Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет28/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   102

1. Vaka 

Postmodernizmde kurmaca dünya yaratılırken klasik vaka tiplerinin aksine daha karışık olan iç içe 

girmiş  vaka  kullanılarak,  bir  üst  kurmaca  oluşturulmaktadır.  Gerçeklik  duygusundan  ziyade  kurmaca 

duygusunu  yansıtmanın amaçlandığı bu teknikte anlatıların anlatım teknikleri ve  kurmaca (metafiction) 

önem kazanmıştır. 

Aytmatov  eseri  dokuz  bölümde  kurgulamasına  karşın  eser  birbiri  içine  geçmiş  dört  ayrı  ana 

bölümden veya vaka zincirinden meydana gelmektedir diyebiliriz. Bu bölümler: 1. Jaabars’ın anlatıldığı 

kısımlar,  2.  Arsen  Samançin’in  başından  geçenlerin  anlatıldığı  kısımlar,  3.  Ebedî  Gelin  efsanesinin 

anlatıldığı kısımlar, 4. Eserin sonunda yer alan “Epilog” bölümüdür.  

 

Yukarıdaki  tabloda  da  görüldüğü  gibi  eser  helezonik  bir  vakaya  sahiptir.  Eserde  ana  olay  Arsen 



Samançin’in başından geçen olaylar olarak verilmiştir. Ana olayın çekirdeğini ise Ebedi Gelin efsanesi 

oluşturmaktadır.  Arsen  Samançin’in  başından  geçen  olaylarda  Ebedi  Gelin  efsanesinin  etkisi  büyük 

olmuştur.  Ebedî  Gelin  ihanete  uğramış  ve  bu  yüzden,  nişanlısını  aramak  için,  dağlara  çıkmıştır.  Yani 

Ebedî  Gelin  kaderinden  kaçamamıştır.  Aynı  şekilde  Samançin  de  sevgilisi  Aydana’nın,  okul  arkadaşı 

Taşafgan’ın  ihanetine  uğramış,  kaderinden  kaçamamıştır.  Samançin’in,  eserin  başından  beri  yapmayı 

düşündüğü Ebedi Gelin operası, onun önce Aydana ile sonra da Eles ile yakın ilişki kurmasını sağlamıştır. 

Ana vakanın çekirdeğini oluşturan Ebedî Gelin efsanesi, içinde yaşadığımız somut dünyaya bir alternatif 

olarak  sunulmuştur.  Bu  alternatif  dünya  bir  alt  anlatı  olarak,  ana  vakanın  odaklanacağı  konuyu 

belirlemiştir.  Bu  durum  postmodernizmde  soyut  gerçeklik  ile  somut  gerçekliğin  birleşimi  olarak 

adlandırılır. Postmodern eserlerde fizikî âlem ile metafizik âlem birlikte kullanılmaktadır. 

Postmodern  eserde  kullanılan  üst  kurmaca  aslında  eserin  nasıl  yazıldığının  anlatıldığı  bölümdür. 

Ebedî Gelin romanında üst kurmaca Jaabars ile sağlanmıştır. Jaabars isimli kar parsının başından geçen 

olaylar çerçeve vakayı meydana getirmiştir. Jaabars ile Samançin’in başından geçen olayların paralellik 

 

 



 

 

 



Samançin 

Jaabars 


Ebedî Gelin 

167 

Emrah MEYDAN/Postmodernizm Açısından Ebedî Gelin-Dağlar Yıkıldığı Zaman Romanı 

göstermesi, fakat Jaabars’ın hep bir adım önde olması, Samançin’in karşılaşacağı olaylar hakkında ipucu 

vermektedir.  Bu  şekilde  romanın  nasıl  yazıldığı  anlatılmasa  da  en  azından  nasıl  yazılacağı  okuyucuya 

aksettirilmeye çalışılmıştır. Nitekim romanın sonunda Samançin ile Jaabars aynı mağarada, önce Jaabars 

ve ardından Samançin olmak üzere, ölmüşlerdir. 

Romanın  sonuç  kısmı  olarak  ele  alınan  epilog  bölümünde  ise,  Samançin’in  daha  önce  yazmayı 

planladığı bir hikâyenin, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış Sergey’in hikâyesinin, bir bölümü verilmiştir. 

Bu bölüm ile romanın ana kısmı arasındaki bağlantı ise öldürmek ve öldürmemek üzerine kuruludur. Bu 

kurgu  egemen  güçlerin  çatışmasını  yansıtmaktadır.  Romanın  ana  bölümünde  adı  geçen  Ertaş  Kurçalov 

egemen  bir  güç  olarak  verilmiştir.  Epilog  bölümünde  ise  egemen  güçlerin  çatışması  daha  evrensel  bir 

boyutta, yani savaş boyutunda ele alınmıştır.  

Alışılmış sonuç bölümü anlayışı yerine, genellikle belirsizliğin hâkim olduğu sonların kullanıldığı 

postmodern  eserde,  eserler  ucu  açık  şekilde  veya  birden  fazla  sonuca  bağlanarak  bitirilir.  Aynı  şekilde 

Ebedî  Gelin  romanı  da  Jaabars’ın  ölmesi,  Samançin’in  ölmesi  ve  epilog  bölümünde  Sergey’in  uykuya 

dalması olmak üzere üç sonuca birden bağlanmıştır. 

Metinlerarası ilişki, başka metinlerden yapılan alıntılar veya onlarla yapılan farklı göndermeler ile 

postmodern romanda, iç içe geçmiş farklı metinlere yer vermektir. Bu her edebî metnin kendisinden önce 

yazılanlardan bağımsız olduğunu göstermek için kullanılan bir tekniktir. Ele aldığımız romanda da roman 

içerisinde Ebedî Gelin efsanesinin metnin aktarılması yoluyla metinlerarasılık tekniği kullanılmıştır. 



2. Anlatıcı ve Bakış Açısı 

Romanda  Jaabars’ın,  Samançin’in  yer  aldığı  bölümlerin  ve  epilog  bölümünün  anlatımı,  III.  tekil 

kişi  gözlemci  anlatıcı  ve  nesnel  bakış  açısı  ile  ele  alınmıştır.  Ebedî  Gelin  efsanesi  ise,  Samançin’in 

ağzından kahraman anlatıcı ve nesnel bakış açısı ile aktarılmıştır. Eser üç vaka tabakası üzerine kurulduğu 

için bu vaka tabakalarının anlatımında da farklı anlatıcılar ve bakış açıları ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar, 

bir özellik olarak, romanın birden çok yazar tarafından yazıldığı izlenimini de beraberinde getirmektedir. 



3. Şahıs Kadrosu 

Eserin başkahramanı olan Arsen Samançin idealist bir tiptir. Üzengili Dağları’nın eteklerinde bir 

köyde doğmuş, Moskova’da iyi bir eğitim almıştır. Samançin dağlı olarak adlandırılmasına karşın kendini 

iyi  bir  şekilde  yetiştirmiş  bir  entelektüeldir.  Bu  açıdan  Samançin  hem  yereli  hem  de  evrenseli  kendi 

bünyesinde  taşımaktadır.  Bir  dağlı  olarak  serbest  piyasa  ekonomisinin  dar  gelirli  çevrelere  verdiği 

zararları görmüş aynı zamanda entelektüel kişiliği ile serbest piyasa ekonomisinin aslında bir yanıltmaca 

olduğunu makalelerinde dile getirmiştir. Bu postmodernizmde görülen mutlak doğrunun geçersizliği ve 

çoğulculuk  ilkesi  ile  alakalıdır.  Kahramanın  çok  yönlülüğü,  çoğulcu  bir  söylem  geliştirmek  için  bir 

araçtır. Bu araç somut gerçekliği yansıtmak için alternatif yollar sunar. 

Jaabars, romanın  en  önemli  ikinci  kahramanıdır. Jaabars’ın  başından  geçen  olayların  anlatılması, 

Samançin’in  karşılaşacağı  durumlar  hakkında  ön  bilgi  vermektedir.  Yani  Jaabars,  Samançin’in  önünde 

giden bir gölgesi gibi roman boyunca Samançin’i ardından sürüklemiştir. 

Ebedî  Gelin  ise,  romanın  çekirdeğini  oluşturan  kahramandır.  Ebedî  Gelin  ile  somut  gerçekliğin 

yanına soyut gerçeklik getirilerek, mitolojik bir kahraman üzerinden romanın teması verilmiştir.  



4. Zaman  

Eserde üst kurmacanın etkisiyle farklı zaman dilimlerine yer verilmiştir. Vaka zamanı Samançin’in 

günlük  yaşantısı  ile  verilirken,  Ebedî  Gelin  efsanesinin  anlatıldığı  bölümlerde  art  zaman  kullanılmıştır. 

Jaabars  ise  Samançin  ile  eşzamanlı  olarak  anlatılmıştır.  Ayrıca  romanın  epilog  bölümünde  anlatılan 

hikâyede  yine  art  zaman  kullanılarak  geriye  dönük  bir  olay  anlatılmıştır.  Eserde  iç içe  geçmiş  vakalar, 

zaman konusunda da çoğulcu bir yaklaşımı ortaya çıkarmıştır. 



5. Mekân 

Vaka zincirini meydana getiren halkaların mâhiyeti ve ona iştirak eden şahıs kadrosundaki fertlerin 

içinde bulundukları şartlar itibarî mekânın şekillenmesine tesir eden faktörlerdendir (Aktaş 2005: 127). İç 

içe geçmiş üç vaka zincirinden oluşan Ebedî Gelin romanında, her vaka zincirinin kahramanları mekân 

olarak ortak bir coğrafyayı kullanmıştır. Ortak mekân şahısların kaderini de ortak  kılmıştır. Fakat vaka 

tipine  ve  şahıslara  bağlı  olarak  mekânın  zamansal  ve  anlamsal  kullanımı  farklılık  göstermektedir.  Bu 

durum mekânın da çoğulculuk ilkesi bağlamında oluşturulduğunu gösterir. Üzengili Dağı’nın bulunduğu 

bölge  Ebedî  Gelin  için  kaybolan  aşkı,  Jaabars  için  sürüden  dışlanmayı,  Samançin  için  de  kendini 

gerçekleştirmeyi yani, kültür endüstrisine ve egemen güçlere karşı son nefesine kadar direnmeyi simgeler. 


168 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Heidelberg  Parkı,  romandaki  pozitif  mekânlardan  birisini  oluşturur.  Pozitif  olabilecek  koruma 

değerine,  hayal  edilmiş  değerler  de  eklenir  ve  bu  değerler  kısa  sürede  baskın  değerler  olup  çıkar 

(Bachelard:  2014,  28).  Romandaki  baskın  değer  olan  Ebedî  Gelin  efsanesi  ve  bu  efsaneyi  operaya 

uyarlama  fikri  Samançin  tarafından  Aydana’ya  ilk  kez  burada  söylenir.  Bu  sebeple  Ebedî  Gelin, 

Samançin tarafından roman boyunca dile getirilerek baskın değer ortaya koyulur. Baskın değer ise bizi 

romanın temasına götürür. 



6. Tema 

Tema,  romanın  üzerine  temellendiği  konunun  yazarın  duygu  ve  düşüncesinde  öznel  bir  yargı 

halinde ortaya konan sentezi olup, romanın nihaî hedefi ve romancının asıl amacıdır  (Çetin 2012: 121). 

Romanın belli yerlerinde tekrar eden ifadeler, kelimeler, cümleler ve simgeler vasıtasıyla romanın teması 

tespit edilir. 

Cengiz  Aytmatov’un  son  romanı  olan  “Ebedî  Gelin”  romanının  temasını  ise  leitmotiv  olarak 

“kader” oluşturmaktadır. Kader vurgusu roman içerisinde birçok yerde dile getirilmiştir. “Her zaman ve 

herkes için değişmez olan bir gerçek var: Hiç kimse önceden kaderini, başına gelecekleri bilemez; sadece 

hayat bunu gösterir” (Aytmatov 2008: 7). “Bunu ona kader Avrasya restoranında kesin ve gayet açık bir 

şekilde anlatmıştı” (Aytmatov 2008: 71). Ayrıca romanda, Samançin’in yaşadığı iç çatışmalarda iki kez 

karşımıza  çıkan  güvercinler  de  kadere  ve  kaderden  kaçışın  olmadığına  işaret  eden  simgeleri 

oluşturmaktadır. 

Ayrıca romanda kader vurgusu kadar ağır basmayan fakat dikkatlere sunulan bir diğer tema olarak 

“ihanet”  kavramı  üzerinde  de  durabiliriz.  Çünkü  kader  bağlamında  ele  alınan  Ebedî  Gelin,  Jaabars  ve 

Samançin’i kaderine götüren yol onlara yapılan ihanetten geçmiştir. 

Postmodern  romana  göre  hayat,  evren,  olaylar  anlamı  ve  kesin  açıklaması  olan  bir  bütün  değil; 

açıklanamaz  ve  tam  olarak  da  anlaşılamaz  bir  karmaşadan  ibarettir  (Çetin  2012:  97).  Ebedî  Gelin 

romanının teması bu açıdan postmodern anlayışa uygundur. Çünkü insanoğlu hiçbir zaman kader algısını 

tam olarak anlayamamış ve açıklayamamıştır. 

Sonuç 

Ana vaka etrafında yer alan çerçeve vaka ve ana vakanın çekirdeğini oluşturan olaylarla meydana 

getirilen,  iç  içe  geçmiş  vaka  türüne  bağlı  olarak  ortaya  çıkarılan  üst  kurmaca,  Ebedî  Gelin  romanının 

postmodern bir eser olduğunu gösterir. Gerçek hayatla kurmaca hayatı birleştirmek isteyen postmodern 

anlayış bu birleşimi bir oyun havasında meydana getirir. Ele aldığımız romanda bu oyun “kader” başlığı 

altında  kurgulanırken,  gerçek  hayatı  Samançin,  kurmaca  hayatı ise  Ebedî  Gelin  efsanesi  oluşturmuştur. 

Evrensel  kurtuluş  reçetesi  vermeyen  “kader”  temasının  ele  alınması  postmodern  bir  özelliğin 

yansımasıdır.  Anlatıcı  ve  bakış  açısına  bağlı  olarak  zaman  ve  mekânın  çeşitlenmesi  dikkat  çekicidir. 

Postmodernizmin  çoğulcu  kurgu  tekniği,  Ebedî  Gelin  romanında  kişilerin,  zaman  ve  mekânın  anlatım 

biçiminin kurgulanışında kendisini göstermektedir. Romanda Ebedî Gelin efsanesi ile metinlerarasılığın 

kullanılması  yine  postmodern  kurgunun  bir  parçasıdır.  İncelememizin  kapsamını  oluşturan  postmodern 

eser anlayışı çerçevesinde Aytmatov’un son romanı olan “Ebedî Gelin” romanının postmodern özellikler 

bakımından oldukça dikkat çekici bir eser olduğunu söyleyebiliriz. 

KAYNAKÇA 

Aktaş, Ş. (2005). Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Ankara, Akçağ Yay. 

Aytmatov, C. (2008). Ebedî Gelin - Dağlar Yıkıldığı Zaman, Ankara, Elips Kitap. 

Bachelard, G. (2014). Mekânın Poetikası, İstanbul, İthaki Yay. 

Çetin, N. (2012). Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara, Öncü Kitap. 

Kolcu, A. İ. (2010). Edebiyat Kuramları Tanım- Tenkit- Tahlil, Erzurum, Salkımsöğüt Yay. 

Küçük, M. (2011). Modernite Versus Postmodernite, İstanbul, Say Yay. 


KAZAK KÜLTÜRÜNDE ALKIŞ DUA DİLEKLER 

Yrd. Doç. Dr. Enver KAPAĞAN

 

Öğr. Gör. Yılmaz BACAKLI





 

Özet:  Türk  soylu  halklardan  biri  olan  Kazaklar  göçebe  yaşamlarına  ait  gelenek  ve  görenekleri  güçlü  bir 

şekilde koruyarak gönümüze kadar taşıyabilen toplumlardan biridir. Kazaklarda alkış, dua, dilek ve bataların 

kendine has terbiye edici bir tarafı olduğuna inanılır. Bu yüzden de Kazak sözlü ve yazılı edebiyatında çok 

ehemmiyetli  unsurlar  olarak  geçmişten  gönümüze  kadar  güçlü  bir  şekilde  birer  tür  olarak  varlığını  devam 

ettirmektedir.  Alkış,  dua  ve  dilekleri,  sıradan  kişiler  herhangi  bir  yerde  söyleyebilirler.  Fakat  önemli 

merasimler ve  bayramlarda  hem konumu hem de  yaşı ve  bilgisi itibarı ile söz  ustaları ve  toplum önderleri 

tarafından bu dualar edilir. Başvurulan alkış, dua, dilek ve batalarda hazır bulunanlar ile beraber bütün halka, 

vatanın birlik, bütünlüğüne iyilik istenir.  

Anahtar Kelimeler: Kazak, Alkış, İnanış, Gelenek 

Acclamations, Prays and Wishes in Kazakh Culture 

Abstract:  Kazakh  people  who are one of the  noble Turks, able to  maintain customs and traditions of  their 

nomadic life by protecting acutely until today. It is believed that acclamations, prays, wishes and invocations 

have an idiosyncratic educatory aspect. Thus they can sustain in oral and written literature influentially from 

past  to  present  as  substantial  elements  that  progress  in  specific  form.  Ordinary  people  can  declare 

acclamations,  prays  and  wishes  anywhere.  Though  these  prays  are  invoked  by  masters  of  utterance  and 

community  leaders  in  crucial  ceremonies  and  bairams.  Goodness  of  homeland  unity  and  integrity  to  whole 

folk is requested by attendants in acclamations, prays, wishes and invocations 

Keywords: Kazak, Applause , Beliefs , Traditions. 

Kazak sözü; hür, cesur, mert, kendine güvenen, başkasından emir almayan, bağımsız anlamlarına 

gelmektedir.  Son  yüzyıla  kadar  daha  çok  göçebe  bir  topluluk  olarak  yaşamalarından  dolayı 

Kazaklardayazılı edebiyattan daha çok sözlü edebiyat gelişmiştir.  

Bütün  Türk  Dünyasının  ortak  eserleri  dediğimiz  “Orhun  ve  Yenisey  Yazıtları,  “Kaşgarlı 

Mahmud’un Divan-ı Lügat-it Türk”, “Ahmet Yesevi’nin Hikmetler”,   “Edip Ahmet Yükneki’ninAtabet-

ül Hakayık”, “Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig ve daha nice ortak eserler diğer tüm Türk halklarının 

olduğu gibi Kazakların da sahip olduğu paha biçilmez eserlerdir. Fakat Kazakların Kazak adı ile ortaya 

çıkışı 15. 16. Yüzyıllara tekabül ettiğinden doğrudan Kazak adıyla ve Kazaklar üzerine yapılan çalışmalar 

diğer Türk kökenli halklara nazaran daha yenidir.  

 Kazak  kültürüne  ait  ilk  araştırmalar  Avrupalılar  ve  Ruslar  tarafından  18.  Yüzyılın  sonlarında 

başlamıştır.  Yapılan  ilk  çalışmaların  esas  amacını  coğrafyayı  ve  bu  coğrafyada  yaşayan  insanlar  ile 

kültürlerini tanımak ve kendileri açısından yeni fetihlere zemin hazırlamak olmuştur. Bu amaçla yapılan 

ilk  çalışmalarda  Kazak  halkının,  sosyal,  ekonomik,  tarih,  töre  ve  gelenekleri  gibi  konular  ele  alınır. 

Bunlar  yukarıda  bahsettiğimiz  gerekçelerin  yanında  etnoğrafik  tezleri  destekleme  ve  sahaya  kültürel 

amaçlı  hakim  olma  amacı  taşırken  sonraki  araştırmacılar  içinde  birer  yol  gösterici  rehber  özelliğinde 

olmuştur.    İlk  çalışma  örnekleri:  N.  Rıçkovt  ‘’Kazak  Kırsal  Bölgesine  1771  yılında  yapılan  seyahat, 

İ.Georgi ‘’Rusyada Bulunan Bütün Halkların Yapısı 1776” gibi eserlerde folklor unsurlarının bir kısmı 

ele  alınmıştır.  Doğrudan  doğruya  bütün  yönleri ile  ve  kapsamlı  olarak  Kazak  Folklorunun  araştırılması 

Kazak Araştırmacı, ŞokanVelihanov (1835-1865) tarafından yapılmıştır. Onun, Atasözü, deyim, hikâye, 

masal, türkü, destan ve mitoloji konusundaki derlemeleri ilk çalışmalar olarak büyük önem taşımaktadır. 

Yine W. Radlofun, 1860-1870 yılları arasında bu coğrafyada yaptığı gezileri sonucu derlediklerini yazmış 

olduğu  (10  cilt  metin  8  cildi  tercüme)  18  ciltlik  eserinin  3.cildi  Kazak  Halk  Edebiyatı  örneklerini 

içermektedir.  Özellikle  20.  yüzyılın  başlarından  itibaren  A.Dibaev,  S.Seyfulin,  M.  Avezov, 

A.Baytursunov,  B.Maylin,  S.  Mukanov  gibi  şahsiyetlerin  kazak  folklorunun  değerlerinin  gün  yüzüne 

                                                      

 

Karabük 



Üniversitesi  Edebiyat  Fakültesi  Türk  Dili  ve  Edebiyatı  Bölümü, 

enverkapan@hotmail.com

enverkapagan@karabuk.edu.tr 





 Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, yilmazbacakli@gmail.com 



170 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

çıkmasında  büyük  emekleri  olmuştur.  (Çınar,  1996:7-11)  Kazak  yazılı  edebiyatının  oluşmasında  ise 

IbırayAltınsarin ve Abay Kunanbayulı başta gelen kişilerdir.   

Geçmişten bugüne gelen birikimlerin yeniden derlenip toparlanması özellikle bağımsızlıktan sonra 

hız kazanmış, her türlü yayın yoluyla ve kapsamlı bir şekilde Kazak halk kültürü araştırmaları yapılmaya 

ve yayımlanmaya başlanmıştır. 

Kazaklar, uzun süre göçebe topluluk halinde yaşamamaları ve coğrafya olarak yer değiştirmemeleri 

nedeni  ile  geçmiş  kültürlerini  koruyarak  ya  da  İslami  geleneklerle  uyumlu  olacak  şekilde  hayatlarını 

devam  ettirdikleri  bir  gerçektir.  Bu  yüzden  genel  olarak  incelediğimizde  Kazak  folklorundaki  öğelerin 

büyük  çoğunluğu  eski  Türk  kültürü  ile  şaman  inancından  izler  taşımaktadır.  (Ergalieva,  şakuzadaulı, 

2000:29) 

Almatı’da  daha  çok  kendilerini  baksı  olarak  tarif  eden  kişilerin  çalıştığı  yerler  var  ve  bunlar 

kendilerine  baskı  veya  emci  derler.  Şimdi  dahi  Şamanist  geleneği  devem  ettirmek  suretiyle  gelecekten 

haber verdiğini iddia ederek insanları iyileştirdiklerini söyleyen bu Kazak Baksı’ların çoğu İslam dinine 

çok bağlı olmakla beraber gelen müşteri veya hastaların vücudundan kötü ruhlar ile düşünceleri kovmak 

ve büyüleri bozmak için hem kuran okurlar hem de dualarında yer gök, yıldız, ay, su, ateş gibi unsurlara 

sıkça  yer  verirler  ve  şamanların  başvurduğu  hareketlere  başvururlar.  Kendileriyle  yaptığımız 

görüşmelerde bunun şirk olmadığını sadece gelecekten haber verme olgusunun ta eski devirlerden bugüne 

kadar Allah tarafından kendilerine babadan oğula geçmesi suretiyle aktarıldığını ve İslam’ın buna engel 

olmadığını iddia etmektedirler. (Kapağan, 2014: 809) 

Kazakistan’ın  hemen  her  köşesinde  geçmişte  şaman  kültüründe  önemli  bir  yere  sahip  olan 

Baksı’ların varlığı buna en büyük kanıttır. Çünkü Baksı, İslam dini içindeki rütbelerden herhangi birine 

tekabül  etmez.  Fakat  Kazaklar  arasında  fiilen  varlığını  devam  ettiren  bu  yarı  din  adamı  yarı  doktor  ve 

falcı  diyebileceğimiz  kişiler,  ettikleri  duaların  çoğu  İslam  kaidelerine  uygun  olarak  icra  etmektedirler. 

Buna  örnek  olarak:  Prof.  Dr.  Doğan  Kaya:  Bir  Kazak-Kırgız  Baksısının  şu  duasının  tespit  edildiğini 

belirtmektedir. 

“Evvela tanrı sen (işimi) rast getir, (işimi) rast getirirsen ben buradayım; dilediğim dileği yine ver, 

büsbütün kısırlaşmış kısrağa  yavru  ver, iyi Tanrı, bey Tanrı, cömert Tanrı! Evvela Tanrı gök  yaratmış, 

ondan sonar yer yaratmış, ilk önce Tanrıya sığınayım, ikinci Muhamede sığınayım, birine biz kul olduk, 

birine de ümet olduk, üçüncü, Tanrım, dört yara, yüz yirmi dört peygambere sığınayım…”(Kaya, 2001:4)   

Kazaklarda alkış, dua, dilek ve bata’ların

1

 kendine has terbiye edici bir tarafı olduğuna inanılır. Bu 



yüzden  de  Kazak  sözlü  ve  yazılı  edebiyatında  çok  ehemmiyetli  unsurlar  olarak  geçmişten  gönümüze 

kadar güçlü bir şekilde varlığını devam ettiren kendilerine has bir formada gelişen çoğu zaman şiirsel bir 

biçimde söylenen birer tür olarak varlığını devam ettirmektedirler. Alkış, dua ve dilekleri, sıradan kişiler 

herhangi bir yerde söyleyebilirler. Fakat önemli merasimler ve bayramlarda hem konumu hem de yaşı ve 

bilgisi itibarı ile söz ustaları ve toplum önderleri tarafından bu dualar edilir. Başvurulan alkış, dua, dilek 

ve batalarda hazır bulunanlar ile beraber bütün halka, vatanın birlik, bütünlüğüne iyilik istenir.  

Türk sözlü kültür unsurların içinde önemli yer tutan alkış ve dileklerin temelini dualar oluşturur. 

Daha  çok  bir  yakarış  ve  kadirşinaslığın  göstergesi  olarak  ortaya  çıkan  Alkış  ve  dilekler  bir  dilekte 

bulunma  veya  yapılan  bir  iyiliğe  karşılık  iyilik  isteme  veya  bir  işin  amacına  ulaşabilmesi  için  başında 

veya  sonunda  Allah’tan  istenen  yardım,  edilen  iyi  dilek  ve  dualardır.  Bunun  tersi  ise  beddua  ve 

kargıştır(Kaya2001: IX). 

Alkış, dua, dilek ve bataların manevi gücünün tesirine olan inançtan dolayı özellikle de çocuğun 

doğmadan önce anne karnına düştüğü andan itibaren başlayan yaşamından evlenene kadar bütün hayatını 

ihata  edecek  şekilde  hayatının  her  devresinde  farklı  merasimler  düzenlenir  ve  bu  merasimlerin  en 

vazgeçilmezleri olarak alkış, dua, dilek ve batalara başvurulur.   

Kazak    doğum  ve  doğum  günü  ad  verme  üzerine  alkışlar:  Kazak  Çocuk  doğduğunda  edilen 

dualardan biri: 

Ya Allah, küçüğe uzun ömür ver!  

Küçük bebeğin gülücükleri pınar gibi olsun, 

Oyunu, zıplayan keçi yavrusu gibi olsun. 

Evliyalar hep onu korusun, 

Başına mutluluk kuşu konsun. 

                                                      

1

 Bata: Fatiha kelimesinin değişerek önce Fata sonra Bata olarak okunmasıdır. Günümüzdeki karşılığı dua’dır.  



171 

Yrd.Doç.Dr. Enver KAPAĞAN-Öğr.Gör. Yılmaz BACAKLI/Kazak Kültüründe Alkış Dua Dilekler 

(Ergalieva, Şakuzadaulı, 2000:269) 

Alkışlara  başvurulurken  eski  Türk  kültürü  ve  Şaman  inancından  kalma  bazı  adetlerde  kendini 

gösterir.  Bununla  alakalı  olarak  tanrı,  ruh  ve  tabiat  erkleri  ortaya  çıkar.  Bunlar  içinde  de  en  çok 

başvurulanı atalar ruhundan yardım dilemedir.  

Kazaklarda inanç olarak ruhların yok olmadığına ve etraflarında gezindiğine inanılır. Bu yüzden de 

yapılacak  bir  hatayı  etrafta  gezinen  ruhların  cezalandırabileceği  inancı  vardır.  Bu  nedenle  sorun 

yaşatanlara şöyle dua ve beddualarda bulunulur: ‘Arvakka bas’ (ruha kurban olayım), ‘arvak aktır (ruh 

çarpsın) veya hatırı sayılır kişilerin adına ruhu seni çarpsın şeklinde beddualar edilirken, Manas’ın ruhu 

seni korusun (Altay, 1998: 218). 

Yine  eski  Türk  inanışlarında  temizleyici  ve  kötülükleri  yok  edici  tarafları  ile  bilinen  ve  bu 

nedenlerden ötürü kutsanan ateş ve su kültü Kazak dualarında yaşayan önemli unsurlardır. Bazen işlerinin 

yolunda gitmesi ve hayatında başına gelebilecek kaza ve belalardan uzak kalmak için hususi olarak ehil 

kişilere gidilip dualar alınır. Bu amaçla, Gelen kişi aksakalın önüne diz çöker ve aksakal  euzu besmele 

çekerek dua eder. Duaların birinde şöyle der: 

Ey Allahım! 

Ateş ve sudan koru, 

Dilsiz düşmandan koru, 

Kin bağlayan dostan koru, 

Ani çarpan afetten koru. Der (Ergalieva, şakuzadaulı, 2000:268) 

Alkış,  dua,  dilek  ve  batalar,  destanlarda  da  sıkça  başvurulan  unsurlar  olarak  karşımıza  çıkarken 

gazaya çıkmadan önce ve destanın içinde çeşitli olaylarla bağlantılı olarak kendisini gösterse de, özellikle 

Türk destanlarında destanın başında kahramanın doğmadan önce babasının çocuk sahibi olma isteği ve 

bundan dolayı yaratana sığınması olayında güçlü bir şekilde ortaya çıkar.  

Manas  destanında  Cakıp’ın  erkek  çocuk  sahibi  olması  için  edilen  dualar  (Yıldız,  1995:  538)ve 

Kazaklar  arasında  en  çok  söylenen  destanlardan  biri  olan  Alpamış  destanında;    Alpamış’ınbabası 

baybörünün çocuğu olmadığı için her gün tanrıdan dua ile çocuk ister:  

….. 

Bir çocuğu olmadığından, 



Dert çeker kaygı yermiş, 

Bu dünyadan gözüm açık mı 

Gideceğim dermiş, (Üçüncü, 2006: 73)  

O  yine  dua  eder  ve  kendi  duaları  kabul  olur,  kendisinin  iki  çocuğu  olur  kıza  Karlığaş,  erkeğe 

Alpamış adı verilir(Üçüncü, 2006: 77).  

Çocuk doğduktan sonra:  

Alkış,  dua,  dilek  ve  bataların  manevi  tesirinden  dolayı  Kazak  düğünlerinde  de  her  aşamada 

başvurulan  temel  öğelerdir.  Özellikle  gençlerin  yeni  hayatlarında  mutlu,  huzurlu  ve  çocuk  sahibi,  mal 

mülk sahibi olmaları dilenir.  

Kazaklarda gelin gelirken:  

Beyaz otağın eşyalarla dolsun, 

Evin hep konuklarla dolu olsun, 

Beş kısrak derisinden saba yapıp, 

Kımızın yüz kişiye yeter olsun, 

Beyaz otağ istediğin yerde olsun, 

Beyaz yüzün aya gibi nurla dolsun, 

Ettiğim bu bata kabul olup, 

Evine hıdır ata gelip konsun, 

Mal mülkün mutluluğunla bir artsın, 

Yerinden Allah seni ayırmasın, 

Gelinciğim, bereketliymiş ellerin, 

Bal gibi tadı var yemeğinin.(Ergalieva, şakuzadaulı, 2000:269) 



172 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Bazen  de  dua  ve  dileklerin  insanların  mesleklerini  seçmesinde  bile  etkili  olduğunu  görmekteyiz. 

Akınlık  hem  iddia  sahibi  olmak  hem  de  toplumda  statü  kazanmak  anlamına  gelir.    Kazaklarda  akın

2

 

olmak dört şekilde mümkündür: bunların iki tanesinde yine bata ve duaların tesirini görmekteyiz.  



1)Rüyada  bir  pirin  tecellisi  ve  vasıtasıyla,  2)  Dua  yoluyla,  3)Nesil  takip  ederek,  nesilden  nesile 

akrabalardan öğrenerek, 4) Çalışıp kendini yetiştirerek (Üçüncü, 2006: 41) 

Baktığımızda  birinci  ve  ikinci  yöntem  ile  akın  olabilmeleri,  akınların  pirleri  ile  HZ.  Hızır  ve 

benzeri pirlerden aldıkları dualar yolu ile mümkün olmaktadır. Bu durum Alkış, dua, dilek ve bataların 

toplumun her katmanında ne derece etkili olduğunu göstermesi açısından önemlidir.   

Alkış, dua, dilek ve batalar, Kazak mani, ninni, carapazan, masal, efsane, tekerleme ve türkülerinde 

en sık başvurulan ögelerin başında gelmektedir. Bunlardan bir kaçına örnek verecek olursak: 

Ramazan Manisi (Carapazan) 

Mincılkılı bay bolsun 

Balalarının mingeni 

Corğacorğa tay bolsın 

Çorğalatıpkelgende 

Könilderi cay bolsın(Altay, 1998:264)   

Masallarda  Duanın  Kabul olması,  Bu  masalda  şehrin  hepsi  taş  kesiliyor  ağzı  dualı  birine ihtiyaç 

duyuluyor eğer böyle biri üç gün boyunca cinler vb. zevatın korkutmalarına dayanıp ve dua edebilse şehir 

eski haline gelecektir. Ve yaşlı bir çiftin temiz kalpli bir oğlu vardır. Bu denk gelir şehre padişahın kızı 

olanları  ve  çaresini  anlatır.  Ve  üç  gün  boyunca  gencin  ettiği  dualar  sonucu  şehir  ve  insanlar  canlanır. 

Genç te kızla evlenir(Alptekin, 2003: 271).  

Kazaklarda  yaşatılan  güzel  geleneklerden  biri  de  yaşlılara  sahip  çıkma  ve  onların  evde 

bulunmasının  bereketin  sembolü  ve  vesilesi  olduğu  düşüncesidir.  Bu  yüzden  buna  bağlı  atasözleri 

deyimler  ve  alkışlar  ortaya  çıkmıştır.    ihtiyarın  olduğu  ev  mutluluk  ve  huzurun  olduğu  evdir  kazak 

kültüründe bu nedenle de kazaklar birbirlerine ‘’eviniz ihtiyarsız kalmasın’’ diye dua ederler. (Ergalieva, 

Şakuzadaulı, 2000: 272)  

Kısaca  Kazaklarda  alkış,  dua,  dilek  ve  batalar  hayatın  başlangıcından  sonuna  kadar  hemen  her 

alanda  kendini  gösteren  unsurlardır.  Geçmişten  bugüne  manevi  gücüne  inanılan  bu  yüzden  de  her  an 

başvurulan bu ögelerin bir kısmı Türklerin ilk inançlarından izler taşıyıp, doğdukları şekli ile günümüze 

ulaşırken bazıları da yeni coğrafya, din ve anlayışların tesiri ile başkalaşmış bir şekilde varlığını devam 

ettirmektedir.  




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет