НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН
V Конгресс социологов тюркоязычных стран 297
erdiren uluslararası siyasi gelişmeler arasında anılacaktır. Suleime-
nov, 1950’lerden beri ABD’nin nükleer test alanı olan Nevada’nın
Semipalatinsk’in muadili olduğunu söyledi ve özellikle Nevada akti-
vistlerini hem ‘eylemcilik’ yönüyle hem de nükleer teknolojinin sağlık
ve çevreye olan etkileri hakkında pratik bilgi kaynağı olarak Kazak-
lara referans önerdi. Konuşmasının sonunda Suleimenov, kör ve sağır
olmuş yönetime karşın vatandaşın kendisi için bir şeyler yapmasının
zamanının geldiğini vurguladı. Nükleer testlere karşı halk hareketi-
nin örgütlenmesine yardım edeceğine söz verdi. Kendisini izleyenleri
Yazarlar Birliği ofisine davet etti. Ertesi sabah, Suleimenov’un
beklediğinin çok üstünde, beş binden fazla kişi geldi. Suleimenov bu
ilk-çekirdek aktivist grubu balkondan selamladı, konuşma yaptı. Bu
kitlesel toplantının ardından bir grup aydın başkanlığında bir komite
oluşturuldu. Bu komite ‘nükleer denemelerin durdurulması, Semipa-
latinsk test alanının kapatılması ve bölgenin temizlemesi’ ile başlayan
hedeflerini, taleplerini bildiri haline getirdi. ‘Vakit Tamam’ ya da ‘Za-
manı Geldi’ (High Time) olarak isimlendirilen bu bildiriyi gün içinde
bir milyondan fazla kişi imzaladı. Böylece, Semipalatinsk Anti-Nük-
leer Hareket
(SANH)
doğmuş oldu. 1 Ağustos 1989 tarihinde Yüksek
Sovyet, Suleimenov’un ABD ve SSCB’ye yaptığı ‘tüm nükleer test-
leri askıya alma’ çağrısını ciddiye aldı ve bunu ‘karar’ olarak kabul
etti. Bu arada organizasyon hızla çiftçiler, doktorlar, ev hanımları ve
madenciler gibi çeşitli sınıf ve statüden insanları geniş bir yelpazede
bir araya getirmeye devam ediyordu (Udayakumar. vd. 2009: 27-28;
Wittner, 2003: 418-420; King, 2010;
Abazov, 2011: 19
).
Sovyetlerin bazı siyasi ve askeri şahinleri Suleimenov’u ‘vatan ha-
ini’ olmakla suçladı. Fakat O yılmadı; Sovyetlerin bu kendisini hedef
alan karmaşık askeri-endüstriyel gücü karşısında ülkesinden ve halkın-
dan cesaret aldı. SANH
oluştuğu andan itibaren bir dizi etkinlik yürüt-
tü. ‘Barış Yürüyüşü’ düzenledi, gösteriler yaptı ve bölgesel ve ulus-
lararası konferanslar gerçekleştirdi. 6 Ağustos 1989’da Hiroşima’ya
nükleer saldırının 44. yıldönümünde yaklaşık 50.000 kişi Karaulnaya
volkanın eteğinde toplandı. Protestocu kalabalık grup test sahasına
(şeytana) taşlar fırlattı. 7 Kasım 1989 tarihinde, SSCB Bakanlar Kon-
seyi Başkanı Nikolai Ryzhkov yılın geri kalan kısmında herhangi bir
nükleer testin yapılmayacağını duyurdu. 1989 yılı için planlanan on se-
kiz nükleer testten on biri iptal edildi. Ancak, 19 Ekim 1989 tarihinde
ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ
298 Түркітілдес елдер әлеуметтанушыларының V Конгресі
Sovyetler Birliği büyük bir nükleer deneme daha yaptı. Ama Kazak
toplumu bu sefer büyük tepki gösterdi: Karaganda kömür madenlerin-
de çalışan 130.000 işçi testlerin devam etmesi halinde süresiz greve
gideceğini açıkladı. Suleimenov Yüksek Sovyet’i bir kez daha uyardı.
Bu uyarı işe yaradı. Kasım ayında Yüksek Sovyet ‘Semipalatinsk nük-
leer testlerini’ görüşmek üzere toplandı ve görüşme sonucunda testleri
durdurma kararı aldı. Alınan kararı o zamanki devlet başkanı Mihail
Gorbaçov onayladı. 29 Ağustos 1991’de, Kazak lider Nursultan Na-
zarbayev ‘Semipalatinsk test bölgesinin kapatıldığının’ resmi ve kalıcı
açıklamasını yaptı. Böylece, hareketin en önemli amacı gerçekleşmiş
oldu (Udayakumar. vd. 2009: 28-29; King, 2010;
Abazov, 2011: 19
).
Birleşmiş Milletler ‘29 Ağustos’ tarihini ‘Nükleer Testlere Karşı Müca-
dele ve Protesto Uluslararası Günü’ ilan etti (Anonim 1, 2012).
Suleimenov’un başlattığı meydan okuma hareketi Kazakistan’da
geniş halk desteği kazandığı gibi diğer Sovyet cumhuriyetlerinde ve
hatta diğer ülkelerde de nükleer karşıtı barış hareketleri arasında yer
buldu. 1990 yılında, ABD’nin Nevada eyaleti anti-nükleer hareketin-
den bir grup aktivist destek için Kazakistan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret
sonrası hareketin adı Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareket
(NSANH) olarak değiştirildi. Hareketin ambleminde ‘barış çubuğu
içen Kızılderili ve kopuz çalan Kazaklı arkadaşlığına’ yer verildi.
Ka-
zakistan deneyiminin etkisiyle, tüm nükleer testlerin ‘Yeni Dünya’da
durdurulmuş olması
NSANH’nin uluslararası başarısıdır (Abazov,
2011: 19)
. 1992 yılında ABD Nevada’da testleri durdurdu. Ardından
İngiltere ve ABD beraber yürüttükleri testlerden çekildiler. Ardından
Fransa Pasifik’te testleri durdurdu. 1996 yılında Çin testleri durdur-
ma çalışmalarında sona geldi. Sonuçta dünyanın ‘nükleer beşgeninde’
testler son buldu. ‘Artık onlar sessiz. Planlanan bini aşkın patlama bu
dönemde yapılamadı. Doğa ve insan bir ölçüde kurtarıldı’ (Anonim
1, 2012).
İlk protesto eylemlerinin başladığı andan günümüze yirmi beş
yıl geçti,
NSANH
hala aktif. Kazakistan’da devlet NSANH’in 25.
yıldönümünü ülke düzeyinde kutlama kararı aldı (Anonim 3, 2014).
2000’li yılların başlarında Hareketin odak noktalarından biri radyas-
yon kurbanı insanların acılarının hafiflemesine ve çevrenin geri kaza-
nımına hizmet edebilecek ulusal projeleri organize etmek oldu. Süreç
içerisinde NSANH, Küresel Anti-Nükleer İttifak’a üye oldu ve bu or-
НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН
V Конгресс социологов тюркоязычных стран 299
ganizasyonun uluslararası faaliyetlerinin arka planında yer aldı. Sov-
yetler Birliği Aralık 1991’de çöktüğünde, Kazakistan Semipalatinsk
test alanına ek olarak, 1.410 adet nükleer başlığın da sahibi olmuştu.
Bu O’nu dünyanın dördüncü nükleer füze potansiyeli olan ülke konu-
muna getirdi. Ama Kazakistan Sovyet nükleer potansiyelinin mirasını
reddetti ve bunları Rusya’ya transfer etti. Ve Semipalatinsk’teki nük-
leer test alanı altyapısını yok etmek için başlattığı süreci de Temmuz
2000’de tamamladı. Kazakistan’ın elindeki yaklaşık 600 kilogram
zenginleştirilmiş uranyum ‘nükleer silah yapımında kullanmamak
koşuluyla’ 1994 yılında ABD’ye gönderildi (Sapphire Projesi). Ka-
zakistan aynı zamanda bağımsız bir devlet olarak Stratejik Silahların
Azaltılması (START-1) Anlaşması’nı, Nükleer Silahların Yayılması-
nın Önlenmesi Antlaşması’nı ve Kapsamlı Test Yasağı Anlaşması’nı
da imzaladı, taraf oldu (Udayakumar. vd. 2009: 31). NSANH, 2000
yılı Mayıs ayında, Astana City’de 3. Küresel Nükleer Karşıtı Birlik
Zirvesi düzenledi. 2006 yılında, Orta Asya’yı Nükleer Silahsız Bölge
ilan eden Bildirgenin hazırlanmasında önemli rol oynadı. Bu Bildir-
geyi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekis-
tan imzaladı (Abazov, 2011: 20).
Ancak yine de, batı Kazakistan’daki kapatılmış Aktau reaktö-
ründe 3 ton plütonyum ve iki nükleer enstitüde de daha az miktarda
zenginleştirilmiş uranyum dâhil olmak üzere, bombaya yakın derece
nükleer malzeme Kazakistan’da mevcut. Enerji şirketi Kazatomprom
rakamlarına göre, Devlet 2001 yılında ülkenin radyoaktif atık sorunu-
nu çözmek için 1 milyon dolar ayırdı. Ne var ki bu krizi atlatabilmek
için daha 1,2 milyar dolardan fazlasına ihtiyaç var (Udayakumar. vd.
2009: 31).
2003 yılında NSANH, diğer ülkelerin orta seviyeli radyoaktif
atıklarını ithal etmeyi içeren hükümet planlarını protesto etti. Hükü-
met bu düşüncesini, ülkedeki önemli zehirli atık stoklarının imhasını
finanse etmek olarak gerekçelendirdi. NSANH ise ülkeye daha fazla
toksisite getirmek suretiyle Kazakistan’ın kendi büyük radyoaktif atık
problemlerinin çözülemeyeceği, durumun daha da kötüleşebileceği
tezini savundu. NSANH ayrıca nükleer atıkların taşınması sırasında
özellikle radyoaktif atıkları kullanabilecek nükleer teröristlerin riski
bağlamında endişeli olduğunu bildirdi. Bazı aktivistler, zengin petrol
kaynakları ve petrol ihracat gelirleri olan bir ülkenin kendi radyo-
ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ
300 Түркітілдес елдер әлеуметтанушыларының V Конгресі
aktif atık sorununu çözmek için parasının olmadığını iddia etmesi-
nin inandırıcı olmadığını söylediler. Görünen o ki NSANH’nin daha
yapacağı çok iş var (Udayakumar. vd. 2009: 31).
Sivil Toplum ve Çevre Literatüründe Olzhas Suleimenov ve
Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareketin Yeri
Çevre sosyolojisi Batı toplumlarında yeni gelişen bir alandır.
Batı dışı toplumlarda ise kavramsal ve teorik katkı neredeyse hiç
yoktur. Batıda kuzey Amerika’da ve Kıta Avrupa’sında geliştirilen
çevre sosyolojisi teorileri sundukları ‘önermelerin geçerliliği’
temelinden yoğun tartışılırken, Doğuda doğa bilimleri yaklaşımı
alana hâkim olduğu için teorik tartışmaya geçilememektedir. Doğa
bilimleri yaklaşımı esas alındığında, çevre sorunları, toplumsal bir
sorun olmaktan ziyade teknik bir konu olarak algılanmakta ve daha
çok yönetimlerinin/teknisyenlerin çözmesi gereken bir sorun’ olarak
görülmektedir (Mutlu, 2009).
Doğu çevre sosyolojisi literatüründe Olzhas Suleimenov ve Ne-
vada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareket
(NSANH) yer bulamamış-
tır. Konu tarihsel bir olay, Doğu toplumu hümanizmi veya Sovyet
sistemi karşıtlığı gibi eksenlere oturtulmaktadır. Ve doğal olarak bu
tarz ele alışlar ‘çevre sosyolojisi’ çalışması kabul edilemez.
Batıda
geliştirilen çevre teorileri arasında
NSANH
y
eri sorgulandığında bu
sefer görgül örnekler Batı toplumlarına dayandığı için ‘bu teoriler ge-
lişmekte olan ülkelerdeki gerçekliği ne kadar yansıtır?’ sorusu, soru-
nu karşımıza çıkmaktadır.
‘Çevrecilik Açısından Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Ha-
reket’ başlığı altında literatür oluşturmaya dair önerilerimi sunaca-
ğım.
Benzer durum siyaset sosyolojisi alanında ‘sivil toplum’ ve özel
olarak ‘sivil itaatsizlik’ olgularının literatürü için de söz konusudur.
Konuya daha çok ‘modernleşme’ ve Batı merkezli ‘küreselleşme’ pa-
radigmasıyla yaklaşılmaktadır. ‘Sivil toplumun’ gelişmiş toplumların
eriştiği en son nokta olduğu, Batı dışı toplumların (hele ki eski Doğu
Bloğu ülkelerinin) henüz gelişme sürecini tamamlamadıkları ve bu
gerekçeyle ‘yardıma muhtaç’ oldukları ‘sayıltısı’ teori ve paradigma-
lara hakimdir. Ele alınan ‘sivil toplum’ kavramı ise, ‘hükümet dışı
kuruluşlar’ (STK) denilen alana ve ‘dernekçilik’, ‘lobicilik’ faaliyet-
lerine hapsedilmektedir. Genel olarak ‘bireyin’ merkeze alındığı teori
НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН
V Конгресс социологов тюркоязычных стран 301
ve paradigmalarda ise ‘ekonomik-liberalizm’, ‘siyasal-liberalizmin’
önüne geçmektedir.
NSANH’in siyaset bilimi literatürdeki yeri belirsiz görünüyor.
Önerim
onu sıradan STK literatüründen kurtarıp ‘sivil itaatsizlik’ li-
teratürüne dahil etmektir.
NSANH
öyle bir sosyolojik olay ki ‘Türk-
lerin 1453’te İstanbul’u fethederek tarihte yeni bir çağ açması’ gibi
‘Sosyalist Bloğun çözülmesi suretiyle küreselleşme denilen süreci
başlatan’, etkileri ‘nükleer denemelerin durmasından’ çok daha geniş
olan sivil itaatsizlik hareketidir.
Sivil itaatsizliğin olgusunun henüz teorileştirilemediğini söyle-
yebiliriz. Kavram olarak tanımı yapılmaya çalışılıyor. Kavrama esas
ölçütler üzerinde duruluyor. Sivil itaatsizlik literatürü incelendiğinde;
Henry David Thoreau (1817-1862) ile başlayan ve Mohandas Karam-
çand Gandhi (1869-1948) ile devam eden; ve günümüzde özel olarak
(askere gitmemek konusu olarak bilinen) ‘vicdani retçiler’, (entelek-
tüel bir tavır olarak) ‘çevreciler’… sıralamasıyla geniş literatür mev-
cut (Çağlayandereli, 2006). Bu tarihsel sıralamada
NSANH’in yer
almadığı dikkat çeker.
Jordan (2002:9), 21. yüzyıl ‘sivil itaatsizlik’ hareketlerini dörtlü
sınıflar: (1)Şiddete Dayanmayan Doğrudan Eylem (çevreci hareket-
ler vb) ve Örgütsüz Örgütlülük (Sokakları Geri Alın Hareketi – RTS
vb), (2)Keyif-Siyaseti (Raving vb), (3)Kültürün Tersyüz Edilmesi
(Billboard’lara Özgürlük Cephesi – BLF vb) ve (4)Kırıcı-Eylemci-
lik (Eleştirel Sanatlar Topluluğu – CAE vb). Bu sınıflamaya uygun
olarak
NSANH 1. Grup sivil itaatsizlikler arasında ama (ikinci bir
sınıflamayla) küresel değişimlere yol açan büyük çaplı bir hareket
olarak ele alınmalıdır.
Çözümleme
Çevre Teorileri Açısından Nevada-Semipalatinsk Anti-
Nükleer Hareket
Çevre sosyolojisinin teorisi gelişmeci seyir izler. Sosyologlar
Dunlap ve Catton (1994) ve Murphy’nin (2002) değerlendirmesiyle;
Marx, Weber ve Durkheim gibi klasik sosyologlar biyofiziksel dünyanın
varlığının önemini kavrayamamışlar ve doğal çevre ve yapay çevre
(toplum) arasındaki temel ilişkiyi teorileştirememişlerdir. Klasik
sosyologlar için ‘çevre’ dolaylı inceleme konusudur. İnsanoğlunun doğal
çevreyi kendi ihtiyaçlarına göre yeniden inşa ederek şekillendirebileceği
ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ
302 Түркітілдес елдер әлеуметтанушыларының V Конгресі
inancı bir paradigma olarak klasik sosyolojiye hakimdi. 20. Yüzyılda
sanayileşme ve kentleşme gibi süreçlerin artan hızı bu görüşleri revaçta
tuttu (Konak, 2010).
Küreselleşme sürecinde artan çevre sorunları toplumsal sorunlar-
dan daha önemli hale gelmeye başlayınca paradigma değişimi gerekli
olarak görülmeye başladı. Klasik sosyolojiyi yetersiz bulan sosyo-
loglar yeni teoriler geliştirdiler. Çevre sosyolojisi teorilerine hakim
olacak olan ‘yeni ekoloji yaklaşımı’, toplumların doğanın dışında ve
onun üstünde değil, onun içinde ve onunla eşit olduğunu söyleyerek
işe başladılar. Catton ve Dunlap artık daha az insan merkezli bir sos-
yolojik dünya görüşü öneriyorlardı. Yeni ekoloji yaklaşımında çev-
re değişimi ile ilgili olarak üç ana toplumsal kuruma dikkat çektiler:
ekonomik, politik ve kültürel kurumlar. Bunlardan (Durkheim’cı ele
alışla) çevresel sorunlara en çok kültürel kurumların yol açtığını iddia
ettiler. Bu yeni çevreci sosyologlara göre, ‘doğal kaynakların azalma-
sına ve çevre krizlerine yol açan temel neden kapitalist sistem veya
bürokratik elit gurubun aldığı kararlar değil, tutucu batılı dünya gö-
rüşü ve değerleriydi’. O halde bu yanılsamadan kurtulmak gerekliydi
(Konak, 2010).
Bu söz üzerine sonraki teoriler genel olarak ‘kapitalist sistem’
çerçevesinde ve onun içindeki ‘birey’, ‘sermaye grupları’, ‘devlet’ ve
nihayetinde ‘toplumsal hareketler’ üzerinde durdular. Bu teorilerin gör-
gül örnekleri Batı toplumlarıdır. İkinci olarak dünyanın farklı gelişmiş-
lik düzeylerindeki toplumları ihmal etmektedirler. Politik ve kültürel
toplumsal farklar da genel olarak çözümleme dışı tutulmuştur.
NSANH yukarıda anılan teoriler literatüründe yer etmemiştir. Li-
teratüre katkı olarak önerim aşağıdaki gibidir:
Kuruluş aşamasında Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hare-
ket
(NSANH)
beş ana hedef belirledi: (1)Nevada-Semipalatinsk test
bölgesinde ve ardından Kazakistan genelinde nükleer testleri sonlan-
dırmak. (2)Nükleer testler sonucu tahrip olan çevreyi geri kazanmak.
(3)Nükleer testlerden etkilenen nüfusun sağlığını incelemek ve muz-
darip olanlar için tazminat kazanmak. (4)Dünya çapında nükleer de-
neme karşıtı diğer kampanyalarla dayanışma içinde hareket etmek.
(5)Nükleer test tesislerinin ve olanaklarının barışçıl amaçlara hizmet
edebilecek dönüşümünü sağlamak (King, 2010 ve Udayakumar. vd.
2009: 29).
НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН
V Конгресс социологов тюркоязычных стран 303
NSANH bu hedefleri çerçevesinde ‘ortaklıklar’ ve ‘dayanışma
ağları’ kurdu ve ‘sosyal elitlerin katılımını çoğalttı
(King, 2010)
.
Böylece hareket, belirli bir zaman kesitine ve yerel olaylara hap-
solmadan ‘küresel’ bir olay haline geldi, değer kazandı. Bu aslında
toplumsal değişme sürecini doğru okumaktır.
Günümüzde dünyanın
farklı yerlerinde yaşanan çevre sorunları gerek sebepleri gerekse so-
nuçları itibariyle uluslararası boyut kazanarak «küresel sorun» haline
gelmektedir.
Günümüzde küresel Çevreci Hareket teorik olarak ikili yaklaşım
sergiliyor: İnsan merkezlilik (anhtropocentrism) ve doğa merkezlilik
(ecocentrism). İnsan merkezli çevrecilik anlayışı insan doğa ilişkile-
rinde insanı ve insanın çıkarlarını merkeze aldığı halde doğa merkezli
çevrecilik yaklaşımında doğa için doğa anlayışı hâkimdir ve insan
doğanın bir parçası olarak görülür. Bu ikili anlayış temelinden akade-
misyenler, aktivistler kahverengi ve yeşil renk simgeleriyle de grup-
laşmış durumdadır. Uygulamada yaygın olan çevreci yaklaşım ‹insan
merkezli� olandır.
NSANH’i hedefleri ve ortaya koyduğu eylemler
itibariyle insanı ve doğayı bir arada ele alan (anhtropo-eco/centric)
‘yeni bir yaklaşım’ olarak değerlendirmek gerekiyor.
Sivil Toplum Açısından Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer
Hareket
Bir röportajda,
Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareket
(
NSANH) sözcüsü Almaz Estekov, ‘Hareketin kökenleri neydi? Çer-
nobil’deki felaket Semipalatinsk Nükleer Silah Test Alanında yürü-
tülen tehlikeli faaliyetleri durdurmak için Kazakistan halkını motive
etti mi?’ sorusunu şöyle cevapladı: ‘Çernobil faciası 1986 baharında
meydana geldi. O dönemde Kazakistan’da nükleer karşıtı hareket
ortaya çıkamadı, çünkü sert Brejnev rejiminin etkileri devam ediyor,
insanlar nükleer testlerin sonuçları hakkında bilgilendirilmiyordu…
Semipalatinsk Oblast’da, onkolojik hastalıklardan muzdarip kişilerin
toplam sayısı her testten sonra Sovyetler Birliği’nin herhangi bir
başka bölgesine göre beş-altı kat daha fazla oluyordu, ama halkın bu
bilgiden haberi yoktu (Janco, 1991). Üstelik durumdan endişelenen-
(Janco, 1991). Üstelik durumdan endişelenen-
lerin, bağımsız gözlemcilerin de bilgiye erişimi engelleniyordu (Aba-
zov, 2011: 17). Gorbaçov’un iktidara gelmesi ve glasnost (açıklık)
politikasının başlamasıyla, merkezi Sovyet gazeteleri bu bilgiyi ver-
meye başladı (Janco, 1991).
ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ
304 Түркітілдес елдер әлеуметтанушыларының V Конгресі
Estekov, nükleer etkiler konusunda ‘iletişimin çarpıtılmasından’
daha öte ‘insanların kobay olarak kullanıldığını’ dahi iddia ediyor:
«Biri elli yaşında bir adam diğeri beş yaşında bir çocuk olan iki ta-
nığın anlatımına göre: Semipalatinsk test alanı yakın çevresinden tüm
insanlar tahliye edilmiş ama bir köyde 40 kişi bırakılmıştı. Bu grubun
içinde farklı yaşlardan insanlar vardı. Sovyet ordusu nükleer testlerin
insanlar üzerindeki etkilerini incelemek istiyordu. Askerler bu gruba
‘orada bir deprem olacağını ve evlerinin dışında kalmaları gerektiğini’
söylediler. Onlar da dışarıda durdular, bomba patlatıldı ve gerçekten
bir deprem olduğunu zannettiler. Bomba patladıktan iki saat sonra ko-
ruyucu giysileri olan on memur köylülerle röportaj için köye geldi. İlk
toplantıda herkese votka ve kişi başı 50 ruble dağıttılar. Erkekler votka
içtiler ve ceplerine de ruble koydular ama ‘insan kobay’ olduklarını an-
lamadılar. Askeri doktorlar düzenli olarak bu insanların nükleer testten
nasıl etkilendiklerini gözlediler. 15 yıl sonra, bu 40 köylüden yalnızca
ikisi hayatta kalmayı başarabildi, diğerleri öldü. Bu iki tanıkta da kendi
hikâyesini doğrulayan kanıtlar var» (Janco, 1991).
Estekov’un gözlemini ve nükleer test mağdurlarının anılarını ar-
güman olarak değerlendirdiğimizde, Kazakistan’da NSANH’in ‘sivil
itaatsizlik’ eylemleriyle ‘sivil toplumun’ yolunun açılabildiği ve bu
hareketin meşruiyetini özgürlükler ve insan hakları temelinden ka-
zandığı anlaşılıyor. NSANH’in Kazakistan ve sonra dünya için ön-
gördüğü ‘sivil toplum’ insan haklarının tarihsel gelişim sürecinde
ileri aşamada ortaya çıkabilen bir fenomendir. Yani bu bir ‘toplumsal
gelişme’ işi. Birinci kuşak insan hakları yasal eşitlik, kişi güvenli-
ği, bireysel özgürlük, düşünce ve inanç özgürlüğü, siyasal haklar ve
mülkiyet hakları gibi temel özgürlükleri kapsıyor. İkinci kuşak insan
hakları, 20. yüzyıl anayasalarında �sosyal devlet� kavramında ifade-
�sosyal devlet� kavramında ifade-
sosyal devlet� kavramında ifade-
� kavramında ifade-
kavramında ifade-
sini bulan sosyal, kültürel ve ekonomik hakları içeriyor. Son 30-40
yılın ürünü olan ve ‘Dayanışma Hakları’ olarak isimlendirilen üçüncü
kuşak haklar ise normatif değer alanı ile ilgili olarak; barış, gelişme,
insan, saygı ve çevre gibi haklardan oluşuyor. Şimdilerde anayasalar
bu yeni haklara uygun olarak yeniden düzenleniyor (Kaboğlu, 1999:
189-202). NSANH’in, daha Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanma-
dığı dönemde, üçüncü kuşak insan haklarını sağlamayı hedefleyen
ilke ve eylemleri onu ilerici bir sivil itaatsizlik örneği olarak literatüre
kaydetmemizi gerektiriyor.
|