Қаралық ғылыми­практикалық конференция I том



Pdf көрінісі
бет74/98
Дата03.03.2017
өлшемі9,92 Mb.
#6485
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   98

Key Words: 

Turkish Education

, Writing, 

Traditional Writing

, Language 

 

Yazma  kavramı  insan  konuşmanın  günlük  hayatta  şekillerle  dışa  vurmuş  şeklidir. 



İnsanoğlu yaşamının her döneminde duygu düşüncelerini bir şekilde ifade etmeye çalışmışlardır 

 

 

533 



 

ve bazen de bunu yazmayla sağlamışlardır. Günümüze kadar geçen süre zarfında sadece yazıyla 

ilgilenen  insanlar  değil  diğer  bilim  dallarıyla  uğraşan  kişiler  de  duygu,  düşünce  ve  buluşlarını 

yazıyla ifade etmişlerdir. Bu sebepten yazma bizim duygu ve düşüncelerimizi sınırlamadan bizi 

kurtararak  daha  özgün  olmamızı  sağlar.  Yazmanın  dayandığı  temel  esas  ise  insanın  dış 

dünyadaki  izlenimleridir.  İnsan  dışardaki  izlenimlerinin  değişik  yollarla  ortaya  konulmasına 

dayanır.  Yazma  deyince  sadece  belirli  kalıplara  bağlı  kalınmak  bir  sistemin  dışına  çıkamamak 

yoktur normalde. Aslında insan alışılmışın dışına çıkınca özgünleşir, hayal gücünü ortaya koyar, 

akıcı ve hoşlanarak yazar, yazma eyleminden zevk duyar ve gelişimine bir kapı aralar. 

 

İnsan var olduğu andan itibaren duygu ve düşüncelerini birilerine anlatma isteği doğal bir 



eğilimdir.  Küçük  yaşlardan  itibaren  ağlama,  bağırma,  el  kol  hareketleriyle  görünme…  Bu 

istekler, sonradan dil yardımıyla yapılmaya başlar. Bu istekler iki türlü gerçekleşir: Konuşma ve  

yazma. İnsanoğlu varlığını belirlemek için bu iki türden birine başvurma ihtiyacını duyar. 

Bu  türlerden  biri  olan  yazma,  aynı  zamanda  toplumsal  bir  zorunluluğunda  gereğidir.  Bu  

zorunluluk  insanın  toplumun  bir  bireyi  olmasıyla  da  bağlantılıdır.  Geçmişten  günümüze  insan 

kendini  toplumda  sürekli  ifade  etmeye  çalışır  ve    bunun  yollarını  arar.  Bu  da  insan  tabiatının 

belirgin bir özelliğidir. 

Yazma sadece kişisel bir ihtiyaç değil aynı zamanda mesleki bir ihtiyaçtır. Farklı iş sahalarında  

çalışanlar  insanların  da  yazmaya  ihtiyaçları  vardır.  Mesela  bir  bilim  adamı  çalışmasını  yazıya 

dökerek anlatır. Konuşma gibi yazma da bir anlatım biçimidir. Her dil konuşanı kendisini yazılı 

olarak  ifade  edemeyebilir.  Bu  yüzden  öncelikli  olarak  konuşmayı  az  da  olsa  öğrenerek  okula 

gelen  ögrencilere  yazma  becerisi  öğretilmekte  ve  yazılı  anlatım  etkinlikleri  yaptırılmaktadır. 

Öğrencinin  bu  süreçte  iyi,  doğru  ve  kaliteli  yazma  becerisi  ancak  bol  miktarda  uygulama 

yapmasıyla  edinebilinir.  2005  yılı  Türkçe  Öğretim  Programı’nda  yazma  becerisinin 

geliştirilmesiyle  hedeflenen  nokta;  öğrencilerin    aynı  zamanda  duygularını,  düşüncelerini, 

izlenimlerini  dilin  imkanlarından  faydalanarak  anlatmaları,  yazma  becerisini  aynı  zamanda 

kendilerini anlatmakta bir araç olarak kullanmalarıdır. 

Yazmanın  temelinde  bireylerin  konuşma  ve    anlatma  isteklerinin  ortaya  çıkarılma  istekleri 

vardır.  Yazma  eylemi  insanların  sözlü  şekilde  ifade  edemedikleri  yerlerde  sembollerle  bunları 

anlatmasıdır.  Ama  bu  yazma  eylemi  gelişigüzel  olmamalıdır.  Yazma  kurallarına  da  uyulması 

gerekir. Yazmaktaki dikkat edilecek noktalardan biri de duygu düşünce ve arzularımızı yazarken 

yazının kurallarına uyulması ve bu becerinin de geliştirilmesidir. 

Yazma  becerisi  bireylerde  küçük  yaşlarda  oluşur  ve  gelişmeye  devam  eder.  Yazılı  anlatım, 

bireylerin  yaşamında,  dil  eğitim  ve  öğretim  hayatında  çok  değerli  bir  beceridir.  Bu  sebepten 

insan  gerek  anadil  gerekse  yabancı  dil  konusunda  yazılı  anlatımını  geliştirmesi  gerekmektedir. 

Yazılı  anlatımda kişisel bilgilerin en etkili  bir şekilde anlatılması olayı vardır. Yazılı  anlatımda  

dilbilgisi kuralları da anlatımda anlamlı bir bütünlüğün oluşmasına yardımcı olarak bir bütünlük 

sağlar. 


“Yazmak  duyduklarımızı  düşündüklerimizi  tasarladıklarımızı  görüp  yaşadıklarımızı  yazı  ile 

anlatmaktır. Konuşma gibi,başkalarıyla   iletişim   kurmanın, kendimizi anlatmanın bir yoludur.” 

[1,21]  

Yazma  beyinde  yapılandırılmış  bilgilerin  yazıya  dökülmesi  işlemidir.  Bunun  için  öğrencilerin 

dinledikleriyle  okuduklarını  iyi  anlamaları    ve  beyinde  yapılandırmaları  gerekir.  Yazma 

sürecinde  beyinde  yapılandırılmış  bilgilerin  gözden  geçilirmesiyle  başlanmaktadır.  Yazının 

amacı, yöntemi konusu ve sınırları belirlenerek yazılacak bilgiler seçilmektedir. Seçilen bilgiler 

çeşitli zihinsel işlemlerden geçirilerek yazılmaktadır. Bilgilerin doğru olarak yazılması düşünme 

ve zihinsel becerilerin gelişimiyle de  ilişkilidir. [2,21] Dili etkili kullanmanın en iyi yollarından 

biri  yazılı  anlatımdır.  Yazmak  duyguları,  düşünceleri,  tasarıları  yazı  ile  anlatmaktır.  Sözlü 

anlatım  gibi  yazılı  anlatım  da    insanın    kendisini    anlatmasının  bir  yoludur.  Dili    kalıcı  kılan 


 

 

534 



 

yazılı  anlatımın  en  önemli  özelliği,  geniş  kitlelere  ve  gelecek  nesillere  ulaşabilecek  oluşudur. 

[3,73] 

Yazının kalıcı ve aktarıcı oluşu, toplumsal açıdan yazıya  çok önemli üstünlük sağlar. Toplumsal 



yaşamsal,  kültürel  sanatsal  tüm  varlığını  taşıyan  dili,  sözü  kalıcı  kılan  yazıdır.  “Sözün,  takılı 

kaldığı zaman ve uzman engelini en baştan aşmıştır. Var oluşunun nedenide budur: Sözü kalıcı 

ve  aktarılır    kılmak”  [4,67­71]  Yazılı  anlatım,  öğrencinin  gördüklerini,  düşündüklerini, 

duyduklarını,  yaşadıklarını  ve  bildiklerini;  yazım  ve  dilbilgisi  kurallarına  uygun  açık  ve  doğru 

bir biçimde yazılı olarak anlatmasıdır. [5,26] 

“Yazma; duygu, düşünce, istek ve hayallerin yazılı anlatımdır. Buna göre yazılı anlatım, her tür 

olay,  düşünce,  durum  ve  duyguları,  dili  en  güzel  şekilde  kullanarak,  belirli  bir   plan   dahilinde  

başkalarına ve yarınlara ulaştırmaya böylelikle kalıcılığı sağlamaya imkan veren bir araç olarak 

tanımlanabilinir. Bu özelliğinden dolayı  yazı; insanoğlunun en önemli buluşlarından biri olarak 

kabul  edilir.”  [6,61]  Türkçe  öğretiminde  önemli  bir  yere  sahip  olan  yazma  becerisi,  bilgiden 

ziyade  beceri  gerektiren  bir  olaydır.  Bu  becerileri  insan  daha  çok  uygulama  ile  edinir.  Duygu, 

düşünce  ve  isteklerin  açık  ve  anlaşılır  bir  biçimde  yazılabilmesi  farklı  zihinsel  becerilerin 

varlığıyla  ortaya  çıkar.  Öğrenciler  bu  beceriler  sayesinde  düşüncelerini  belirli  bir  sıraya 

koymayı,  düzenleme  yapmayı,  yazının  amacını  belirlemeyi  ve  kuralları  düzgün  bir  şekilde 

uygulamayı  öğrenirler.  Yazma  becerisinin  en  fazla  okuma  becerisiyle  ilişkili  olduğunu 

söyleyebiliriz.  Öğrencilerin  yazma  becerilerini  geliştirmeleri  her  zaman  okumalarına, 

yazmalarına ve sonra bunları incelemelerine bağlıdır.  

Dilbilime  bağlı  olarak  edinilen  yazma  becerisi,  dilin  ifade  edilmesi  olarak  anlaşılabilir.  Son 

dönemlerde  yazma  süreci  artan  bir  biçimde  isteklendirme,  ifade  etme  ve  aynı  zamanda  bilişsel 

gelişim  süreçleriyle  beraber  ilişkilendirilmektedir.  Kapsamlı  bir  yazma  eğitimi,  birçok  amacın 

gerçekleştirilmesine  dönük  çok  güzel  bir  vasıtadır.  Öğrencilerin  yazma  aracılığıyla  kendisini 

ifade  etme  becerisine  sahip  olmaları  onların  dil  ve  bilişsel  gelişimlerine  ilişkin  önemli  katkılar 

sağlamaktadır. [7,186] 

Yazma,  bazı  süreçlerden  meydana  gelir.  Bunlar  bilginin  toplanması,  ifade  edilmesidir.  Ayrıca 

yazma  bir  düşünme  aracıdır.  Yazma  yoluyla  insanlara  kendi  düşüncelerinin  kontrolünü 

sağlamalarında bir yol gösterilmektedir. Bireyler dünyayı ve kendi algıladıklarını yazarak ortaya 

koyarlar. 

Duygu ve düşüncelerini yazılı ifade edecek kişinin aşağıdaki becerilere sahip olması gerekir: 

1.Sözcük düzeyinde: 

a.Amaca uygun sözcüğü seçebilmeli, 

b.Seçilen sözcüğü yerli yerinde kullanabilmeli. 

2.Cümle düzeyinde: 

a.Dilin işleyiş düzenine uygun (anlamlı ve kurallı)cümle kurabilmeli. 

b.Cümlelere değişik amaçlara uygun biçimlere sokabilmeli. 

3.Parağraf düzeyinde: 

a.Cümleler bir düşünceyi iletecek düzene sokarak aralarındaki dil ve düşünce bağlantısını 

kurabilmeli. 

b.Parağrafta,düşünceyi geliştirici düzenlemeler yapabilmeli. 

Yazma sürecini de kapsayan ve bir iletişim birimi olan metin üretme evreleri şöyledir: 

1.Amacın belirlenmesi       2.Söylem tasarımı 

3.Düşünceleri oluşturmak      4.Kavramağlarını kurmak 

5.Dilsel   ğösterileri seçme      6.Metin düzeyinde dilsel kodlamaya geçiş 

7.Yazma seslenme yoluyla [8,23] 

İpşiroğlu’na göre yazma etkinliğinin beş aşaması vardır. Bunlar da şu şekildedir: 



 

 

535 



 

  Ön  Hazırlık  Aşaması:Yazma  çalıştırmalarına  başlangıçta  en  önemli  olan,  yazılan  konu 

yada alana uygun çağrışımların harekete  geçilmesidir. Bunu için beyin fırtınası  yöntemi 

kullanılarak çağrışımlar not alınır. 

  Hazırlık  Aşaması:  Bu  aşamada  beyin  fırtınası  yöntemiyle  biriktirilen  çağrışımlardan 

gereksiz  olanlar  elenir,  eksikler  tamamlanır.  Amaç  belirlenir.  Neler  yazılmak  istendiği, 

eldeki malzemelerin neler olduğu ne şekilde kullanılacağı belirlenir. 

  Tasarım  Hazırlama:  Ön  hazırlık  ve  hazırlık  aşamalarında  toplananlar  dizgisel  bir 

bütünlük  içinde  seçilip  ayıklanarak  sıralamaya  konulur.  Yani  bir  düzenleme  yapılarak 

kurgu oluşturulur. 

  Yazma  Süreci:  Bu  süreçte  çağrışımsal  ve  çözümleyici  düşünme  iç  içe  gelişir.  Kimi 

yazarlar önceden yazdığı tasarıma bağlı kalırken kimileri bundan koparlar. En önemli ve 

en uzun süreçtir. Adeta bir yoğurma ve biçimlendirme aşamasıdır. 

  Öz  Denetim:  Yazma  sürecinin  bitminden  sonra  devreye  giren  bu  aşamada  yazılanlar 

yeniden gözden geçirilerek değerlendirilir. [9,7]   

Yazmanın  bilişsel,duyuşsal  ve  devinişsel  olmak  üzere  üç  boyutu  vardır.  Bunlar 

şöyledir.[10,23­26] 

1.  Bilişsel  Boyut:  Edinilen  bilgilerin,  duyumların,  görülenlerin  ve  okunanların  sıraya 

konarak zihinsel işlemlerden geçirilmesi ve yorumlanmasıdır. 

2.  Duyuşsal Boyut: Anlatımın yalınlığı, akıcılığı, çekiciliği ve yazının okunaklılığıdır. 

3.  Devinişsel  Boyut:  Yazma  araçlarını  kullanma  ve  yazmadaki  kas  hareketlerinin  eş 

güdümüdür. 

Yazma becerisi konuşma becerisine göre daha güçtür. Çünkü yazmada, anlatımda özenli olmak, 

söyleneceklerin  tam  ve  doğru  bildirmek,  yazarken  biçim  ve  düzeninde  düzgün  olmak  gibi 

gereklilikler  vardır.  Demirel’e  göre  de  zaten  dört  temel  beceri  arasından  en  sonuncusu  yazma 

becerisidir.  

Bu  becerinin  oluşmasındaki  süreç  çok  karmaşık  bir  eylemdir.  Günümüzde  özellikle  “Nasıl 

yazıyoruz?”un  cevabını  verebilmek  amacıyla  birçok  çalışma  yapılmaktadır.  yapılmıştır.  Yazma 

sürecini  açıklayacak  bigiler  Flower  ve  Hayes’in  araştırmalarında  kullandıkları  daha  sonra  da 

benzeri  araştırmalarda  sıklıkla  kullanılan  “Sesli  Düşünme  Modelinin”  kullanılmasıyla 

sağlanmıştır. Öğrencilerin kendilerini yazılı şekilde ifade edebilmeleri için aşağıda verilen yazma 

becerisinin temel ögeleri dikkate alındığı taktirde yapılan çalışmaların kalitesi daha da artacaktır. 

 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 


 

 

536 



 

Şekil 1 Yazma Becerilerini Oluşturan Temel Ögeler 

 

 



 

Söz dizimi 

 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

Bu  temel  ögeler  yardımıyla,  yabancılara  Türkçe  öğretimi  alanında,  Türkçe  derslerinde 

öğrencilere  yaptıralacak  olan  yazma  faaliyetleri  ile,  hedefe  uygun  şekilde  yazmak,  gramer 

kurallarına  uymak,  noktalama  işaretlerini  düzgün  şekilde  kullanmak,  kelimeleri  doğru  olarak 

kullanmak, kelimelerin eş ve zıt anlamlarını bulmak, doğru ve anlaşılır söylemler kurmak, belirli 

bir  konudaki  düşüncelerini  sistemli  ve  tutarlı  biçimde  yazmak  gibi  becerilerin  gelişmesine 

yardımcı olacaktır. 

Halk arasında “yazma bir yetenek işidir, herkes yazı yazamaz” gibi bir inanış vardır. Ama yazma 

bir kabiliyet işi değidir. Güzel yazı yazma belki kabiliyet işi olabilir, fakat iyi ve doğru yazmak, 

Türkçeyi kusursuz  kullanmak bütün herkes tarafından  yapılabilecek bir iştir. Bu  yüzden herkes 

iyi ve doğru yazma alışkanlığı kazanabilir. [11,36­26] 

 

Kaynakça 

1 Barın, E.,Yaratıcı Yazma Metot ve Tekniği, 1992. 26s 

2 Özdemir E., Binyazar A.,Yazma Öğretiminde  Yazma sanatı 1998:15.61s 

3 Sever S., Çocuk Edebiyatı Ders Notları, Ankara Üniversitesi 2005:211.86s 

4 Talim Terbiye Kurumu Başkanlığı, Hizmet içi Eğitim Etkinliği Ankara 2005,   21.23s 

5 Erkul M., Gazete Yazıları, 2004:73.27s 

6 Özkök E., Köşe Yazıları, 1982:67­71.7s 

7 Tekışık Ö., Öğretmenlerin Yeterlilik Algıları, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim  Bilimleri 

Fakültesi 1994:26.23s 

8 Aktaş Ş., Edebiyat ve Edebi Metinler Üzerine Yazılar, 1994, 26.157s 

9 Keçik F., Türkçe öğretiminde Yazma Eğitimi, 2001, 23.33s 

10 İpşiroğlu Z., Yaratıcı Yazma Çalışmalarında Yazının işlevi, İstanbul Morpa  

Yayıncılık 

2006:27,  

30.93s  


11 Akyol H., Mektupları, hikâyeleri, romanları, 2006,93.6s 

 

 



Söz dizimi 

Cümlerin yapısı 

sınırları ve 

stilistik seçimler 



İçerik 

İlgi,açıklık,özgü

nlük ve mantık 

Dilbilgisi 

Sözcük türleri ve 

diğer kurallar 

 

Organizasyon 

Başlık,parağraflar

anafikir ve 

yardımcı fikirler 

Yazarın Yazma 

süreci 

Fikirlerin 

edinilmesi 

Sözcüklerin 

Seçimi 

Sözcük bilgisi 



Amaç Yazmanın 

amacını 


belirleme 

Mekanizmalar 

Yazım ve 

noktalamaya 

ilişkin kurallar 



Açık ve 

akıcı olarak 

fikirlerin 

etkileşimi 

 

 

537 



 

СЕКЦИЯ 7 

SESSION 7 

 

Тіл білімі мен аударма ісінің қазіргі бағыттары: тәжірибе және перспективалар 

Current Trends in Linguistics and Translation studies: experience and perspectives 

Dilbilimi ve Çeviribiliminde yeni yaklaşımlar 

Современные тенденции лингвистики и переводческого дела: опыт и перспективы 

 

УДК 81­26 



Абаева М.К. 

 

к.ф.н., доцент, Алматинский университет энергетики и связи, Алматы, Казахстан 

e-mail: madina_abaeva@mail.ru 

 

ПРЕЦЕДЕНТНЫЙ ТЕКСТ В ЯЗЫКЕ 

 

Abstract: The article deals with the phenomenon of precedent in the text of the example of 

phraseological units. 

 

Keywords: precedent text, idiomatic, phraseological unit 

 

При  производстве  речи  говорящий  (слушающий)  включает  в  производимый  текст 



содержащиеся  в  памяти  когниции  –  экстралингвистические  (энциклопедические)  и 

собственно языковые знания, вербализуемые в прецедентных текстах. 

При  любом  производстве  и  восприятии  речи  обязательно  используются  запасы 

памяти  (база  знаний)  говорящего  (пищущего)  и  слушающего  (читающего).  Сведения, 

извлекаемые из имеющихся у говорящего и слушающего запасов памяти, вербализуются в 

том, что называется прецедентными тесктами. 

Прецедентным  текстом,  вслед  за  О.В.  Лисаченко,  мы  определяем  как  некий  текст, 

существующий как таковой в литературной и /или иной действительности и включенный 

как  хранящийся  в  памяти  говорящего  или  пишущего  в  производимый  им  текст. 

Прецедентность 

обусловливает 

двойственность 

знака, 

его 


одновременную 

принадлежность  двум  текстам.  Важнейшим  свойством  прецедентных  текстов  (ПТ)  и 

является  их  способность  хранить  в  свернутом  виде  достаточно  большой  объем 

информации,  глубина  которой  определяется  когнитивной  базой  получателя,  его 

готовностью к ассоциативному восприятию информации. 

Использование ПТ при создании нового текста индивидуален. Это объясняется тем, 

что  в  памяти  каждого  говорящего  (слушающего)  содержится  разное  количество  ПТ  и, 

следовательно,  разное  их  количество  используется  при  производстве  нового  текста. 

Каждый производитель речи по­своему использует ПТ в производимый текст.  

Использование чужой прецедентной речи, по О.В. Лисоченко, выглядит следующим 

образом: 

Таблица 1. Типы узуальной чужой прецедентной речи 



Узуальная чужая прецедентная речь 

Социально, 

профессионально 

ситуативно 

не 

маркированная (реализация 



Профессионально  или 

социально  маркированная  – 

без указания авторства ПТ 

Ситуативно 

определенная 

– 

с 



указанием авторства 

 

 

538 



 

общеизвестных  когниций: 

крылатых 

выражений, 

афоризмов, 

фразеологизмов и т.п.) 

 

Объектом нашего внимания будет являться социально, профессионально ситуативно 



не  маркированная  (реализация  общеизвестных  когниций:  крылатых  выражений, 

афоризмов,  фразеологизмов  и  т.п.)  узуальная  чужая  прецедентная  речь,  а  именно 

использование фразеологизмов в языке в виде прецедентных текстов.  

Последние  годы  отмечается  достаточно  большой  интерес  к  проблемам  языка  и 

культуры.  Возникает  новое  направление  в  лингвистике  –  лингвокультурология. 

Обращение  к  фразеологизмам  в  рамках  лингвокультурологии  не  случайно,  поскольку 

фразеологическая 

система 


языка 

представляет 

собой 

наиболее 



национально­

детерминированное  и  самобытное  явление.  Так,  В.А.Маслова  на  вопрос:  «Почему 

исследуются  именно  фразеологизмы,  метафоры,  символы  и  др.?  –  отвечает,  что  дело  в 

том, что они – ценнейший источник сведений о культуре и менталитете народа, в них как 

бы  законсервированы  мифы,  легенды,  обычаи»  [1,  с.4].  При  рассмотрении  фразеологии 

она выдвигает три гипотезы: 

1.  Большинство  фразеологизмов  имеют  «следы»  национальной  культуры,  которые 

должны быть выявлены. 

Культурная  информация  хранится  во  внутренней  форме  ФЕ,  которая,  являясь 

образным  представлением  о  мире,  придает  фразеологизму  культурно­национальный 

колорит. 

Главное  при  выявлении  культурно­национальной  специфики  –  вскрыть  культурно­

национальную коннотацию [1, с.82].  

Об этом также свидетельствует высказывание В.Н.Телии: «Фразеологический состав 

языка  –  это  зеркало,  в  котором  лингвокультурная  общность  идентифицирует  свое 

национальное  самосознание»  [2,  с.91].  С  этим  нельзя  не  согласиться:  фразеологический 

пласт языка действительно отображает культурную специфику языка. 

Затрагивая  вопросы  культуры  и  языка,  нельзя  не  сказать  об  одном  из  наиболее 

перспективных  междисциплинарных  подходов,  которым  является  синергетика,  «под 

которой понимается и совместная деятельность, общая энергия по созданию чего­либо, и 

один из подходов исследования источников энергии предметов, явлений, действий. 

Понятие  «синергетика»  Н.Ф.  Алефиренко  использует  применительно  к  образным 

словам (метафорам, метонимии и дискурсивной идиоматике) [3]. 

Энергонесущими  являются  и  культурно  нагруженные  единицы  языка,  имеющие 

ценностно­смысловое  содержание,  представленные  в  сознании  носителя  в  виде 

сложнейшей  амальгамы  объектов  культуры,  сознания  и  языка.  Воплощенная  в  них 

духовная  сила,  творческая  энергия  народа  –  носителя  языка  делает  их  знаками 

определенной  лингвокультуры.  Содержание    лингвокультурологических  феноменов 

пронизано  «духом  народа»,  национально­специфическим  способом  освоения  мира»  [3, 

с.31].  


В  настоящее  время  разрабатываются  принципы  когнитивно­культурологического 

исследования  идиом.  В  этом  русле  выполнен  коллективный  труд  «Фразеология  в 

контексте культуры». Для исследователей характерен новый взгляд на фразеологизмы, во­

первых, как на языковой знак, передающий информацию; во­вторых, на знак, хранящий и 

воспроизводящий культурные установки народа, знак, вся семантика которого предстает в 

проблесках культуры. 



 

 

539 



 

Так, М.Л. Ковшова пишет следующее: «Значение идиомы может быть представлено 

как  информационный  текст,  различные  смыслы  которого  проходят  «сквозь  фильтр 

ментальности» говорящего и слушающего, интерпретируются в пространстве социального 

и культурного знания, активизируемого субъектом речи в момент общения» [4, с.166]. 

На примере антропоморфных фразеологизмов без царя в голове, царь в голове у кого 

–  устар.,  ум,  разум;  мысли,  соображения;  с  царем  в  голове  -  устар.,  ум,  разум;  мысли, 

соображения;  олух  царя  небесного  –  прост.,  очень  глупый  человек;  тупица,  дурак, 

болван;рассмотрим 

 

использование 



фразеологизмов 

в 

узуальной 



чужой 

речи.Фразеологизм  без  царя  в  голове    –  очень  глуп,  недалек;  образ  фразеологизма 

восходит к мифологическому представлению об окультуренном пространстве, а именно к 

анимистическому,  одушевляющему  все  неживое.  Образ  фразеологизма  также  связан  с 

архитипическим  представлением  о  «верхе»,  переосмысленном  как  «главный,  правитель, 

руководитель». 

Компонент  фразеологизма  царь  соотносится  с  социально­иерархическим  кодом 

культуры,  компонент  голова  –  с  соматическим  ,  т.е.  телесным,  кодом,  а  в  сочетании  с 

предлогом  «в»    –    с  пространственным  кодом  культуры;  при  этом  голова  символизирует 

внутреннее 

пространство 

человека, 

в 

котором 


осуществляется 

мыслительная 

деятельность. 

Образ  фразеологизма  создается  антропной  метафорой  ,  уподобляющей  ум  как 

интеллектуальный  «верх»  царю  как  верховному  правителю,  наличие  которого 

символизирует высшую, абсолютную власть в государстве. О главной руководящей роли 

ума  для  человека  см.  в  фольклоре:  Ум  над  телом  воспаряет;  Ум  под  небеса  уходити  до 

Бога  доходит;  Голова  приросла,  а  уму  воля  дана;  Ум  сам  по  себе  ,  голова  сама  по  себе; 

Свой ум – царь в голове; У каждого свой царь в голове; Нету царя – нету ума; Голова без 

ума, что фонарь без свечи; Нет в голове, нет и в мошне. 

Отсутствие  ума  уподобляется  пустоте  в  голове,  что  противоречит  представлению  о 

наличии  у  человека  ума.  См.  отображение  данного  представления  во  фразеологизме 

пустая  голова,  голова  два  уха,  голова  без  мозгов,  голова  с  затылком,  чурка  с  глазами, 

пенек с ушами и др.; см. также в фольклоре: Голова как лукошко, а мозгу ни крошки. 

Фразеологизм в целом выступает в роли эталона, т.е. меры, глупости, неспособности 

человека отвечать за свои действия [4, с.35]. 

В  Словаре­тезаурусе  современной  идиоматики,  в  котором  идиомы  распределяются 

по  смысловым  категориям,  фразеологизм  без  царя  в  голове  отнесен  к  тематике 

«Легкомысленное, несерьезное поведение». 

Приведем пример использования данного фразеологизма в Ф.М. Достоевским. 

1)  Хоть  и  действительно  он  имел  и  практику,  и  опыт  в  житейских  делах,  и 

некоторые,  очень  замечательные  способности,  но  он  любил  выставлять  себя  более 

исполнителем чужой идеи, чем с своим царем в голове, человеком и без лести преданным, 

и – куда нейдет век? – даже русским и сердечным (Идиот). 

2) Эркель был такой «дурачок», у которого только главного толку не было в голове, 

царя в голове; но маленького подчиненного толку у него было довольно, даже до хитрости  

(Бесы). 

Выше  было  сказано,  что  каждый  производитель  речи  по­своему  использует  ПТ  в 

производимый  текст.  Данные  примеры  более  образно  и  ярко  говорят  о  неспособности 

самостоятельно думать, решать. 

Таким  образом,  можно  прийти  к  следующему  заключению:  вовлечение 

фразеологизмов  в  производимый  текст  создает  эффект  образности  и  подчеркивает 

выигрышное использование в свете того, что фразеологизм – это культурно­насыщенный 


 

 

540 



 

свернутый  текст,  который  не  надо  заново  создавать,  а  можно  использовать  его  уже  в 

готовом виде.  

 



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   98




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет