Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет77/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   73   74   75   76   77   78   79   80   ...   102

Kül Tigin Yazıtındaki Metaforlar 

 



Tengri küç birtük üçün, kangım kağan süsi böri teğ ermiş, yağısı kony teğ ermiş. (D12) 

Tanrı güç vermiş (olduğu) için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları (da) koyun gibi 

imiş. 

Burada  Bilge  Kağan  babasının  askerlerinin  yeteneklerini  ve  savaşçı  özelliklerini  uzun  uzun 



anlatmak  yerine  “kurt”  metaforunu  kullanmıştır.  Babasının  düşmanlarını  ise  “koyun”  metaforuyla 

anlatmıştır.  Düşmanlarının  sayıca  üstün  olmalarına  rağmen  babasının  ordusu  karşısındaki  durumunu 

koyun sürüsünün kurt karşısındaki durumuna benzetmiştir.  

 



Barduk yirde edgüğ ol, erinç: Kanıng subça yüğürti, singüküng tağça yatdı; beğlik urı oğlung kul 

boltı, eşilik kız oğlung küng boltı. (D24) 

Gittiğiniz  yerlerde  kazancınız  şu  oldu,  hiç  şüphesiz:  kanlarınız  ırmaklar  gibi  aktı,  kemikleriniz 

dağlar gibi yığıldı; bey olacak erkek evladınız köle oldu, hanım olacak kız evladınız cariye oldu. 

Burada Bilge Kağan halkına sesleniyor ve diyor ki: Kağanınızın rızası olmadan gittiğiniz yerlerde 

ölümden  başka  bir  şey  bulmadınız.  Bu  ölümün  şiddetini  ve  ciddiyetini  ise  “ırmak”  ve  “dağ” 

metaforlarıyla anlatıyor. Bilge Kağan, halkının hükümdarlarından izinsiz gittiği yerlerde karşılaştığı ölüm 

neticesinde  akan  kanlarının  çokluğunu  “ırmak”,  ölen  insanların  fazlalığını  ise  insan  kemiğinden  oluşan 

“dağ”a  benzetiyor.  Dolayısıyla  bu  satırlarda  kullanılan  “kandan  ırmaklar”  ve  “kemikten  dağlar” 

benzetmeleri,  Bilge  Kağan’ın  anlatımını  daha  zengin  ve  daha  kalıcı  kılmak  için  kullanmış  olduğu 

metaforlar olarak karşımıza çıkmaktalar.  

 

İnim  Kül  Tigin  birle,  eki  Şad  birle  ölü  yitü  kazgantım.  Ança  kazganıp  birki  bodunuğ  ot  sub 



kılmadım. (D27) 

Kardeşim  Kül  Tigin  ile  iki  Şad  ile  (birlikte)  ölesiye  yitesiye  çalıştım,  çabaladım.  Öylece  çalışıp 

çabalayıp birleşik halkı ateş (ile) su (gibi birbirlerine düşman) etmedim. 

Bu  satırlarda  Bilge  Kağan,  kötü  kağanlar  dönemindeki  halkın  birbirlerine  olan  düşmanlığının  ne 

denli şiddetli olduğunu vurgulamak için “ateş” ve “su” benzetmelerini kullanıyor. Burada kullanılan ateş 

ve su metaforları halk arasındaki düşmanlığın boyutunu daha edebî bir ifadeyle vurguluyor. Bilge Kağan, 

kendinden önceki bazı kağanların döneminde olduğu gibi halkı ateş ile su etmediğini yani halkı birbirine 

düşman kılmadığını aksine halkı derleyip toparladığını belirtiyor.  

 

Umay teğ öğüm katun kutınga, inim Kül Tigin er at bultı. (D31) 



Umay gibi annem hatunun kutu sayesinde, kardeşim Kül Tigin erkeklik adını elde etti. 

Köktürklerde Umay, insanlara kut veren, iyilik yapan yardımcı bir ruh olarak görülür. Bilge Kağan 

burada annesini Umay’a benzetiyor. Burada Umay bir benzetme  aracı olarak kullanılıyor. Anne Hatun, 

kut vermesi ya da yardım etmesi açısından Bilge Kağan tarafından Umay’a benzetilmektedir. 

 

Türgiş Kağan süsi Bolçuda otça, borça, kelti. (D37) 



Türgiş Hakanının ordusu Bolçu'da ateş gibi, kasırga gibi, (üzerimize) geldi.  

Bu  satırlarda  Türgiş  ordusunun  saldırısının  şiddeti  “ateş”  ve  “kasırga”  metaforlarıyla  anlatılıyor. 

Ateşin  ve  kasırganın  yoğun,  yıkıcı  ve  yok  edici  etkisi  kullanılarak  Türgiş  saldırısının  şiddeti  daha 

etkileyici ve somut bir şekilde veriliyor. 

 

İnim  Kül  Tigin  kergek  boltı.  Özüm  sakıntım.  Körür  közüm  körmez  teğ,  bilir  biliğim  bilmez  teğ 



boltı. (K10) 

Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez 

gibi oldu.  


516 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Bu  satırlarda  kardeşinin  vefatından  duyduğu  üzüntüyü  dile  getiren  Bilge  Kağan,  onun  ölümüyle 

birlikte kendisinin kör ve düşünemeyen bir deli gibi olduğunu anlatıyor. Bilge Kağan kardeşinin kendisi 

için  ne  kadar  önemli  ve  kıymetli  olduğunu  uzun  uzun  anlatmak  yerine  Kül  Tigin’i  kendisinin  gören 

gözüne ve eren aklına benzetiyor.  

 

Iğar  oğlanıngızda,  taygunungızda  yeğdi  iğidür  ertiğiz.  Uça  bardığız.  Tengr[idel  tiriğdekiçe 



[...............] (G-D) 

(Halkınızı)  değerli  evladınızdan,  tay  (gibi)  oğullarınızdan  daha  iyi  besliyor  idiniz.  Uçup  gittiniz. 

Gök (ler)de de) hayattaki gibi (olasınız). 

Bu  satırlarda  oğulların  gençliği,  tazeliği,  çevikliği  ve  kıymeti  “tay”  metaforuyla  anlatılıyor  ve 

oğlanlar taya benzetiliyor.  

Bilge Kağan Yazıtındaki Metaforlar 

Bilge  Kağan  ve  Kül  Tigin  yazıtlarının  çok  büyük  kısmı  aynı  olduğu  için  bu  iki  yazıtta  yer  alan 

metaforlar da büyük oranda aynı metaforlardır. Bilge Kağan yazıtındaki metaforlara bakacak olursak; 

 



Olurtukuma, ölteçiçe sakınığma Türük beğler bodun [ö]girip sebinip tongıtmış közi yüğerü körti. 

(D2) 


(Tahta) oturduğumda, ölecekmiş gibi düşünceli olan Türk beyleri (ve) halkı kıvanıp sevinip yere 

eğilmiş gözleri yukarıya baktı. 

Bilge Kağan, bu satırlarda tahta oturduğu dönemdeki Türk beylerinin ve halkının dertler ve tasalar 

içinde  boğulmuş  ve  ne  yapacaklarını  bilmez  bir  şekilde  düşünceye  dalmış  hâllerini  uzun  satırlarla 

anlatmak yerine “ölüm” metaforunu kullanmış ve onların bu hâlini ölecek bir insanın çaresiz ve düşünceli 

hâline benzetmiştir.  

 

Tengri küç birtük üçün, kangım kağan süsi böri teğ ermiş, yağısı kony teğ ermiş. (D11) 



Tanrı güç vermiş (olduğu) için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları (da) koyun gibi 

imiş. 


 

Barduk yerde edgüğ ol erinç: (K]anıng üğüzçe yüğürti, süngüküğ tağça yatdı; beğlik urı oğlungın 



kul kıltığ, eşilik [kız oğlungın küng] kıltığ. (D20) 

Gittiğiniz yerlerde kazancınız hiç şüphesiz şu oldu: Kanınız ırmaklar gibi aktı, kemikleriniz dağlar 

gibi yığıldı; bey olacak erkek evladınızı köle yaptınız, hanım olacak kız evladınızı cariye yaptınız. 

 



Ança kazganıp birki bodunuğ ot sub kılmadım. (D22) 

Öylece çalışıp çabalayıp birleşik halkı ateş (ile) su (gibi birbirlerine düşman) etmedim.  

 

Türgiş kağan süsi otça borça kelti. (D27) 



Türgiş hakanının ordusu ateş (ve) bora gibi (üzerimize) geldi.  

 



Yay bolsar, üze t[engri (?)] köbürgesi eterçe, anç[a], tağda sığun etser, a[nça (?)],sakınur men. 

(B3-B4-B5-B6) 

İlkbahar  gelince,  yukarıda  (gök)  davulu  (nasıl)  gümbürderse,  öylece,  dağlarda  geyikler  (nasıl) 

böğürürse, (öylece), yas tutuyorum.  

Bu  satırların  yazarı  Bilge  Kağan’ın  oğlu  Tengri  Kağan’dır.  Tengri  Kağan  babasının  ölümünden 

duyduğu  üzüntüyü  dile  getirirken  “gök  davulu  gümbürdemesi”  ve  “dağlardaki  geyik  böğürmesi” 

metaforlarını kullanıyor. Babasını yasını tutarken kendi ağlamasını gök davulu gümbürdemesine ve geyik 

böğürmesine benzetiyor.  



Tonyukuk Yazıtındaki Metaforlar 

 



Yağımız teğre oçuk teğ erti; biz aş eğ ertimiz. (Birinci Taş, G1) 

Düşmanlarımız çepeçevre ocak gibi idi; biz (ortadaki) aş gibi idik.  

Bu satırlarda Bilge Tonyukuk, düşmanlarının etrafını sardığını onları yok etmeye hazırlandıklarını 

“ocak” ve “aş” metaforlarıyla anlatma yoluna gidiyor. Düşmanlarını kor ateşle dolu ve yakmaya hazır bir 

ocağa, kendilerini ise bu ocağın ortasındaki aşa benzetiyor.  

 



Ekinti kün örtçe kızıp kelti. (İkinci Taş, B4-B5) 

İkinci gün ateş gibi kızıp (üzerimize) geldiler.  



517 

Arş. Gör Nurullah ŞAHİN-Yrd. Doç. Dr. M. Fatih ÖZCAN/Orhun Yazıtlarındaki Metaforlar  

Bilge Tonyukuk, bu satırlarda düşmanın sinirini ve kızgınlığını “ateş” metaforu ile anlatıyor. Ateş 

sözcüğü ile yapılan benzetme sayesinde düşmanın siniri ve kızgınlığı daha da pekiştirilerek veriliyor.  



Sonuç 

Türk yazı dilinin en önemli ürünlerinden biri olan Orhun Yazıtlarındaki metaforları araştırdığımız 

çalışmamızda toplam 16 adet farklı metafor tespit edilmiştir. Bu metaforlar ve geçiş sıklıkları aşağıdaki 

Tablo 1’de verilmiştir.  



Tablo-1 Orhun Yazıtlarındaki Metaforların Frekans ve Yüzdelik Dağılımları 

Metaforlar 

Frekans (F) 

Yüzde (%) 

Ateş 


   5 

19,23 


Su 

   2 


7,69 

Bora / Kasırga 

   2 

7,69 


Kandan Irmak 

   2 


7,69 

Kemikten Dağ 

   2 

7,69 


Kurt 

   2 


7,69 

Koyun 


7,69 


Ocak 

3,84 



Aş 

    1 


3,84 

Gök Davulu Gümbürdemesi 

Geyik Böğürmesi 

Ölecekmiş Gibi Düşünceli İnsan 

Tay 

Gören Gözün Görmemesi 



Eren Aklın Ermemesi 

Umay 






3,84 


3,84 

3,84 


3,84 

3,84 


3,84 

3,84 


Toplam  

 

26 

100,00 

Tablo  1  incelendiğinde  yazıtlarda  en  çok  tekrar  edilen  metaforun  “ateş”  (f  5)  metaforu  olduğu 

görülmektedir. Onu sırasıyla “Su” (f 2), “Bora / Kasırga” (f 2), “Kandan Irmak” (f 2), “Kemikten Dağ” (f 

2),  “Kurt”  (f  2)  ve  “Koyun”  (f  2)  metaforları  izlemektedir.  “Ocak”  (f  1),  “Aş”  (f  1),  “Gök  Davulu 

Gümbürdemesi”  (f  1), “Geyik  Böğürmesi”  (f  1),  “Ölecekmiş  Gibi  Düşünceli  İnsan”  (f  1), “Tay”  (f  1), 

“Gören Gözün Görmemesi” (f 1), “Eren Aklın Ermemesi” (f 1) ve “Umay” (f 1) metaforları ise yazıtlarda 

sadece 1 kez geçiş sıklıkları ile en az tekrar edilen metaforlardır.  

Tespit edilen 26 adet metaforun yazıtlara göre dağılımı ise aşağıdaki Tablo 2’de verilmiştir.  



Tablo-2 Orhun Yazıtlarındaki Metaforların Yazıtlara Göre Frekans ve Yüzdelik Dağılımları 

Yazıtlar 

Frekans (F) 

Yüzde (%) 

Kül Tigin Yazıtı 

13 

50 


Bilge Kağan Yazıtı 

11 


42,30 

Tonyukuk Yazıtı Birinci Taş 

3,84 


Tonyukuk Yazıtı İkinci Taş 

3,84 



Toplam  

 

26 

100,00 

Tablo  2  incelendiğinde  tespit  edilen  26  adet  metaforun  %50’si  (f  13)  Kül  Tigin  Yazıtında, 

%42,30’u (f 11) Bilge Kağan Yazıtında, %3,84’ü (f 1) Tonyukuk Yazıtı Birinci Taşında ve %3,84’ü (f 1) 

ise Tonyukuk Yazıtı İkinci Taşında yer aldığı görülür.  

Yazıtlarda  kullanılan  bu  metaforlar,  daha  çok  anlamı  pekiştirmek,  düşünceyi  kuvvetlendirmek, 

sözün  gücünü  ve  etkinliğini  artırmak,  söylenilenin  kalıcılığını  yani  hatırlanabilirliğini  artırmak  gibi 

amaçlarla kullanılmışlardır. 

KAYNAKÇA 

Aksan, D. (1983). Köktürkçenin sözvarlığı üzerine. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten (1980 - 1981), 21, 17-

21. 

Alyılmaz, C. (2004). Türk tengri dini edebi çevresi (Orhun Türkçesi dönemi). Türk dünyası ortak edebiyatı, Türk 



dünyası ortak tarihi, Cilt 4. Ankara: AKDTYK Atatürk Kültür Merkezi Yayınevi. 

Barutcu Özönder, F. S. (2002), Türk dilinin tarihî dönemleri üzerine birkaç söz. Türkbilig, S. 3, 203-210. 

Boydak  Özan,  M.  ve  Demir,  C.  (2011).  Farklı  Lise  Türlerine  Göre  Öğretmen  ve  Öğrencilerin  Okul  Kültürü 

Metaforu Algıları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21 (2), 106-126. 

Gömleksiz,  N.  M.;  Kan,  Ü.  A.  ve  Öner,  Ü.  (2012).    İlköğretim  Öğrencilerinin  Sosyal  Bilgiler  Dersine  İlişkin 

Metaforik Algıları. Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14(2), 419-436. 

Koç, N. (2002). İslamlıktan önce Türk dili ve edebiyatı. İstanbul: İnkılâp Kitabevi 


518 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Tekin, T. (1998). Orhon Yazıtları. İstanbul: Simurg Yayınları. 

Tenişev, E. R. (1986). Eski Türklerde edebî dil var mıydı? Türk Dili Araştırmaları Yıllığı  – Belleten (1982-1983), 

157-161. 

Tepeli, Y. (1997). VII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar dinî metinler ve  Türkçe, 13 Mayıs 1997 tarihinde düzenlenen 

“İlim  Dili  Türkçe”  konulu  panelde  bildiri  olarak  sunulmuştur.  Atatürk  Üniversitesi  Türkiyat  Araştırmaları 

Enstitüsü, Erzurum. 

Yalçınkaya, E. (2013). Tarih Kavramına Yönelik Sınıf Öğretmeni Adaylarının Ürettikleri Metaforların İncelenmesi. 

Zeitschrift Für Die Welt Der Türken Journal of World of Turks, 5 (3), 95-112. 


GÜNEYBATI TÜRK LEHÇELERİNİN ATASÖZLERİNDE  

SAZ, DAVUL, ZURNA, DÜDÜK 

Arş. Gör. Orhan BALDANE

 

Özet:  Müzik,  duygu  ve  düşüncelerin  ifade  edilmesi  bakımından  en  eski  zamanlardan  itibaren  etkili 



araçlardan olmuştur. Dünyadaki bütün toplumlar için müzik, vazgeçilmez bir olgudur. Doğal olarak, müzik 

aletleri de bu vesileyle insan hayatının daima içindedir. Atasözleri de, tıpkı müzik gibi, toplumların en önemli 

kültürel belleklerindendir. Müzik ve atasözleri, ait oldukları toplumlarla ilgili birçok bilgi içerirler. Bundan 

dolayı,  aralarında  güçlü bir ilişki söz  konusudur. Türkçe  müzik eserlerinin bazılarında  herkesçe iyi bilinen 

atasözleri  mevcuttur.  Ünlü  Türk  müzisyen  Barış  Manço’nun  eserleri  bu  bakımdan  kıymetli  örneklerdir. 

Bununla birlikte, birçok müzikal unsur da Türk atasözlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Müzik aletleri de bu 

unsurların  arasında  yer  almaktadır.  Bu  çalışmada,  Güneybatı  Türk  lehçelerinin  atasözlerinde  saz,  davul, 

zurna, düdük adlı müzik aletlerinin kullanımı örneklerle incelenmiştir. 

Anahtar Kelimeler: Atasözleri, Güneybatı Türk Lehçeleri, müzik aletleri, saz, davul, zurna, düdük 

Saz, Drum, Shrill Pipe, Whistle in Southwestern Turkish Dialects Proverbs 

Abstract: Music has been one of the effective tools in terms of the expression of feelings and thoughts since 

the  most  ancient  times.  Music  is  an  indispensable  phenomenon  for  all  societies  in  the  world.  Naturally, 

musical  instruments  are  always  within  the  human  life  on  this  occasion.  Proverbs  are  one  of  the  most 

important cultural memories of societies, like music. Music and proverbs contain a lot of information about 

the  community  which  they  belong.  Therefore,  there  is  a  strong  relationship  between  them.  In  some  of  the 

Turkish musical works, well-known proverbs are available. Songs which belong to famous Turkish musician 

Barış  Manço,  are  valuable  examples  in  this  respect.  Besides,  many  musical  elements  are  often  used  in 

Turkish  proverbs.  Musical  instruments,  too,  are  among  these  elements.  In  this  study,  uses  of  musical 

instruments  which  named  saz,  drum,  shrill  pipe,  whistle  in  Southwestern  Turkish  Dialects  Proverbs  were 

examined with examples. 



Keywords: Proverbs, Southwestern Turkish dialects, musical instruments, saz, drum, shrill pipe, whistle 

Giriş 

Ait  oldukları  toplumların  tarihlerine,  gelenek  ve  göreneklerine,  olaylar  karşısında  takındıkları 

tutumlara  ve  yaşam  tarzlarına  dair  birçok  bilgi  içeren  atasözleri,  uzun  yılların  süzgecinden  geçerek 

damıtılmış  ve  büyük  oranda  son  halleriyle  dondurulmuş  yapılardır.  Atasözleri;  deyimler,  ikilemeler  ve 

kalıp sözlerle birlikte, Türkçenin ‘kalıplaşmış öğeleri’ arasında değerlendirilirler (Gökdayı 2008: 90). Bu 

öğelerden  atasözleri  ve  deyimler,  çoğunlukla  mecazlı  bir  anlatıma  sahip  oldukları  için  yabancı  dil 

öğrenimi ve öğretiminin de en çetrefilli konularındandır.  

Toplumsal  yaşantı  içindeki  bireyin  uyması  gereken  bir  düstur  niteliğinde  olan  atasözlerinin 

milletlerin  karakterlerini,  hayat  karşısındaki  tavır  ve  zihniyetlerini  ifade  eden  sözler  olduğunu  belirten 

Özkul  Çobanoğlu,  dünyanın  oldukça  geniş  bir  kesimine  dağılmış  olarak  yaşayan  Türk  kavimlerine  ait 

atasözlerinin  taşıdıkları  mesajlar  ve  yönlendirdikleri  davranışlardan  dolayı  Türk  milletinin  temel  zihin 

yapısını  gösteren  ve  Türklerin  tek  bir  zihin  ülkesinde  yaşadıklarına  işaret  eden  kültür  öğelerinden 

olduğunu da söylemektedir (Çobanoğlu 2004: 1).  

1. Müzik ve Atasözü 

Müzik,  bütün  toplumlarda olduğu  gibi  Türk  toplumunda  da  kendine  has  bir  yer  edinmiştir.  Hem 

arkeolojik  bulgular,  hem  yazılı  metinler,  hem  de  yazılı  dönem  öncesinden  de  bilgiler  barından  sözlü 

kültür,  müziğin  Türk  insanı  için  vazgeçilmez  unsurlardan  olduğuna  dair  önemli  bilgiler  sunmaktadır. 

Doğal olarak müzik aletleri de Türk toplumunda en ilkel şekillerinden günümüzdeki en ileri formlarına 

kadar her zaman sosyal hayatta kendilerine yer bulmuşlardır. Feyzan Göher Vural, konuyla ilgili olarak 

Türklerin  binlerce  yıllık  geçmişlerinde  her  zaman  ve  her  yerde  müzikle  iç  içe  olduklarını,  çalgılarını 

yanlarında  taşıdıklarını,  bu  yüzden  de  acılarını,  özlemlerini,  sevinçlerini  ve  coşkularını  bu  çalgılar 

eşliğinde dile getirdiklerini ifade etmektedir (Göher Vural 2013: 2). 

                                                      

 Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇTLE Bölümü, orhanbaldane@gazi.edu.tr 



520 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Atasözleri ve müzik arasında organik bir bağ vardır. Müziğin ve müzik aletlerinin sosyal hayatın 

merkezinde  olmaları,  atasözleri  gibi  toplumun  kültürel  belleği  niteliğindeki  yapılarda  kendilerine  sıkça 

yer  bulmalarına  olanak  sağlamıştır.  Yani,  tarihsel  süreçte  milyonlarca  kilometrekarelik  alana  yayılmış 

olan Türkçe konuşurları, zaman içinde kullanıma soktukları binlerce atasözünde müzik ile ilgili terimlere 

de sık sık yer vermişlerdir. Atasözleri de hem akılda kalıcılıklarıyla, hem de büyük oranda hece ölçülü ve 

kafiyeli yapılar olmaları sebebiyle müzik eserlerinde kullanılmaya son derece elverişlidirler. Ünlü Türk 

müzisyen  Barış  Manço’nun  eserleri,  bu  bakımdan  oldukça  dikkat  çekicidir

1

.  Özkul  Çobanoğlu,  Barış 



Manço ile ilgili bir araştırmasında şöyle demektedir: 

“İşte  bu  bağlamda,  Barış  Manço  eserlerinin  sözlerini,  yazı  ve  diğer  kayıt  teknoloji  imkânlarına 

sahip “ikinci tip kültür ortamı”nda üretmesine karşılık “birinci tip sözlü kültür ortamı” özellikleri 

olan  hazır  kalıp  ifadeler  -ki  atasözleri  ve  deyimler  bunların  büyük  bir  çoğunluğunu  oluşturur- 

kullanmıştır.” (Çobanoğlu 2000: 44) 

Müzik  aletlerinin  atasözlerinde  kullanımı  ile  ilgili  yapılan  çalışmalardan,  Göktürk  Erdoğan 

tarafından  hazırlanmış  “Türk  Atasözleri  ve  Deyimlerinde  Müzik  Kültürümüz”  (Erdoğan  2015)  adlı 

makale içerdiği bilgiler bakımından önemlidir. Bu yazıda, müzik aletleri ve genel olarak müzik kültürü ile 

ilgili  kelimelerin  geçtiği  atasözleri  ve  deyimler  farklı  yönlerden  ele  alınmıştır.  Ancak  bu  yazı,  sadece 

Türkiye Türkçesi bağlamında kaleme alınmıştır ve örnekler sadece Türkiye Türkçesinden belirlenmiştir. 

Bununla  birlikte  Sinan  Gönen  tarafından  hazırlanmış  Batı  Türklerinin  Manzum  Atasözleri  Üzerine  Bir 

Araştırma  (Gönen  2006)  adlı  doktora  tezinde  “Manzum  Atasözlerinde  Musiki  Aletleri”  şeklinde  bir 

başlık açılmış ve bu kısımda örnek olarak sadece “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” 

atasözü  gösterilmiştir.  Ama  bu  çalışmanın  başka  kısımlarında,  farklı  konular  işlenirken  örnek  olarak 

verilen atasözlerinin bazılarında da musiki aletleri geçmektedir. 

Bu  çalışmada  ise,  Türkçenin  Güneybatı  lehçe  grubunda  yer  alan  Türkiye  Türkçesi,  Azerbaycan 

Türkçesi, Gagavuz Türkçesi ve Türkmen Türkçesinin atasözleri taranıp içlerinde saz, davul, zurna, düdük 

geçen  atasözleri  tespit  edilecek  ve  bu  müzik  aletlerinin  atasözlerindeki  kullanımları  ile  ilgili  bazı 

değerlendirmelerde bulunulacaktır

2



2. İnceleme 



İçinde saz, davul, zurna, düdük geçen atasözleri bu bölümde farklı yönlerden ele alınacaktır. 

2.1. Tespit edilen atasözlerinin lehçelere göre gruplandırılması 

                                                      

1

 Konuyla ilgili yaptığımız araştırmalar esnasında genel ağda yayımlanmış bir haber dikkatimizi çekti. Bahsi geçen 



haberde Serhan Alkan İspirli, yaptıkları araştırma sonucunda Barış Manço tarafından yazılmış 69 eserde 38 atasözü 

ve 


283 

deyim 


kullanıldığını 

tespit 


ettiklerini 

belirtmektedir. 

Haberin 

tamamı 


için 

bk. 


http://arsiv.ntv.com.tr/news/201560.asp 

2

  Günümüzde  atasözleri  ile  ilgili,  özellikle  sözlük  tarzında  birçok  kaynağa  ulaşmak  mümkündür.    Bu  çalışmada 



verilecek örnekler, bahsi geçen lehçelerin atasözleriyle ilgili yayımlanmış bazı temel kaynaklardan tespit edilmiştir. 

Türkiye  Türkçesi  atasözleri,  Türk  Dil  Kurumunun  ağ  sayfasında  yer  alan  ve  2396  atasözü  ile  11209 deyimin  yer 

aldığı  veri  tabanından  tespit  edilmiştir  (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_atasozleri&view=atasozleri). 

Bu veri tabanı oldukça geniş bir içeriğe sahip olduğu ve daha önce yayımlanmış sözlüklerdeki atasözlerini içerdiği 

için  kitap  halindeki  sözlüklere  ayrıca  bakılmamıştır.  Azerbaycan  Türkçesi  atasözleri,  2004  yılında  Bakü’de 

neşredilen “Atalar Sözü” (Atalar Sözü (2004). Bakı: Önder Neşriyyat) adlı eserden, Göksel Öztürk tarafından 1993 

yılında  hazırlanmış  yüksek  lisans  tezinden  (Öztürk,  Göksel  (1993).  Azerbaycan  Atasözleri  ve  Deyimleri  (Metin-

Tercüme-İndeks), Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, İstanbul: Marmara Üniversitesi 

Türkiyat  Araştırmaları  Enstitüsü.)  ve  Kültür  ve  Turizm  Bakanlığının  “ekitap”  ağ  sayfasında  yer  alan  Türkiye 

Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisinin “Azerbaycan Türk Edebiyatı” ciltlerindeki “Azerbaycan Türklerinin Halk 

Yaratıcılığı” 

başlıklı 

bölümde 


yer 

alan 


“Atasözü 

ve 


Meseller” 

kısmından 

tespit 

edilmiştir 



(http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10837,atasozuvemesellerpdf.pdf?0).  Gagavuz  Türkçesi  atasözleri  de  yine 

Kültür ve  Turizm Bakanlığının bahsi  geçen  uygulamasındaki  “Gagavuz  Türk Edebiyatı” cildinin  “Gagavuz  Sözlü 

Türk  Edebiyatı”  bölümünde  yer  alan  “Atasözleri  ve  Deyimler”  başlıklı  kısımdan  tespit  edilmiştir 

(http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/11648,atasozlerivedeyimleripdf.pdf?0).  Türkmen  Türkçesi  atasözleri  ise 

2005 yılında Aşgabat’ta neşredilen “Türkmen Halk Nakyllary” (Türkmen Halk Nakyllary (2005). Aşgabat: MIRAS) 

adlı eserden tespit edilmiştir. Bunların haricinde ise Özkul Çobanoğlu’nun Türk Dünyasının ortak atasözleriyle ilgili 

eseri (Çobanoğlu, Özkul (2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Ankara: AKM Yayınları.) ile Sinan Gönen 

tarafından  hazırlanmış  doktora  tezi  (Gönen,  Sinan  (2006).  Batı  Türklerinin  Manzum  Atasözleri  Üzerine  (2  Cilt)

Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) dört lehçe 

için de kaynak olarak kullanılmıştır. 



521 

Arş. Gör. Orhan BALDANE/Güneybatı Türk Lehçelerinin Atasözlerinde Saz, Davul, Zurna, Düdük  

İncelememizde  ilk  olarak  konuyla  ilgili  tespit  edilen  atasözlerinin  bahsi  geçen  lehçelerden 

hangilerinde bulunduklarına dair bilgiler verilecektir

3



Yapılan taramalar sonucunda iki atasözüne küçük farklılıklarla dört lehçede de rastlanmıştır: 



1.  Anlayana  sivrisinek  saz,  anlamayana  davul  zurna  az  (TT;  TTADS  /  TDOAS:  85  /  BTMAÜ: 

419); Anlayana milçek sazdır, anlamayana zurna da azdır. (AT; AS: 35 / TDOAS: 85 / BTMAÜ: 419 / 

AAD:  27);  Annayana  sivrisinek  sazdır,  annamayana  daul  zurna  azdır  (GT;  GTAD:  2  /  TDOAS:  85  / 

BTMAÜ: 419); Anlana çıbın sesi de sazdır (TRKT; TDOAS: 85) 




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   73   74   75   76   77   78   79   80   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет