikçede  cavonmard,  Türkçe 

kökenli  yigit  kelimesiyle  parallel  kullanılmaktadır.  İki  unsurun  birleşmesi  ve  kısalması  neticesi  olan 

cumart kelimesi, ilk önce (n) sesi, daha sonraları (va) hecesi düşerek meydana gelmiş olmalı ki, bu fikri 

XIV  y.y.a  ait  Harezm  yazıtlarında  geçen  cuva  mard  şekli  kanıtlamaktadır  (Fazılov,  s.372).  Eski 

Türkçenin kendi öz söcüğü olan, Mahmud Kaşgarlı sözlüğünde, ‘Kutadgu Bilig’te ve Turfan metinlerinde 

geçen  aqı  ‘cömert’  (DTS,  s.  48)  kelimesini  tamamen  unutturarak,  onun  yerini  almıştır.  Eski  Türkçe 

kelimeleri  koruyan  Sibirya  Türklerinin  dillerinde  son  zamanlara  kadar  ağuu/  ağuu  ‘cömert’  kelimesi 

yaşamaktaydı  (Radlov,  C.1-1,  1893-1911:  171).  Bir  de  duşman  ‘düşman’  kelimesi  (<  Fars.  doşman), 

muhtemelen  XIV-  XV.  yy.lardan  sonra,  Türkçe  kökenli  yagı  ‘düşman’  (DTS,  1969:224)  kelimesinin 

yerine geçmiştir. XIV- XV. yy.larda oluşmaya başladığı öne sürülen ‘İdegey’ destanında, mesela, Farsça 

kökenli dost ve düşman kelimeleri yalnız bir kere kullanılmıştır, oysaki bu kavramlar destanın omurgasını 

oluşturan  kavramlardır  ve  metinde  yau  ‘düşman’ve  il  ‘dost’  kelimeleri  ile  belirtilmektedirler:  Ul  yau 



miken,  il  miken?  Anı  şunda  sınayık  (İdegey,  1988:  42).  ‘O  düşman  mıdır,  dost  mudur?  Onu  orada 

sınayalım’. 

KTZ  eserinde  bulunan  alıntılardan  kavur  ‘kafir’  (<  Ar.),  hasta  ‘hasta’  (<  Far.),  näzik  ‘zarif, 

nazik’(< Far.), çirkin/şirkin ‘iğrenç, çirkin’ (< Far.) kelimeleri bazıları yazı dilinde, bazıları ise ağızlarda 

olarak Tatarcada yaşayagelmişlerdir.  

 Arapça  ya  da  Farsça  kelimelerden  yapılmış  oldukları  görülen  5  kelimeden  sadece  bir  tanesi  - 

bahanalı ‘hilekar, kurnaz’(< Fars. bäһаnä ‘vesile, bahane’) Tatarcada kullanılmaz, geri kalan arlı ‘gururlu; 

cesur;  utangan,  mütevazı’,  arsız  ‘utanmaz’,  gävdäli  ‘iri  yarı’,  dävlätli  ‘varlıklı,  bahtlı’,  mallı  ‘zengin’, 

dinsiz  ‘dinsiz’kelimeleri  çok  aktif  kullanılmaktadırlar.  Bunlar  arasındaki  ‘hilekâr’  kavramına  değinmek 

istediğimizin  sebebi,  bu  kavramın  günümüz  Tatarcasında  alıntı  heyleker  kelimesi  ile  belirtilmiş  olması, 

başka  eşanlamlı  kelimenin  hiç  bulunmamasıdır.  Fakat  diğer  yandan  ağızlarda  birkaç  kelime 

görülmektedir:  ayırıt,  buğana,  war,  kultır,  sos,  zığıt,  keneli  (TTZDS,  2009:  46,  425,  677),  çoğu  da 

muhtemelen kardeş olmayan komşu dillerden girmiş olmalı, mesela, Sibirya Tatarcasında kullanılan ayırıt 

kelimesinin Moğolcadaki adarmaa ‘sahtelik; yapmacık’, adarmaatay ‘sahte tavırlı, ikiyüzlü’kelimesiyle 

karşılaştırılabileceği bu fikrimizi doğrulamaktadır.  

KTZ’nin sözvarlığında Türkçe köklere yabancı kökenli ekler getirilerek yapılmış kanbaz ‘meraklı; 

sırnaşık; iftiracı’ ve solagay ‘solak’ kelimeleri de bulunmaktadır. Birincisi ortak Türkçe kan kelimesinden 

Farsçadan  girmiş  –baz  eki  ile,  ikincisi  de  ortak  Türkçe  sol  kelimesine  Moğolca  kökenli  olarak 

nitelendirdiğimiz –gay eki (Rahimova, 2014: 74) getirilerek yapılmıştır. 

KTZ’nin sözvarlığında insanı nitelendirme kelimeleri olarak ele aldığımız Türkçe kelimelerden 50 

kadarı  çok  az  değişiklik  göstermiş  olarak  günümüz  Tatarcasında  yaşamını  sürdürmektedir.  Onların 

arasında 1) bay ‘bahtlı; zengin’, ir ‘erkek’, yat ‘yabancı’, taz ‘kel’ v.b. gibi kök halindeki kelimeler; 2) 

kökü belirlenemediği (krş.: Türkm. sakav, Kırg. sakoo ‘kekeme’, Uzb. sokov, Kaz. saqau ‘dilsiz’, Başk. 

hakau ‘peltek’) v.b. gibi iki heceli kelimeler; 4) Türkçe köklere yapım ekleri getirilerek yapılmış:  aksak 

‘aksak,  topal’,  şolak  ‘çolak,  çarpık  kollu’,  bükri  ‘kambur’,  yahşı  ‘iyi,  güzel’,  yükli  ‘hamile’,  irinçek 

‘tembel,  üşengeç’,  uyalçak  ‘utangaç’,  yalançı/  yalğançı  ‘yalancı’,  söküçi  ‘söven’  v.b.  gibi  türemiş 

kelimeler bulunmaktadır. 

Ayrı  bir  gruba  toplayabileceğimiz  ve  kökenleri  bakımından  daha  detaylı  araştırma  gerektiren  şu 

kelimeleri gösterebiliriz: käşäl ‘kel’, şörli ‘meşhur’, şaklak ‘alık, bön’, ilşigä ‘ünlü’, zahlay ‘cesur’, burtur 

‘somurtkan’,  äркäн  ‘beka  adam’,  aksıla  ‘inatçı,  direşken’,  sinlik  ‘sefil’,  şabad  ‘usta,  mahir’.  Bunların 

arasında  ses  değişikliklerine  uğramış  olacaklarını  tahmin  ettiğimiz  alıntı  kelimeler  –  aksıla  <  Far.  aksi 

‘ters’  ,  şabad  <  Fars.  şahbaz  ‘becerikli’  ve  Türkçe  köklerin  birleşmesiyle  ortaya  çıkmış  olabileceğini 

tahmin ettiğimiz - äркäн < Türk. Er +Kend(i) 'erkek yalnızı' – kelimeler de vardır.  

Eserde  bir  de  deyimler  olarak  adlandırabileceğimiz  yırtık  tutaklı  (

kazak  başlı  ‘bekar’,  kut/  kutlı  tobuklı  (Esk.  T.  qut  ‘talih’  ve  tobıq  ‘ayak  bileği’(DTS,  1969:  471,  569) 

‘uğurlu’,  kut/  kutsız  tobuklı  ‘uğursuz’,  şirin  dilli  (

nitelendirmede  kullanılan  kalıp  ifade  bulunmaktadır.  ‘Kimsesiz,  yabancı,  yurdundan  ayrılmış  kimse’ 

anlamındaki kazak kelimesine Tatar folklor eserleri dilinde rastlamaktayız: Kıştırdama bala usak. Minem 

kazak yatkan çak (THİ, 1984: 121). ‘Hışırdama küçük kavak. Benim, yurdumdan ayırılıp kaçıp gittiğim 

gündür bu’. 



73 

Doç. Dr. Asiya RAHİMOVA/XIV yy. Kıpçak Türkçesine Ait “Kitab-et-Tuhfet üz-Zekiye” Eserinin… 

Sonuç  olarak,  KTZ’nin  sözvarlığında  bulunan  130  kelime  insanı  nitelendirmede  kullanılan 

kelimelerdir. Onlardan 35 kelime günümüz Tatarcasında kullanılmamaktadır. Onların arasında 1) yabancı 

dillerden  girmiş  kelimeler,  2)  başka  Türk  dillerinde  yaşamasını  sürdüren  eski  Türkçe  kelimeler,  3) 

kökenleri açık belli olmayan kelimeler vardır. 100 kadar kelime Tatarcada hala kullanılmaktadır. Onları 

da  1)  Türkçe  ve  2)  Alıntı  kelimeler  olarak  iki  gruba  ayırabiliriz.  Türkçe  kelimelerin  bir  kısmı  Türk 

dillerinin çoğu için ortaktır, fakat büyük çoğunluğu Kıpçak dillerine ait olan kelimeler  oluşturmaktadır. 

Alıntı  kelimelerden  bir  kısmı  Tatarcada  aynı  anlamlarında  yaşamaktadırlar,  bazıları  Türkçe  ekler 

yardımında yeni kelimeler yapımında kullanılmışlardır. 



KISALTMALAR 

Ar. – Arapça 

Başk. – Başkurtça 

Esk. T. – Eski Türkçe 

Fars. – Farsça 

Kaz. – Kazakça 

Kırg. - Kırgızca 

Moğ. - Moğolca 

Türkm. - Türkmence 

Üzb. - Üzbekçe 



KAYNAKÇA 

DTS – Drevnetirkskiy slovar. – L.: Nauka, 1969. – 676 s. 

Fazılov – Fazılov E.İ. Starouzbekskiy yazık. Horezmskiye pamyatniki XIV veka. Taşkent: Fan: 1966. – T.1. – 650s. 

İdegey – İdegey. Tatar halık dastanı. Kazan: Tatarstan kitap neşriyatı, 1988. – 254 b. 

KTZ  –  ‘Kitab-et-tuhfet  üz-zekiye  fi-l-lugat  et-türkiye’  –  İzıskannıy  dar  tirkskomu  yazıku  (Grammatiçeskiy  traktat 

XIV  veka  na  arabskom  yazıke).  Vvedeniye,  leksiko-grammatiçeskiy  oçerk,  perevod,  glossariy, 

grammatiçeskiy  ukazatel  E.İ.  Fazılov’a  i  M.T.  Ziyayevoy.  Taşkent:  İzdatelstvo  ‘Fan’  Uzbekskoy  SSR.  – 

1978. – 452 s.  

Nuriyeva  –  Nuriyeva  A.H.  Leksika  ‘Kitab-et-tuhfet  üz-zekiye  fi-l-lugat  et-türkiye’  XIV  veka  v  otnoşenii  k 

sovremennomu  tatarskomu  yazıku//  Struktura  i  istoriya  tatarskogo  yazıka.  Kazan:  İzd-vo  Kazanskogo 

universiteta. – 1982. – S. 62-72. 

OTABL - Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat. – İstanbul: Ziya Ofset: 1993. - 1081s. 

Radlov – Radlov V.V. Opıt slovarya tyurkskih nareçiy: v 4-h tomah. – SPb.: Tip.İmp. Akad. Nauk: 1893-1911. 

Rahimova  –  Rahimova  A.R.  İnoyazıçnıyı  slovoobrazovatelnıyı  affiksı  v  strukture  tyurkskih  leksem, 

harakterizuyuşih  çeloveka//  Uçenıyı  zapiski  Kazanskogo  universiteta.  Seriya  Gumanitarnıyı  nauki.  2014. 

№156, kn.5 – S. 70-80. 

THİ – Tatar halık icatı. Dastannar. Tözüçese Ehmetova F.V. Kazan: Tatarstan kitap neşriyatı, 1984. – 383 b. 

TTZDC – Tatar telenen zur dialektologik süzlege. – Kazan: Tatarstan kitap neşriyatı, 2009. – 839 b. 

 

 


74 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет