9
Türkçeleştirme konusunda Tunalı Hilmi 26 Ağustos 1923’te TBMM’ne ‘Türkçe
Kanunu adlı teklifini sunar. Böylece konu resmi ortama taşınmış olur. Resmî
yazışmalarda Türkçe kullanılması, terimlerin Türkçeleştirilmesi
ile ilgili kanun
teklifinin ilk maddesine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nda alfabe, yazım (imla), dilbilgisi
ve sözlük alanındaki çalışmaları yürütecek bir Türkçe komisyon kurulacak, her bilim
dalı için bir terim kurulu/komisyonu oluşturulacak ve bu kurul, kullanılan yabancı
terimleri halk dilinden de derlemeler yaparak Türkçeleştirmeye çalışacaktır. Ders
kitapları da bu kurallara göre hazırlanacak, gazete ve dergiler türetilen terimleri
yayımlamakla yükümlü olacaklardır (Levend, 1972: 391;TDK, 2007: 20-39).
1931’den itibaren sadece Türkçe kural ve terimlerle yazılan kitapların
kullanılabileceği kararı alınır [15, 354-370; 16, 11]. 1924’te Arapça’yla eğitim öğretim
yapan medreselerin kapatılması, 1929’da Arapça ve Farsçanın ortaöğretim
müfredatından kaldırılmasıyla bu dillerin işlevi azaltılır. 1928’de harf devrimi yapılır.
Bu, daha sonra yapılacak dil devriminin yolunu açar. ‘Alfabe Encümeni’ kurulur ve
sonraki süreçte ‘Dil Encümeni’ adıyla 1931’e kadar çalışmalarına devam eder. Sözlük
şeklindeki ‘Türk Söz Kitabı yayımlanır [17]. Bu dönemde Atatürk’ün ‘Ülkesini ve
yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin
boyunduruğundan kurtarmalıdır.’ sözü dildeki bağımsızlığın da bir işareti olmuştur
[18, 190]. 1932’de Dil Encümeni, ‘Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ne dönüştürülür.
1932-1983 arasında dille ilgili çalışmaların odak noktası 12 Temmuz 1932’de
kurulan ‘Türk Dil Kurumu’ olur. Terminoloji çalışmaları da o dönemde düzenli olarak
yapılmaya başlar. Kurum, ‘Türkçenin özleşmesini, bütün bilim, teknik, sanat
kavramlarını karşılayacak yolda gelişmesini ‘devrimci bir anlayışla
ve bilim
yöntemlerine uygun olarak’ sağlamak için bilim terimleri ile ilgili çalışmalar yapar. Bu
çalışmalar terim çalışmalarının temelini oluşturmuş, düzenleyici ve yönlendirici bir
işlev de yerine getirmiştir [19, 20-27, 39]. “Ulus inşası” projesi diye nitelendirilen
Türkiye’de Türk dil devrimiyle terimlerin Türkçeleştirilmesiyle birlikte terim listeleri
ve sözlükleri planlanmış, okul terimleri Türkçeleştirilmiş, bunların eğitim
kurumlarında uygulanması aşamaları da gerçekleştirilmiştir [20, 7-25, 64-65, 72]. Bu
dönem, 1950’lere kadar baştan planlanan çalışmaların hızla gerçekleştirildiği bir süreç
olmuştur. Atatürk’ün de emriyle Türk Dil Kurumu’nda 1932, 1934, 1936 yıllarında
yapılan dil kurultaylarında konu görüşülmüş, kurumda “Lugat ve Istılah Kolu”
kurulmuştur. (17, 50).
Çalışmalar ‘terim kolu’nun oluşturulması ve uzmanlık alanlarının (16 adet)
belirlenmesiyle devam eder. Burada
Terim Kolu
’nun görevi ‘Terim bölümünün işi,
bugünkü bilim dilimizde kullanılmakta olan yabancı dillerden alınmış terimler yerine
bütün bu bilim kavramları için öz Türkçe terimler bulup yahut yaratıp koymaktır.’
sözleriyle dile getirilmiştir [19, 173-184].
Sonrasında terimlerin çokluğu sebebiyle ‘Lugat ve Istılah Kolu’, ‘terim kolu’ ile
‘sözlük kolu’ olmak üzere iki ayrı kol olarak çalışmalarına devam etmiştir. Burada
alınan kararlardan biri de terim sözlüklerinin yapılmasıdır [21, 50].
‘3. Türk Dili Kurultayı’ndan sonra bilim ve fen terimleri Türkçeleştirilmeye
başlanır. İlk ve orta öğretimin ihtiyacı olan terimleri Türkçeleştirme çalışmalarına
ağırlık verilir. Atatürk bu çalışmalara bizzat kendisi katılmış, özellikle askerlik ve
geometri terimlerine çok fazla katkı sağlamıştır [22]. Bu dönemde yukarıda da
11
3.
Terimlere karşılık bulurken canlı kök ve canlı eklerden yararlanmak, dilin
bütün imkânlarını kullanmak gerekir.
4.
Kelime ve terim türetirken en büyük görev eklerdedir. Eklerin türetmede
aldıkları görevler sınıflandırılmış, dilbilgisi ve terimbilim kitaplarında dizimi
verilmiştir. Bunlardan yararlanılmalıdır. Ses uyumsuzlukları ve söyleyiş güçlüğü
doğuran eklerden kaçınmalıdır. Bazen birleşik eklerle de türetim yapılabilir.
Türk+çülük.
5.
Günümüz Türk yazı dillerinden yararlanılmalıdır. Doğrudan veya Türkiye
Türkçesinin özelliklerine uydurularak terim alınabilir. Bu dillerdeki yapı ve kuruluş
örnekleri bize terim yapma konusunda fikir verebilir.
6.
Terim yapmada dilin kendi kuralları içinde, işleyiş, yapı ve ifade gücü temel
alınmalı, terimin yapısı ve kuruluşu sağlam olmalı, terim ses ve anlam bakımından
yeterli ve ahenkli olmalıdır.
7.
Terimler mümkünse tek kelimelik yani kısa olmalıdır. Mesela ‘network’ sözü
yerine türetilen ‘ağ’ gibi. Buradan hareketle ‘bilgi ağı, yol ağı, ulaşım ağı’ gibi terimler
yapılmıştır.
8.
Terim üretmek, yabancı dildeki bir terimi birebir çevirmek anlamına gelmez.
Esas olan kısa ve anlamı yeterli şekilde ana dilden terimi karşılamaktır. Terim
yapmanın alan bilgisi, mesleki tecrübe, dil beğenisi ve estetiği ile ilgili olduğu göz
önünde bulundurularak bu terimlerin Türk düşünce sistemine uyumlu, ses ve ahenk
bakımından beğenilecek tarzda ve dil zevkine uygun olması gerekir.
9.
Karşılık bulunamayan terimler kök olarak alınmalı, ekler muhakkak Türkçe
olmalıdır. Davalı, davacı, kitaplık, virüslü, iyonlaşma, kristalleşme gibi.
10.
Benzetme ve örnekseme yöntemiyle terim yaparken terimin yapısı doğru,
anlamı yeterli, kapsamı belirli olmalı, yapıca örnek alınan kelimeye benzemelidir.
Mesela ‘güney’den hareketle ‘kuzey’, ‘binit’e benzetilerek ‘taşıt’, ‘kurultay’a
benzetilerek, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, vb. Bu yöntem asıl akraba diller arasında
kelime ve terim alışverişinde çok yararlı olabilir.
11.
Terimlerin anlamca benzerlerinin olup olmadığına bakılıp, karışıklık
çıkarabilecek yapılar tercih edilmemelidir.
12.
Terim türetilirken dildeki söyleyişlerden farklı bir söyleyişe, farklı bir
adlandırmaya yönelme eğilimi bilinmektedir. Birçok kalıcı terimin bu yolla yapıldığı
görülür.
Достарыңызбен бөлісу: