Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


ayıġ: fena, kötü, dönek.  Bu dünya ķutıŋa ınanma ayıġ



Pdf көрінісі
бет35/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   102

ayıġ: fena, kötü, dönek. 

Bu dünya ķutıŋa ınanma ayıġ Inançsız turur kör ķılınçı yayıġ (Arat 2008: 872). 

“Bu dünya mutluluğuna pek güvenme; onun doğası dönektir, ona inanılmaz (Arat 2008: 873).” 



bį-vefā: vafasız. 

Velįkin yayıġ sen özüŋ bį-vefā Vefā körkitür sen ķılur sen cefā (Arat 2008: 204). 

“Fakat sen kararsız ve vefasızsın; kendini vefalı gösterir, fakat cefa edersin (Arat 2008: 205).” 



irsel: dönek, kararsız, sebatsız, vefasızca. 

                                                      

 

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi FEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü fatihkaya1977@gmail.com 



210 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 



Inançsız turur bu cefaçı ajun Yayıġ ķılķı irsel ķılınçı otun (Arat 2008: 820). 

“Bu  cefacı  dünyaya  inanılmaz,  o  dönektir;  onun  doğası  vefasızdır,  küstahça  hareket  eder  (Arat 

2008: 739).” 

yayıġ: dönek. 

“yayıġ”  kelimesi  Kutadgu  Bilig’de  genellikle  “dünya,  mutluluk,  talih  vb.”  kavramların  insana 

benzetilerek anlatıldığı beyitlerde, söz konusu kavramların dönek olduğunu anlatmak için kullanılmıştır. 

Inançsız turur ķut vefasız yayıġ Yorırda uçar terk ađaķı tayıġ (Arat 2008: 196). 

“Mutluluğa  inanılmaz,  o  vefasız  ve  dönektir;  yürürken  hemen  uçar,  ayağı  kaygandır  (Arat  2008: 

197). 

Ancak bu kelimenin az da olsa bazı beyitlerde insan için de kullanıldığı görülmektedir. 



Yayıġ tip sökerler bu ķılķım üçün Maŋa mün ururlar bu atım üçün (Arat 2008: 200). 

“İşte bu doğam yüzünden dönek diye bana söverler ve bundan dolayı bana kusur yüklerler (Arat 

2008: 201).” 

2. İftiracılık ve Dedikoduculuk: 

ozunçı: iftira eden, iftiracı. 

Ozunçı kişike ķatılma yıra Ozunçı tilinde küyer ot küre (Arat 2008: 728). 

“İftiracılara katılma, onlardan uzak dur; iftiracının dilinde yanar ateş vardır (Arat 2008: 729).” 



satġaġ: müfteri, iftiracı. 

Ķanı ol kişig satġaġuçı kişi Nelük boldı satġaġ ķara yir tuşı (Arat 2008: 1060). 

“Hani o başkalarına iftira eden adam, bu iftiracı nasıl toprağa kalboldu (Arat 2008: 1061).” 



uşaķçı: dedikoducu. 

Ewiŋke yaġutma uşaķçı kişig Bütün ilke yađġay körüp bilmişig (Arat 2008: 298). 

“Dedikodu  yapanları  evine  yaklaştırma,  görüp  öğrendiklerini  bütün  halka  yayarlar  (Arat  2008: 

299).” 

yoŋaġlı: gammaz. 

Muŋar eymenür men ay ilig ķutı Yoŋaġlı yoŋasa bu yalŋuķ iti (Arat 2008: 974). 

“Ey  devletli  hükümdar,  benim  çekindiğim  şudur:  İnsanların  iti  olan  bu  gammaz  iftira  ederse… 

(Arat 2008: 975).” 

yoŋaġçı: gammaz 

Neçeme mini eđgü tutsa özüŋ Yoŋaġçı yoŋasa tügülgey yüzüŋ (Arat 2008: 972). 

“Sen bana ne kadar iyi bir gözle baksan bile, gammazların fitneleri seni benden soğutabilir (Arat 

2008: 973). 

3. Zalimlik ve Kibirlilik: 

basımçı: zulm eden, zalim. 

Ķayu oġrı tewlig ķaraķçı ķunuķ Ķayusı basımçı ölütçi ķıruķ (Arat 2008: 366). 

“Kimi hırsız, sahtekâr, yankesici, dolandırıcı; kimi zalim olur, öldürücü ve yıkıcı olur (Arat 2008: 

367). 

buşı: hiddetli, sinirli, hırçın. 

Buşı bolma işte sen öwke yıġın Buşı bolsa begler buzar beglikin (Arat 2008: 316). 

“İşinde  hiddetli  olma,  öfkene  hakim  ol;  beyler  hiddetli  olurlarsa  mülk  ve  saltanat  bozulur  (Arat 

2008: 317).” 

fużulluķ: kibir, gurur, küstahlık. 

Özüŋke baķa kör kim erdiŋ maŋa  

Ķayudın kelir bu fużulluķ saŋa (Arat 2008: 192). 

“Kendine bir bak, sen benim için kimdin; sana bu küstahlık nereden geliyor (Arat 2008: 193).” 



küvez: mağrur, kibirli. 

Aġırlıķķa tegse küwez kür bolur Ölüm tutsa uđlur ökünçün ölür (Arat 2008: 272). 

211 

Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA/Kutadgu Bilig’de İnsanla İlgili Olumsuz Vasıf İfade Eden Sözler 

“Biraz itibar kazanırsa mağrur ve kabadayı olur; ölüm yakaladığında da süklüm püklüm arkasından 

gider, pişmanlık içinde ölür (Arat 2008: 273).” 



uluġsıġ: büyüklük taslayan. 

Uluġsıġ küwez kür kişi ol turı Küniŋe ķođı ol küwezlik ķurı (Arat 2008: 360). 

“Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirlinin itibarı günden güne 

azalır (Arat 2008: 361).” 

4. Kabalık ve Terbiyesizlik: 

bıvalıķ: kabalık, terbiyesizlik, küstahlık. 

Otunluķ bıwalıķ yawalıķ ķamuġ İsizler ķılınçı bolur ay uluġ (Arat 2008: 240). 

“Küstahlık, kabalık, aksilik hep kötülerin hareketidir, ey ulu (Arat 2008: 241).” 



bifa: kaba, terbiyesiz, küstah. 

Cefa cevri barı maŋa tegmesüni Otun bifalardın sıŋardın bolayı (Arat 2008: 1082) 

“Dünyanın  bütün  cevir  ve  cefası  bana  gelmesin,  küstah  ve  kaba  insanlardan  uzak  durayım  (Arat 

2008: 1083).” 

irig: sert, kaba, haşin. 

Mezalim öđinde ötügçilerig Körü alsa yol ķılsa bolsa irig (Arat 2008: 478). 

“Haksızlığa uğrayarak hak talebinde bulunanları kabul etmeli, yol göstermeli ve onlara karşı haşin 

davranmamalı (Arat 2008: 479).” 

Yaķınıġ yıratmaķ tilese özüŋ Negü ķolsa birme irig tut sözüŋ (Arat 2008: 738). 

“Yanındakini  kendinden  uzaklaştırmak  istersen,  ona  istediğini  verme,  onunla  biraz  kaba  konuş 

(Arat 2008: 739).” 

5. Korkaklık, Kararsızlık ve Zevzeklik: 

ķorķlıķ: korkak. 

Uwutķa bolup ķorķlıķ alplıķ ķılur / Ögünçke bolup er özin öldürür (Arat 2008: 448). 

“Korkak  bile  haysiyetini  korumak  için  kahramanlık  gösterir,  övülmesi  için  insan  kendini  ölüme 

atar (Arat 2008: 449).” 



ķurġu: kararsız, zevzek. 

İwek ķurġu ķılķı ķılınçı buşı Biligsizke belgü bolur bu işi (Arat 2008: 406). 

“Acelecilik, zevzeklik ve hiddetli mizaç; bunlar bilgisizlik alametleridir (Arat 2008: 407).” 



saşı: ürkek, birbirini tutmaz. 

Ķara ķılķı başsız ķılınçı saşı İşi küđki barça ķılınçı tuşı (Arat 2008: 744). 

“Kara halkın hareketi başıboş ve doğası birbirini tutmaz; onun işi gücü de hep doğası gibidir (Arat 

2008: 745).” 

İđi yaķşı aymış saķınuķ kişi Bu söz işke tutġıl ay ķılķı saşı (Arat 2008: 782). 

“Takva sahibi çok güzel söylemiş, ey ürkek ve mütereddid insan, buna göre hareket et (Arat 2008: 

783).” 

yaŋşaķ: geveze. 

Kişide uçuzı kişi yaŋşaķı Kişide aġırı kişi ol aķı (Arat 2008: 256/1028). 

“Kişinin itibarsızı geveze olanıdır; kişinin itibarlısı cömert olanıdır (Arat 2008: 257/1028).” 



6. Kıskançlık ve Çekememezlik: 

kirtüç: kıskanç. 

Buđun tili yawlaķ sini sözlegey Kişi ķılķı kirtüç etiŋni yigey (Arat 2008: 122). 

“Halkın dili kötüdür, seni çekiştirir; kişinin doğası kıskançtır, etini yer (Arat 2008: 123).” 



tepiz: çekememe, haset etme, kıskanma. 

Bayat ĥukmi ol barça eđgü isiz Bayat birse tepsep tıđumaz tepiz (Arat 2008: 734). 

“İyilik  ve  kötülük  hep  tanrı  hükmüdür;  Tanrı  verirse,  çekemeyen  insan  kıskançlıkla  buna  engel 

olamaz (Arat 2008: 735).” 


212 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 



tepsegüçi: çekemeyen, haset eden, kıskanan. 

Negü asġı ötrü kişig tepsemek Kişig tepsegüçi soŋı iglemek (Arat 2008: 734). 

“Böyle olunca insanları çekememenin ne faydası var; insanları çekemeyen kişinin sonu hastalıktır 

(Arat 2008: 735).” 

yaŋsaġuçı: kıskanan, kıskanç.  

Kelime farazî bir *yaŋsa- fiili ile edici fiil yapan -ġuçı ekinden oluşmaktadır (Ünal 2014: 159). 



Aġı keđti ĥarir özüŋ örtti öz Sini yaŋsaġuçı körüp ķamdı öz (Arat 2008: 962). 

“Sırmalar giydin, vücudunu ipeklerle örttün; kıskananların gözleri sana bakıp kamaştı (Arat 2008: 

963).” 

7. Kötülük Vasfı: 

yawlaķ: kötü. 

Körü barsa yalŋuķ bu erksizlikin Nelük munça yawlaķ kötürdi egin (Arat 2008: 334). 

“İnsanın  bu  acizliğine  dikkatle  bakarsan,  kötülerin  niçin  bu  kadar  gurur  getirdiklerine  şaşarsın 

(Arat 2008: 335).” 

yawuz: kötü. 

Biligligke bilgi tükel ton aş ol Biligsiz ķılınçı yawuz ķoldaş ol (Arat 2008: 140). 

“Bilgisizin  düşmanı  kendi  bildiği  ve  yaptığıdır;  başka  düşmanı  olmasa  bile,  bu  ikisinin  sıkıntısı 

yeterlidir (Arat 2008: 141).” 

isiz: kötü, fena, hayırsız. 

Bu tetrü ķılınçlıġ bu tetrü kişi / İsiz tügmeginçe oŋarmaz işi (Arat 2008: 920). 

“Bu  doğası  ters,  zararlı  ve  kötü  kişilerin  eli  kolu  bağlanmadıkça  işler  selametle  yürümez  (Arat 

2008: 921).” 

8. Azgın ve Yoldan Çıkmış Olan: 

azġır: azılı. 

Toŋuz teg titimlig böri teg küçi Ađıġlayu azġır ķutuz teg öçi (Arat 2008: 450). 

“O domuz gibi inatçı, kurt gibi hilekâr olmalı; ayı gibi azılı ve yaban sığırı gibi kinci olmalı (Arat 

2008: 451).” 

azuķ: azmış, yolunu şaşırmış. 

Öđürdi ađırdı kötürdi mini Azuķlar yolındın kiterdi mini (Arat 2008: 148). 

“O seçti, ayırdı ve beni yükseltti; beni yolunu şaşırmışlar arasından uzaklaştırdı (Arat 2008: 149). 



9. Cimrilik ve Tamahkârlık: 

saran: hasis, cimri, eli sıkı. 

Bu işke aġıçı saran eđgürek Saranlıķ bile neŋ küđezgü kerek (Arat 2008: 516). 

“Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir; hazinenin malı cimrilikle gözetilmelidir (Arat 2008: 

517).” 

Saran kelimesi olumlu anlamda da kullanılmaktadır. 

Bu işke aġıçı saran eđgürek / Saranlıķ bile neŋ küđezgü kerek (Arat 2008: 516) 

“Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir;  hazinenin malı cimrilikle gözetilmelidir (Arat 2008: 

517). 

suķ: aç gözlü, alçak, haris, tamahkâr. 

Suķ erse ķılınçı yig erse özi İwek erse ķılķı uwutsuz közi (Arat 2008: 226). 

“Sonra  da  doğası  haris  ve  olgun  olmayanlar,  aceleci  huylu  ve  gözü  doymaz  olanlar  (Arat  2008: 

227).” 

Suķ er umduçı ol yawuz umduçı Kişi umduçısı atı ķoltġuçı (Arat 2008: 494). 

“Cimri  olan  tamahkâr  olur,  tamahkârlık  fenadır;  tamahkâr  insanlara  dilenci  derler  (Arat  2008: 

495).” 

Neçe me ķul erse közi toķ beg ol Suķ öz beglikindin bu ķulluķ yig ol (Arat 2008: 496). 


213 

Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA/Kutadgu Bilig’de İnsanla İlgili Olumsuz Vasıf İfade Eden Sözler 

“Gözü tok olan, kul olsa bile beydir; cimrinin beyliğinden bu kulluk iyidir (Arat 2008: 497).” 

10. Sünepelik ve Değersizlik: 

otun: değersiz, alçak, küstah. 

Kalı ornasa bu otun er ili İđi keđ tusulur begi arzu yir (Arat 2008: 708). 

“Eğer bu mevkilere küstah ve aşağılık adamlar yerleşirse, bu hizmetkârlardan beye bütük zararlar 

gelebilir (Arat 2008: 709).” 

silkim: sünepe. 

Bıçaķ tartma anda kötürme süŋük Ayı bolma ķowdaş ne silkim sepük (Arat 2008: 786). 

“Sofrada bıçak çıkarma ve kemik sıyırma; kendi önünde ne varsa, onu al ve ye (Arat 2008: 787).” 



turı: haşin, tadsız, sevimsiz, huysuz, tadı kekre olan. 

Uluġsıġ küwez kür kişi ol turı Küniŋe ķođı ol küwezlik ķurı (Arat 2008: 360). 

“Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirlinin itibarı günden güne 

azalır (Arat 2008: 361).” 

Köŋül birse ķurtġa bolur bir turı / Yaķa yiŋ tutar künde kesmez urı (Arat 2008: 626). 

“Gönül verirsen huysuz bir acuze olur; yakaya ve yene yapışır, dırdırının ardı arkası kesilmez (Arat 

2008: 627).” 

11. Diğer Olumsuz Vasıflar: 

arķuķ: inatçı. 

Kimiŋ bolsa arķuķ ķılınçı otun İşi barça tetrü bolur toġsa kün (Arat 2008: 356). 

“Kim doğası kaba ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider (Arat 2008: 357).” 



ivek: aceleci. 

İvek ķurġu bolma ķılınçın sözün Seringil seringen atanur tüzün (Arat 2008: 878). 

“Harekette aceleci ve sözde zevzek olma, sabırlı ol; sabırlı olana halim derler (Arat 2008: 879).” 



müfsid: (Ar.) fesatçı, bozguncu. 

Begi içgüçi bolsa müfsid otun Ķamuġ içgüçi boldı buđnı bütün (Arat 2008: 422). 

“Bey içkiye müptela, fesatçı ve kaba olursa, onun bütün halkı da ayyaş olur (Arat 2008: 423).” 



Sonuç 

Yusuf  Has  Hacib,  ideal  insana  erişmenin  yollarını  gösterdiği  Kutadgu  Bilig’de  bu  yolda 

kaçınılması gereken olumsuz vasıf ve davranışları da çeşitli kelime ve kavramlarla ortaya koymuştur. Bu 

vasıf ve davranışları Hacib, alçı, ayıġ, irsel, yayıġ, yaŋsaġuçı, ozunçı, basımçı, küvez, bıvalıķ, bifa, irig, 



saşı,  kirtüç,  tepiz,  tepsegüçi,  yaŋsaġuçı,  ivek  vb.  kelimelerle  ifade  etmiştir.  Biz  bu  çalışmamızda  söz 

konusu  bu  kelime  ve  kavramları  çeşitli  sınıflara  ayırdık.  Bu  kelime  ve  kavramlardan  bazılarının  hem 

olumsuz hem de olumlu anlamda kullanıldığını tespit ettik. Söz gelimi  eli sıkı, cimri anlamındaki saran 

kelimesinin metinde olumlu anlamda da kullanıldığına rastladık. 



KAYNAKÇA 

Ercilasun, Ahmet B., (2013). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi. Ankar: Akçağ Yayınları. 

Dilaçar, Agop, (2003). Kutadgu Bilig İncelemesi. Ankara: TDK Yayınları. 

Arat, Reşit R., (2008). Kutadgu Bilig. İstanbul: Kabalcı Yayınları. 

Ünal,  Orçun,  (2014).  “Kutadgu  Bilig’de  Geçen  Yaŋsaġuçı  Kelimesi  Üzerine”,  Selçuk  Üniversitesi  Türkiyat 

Araştırmaları Dergisi, Sayı: 28 (2010), s. 159-170. 

 

 


214 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


AZERBAYCAN, ÖZBEK, BAŞKURT, KAZAK VE TÜRKİYE TÜRKÇELERİNDE  

AKRABALIK İSİMLERİNDEKİ ORTAKLIĞA KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ 

Prof. Dr. Fatma AÇIK

 

Özet: Her dilde o dilin temelini teşkil eden vücutla ilgili sözcükler, doğayla ilgili kavramlar, renk bildiren 



sözcükler, hayvan adları, sayılar, en sık kullanılan fiiller temel söz varlığını oluşturur. Ancak dil ilişkileri ve 

etkileşimleri,  yaşanan  coğrafyanın  değişimi,  inanç  sistemlerindeki  farklılaşmalar  sonucunda  dillerde  farklı 

lehçeler, şiveler ve ağızlar ortaya çıkar. 13. yüzyıla kadar tek bir yazı dili olarak gelen Türkçe, bu yüzyıldan 

sonra Kuzeydoğu ve Batı Türkçesi şeklinde adlandırılan iki kola ayrılmıştır. 15. yüzyıldan itibaren de Türk 

yazı dili, Kuzey (Kıpçak), Doğu (Çağatay) ve Batı (Osmanlı) şeklinde adlandırılan üç kola ayrılmıştır ancak 

tek  bir  alfabe  (Arap  alfabesi  )  ile  yazıla  gelmesinden  dolayı  birbirinden  söz  varlığı,  imla  ve  dilbilgisi 

açısından  kopuk  değildir.  20.  yüzyıla  gelindiğinde  uygulanan  dil  politikaları  ve  planlamaları  nedeniyle 

20’den fazla  yazı dili Latin, Arap alfabesinin yanında Kiril alfabesinin çeşitli versiyonları ile özellikle ses, 

şekil ve anlam bilgisi açısından Türk yazı dilleri arasında farklılıklar arttırılmıştır. 

Bu çalışmada temel söz varlığının dilde en az değişikliğe uğrayan unsur olmasından yola çıkarak öncelikle 

Karluk  grubunda  yer  alan  Özbek,  Kıpçak  grubunda  yer  alan  Kazak,  Başkurt  ve  Oğuz  grubunda  yer  alan 

Azerbaycan ve Türkiye Türkçesindeki akrabalık isimlerinin karşılaştırması yapılmıştır.    



Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Özbek, Kazak, Başkurt ve Türkiye Türkçesi, akrabalık isimleri, örtüşme  

A Comparative Look at the Mutuality in the Names of Kindship in Azerbaijan, Uzbek, Bashkir, 

Kazakh and Turkey Turkish 

Abstract:    The  words  that  constructs  the  fundamentals  of  the  language  related  to  body,  concepts  of  the 

nature,  words  defining  colors,  animal  names,  numbers,  most  frequent  verbs  constitutes  the  presence  of 

essential words in every language. However, due to involvement and interaction of languages, changes in the 

homeland  and  changes  in  religion,  different  dialects,  accents,  and  varieties  developed. Turkish  formed  as  a 

single written language until 13.century; after this century it splatted into two branches known as Northeast 

and  West  Turkish.  After  15.century  written  Turkish  was  divided  into  three  branches  known  as  North 

(Kipchak),  East  (Jagatai)  and  West  (Ottoman).  These  branches  were  not  far  away  from  each  other  in  the 

sense  of  word  presence,  spelling  and  grammar  since  a  single  written  alphabet  (Arabic)  was  used.  In 

20.century  due  to  the  applied  language  policies  and  plans,  besides  Latin  and  Arab  alphabet  more  than  20 

written  language.  They  used  Latin,  Arabic  and  Kirill  alphabet.  In  particular  sound,  it  increased  differences 

between Turkish literary language form and meaning in terms of information. 

In this work, a comparison of the names of kinship from the point of fundemental word presence being the 

least  changed  element  in  the  language,  first  of  all  Uzbek  that  is  in  Karluk  family,  Kazakh  from  Kipcak 

family, Azerbaijan and Turkey Turkish from Oguz family is made. 



Keywords: Azerbaijcan, Uzbek, Kazakh, Bashkirt, and Turkish Language, names of kindship, overlap 

Giriş 

Bilindiği üzere coğrafya, komşu olunan ülkeler, din ve büyük ülkelerin uyguladığı dil politikaları 

gibi etkenler zamanla lehçeleri oluşturur. Türkçe tek bir yazı dili olarak 13. asra kadar gelmiş, bu tarihten 

sonra üç farklı yazı dili olarak 19. asrın sonuna kadar varlığını doğal seyri içerisinde devam ettirmiştir. 

Ancak  20.  yüzyılda  Rusların  yeni  uluslar  yaratma  projesinin  bir  parçası  olarak  yeni  yazı  dilleri 

yaratılmıştır. Eski Sovyet bilim adamları tarafından hazırlanan “Türk Dilleri” isimli kitapta 15’i eski, 24’ü 

yeni  toplamda  39  Türk  dilinden  (Tyurkskiye  yazıki,  1997)  bahsedilmektedir.  Ancak  dil  bilimcilerin 

sosyal ve politik nedenlerden dolayı dil ve lehçe konusunda net bir karara varamadıkları görülmektedir. 

Bu  noktada  lehçeler  ve  dil  akrabalıklarını  leksik-istatistik  deneyimlere  dayanarak  açıklamakta  yarar 

vardır.  

Söz  varlığı,  sözcükbilimin  bir  dalı  olarak  bir  dilin  bütün  kelimelerini  içine  alır.  Bir  dilin  söz 

varlığının  temelini  teşkil  eden  her  dilde  nesilden  nesile  aktarılarak  yaşayan,  insan  hayatında  birinci 

derecede  öneme  sahip  olan,  insana  ve  çevresine  ait  önemli  kavramları  yansıtan  sözcüklere  temel  söz 

varlığı  denir.  Organ  adları,  renkler,  rakamlar,  doğayla  ilgili  kavramlar,  hayvan  adları,  en  çok 

kullandığımız  fiiller  temel  söz  varlığını  oluşturan  unsurlardır.  Dilbilimciler  bir  dilin  söz  varlığında  yer 

                                                      

 Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, fatmaacik1@yahoo.com 



216 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

alan temel sözcüklerin 2000 dolayında olduğu (Aksan 1998: 20) ve bu sözcüklerin 1000 yılda ancak % 

19’unun değiştiği, % 81’inin korunduğunu ifade etmektedir (Aksan 1998: 17).  

Varlıklar, kavramlar genellikle aynı özellikleri taşıdığı halde, adlandırılışında dilden dile farklılık 

göstermektedir. Söz varlığındaki bu farklılık sadece farklı dil ailelerine mensup dillerde değil, aynı dilin 

ayrı lehçelerinde hatta ağızlarında da görülebilir. Bu açıdan bakıldığında Türk lehçelerinin söz varlığında 

ortaklıkların yanında çeşitlilik ve zenginlik şeklinde de yorumlayabileceğimiz bir durumla karşılaşırız. 

Bu bildiride üç farklı koldan birer Türk Lehçesi seçilerek bunlar arasında temel söz varlıklarından 

biri  olan  akrabalık  isimlerinin  örtüşmesine  bakılmıştır.  Dil  veya  lehçeleri  kendi  aralarında  kıyaslarken 

akraba dil ve lehçeler arasında bulunması tabii olan spontane (bütün fonetik durumlarda) ve pozisyonel 

(yalnızca  bazı  durumlarda)  ses  denkliklerini  de  göz  önünde  bulundurulmuştur.  Ses  denkliklerinin  çoğu 

kolaylıkla fark edebilecek düzeyde, basit ve kurallıdır.  

Türk  yazı  dilleri  olarak  adlandırılan  Özbek,  Kazak,  Tatar  vb.  akrabalığı  bizzat  bu  dilleri 

konuşanların malumudur. Çok miktarda ortak kelimenin varlığı, bu kelimelere yüklenen anlam değerleri 

ve  terminoloji  farklılık  gösterse  bile  gramer  kurallarının  ortaklığı  bu  dillerinin  akraba  olduğunu  açıkça 

herkese göstermektedir. Çağdaş Türk lehçeleri arasındaki farklılıkların en önemli sebeplerinden biri farklı 

siyasî  sınırlarda  yaşıyor  olmaları,  diğeri  de  uzun  tarihî  süreçtir.  Baskakov‟un  tasnifindeki  grupları 

oluşturan dilleri aslında bir tek dilin lehçeleri olarak kabul etmenin daha doğru olacağı aşikârdır. Karluk, 

Kıpçak, Oğuz grubundan herhangi birinin diğer gruplardaki lehçelerle ilişkisi ayrı ayrı değerlendirilebilir. 

Farklı gruplarda bulunmalarına rağmen coğrafî olarak yakın bulunan lehçeler arasındaki örtüşme bazen o 

lehçenin  kendi  grubundaki  başka  bir  lehçe  ile  olan  örtüşmesinden  daha  fazla  olabilmektedir  (Karaca, 

2011).  

Eş  zamanlı  bir  çalışma  yapmıyor  olsak  ve  karşılaştırılan  lehçelerin  söz  varlıkları  geriye  doğru 

incelense yalnızca temel kelimelerin değil genel söz varlığında örtüşme oranının yükseleceği görülecektir. 

1000-1500  yılda  bir  dildeki  temel  söz  varlığının  değişim  hızı  0,05‟tir  (Karaca,  2011:  134).  Leksik 

düzeydeki  farklılıklar  sadece  bir  dilin  lehçe  ve  şiveleri  arasında  değil,  aynı  lehçe  veya  şivenin  farklı 

dönemlerinde de görülebilir.  

Bu  bildiride  temel  söz  varlıklarından  olan  akrabalık  ilişkileri  üzerine  eş  zamanlı  karşılaştırma 

yapılırken lehçelerin sadece Türkiye Türkçesi ile aralarındaki örtüşmeyi değil, aynı zamanda birbirleriyle 

olan ilişkilerini, yani örtüşme oranlarını da ortaya koymaya çalışacağız. 

Akrabalık  adları  bir  dilin  özgünlüğünü  ve  kültürünü  ortaya  koyan  önemli  bir  ölçüttür.  Türklerde 

hem  kan  yoluyla  hem  de  toplumsal  ilişkiler  yoluyla  meydana  gelen  bağlantılar  için  adlandırmalar 

mevcuttur.  Türk  toplumunda  akrabalığa  büyük  önem  verildiğini  sevgi  ifadeleri,  argo  kullanımlar,  ses 

değişimine  uğramış  biçimler,  çeşitli  yakıştırmalar,  saygı  bildiren  kalıp  ifadeler,  cinsiyeti  belirten 

sözcükler ve akrabalığa dönüşmeyen ifadeler hariç tutulduğunda, eş anlamlıları ile birlikte 150 akrabalık 

bildiren  kelimenin  varlığını  delil  olarak  gösterebiliriz

1

.    Kazaklardaki  "Er  cigittin  üş  curtı  boladı.  Biri 



tuvgan curtı, ekinşisi nagaşı curtı, üşinşisi kayın curtı" (Yiğit kişinin üç grup akrabası vardır. Biri baba 

yurdu,  ikincisi  dayı  yurdu,  üçüncüsü  kayın  yurdu";  Özbeklerdeki  “Qaynim  –qaymoq  yog‘im; 

qaynisinglim – yurak dog‘im” sözü de bu gerçeği vurgulamaktadır.  

Türk  toplumu  kolektif  bir  yapıya  sahiptir.  Türk  atasözleri  ve  deyimlerinde  et  tırnaktan  ayrılmaz 

misali akrabalığın vazgeçilmezliği belirtilir. Teyzenin ana yarısı, amcanın baba yarısı sayıldığı toplumda 

kan bağı veya evlilikle genişleyen akrabalık ilişkileri dışında kültürel yakınlaşma ve geleneklerin etkisiyle 

de  yabancılarla  akrabalıklar  oluşturulur.  Sözlükte  bu  tür  akrabalık  ilişkileri  kapsamında;  kirve,  kuma 

(ortak), sağdıç, sütanne (sütnine), sütkardeşi gibi kavramlar ortaya çıkmıştır.  




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет