Ғылыми журнал 1996 жылдың қарашасынан бастап екі айда бір рет шығады



Pdf көрінісі
бет6/32
Дата09.03.2017
өлшемі4,08 Mb.
#8610
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

B100. Kıymetli hayvanlar 
Yılkı  çobanının  cebine  bir  şeyler  sıkıştırıp  kısrağını, bütün  yörede  soyundan 
türeyen safkanlarla ünlü, küren aygırın cinsinden seçti. (4:119)  
Bizim eski küren aygırın tohumu, diyerek Kılıçbek yüksek sesle cevap verdi. 
Etraftaki  kalabalıktan  “Oo”  diye  bir  uğultu  çıktı,  asilkan  tohumdanmış  diye 
söylenenlerin arasında Kılıçbek’in içi bir anda cız etti… (4:125) 
Aygaşka’nın diğer hayvanlarla aynı yere bağlanmamasının sebebi yer yokluğu 
değil, Kılıçbek’in hayvana gösterdiği anlaşılmaz sevgiydi. (4:127-128) 
“Aygaşka”m,  altınım,  asılım,  böyle  mi  yapacaktın,  hani  koşup  bu  yarışı 
kazanacaktın!?” (4:136) 
Aygaşka’ya gösterilen özene bakarak hayretler içinde kalmıştı. (4:139) 
B120. Akıllı hayvanlar 
Aygaşka  üzerindeki  çocuğun  bu  halini  hissediyor.  Çocuğa  güvenmeyerek 
kendi  işimi  kendim  yaparım  dercesine  kulaklarını  oynatıp  gözlerini  yoldan 
ayırmıyor, yoldaki en küçük taşa kadar her şeye bakıyor, kulağı hep o seste, yarışın 
başlayacağı zamanı bildirecek ses bu… (4:166) 
B211.1.3. Konuşan at 
Sahibi  hışımla  yanına  geldiğinde  önüne  konan  yoncayı  yiyen  at  kafasını 
kaldırıp Kılıçbek’i koklamaya, yavaşça kişnemeye başlamış, Aygaşka’yı kesmeye 
iyiden  iyiye  niyetlenen  Kılıçbek,  hayvanın  “Kesmesen  olmaz  mı?”  der  gibi 
yalvaran bakışlarını görünce ne yapacağını şaşırarak biraz önce evde olup biten her 
şeyi  unutmuş,  hemen  bıçağını  kınına  sokup  atının  başını  okşamaya  başlamıştı. 
(4:149) 
Sanki  zayıflıktan  sağrısı  çıkmış,  kaburgaları  görünen  Aygaşka,  “Beni  kurtar 
bu beladan!” diye kendisine sesleniyormuş gibi geldi. (4:178) 
B290. İnsan davranışları gösteren hayvanlar 
Hayvan kendisine gösterilen sevgiye karşılık veriyordu sanki, sessizce başını 
Kılıçbek’in göğsüne dayayarak öylece duruyordu, Kılıçbek ise Aygaşka’nın başını 
kucaklamış,  bembeyaz  kaşkasını  öpüp  yaş  dolu  gözlerle  öylece  kala  kalmıştı. 
(4:150) 
Ama  sanki  Aygaşka  sahibini  duyuyor,  birdenbire  şaha  kalkıyor,  kulaklarını 
dikerek sahibine bakmaya başlıyor. (4:150)  
Aygaşka  da  gelecek  belayı  sezmiş,  “Ne  yapalım yazılan buymuş!” der gibi 
 

64 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
Soldan U.
 
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
  
 
 
 
garip  bir  halde  başını  yavaş  yavaş  sallıyor;  Kılıçbek,  gördüklerini  o  an 
yaşadığı 
ruh
haline  yoruyor,  fakat  bir  taraftan  da  hayvana  baktıkça  hüzünlü  gözlerini 
görüyor, daha da şaşırıyor, kendisi de üzülüyordu… (4:151) 
Elbette ki buraya kadar belirtilen örnekler Motif İndex of Folk Literature’da 
ortaya konulan sistemle yüzde yüz örtüşmemektedir fakat bazı açılardan benzerlik 
göstermektedir.  Şimdi  biraz  da  atın  incelememize  konu  olan  eserdeki  başka 
fonksiyonlarına değinelim.  
Bu hikâyede pek çok at mevcuttur ancak en fazla ön plana çıkan at, hikâyenin 
esas  kahramanlarından  biri  konumundaki  Kılıçbek’in  gözü  gibi  baktığı  atı 
Aygaşka’dır.  Görüldüğü  üzere  hikâyenin  adı  Kılıçbek’in  atının  adından 
gelmektedir.  Aygaşka  sıradan  bir  at  değildir.  Onun  soyu  yöredeki  tanınmış 
safkanlara dayanmaktadır. (4:119) 
Aygaşka  ahırdaki  diğer  hayvanlarla  aynı  yere  bağlanmaz.  Bunun  sebebi  yer 
yokluğu  değil,  Kılıçbek’in  hayvana  gösterdiği  anlaşılmaz  sevgidir.  O,  hayvanın 
boyu  kısa  olmasın  diye  terbiyeleme  ve  biniciye  alıştırma  hususunda acele etmez. 
Üç  yaşına  basmasını  bekler.  Ondan  sonra  koşumlarını  bağlar,  üzengisini  takar, 
dizginleri  sertçe  çekmeden  yavaşça  yürütür.  Köyün  aksakallarından Tursunalı  bir 
gün Kılıçbek’in evine geldiğinde “Aygaşka’ya gösterilen özene bakarak hayretler 
içinde kal

ır

.” (4:139) 
Aygaşka destanlarda, masallarda ve efsanelerde görmeye alıştığımız atlar gibi 
olağanüstü özelliklere sahip değildir. Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi akıllı bir 
hayvandır. Sahibi için ölüm  kalım derecesinde önemi olan bir yarışa katıldığında 
Aygaşka,  binicisi  olan  çocuğun  içine  düştüğü  zor  durumu  hisseder,  “Çocuğa 
güvenmeyerek kendi işimi kendim yaparım dercesine kulaklarını oynatıp gözlerini 
yoldan ayırmıyor, yoldaki en küçük taşa kadar her şeye bakıyor

du

(4:166) 
Aygaşka ile Kılıçbek’in arasında insan hayvan münasebetini aşan bir yakınlık 
söz  konusudur.  Mesela  o  öteki  atlardan  farklı  olarak  sahibi  tarafından  kendisine 
gösterilen  sevgiye  karşılık  vermektedir.  Bazen  başını  Kılıçbek’in  göğsüne 
dayamakta, Kılıçbek ise Aygaşka’nın başını kucaklayıp bembeyaz kaşkasını öpüp 
gözleri yaşarmaktadır. (4:150) 
At, Kırgızlar ve Kazaklar için önemli beslenme kaynaklarından biridir. Aşım 
Cakıpbekov’un  hikâyesinde  bu  durumun  örneklerini  çeşitli  şekillerde  görmek 
mümkündür. Hikâyenin başında Kılıçbek’in Aygaşka’yı doğuran kısrağın sütünden 
elde  edilen  kımızı  içtiğini  görüyoruz.  Eserde  ayrıca  at  etinin  yenilmesi  de  yer 
almaktadır.  Kılıçbek’in  oğlu  Sarıbek,  oturduğu  evi  tamir  ettirebilmek  için  paraya 
ihtiyaç  duymaktadır.  Gereken  parayı,  Aygaşka’nın  etini  satarak  elde  etmeyi 
planlar.  Fakat  bunun  için  önce  babasını  ikna  etmek  zorundadır,  aksi  takdirde 
Aygaşka’yı  kestirebilmesi pek  mümkün  değildir.  Bu  iş  için  en  uygun  yol,  köyün 
aksakallarını  çağırmak  ve  onların  Kılıçbek’e  psikolojik  baskı  yapmalarını 
sağlamaktır. Nitekim öyle de yapar.  

65 
 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
Soldan U.
 
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
  
 
 
 
Kırgızların geleneksel oyunlarından olan “kökbörü” de hikâyenin at ile ilgili 
unsurlarından birini teşkil etmektedir. Bu oyunun kurallarını şu şekilde özetlemek  
mümkündür.  Oyuna  başlamadan  önce  bir  teke  ya  da  keçi  kesilir.  Derisi 
yüzülmeden bağırsakları ve öteki iç organları çıkarılır. Kesilen hayvanın ayakları 
diz  eklemlerinden  kesilir.  Bu  işlemler  yapıldıktan  sonra  oyuncular,  kökbörü 
oynamak için uygun olan geniş  bir  meydana  doğru  atlarını  koşturarak giderler.  
Kesilen    hayvan  meydanın  ortasına  getirilip  bırakılır.  Bazen  40-50  bazen  de 
100’den  fazla  atlı  delikanlı  kökbörü  duası  okuduktan  sonra,  aynı  anda  meydanın 
ortasındaki  kesilmiş  keçiye  doğru  atlarını  sürer.  Onlarca  atlı,  at  sırtından  eğilip 
yerdeki  keçiyi  kaldırmaya  çalışır.  Keçiyi  yerden  almayı  başaran  binici  atını 
koşturarak  belirlenen  noktaya  (pattaya)  götürüp  bırakmaya  çalışır.  Bu  oyun  4-5 
saat, bazen daha fazla sürebilir. (6:163) 
İncelememize konu olan hikâyenin pek çok yerinde kökbörü oyununa ilişkin 
canlı sahnelerle karşılaşmak mümkündür: 
Meydanı  genişçe  çevreleyerek  atlarının  üzerinde  oyunu  izleyen  kalabalıktan 
biraz önceki gencin ulağı almak isteyenlerin arasından sıyrılıp atını her koşturmaya 
başlamasında müthiş bir uğultu çıkıyordu. Oyun kilitlenmesiyle rüzgârlı gecelerde 
şiddetini  bir  artırıp  bir  basılan  büyük  sudan  gelen  sesler  gibi  kalabalıktan  çıkan 
uğultu  da  yerine  göre  basılıyor,  heyecan  arttıkça  bağrış  çağrış  da  artıyordu. 
Kalabalığın  sakinleştiği  vakitlerde  izleyenlerin  kendi  aralarında  konuşmalarını  da 
duymak mümkündü: 
- Oy, şu kabak kafalı oğlan bizim Kerimkul değil mi? 
- Vayy, o ölse dahi vermez ulağı! 
- Tüh be, zavallı at, ayağı burkuldu… 
-  Bu  bizim  Kerimkul  pehlivan,  maşallah,  bak  hele  güreşe  durdu  atın 
üzerinde… 
- Zavallıya bak hele, şu küçük boylu oğlan kalabalığa gireceğim diye uğraşıp 
duruyor. 
- Zor kardeşim zor…  
- Bak Allah’ını seversen Kerimkul ağa hala vermedi ulağı…  
- Öyle de atı da kendi gibi güçlü olsaydı. 
- Doğru, bu atdan iş çıkmaz. 
- Oo…  
- Gidiyor, Allah, gidiyor… 
- Oo, çu de, çu de…  
- Çu de, çu de!.. 
- Vay anasını, bırakmak zorunda kaldı ulağı…  
Fakat, kalabalığı yararak kaçmaya çalışan Kerimkul bu sefer de yakalanmış ve 
etrafı  diğer  atlılar  tarafından  çevrilmişti.  Kalabalıktaki  istisnasız  herkes  kan  ter 
içerisinde kalmıştı. Atlar da terlemişti. Oyun giderek sertleşiyordu. (4:163-164) 

66 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
Soldan U.
 
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
  
 
 
 
Yazar  hikâyede  sadece  bu  oyunun  icra  ediliş  biçimini  değil,  o  dönemin 
konjonktürü içinde bu geleneksel oyuna komünist rejimin bakış açısını da verir: 
Hükümetin  kaygılandığı  kadar  var.  Öyle  ya,  civan  gibi  delikanlılar  ölümüne 
kökbörü oynayıp bütün işi gücü unutuyor. Hepsi de deli gibi at üstünde koşturuyor. 
Hatta bazen atı tökezleyip yerlere yıkılanlar, orasını burasını yaralayanlar bile var... 
(4:144) 
Aşım Cakıpbekov’un bu hikâyesindeki en temel unsurlardan biri hiç kuşkusuz 
at  yarışlarıdır.  Fakat  buradaki  at  yarışları  şehirlerdeki  hipodromlarda  yapılan 
modern at yarışlarından farklıdır. Hikâyenin zaman, mekân, şahıs kadrosu ve olay 
örgüsü  gibi  unsurlarının  bir  sonucu  olarak  yarışlar  köyde  ve  geleneksel  usullerle 
yapılır. Aslında eserin kurgusu da baştan sona at yarışları ekseninde yapılmıştır.  
Aygaşka  uçar  gibi  bitişe  gelip  önünden  geçtiği  sırada  Kılıçbek  derin 
düşüncelere  dalmış,  kafası  dalgın  olduğu  için  biranda  gözünün  önünde  belirip 
birden  bire  kaybolan  atı  hem  Aygaşka  sanmış,  hem  de  inanmak  istemediği  için 
başka bir atla mı karıştırdım acaba diye düşünmüş, kafası iyice karışmıştı. Aygaşka 
birinci olmuştu. Talih mi? Yoksa yaradan mı yardım  etti? O, bıştısının sağ salim 
yarışı  bitirmesinden  başka  bir  şey  dilememiş,  böylesine  büyük  bir  mutluluğu 
yaşayacağını  kendisini  alıştırmadığı  için  Aygaşka’nın  yarışı,  diğer  atların  önünde 
birinci bitireceğini hiç tahmin etmemişti. Acaba gördüğü başka bir at mıydı? Bitişe 
ilk  gelen  at  gerçekten  Aygaşka  mıydı?  Bu  düşüncelerle  hayretler  içinde  etrafına 
bakındı.  Kendisine  doğru  gülerek  yaklaşan  kalabalığın  Aygaşka’nın  birinciliğini 
kutlamak  için  geldiğini  anlayınca  bütün  vücudu  zangır  zangır  titremeye  başladı. 
(4:123-124)İncelememize  konu  olan  hikâyede  atın  fonksiyonu  buraya  kadar 
belirtilen  hususlarla  sınırlı  değil  elbette.  Bunların  dışında  atın  ödül  olarak 
verilmesi, ata duyulan özlem, kolhoz sisteminde atın yeri, ticari bir meta olarak at, 
seyislik  mesleği,  atın  statü  belirleyici  bir  unsur  olması,  ata  zarar  gelmesinden 
korkma, ata nazar değmesi, yılkı atları vb. hususlar hikâyede yer almaktadır.  
Aşım Cakıpbekov’un Aygaşka adlı hikâyesi Kırgız Edebiyatı’na ait ilginç bir 
örnek  olması  ve  Sovyetler  Birliği  dönemindeki  Kırgız  hayatını  yansıtması 
bakımından  önemlidir.  Eser,  Kırgızların  yaklaşık  yarım  asır  önceki  günlük 
yaşamlarının  ayrıntıları  konusunda  bize  fikir  vermektedir.  Hikâyeyi  okuduktan 
sonra  atın  Kırgızların  yaşamında  nasıl  bir  öneme  ve  fonksiyona  sahip  olduğunu 
görebilmekteyiz. 
Buraya kadar verilen bilgilerden hareketle, 

 
Kırgızlar  için  at  sadece  binek  hayvanı  değil,  onların  günlük  yaşamlarının 
ayrılmaz bir parçası, 

 
Gerek at eti, gerekse kısrak sütünden elde edilen kımız Kırgızlar için önemli 
bir beslenme kaynağı, 

 
At  yarışları  ve  Kökbörü  oyunu  Kırgız  sosyal  hayatının  vazgeçilmez  bir 
unsuru, 

67 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
Soldan U.
 
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
  
 
 
 

 
Kırgız  inanç  ve  ritüellerinin  neredeyse  tamamında  atla  ilgili  unsurlara 
rastlanır, 

 
Kırgız sözlü geleneğinde ve edebiyat eserlerinde at ciddi bir yer tutar, demek 
mümkündür. 
 
KAYNAKÇA 
 
1.
 
Çinar,  Ali  Abbas.  (1993),  Türklerde  At  ve  Atçılık,  Ankara:  Kültür  Bakanlığı  Halk  Kültürlerini 
Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, s.14. 
2.
 
Soltonoyev, Belek. (1993), “Bürküt, Tuygun, Kuş, Şumkar, Külük ata cana Taygan taptoo”, Kırgızdar
Bişkek, s.602-603. 
3.
 
Cigitov, Salican. (2006) “Çağdaş Kırgız Edebiyatına Dair”, Salican Cigitov ve Dünyası, Hazırlayanlar: 
Dr. Orhan Söylemez, Kemal Göz, Bişkek: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları, s.29. 
4.
 
Cakipbekov,  Aşım.  (2008),  Biz  Babasız  Büyüdük,  Ankara:  Avrasya  Yazarlar  Birliği  Yayınları,  2007, 
Hazırlayanlar: Dr. Orhan Söylemez-Kemal Göz. 
5.
 
Arvas,  Abdülselam.  (2009),  Dede  Korkut  Destanı  ve  Kıpçak  Sahası  Epik  Destan  Geleneği,  Van: 
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 
6.
 
Kayipov,  Sulayman.  (2009)  Folklor  Üzerine  Yazılar,  Bişkek:  Kırgızistan-Türkiye  Manas  Üniversitesi 
Yayınları, s.163. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

68 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
 
Р.Б.ТАУКЕБАЕВА 
кандидат филологических наук, доцент 
профессор МКТУ им. А.Ясави 
 
А.АБДИРАХОВА 
магистрант МКТУ им. А.Ясави 
 
ФОРСАЙТИЗМ КАК СОЦИАЛЬНОЕ ЯВЛЕНИЕ В РОМАНЕ Д. ГОЛСУОРСИ 
«САГА О ФОРСАЙТАХ» (РОМАН «СОБСТВЕННИК») 
 
Бұл  мақалада  Д.Голсуорсидің  “Форсайттар  жайлы  сага”  атты  романындағы  меншіктілік 
мәселесі қарастырылады. 
 
The author of the article reveals the feeling of property of the Forsytes in J. Galsworthy’s novel “The 
Forsyte Saga”.  
 
Джон  Голсуорси,  являясь  одним  из  талантливых  и  прогрессивных 
писателей  ХХ  века,  был  одним  из  числа  творческих  личностей,  кто 
утверждал:  “Писать  должен  лишь  тот,  кого  волнуют  большие, 
общечеловеческие  и  социальные  проблемы”.  Голсуорси  глубоко 
волновали  социальные  противоречия,  характерные  для  общества  того 
времени  -  “…Он  пишет  о  несправедливости  существующего 
общественного  устройства,  с  большой  теплотой  изображает  людей 
труда…  В  ряде  своих  произведений  обращается  к  теме  противоречий”,- 
характеризует  творчество  писателя  известный  российский  критик 
Воропанова М. [1]. 
Относительно  биографии  писателя,  следует  отметить,  что  по 
происхождению  Д.Голсуорси  был  выходцем  из  английской  богатой 
семьи;  он  получил  юридическое  образование  в  Оксфордском 
университете,  однако  юридической  практикой  не  занимался,  предпочтя 
посвятить  себя  литературной  деятельности.  Состоятельность  и 
благополучие писателя не сделало его снобом и равнодушным человеком. 
Он  всегда  боролся  за  справедливость  и  защищал  невинных  людей, 
обиженных и обездоленных. Защиту и борьбу за улучшение социального 
положения неимущих классов писатель избрал как тему художественного 
исследования  во  многих  своих  произведениях.  Голсуорси  стремился 
служить искусству, разрешая общечеловеческие и социальные проблемы. 
В  статье  “Литература  и  жизнь”  (1930)  он  рассуждает:  “На  вопрос,  ради 
чего  мы  отдаемся  искусству,  есть  только  один  верный  ответ:  ради 
большего блага и величия человека”. 
Российский  литературовед  Е.Домбровская,  исследуя  жанровую 
специфику творчества писателя, констатирует: “Голсуорси был одним из 
первых 
и 
наиболее 
выдающихся 
представителей 
английского 
критического  реализма   ХХ века.  Он   был    романистом,   новеллистом,  

69 
 
А.Я с а у и   у н и в е р с и т е т і н і њ   х а б а р ш ы с ы,  №2, 2011 
 
Таукебаева Р.Б., Абдирахова А.
 
Форсайтизм как социальное явление в романе Д. Голсуорси «Сага...  
 
  
драматургом,  критиком  и  во  всех  этих  областях  боролся  за  реализм. 
Наиболее яркий и значительный след он оставил в области романа” [2]. 
Голсуорси  был  глубоко  образованным  человеком,  он  был  не  только 
создателем  великих  произведений,  мастером  художественного  слова,  но 
был  еще  выдающимся  критиком  и  литературоведом.  В  своей  статье 
“Смутные мысли об искусстве” он писал: “Жизнь, требует от литератора 
реалистической  полноты  и  глубокого  критицизма”.  Писатель  открыто 
критиковал  политическое  и  социально-экономическое  положение страны 
в  тот  период  времени, был активным  борцом  против  войны  и  во  многих 
его  произведениях  были  поставлены  жгучие  проблемы  современности
Его  романы,  пьесы,  новеллы  были  написаны  на  реальных,  жизненных 
материалах, он не гнался за успехом, славой или же за шумным эффектом 
от  созданных  им  произведений.  Следует  отметить,  что  в  его 
художественных  работах  нет  “…ни  единого  слова,  сказанного  для  того, 
чтобы им блеснуть…” говорил в своих выступлениях писатель Д. Конрад 
[3]. 
Голсуорси 
является 
автором 
крупнейших 
литературных 
произведений,  но  поистине  мировую  славу  ему  принес  роман  «Сага  о 
Форсайтах»,  который  состоит  из  двух  трилогий  и  четырех  интерлюдий. 
Первая  трилогия  –  содержит  три  романа  –  «Собственник»,  «В  петле», 
«Сдается  внаем»  и  две  интерлюдий  –  «Последнее  лето  Форсайта»  и 
«Пробуждение».  Вторая  трилогия  –  «Современная  комедия»  состоит  из 
романов  –  «Белая  обезьяна»,  «Серебряная  ложка»,  «Лебединая  песня»,  а 
также двух интерлюдий «Идиллия» и «Встречи». 
В предисловии к «Саге о Форсайтах», автор романа подчеркивает, что 
термин  «сага»  употребляется  в  ироническом  смысле,  нежели  в 
героическом,  ибо  в  жизни  Форсайтов  ничего  героического  не 
происходило.  В  романе  изображаются  несколько  десятилетий  семейной 
хроники  Форсайтов.  Семья  Форсайтов  –  это  предприимчивые  люди,  то 
есть дельцы, торговцы недвижимостью, держатели акции и юристы. Они 
живут  согласно  закону  собственности.  Собственность  для  них  основной 
стимул  их  деятельности-  “…Все  устремления  большинства  Форсайтов,  в 
конце  концов,  неизбежно  приводят  к  тому,  что  человек  -  собственник 
становится  человеком  –  собственности,  рабом  вещей.  Форсайты  крепко 
связаны  друг  с  другом,  когда  их  общие  интересы  затрагиваются,  и 
наоборот,  разъединены,  когда  их  индивидуальные  интересы  приходят  к 
столкновению с подобными же интересами других Форсайтов ” [4]. 

70 
 
Главная  и  основная  тема  «Саги»,  по  определению  многих 
исследователей,  –  это  «…набеги  красоты  и  посягательства  свободы  на 
мир собственников…». Для Форсайтов собственность – цель всей жизни.  
 
 

71 
 
А.Ясауи университетініњ хабаршысы, №2, 2011 
 
Таукебаева Р.Б., Абдирахова А.
 
Форсайтизм как социальное явление в романе Д. Голсуорси «Сага...  
 
  
Они  имели  все:  деньги,  драгоценности,  ценные  вещи,  красивых  жен  и 
предприимчивых детей, власть и высшее положение в обществе. История 
Форсайтов  перерастает  в  историю  форсайтизма  как  общественное 
явление. Бесспорно, что каждого Форсайта можно распознать по особому 
чувству  собственности  и  по  неподдельному  умению  смотреть  на  вещи  с 
практической  точки  зрения.  Форсайты  никогда  открыто  не  показывают 
своих  чувств,  не  тратят  силы  и  энергию  впустую,  никому  и  ничему  не 
отдаются  целиком;  они  любят  представлять  свою  семью  сплоченной, 
постоянно  что-то  приобретать  и  одновременно  захватывать  чужое. 
Отсутствие  нравственных  начал  –  и  есть  основной  конфликт  в  романе, 
который развивает и усиливает чувство собственности у Сомса Форсайта, 
когда  он  узнает  об  отношениях  между  женой  Ирен  и  архитектором 
Босини.  
Голсуорси как автор романа олицетворяет понятие «собственности» в 
обрисовке  характера  главного  героя  Сомса,  а  Ирен  –  как  воплощение 
тепла, добра и красоты. Сомс имел все, что ему необходимо было, у него 
не  было  друзей  и  он  не  испытывал  потребностей  духовного  общения  с 
кем-либо в целом. Ему было достаточно внимания и общения с Ирен, но 
ответного  отношения,  он  не  был  удостоен.  Ирен  была  холодна  с  ним, 
оставалась - как одна из дорогих его вещей: мебели, безделушек, картин и 
капитала. Женившись, он посадил ее в «золотую клетку», сделав ее своей 
собственностью.  Сомс  является  наиболее  полным  и  ярким  воплощением 
форсайтизма: любовь и красота ему были совершенно непонятны и в силу 
этого  недоступны.  Он  не  понимал,  что  любовь  и  красота  должны  быть 
основаны  на  внутренней  и  внешней  свободе  человека.  Лишь  на  миг  над 
его собственническим миром взяло верх человеческое чувство-страдание 
от  безответной  любви-  когда  его  жена  Ирен  ушла  от  него,  оставив  все 
вещи и драгоценности, подаренные им. Он понял, что и она страдала все 
эти  годы,  живя  с  ним,  но  это  был  всего  лишь  один  короткий  миг  в  его 
проясненном сознании – сострадание к другому человеку.  
Ученый-литературовед  Жантиева  Д.,  исследуя  различные  проблемы 
«Саги»,  пишет:  “В  романе  автор  хотел  раскрыть,  что  значат  для 
Форсайтов  деньги  и  вещи.  Деньги  стали  для  них  светочем  жизни  и 
средством  восприятия  мира.  Автор  находит  наиболее  выразительные 
средства для раскрытия форсайтизма как распространенного социального 
явления” [5]. 
Ирен, жена Сомса,  - глубочайшая драма в доме собственника Сомса 
Форсайта. Голсуорси описывает Ирен, любуясь ее природной красотой, и 

72 
 
передает свое восхищение окружающим. Раскрывая каждого из 
Форсайтов, 
автор на высоком художественном уровне создает
 психологические портреты. 

Достарыңызбен бөлісу:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет