Anahtar kelimeler: Tekerleme, şiir, Türkçe, eğitim, öğretim.
Dil, bir toplumun anlaşma vasıtası olduğu gibi aynı zamanda bir kültür taşıyıcısı ve kültür
aktarıcısıdır [1, 3]. İkinci bir dili öğrenme, başka bir kültürü öğrenmenin ve onu tam anlamıyla
algılamanın en kolay ve mükemmel yoludur.Dil ve kültür arasındaki mükemmel ilişkiden dolayı
dil öğretimi aynı zamanda kültür öğretimidir.
Kültür denildiği zaman akla tüm güzel sanatlarla birlikte edebiyat da gelmektedir.
Öğrencinin aktif halde olmadığı bir yabancı dil dersi, öğretmenin zamanını doldurmaktan
başka bir işe yaramayacaktır. Metni sınıfa getirerek sadece analiz etmenin, öğrenciler açısından
yararlı olmadığı artık görülmektedir. Bu derslerde öğrenci hem sıkılmakta hem de istenilen verim
elde edilememektedir. Yabancı dil derslerinde amaç, öğrenciyi sadece tekrar eden ve tahtada
yazılanları kopyalayan biri olmaktan kurtararak, yaratıcı bir birey haline getirmek olmalıdır ve bu
da ancak öğrencinin hayatı tanıması ile gerçekleşebilir.
Edebiyat ister yazılı, ister sözlü olsun, insanların hayatı daha iyi anlamalarını
sağlayacaktır. Bu nedene de yabancı dil derslerinde edebi metinlerin kullanılması, dilin doğal
ortamında kullanılmasına benzer bir ortam yaratacaktır. Edebiyatın yabancı dil dersinde
kullanılması çok kapsamlı öğrenmeyi sağlayarak, öğrencide hem dil becerilerini geliştirmekte hem
de amaç dili kültürel boyutuyla tanımasını sağlamaktadır.
Bir dil bir insan kavramından yola çıkarak dil öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu
vurgulayabiliriz. Dil öğrenim ve öğretiminde çeşitli yöntemler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi de
Türk Halk Edebiyatında geniş bir sahada yerini tutmuş olan tekerlemelerdir. Tekerlemelerin
öğrenciyi dil öğreniminde daha aktif hale getirdiği düşüncesindeyim.
613
Dil öğretiminde kullanılan tekerlemeler yabancı dil öğretimindeki gösterip yaptırma
yönteminin içerisine girmektedir. Öncelikle yabancı dil öğreticisi tekerlemeyi söyleyip daha sonra
bunu yabancı dil eğitimi alan öğrencinin tekrarlamasıyla yaptırılır.
Yapmış olduğumuz bu çalışma ile tekerlemelerin dil öğrenimi üzerindeki yerini,
tekerlemelerin dil üzerindeki etkilerini, tekerlemelerin dil işlevlerini, tekerleme ve eğitim-öğretim
arasındaki ilişkilerini ele alacağız.
Tekerlemeler, uyaklarla elde edilen ses ve söz oyunlarıyla ve çeşitli çağrışımlarla birbirine
bağlanmış, çoğunlukla, iç ahenk olarak şiir, şekil olarak düzyazı görünümlü, birbirini tutmaz
gerçekdışı düşüncelerin sıralanmasıyla meydana getirilmiş sözlü bir halk edebiyatı ürünüdür[2,
65].
Tekerlemenin belirli bir ana konusu yoktur. Birbirine aykırı düşünceleri, gerçekdışı,
olmayacak durumları biraraya getirip mantık dışı bir takım sonuçlara vararak şaşırtıcı bir etki
yaratır. Böyle olunca da dinleyenleri şaşırtmak, eğlendirmek, keyiflendirmek için başvurulan
ahenkli bir söz kurgusu olarak karşımıza çıkar.
Bu özellikleriyle tekerlemenin, ilgiyi sıcak tutup anlatılacak olan anlatıya veya yapılacak
olan eyleme dinleyicileri, katılımcıları hazırlamak gibi bir işlevi de vardır. Masal tekerlemelerinin
bunun yanı sıra bir başka işlevi de masalın gerçekdışı, hayal ürünü olduğunu anımsatmasıdır.
Dört tür tekerleme vardır. Bunlar;
1. Masal tekerlemeleri
2. Oyun tekerlemeleri
3. Tören tekerlemeleri
4. Bağımsız (yalnızca söz oyunu değeri taşıyan) tekerlemeler
1. Masal Tekerlemeleri:
Masalın başında, ortasında uygun yerlerde ve sonunda söylenen, yerine göre uzunca ya da
çok kısa (kimi kez birkaç kelimelik) kalıplaşmış bir takım sözlere verilen addır. Masalların
çoğunlukla başında ve sonunda, bazen de ortasında yer alan bu tekerlemeler, anlatıma ayrı bir renk
vermek ve dinleyenlerin ilgisini çekmek için, anlatıcının en büyük yardımcısıdır. Bunlar bazen
uzun (özellikle baştakiler), bazen de çok kısa söz kalıplarıdır.
Masalcı, asıl masala başlamadan önce bir takım karışık, şaşırtıcı, akıldışı olayları sanki
kendisi yaşamış gibi anlatır ve bir dengine getirip asıl masalın konusuna geçiverir.Örnek: "Bir
varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, o zaman idi kibitten binek, pireden
yedek, çavdardan kalkan, çöpten kargı olurmuş. Bu hal ile düştüm yola, vara vara vardım bir
Çamlıbel'e. Çamlıbel'de çamur dizde, yetmiş karga beni görünce hep bir ağızdan, gelen ağamız
giden ağamız demezler mi? Armudu taşlayalım, dibinde kışlayalım, uzun sözden birisi, ala tavşan
derisi, müsaade ederseniz masala başlayalım."
2. Oyun Tekerlemeleri:
Ebe çıkarma, oyuncuların rolünü belirleme gibi durumunda söylenir.
Nereden gelirsin?
Nerden gelirsin?
Zikzak kalesinden.
Ne gezersin?
Açlık belasından.
Nerde yattın?
Beyin konağında.
Altına ne serdiler?
Perde.
Desene kupkuru yerde.
Bıyıkların neden yağ oldu?
Bıldırcın eti yedim.
Bıldırcın yağlı mıydı?
Gökte uçarken gördüm.
Saçların neden ağardı?
614
Değirmenden geldim.
Değirmen dönüyor mu?
Zımbırtısını duydum.
Ayakların neden ıslandı?
Çaydan geçtim.
Çay derin miydi?
Köprüyü dolaştım,
İşte geldim sana ulaştım [3, 3].
3.Tören Tekerlemeleri:
Çeşitli törenlerde ve bayramlarda söylenen tekerlemelerdir.
Al yağlık yeşilyağlıkoynayanın eline sağlık
4. Bağımsız (yalnızca söz oyunu değeri taşıyan) Tekerlemeler:
Butekerlemelerde, ses yapısı bakımından söylenmesi kolay olmayan, dil sürçmesinin çok
yapıldığı kelimeleri ardı ardına yanılmadan söyleyebilmek esastır. Örnek: “Al şu takatukaları
takatukacıya götür, takatukacı takatukaları takatukalatmazsa, takatukacıdan takatukaları
takatukalatmadan alda gel. ”“Haklı Hakkı, Hakkari'ye hakkını istemeye gitmiş. Haksız Hakkı,
Haklı Hakkı'nın hakkını vermeyince, Haklı Hakkı Hakkari'de Haksız Hakkı'nın hakkından
gelmiş.”
Öğrencilerin ve dil oğrenen yetişkinlerin en zorlandığı nokta sözcük öğrenimidir.
Tekerlemeler, şiir gibi akılda kalıcı bir özelliğinin olması, sözcük öğrenimi açısından da faydalı
olacaktır.
Yabancı dil öğretimindeki en büyük eksiklik öğrencilerin, öğrendikleri yabancı dilde
konuşamamaları ya da konuşsalar bile telaffuzda güçlük çekmeleridir. Bunun nedeni hedef dilde
öğrendikleri sözcükleri, o dili ana dil olarak konuşan insanlardan duymamış olmalarıdır.
Tekerlemelerle yabancı dil öğretiminde amaç, öğrencilerin tekerlemeleri defalarca
okuyarak, yabancı dile kulak alışkanlığı kazanması, duyduğu sözcükleri doğru yazabilmesi ve
aklında kalan cümle yapılarını örnek alarak yeni cümleler oluşturabilmesidir. Öğrenilen her yeni
cümle ve gramer yapısı, öğrencilerin daha farklı cümleler kurmalarını sağlayacaktır.
Mini mini birler,
Çalışkandır ikiler,
Mavi gözlü üçler,
Dayak yiyen dörtler,
Misafirdir beşler,
Altılar, altınımı çaldılar,
Yediler, yemeğimi yediler,
Sekizler, semizdirler,
Dokuzlar, doktor oldu,
Onlar bizi okuttu [4 ].
Türkçe’nın bir yabancı dil olarak öğretilmesinde başarı sağlanabilmesi için öncelikle
öğrencilerin derse daha fazla katılımını sağlamak gerekmektedir. Tekerleme yoluyla öğretimin yan
amaçlarından birisi de derse katılım oranını artırmaktır. Derste öğrencilerin kendilerini kanıtlama
imkanı verilmeli ve mümkün olduğu kadar fazla öğrenciye söz hakkı verilmelidir. Bu yöntem
öğrenci merkezli bir yöntem olduğundan, öğrenciler sürekli aktiftir. Dinleme, yazma, okuma,
konuşma, sözlük çalışması, gösteri gibi etkinlikler öğrencilerin Türkçe’yi kendi kendilerine
öğrenmelerini sağlamaktadır.
Tekerlemelerle Türkçe öğretiminin öğrencilere kazandıracağı başlıca iki unsur
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Türkçe, ikincisi de Türk kültürüdür. Yabancı dil öğretiminde
hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, hedef dili ana dil olarak konuşan bir insanın dil becerilerine
ulaşması oldukça güçtür. Dil, dört temel becerinin kazanılmasıyla, öğrenilmektedir. Kültür ise,
Türk milletinin duyguları, düşünceleri, değer yargıları, sevinçleri, üzüntüleri ve kısaca Türk
toplumunun ruhsal yapısını şekillendiren temel unsurları kapsamaktadır.Türkçe öğrenen
615
öğrencilerin Türkiye’ye giderek orada yaşamaları ve dili doğal ortamında öğrenmeleri pek
mümkün olmadığı için, eğitimcilerin bu ortamı sınıfa taşımaları dilin çok yönlü olarak
öğrenilmesini sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
1.
Özbay M. Kültür Aktarımı Açısından Türkçe Öğretimi. Türk Dili, 2002.
2.
Artun E. Türk Halk Edebiyatına Giriş. Edebiyat Tarihi/Metinler.
– Çukurova/Adana:Karahan kitabevi, 2012.
3.
Helimoğlu M, Pilancı H vd.
Tu
Türk Halk Edebiyatı. İlkoğretim Oğretmenliği Lisans
Tamamlama Programı. – Eskişehir: Anadolu University, 1998.
378.016.11
TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENK MOTİFİ
Ahmet Güven
Süleyman Demirel Üniversitesi
Iki Yabancı Dil Bölümü 4-sınıf öğrencisi
Danışman: Doç.Dr. Altınşaş Kurmanali
Giriş
Renkler, sosyolojik ve simgesel temellere dayanmakla bilikte, birçok kültürel
kullanımlarada konu olmuştur. Bundan dolayı renklerin kültürel ve doğal kullanımlarından söz
edebiliriz.Binlerce yıllık Türk tarihi boyunca Türk kültür yapısında renk kavramı, sosyoloji,
kültürel ve sembolik alanlarda çeşitli anlamlar kazanmışıtır.Türk kültüründe bir çok renk arasında
ak, kara, kızıl, yeşıl, gök ve sarı gibi renklerin Türk lehçelerinin birçoğunda aynı manada
kullanıldığı görülmektedir. Türk tarihinin birçok döneminde renkler yönleri ifade etmek için
kullanılmıştır. Türklerin evreni konu alan sistemlerinde dört yön ve bir merkez olmak üzere beş
kavrama yer verilmişve sembolik olarak bu yönleri renklerle simgelemişlerdir.Türk lehçelerinin
birçoğunda renklerin söylenişlerinin birbirine yakın olması Türk toplumlarında renklerin milli
anlam kazandığı düşüncesine yer vermektedir.Bütün milletlerin sosyal ve kültürel yapısında
renklerin bir değeri vardır. Bizim değerlendirmemiz sadece Türk kültür yapısı içinde kullanılan
renklerdir.
Bu araştırmada toplum bilimi tarafından çok kullanılmayan bir alan olan renklerin
toplumsal bakımdan ortaya koyduğu simgeselliğin, sosyal ve kültürel sonuçlarının ele alınması
amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde makalenin konusunu,Türk kültürel yapısı ve sosyoojik yapı
içerisinde renklerle ilgili simgesel araçların kültürel yapıdaki yerini algılama şekli oluşturmaktadır.
Renklerin simgesel olarak kullanımında; bayraklar, süslemeler ve giysiler gibi kavramlar söz
konusudur.Yine renklerin kültürel olarak kullanımında; efsaneler, şiirler, destanlar, hikayeler ve
edebi eserler gibi sanatsal ürünler söz kunusuolmuştur. Renkler, simgelemekte oldukları kavram
ve anlamlar arayıcılığıyla,Türk kültür ve geleneklerinde önemli bir yere sahiptirler.
Türkler, bitkilere, hayvanlara, gökyüzüne bakarak çeşitli renk adları üretmişlerdir
[Gözaydın, 2003: 539]. Bu manada Türkçe, renk adlandırmaları yönünden oldukça zengin,
çeşitlilik sahibi ve yaratıcı bir dildir. Atalarımız benzetme ve yakıştırma yoluyla yeni renk adları
türetirken doğadan hareket etmiş, somut anlatıma yönelmiş ve kültürümüze zarar verici
davranışlardan da kaçınmışlardır [Aksan, 1995: 453].
Altın sarısı, ateş kırmızısı, bakla çiçeği, bal rengi, balköpüğü, boncuk mavisi, buz mavisi,
camgöbeği, Çingene pembesi, çivit mavisi, çivit rengi, deniz mavisi, deve tüyü, duman rengi, fare
tüyü, fes rengi, fındıkkabuğu, fildişi, fulya sarısı, gece mavisi, gelincik kırmızısı, geyik kanı, gök
mavisi, gül kurusu, gümüş rengi, güvercinboynu, güvercingöğsü, hacı yeşili, horoz ibiği, kanarya
sarısı, kavuniçi, kazayağı, keklikayağı, kestane rengi, kiremit rengi, kömür karası, kumru göğsü,
kumru tüyü, küf yeşili, kül rengi, leylak rengi, limon sarısı, limonküfü, menekşe rengi, narçiçeği,
ördekbaşı, ördekgagası, pas rengi, pişmişayva (ayva pişiği), portakal rengi, safra yeşili, saman
616
rengi, sıçan tüyü, soğankabuğu, sütlü kahverengi, tarçın rengi, tavşankanı, turnagözü,
vapurdumanı, vişneçürüğü, yavruağzı, zeytin yeşili gibi adlandırmalar bunun açık örnekleridir
[Aksan, 1999: 59, Ayvazoğlu, 2001: 6].
1.
Renk Adlarıyla Atasözleri:
Atasözlerinde genellikle ağ-beyaz-ak, kara-siyah, ala, gök, al-kırmızı, mor, kır, yağız, boz, yeşil,
sarı, doru, ela, kızıl renkleri kullanılmıştır.Atasözlerimizde renkler hem gerçek hem de mecaz
anlamlarıyla kullanılmıştır.
Ak-Beyaz:
Ağaran baş ağlayan göz gizlenmez, ağarmış arpanın ömrü olmaz, ak akçe ile ak baldıra güven
olmaz, ak akçe kara gün içindir, ak gün ağartır kara gün karartır, ak it kara it hepsi bir it,akı karası
geçitte belli olur, ak koyunun kara kuzusu da olur, ayı akım kirpi yumuşağım demiş, havanın
ayazına kadının beyazına güvenme, hesabı temiz olanın yüzü ak olur,beyaz giyme toz olur pembe
giyme söz olur, karga yavrusuna bakmış “benim ak pak evladım” demiş, sabun koy ağ çıksın
yoğurt koy yağ çıksın, (sakalın) ak mı kara mı önüne düşünce görürsün.
Boz:
Boz atın yanında duran ya huyundan ya suyundan(kapar); Körün istediği iki göz, biri ela biri boz.
Gök:
Bostan gök iken pazarlık yapılmaz, gök göz körden sayılır.
Ela: Körün istediği iki göz, biri ela biri boz.
Al-Kırmızı-Kızıl:
Adamın alacası içinde hayvanın alacası dışında,al alan iki bakar,al elmaya taş atan çok olur, al
giyen aldanmaz,al gömlek gizlenemez.
Ala:
Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır, alaca bulutun sıcağı topal kızın kucağı.
Kara-Siyah:
Kötü insan kömüre benzer ya yanar ya kararır,gün karası gider yüzkarası gitmez, isteyenin bir yüzü
kara vermeyenin iki yüzü, iyi dost kara günde belli olur, kadın kısmı kara yazılıdır, kara yanına
varma kara bulaşır,kara haber tez duyulur, kara kışta kara serçe ilk baharı bulamaz,boz eşek siyah
olmaz, kara ile ak sırat köprüsünde ayrılır,kara takke kara başa yakışır, kara topraktan beyaz ekmek
yetişir,arsıza öğüt neylesin karaya sabun,siyah inekten beyaz süt sağılır,su her şeyi temizler yalnız
yüz karasını temizleyemez, üzüm üzüme baka baka kararır.
Kır:
Atın kırı erkeğin burnu, kır atın yanına gün yavaş yavaş doğarmış, kır atın yanında duran ya
huyundan ya suyundan etkilenir.
Sarı:
İneğin sarısı toprağın karası, sabır acıdır ama sonu sarı altın,sarı saman vaktinde olur, samanın
sarısını odunun kurusunu marta alıkoy, sarı altının olacağına sarı samanın olsun.
2. Renk Adlarıyla Deyimler:
Deyimlerde genel olarak siyah, beyaz, kırmızı gibi renkler kullanılmıştır.
Kara:Açlıktan gözü/gözleri kararmak,aralarına kara kedi girmek,aralarından kara kedi geçmek,
ayaklarına kara sular inmek, bahtı kara, bahtı kara olmak, başına karalar bağlamak, baştan kara
gitmek, baştan karaya uğratmak, birine kara çalmak/sürmek, gönlü kara, gözleri/gözü kararmak,
gözü kara, iki eli yağlı kara, karababaya tutulmak, kara baht, kara borsaya düşmek, kara bulut gibi,
kara cahil, kara cümle, karacılık yapmak, kara çalı, kara çalmak/sürmek, kara düşünmek, kara eşek
kapıda, kara gün, kara gün dostu, kara kan olmak, kara günlere kalmak, kara haber tez duyulur,
kara haber, kara kaplı kitap, kara kışta küpe girmek, kara liste, kara maşa, kara mizah, kara para,
kara sevda, kara kara düşünmek, kara yer, kara yüz, karaca kuruca gönlüme görece, karalar
bağlamak/giymek, başına karalar bağlamak,yüreği kararmak, yüz karası, yüzü kara, yüzünü kara
çıkarmak.
Ak/Beyaz:
617
Ak dediğine kara demek, ak gözden kendini sakla,ak ile karayı seçmek, ak mı kara mı önüne
düşünce görürsün, ak pak, ak sakal kara sakal, ak yüze kara göz, akı ak karası kara, akı kara karayı
da ak göstermek, akı karadan seçmek, akın adı karanın tadı, akla karayı seçmek, ak sadeler
giyinmek, ak sakaldan yok sakala gelmek, aktan kara kalktı mı?, ak topuk beyaz gerdan, ak süt
emmiş, alnı açık yüzü ak (olmak), alnının akıyla, anamın ak sütü gibi helal olsun [Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 3 / 10 Winter
2010 426].
Al /Kızıl /Kırmızı:
Al bağlamak,al elmaya taş atan çok olur, al giyen,al kanlara boyanmak, ala bulanmak, alaca bulaca,
alaca dana, alaca karanlık, alayı karayı yığmak, alı al moru mor, alı al moru mor olmak, alı alına
karışmış gülü gülüne, al kiraz üstüne kar yağmış, allı pullu, bir donu var kırmızı kâh anası giyer
kâh kızı, dibi kırmızı mumla mı çağırdım? (dibi kırmızı bal mumuyla/mumla çağırmak), iki eli
(kızıl) kanda olsa, kan kırmızı/kan kırmızısı, kıpkırmızı olmak, kırmızı dipli mumla davet etmek,
kırmızı fener, kırmızı gömlek al giymedim ki alınayım, kırmızı halı sermek.
Mavi: Mavi boncuk dağıtmak.
Pembe: Dünyayı toz pembe görmek, toz pembe görmek.
Sarı: Kehribar gibi sarı, Leh yahudisi gibi sapsarı, sarı buğdayları verdik, sarı gelinleri vermedik,
sarı çıyan, sarı çizmeli Mehmet Ağa, sarı damarı tutmak, sarı yağ ile yağlayıp kuyruk yağı ile
dağlamak, sarı Yahudi.
Yeşil:Yeşil ışık yakmak, yeşilden yemek
3. Renklerin kültürlerde sembolik anlamları
Renklerin,Türk kültürlerinde ifade ettiği anlamlar şöyledir:
Beyaz :
Saflık çağrışımı nedeniyle Batı’da gelinlikler genellikle beyazdır. Oysa beyaz, Asya’daki bazı
toplumlarda matem ve yas rengidir. Renklerin ses karşılıkları üzerinde durursak beyaz, en huzur
verici, nötr, sakin, sessiz tona sahiptir [Uçar, 2004: 48].
Bazı ülkelerde matem rengi ise de, daha çok saflığın, temizliğin, mikroptan arındırılmışlığın
barışın ve tarafsızlığın simgesidir. Teslim olduğunu bildiren ya da barış görüşmesi isteyen tarafın
bayrağı da beyaz renkli olur [Halse: 1978: 27-34].
Doğu kültürlerinde beyaz matem rengidir ve de ölümü sembolize etmektedir. Japonya’da özellikle
beyaz karanfiller ölüm ile ilişkilidir. Batı kültürlerinde ise saflığın rengi olarak gelinliklerde
kullanılır [Halse: 1978: 27-34].
Türk kültür ve tarihinde de beyaz rengin kullanımına sıkça rastlanmaktadır. Beyaz rengin,
Türklerin en eski inançlarından olan Şamanist dönemle ilgili bazı manevi inanmalardan
kaynaklanan ululuk, adalet ve güçlülük anlamları kazandığı görülmektedir. Şöyle ki Türk
Şamanizminde Ülgen, hayır ilahıdır. Şaman dualarında ona Beyaz (Parlak) Hakan vb. şeklinde
hitap edilir [İnan, 1987: 412–413].
Yine bu inançlardan kaynaklanarak beyaz renk Türklerde “aklık” temizliktir, arılıktır, yüceliktir,
ululuktur. Yaşlılık, tecrübe ile dolu oluş ve bir kocalıktır, büyüklüktür. Devlet büyüklerinin,
özellikle savaşlarda giydikleri bir giysi, elbise rengidir [Ögel, 1984: 377].
Diğer taraftan Hazreti Muhammed’in kullandığı üç sancaktan (beyaz, yeşil ve siyah) birinin rengi
olması dolayısıyla, özellikle Osmanlı dönemi yazarları, Selçuklular ve Osmanlılardaki ünlü “Ak
Sancakları” genellikle İslamiyete bağlamışlardır [Genç, 1997: 10-11]. Sonuç olarak beyaz rengin
Türklerin en eski inanışlarından kaynaklanan, devleti temsil etmiş bir hükümranlık sembolü
olduğu söylenilebilir.
Beyaz; masumiyet, zafer, barış, neşe, yücelik, teslimiyet ve merhametin, rengidir ve ölümsüzlüğü
de sembolize etmektedir. Beyaz renk genel olarak saflık ve temizliğin sembolü olarak
algılanmaktadır ve olumlu, kabul edici bir tavrı vardır.
Siyah:
Siyah renk, törenlerde resmiyeti simgeler. Birçok ülke için matem rengidir, korku, ölüm ve
üzüntünün simgesidir [Halse: 1978: 27-34]. Ciddiyet telkin eder ve aynı zamanda yanlarında yer
618
alan renklerin daha iyi belirmesine yardımcı olur. Küçük yüzeylerde kullanıldığında canlılık verir,
büyük yüzeyler halinde kullanıldığında ise korku hissi doğurur.
Siyah, tüm renkler gibi farklı yer ve coğrafyalarda farklı anlam ve sembolik açılımlara erişebilir.
Hıristiyanlıkta olduğu gibi, Müslümanlıkta da siyah, fanilik, son ve sonluluk gibi sembolik
açılımlarla yüklüdür. Mevlevi dervişleri salona girip dönmeye başlamadan önce, üzerindeki siyah
pelerinleri çıkarıp atarak, bu tür eğilimlerden kendilerini arındırdıklarını söylemek ister ve gerçeği,
yeniden doğuşu da simgeleyen beyaz roblarla görünür, semaya başlarlar [Ersoy, 1990: 38].
Siyah Batı kültürlerinde matem rengini sembolize ederken, aynı zamanda şıklık ve zarafetin rengi
olarak da bilinmektedir [Ambrose ve Haris, 2003]. Çin’de siyah renk kışın ve kuzeyin sembolüdür.
Buna karşın Eski Mısır ve Kuzey Afrika ülkelerinde siyah, verimli toprağın ve yağmurla şişmiş
bulutların rengine benzediği için bereketin simgesel rengidir [Uçar, 2004: 49]. Siyah, Hint, Japon
ve Çin sembolizmasında zamanın başlangıcındaki kaosun ve şekilsizliğin evrensel maddenin, özün
rengidir. Günlük yaşamda kullanılan “kara gün”, “kara büyü”, “kara kitap” gibi terimler olumsuz
ifadeleri vurgulamaktadır [Chevalier ve Gherbrant, 1996: 94].
Siyah rengin de Türk mitolojisine dayanan anlamlar ifade ettiği ve fakat tarihte bu rengin
olumludan olumsuza çok değişik anlamlarda kullanıldığı bilinmektedir. Kara’nın Şaman Türkler
açısından ifade ettiği anlamlar ilgili olarak, [İnan 1987: 404-411] Altaylıların akidelerinde ruhlar
aru (pak, temiz, arı) veya kara (habis) zümrelerine ayrıldığını belirtmiştir. Yine işaret edildiği gibi
kara renk, Türklerde binlerce yıldan beri kuzeyin sembolü olarak kullanılmıştır. Çünkü çeşitli
kavimler ile kültürler, kuzeyin karanlıklar ülkesi olduğu üzerinde birleşmişlerdir [Ögel, 1984:
431].
Kara renk toprak, güç, kuvvet, bazen de keder, yas ve alt tabaka manasına gelir. Türk
hükümdarların tahta çıkma töreninde oturacağı seccade ve halının siyah renkte olması bu
bakımdan önemlidir. Bu nedenle olsa gerek hükümdarlık ifadesi biçiminde değerlendirilen kara
renk 11. ve 13. yüzyıllarda sıkça kullanılmıştır [Küçük, 2010: 200].
Достарыңызбен бөлісу: |