Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет69/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   102

1. Konuşulan Dilden Yararlanma 

Bâkî,  zihnindekileri  yalın,  rahat,  doğal  anlatımla  dizelere  dönüştürür.  Onun  gazellerinde 

algılanması,  çözümlenmesi  güç  anlatımlardan  ziyade,  bir  anda  kavranıveren  beyitlerle  karşılaşılır.  Şair 

konuşulan dilin kalıplarından ve söyleyiş biçimlerinden de sık sık yararlanır. 

Aşağıdaki  beyitte  sevgilisinin  sürekli  kendisinden  uzak  durması  karşısında  söyledikleri,  dildeki 

doğallığı ve yalınlığı en güzel şekilde yansıtan ifade biçimleridir: 

Ne sende mihr ü vefâ var ne bende sabr u karâr 

O yok bu yok ne aceb bizden ictinab itdün 

G. 259/3

 



Yine sevgilisinden ilgi beklediğini söylerken konuşulan dilinin imkânlarından yararlanır: 

Eylesün la’lini dermân dil-i bîmâra meded 

Dostlar işte ben öldüm bana bir çâre meded 

G. 40/1 


Sevgilisinin kapısını bekleyen köpeği muhatap alarak azarlar: 

Görüp ben zârı dâmen-gîr olursın ey seg-i dilber 

Gelür kûy-ı nigâra her gice ağyârı tuymazsın 

G. 396/2 

Konuşulan dilden yararlanmanın bir özelliği de karşısında biri varmışçasına davranmaktır: 

Yanuna kalur ne kılsan pâdişehsin dostum 

Şânuna layık degül amma cefâlar bilmiş ol 

G. 294/3 

Dâne-i hâline bak cennet-i ruhsârında 

Nice sabr eylesün Allâhı seversen âdem 

G. 331/4 

Bâkî, halk şairleri gibi dedim-dedi’li tekrarları da kullanır: 

Didüm müşgîn saçun mıdur muattar iden âfâkı 

Perîşan eyleyüp kaküllerini didi kim budur 

G. 170/4 

Kimi halk söyleyişlerini de beyitlerinde kullanmaktan çekinmez: 

Çekemez kimse ayağum diyü lâf urma inen 

Sâkıyâ elleşelüm gel berü meydâne biraz 

G. 206/2 

Bâkî’nin beyitlerinde konuşulan dilin bir özelliği olan seslenmelere çokça rastlanılır: 

Dilâ cihânı sirişkümle pûr-şarâb itdün 

Behey harâb olası âlemi harâb itdün 

G. 259/1 

Bâkî’nin gazellerinde özellikle “dostum, begüm” seslenmeleri çok kullanılır: 

Saçun zencîri sevdâsında Bâkî 

Begüm dîvanedür dîvâne mazûr 

G.132/5 

Bâkîye emr nedür sultânım 

Sana kul oldı mutî u münkad 

G.37/6 


Nedim’in  hazırlayıcılarından  olan  Bâkî’nin  aşağıdaki  beyti  rahat  ve  içten  söyleyişin  güzel  bir 

örneğidir: 

Nevbahâr oldı gelün azm-i gülistân idelüm 

Açalum gonca-i kalbi gül-i handân idelüm 

G. 323/1 

Bâkî’nin gazellerinde konuşulan dilin kimi kalıplarından yararlanılarak oluşturulan diğer beyitlerin 

numaraları  ise  şöyledir:  15/3,  31/4,31/3,  31/5,  34/4,  35/4,  37/4,  37/2,  40/1,  40/2,  123/1,  123/1,  227/5, 

227/3, 265/4, 313/5, 316/3, 322/4, 151/, 389/3, 409/3, 457/5, 495/2, 497/3, 506/6, 525/3 



2. Atasözleri 

Özellikle  XV.  ve  XVI.  asırlardan  itibaren  divan  şairlerimizin  şiirlerinde  atasözlerine  çokça 

rastlanmaktadır.  Îrâd-ı  mesel  veya  irsâl-i  mesel  sanatları  aracılığıyla  atasözlerinin  çeşitli  manalarıyla 

ustaca oynayan divan şairleri şiirlerini estetik, anlam ve ahenk açısından zenginleştirmeyi de bilmişlerdir. 

XVI.  asrın  büyük  şairi  Bâkî’nin  gazellerinde  atasözlerinin  çokça  kullanıldığını  söyleyemeyiz. 

Şairin gazelleri içerisinde atasözlerinin kullanıldığı beyitler ise şunlardır: 

Kapunda çok revân oldı dahı çok seyl olur yaşum 

Meseldür akdugı yirde dimişler yine akar su 

G. 402/3 

                                                      

 Sabahattin Küçük, Bâkî Divanı (Tenkitli Basım), TDK Yayınları, Ankara, 1986. (Gazel ve beyit numaraları bu eserdeki sıraya 



göre düzenlenmiştir.) 

467 

Dr. Murat KEKLİK/Bâkî’de Doğal, Rahat, İçten Söyleyiş  

Beni öldürmege gel ey püser ihmâl itme 

Atalar dimediler hayr işi tehir ideler 

G. 177/4 

 

İrmedin rûz-ı firâk eyleyelüm cânı revân 



Bâkıyâ çün dinilür ey güne katlanmaz deyn 

G. 378/5 

 

Pâdişehsen terk-i tâc u kisvet itmekdür yolun 



Pâdişâh olmaz kişi başında tâc olmadan 

G. 394/2 

 

Derd-i aşkun âşık-ı miskîni âhır öldürür 



Mestlik pâyâne yitse irüşür elbette hâb 

G. 20/5 


3. Deyimler 

Anlamı  kuvvetlendirme,  anlatımı  etkili  kılma  yöntemlerinden  biri  de  deyimlerdir.  Bâkî’nin 

gazellerinde  deyimler  ve  halk  ağzına  yakın  söyleyişler  önemli  bir  yer  tutar.  Bu  husus  şairin  halk 

kültürüyle  ne  denli  alakalı  olduğunu  da  gösterir.  Büyük  şair,  sözcüklerin  lûgat  ve  deyim  manaları  ile 

ustaca oynayarak dildeki hâkimiyetini de ortaya koymuştur. 

Aşağıda  Bâkî’nin  gazellerindeki  kimi  deyimleri  beyitler  üzerinde  gösterdikten  sonra,  bundan 

önceki  konu  başlıkları  altında  yer  alan  ve  deyim  ihtiva  eden  beyitleri  tekrar  etmemek  amacıyla  diğer 

deyimler beyit numaraları ile birlikte gösterilmiştir. 

Ağız birliği yapmak 

Ağız bir idüp söylemek âsân idi yâre 

Zahmunla gelüp olsa eger hançeri yek dil 

G. 298/3 

Aklını başına toplamak 

Düşmesin silsile-i zülf-i perişânına dil 

Aklını başına cem eylesün ol divâne 

G. 410/4 

Alnı açık yüzü ak 

Gül gibi ter-dâmene teşbîh iden kimdür seni 

Yâsemen gibi cihânda alnun açuk yüzün ağ 

G. 227/3 

Ayağının tozuyla bir tutmamak 

Ayagun tozıyla vezn itmez birin ehl-i nazar 

Toptolu Yûsuf-likâlarla bugün mîzân-ı îd 

G. 39/3 


Bel bağlamak 

Bende-i fermân olup gîsû-yı kâfir-kîşüne 

Hidmete bil bağlayupdur ey sanem zünnârlar 

G. 85/2 


Başım gözüm üstüne 

Hâk-i kademün kühli gelürse gözüm üzre 

Kuyun yolunun hidmeti başum yüzüm üzre 

G. 462/1 

Deliliği tutmak 

Âleme leylî saçun sevdâsın izhâr eylerin 

Nev-bahâr eyyâmıdur bir gün tutar mecnûnluğum 

G. 325/3 

Elinden düşmemek 

Piyâle düşmez elümden hemîşe lâle-sıfat 

Şirâr-ı nâr-ı gamundan tutışdı yandı yürek 

G. 265/3 

Eşek yerine koymamak 

Yâr işiginde rakîbün yirin umma sofî 

Bağlamaz kimse seni ol kapuda har yerine 

G. 422/4 

Gözleri aydın 

Bâkî yitişdi gözlerün aydun nesîm-i subh 

Hâk-i cenâb-ı sâye-i perverdigârdan 

G. 377/5 

 


468 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Gözünden sakınmak 

Bâkî gözinden eyle hazer sorma leblerin 

Zinhâr gâfil olma şarâbun yasağı var 

G. 53/6 


Gözden uzak tutmamak 

Bâkî-i haste-hâtırı dûr itme dîdeden 

Gamzenden ayru kimsesi yokdur iler çeker 

G. 79/7 


Kına yakmak 

Kızarup ruhları gül-gûne-i tâb-ı mülden 

Şûle-i sagâr-ı mey destine yakmış hınnâ 

G. 9/4 


İbret gözünü açmak 

Zâhidâ ibret gözin aç sûret-i zîbâya bak 

Bir nazar âyîne-i sun’-ı cihân-ârâya bak 

G. 239/1 

Karanlıkta göz kırpmak 

Ne bilsünler karanuda anun göz kıpdugın iller 

Gice hâl-i ruhunla bahs içün gelmiş meger kevkeb 

G. 17/3 


Kanadı altına almak 

Fasl-ı şîtâda beyzâ-i sîmîn idi gûy-i zemîn  

Aldı kanadı altına simurg-i zerrîn-bâl ü per 

G. 78/3 


Kulp takmak 

Öykündigi ‘çün işigüne ey şeh-i cihân 

Dahı ne kulplar taka eflâke mâh-ı nev 

G. 400/4 

Laf çatlatmak 

Nâre-i mest-i aşka benzedemez 

Lâf çatlatmasun inende tüfek 

G. 252/3 

Murad bulmak 

Bulmag isterdi aşk içinde murâd 

Yâr-ı Şîrîn digül midür Ferhâd 

G. 36/1 


Namerde muhtaç olmamak 

Pîre-zâl-i dehre Bâkî kimse muhtâc olmasun 

Saklasun Hak kulların nâmerde muhtâc olmadan 

G. 394/5 

Överek göğe çıkarmak 

Hem-demümdür şeb-i fürkatde diyü haste gönül 

Ögerek göğe çıkardı bu gice feryâdı 

G. 520/4 

Ömür törpüsü 

Bülbülün medh idüp ol şâh-ı gül-i ter didügi 

Bir ömür dörpüsüdür kaddüne nisbet güzelüm 

 G. 332/3 

Ruhu şad olmak 

Leb-i handânun ile kıldın yâd 

Eyledün mürdelerün rûhını şâd 

G. 37/1 


Üstüne titremek 

Bâkıyâ pîrehenin sanma o mâhun lerzân 

Üstine pertev-i hûrşîd-i dırahşân ditrer 

G. 137/7 

Vebali boynuna olmak 

Gîsûların firâkı helak eyledi bizi  

Boynuna alma ey saçı Leylâ vebâlümüz 

G. 207/3 

Yakasını kurtaramamak 

Gerçi dil turran elinden yakasın kurtaramaz 

Ruhuna meyl idene zülf-i siyâh el karamaz 

G. 203/1 



469 

Dr. Murat KEKLİK/Bâkî’de Doğal, Rahat, İçten Söyleyiş  

Yerin kulağı var 

Âh itme nal-i esbi nişânın görüp dilâ 

Şâyed kimesne işide yirün kulagı var  

G. 402/3 

Yüreğine su serpmek 

Bâkî yanardı tâb-ı teb-i hecr-i yâr ile 

Su sepmeyeydi yüreğine şir-i âbdâr 

G.101/5 


Yüzü gözü açılmak 

Gülşene nergis ü gül haylî letâfet virdi 

Şimdi açıldı dahı yüzi gözi gül-zârun 

G. 276/4 

Yüzüne kan gelmek 

Eşk-i hasret yüzümüz âl ider andukça lebin 

Mey-i gül-gûn içerüz benzümüze kan getürür 

G. 131/4 

Zincirinden boşalmak 

Zülfünden ayru Bâkî bir hâl ile yürür kim 

Zincîrden boşanmış dîvânedür sanurlar 

G. 115/5 

Yukarıda  görülen  örneklerden  anlaşılacağı  üzere  Bâkî’  nin  gazellerinde  deyimler  ustalıkla 

kullanılmıştır.  Deyimlerin  güçlü  ifadeleri  yanında,  şairin  kelimelerle  isteği  oynama  ve  edebî  sanatlara 

olan merakı, şiirin manasını zenginleştirmiştir. 

Gazellerdeki  diğer  deyimler  ve  beyit  numaraları  şöyledir;  ağzından  düşmemek  (264/7),  aklını 

almak (35/6, 507/3), alem şahit (42/5), ayağını kesmek (269/1), başa çıkamamak (2/1), bağrına basmak 

(103/4),  boy  göstermek  (51/4),  başını  alıp  gitmek  (176/5),    beyaza  çıkmamak  (503/3),  boy  göstermek 

(51/4),    başını  alıp  gitmek  (176/5)  beyaza  çıkmamak  (503/3),  baştan  gitmemek  (3/2),  o  yola  başını 

koymak,  başını  vermek  (250/4),  çekip  çevirmek  (20/4),  diş  kirası  (80/2),  dil  uzatmak  (228/2,  345/4), 

dimağ bağlamak (48/5), eline geçirmek (9/5,25/2), gönül bağlamak (34/2), gönül almak (126/1,278/5), 

gül  gibi  (492/1),  göz  dikmek  (1/7,117/4),  gözünü  açmak  (77/8),  gam  çekmek  (19/6),  gönlü  düşmek 

(26/1), gözü değmek (269/1), göze almamak (3/4), gönlü açılmak (331/1), gönlü alınmak (33/3), gözü 

dünyayı  görmemek  (15/4),  gün  gibi  göstermek  (109/4),  gözü  aç  (31/5),  hararet  bağlamak  (381/3), 

hayrette  kalmak  (31/5),  işin  altın  olsun  (95/3),  kahır  çekmek  (56/2,  26/5),    kan  ağlamak  (5/4,  208/4, 

390/2),  kulak  vermek  (277/7),  kanına  girmek  (215/2),  kadem  basmak  (7/5),  kulağını  çekmek  (521/2), 

kulak  kabartmak  (8/6,  209/2),  minnet  çekmek  (105/3),  peyda  etmek  (9/2,  20/2,  71/1),  ruhu  şad  olmak 

(38/2),  üstüne titremek  (70/1),  yüzüne  gülmek  (241/6),  yüz  karası  (94/3),  yolunda  toprak  olmak  (2/6), 

yerlere  geçmek  (294/3),  yedi  iklime  yayılmak  (23/6),  yüz  çevirmek  (6/5,  50/4),  yoluna  can  vermek 

(60/4), yer etmek (1/4), yüzünü eline almak (489/5), yüz sürmek (7/3), yerden göğe kadar (423/1) 



Sonuç 

Bâkî şiirlerinde kısa cümle, devrik cümle, soru cümlesi, seslenme kelimeleri, deyimler, vurgu ve 

tonlama  gibi  konuşma  dilinin  değişik  özelliklerini  kullanmıştır.  Bâkî  konuşma  dilinin  değişik 

imkânlarından yararlanarak şiirlerinde okuyucu ya da dinleyiciyle kendi arasında daha yakın, daha sıcak 

bir bağ kurabilmiştir. Bu içten ve doğal söyleyiş şiirlerinin etkileyiciliğinde ve unutulmamasında önemli 

bir rol oynamıştır.  



KAYNAKÇA 

Aksan, D. (2005). Yunus Emre Şirinin Gücü, Bilgi Yayınevi, Ankara. 

Aksoy, Ö. A. (1984). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü: Atasözleri Sözlüğü I, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 

İpekten, H. (1993). Bâkî Hayatı Sanatı Eserleri, Ankara. 

Küçük, S. (1986). Bâkî Divanı (Tenkitli Basım), TDK Yayınları, Ankara.. 

Mengi,  M.  (1996).  “Fuzuli'nin  Şiirlerini  Kalıcı  Kılan  Bazı  Üslûp  Özellikleri”,  Fuzûlî  Kitabı  (500.  Yılında  Fuzûlî 

Sempozyumu  Bildirileri,  İstanbul  Büyükşehir  Belediyesi  Kültür  İşleri  Daire  Başkanlığı  Yayınları  No.37, 

İstanbul. 

 

 


470 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


TÜRK KÜLTÜRÜNDE ALKIŞLAR İLE  

DEDE KORKUT HİKAYELERİNDE “ALKIŞ VE DUA” 

 

Yrd. Doç. Dr. Mustafa KUNDAKÇI



 

Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA





 

 



Özet:  Kültürel  mirası  geçmişten  geleceğe  taşıyan  en  önemli  faktörlerden  biri  de  dindir.  Çünkü  birçok 

sahada zaman, mekân ve düşüncenin değişmesi ile birçok unsur bütünüyle başkalaşabilirken, bazı inanç 

kültürleri  çoğu  zaman  hiç  değişmeden  ya  da  kısmen  değişerek  yeni  değer  yargıları  ile  kaynaşarak 

varlığını devam ettirir. Bunların içinde de en önemli payı alkış, dua ve dilekler tutar. Çünkü bütün din ve 

inançların  merkezinde  kendisinden  daha  büyük  bir  güç  ve  kudrete  karşı  boyun  eğme,  ondan  yardım 

dileme, ona şükür ve iltifatta bulunma vardır. Bu bahsedilen konuların temelinde ise alkış, dua ve dilekler 

vardır. 

Anahtar Kelimeler: dilek, alkış, dua, Dede Korkut, Türk Kültürü 

In Turkish Culture Cheers Together with in Dede Korkut Stories Cheer and Prayers

 

Abstract:  The  religion  is  one  of  the  most  crucial  elements  that  carries  cultural  heritage  from  past  to 

future. Many faith elements either alter totally or partially or never change due to changes in places and 

thoughts that maintain existence through knitting up with new value judgment. Acclamations, prays and 

wishes hold the most important part among these. Because there are obeying a power greater than itself, 

requesting  help,  gratitude  and  compliment  in  the  center  of  whole  religions  and  beliefs.  There  are 

acclamations, prays and wishes in base of all these elements that mentioned above. 



Keywords: wish, cheer, prayer, Dede Korkut, Turkish culture 

Halk edebiyatında alkışlar; halka ait geçmişten bugüne taşınan ve gelecek kuşaklara da bırakılacak 

en önemli kültürel miraslardan birisidir.  Alkışlar, Halkın günlük yaşayışı, iyilik ve kötülük hakkındaki 

duygu  ve  düşünceleri,  geçmiş  ve  gelecek  telakisi,  güzellik  ve  çirkinlik  anlayışları,  inanç  ve  inanç 

unsurları,  hastalık  ve  hastalık  sebepleri  ile  bunların  tedavi  yöntemleri,  doğa-insan  ilişkileri,  gök,  yer, 

atalar  kültü  gibi  halk  bilgisinin  çeşitli  yönleri  ile  iç  içedir.  Özellikle  teknoloji  ve  bilimin  az  geliştiği 

bölgelerde halk, çoğunlukla varmak istediği sonuç veya yardıma gereksinim duyduğu zamanlarda Alkış, 

dua ve dileklere başvurmuştur. Alkışların Böyle durumlarda bazen doğal halleri korunarak bazen de yeni 

kültür unsurları ile özdeşleşerek kullanıldıkları görülmektedir. (Kapağan, 2014: 801) 

Tarihin en köklü milletlerinden biri olan Türk halkının en önemli sözlü kültür unsurlarından biri de 

alkışlardır.  “Alkış”ların  zıddı  “Kargış”tır.  Alkış  kelimesinin  temelini  dualar  oluştururken,  kargışların 

temelinde ise beddualar vardır. Bunlar birbirini tamamlayan iki unsurdur. Alkışlar daha çok bir yakarış 

olarak  kadirşinaslığın  göstergesi,  bir  istek,  arzuya  ulaşma  ve  dilekte  bulunma  veya  yapılan  bir  iyiliğe 

karşılık iyilik istemedir, kargışlar ise bunun zıttı olarak ifade edilebilir. (Kaya, 2001: IX) 

Alkışlara  başlayan  bir  kişinin  iş  için  Allah’a  halini  arz  etmesi  ve  kendisini  psikolojik  olarak  da 

rahat  hissetmesine  zemin  hazırlaması  en  önemli  husustur.  Bu  durum  dünyanın  bütün  toplumlarında 

aynıdır.  Örneğin: Allah’ım sen yardım et, Ya Rabbi beni muvaffak eyle, Allah ne muradın varsa versin, 

Hızır yoldaşın olsun, İki cihanda aziz olasın, Allah utandırmasın, Allah yardımcın olsun, Allah kurtarsın, 

Allah sabır versin, Allah hayırlı teskereler versin, Kolay gelsin, Allah zihin açıklığı versin, Allah hayırlı 

kazançlar nasip etsin, Allah mesut bahtiyar etsin, Bir yastıkta kocayın.(Kaya, 2001: 17-19) 

Alkışın,  duanın  esas  maksadı  o  işe  Tanrıyı  dahil  etmektir.  En  büyük  güç  ve  kudret  sahibi  olan 

tanrının  müdahil  olması,  işin  aksamadan  yolunda  gitmesi  manasını  taşır.  Bu  düşünceyi  destekler 

mahiyette  Mevlana  Celalettin-i  Rumi.  Duayı  (alkışı)  şu  şekilde  tanımlar:  “….dua  adamın  kendisinden 

değil, Tanrıdandır. Tanrı ilhamıdır. O esnada insan yok olur, o duada bulunan tanrıdır. Duaya; icabette 

tanrıdandır.’’ (Ermetin, 2009:152)  

                                                      

 Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, mustafakundakci@karabuk.edu.tr 





 Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, cildizbgu@mail.ru 



472 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Türkî  halklardaki  alkış  kelimesinin  karşılıkları  olarak  kullanılan  kelimeler  şunlardır:  Türkiye 

Türkçesinde:  ‘alkış,  dua,  dilek;  Kırgızcada:  alkış,  dua,  dilek,  bata,  Kazakçada:  bata,  tilek,  dua,  dilek, 

Azerbaycan’da:  ‘algış,’  Kazan  tarlarda:  ‘aklaş,’  Uygurlarda:  ‘alkış,’  Özbeklerde:  ‘alkış,’  Karaçay 

Malkarlarda ise: ‘alğaş’ (Duymaz, 2000: 16). 

Türkler  yeryüzünde  yaşayan  milletler  içinde  en  zengin  folklor  hazinesine  sahip  halklardan 

biridir.(Çınar,  1996:1)  Türk  halkları  ile  ilgili  tarihinin  ilk  ve  en  eski  bilgilerini  bulduğumuz  Çin 

kaynakları, Türk inanç sistemi hakkında da ilk bilgileri vermektedir. Bu konudaki ilk bilgiler Türklerin 

eski ataları olan Hunlar hakkındadır. Hunlar, güneşe, aya ve ata ruhlarına kurban keserler. Özellikle yılın 

beşinci  ayında  hakan  halkı  toplar  ve  kurban  merasimi  yapar  sonra  hep  beraber  orman  etrafında 

dolaşılır.(Kalafat, 1998: 13) 

Bize ulaşan en eski alkış: Hunların M.S 328 yılında tarihlenen şu kısa sözleridir: ‘terk edilmiş bir 

şehir  bulunduğunda,  Şan-yu  atı  üzerinde  iki  elini  havaya  kaldırarak,  başını  eğer  ve  şöyle  haykırır:  ‘Ey 

Gök! Bana onu verdiğin için teşekkür ederim’ (Roux, 2001: 246). 

İlkel  alkışların,  söz  sanatı  olarak  gelişmiş  türleri  ilahilerdir.  Bunların  en  eskilerinden  biri  mısır 

firavunu İkhnaton’un güneş tanrısına söylediği ilahidir. Türk soylu halklar içinde ise bilinen en eski yazılı 

alkış metinlerinden biri XI. Yüzyılda yazılmış Uygur belgelerinin ‘tanrı ilahisi’ dir:  

‘Tan tanrı geldi, Tan tanrı kendisi geldi, 

Tan tanrı geldi, Kalkınız bütün beyler kardeşler, 

Tan tanrıyı övelim, Gören güneş tanrı, 

Siz bizi koruyun, Görünen ay tanrı, 

Siz bizi kurtarın’. (TİKA, 2002: 24) 

Dede Korkut’a baktığımızda da O, hem bir İslam âliminin hem de şamanların üstlendiği görevleri 

yüklenir. Dua eder, barıştırır, kız ister, kopuz çalar vb. Halkın içindedir ve sıkıntı anlarında ortaya çıkıp 

önemli öğütler verir. 

Dede  Korkut  hikâyelerinde  alkışın  kabul  görmesinin  en  büyük  şartı  günahsız  yani‘ağzı  dualı 

olmak’tır. ‘Dede Korkut’ta, Kam Püre’nin oğlu Bamsı Beyrek hikâyesinde: “Ol zamanda beglerün alkışı 



alkış idi, kargışı kargış idi. Ola kim bir ağzı dualının alkışıyla tanrı bize bir batman ayal viredidi. Bir 

ağzı dualının alkışı ile tanrı bir ayal verdi.” (Duymaz, 2000: 16) 

 Dirse  Han  Oğlu  Buğaç  Han  hikâyesinde  ise  çocuğu  olmadığı  için  karısına  kızan  Dirse  Han’a 

hatunu  çocuklarının  olması  için  bir  ağzı  dualının  duasının  ihtiyaç  olduğunu,  bu  dua  için  de  bir  ziyafet 

vermesini  söyler.  Dirse  Han  da  dişi  ehlinin  sözü  ile  ulu  toy  eyler.  Bu  durum  açların  doyurulması  ve 

insanların memnun edilmesi ile alınacak duanın kabul göreceğini gösterir. (Ergin, 1997: 80)  

Hıristiyanlıkta da bu görüşü destekleyen şöyle bir hikâye anlatılır: “Bir gün İsa (a.s) bir cemaat ile 

yağmur  duasına  çıkar.  Cemaate  dönerek.  Günah  işleyenler  geri  dönsün  buyurur:  herkes  geri  döner. 

Sadece bir kişi kalır. Hz. İsa ona, sen hiç günah işlemedin mi? diye sorar. Adamcağız: Vallahi bir defa 

namaz  kılarken şu gözüm, geçen bir kadına baktı. Namazdan sonra o gözümü  çıkardım. Bundan başka 

günah işlediğimi bilmiyorum, dedi. Hz. İsa (a.s) o halde sen dua et, ben amin diyeyim buyurur. O da dua 

etti ve yağmur yağdı.” (Akalın, 1990: 44) 

Yine Türkiye’de ‘Çömçeli Gelin’ oyununda yağmurun yağması için dua edilirken Allah’a özellikle 

çocuklara dua ettirilmesi de bu inanışı örnekleyen bir durumdur. 

Çömçeli Gelin Oyunu: Kuraklık zamanında çocuklar toplanıp bir büyük tahta kepçeyi çocuk gibi 

giydirirler.  Bir  ağacın  ortasına  bağlanan  gelinin  iki  ucundan  iki  çocuk  tutar.  Böylece  çocuklar  ev,  ev, 

gezerek: 

Çömçeli gelin ne ister çömçeli gelin su ister 

Ver, Allah’ım ver! Yağmur ile sel! 

Koç koyun kurban göbekli harman, 

Yaz yağmuru yalancı gavur kızı dilenci 

Ver, Allah’ım ver! Yağmur ile sel! 

Koç koyun kurban göbekli harman! 

Bu türkü söylenir ve her evden biri çıkar ‘çömçeli gelinin başına su döker ve çocuklara bir şeyler 

verir. (İnan, 2000: 165)  

Türk tarihi açısından baktığımızda bugüne kadar elimize ulaşan en değerli eserlerden biri de Dede 

Korkut  destanındaki  hikâyelerdir.  Dede  Korkut  kitabının  Dresden  nüshası  bir  giriş  ile  on  iki  destansı 



473 

Yrd. Doç. Dr. Mustafa KUNDAKÇI-Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA/Türk Kültüründe Alkışlar ile … 

hikâyeyi içine almaktadır. Vatikan nüshasında ise giriş ve altı hikâye mevcuttur. Altıncı hikâyenin de iki 

sayfası  eksiktir  (Ergin,  1997:  3).  Fuat Köprülü’ye  göre:  “Bütün  Türk edebiyatını terazinin  bir  kefesine, 



Dede Korkut’u diğer kefesine koysak Dede Korkut daha ağır basar.” der ( Alptekin, 2003: 9). 

Korkut  Ata,  söyleyeceklerini  kopuz  eşliğinde  dile  getirir.  Kara  kopuzun  Türk  halklarının  kutsal 

enstrümanı haline gelmesinde en büyük paya sahip ve günümüz saz sanatının temelini atan sanatçısıdır. 

(Nısanbayev, 2000: 10) 

Korkut  Ata,  Türk  kültüründe  çok  büyük  bir  etki  bırakmıştır.  Bu  nedenle  günümüzde  olmayacak 

işler  için;  “Korkut’a  mezar  kazma”

1

  deyimi  kullanılır.  Bu  da  Korkut  Ata’nın  hâlâ  yaşadığı  inancının 



mevcut  olduğunu  gösterir.  Müslüman  mitolojisinde  de  Hz.  Hızır’a  benzetilmiştir.  Atalar  kültünün 

yaşayan örneği olarak onun yapılan duaların kabulünde etkili olacağı hatta ihsanda bulunabileceği görüşü 

yaşamaktadır: 

“Evvel sağlığa çalalım 

Sağlık gelsin. 

Esenliğe çalalım 

Esenlik gelsin 

Hızır peygamber silisin versin 




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет