Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


Başına Dönmek/Başına Çevirmek Deyiminin Anlamı ve Tarihî İzleği



Pdf көрінісі
бет34/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   102

Başına Dönmek/Başına Çevirmek Deyiminin Anlamı ve Tarihî İzleği 

Dede  Korkut  hikâyelerinde  “Başına  çevirmek”  ve  “Başı  üzerinde  çevirmek”  şeklinde  geçen 

Başına  dönmek”  ve  “Başına  çevrilmek”  deyimleri  sözlüklerde  yer  almamakla  birlikte  inanç  ve  kültür 

tarihimiz açısından oldukça kıymetlidir. Moğollarda da “dzolik gargahu”  olarak geçen eski bir Şamanist 

tedavi uygulamasının bakiyesidir ve terim Türkçede “göçürme”, Kırgızca’da “köçöt” ile karşılanmaktadır. 

Aynı  zamanda  Kırgız  ve  Kazak  Türklerinde  aynı  kültür  kaynağından  neşet  eden  “aynalu”  ve  “aylanu” 

olarak bilinen uygulama ile ilgili başka terimler de yaratılmıştır (İnan 1991: 247). Kazaklarda büyüklerin 

kendisinden  küçükler  için  kullandıkları  “aynalayın”  sözü;  kuzum,  yavrum,  canım,  nazlım,  evladım 

anlamlarına  gelen  bir  sevgi  ifadesidir  ve  bu  ifade  ile  kişinin  kendisini  bir  başkası  için  fedakârlıkta 

                                                      

 Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, fcolak@nigde.edu.tr 



204 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

bulunma  (kurban  etme),  üzerine  titredikleri  kişilerin  başına  gelebilecek  olan  tüm  felaketlerin  ve 

kötülüklerin  kendi  başlarına  gelmesini  temenni  eder  (Jüvisov,  2014).  Benzer  şekilde  Kırgızca  “aylan” 

sözü de senin için kurban olayım manasına dönmek, bir nesneyi dolanmak (İnan 1991: 247) anlamlarında 

kullanılmaktadır.  Afganistan’da  yaşayan  Hazara  Türklerinde  “başın  için”  tabiri  ciddi  bir  yemin  olarak 

kullanılmaktadır. Ayrıca bu Türk topluluğunda sadaka verilirken sadaka, başın etrafında dolandırılır. Bu 

uygulamanın  deyimleşmiş  şekli  olan  “başına  döndüğüm”  sana  gelen  fenalıklar  bana  gelsin  anlamında 

(Kalafat 2002: 45) kullanılır. 

Dede  Korkut  hikâyelerinden  “Kazan  Beyin  Oğlu  Uruz  Beyin  Tutsak  Olduğu  Boy”un  sonunda 

Uruz’un tutsaklıktan kurtulup evine dönmesi üzerine babası Kazan Bey, kırk otağ diktirir, yedi gün yedi 

gece ziyafet verir ve devamında kırk kul ile kırk cariyeyi oğlu başına çevirir, azad eder (Gökyay, 1973: 

74).  Uruz’un tutsaklıktan kurtulmasındaki  kadar açık  olmasa  da  “İç-Oğuza  Taş-Oğuz  Âsi  Olup  Beyrek 

Öldüğü Boy”da Beyrek’in Aruz tarafından hile ile öldürülmesi üzerine Kazan Bey ile Aruz Koca karşı 

karşıya gelirler. Kazan Bey, süngüsünü eline alır ve başı üzerinde çevirir (Gökyay, 1973: 151). Süngüyü, 

kılıcı  veya  bir  silahı  başında  çevirmek,  bir  tür  aynalmak  uygulamasıdır  ve  bu  örnekte  ölen  kişiler  için 

yapılmaktadır.  Dede  Korkut’taki  bu  bilgiyi  değerli  bulan  Orhan  Şaik  Gökyay,  deyim  üzerine  bir 

değerlendirme yapar. “Birinin yoluna kendini feda etmek, birinin hastalığını yahut birinin başına gelecek 



belâyı  kendi  üzerine  almak”  şeklinde  açıkladığı  deyimin  kökenini  eski  bir  uygulamaya  bağlar  ve 

geleneğin  Anadolu  ve  Rumeli  Türkleri  arasında  oldukça  yaygın  olduğunu  da  belirtir  (Gökyay,  1973: 

CCCXV). Dede Korkut hikâyelerinden “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu”nda geçen can yerine can 

bulma  uygulamasına  (Gökyay  1973:  78-81)  işaret  eden  Abdülkadir  İnan,  bu  uygulamanın  bir  göçürme 

uygulaması olduğunu belirtir (İnan 1991: 247). İnan’ın bu görüşünü ilginç bulan Gökyay, motif üzerine 

yaptığı  kısa  değerlendirmenin  dipnotunda  “Dumrul’un  canı  yerine  can  bulması  ve  değişik  olarak  bazı 



kimselerin hayatlarından bir bölüğünü sevdiklerine bırakması şeklinde, İslamî bir renge boyanmış olarak 

görülmektedir.” (Gökyay,  1973: CCCXVII) şeklindeki ifadeleriyle motifin zaman içerisinde evrildiğine 

ve mevcut inanç sistemine adapte olduğuna vurgu yapar. Fuat Köprülü’nün Azerbaycan Yurt Bilgisi’nde 

yayınlanan  “Dede  Korkut  Kitabına  Ait  Notlar:  Başa  Dönmek,  Aynalmak”  başlıklı  çalışmasında 

uygulamayı  “herhangi  bir  sebeple  sadaka  verileceği  zaman,  onu,  namına  sadaka  verilen  kimsenin  başı 

etrafında üç defa çevirmek umumi bir âdettir”  şeklinde açıklar ve Abdülkadir İnan’ın verdiği bilgiden 

hareketle  kazak,  Kırgız  ve  Müslüman  Başkurtlarda  benzeri  bir  âdetin  bulunduğunu  ve  bu  âdete 

köçürü=köçürme” dendiğini aktarır (Köprülü, 1932; Gökyay, 1973: CCCXV’ten). 

Başına  dönmek  veya  başına  çevrilmek  olarak  bilinen  bir  hastayı  iyileştirmek  için  onu  seven  bir 

kimsenin kendisini kurban etmesi neticesi hastalığını almaya “aynalmak” denir ve bu uygulamanın eski 

Türk  inanışından  kaynaklandığına  yukarıda  temas  edilmişti.  Aynalmak  uygulamasının  tarihsel  kökeni 

hakkındaki  en  eski  ve  açık  kaynaklardan  biri  olan  Babur  Şah’ın  hatıratı  önemli  bir  belge  niteliği 

taşımaktadır  ve  ayrıca  uygulamayı  ayrıntılarıyla  vermesi  açısından  da  dikkate  değerdir.  Babur  Şah’ın 

hatıratındaki uygulama şu şekildedir: 

“Muhammed  Hunayun,  Tabiblerin  bütün  tedâvilerine  rağmen,  iyileşmedi.  Büyük  bir  adam  olan 

Mir Abdülkasım: -“Böyle hastalıkların ilacı şudur: yüce Tanrının sıhhat vermesi için, iyi şeylerden 

birini  nezretmek  lazımdır”-diye  arzetti.  –“Muhammed  Humayun’un  benden  başka  iyi  bir  şeyi 

yoktur;  ben  kendimi  nezredeyim.  Tanrı  kabul  etsin”  –diye  hatırıma  geldi.  Hoca  Halife  ve  diğer 

yakınlar:  -“Muhammed  Humayun  nasıl  olsa  iyileşir;  siz  bu  sözün  için  ağzınıza  alıyorsunuz. 

Bundan maksat, dünya malından iyi bir şey nezretmektir. Meselâ İbrahim muharebesinde ele geçen 

ve  Muhammed  Humayun’a  ihsan  ettiğiniz  elması  nezretmek  lâzımdır”-diye  arzettiler.  –“Ona 

mukabil dünya malı nasıl olur. Onun hâli müşkül olduğu için, ben kendimi ona feda ediyorum. İş o 

derece  vâhimdir  ki,  ben  onun  mecâlsizliğine  dayanamıyorum”-dedim.  O  vaziyete  girip,  üç  defa 

başucunda dönerek: -“Ne derdin varsa, ben üzerime aldım”-dedim. Bunun üzerine ben ağırlaştım; 

o ise, hafifledi. O sıhhat bulup kalktı; ben ise, hasta olup, yıkıldım.” (Arat, 1989: 622, 623) 

Babur  Şah  bu  hadiseden  sonra  ölür.  Benzer  bir  şekilde  Moğol  hükümdarı  Ögedey’in  hastalığı 

karşısında ağabey Tuluy, kardeşinin hastalığını üzerine alma uygulaması yapar. Bu uygulama şu şekilde 

gerçekleşir:



 

“Şamanlar,  babasının  ölümünden  sonra  Kağan  olan  Öğedey’i  tedavi  etmekte  yetersiz  kalınca, 

küçük kardeşi Tuluy kendisine geldi ve dedi ki: Bu kâseyi al ve göğe şu duayı oku: Ey Büyük Tanrı, 

Sonsuz  Varlık!  Eğer  işlenen  suç  dolayısıyla  kullarını  cezalandırıyorsan,  biliyorsun  ki  ben  daha 

suçluyum.  Çünkü  savaşta daha  fazla  insan  öldürdüm,  daha  fazla  kadın  ve  çocuk  kaçırdım,  daha 

fazla  baba  ve  annenin  gözyaşlarını  akıttım;  yok  aksine,  yanına  güzelliği  ve  yeteneği  dolayısıyla 

205 

Prof. Dr. Faruk ÇOLAK/Başına Dönmek/Başına Çevrilmek Deyiminin Kültürel Evreni ve Yeni… 



kendini  Tanrı  yoluna  adamışlardan  birini  çağırmak  istiyorsan,  ben  buna  daha  fazla  layığım: 

Öğedey yerine beni al! Onu bu hastalıktan kurtar! Bu hastalığı bana geçir! Aynı zamanda ölümcül 

suyu içti: Öğedey iyileşti, Tuluy ise ölmekte gecikmedi. …Ögedey’in dul kalan eşi Suyurkutin Begi 

bunu sık sık anlatırdı.” (Roux, 2002: 85) 

Başına çevirme uygulamasının en eski Şamanizm kalıntısı olduğunu söyleyen Abdülkadir İnan, bu 

tedavi  yönteminin  Moğolistan’daki  uygulamalarını  aktarır.  Bu  aktarıma  göre  cansız  bir  nesneye  da 

hastalık göçürme uygulamasının yapıldığı (İnan 1991: 246, 247) ortaya çıkmaktadır. Bu türden nesneleri 

baş üzerinde çevirme, günümüz halk hekimliği uygulamalarındaki nesneleri baş üzerinde üç defa çevirme 

uygulamasının kökenidir. 



Deyimle İlgili Yeni Tanıklar 

Deyimle ilgili Orhan Şaik Gökyay, Abdülkadir İnan ve M. Fuat Köprülü’nün aktardığı bilgiler ve 

belgelerin dışında yeni tanıklar tespit edilmiştir. Fuzulî Divanı’nda geçen “Başına çizginmek” deyiminin 

anlamı  ve  kültürel  derinliği  üzerine  kapsamalı  bir  çalışma  yapan  Nuran  Yılmaz,  deyimin  Fuzulî’nin 

haricinde  Necati,  Cem  Sultan  ve  Mesihi  tarafından  da  kullanıldığını  belirler,  bu  bağlamda  “Başına 

çizginmek”,  “ivrilmek”,  “aylanmak”,  “köçöt”  ve  “alasla-”  (Yılmaz,  2007:  1096-1104)  ifadelerinin 

tamamını aynı kültürel inanç ve uygulamadan kaynaklandığını söyler. 

Nuran Yılmaz’ın bu tespitlerinin haricinde çeşitli edebî metinlerde de deyimin değişik kullanımları 

tespit edilmiştir. Bu tespitlerden ilki Âşık Garip hikâyesidir ki bu hikâyede on üç yerde “başına dönmek” 

deyimi  geçer  ve  bu  deyimlerin  geçtiği  dörtlüklerin  hemen  ardından  “kurban  olmak”  deyimi  kullanılır. 

Deyimle ilgili Aşık Garip hikâyesinde geçen dörtlüklerden bazı örnekler şunlardır:

 

Başına döndüğüm gül yüzlü Senem 

Ağla Senem ağla, nic'oldu Garib  

(Türkmen, 1995: 165) 

 

Başına döndüğüm, gurban olduğum 

Orda, men yarımı senden isterem  

(Türkmen, 1995: 261) 

 

Başına döndüm, sen elâ gözdü 

Elin gezdir sinemin yaralarına (Türkmen 1995: 284) 

Başına dönmek deyimi, 

Köroğlu Destanı’nın Paris rivayetinde bir yerde aynı anlamda geçer: 



Başına döndüğüm kurban olduğum 

Seri durna tellim Ivaz ağlama  

(Boratav, 1984: 110) 

Karslı Âşık İkram’ın söylediği ve TRT repertuarına giren bir türküde deyim şu şekilde geçer: 

 

Başına döndüğüm kurban olduğum 

Ağlar dolanırım yar deyi deyi   

(http://www.turkuler.com) 

Cevri  Altıntaş  ve  Ahmet  Yamacı’dan  derlenmiş  “Gece  Uzun  Ay  Dolanır  Batmaya”  başlıklı  bir 

başka Kars türküsünde deyim şu şekilde geçer: 

Başına döndüğüm Garsın ceyranı 

Men olmuşam o gözlerin hayrani 

Sen bize gelsen keserem gurbanı  

(http://www.turkuler.com) 

Deyim,  Azerbaycan  sahasından  Muazzez  Türing’den  alınmış  “Anacan  Bağrımı  Can  Eylemişem 

Men” başlıklı türkünün kavuştak bölümünde şöyle yer almaktadır: 

Anacan ağrın alım 

Anacan başına dönüm  

(http://www.turkuler.com) 

XIX.  yüzyılın  güçlü  âşıklarından  Dadaloğlu  iki  şiirinde  “başına  dönmek”  deyimini  kullanır. 

Dadaloğlu’nun dörtlükleri şunlardır: 

 


206 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Yağız at da der ki bağlan koruya  

Varırsam ileri dönmem geriye  

Üstümdeki yiğidi Mevlâ’m koruya  

Kılıçlar başıma döndüğü zaman   

(Görkem, 2006: 190) 

 

Ne hoş olur bizim ilin cereni 



Gönül arzu eder eşi yâreni 

Bize döndü şu dağların boranı 

Yâre dönsem mor sümbüllü yaz gelir  

(Görkem, 2006: 290) 



Başına Dönmek ve Gadasını Almak Deyimi Arasındaki ilişki 

Başına  dönmek”,  “başına  çevrilmek”,  “başına  çizginmek”  ve  “aynalmak”  deyimlerinin 

anlamından  türemiş  bir  başka  deyim  daha  vardır  ki  o  da  “gadasını  almak”tır.  “Kaza”,  “bela”  ve  “başa 

gelecek felaket” anlamlarına gelen bu deyim, birinin başına gelecek belayı veya kötülüğü üzerine alarak 

onu  bela  ve  kötülükten  kurtarma  anlamlarına  gelir  ki  bu  başına  dönmek  deyiminin  bir  başka  şekilde 

ifadesidir.  Deyimin  bu  şekildeki  kullanımı  Anadolu  ağızlarında  oldukça  yaygınlık  arz  eder

1

.  Kayseri, 



Sivas, Yozgat, Niğde, Nevşehir ve Adana bölgelerinde yoğun olarak kullanılan “kadasını almak” deyimi 

Karacaoğlan’da şu şekilde geçer: 



Kadan alsın güzellerin hepisi 

Güzellerden sıdkım sıyrıldı gönül  

(Karaer, 1988: 98) 

 

Karaca’oğlan der ki otur yanıma 



Sana gelen kaza tatlı canıma 

Beni öldür bas elleri kanıma 

Desinler ki on parmağı kırmızı  

(Karaer, 1988: 79) 

1991 yılında Azerbaycan’a bir seyahat yapan ve gördüklerinin bir kısmını yazıya aktaran İ. Necdet 

Çetinok,  bu yazısında “kadasını almak” deyiminin Azerbaycan’da kullanımıyla ilgili çok değerli bilgiler 

verir.  Deyimin  “gadam  sana”  şekline  girmiş  beddua  formunun  da  olduğunu  belirten  Çetinok,  Âşık 

Necef’in bir şiirini örnek olarak sunar: 

Seherin esen yelleri 

Esme gadasın aldığım 

El menimdir etek senin 

Kesme gadasın aldığım 

 

Seherin esen yelleri 



Yana dağıtıp telleri 

Destine deste gülleri 

Mesme gadasın aldığım 

 

Üst yanımız dağlar vardı 



Alt yanımız bağlar vardı 

Necef’in de erki vardı 

Küsme gadasın aldığım  

(Çetinok, 1991: 7) 

Ayrıca,  Karapapaklarda tespit edilmiş bir başka deyim daha vardır ki o da  başına herrenmek”tir. 

Bir yalvarış biçimi olarak sana gelen gada-belâ bana gelsin anlamında kullanılan deyim, başına dolayıp 

(dolaştırıp) nezir-sadaka gibi şeyleri verme uygulamalarında kullanılır (Kalafat 2005:73). 

                                                      

1

Deyimin Anadolu ağızlarındaki kullanımı ve anlamları için “Derleme Sözlüğü, Cilt 6, Türk Dil Kurumu Yayınları, 



Ankara  1972;  Tuncer  Gülensoy, 

Kütahya  ve  Yöresi  Ağızları,  İnceleme-Metinler-Sözlük

,  Türk  Dil  Kurumu 

Yayınları,  Ankara  1988;  Efrasiyab  Gemalmaz, 

Erzurum  İli  Ağızları,  İnceleme-Metinler-Sözlük  ve  Dizinler, 

Türk 


Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995.” künyeli eserlere bakılabilir. 

207 

Prof. Dr. Faruk ÇOLAK/Başına Dönmek/Başına Çevrilmek Deyiminin Kültürel Evreni ve Yeni… 



Başına Dönmek ve Kurban Olmak Deyimi Arasındaki ilişki 

Canını  feda  eden  kişinin  kurban  edilmesi  uygulamasından  türeyen  başına  dönmek  deyimiyle 

bağlantılı bir başka anlatım kalıbı da kurban olmak deyimindir. Azerbaycan’daki 

“Kiresunlu (Giresunlu) oymaklarında “gada kurbanı” vardır.  Geleneğe göre bir ailede bir ölüm 

hadisesi  gerçekleşirse  o  aileden  kohum-kardaş  (hısım-akraba)  ölümden  korunmak  için  “gada 

kurbanı”  diye  adlandırılan  bir  koyun  keserek  kurban  edilir.  Bu  kurbanın  başı,  ciğerleri  ve 

işkembesi mezarlığa gömülür, eti yoksul ailelere paylaştırılır, ölü sahibi bu etten yemez.” (Kalafat, 

2005: 107)  

bu uygulamalardan anlaşıldığına göre nezir veya adak kurbanı olarak bilinen kurban çeşitlerinin kültürel 

kökenleri  bu  uygulamalar  dayanmaktadır.    Yine  bu  düşünceyle  bağlantılı  olarak  denilebilir  ki,  yeterli 

derecede  belge  bulunursa  şiirimizin  ana  temalarından  birini  oluşturan  “kurban  olmak”  deyiminin  de 

başına  dönmek  veya  çevrilmek  deyiminin  değişmiş  bir  versiyonu  olduğu  ortaya  konulabilecektir.  Bu 

bağlamda tespit ettiğimiz Erzurumlu Emrah’a ait bir dörtlük aşağıdadır: 

Emrah’ın derdine bir derman ola 

Aziz canım yâre hem kurban ola 

Gerek bugün hükm-i Süleyman ola 

Emrine bağlıyım ferman eylesin  

(Alptekin, 2004: 146) 

Kurban  olmak  deyiminin  eş  anlamlısı  “canını  feda  etmek”  de  aynı  türden  deyimlerdendir.  Bu 

bağlamda Karacaoğlan’ın bir dörtlüğü aşağıdadır: 

Karac’oğlan der ki sözün iline 

Çok bekledim yâr gelmedi yanıma 

Bir canım var feda olsun yoluna 

Daha ne istersin candan ziyade  

 

 

 



(Karaer, 1988: 68) 

Sonuç 

Sonuç  itibariyle  “Başına  dönmek”  ve  “Başına  çevrilmek”  deyimleri,  Türk  ve  Moğol  ortak  inanç 

kaynaklı bir tedavi uygulamasından çıkmıştır ve eldeki verilere göre Anadolu, Azerbaycan, Kazakistan ve 

Kırgızistan  coğrafyasında  günlük  hayatla  birlikte  edebî  anlatmalarda  kullanılmaya  devam  etmektedir. 

Tarihî  kayıtlarda  “aynal-”  ve  “göçürme”  olarak  bilinen  eski  bir  hastalık  iyileştirme  uygulamasının 

bakiyesi  olan  deyim,  zamanla  bu  iki  kullanımının  yanında  Anadolu  ve  Azerbaycan  sahalarında  “Başı 



üzerinde  çevirmek”,  “Başına  dönmek”  ile  Kırgız  ve  Kazaklar’da  “aynalu”  ,  “aylanu”,  “aynalayın”  ve 

aylan” ifadeleri ile karşılanmıştır. Deyim bu yaygın kullanım alanının yanında çeşitlenme de göstermiş 

ve zamanla  “Başına çizginmek”, “ivrilmek”, “alasla-”, “kadasını almak” ile “kurban olmak” ve “canını 

feda  etmek”  ifadeleri  türemiştir.  İleride  yapılacak  yeni  çalışmalar,  deyimin  Türk  dünyasındaki 

yaygınlığını ve çeşitliliğini daha net ortaya çıkaracaktır. 



KAYNAKÇA 

Alptekin, Ali Berat, (2004) Palandökenin Zirvesindeki Âşık Erzurumlu Emrah, Ankara: Akçağ Yayınları. 

Arat, Reşit Rahmeti, (1989) Baburnâme Babur’un Hatıratı III, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. 

Boratav, Pertev Naili, (1984) Köroğlu Destanı, İstanbul: Adam Yayınları. 

Çetinok, İ. Necdet, (1991) “Gadasın Aldığım”, Erciyes, Kayseri: S. 165,7, 8 p. 

Çolak, Faruk, (2008) “Gök Keçinin Püsküllü Oğlağı Olmak Deyiminin Mitolojik Değerlendirmesi”, Türk Kültürü 



İncelemeleri Dergisi, İstanbul: S. 19, 193-204 p. 

Gökyay, Orhan Şaik, (1973) Dedem Korkudun Kitabı, Ankara: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları. 

Görkem, İsmail, (2006) Yeni Bilgiler Işığında Dadaloğlu Bütün Şiirleri, İstanbul: E Yayınları. 

İnan, Abdülkadir, (1991) Makaleler ve İncelemeler II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 

Jünisov, Düysen, (2014) “Eski Etnominler ve Dilin Tarihi Simgeleri”, Ana Tili Gazetesi, Almatı. 

Karaer, Mustafa Necati, (1988) Karacaoğlan, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. 

Kalafat, Yaşar, (2002) Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları-I, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. 

Kalafat, Yaşar, (2005) Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları-II, Ankara: Babil Yayınları. 

Köprülü, Mehmet Fuat, (1932) “Dede Korkut Kitabına Ait Notlar: Başa Dönmek, Aynalmak”, Azarbaycan Yurt 

Bilgisi, C.I, S.2, 84-91 p. 

Roux, Jean-Poul, (2002) Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İstanbul: Kabalcı yayınları. 

Türkmen, Fikret, (1974) Âşık Garip Hikâyesi, Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları. 


208 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Yılmaz, Nuran, (2007) “Fuzulî ”, Turkish Studies İnternational Periodical For the Languages, Literature and 

History of Turkishor Turkic, Volume 2/4, 1095-1104 p. 

http://www.turkuler.com. Son Erişim:15.02.2016. 



KUTADGU BİLİG’DE  

İNSANLA İLGİLİ OLUMSUZ VASIF İFADE EDEN SÖZLER 

Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA

 

Özet: Kutadgu Bilig İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk büyük eseridir. Yusuf Has Hacib bu eserinde ideal 



insanda  var olması gereken nitelikleri ayrıntılı olarak ele almıştır. Aynı zamanda ideal insan olma  yolunda 

kaçınılması gereken olumsuz vasıf ve davranışları da yeri geldikçe ortaya koymuştur. Biz bu çalışmamızda 

Yusuf Has Hacib’in ortaya koymuş olduğu bu olumsuz vasıf ve davranışları ifade eden sözleri tespit ettik. Bu 

sözleri anlamları ve geçtikleri beyitleri günümüz Türkçesine çevirileri ile beraber ortaya koyduk. 



Anahtar Kelimeler: Kutadgu Bilig, ideal insan, olumsuz vasıflar. 

Sayings Referring Negative Characteristic about Human in Kutadgu Bilig 

Abstract:  Kutadgu  Bilig  is  the  first  great  work  of  Islamic  Turkish  literature  known.  Yusuf  Has  Hacib 

handles in detail the characteristics which an ideal human should have in this work. At the same time, when 

necessary,  he  revealed  the  negative  characteristic  and  behaviors  that  should  be  avoided  in  the  manner  of 

being  ideal  human.  In  this  study,  we  identified  the  words  that  express  these  negative  characteristics  and 

behaviors  that  were  revealed  by  Yusuf  Has  Hacib.  We  introduced  these  sayings,  their  meanings  and  their 

couplets with their modern Turkish translations. 



Keywords: Kutadgu Bilig, ideal human, negative characteristic. 

Giriş 

İslâmî  Türk  edebiyatının  bilinen  ilk  büyük  eseri  olan  Kutadgu  Bilig,  6645  beyitten  oluşmuş 

manzum  bir  siyasetnamedir.  Eserin  kelime  anlamı  mutlu  olma  bilgisi,  terim  anlamı  siyaset  bilgisidir 

(Ercilasun  2013: 293). Verdiği  evrensel  mesajlarla  günümüz  dünyasına  da  ışık  tutan  Yusuf  Has  Hacib, 

eserinde ideal insanı “bütün kötü vasıflardan arınmış ve iyi huylarla bezenmiş, Allah’a sıkı sıkıya bağlı, 

takva  sahibi  bir  mü’min,  zamanının  bütün  ilim  ve  hünerlerini  öğrenmiş  bir  âlim  ve  hakim,  bütün 

alfabeleri  ve  dilleri  bilen,  belâgat,  hesap,  hendese,  tıp  vb.  ilimlere  vâkıf;  okçuluk,  avcılık,  satranç  vb. 

hünerlere  sahip,  adaletten  şaşmaz;  ağır  başlı  ve  alçak  gönüllü,  hırsızlıktan,  yalandan,  içkiden, 

dedikodudan  uzak  duran;  cömert  ve  iyiliksever;  etrafındaki  insanlara  merhametli  davranan;  âdet  ve 

geleneklere, görgü kurallarına bağlı hareket eden bir insandır (Ercilasun 2013: 304). 

Dilaçar  da  Kutadgu  Bilig’i  genel  olarak  “Genel  amacı  ülküsel  ve  tükel  bir  kişinin,  ülküsel  bir 

devletin  ve  başbuğun  nasıl  olmak  gerektiğini,  yurt  başbuğuna  ve  yurttaşlara  düşen  ödevleri  ve  ahlak 

kurallarını bildirmek…” şeklinde değerlendirir (Dilaçar 2003: 145). 

Yusuf Has Hacib, ideal insanın, ideal insan olma yolunda kaçınması gereken kötü huy ve vasıfları, 

değişik kelime  ve  kavramlarla ortaya koymuştur. Biz bu çalışmamızda bu olumsuz vasıfları ifade eden 

sözleri  tespit  ederek  anlamlarına  göre  bir  sınıflandırmaya  tabi  tuttuk.  Daha  sonra  tespit  ettiğimiz  bu 

kelimelerin anlamları ile beraber, metin içerisinde geçtikleri beyitler üzerinde durduk. 

1. Hilekârlık ve Aldatıcılık: 

alçı: hilekâr, aldatan. 

Yana alçı bolsa ķızıl tilkü teg / Titir buġrası teg kör öç sürse keg (Arat 2008: 450). 

“Aynı zamanda kızıl tilki gibi hilekâr olmalı; deve aygırı gibi kin ve öç gütmeli (Arat 2008: 451).”  




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет