А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
436
Sabiilik, dinlerin ilk tipidir ve Hz.Adem ile birlikte ortaya çıkmıştır. Sabiiliğin Kutsal Kitabı
Ginza'da; Adem için bir evlilik düzenlendiği, onun eğitildiği ve kendisine bir kadın
bahşedildiği ve ailesinin çoğaltıldığı yeralmaktadır.
Sabiilik’te bir din kurucusu, bir peygamber sözkonusu edilmemektedir. Sabiîler'e
göre Sabiilik «Işık Elçisi»nce ilk insana öğretilmiş ve ondan sonra nesilden nesile aktarılarak
günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak Hz. Yahya, Sabiilikte önemli bir şahsiyet olarak kabul
edilmekte; «doğruluğun peygamberi» ve «ilâhî elçi» olarak tanımlanmaktadır. Sabiîler;
Yahyayı, ilâhî mesajı kendilerine getiren bir «elçi», bazı ibadetleri uygulayan ve öğreten bir
rehber, bir öğretmen ve «kötü güçleri» yenebilmek gayesiyle «ışık yolu'nu izleyenlere kutsal
metinleri tebliğ eden bir tebliğci olarak kabul etmektedir.
Sabiîler'in en önemli kutsal kitapları Ginza'dır. Ginza; Ginza Rabba (Büyük Hazine)
veya Sidra Rabba (Büyük Kitap) gibi adlarla adlandırılmaktadır. Ginza, Sağ Ginza (Ginza
Ymına) ve Sol Ginza (Ginza Smala) gibi iki ana kısma ayrılmaktadır. Sağ Ginza; Ginza'nın
büyük bir kısmını oluşturmakta; mitolojik ve kozmolojik konuları içermektedir. Sol Ginza
ise; ruh, ruhun kurtuluşu ve «öbür dünya’’ ile ilgili konulan ihtiva etmektedir. Bu kısma,
«Ruhlar Kitabı» da denilmekedir. İlahiler şeklinde olan bu kısım, ölüler için düzenlenen
törenlerde okunmaktadır [6].
Sabiilerin diğer önemli bir kitabı da «Yahyanın Öğretileri’’dir (Draşia d Yahya). Bu
kitap, 37 kısımdan oluşmaktadır. Bu kitapda genel olarak, çeşitli konulardaki mitooljik
tasavvurlar ele alınmaktadır. Sabiîler'in temel kutsal kitaplarından biri de Qolasta'dır.
«Koleksiyon» ve «övgü» anlamına gelen Qolasta; günlük bir ibadet kitabı özelliğindedir;
çeşitli dualar ve İlahiler, (boy abdesti) vaftiz ve ölülerle ilgili törenler hakkındadır.
Sabiîler, geniş bir dinî literatüre sahiptir. Bu literatürün dili, Sabiîleri'in dili sayılan
Mandence'dir. Günlük konuşmaları Arapça olan Sabiîler, Mandence'yi sadece ibadet dili
olarak kullanmaktadırlar. İbadetlerde kullanılan Mandence'nin manâsını bilen ve anlayan
çok azdır. Rahiplerden sadece bazısı ibadetlerde kullanılan Mandence'yi anlayabilmektedir.
Sabiiler, deri üzerine yazmak yasak olduğundan, kutsal metinlerini genellikle papirüsten
veya metalden levhalara yazmışlardır. Kutsal metinleri yazma işi rahiplere tahsis edilmiştir.
Yazmada kullanılan mürekkep özel olarak hazırlanmakta ve kullanmadan önce kutsanmak-
tadır. Sıradan Sabiilere kutsal metinlerin okuyup yazılması öğretilmemektedir.
Sabiîlik'te, bütün varlıkları vareden bir «Yüce Varlık» inancı vardır. Bu «Yüce
Varlık», Sabiîlik öğretisinin temelini oluşturmaktadır. Bu temel öğreti, «hayat» inancıdır.
Sabiî literatüründe «Hayat»ın ne olduğunu net olarak ortaya koymanın zor olduğu
belirtilmektedir. Buna sebep, bu konuyla ilgili ifadelerin şifreler şeklinde olması
gösterilmektedir. 'Sabiiliğin kutsal kitabı Ginza'da, «Hayat'ın ne olduğu şu şekilde
belirtilmektedir: «Bütün işlerin ötesinde olan kudretli, bilinmez Yüce Hayat'ın gücü ve
ismiyle». Bu cümlede, aynı zamanda Yüce Varlığın niteliği, herşeyin ötesinde ve bilinemez
olduğu açıklanmaktadır. «Hayat» inancı Sabiiliğin özünü oluşturmaktadır. Bundan dolayı,
yukarıdaki cümlede görüldüğü gibi, Sabiiliğin kutsal metinleri, «Yüce Hayat ismiyle»
ifadesiyle başlamakta ve metin içerisinde de bu. ifadeye çok şık rastlanmaktadır. Hatta dua
mahiyetinde olan kutsal metinler, «Hayat en üstündür,, en Yücedir’’ sözleriyle son
bulmaktadır.
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
437
Sabii dualizmindeki ikinci güç, «Karanlık Kralı «dır. Bu güce, ‘’malka dhşuka»
denilmektedir. Bu «güç», Işık Kralı'na karşı bîr savaş içindedir. Şeytanlar, devler, kötü
ruhlar, vampirler, canavarlar, erkek ve dişi bütün kötü varlıklar; «Karanlık Kralı»nın
oluşturduğu dünyanın varlıklarıdır ve dünya üzerinde yerlerini almaktadırlar.
Işık Kralı'na dahil olan «güçler»le, «Karanlık Kralı'na dahil olan güçler arasında bir
mücadele vardır. Bu güçler, birbirini yok etmemekte, birbirine ihtiyaç duymakta; «dünyanın
sonundaki genel hesapta» bu güçlerin hesabı görülmekte ve Işık Kralı, bütün güçleri yok
etmekte; herşey yeniden ve temiz bir oluşuma kavuşmaktadır.
Sabiîlik'te, dünyanın yaratılışı ile ilgili inanış önemli bir yer tutmakladır.. Bu inanışa
göre iki âlem vardır. Bu âlemden biri, «Karanlık Alem’dir. Karanlık Alem, tamamiyle, kara
sularla kaplı, kötülük ve karanlığın potansiyel bir güç olarak varolduğu bir âlemdir. Bu
âlemdeki güçler, «Karanlık Alem’’in dışında bulunan, hayat ve verimlilik ilkelerine sahip
olan «Işık Alemi'ne karşı ilgi duymakta ve «Işık İlkeleri»ni ele geçirebilmenin yollarını
aramaktadır. Bu güçlerin isteklerini bilen Yüce Varlık (Işık Kralı), onların planlarını
öğrenmek için, Işık Elçisi'ni (Manda d Hiia veya Hibil) Karanlık Alemine göndermektedir.
Işık Alemi'nde varolan varlıklarda hayat ve verimlilik ilkeleri sebebiyle devamlı bir
hareketlilik ve canlılık bulunmaktadır. Bu âlemdeki varlıklar, yeraltı âleminin karanlık ve
kötülüğünden uzak, yüce Işık Kralı'nın etrafında, iyilik, güzellik ve nur içerisinde varlıklarını
sürdürmektedir. Işık Alemi'nin varlıkları, kendi âlemleri dışında olan Karanlık Alemi'ni ve
oradaki varlıkları merak etmişlerdir. Onların bu arzusu, Karanlık Alemi için bir dönüm
noktası olmuştur, Işık varlıklarının «Karanlık» ile ilk temasları maddî âlem, yeryüzü ve
insanın yaratılış sürecini başlatmaktadır. Bu süreç, «İkinci Hayat», «Üçüncü Hayat» ve
«Dördüncü Hayat» şeklinde üç safhaya ayrılmaktadır. Bu safhanın sonuncusu olan
«Dördüncü Hayat», Ptahil diye isimlendirilmektedir. Ptahil, dünyanın yaratıcısıdır. Ancak
sadece kara sudan yaratmayı başaramamış; Işık Alemi'nden aldığı hayat nurunu kullanarak
kara suyu katılaştırmayı, yani onun bir kısmına hayat vermeyi başarmıştır. Bu safhanın
başlangıcı olan ve «Yüce Tanrı'« ile birleştiren «İlk Hayat» (Birinci Hayat) ise hiçbir
kötülüğün ulaşamadığı, saf, temiz ve yüce «Işık Alemi»dir. ,
Sabiiliğin kutsal kitabı Ginza'da «Ptahil dünyayı yarattıktan sonra Adem'i kendi
suretinde, Havva'yı ise Adem'in suretinde yarattı» şeklinde ifade bulunmaktadır. Yine
Ginza'da Havva'nın Adem'e eş olarak verilmesi, evlenmeleri, çocuklar ve onlardan
insanlığın çoğalması anlatılmaktadır [7].
Sabiilerde insan; ceset (pagria), ruh (nişımta) ve nefes veya candan (ruha)
oluşmaktadır. Can veya nefes, ruh ile hayat kazanan bedenin her türlü arzu ve ihtiraslarını
ifade etmekte, bayağı niteliklere sahip olmaktadır. Sabiiler ruhun, bedenden ve yeryüzünden
ayrıldıktan sonra, Abatur'un terazisi'nde tartıldığına, günahlarından arındıktan sonra can ile
birleştiğine ve beraberce «Işık Alemindeki makamına gideceğine inanmaktadır. Sabiilerin
inancına göre ruhun yeryüzüne indirilmesi ve bir bedene sokulması, yeryüzüne hakim olan
karanlığa ve kötülüğe son vermek içindir. Tanrı'nın takdiri olarak algılanan bu durum kutsal
kitap Ginza'da yer almıştır. Sabiîlik'te inanılan ve güvenilen bilgi Tanrı'nın (Işık Varlığı)
bilgisidir. Bu bilgi de ancak Tanrı'nın bildirdiği kadar bilinen bilgidir. Bu bilgi, Sabiî
metinlerinde, «kurtarıcı gerçek» (kuşta) olarak adlandırılmaktadır.
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
438
Sabiîlerin inancına göre ruh, maddî âleme yalnız gelmekte ve şaşkın vaziyette
durmaktdaır. Bu durumda o kötü ve karanlık güçler tarafından kuşatılmakta, kendi benliğini
unutup yanlışlar yapmaktadır. Yanlışa ve yaratılışa aykırı hale düşmemek için Tanrı, ona
yardım etmek ve doğru yolda yürümesini ve «Işık Alemi»ne yükselmesini sağlamak İçin
«Işık elçisi»ni görevlendirmektedir. Işık Elçisi (İlahi Elçi) sahip olduğu «kutsal bilgi»
sayesinde kötü güçler karşısında başarı sağlamaktadır. Onun kötü güçlere karşı savaşırken
kullanacağı maddî silahları da vardır. Bu silahlar arasında; zeytin ve menekşe dalından
yapılarak başa giyilen küçük bir taç da bulunmaktadır. Kötü güçlere karşı silah olarak
kullanılan bu şeyler, Sabiîlerin günlük ibadetlerinde de kullanılmaktadır.
Sabiîlik'te gerçek anlamda bir «peygamberlik inancı» bulunup bulunmadığı tartışılan
bir konudur. Bu, «peygamberlik»e bakıştan ve yüklenilen nitelikten kaynaklanmaktadır.
Buna rağmen Sabiiler, Hz. Yahya»yı kendi peygamberleri olarak açıklamaktadırlar. Ancak
Hz. Yahya'yı dinlerini getiren ve Sabiiliği tebliğ eden bir peygamber olarak
görmemektedirler. Çünkü onlar, Sabiiliğin «Işık Tanrısı» tarafından insanlara bildirildiğini
ve dinlerin ilk örneği olduğunu kabul etmektedirler. Onlar, peygamberi, Sabii inanç ve
ibadetlerini yerine getirme konusunun büyük önderi olarak kabul etmektedirler. Bu
önderlerin, Işık Kralı tarafından Sabiiliğin örnek temsicileri olmak ve Sabiiliği ruhlara
öğretmek için gönderildiğine, mucizevi bir surette doğduklarına ve yetiştirildiklerine
inanılmaktadır.
Sabiiliğin dini edebiyatında peygamber «ınbiha» terimi ile gösterilmekte ve onunla
da Hz. Yahya kastedilmektedir. Ancak Yahya'nın yeni bir öğreti getirdiğini ve bu uğurda
mücadele ettiğini kabul etmemektedirler. Hz. ibrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muham-
med Sabiîlerce olumsuz olarak değerlendirilen şahsiyetlerdir. Bunlarla ilgili menfi kanaatlar
vardır ve onları, ‘’kötülük peygamberi», «yalancı», «katliam çocuğu» gibi sıfatlarla
anmaktadırlar.
Sabitlikte ölüm; bir yok oluş değil, yeni bir hayatın başlangıcı; ruhun beden
hapishanesinden kurtulup «Işık Alemi»ne yükselmesi yolunun ilk adımıdır. Ruh bedenden
ayrılınca beden, cansız bir hale gelmektedir. Bedenden ayrılan ruh ise; dünyada «ilahi
mesaj»â uygun yaşamış, kötü şeylerden yüz çevirmişsede, «yükseliş yolculuğu'’na
başlamaktadır. Dünyada hayır isteklerinin eseri bir durum yaşamış olan ruh, «kapkara
elbiseler giymiş» olarak bedeni terketmektedlr.
Sabiîlikte; dünya hayatının sonunda «Kıyamet Hayatı’’nın başlayacağı kabul
edilmektedir. Kıyametten önce hava zehirlenecek ve bu zehirlenmeyle bütün canlılar yok
olacaklardır. Bunları yeryüzü ve gezegenler takip edecektir. Kıyametten sonra genel bir
hesap dönemi başlayacaktır. Bu hesap, genelde, günahkar ve kötü ruhlar için olacaktır. İyi
ruhlar, daha önce, «Abatur terazisinde yapılan hesabı başarıyla verdikleri için, gidecekleri
yere, «Işık Alemi»ne ulaşmış ve orada yerleşmişlerdir. Kıyamet sırasında yeryüzünde
bulunan iyi ruhlar da, öncekiler gibi, hızla Abatur terazisinden geçip Işık Alemine
yükseleceklerdir. Kıyametle, beraber yeryüzünden kurtarılan günahkar ruhlar ile daha önce
dünyadan ayrılarak. işkence gören ruhlar, hesap verdikten sonra, cehennem olarak
nitelendirilecek «Suf Denizi’’ne atılacak ve orada cezalarını çekeceklerdir. Bu denizde
günahları oranında kalan ruhlar, günahlarından arınmış olarak, buradan çıkacak ve Işık
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
439
Elçisi Hibil Ziva tarafından «vaftiz» (takdis) edileceklerdir. Temizlenen ruhlar, sırayla «Işık
Alemi’’ne alınacaklardır [8].
Sabiîlikte insanı kurtuluşa götürecek yol, «İlâhî Bilgiyi elde etmektir. Bu bilgiyi elde
etmek için gayret göstermek gerekmektedir. «İlâhî Bilgi’’yi elde edebilmesi için ruhun,
öncelikle kendisine uygun bir ortam hazırlaması lazımdır. Uygun ortam da, bazı ibadetlerin
yerine getirilmesiyle, dini emir ve yasaklara uyulmasıyla oluşmaktadır. Kişinin kurtuluşu
için ibadetler ilk basamaktır. Sabiilerin inancına göre ibadetsiz,, «ilâhî Bilgiye ulaşmak ve
bayağı âlemden kurtulmak imkansızdır. Bu ibadetler de Vaftiz (abdest), Ayin ve Yemekler,
Oruç, Dua (namaz), Kurban gibi uygulamalardır.
Sabiilikte vaftiz, yapılış şekline ve zamanına göre üç çeşittir. Bu vaftizler masbuta,
rişama ve tamaşa olarak isimlendirilmektedir. «Tam vaftiz» olarak adlandırılan masbuta, en
önemli vaftizdir ve her Sabii’nin, bu vaftizi, en az haftada bir gün yapması gerekmektedir.
Haftanın bu günü de Pazar'dır. Pazar günü dışında evlilikte, doğumda, dinî gün ve
bayramlarda, ölüye dokunmada, ciddi hastalıkta ve yolculaktan dönüşte masbuta (tam
vaftiz) vaftizi yapılmaktadır. Yalan söylemek,; kavga etmek ve küfretmek gibi günah
sayılan fiillerden sonra da bu vaftizin yapılması gerekmektedir. Tam vaftiz rahip
gözetiminde), yapılmaktadır. Kadın ve erkeklerden oluşan cemaatte rahip, önce erkekleri,
sonra da kadınları vaftiz etmektedir. Vaftiz sırasında hem vaftizi yaptıran hem de vaftiz
olanlar beyaz tören elbisesi giymek zorundadır. Bu elbiseye «rasta» adı verilmektedir.
Kadınlar, erkeklerden farklıı olarak, «rasta'ları (beyaz elbiseler) üzerine siyah çarşaf
giymektedir [9].
Sabiîlikte vaftiz, «Hayat Suları’’na girip çıkmaktan ibarettir. Su ve suya girmek
Sabiîlikte, inancın ve ibadetin temelidir. Bundan dolayı Sabiî, tarih boyunca hep ırmak
kenarlarında yaşamaya gayret etmişlerdir.
Sabiîlikte vaftiz, iki görev ifa etmektedir. Bunlardan birisi, manevi, kirden ve
pislikten, yani günahlardan temizlenmektir. Diğeri, Yüce varlığın (Işık Kralı) dünyadaki
temsilcisi olan «Hayat Suyu» İla kanı Yüce Hayat'ın (Tanrı) bir parçası haline gelmektir.
Sabiilikteki ikinci vaftize, «rişama» adı verilmektedir. Bu vaftizde rahibe ihtiyaç
yoktur. Her Sabii bunu kendisi yapabilmektedir. Bu vaftiz, her gün, gün doğmasından ve
dinî törenden önce yapılmaktadır. Bu vaftizde okunan dualar vardır. Her Sabiî'ye bu dualar
çocuk yaştayken öğretilmektedir. Rişama vaftizi İslam'daki abdestle benzerlik
göstermektedir. Bu vaftizi yapacak, bir Sabiî, nehre girmeden önce ellerini, sonra üç defa
yüzünü yıkamaktadır. Daha sonra eline su alarak alnını soldan sağa doğru olmak üzere
meshetmektedir. Bundan sonra iki parmağını nehre sokarak üçer defa kulaklarını yıkamakta
ve avucuna su alarak üç defa burnunu temizlemektedir. Bunları yaptıktan sonra avucuna
aldığı su ile üç defa ağzını çalkalanmaktadır. Üçer defa dizlerini ve bacaklarını
yıkamaktadır. Son olarak önce sağ ayağını iki defa, sonra sol ayağını bir defa suya sokarak
vaftizini tamamlamaktadır. Bu vaftiz sırasında çeşitli dualar okunmaktadır. Günlük olarak
yapılan «rîşana vaftizi» olan her Sabiî, o gün, kötülüklere karşı korunduğuna inanmaktadır..
Sabiilikte üçüncü çeşit vaftize, «tamaşa» denilmektedir. Bu da rahipsiz ve nehre üç kez
dalmakla yapılmaktadır. Bu kirlenen her Sabîînin yapması gereken vaftizdir. Kadın,
doğumdan ve âdetten sonra bu vaftizi almaktadır. Ölüye dokunmak, cinsî münasebette bu
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
440
lunmak, rüyada boşalmak nehre üç defa girip çıkmak şeklinde vaftiz olmayı
gerektirmektedir. Üç defa nehre girip çıkan Sabiî, sonra, eliyle başına üç kez su atmakta ve
bu hareketleri yaparken dua okumaktadır.
Sabiilikte «namaz», duadana ibarettir. Dua, Sabiîlerin bütün hayatını kuşatmaktadır.
Vaftizlerde ve ayinlerin her anında dualar yer almaktadır. İbadetin her çeşidinde dua vardır.
Sabiîlerin duası, Yüce Tanrı Malka d Nhura ile O'nun emrindeki Işık Elçisi Manda Hiia'yâ
gibi ışık varlıklara yöneliktir. Işık varlıklar ve ata ruhları dışındaki varlıklara dua etmek
yasaktır. Sabii duaları, «Yüce Hayat'ın İsmiyle’’ ifadeleriyle başlamakta ve «Hayat
Yücedir», «Hayat en üstündür» ifadeleriyle sona ermektedir.
Günümüzdeki Sabiilikte dua, ayrı bir ibadet tarzı değil, diğer ibâdetlerin ayrılmaz bir
parçası gibidir. Ancak kutsal metinlerinde dua, şekli bir ibadet tarzı hükmündedir. Çünkü,
Sabiîler, düzenli olarak, günlük duaya (namaza) davet edilmekte, günde 5 vakit dua etmeleri
istenmektedir. Bunun yanında günün 7 saatinde ve gecenin üç vaktinde gözlerin Tanrıya
yönelmesi, dudakların O'na hamd etmesi de istenmektedir.
Sabiîler, diğer ibadetlerde olduğu gibi, dualarında/namazlarında da Küzey'e
yönelmektedir. Işık Kralı'nın mekanının kuzey olduğuna inanılmaktadır. Bundan dolayı
kıble, kuzey gibi algılanmaktadır.
Sabiilerde kurban, âyin ve tören yemeklerinin bîr parçasıdır. Kurban geleneğinin Işık
Elçisi Hibil Ziva (veya Manda Hiia) tarafından emredildiğine ve ilk defa O'nun tarafından
uygulandığına inanılmaktadır. Kurban canlıdır. Koç ve güvercin kesilerek kurban ibadeti
yerine getirilmektedir. Kesilecek kurban hayvanını kulağına, Yüce Tanrı'nın adı, kurbanın
fazileti, etinin temizliği ve sıhhat kaynağı olduğu söylenmektedir.
Sabiilerde kurban, bir rahip veya rahip yardımcısı vasıtasiyle yerine getirilmektedir.
Kurban töreninde 5 hususa dikkat edilmektedir. Bunlar şöyledir: Kurbanda demir bıçak
kullanılması, hayvan boğazlanırken rahibin elinde 15 cm uzunluğunda bir sopa tutması,
Kurban töreni öncesinde rahibin bıçak ve sopa ile yıkanması, kesim sırasında rahibin
yönünü Kuzey'e çevirmesi, Rahibin kesim sonrası elindeki sopayı nehire atması.
Kurban edilen hayvanın temizliğine inanılmaktadır. Bundan dolayı, vaftiz olup
temizlenmeyen kimsenin kurbana dokunmasına izin verilmemektedir.
Sabiilikte oruç önemli bir yer tutmaktadır. Oruç, günah ve kötülüklerden uzak
durmak şeklinde değerlendirilmektedir. Sabii kutsal kitabı Ginza'da inananlar, günah, kötü
fiil ve davranışlardan kaçınmakla oruç tutmaya çağrılmaktadır.
Günümüzde Sabiiler, Kutsal Kitaplarında yeralmamasına rağmen, yılın bazı
günlerinde et yememek suretiyle «oruç» tutmaktadırlar.
Sabiilerin dinî bayramları da vardır. Bu bayramların arasında önemli bayram, Panja
veya Parvania'dır. Bu bayram, Şumbülta ayının sonu ile Qam Qaina ayının başlangıcı
arasında yer alan 5 ara günde kutlanmaktadır. Bu 5 gün, yılın uğursuz günlerindendir. Bu
günler boyunca yapılan duaların ve yapılacak ibadetlerin kesinlikle kabul edileceğine
inanılmaktadır. Bu bayramda Sabiî, tören elbisesi giymektedir.
Sabiîlerin kutladığı diğer bir bayram, Dihba Rabba Bayramı'dır. Bu bayram, yılın ilk
ayı olan Qam Daula ayının başlangıcında yapılan yeni yıl bayramıdır. Sabiîler bu bayrama,
Nevruz Rabba da demektedir. Bu bayram arefesinde Sabiîler, vaftiz olmakta, dışarıdaki
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №1, 2010
Asalıoğlu A. Kutsal kitablarda sabiilik anlayışı
441
işlerini yapmakta ve bayramda kullanılacak et için hayvan kesmektedirler. Çünkü bayram
günü hayvan kesmek yasaktır.
Sabiîlerin kutladığı diğer bir bayram, Dihba Hnina'dır. Bu bayram, Taura'nın 18.
Günü başlamakta ve üç gün devam etmektedir. Bu bayram için vaftiz ve özel tören
yemekleri hazırlanmaktadır.
Danja'dan 90 gün sonra Dihba Daimana Bayramı kutlanmaktadır. Bu bayram, ilk
insan Adem'in Işık Elçisi, tarafından vaftiz edilişi hatırasına yapılmaktadır. Bu bayramda
vaftiz olmaya büyük önem verilmektedir.
Sabiilikte rahip ve rahibe ayrımı yoktur. Kutsal metinlerde rahibelere de
rastlanmaktadır. Ancak günümüz Sabiilerinde rahibelere rastlanmamakta, din görevlisi
sadece rahiplerden ibaret kalmaktadır. Rahipler de, dört gruptur. Bunlar; rahip yardımcısı
(aşganda), rahip (tarmida), başrahip (ganzibra) ve lideri (rişama)'dır.
Sabii cemaatine dahil olan herkes, iki isme sahiptir. Bu isimlerin birisi gizli ismi
(astrolojik ismi), diğeri de dünyevî ismidir. Bir Sabiînin gizli ismi (mâlvaşa), onun dinî âyin
ve törenlerdeki ismidir. Atalarına dua ve niyaz onların gizli ismiyle yapılmaktadır. Sabiiliğe
dahil olan her kişi, gizlilik ilkesine uymak zorundadır. Sabiiliğe giriş töreni yoktur. Sabiî bir
aileden dünyaya gelen her çocuk, cemaatin otomatik olarak üyesi kabul edilmektedir.
Dışarıdan kimsenin Sabiî olması, kutsal kitaplarında yasak olmamasına rağmen, mümkün
değildir.
Sabiilikte yemeyle ve içmeyle ilgili kurallar vardır. Kişiyi sarhoş eden alkollü
içkilerin içilmesi; kendiliğinden ölen veya başka bir hayvan tarafından öldürülen
hayvanların etinin yenilmesi, dinî kurallara, göre kesilmeyen ve Sabiî olmayan birisi
tarafından kesilen hayvanın etinin yenilmesi yasaktır.
Görüldüğü üzere Sabiilik dininde diğer milli dinlerde olduğu gibi ibadet ve itikada ait
çok farklı inanç şekilleri olmakla birlikte zamanla asıllarını kaybettiğinden günümüz
insanına ciddi bir şey verecek ve onu ikna edecek durumda değildir. Çünkü ondan sonra
daha mükemmel ve insanları her yönden ikna edebilecek dinler ortaya çıkmıştır.
KAYNAKLAR
1-
İ. Cerrahoğlu, ‘’Kur’an-I Kerim ve Sabiiler’’, AÜİFD, Ankara, 1962.
2-
Ş. Gündüz, Son Gnostikler Sabiiler, Ankara, 1995.
3-
R. Kaya, Kur’an- Kerim’e gore Ehli Kitap ve İslam, Ankara, 1994.
4-
Ş. Kuzgun, İslam Kaynaklarına gore Hz. İbrahim ve Haniflik, Ankara,1985.
5-
E. Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, 1983.
6-
G. Tümer, Biruni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Ankara, 1975.
7-
G. Tümer. Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, 1997.
8-
E. M. H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Sadeleştirilmiş baskı, İstanbul.
9-
İbni Meymun, Delaleti Haırın, Giriş ve notlarla haz. Hüseyin Atay, AÜİFY., Ankara, 1974.
Достарыңызбен бөлісу: |