1. Konuşulan Dilden Yararlanma
Bâkî, zihnindekileri yalın, rahat, doğal anlatımla dizelere dönüştürür. Onun gazellerinde
algılanması, çözümlenmesi güç anlatımlardan ziyade, bir anda kavranıveren beyitlerle karşılaşılır. Şair
konuşulan dilin kalıplarından ve söyleyiş biçimlerinden de sık sık yararlanır.
Aşağıdaki beyitte sevgilisinin sürekli kendisinden uzak durması karşısında söyledikleri, dildeki
doğallığı ve yalınlığı en güzel şekilde yansıtan ifade biçimleridir:
Ne sende mihr ü vefâ var ne bende sabr u karâr
O yok bu yok ne aceb bizden ictinab itdün
G. 259/3
Yine sevgilisinden ilgi beklediğini söylerken konuşulan dilinin imkânlarından yararlanır:
Eylesün la’lini dermân dil-i bîmâra meded
Dostlar işte ben öldüm bana bir çâre meded
G. 40/1
Sevgilisinin kapısını bekleyen köpeği muhatap alarak azarlar:
Görüp ben zârı dâmen-gîr olursın ey seg-i dilber
Gelür kûy-ı nigâra her gice ağyârı tuymazsın
G. 396/2
Konuşulan dilden yararlanmanın bir özelliği de karşısında biri varmışçasına davranmaktır:
Yanuna kalur ne kılsan pâdişehsin dostum
Şânuna layık degül amma cefâlar bilmiş ol
G. 294/3
Dâne-i hâline bak cennet-i ruhsârında
Nice sabr eylesün Allâhı seversen âdem
G. 331/4
Bâkî, halk şairleri gibi dedim-dedi’li tekrarları da kullanır:
Didüm müşgîn saçun mıdur muattar iden âfâkı
Perîşan eyleyüp kaküllerini didi kim budur
G. 170/4
Kimi halk söyleyişlerini de beyitlerinde kullanmaktan çekinmez:
Çekemez kimse ayağum diyü lâf urma inen
Sâkıyâ elleşelüm gel berü meydâne biraz
G. 206/2
Bâkî’nin beyitlerinde konuşulan dilin bir özelliği olan seslenmelere çokça rastlanılır:
Dilâ cihânı sirişkümle pûr-şarâb itdün
Behey harâb olası âlemi harâb itdün
G. 259/1
Bâkî’nin gazellerinde özellikle “dostum, begüm” seslenmeleri çok kullanılır:
Saçun zencîri sevdâsında Bâkî
Begüm dîvanedür dîvâne mazûr
G.132/5
Bâkîye emr nedür sultânım
Sana kul oldı mutî u münkad
G.37/6
Nedim’in hazırlayıcılarından olan Bâkî’nin aşağıdaki beyti rahat ve içten söyleyişin güzel bir
örneğidir:
Nevbahâr oldı gelün azm-i gülistân idelüm
Açalum gonca-i kalbi gül-i handân idelüm
G. 323/1
Bâkî’nin gazellerinde konuşulan dilin kimi kalıplarından yararlanılarak oluşturulan diğer beyitlerin
numaraları ise şöyledir: 15/3, 31/4,31/3, 31/5, 34/4, 35/4, 37/4, 37/2, 40/1, 40/2, 123/1, 123/1, 227/5,
227/3, 265/4, 313/5, 316/3, 322/4, 151/, 389/3, 409/3, 457/5, 495/2, 497/3, 506/6, 525/3
2. Atasözleri
Özellikle XV. ve XVI. asırlardan itibaren divan şairlerimizin şiirlerinde atasözlerine çokça
rastlanmaktadır. Îrâd-ı mesel veya irsâl-i mesel sanatları aracılığıyla atasözlerinin çeşitli manalarıyla
ustaca oynayan divan şairleri şiirlerini estetik, anlam ve ahenk açısından zenginleştirmeyi de bilmişlerdir.
XVI. asrın büyük şairi Bâkî’nin gazellerinde atasözlerinin çokça kullanıldığını söyleyemeyiz.
Şairin gazelleri içerisinde atasözlerinin kullanıldığı beyitler ise şunlardır:
Kapunda çok revân oldı dahı çok seyl olur yaşum
Meseldür akdugı yirde dimişler yine akar su
G. 402/3
Sabahattin Küçük, Bâkî Divanı (Tenkitli Basım), TDK Yayınları, Ankara, 1986. (Gazel ve beyit numaraları bu eserdeki sıraya
göre düzenlenmiştir.)
467
Dr. Murat KEKLİK/Bâkî’de Doğal, Rahat, İçten Söyleyiş
Beni öldürmege gel ey püser ihmâl itme
Atalar dimediler hayr işi tehir ideler
G. 177/4
İrmedin rûz-ı firâk eyleyelüm cânı revân
Bâkıyâ çün dinilür ey güne katlanmaz deyn
G. 378/5
Pâdişehsen terk-i tâc u kisvet itmekdür yolun
Pâdişâh olmaz kişi başında tâc olmadan
G. 394/2
Derd-i aşkun âşık-ı miskîni âhır öldürür
Mestlik pâyâne yitse irüşür elbette hâb
G. 20/5
3. Deyimler
Anlamı kuvvetlendirme, anlatımı etkili kılma yöntemlerinden biri de deyimlerdir. Bâkî’nin
gazellerinde deyimler ve halk ağzına yakın söyleyişler önemli bir yer tutar. Bu husus şairin halk
kültürüyle ne denli alakalı olduğunu da gösterir. Büyük şair, sözcüklerin lûgat ve deyim manaları ile
ustaca oynayarak dildeki hâkimiyetini de ortaya koymuştur.
Aşağıda Bâkî’nin gazellerindeki kimi deyimleri beyitler üzerinde gösterdikten sonra, bundan
önceki konu başlıkları altında yer alan ve deyim ihtiva eden beyitleri tekrar etmemek amacıyla diğer
deyimler beyit numaraları ile birlikte gösterilmiştir.
Ağız birliği yapmak
Ağız bir idüp söylemek âsân idi yâre
Zahmunla gelüp olsa eger hançeri yek dil
G. 298/3
Aklını başına toplamak
Düşmesin silsile-i zülf-i perişânına dil
Aklını başına cem eylesün ol divâne
G. 410/4
Alnı açık yüzü ak
Gül gibi ter-dâmene teşbîh iden kimdür seni
Yâsemen gibi cihânda alnun açuk yüzün ağ
G. 227/3
Ayağının tozuyla bir tutmamak
Ayagun tozıyla vezn itmez birin ehl-i nazar
Toptolu Yûsuf-likâlarla bugün mîzân-ı îd
G. 39/3
Bel bağlamak
Bende-i fermân olup gîsû-yı kâfir-kîşüne
Hidmete bil bağlayupdur ey sanem zünnârlar
G. 85/2
Başım gözüm üstüne
Hâk-i kademün kühli gelürse gözüm üzre
Kuyun yolunun hidmeti başum yüzüm üzre
G. 462/1
Deliliği tutmak
Âleme leylî saçun sevdâsın izhâr eylerin
Nev-bahâr eyyâmıdur bir gün tutar mecnûnluğum
G. 325/3
Elinden düşmemek
Piyâle düşmez elümden hemîşe lâle-sıfat
Şirâr-ı nâr-ı gamundan tutışdı yandı yürek
G. 265/3
Eşek yerine koymamak
Yâr işiginde rakîbün yirin umma sofî
Bağlamaz kimse seni ol kapuda har yerine
G. 422/4
Gözleri aydın
Bâkî yitişdi gözlerün aydun nesîm-i subh
Hâk-i cenâb-ı sâye-i perverdigârdan
G. 377/5
468
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Gözünden sakınmak
Bâkî gözinden eyle hazer sorma leblerin
Zinhâr gâfil olma şarâbun yasağı var
G. 53/6
Gözden uzak tutmamak
Bâkî-i haste-hâtırı dûr itme dîdeden
Gamzenden ayru kimsesi yokdur iler çeker
G. 79/7
Kına yakmak
Kızarup ruhları gül-gûne-i tâb-ı mülden
Şûle-i sagâr-ı mey destine yakmış hınnâ
G. 9/4
İbret gözünü açmak
Zâhidâ ibret gözin aç sûret-i zîbâya bak
Bir nazar âyîne-i sun’-ı cihân-ârâya bak
G. 239/1
Karanlıkta göz kırpmak
Ne bilsünler karanuda anun göz kıpdugın iller
Gice hâl-i ruhunla bahs içün gelmiş meger kevkeb
G. 17/3
Kanadı altına almak
Fasl-ı şîtâda beyzâ-i sîmîn idi gûy-i zemîn
Aldı kanadı altına simurg-i zerrîn-bâl ü per
G. 78/3
Kulp takmak
Öykündigi ‘çün işigüne ey şeh-i cihân
Dahı ne kulplar taka eflâke mâh-ı nev
G. 400/4
Laf çatlatmak
Nâre-i mest-i aşka benzedemez
Lâf çatlatmasun inende tüfek
G. 252/3
Murad bulmak
Bulmag isterdi aşk içinde murâd
Yâr-ı Şîrîn digül midür Ferhâd
G. 36/1
Namerde muhtaç olmamak
Pîre-zâl-i dehre Bâkî kimse muhtâc olmasun
Saklasun Hak kulların nâmerde muhtâc olmadan
G. 394/5
Överek göğe çıkarmak
Hem-demümdür şeb-i fürkatde diyü haste gönül
Ögerek göğe çıkardı bu gice feryâdı
G. 520/4
Ömür törpüsü
Bülbülün medh idüp ol şâh-ı gül-i ter didügi
Bir ömür dörpüsüdür kaddüne nisbet güzelüm
G. 332/3
Ruhu şad olmak
Leb-i handânun ile kıldın yâd
Eyledün mürdelerün rûhını şâd
G. 37/1
Üstüne titremek
Bâkıyâ pîrehenin sanma o mâhun lerzân
Üstine pertev-i hûrşîd-i dırahşân ditrer
G. 137/7
Vebali boynuna olmak
Gîsûların firâkı helak eyledi bizi
Boynuna alma ey saçı Leylâ vebâlümüz
G. 207/3
Yakasını kurtaramamak
Gerçi dil turran elinden yakasın kurtaramaz
Ruhuna meyl idene zülf-i siyâh el karamaz
G. 203/1
469
Dr. Murat KEKLİK/Bâkî’de Doğal, Rahat, İçten Söyleyiş
Yerin kulağı var
Âh itme nal-i esbi nişânın görüp dilâ
Şâyed kimesne işide yirün kulagı var
G. 402/3
Yüreğine su serpmek
Bâkî yanardı tâb-ı teb-i hecr-i yâr ile
Su sepmeyeydi yüreğine şir-i âbdâr
G.101/5
Yüzü gözü açılmak
Gülşene nergis ü gül haylî letâfet virdi
Şimdi açıldı dahı yüzi gözi gül-zârun
G. 276/4
Yüzüne kan gelmek
Eşk-i hasret yüzümüz âl ider andukça lebin
Mey-i gül-gûn içerüz benzümüze kan getürür
G. 131/4
Zincirinden boşalmak
Zülfünden ayru Bâkî bir hâl ile yürür kim
Zincîrden boşanmış dîvânedür sanurlar
G. 115/5
Yukarıda görülen örneklerden anlaşılacağı üzere Bâkî’ nin gazellerinde deyimler ustalıkla
kullanılmıştır. Deyimlerin güçlü ifadeleri yanında, şairin kelimelerle isteği oynama ve edebî sanatlara
olan merakı, şiirin manasını zenginleştirmiştir.
Gazellerdeki diğer deyimler ve beyit numaraları şöyledir; ağzından düşmemek (264/7), aklını
almak (35/6, 507/3), alem şahit (42/5), ayağını kesmek (269/1), başa çıkamamak (2/1), bağrına basmak
(103/4), boy göstermek (51/4), başını alıp gitmek (176/5), beyaza çıkmamak (503/3), boy göstermek
(51/4), başını alıp gitmek (176/5) beyaza çıkmamak (503/3), baştan gitmemek (3/2), o yola başını
koymak, başını vermek (250/4), çekip çevirmek (20/4), diş kirası (80/2), dil uzatmak (228/2, 345/4),
dimağ bağlamak (48/5), eline geçirmek (9/5,25/2), gönül bağlamak (34/2), gönül almak (126/1,278/5),
gül gibi (492/1), göz dikmek (1/7,117/4), gözünü açmak (77/8), gam çekmek (19/6), gönlü düşmek
(26/1), gözü değmek (269/1), göze almamak (3/4), gönlü açılmak (331/1), gönlü alınmak (33/3), gözü
dünyayı görmemek (15/4), gün gibi göstermek (109/4), gözü aç (31/5), hararet bağlamak (381/3),
hayrette kalmak (31/5), işin altın olsun (95/3), kahır çekmek (56/2, 26/5), kan ağlamak (5/4, 208/4,
390/2), kulak vermek (277/7), kanına girmek (215/2), kadem basmak (7/5), kulağını çekmek (521/2),
kulak kabartmak (8/6, 209/2), minnet çekmek (105/3), peyda etmek (9/2, 20/2, 71/1), ruhu şad olmak
(38/2), üstüne titremek (70/1), yüzüne gülmek (241/6), yüz karası (94/3), yolunda toprak olmak (2/6),
yerlere geçmek (294/3), yedi iklime yayılmak (23/6), yüz çevirmek (6/5, 50/4), yoluna can vermek
(60/4), yer etmek (1/4), yüzünü eline almak (489/5), yüz sürmek (7/3), yerden göğe kadar (423/1)
Sonuç
Bâkî şiirlerinde kısa cümle, devrik cümle, soru cümlesi, seslenme kelimeleri, deyimler, vurgu ve
tonlama gibi konuşma dilinin değişik özelliklerini kullanmıştır. Bâkî konuşma dilinin değişik
imkânlarından yararlanarak şiirlerinde okuyucu ya da dinleyiciyle kendi arasında daha yakın, daha sıcak
bir bağ kurabilmiştir. Bu içten ve doğal söyleyiş şiirlerinin etkileyiciliğinde ve unutulmamasında önemli
bir rol oynamıştır.
KAYNAKÇA
Aksan, D. (2005). Yunus Emre Şirinin Gücü, Bilgi Yayınevi, Ankara.
Aksoy, Ö. A. (1984). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü: Atasözleri Sözlüğü I, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
İpekten, H. (1993). Bâkî Hayatı Sanatı Eserleri, Ankara.
Küçük, S. (1986). Bâkî Divanı (Tenkitli Basım), TDK Yayınları, Ankara..
Mengi, M. (1996). “Fuzuli'nin Şiirlerini Kalıcı Kılan Bazı Üslûp Özellikleri”, Fuzûlî Kitabı (500. Yılında Fuzûlî
Sempozyumu Bildirileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları No.37,
İstanbul.
470
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ALKIŞLAR İLE
DEDE KORKUT HİKAYELERİNDE “ALKIŞ VE DUA”
Yrd. Doç. Dr. Mustafa KUNDAKÇI
Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA
Özet: Kültürel mirası geçmişten geleceğe taşıyan en önemli faktörlerden biri de dindir. Çünkü birçok
sahada zaman, mekân ve düşüncenin değişmesi ile birçok unsur bütünüyle başkalaşabilirken, bazı inanç
kültürleri çoğu zaman hiç değişmeden ya da kısmen değişerek yeni değer yargıları ile kaynaşarak
varlığını devam ettirir. Bunların içinde de en önemli payı alkış, dua ve dilekler tutar. Çünkü bütün din ve
inançların merkezinde kendisinden daha büyük bir güç ve kudrete karşı boyun eğme, ondan yardım
dileme, ona şükür ve iltifatta bulunma vardır. Bu bahsedilen konuların temelinde ise alkış, dua ve dilekler
vardır.
Anahtar Kelimeler: dilek, alkış, dua, Dede Korkut, Türk Kültürü
In Turkish Culture Cheers Together with in Dede Korkut Stories Cheer and Prayers
Abstract: The religion is one of the most crucial elements that carries cultural heritage from past to
future. Many faith elements either alter totally or partially or never change due to changes in places and
thoughts that maintain existence through knitting up with new value judgment. Acclamations, prays and
wishes hold the most important part among these. Because there are obeying a power greater than itself,
requesting help, gratitude and compliment in the center of whole religions and beliefs. There are
acclamations, prays and wishes in base of all these elements that mentioned above.
Keywords: wish, cheer, prayer, Dede Korkut, Turkish culture
Halk edebiyatında alkışlar; halka ait geçmişten bugüne taşınan ve gelecek kuşaklara da bırakılacak
en önemli kültürel miraslardan birisidir. Alkışlar, Halkın günlük yaşayışı, iyilik ve kötülük hakkındaki
duygu ve düşünceleri, geçmiş ve gelecek telakisi, güzellik ve çirkinlik anlayışları, inanç ve inanç
unsurları, hastalık ve hastalık sebepleri ile bunların tedavi yöntemleri, doğa-insan ilişkileri, gök, yer,
atalar kültü gibi halk bilgisinin çeşitli yönleri ile iç içedir. Özellikle teknoloji ve bilimin az geliştiği
bölgelerde halk, çoğunlukla varmak istediği sonuç veya yardıma gereksinim duyduğu zamanlarda Alkış,
dua ve dileklere başvurmuştur. Alkışların Böyle durumlarda bazen doğal halleri korunarak bazen de yeni
kültür unsurları ile özdeşleşerek kullanıldıkları görülmektedir. (Kapağan, 2014: 801)
Tarihin en köklü milletlerinden biri olan Türk halkının en önemli sözlü kültür unsurlarından biri de
alkışlardır. “Alkış”ların zıddı “Kargış”tır. Alkış kelimesinin temelini dualar oluştururken, kargışların
temelinde ise beddualar vardır. Bunlar birbirini tamamlayan iki unsurdur. Alkışlar daha çok bir yakarış
olarak kadirşinaslığın göstergesi, bir istek, arzuya ulaşma ve dilekte bulunma veya yapılan bir iyiliğe
karşılık iyilik istemedir, kargışlar ise bunun zıttı olarak ifade edilebilir. (Kaya, 2001: IX)
Alkışlara başlayan bir kişinin iş için Allah’a halini arz etmesi ve kendisini psikolojik olarak da
rahat hissetmesine zemin hazırlaması en önemli husustur. Bu durum dünyanın bütün toplumlarında
aynıdır. Örneğin: Allah’ım sen yardım et, Ya Rabbi beni muvaffak eyle, Allah ne muradın varsa versin,
Hızır yoldaşın olsun, İki cihanda aziz olasın, Allah utandırmasın, Allah yardımcın olsun, Allah kurtarsın,
Allah sabır versin, Allah hayırlı teskereler versin, Kolay gelsin, Allah zihin açıklığı versin, Allah hayırlı
kazançlar nasip etsin, Allah mesut bahtiyar etsin, Bir yastıkta kocayın.(Kaya, 2001: 17-19)
Alkışın, duanın esas maksadı o işe Tanrıyı dahil etmektir. En büyük güç ve kudret sahibi olan
tanrının müdahil olması, işin aksamadan yolunda gitmesi manasını taşır. Bu düşünceyi destekler
mahiyette Mevlana Celalettin-i Rumi. Duayı (alkışı) şu şekilde tanımlar: “….dua adamın kendisinden
değil, Tanrıdandır. Tanrı ilhamıdır. O esnada insan yok olur, o duada bulunan tanrıdır. Duaya; icabette
tanrıdandır.’’ (Ermetin, 2009:152)
Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, mustafakundakci@karabuk.edu.tr
Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, cildizbgu@mail.ru
472
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Türkî halklardaki alkış kelimesinin karşılıkları olarak kullanılan kelimeler şunlardır: Türkiye
Türkçesinde: ‘alkış, dua, dilek; Kırgızcada: alkış, dua, dilek, bata, Kazakçada: bata, tilek, dua, dilek,
Azerbaycan’da: ‘algış,’ Kazan tarlarda: ‘aklaş,’ Uygurlarda: ‘alkış,’ Özbeklerde: ‘alkış,’ Karaçay
Malkarlarda ise: ‘alğaş’ (Duymaz, 2000: 16).
Türkler yeryüzünde yaşayan milletler içinde en zengin folklor hazinesine sahip halklardan
biridir.(Çınar, 1996:1) Türk halkları ile ilgili tarihinin ilk ve en eski bilgilerini bulduğumuz Çin
kaynakları, Türk inanç sistemi hakkında da ilk bilgileri vermektedir. Bu konudaki ilk bilgiler Türklerin
eski ataları olan Hunlar hakkındadır. Hunlar, güneşe, aya ve ata ruhlarına kurban keserler. Özellikle yılın
beşinci ayında hakan halkı toplar ve kurban merasimi yapar sonra hep beraber orman etrafında
dolaşılır.(Kalafat, 1998: 13)
Bize ulaşan en eski alkış: Hunların M.S 328 yılında tarihlenen şu kısa sözleridir: ‘terk edilmiş bir
şehir bulunduğunda, Şan-yu atı üzerinde iki elini havaya kaldırarak, başını eğer ve şöyle haykırır: ‘Ey
Gök! Bana onu verdiğin için teşekkür ederim’ (Roux, 2001: 246).
İlkel alkışların, söz sanatı olarak gelişmiş türleri ilahilerdir. Bunların en eskilerinden biri mısır
firavunu İkhnaton’un güneş tanrısına söylediği ilahidir. Türk soylu halklar içinde ise bilinen en eski yazılı
alkış metinlerinden biri XI. Yüzyılda yazılmış Uygur belgelerinin ‘tanrı ilahisi’ dir:
‘Tan tanrı geldi, Tan tanrı kendisi geldi,
Tan tanrı geldi, Kalkınız bütün beyler kardeşler,
Tan tanrıyı övelim, Gören güneş tanrı,
Siz bizi koruyun, Görünen ay tanrı,
Siz bizi kurtarın’. (TİKA, 2002: 24)
Dede Korkut’a baktığımızda da O, hem bir İslam âliminin hem de şamanların üstlendiği görevleri
yüklenir. Dua eder, barıştırır, kız ister, kopuz çalar vb. Halkın içindedir ve sıkıntı anlarında ortaya çıkıp
önemli öğütler verir.
Dede Korkut hikâyelerinde alkışın kabul görmesinin en büyük şartı günahsız yani‘ağzı dualı
olmak’tır. ‘Dede Korkut’ta, Kam Püre’nin oğlu Bamsı Beyrek hikâyesinde: “Ol zamanda beglerün alkışı
alkış idi, kargışı kargış idi. Ola kim bir ağzı dualının alkışıyla tanrı bize bir batman ayal viredidi. Bir
ağzı dualının alkışı ile tanrı bir ayal verdi.” (Duymaz, 2000: 16)
Dirse Han Oğlu Buğaç Han hikâyesinde ise çocuğu olmadığı için karısına kızan Dirse Han’a
hatunu çocuklarının olması için bir ağzı dualının duasının ihtiyaç olduğunu, bu dua için de bir ziyafet
vermesini söyler. Dirse Han da dişi ehlinin sözü ile ulu toy eyler. Bu durum açların doyurulması ve
insanların memnun edilmesi ile alınacak duanın kabul göreceğini gösterir. (Ergin, 1997: 80)
Hıristiyanlıkta da bu görüşü destekleyen şöyle bir hikâye anlatılır: “Bir gün İsa (a.s) bir cemaat ile
yağmur duasına çıkar. Cemaate dönerek. Günah işleyenler geri dönsün buyurur: herkes geri döner.
Sadece bir kişi kalır. Hz. İsa ona, sen hiç günah işlemedin mi? diye sorar. Adamcağız: Vallahi bir defa
namaz kılarken şu gözüm, geçen bir kadına baktı. Namazdan sonra o gözümü çıkardım. Bundan başka
günah işlediğimi bilmiyorum, dedi. Hz. İsa (a.s) o halde sen dua et, ben amin diyeyim buyurur. O da dua
etti ve yağmur yağdı.” (Akalın, 1990: 44)
Yine Türkiye’de ‘Çömçeli Gelin’ oyununda yağmurun yağması için dua edilirken Allah’a özellikle
çocuklara dua ettirilmesi de bu inanışı örnekleyen bir durumdur.
Çömçeli Gelin Oyunu: Kuraklık zamanında çocuklar toplanıp bir büyük tahta kepçeyi çocuk gibi
giydirirler. Bir ağacın ortasına bağlanan gelinin iki ucundan iki çocuk tutar. Böylece çocuklar ev, ev,
gezerek:
Çömçeli gelin ne ister çömçeli gelin su ister
Ver, Allah’ım ver! Yağmur ile sel!
Koç koyun kurban göbekli harman,
Yaz yağmuru yalancı gavur kızı dilenci
Ver, Allah’ım ver! Yağmur ile sel!
Koç koyun kurban göbekli harman!
Bu türkü söylenir ve her evden biri çıkar ‘çömçeli gelinin başına su döker ve çocuklara bir şeyler
verir. (İnan, 2000: 165)
Türk tarihi açısından baktığımızda bugüne kadar elimize ulaşan en değerli eserlerden biri de Dede
Korkut destanındaki hikâyelerdir. Dede Korkut kitabının Dresden nüshası bir giriş ile on iki destansı
473
Yrd. Doç. Dr. Mustafa KUNDAKÇI-Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA/Türk Kültüründe Alkışlar ile …
hikâyeyi içine almaktadır. Vatikan nüshasında ise giriş ve altı hikâye mevcuttur. Altıncı hikâyenin de iki
sayfası eksiktir (Ergin, 1997: 3). Fuat Köprülü’ye göre: “Bütün Türk edebiyatını terazinin bir kefesine,
Dede Korkut’u diğer kefesine koysak Dede Korkut daha ağır basar.” der ( Alptekin, 2003: 9).
Korkut Ata, söyleyeceklerini kopuz eşliğinde dile getirir. Kara kopuzun Türk halklarının kutsal
enstrümanı haline gelmesinde en büyük paya sahip ve günümüz saz sanatının temelini atan sanatçısıdır.
(Nısanbayev, 2000: 10)
Korkut Ata, Türk kültüründe çok büyük bir etki bırakmıştır. Bu nedenle günümüzde olmayacak
işler için; “Korkut’a mezar kazma”
1
deyimi kullanılır. Bu da Korkut Ata’nın hâlâ yaşadığı inancının
mevcut olduğunu gösterir. Müslüman mitolojisinde de Hz. Hızır’a benzetilmiştir. Atalar kültünün
yaşayan örneği olarak onun yapılan duaların kabulünde etkili olacağı hatta ihsanda bulunabileceği görüşü
yaşamaktadır:
“Evvel sağlığa çalalım
Sağlık gelsin.
Esenliğe çalalım
Esenlik gelsin
Hızır peygamber silisin versin
Достарыңызбен бөлісу: |