Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет31/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   102

TÜRK KÜLTÜRÜNDE  

KAPLUMBAĞALARLA İLGİLİ EFSANELER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 

Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK

 

Özet:  Evrendeki  en  eski  canlılardan  biri  olan  kaplumbağa,  özellikle  evini  sırtında  taşıması  ve  çok  uzun 



ömürlü  bir  hayvan  olması  sebebiyle  Türk  inancında  uğurlu  ve  kutsal  sayılmış,  devletin  gücünü, 

koruyuculuğu,  ölümsüzlüğü,  bilgeliği,  mutluluğu,  sabrı,  azmi,  istikrarı,  sonsuzluğu  vs.  gibi  birçok  konuyu 

simgelemiştir. Kaplumbağalar, Türk halk kültüründe de çeşitli özellikleriyle yer almaktadır. Bunlar arasında; 

yağmur  yağdırma,  nazardan  korunma,  çeşitli  hastalıkların  tedavisi,  halı  ve  kilim  motifleri,  takılar  vs. 

sayılabilir. Ayrıca halk edebiyatı türleri içerisinde de kaplumbağalara geniş yer verilmiştir. 

Bu çalışmada; Türk dünyasında anlatılan efsaneler içerisinde; “insanın kaplumbağaya dönüşmesi” motifinin 

yer aldığı metinler değerlendirilmiştir. Tespit edilen efsanelerin büyük bir kısmında, kaplumbağanın önceleri 

insan olduğu, ama daha sonra ya Tanrının bir cezası olarak ya kendi duasıyla ya da Hz. Hızır veya başka bir 

insanın  bedduasıyla  kaplumbağaya  dönüştüğü  anlatılmaktadır.  Kaplumbağaya  dönüşme  sebebi  ise;  hileli 

ticaret,  hak  yeme,  cimrilik,  nimete  saygısızlık,  ataya  saygısızlık,  tembellik,  beceriksizlik  ve  utanma  olarak 

tespit edilmiştir. 

Anahtar Kelimeler: Kaplumbağa, kaplumbağaya dönüşme, efsane, ceza, hile, hak yeme 

An Evaluation on the Legends about Turtles in Turkish Culture 

Abstract: Turtle is one of the oldest living things in the universe. Especially the carrying back home and due 

to the very long life animal it considered auspicious and sacred on Turkish belief. It is also symbolized power 

of state, retention, immortality, wisdom, happiness, patience, determination, stability, infinity, etc. Turtles are 

also situated with various properties in Turkish folk culture. These include; rainmaking, evil eye protection, 

treatment of various diseases, carpet and rug patterns, jewelry, etc. In addition, the types of folk literature are 

also included turtles. 

In this study; the texts which include  with the  motif of “Transformation from human to turtle”  in legends, 

described in the Turkish world, were evaluated. In the majority of detected legend, before the turtle is human, 

but  then  either  God  as  a  punishment  or  his  own  prayer  with  the  curse  of  Hz.  Hizir  or  another  person 

described transformation  to turtle. The reason  for transforming turtle  was determined of  fraudulent trading, 

be unfair, stinginess, blessing disrespect, contempt ancestors, laziness, incompetence and shame. 

Key Words: Turtle, transforming turtle, legend, punishment, fraud, be unfair. 

Çeşitli Türk boylarında; tısbağa (Azerbaycan), göbargayil (Başkurdistan), tasbaka (Kazakistan), taş 

baka  (Kırgızistan),  taşbaka  (Özbekisten,  Tataristan,  Doğu  Türkistan),  pışbağa,  pışdıl  (Türkmenistan) 

(Ercilasun  vd.  1991:  436-437)  vb.  adlarla  bilinen  kaplumbağaya  Anadolu  sahasında  da  tusbağa,  tusbaa, 

tosbağa, tosbaa, toskaba, tostos vs. denilmektedir.   

Evrende  ilk  yaratılan canlılardan  olan  ve  yaklaşık  250  çeşidi  bulunan  kaplumbağaların  koruyucu 

kemiksi  kabukları,  uzun  süre  açlığa  ve  susuzluğa  dayanabilme  özellikleri  ve  her  türlü  iklim  şartlarında 

yaşama yetenekleri, uzun ömürlü olmalarının sağlamıştır. Keskin gözlere, güçlü bacak yapısına, gelişmiş 

bir hafızaya ve mükemmel koku alma özelliğine sahip olan kaplumbağaların yer ve yön bulmada da usta 

oldukları  bilinmektedir  (Alyılmaz  2013:  147).  Kaplumbağalara,  bu  tür  fizyolojik  özelliklerinden  dolayı 

zamanla  birçok  sembolik  anlamlar  yüklenmiştir.  Özellikle  evini  sırtında  taşıması  ve  uzun  ömürlü  bir 

hayvan  olması  sebebiyle  Türk  inancında  uğurlu  ve  kutsal  sayılmış,  devletin  gücünü,  koruyuculuğu, 

ölümsüzlüğü  ve  sonsuzluğu  simgelemiştir.  Bunların  dışında;  bilgelik,  mutluluk,  başarı,  uzun  ömür, 

ebediyet, yeniden doğuş ve diriliş, sabır, azim, umursamazlık, sakinlik, uysallık, asalet, adalet, ululuk, hak 

yememe,  koruma,  iyileştirme,  annelik,  doğurganlık,  dayanıklılık,  güç,  kararlılık,  barış,  refah  ve  istikrar 

gibi  daha  birçok  özelliği  sembolize  ettiğini  görmekteyiz.  Ayrıca  onun  yavaş  ama  sürekli  yürüyen  bir 

hayvan  olması,  bilgece  ilerleyişi  sembolize  eder.  Kızılderililerde,  Hindu  ve  Çin  kültüründe  dünyayı 

dengede  tutan  hayvan  olduğuna  inanılır.  Çoruhlu,  dört  ayağının  dört  mevsimi,  kabuğunun  şeklinin  bir 

yıldız  gurubunu,  sol  gözünün  güneşi,  sağ  gözünün  ayı  sembolize  ettiğini  söyler  (Çoruhlu  1999:  170).  

Ayrıca  kaplumbağanın  kubbe  şeklini  andıran  sırtı  gökyüzünü  (yang),  alt  kısmı  ise  yeryüzünü  (yin) 

simgelemektedir.  

                                                      

 Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi TDE Bölümü esmsimsek@gmail.com 



190 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Hint  ve  Çin  mitolojisinde,  dünya  yaratıldığında  bir  kaplumbağanın  sırtına  yerleştirildiğinden  söz 

edilir  (Gezgin  2007:  108).  Bu  inanış  Budizm  yoluyla  Orta  Asya’ya  da  girmiştir  (Ögel  1989:  442).  

Göktürk  Kitabeleri’nde,  Kültigin  Anıtı’nın  da  dev  bir  kaplumbağayı  hatırlatan  kaide  üzerine 

oturtturulması ve yazıtın tepesinde ejder başlarının oluşturduğu bir kemerin bulunması evreni simgeler ve 

hanedanlığın sembolüdür. Ancak, kaplumbağanın Yer unsuruyla da ilişkili olmasından dolayı, yerine göre 

şansızlık,  sıkıntı ve zorluğu da temsil ettiğine de inanılmıştır (Çoruhlu 1999: 171)

1

. Çin mitolojisinde, ilk 



insanın  dört  yardımcısının  en  mükemmeli  olan  kaplumbağanın,  hayatın  ve  ölümün  sırrını  bildiğine  ve 

toprağı temsil ettiğine inanılır (Seyidoğlu 1995: 86). Başkurt ve Kırgızlarda bazı toplulukların geçmişte 

kaplumbağalara  taptığı  söylenirken  (Roux  2005:  389),  Kars’ın  Söğütlü  köyünde  12  hayvanlı  Türk 

takviminde,  hayvanlardan  onuncusu  kaplumbağadır  (Kalafat  2013:  31).  Çin  mitolojisinde,  kaplumbağa 

kozmolojik olarak kuzey yönü gösterir ve göçebe Türkler, kaplumbağa ile sembolize edilir (Ekrem 1996: 

89). 


Kaplumbağa  Türk  halk  kültüründe  de  çeşitli  özellikleriyle  yer  almaktadır.  Halk  hekimliğinde, 

özellikle  çocuk  sahibi  olmada,  kanser  ve  verem  hastalıklarının  tedavisinde  kaplumbağadan  yararlanılır. 

Nazara  iyi  gelmesi  ve  uğurlu  sayılması;  evlere  ve  bahçelere  kabuğunun  asılmasına  vesile  olurken  takı, 

halı  ve  kilim  motiflerinde  de  kullanılmıştır.  Ayrıca  yağmur  yağdırmak  için  yapılan  pratikler  arasında 

kaplumbağanın  yüksek  bir  yere/ağaca  asılması  da  oldukça  yaygındır.  Kaplumbağa,  halk  edebiyatı 

alanında da gerçek ve sembolik anlamlarıyla kullanılmıştır.

 

Biz  burada,  kaplumbağalarla  ilgili  efsaneleri  değerlendirmeye  çalışacağız.  Bu  konuda  anlatılan 



efsanelerin  hemen  hepsinde  kaplumbağanın  geçmişte  insan  olduğu  tasavvur  edilir.  Efsanenin  konusuna 

göre; bir tüccar, değirmenci, çiftçi, ihtiyar, güzel bir kız veya gelin olan kaplumbağa işlediği bir suç ya da 

yaptığı  bir  yanlıştan  dolayı  bazen  Tanrının  bir  cezası  olarak,  bazen  herhangi  bir  kimsenin  bedduası  ile 

bazen  de  kendi  duası  ile  kaplumbağaya  dönüşür.  Üzerinde  durduğumuz  efsaneleri,  konunun  işlenişi  ve 

kahramanın kaplumbağaya dönüşme sebebine göre şu başlıklar altında değerlendirdik: 

1. Hileli Ticaret ve Hak Yeme 

Bu tür efsanelerde kaplumbağanın geçmişte cimri bir satıcı olduğu anlatılır. Bu satıcı, bazen tartıda 

hile  yaparak  bazen  de  karşıdan  büyük  ölçekle  aldığı  mala  karşılık,  kendisi  küçük  ölçekle  vererek 

insanların hakkını yemiştir. Bu durum Allah tarafından hoş karşılanmamış ve ya Alah’ın bir cezası olarak 

ya  Hz.  Hızır’ın  ya  da  mal  sattığı  alıcıların  bedduası  sonucu  kaplumbağaya  dönüşerek  yaptığı  kötü  işin 

cezasını ömür boyu sürünerek ödemiştir.  

Bu  tür  efsanelerin  sayısı  oldukça  fazladır.  Karakalpak  Türkleri  arasında  anlatılan  bir  efsanede; 

tartıda hile yapan tüccara, Hıdır İlyas Baba; “Ömür boyu ayaklarınla ve kollarınla tırmalaya tırmalaya 



yerde  sürün,  senin  yürümen  böyle  olsun.”  diyerek,  tüccarı  terazinin  iki  kefesi  arasına  koyup  fırlatır. 

Tüccar  bu  haliyle  kaplumbağaya  dönüşür  (Sakaoğlu  2003:  62-63).  Aynı  efsane,  Karaçay  Türkleri 

arasında, “Taşmaka” adıyla anlatılırken (Ergun 1997: 779-780), Anadolu sahasında, Tunceli’nin Mazgirt 

ilçesinde; “Tosbağa” adıyla bilinmektedir. Efsanede Hz. Hızır, varlıklı bir ağadan belirli miktarda arpa ve 

darı alır. Ancak eve gelip tekrar ölçtüğünde aldıklarının eksik tartıldığını fark edince; “… o ölçek (çap), 

senin  üzerine  kapana, içinde  kalasın!”  diye  beddua eder.  Bunun  üzerine  cimri ağa,  ölçeğe  (çapa)  girip 

kaplumbağaya dönüşür (Gül 1999: 87). 

Aynı  konu  Özbekistan,  Kırgızistan  ve  Kazakistan  efsanelerinde  de  işlenmektedir.  Özbekistan’da 

anlatılan efsanede Allah, sürekli insanların hakkını yiyen bakkalı önce bağışlar, fakat hak yemeye devam 

edince terazinin bir kefesini adamın altına, diğerini de üstüne koyarak; “Ölüp yitmeden cezanı bu şekilde 

çek!”  der  (Ergun  1997:  556).  Kırgızistan’da  ise,  insanlar  teraziyi  satıcının  üzerine  koyup;  “İlahım, 

üstünden terazin düşmesin!” derler. Bu söz üzerine satıcı kaplumbağaya dönüşür (Ergun 1997: 604-605). 

Kazakistan’da anlatılan efsanede de, malları ederinden daha pahalıya satan bir adama, alıcısı; “Teraziden 



yadin,  kaplumbağa  ol!”  diye  beddua  edince,  satıcı,  o  anda  kaplumbağaya  dönüşür  (Ergun  1997:  646). 

Efsane, İran Türkleri arasında da benzer şekilde anlatılmaktadır (Kalafat 2013: 39). 

Mardin’de  anlatılan  “kaplumbağa”  efsanesinde  de  konu  yukarıdakilerden  farklı  değildir.  Tüccar, 

buğdayı büyük ölçekle alır, küçük ölçekle satarmış. Bu durum Allah tarafından hoş karşılanmaz ve büyük 

ölçeği  sırtına,  küçük  ölçeği  ise  karnına  geçirerek,  onu  bu  günkü  kaplumbağa  şekline  dönüştürür  ve 

kıyamete  kadar  sürünmesine  vesile  olur  (Sakaoğlu  1989:  91).    Gaziantep’te  anlatılan  efsaneye  göre; 

                                                      

1

 Daha geniş bilgi için bkz. Alyılmaz: 2013, s.141-163. 



191 

Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK/Türk Kültüründü Kaplumbağalarla İlgili Efsaneler Üzerine Bir Değerlendirme 

kaplumbağa eskiden “Arasa Uşağı” imiş. Tahıl ölçerken hile yaptığından dolayı yarımlağası

2

 başına geçer 

ve “tusbağa” olur (Güzelbey 2015: 75). Efsanenin benzeri Muğla ve Yozgat’ta da anlatılmaktadır (Önal 

2003:  146-147).  Sivas’ta  ise  hile  yapan  değirmenci,  fakir  bir  adamın;  “…İnşallah  yarımlağan  başına 



geçer.” şeklinde beddua etmesi sonucu kaplumbağaya dönüşür (Özen 2001: 353). 

Kazan’da anlatılan efsanede ise hileli satışın yanı sıra yalan yere yemin etme de vardır Bir kadın, 

kıtlığın olduğu bir yıl, elinde bulunan unu hem daha pahalıya satmaya hem de eksik tartmaya başlar. Bir 

ihtiyar,  sihirli  asasının  yardımıyla,  unun  eksik  olduğunu  fark  edip  ikaz  edince  kadın,  yemin  ederek; 

Güneştir,  aydır,  ekmek  vursun,  yer  yutsun.  Eğer  tartım  doğru  çıkmazsa  şu  terazinin  iki  kefesi  iki 

yakamdan  düşmesin!”  der.  Ama  ihtiyar  dinlemez  ve  tekrar  tartarlar.  Un  eksik  çıkınca,  kadın  utanır  ve 

yüzünü  terazinin  altına  saklamaya  çalışır.  İhtiyar;  “Madem  öyle,  o  zaman  şu  terazinin  iki  kefesi  de  iki 



yakandan düşmesin!” diyerek sihirli asasıyla kefeleri kadının üzerine iteler. Tabaklar fırlayıp, biri kadının 

sırtına, diğeri de göğsüne yapışır ve bir kaplumbağaya dönüşür (Ergun 1997: 674-676). 

Dikkat edilirse efsanelerin hepsinde satıcının malı eksik tartması, ölçüde/tartıda hile yapması dile 

getirilmektedir.  Kul  hakkı  yeme  hem  ahlâken  hoş  bir  davranış  değildir  hem  de  dinimizde  kesinlikle 

yasaklanmıştır. Nitekim vatan uğruna canını veren bir şehidin bile bütün günahları affedildiği halde eğer 

birinin  hakkını  yemişse  onun  cezasını  çekeceği  belirtilir.  Bu  durumla  ilgili;  “Ölçtüğünüz  zaman  tas 



tamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.”  

(İsrâ  Suresi,  35.  ayet)  şeklindeki  ayet,  konunun  hassasiyetini  göstermesi  bakımından  önemlidir.  Hatta 

ticaretle  uğraşan  bazı  insanlar,  hacca  gidip  geldikten  sonra,  tartıda  hile  yaparım  korkusuyla  işlerini 

bırakırlar.  

Hak yiyen satıcının başka bir hayvana değil de kaplumbağaya dönüşmesinin sebebi şekil yapısı ile 

ilgilidir. Kaplumbağanın sırtında ve karnında bulunan sert kabuk, şekil itibariyle terazinin kefelerine veya 

satışta  kullanılan  ölçeklere  çok  benzemektedir.  Terazinin  kefelerinin  ya  da  büyük  ve  küçük  ölçeklerin 

birinin  karnına  diğerinin  de  sırtına  geçmesi,  yaptığı  hatanın  cezasını  bir  ömür  çekmesi  ile  ilgilidir. 

Kaplumbağa, bu suç aletleriyle birlikte bir ömür sürünecektir. 

2. Cimrilik 

Efsanelerin  bir  kısmında  “cimrilik”  konusu  işlenmiş  ve  cimrilik  yapan  kişi  kaplumbağaya 

dönüşerek cezalandırılmıştır. Darda kalan veya ihtiyaç sahibi insanlara yardım  etme, sosyal hayatın bir 

gereğidir. Özellikle; “Her geceyi kadir, her geleni Hızır bil.” sözü, inancımız gereği ihtiyaç sahiplerini eli 

boş göndermemeyi vurgular. Ama açgözlü ve tamahkâr bazı insanlar sadece kendilerini düşünerek yardım 

konusunda  biraz  duyarsız  kalırlar.  İşte,  aşağıdaki  efsanelerde  ihtiyaç  sahibi  kişilerin  isteklerini  geri 

çeviren  bazı  bencil  insanların  beddua  ile  veya  Allah’ın  bir  cezası  olarak  nasıl  bir  kaplumbağaya 

dönüştükleri anlatılır. 

Isparta’da  anlatılan  bir  efsaneye  göre  kaplumbağa  eskiden  çok  güzel  bir  kızmış.  Bir  gün  ekmek 

yaparken  bir  dilenci  kadın  gelip  bir  parça  ekmek  ister. Kız,  buna  ekmek  vermeyince,  kadın;  “Senidini, 



oklavanı altına al, tekneni üstüne al, takırda yürü.” diye beddua eder. Kız, o anda kaplumbağaya dönüşür. 

Kaplumbağanın  üst  kabuğu,  kızın  teknesi,  altındaki  kabuk  ise  senididir.  Yürürken  çıkardığı  ses  ise, 

oklavanın senit (tahta) üzerinde çıkardığı sestir (Göde 2010: 282). Aynı efsane Adana (Önal 2003: 146-

147)  ve  Mersin’de  de  anlatılmaktadır  (Erol  1996:  176).  Elazığ’da  anlatılan  efsanede  ise  kaplumbağaya 

dönüşmenin sebebi hamile kadının kendisine ekmek vermeyen diğer kadına beddua etmesi sebebiyledir

3



Türk  kültüründe  hamile  kadına  büyük  bir  saygı  vardır.  Gördüğü  her  yiyecekten,  “canı  çekmiştir”  veya 

“kokmuştur” düşüncesiyle ikram edilir. Hatta aşerme döneminde canının istediği her türlü yiyecek temin 

edilmeye çalışılır. Hal böyle iken hamile kadının istemesine rağmen, ona ekmek vermeyen kadın, onun 

bedduası üzerine sac ile ocaklık arasında sıkışıp kaplumbağaya dönüşür. 

Türkmenistan’da,  konuyla  ilgili  efsanelerin  birinde;  kışın  yiyeceği  biten  bir  adam  komşusundan 

aldığı  bir  tabak  ödünç  buğdayı  uzun  bir  aradan  sonra  küçük  bir  tabakla  verir.  Bu  durum,  komşusunun 

hoşuna gitmez ve beddua eder. Bunun üzerine büyük tabak cimri adamın üstüne, küçük tabak da altına 

                                                      

2

 Yarımlağa, yaklaşık 7/8/10 kg.lık tahıl alan, tahtadan bir tahıl ölçeği; yarım kilelik tahıl ölçü birimi. 



3

 Rivayete göre, bir kadın sacda ekmek pişirirken oradan geçen hamile bir kadın ekmeğin kokusunu alır ve bir parça 

ister. Cimri kadın vermeyince hamile kadın; “Altın sac, üstün taş olsun!” diye beddua eder. Ekmek pişiren kadın bir 

anda  sac  ile  ocaklık  taşının  arasına  sıkışarak  kaplumbağaya  dönüşür.  (Efsane,  Yrd.  Doç.  Dr.  Ebru  Şenocak 

tarafından,  Elazığ’da  ikamet  etmekte  olan  Asuman  İspir’den  derlenmiştir.  1963  doğumlu  olan  İspir,  lise  mezunu 

olup ev hanımıdır.) 



192 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

yapışır, dört ayağı çıkar ve sürünerek gitmeye başlar (Ergun 1997: 512-513, 514). Aynı efsane, cimri bir 

kadına bağlı olarak da anlatılır. Burada hile yapan bir kadındır ve o da kaplumbağaya dönüşür. Efsanenin 

bir başka varyantında ise komşusundan buğdayı büyük ölçekle alıp küçük ölçekle veren yaşlı bir adam, 

Tanrı  tarafından  kaplumbağaya  dönüştürülür.  Kaplumbağalar  bundan  dolayı  kapı  kapı  dolaşıp 

dilenirlermiş (Ergun 1997: 515). 

Dikkat edilirse, yukarıdaki efsanelerin hemen hepsinde cimrilik yapan kişi, mağdur durumda olan 

şahsın bedduası sonucu kullandığı ölçeklerden küçüğü karnına, büyüğü de sırtına geçerek kaplumbağaya 

dönüşür. Sadece son örnekte, cimri, Allah tarafından cezalandırılır. Karaçay Türkleri arasında “Taşmaka” 

adıyla  anlatılan  efsanede  ise  kefenin,  sacın  veya  ekmek  tahtasının  insanın  sırtına  geçmesi  yoktur. 

Doğrudan ekmek, kaplumbağaya dönüşür (Ergun 1997: 780).  

Türk  kültüründe,  komşuluk  ilişkileri  üzerine  çok  güzel  gelenekler  vardır.  Bunlardan  biri;  evde 

pişirilen yemekten yakın komşulara verilmesidir. İkincisi ise; komşuların; kendilerine getirilen yemeğin 

tabağını  kesinlikle  boş  vermemeleridir.  İşte,  Türkmenistan’da  anlatılan  bir  efsane  bu  konuyla  ilgilidir. 

Anlatıldığına göre, eskiden insan olan kaplumbağa, birilerinden iki tabak yemek alır. Ancak aradan birkaç 

yıl  geçmesine  rağmen  tabakları  boş  olarak  verir.  Bu  duruma  tabakların  sahibi  çok  kızar  ve  “Aldığın 

tabaklar,  üstünde  ve  altında  döşek  olup  kalsın!”  diye  beddua  eder.  Bunun  üzerine,  tabaklardan  biri 

kaplumbağanın altına, diğeri de üstüne yapışıp kalır (Ergun 1997: 515-516). 

Bir başka efsanede ise kaplumbağa eskiden fırıncıdır. Bir gün, Hz. Hızır bundan ekmek ister, ama 

fırıncı vermez. Hz. Hızır buna beddua eder, un çuvalları sırtına geçerek kaplumbağaya dönüşür (Ergun 

1997:  372).  Bu  efsanede,  insanları  değişik  konum  ve  şartlarda  sınayan  Hz.  Hızır’ın  bedduası  ile 

kaplumbağaya dönüşme vardır. Diğer bir farklılık ise, kaplumbağanın sırtına un çuvalının geçmesidir.  

Örnek verilen efsanelerin hepsinde, düşkünlere, ihtiyaç sahiplerine yardım etme konusunda ortak 

bir  mesaj  vardır.  Bir  çeşit  kazanılan  malın  sadakası  olarak  değerlendirebileceğimiz  belli  bir  miktarının 

ihtiyaç  sahiplerine  verilmesi  aynı  zamanda  bir  sosyal  dayanışmadır.  Dikkat  edilirse  istenen  şey  ekmek 

veya  buğdaydır.  Bu,  isteyen  insanların  açlık  sıkıntısı  içinde  olduğunu  gösterir.  Sonuçta,  bir  insanının 

hayatını devam ettirebilmesi için yiyeceği yemeğin ana maddesi olan ekmeğin veya buğdayın bir kısmını 

ihtiyaç sahiplerine vermekten kaçınan kişiler, kaplumbağaya dönüşerek cezalandırılmıştır. 



3. Nimete Saygısızlık 

Nimete  saygısızlık,  genellikle  taşa  dönüşmeyle  sonuçlanırken  bazı  efsanelerimizde,  suçlunun 

kaplumbağaya dönüşerek cezayı bir ömür boyu çekeceği mesajı verilir.  Muğla’da anlatılan bir efsanede, 

kuraklık zamanı bir kadın ekmek pişirirken altını kirleten çocuğunun temizliğini ekmekle yapar. Ancak 

bu  olayın  ardından  kadınla  çocuğun  üzerine  ekmek  sacı  düşerek  ikisi  de  kaplumbağaya  dönüşür  (Önal 

2003:  146).  Burada,  suçu  işleyenin  anne  olmasına  rağmen  çocuğun  da  kaplumbağaya  dönüşmesinin 

sebebi, annesiz bir çocuğun tek başına kendisini koruyamayacağındandır. Efsane, Mardin ve Elazığ’da da 

benzer  şekilde  anlatılmaktadır.  Sadece  Elazığ  örneğinde,  çocuğun  temizliğini  ekmekle  değil  de  eli 

hamurlu iken, yıkamadan yapar (Güler 2000: 133). Kutsal olan ekmeğin ham maddesi olan hamur da aynı 

kutsiyete sahip olduğu için aynı özenin hamura da gösterilmesi gereklidir. Beklenen saygı gösterilmediği 

için anne, çocuğu ile birlikte kaplumbağaya dönüşür. 

Yine  ekmeğin  kutsallığının  vurgulandığı  bir  efsanede  (Balıkesir),  işlenen  suç  diğerlerinden  biraz 

farklıdır. Bir kadın, yufka açarken, uygun olmayan bir davranışta bulunarak gaz çıkarır. Halkın inancına 

göre ekmek yaparken ya da eli hamurluyken su içmek veya gaz çıkarmak günah sayılmaktadır. Kadın, bu 

şekilde günah işlediği için, o anda yufka açtığı yastaç (ekmek tahtası) altına, içine hamur koyduğu tekne 

de  üstüne  gelir.  Arada  kalan  kadın,  kaplumbağaya  dönüşür  (Kara  1992:  100).  Dikkat  edilirse,  bu  tür 

efsanelerde  nimetlerin  en  kutsalı  sayılan  ekmek  veya  hamura  herhangi  bir  saygısızlığın  yapılmaması 

gerektiği  vurgulanmaktadır.  Bugün,  yerde  görülen  bir  ekmek  parçasının  alınıp  öpüldükten  sonra  ayak 

değmeyecek bir yer konması da aynı sebeptendir. 

4. Ataya (anneye- babaya) saygısızlık 

Türk-İslam  kültüründe büyüklere, anne ve babaya sadakat, “atalar kültü” inancını da beraberinde 

getirmiştir. Bu durum, efsanelere de aksetmiştir ve bazen bir insanın kaplumbağaya dönüşmesinin sebebi, 

anneye-babaya  yapılan  saygısızlığa  bağlanmıştır.    Kazan’da  anlatılan  bir  efsane,  hasta  olan  annenin 

kızlarının  durumu  ile  ilgilidir  (Ergun  1997:  672-  674).    Birçok  anlatıda  olduğu  gibi  burada  da  olumlu 

davranışlar  sergileyen,  ailenin  en  küçük  çocuğudur.  Büyükler,  işlerini  annelerinden  daha  önemli 

gördükleri için biri kaplumbağaya, diğeri de örümceğe dönüşür. Küçük de arıya dönüşür ama o, ömrünü 


193 

Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK/Türk Kültüründü Kaplumbağalarla İlgili Efsaneler Üzerine Bir Değerlendirme 

güzel  bir  şekilde  tamamladıktan  sonra  dönüşür.  Üstelik  “altın  kanatlı”  ibaresi,  kızın  ceza  olarak  değil 

mükâfat olarak şekil değiştirdiğini anlatmak içindir. 

Burdur’da anlatılan bir efsanede ise, gelin giderken sözleriyle babasını üzen bir kız vardır. Baba, 

evlenme çağına gelen kızının çeyizini eksiksiz bir şekilde hazırlar. Kızına bir eksiğin var mı diye sorunca 

kız nankörlük yaparak; “Evimin makasına bir kılıf almadın.” der. Babası kızının bu lafına çok kızıp; “Al 

evini sırtına ömrünce sürün.” diye beddua eder (Çelepi 2015: 1181). 

Bu efsane, Malatya’daki “Gelincik Kayaları” efsanesi ile benzeşmektedir (Sakaoğlu 1989: 5). Her 

iki  efsanede  de  dikkatler  evlenen  kızın  cimriliği  ve  basit  bir  nesne  için  büyüklerini  üzmesi  üzerine 

çekilmiştir.  Unutulan  eşya,  elzem  bir  ihtiyaç  değildir.  Buna  rağmen  kızın  şükretmeyip  tamahkârlık 

göstererek  o  nesneyi  de  istemesi  babayı/anneyi  üzer  ve  gelinin  kaplumbağaya  /  gelin  alayının  taşa 

dönüşmesine sebep olur. 




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет