Национальные стратегии развития тюркоязычных стран


НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН



Pdf көрінісі
бет29/58
Дата03.03.2017
өлшемі5,46 Mb.
#6169
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   58

НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН

                  

 

 V Конгресс социологов тюркоязычных стран                      297    



erdiren  uluslararası  siyasi  gelişmeler  arasında  anılacaktır.  Suleime-

nov, 1950’lerden beri ABD’nin nükleer test alanı olan Nevada’nın 



Semipalatinsk’in muadili olduğunu söyledi ve özellikle Nevada akti-

vistlerini hem ‘eylemcilik’ yönüyle hem de nükleer teknolojinin sağlık 

ve çevreye olan etkileri hakkında pratik bilgi kaynağı olarak Kazak-

lara referans önerdi. Konuşmasının sonunda Suleimenov, kör ve sağır 



olmuş yönetime karşın vatandaşın kendisi için bir şeyler yapmasının 

zamanının geldiğini vurguladı. Nükleer testlere karşı halk hareketi-

nin örgütlenmesine yardım edeceğine söz verdi. Kendisini izleyenleri 

Yazarlar  Birliği  ofisine  davet  etti.  Ertesi  sabah,  Suleimenov’un 

beklediğinin çok üstünde, beş binden fazla kişi geldi. Suleimenov bu 

ilk-çekirdek aktivist grubu balkondan selamladı, konuşma yaptı. Bu 

kitlesel toplantının ardından bir grup aydın başkanlığında bir komite 

oluşturuldu. Bu komite ‘nükleer denemelerin durdurulması, Semipa-



latinsk test alanının kapatılması ve bölgenin temizlemesi’ ile başlayan 

hedeflerini, taleplerini bildiri haline getirdi. ‘Vakit Tamam’ ya da ‘Za-

manı Geldi’ (High Time) olarak isimlendirilen bu bildiriyi gün içinde 

bir milyondan fazla kişi imzaladı. Böylece, Semipalatinsk Anti-Nük-

leer Hareket 

(SANH) 


doğmuş oldu. 1 Ağustos 1989 tarihinde Yüksek 

Sovyet, Suleimenov’un ABD ve SSCB’ye yaptığı ‘tüm nükleer test-



leri askıya alma’ çağrısını ciddiye aldı ve bunu ‘karar’ olarak kabul 

etti. Bu arada organizasyon hızla çiftçiler, doktorlar, ev hanımları ve 

madenciler gibi çeşitli sınıf ve statüden insanları geniş bir yelpazede 

bir araya getirmeye devam ediyordu (Udayakumar. vd. 2009: 27-28; 

Wittner, 2003: 418-420; King, 2010; 

Abazov, 2011: 19

).

Sovyetlerin bazı siyasi ve askeri şahinleri Suleimenov’u ‘vatan ha-



ini’ olmakla suçladı. Fakat O yılmadı; Sovyetlerin bu kendisini hedef 

alan karmaşık askeri-endüstriyel gücü karşısında ülkesinden ve halkın-

dan cesaret aldı. SANH

 oluştuğu andan itibaren bir dizi etkinlik yürüt-

tü. ‘Barış Yürüyüşü’ düzenledi, gösteriler yaptı ve bölgesel ve ulus-

lararası  konferanslar  gerçekleştirdi.  6 Ağustos  1989’da  Hiroşima’ya 

nükleer saldırının 44. yıldönümünde yaklaşık 50.000 kişi Karaulnaya 

volkanın  eteğinde  toplandı.  Protestocu  kalabalık  grup  test  sahasına 

(şeytana) taşlar fırlattı. 7 Kasım 1989 tarihinde, SSCB Bakanlar Kon-

seyi Başkanı Nikolai Ryzhkov yılın geri kalan kısmında herhangi bir 

nükleer testin yapılmayacağını duyurdu. 1989 yılı için planlanan on se-

kiz nükleer testten on biri iptal edildi. Ancak, 19 Ekim 1989 tarihinde 



ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ

298         Түркітілдес елдер  әлеуметтанушыларының V Конгресі

Sovyetler Birliği büyük bir nükleer deneme daha yaptı. Ama Kazak 

toplumu bu sefer büyük tepki gösterdi: Karaganda kömür madenlerin-

de çalışan 130.000 işçi testlerin devam etmesi halinde süresiz greve 

gideceğini açıkladı. Suleimenov Yüksek Sovyet’i bir kez daha uyardı. 

Bu uyarı işe yaradı. Kasım ayında Yüksek Sovyet ‘Semipalatinsk nük-

leer testlerini’ görüşmek üzere toplandı ve görüşme sonucunda testleri 

durdurma kararı aldı. Alınan kararı o zamanki devlet başkanı Mihail 

Gorbaçov onayladı. 29 Ağustos 1991’de, Kazak lider Nursultan Na-

zarbayev ‘Semipalatinsk test bölgesinin kapatıldığının’ resmi ve kalıcı 

açıklamasını yaptı. Böylece, hareketin en önemli amacı gerçekleşmiş 

oldu (Udayakumar. vd. 2009: 28-29; King, 2010; 

Abazov, 2011: 19

). 


Birleşmiş Milletler ‘29 Ağustos’ tarihini ‘Nükleer Testlere Karşı Müca-

dele ve Protesto Uluslararası Günü’ ilan etti (Anonim 1, 2012).

Suleimenov’un başlattığı meydan okuma hareketi Kazakistan’da 

geniş halk desteği kazandığı gibi diğer Sovyet cumhuriyetlerinde ve 

hatta diğer ülkelerde de nükleer karşıtı barış hareketleri arasında yer 

buldu. 1990 yılında, ABD’nin Nevada eyaleti anti-nükleer hareketin-

den bir grup aktivist destek için Kazakistan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret 

sonrası  hareketin  adı  Nevada-Semipalatinsk  Anti-Nükleer  Hareket 

(NSANH) olarak değiştirildi. Hareketin ambleminde ‘barış çubuğu 

içen Kızılderili ve kopuz çalan Kazaklı arkadaşlığına’ yer verildi. 

Ka-

zakistan deneyiminin etkisiyle, tüm nükleer testlerin ‘Yeni Dünya’da 



durdurulmuş  olması

  NSANH’nin  uluslararası  başarısıdır  (Abazov, 

2011: 19)

. 1992 yılında ABD Nevada’da testleri durdurdu. Ardından 

İngiltere ve ABD beraber yürüttükleri testlerden çekildiler. Ardından 

Fransa Pasifik’te testleri durdurdu. 1996 yılında Çin testleri durdur-

ma çalışmalarında sona geldi. Sonuçta dünyanın ‘nükleer beşgeninde’ 

testler son buldu. ‘Artık onlar sessiz. Planlanan bini aşkın patlama bu 

dönemde yapılamadı. Doğa ve insan bir ölçüde kurtarıldı’ (Anonim 

1, 2012). 

İlk  protesto  eylemlerinin  başladığı  andan  günümüze  yirmi  beş 

yıl  geçti, 

NSANH

  hala  aktif.  Kazakistan’da  devlet  NSANH’in  25. 



yıldönümünü ülke düzeyinde kutlama kararı aldı (Anonim 3, 2014). 

2000’li yılların başlarında Hareketin odak noktalarından biri radyas-

yon kurbanı insanların acılarının hafiflemesine ve çevrenin geri kaza-

nımına hizmet edebilecek ulusal projeleri organize etmek oldu. Süreç 

içerisinde NSANH, Küresel Anti-Nükleer İttifak’a üye oldu ve bu or-


НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН

                  

 

 V Конгресс социологов тюркоязычных стран                      299    



ganizasyonun uluslararası faaliyetlerinin arka planında yer aldı. Sov-

yetler Birliği Aralık 1991’de çöktüğünde, Kazakistan Semipalatinsk 

test alanına ek olarak, 1.410 adet nükleer başlığın da sahibi olmuştu. 

Bu O’nu dünyanın dördüncü nükleer füze potansiyeli olan ülke konu-

muna getirdi. Ama Kazakistan Sovyet nükleer potansiyelinin mirasını 

reddetti ve bunları Rusya’ya transfer etti. Ve Semipalatinsk’teki nük-

leer test alanı altyapısını yok etmek için başlattığı süreci de Temmuz 

2000’de  tamamladı.  Kazakistan’ın  elindeki  yaklaşık  600  kilogram 

zenginleştirilmiş  uranyum  ‘nükleer  silah  yapımında  kullanmamak 

koşuluyla’ 1994 yılında ABD’ye gönderildi (Sapphire Projesi). Ka-

zakistan aynı zamanda bağımsız bir devlet olarak Stratejik Silahların 

Azaltılması (START-1) Anlaşması’nı, Nükleer Silahların Yayılması-

nın Önlenmesi Antlaşması’nı ve Kapsamlı Test Yasağı Anlaşması’nı 

da imzaladı, taraf oldu (Udayakumar. vd. 2009: 31). NSANH, 2000 

yılı Mayıs ayında, Astana City’de 3. Küresel Nükleer Karşıtı Birlik 

Zirvesi düzenledi. 2006 yılında, Orta Asya’yı Nükleer Silahsız Bölge 

ilan eden Bildirgenin hazırlanmasında önemli rol oynadı. Bu Bildir-

geyi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekis-

tan imzaladı (Abazov, 2011: 20).

Ancak  yine  de,  batı  Kazakistan’daki  kapatılmış Aktau  reaktö-

ründe 3 ton plütonyum ve iki nükleer enstitüde de daha az miktarda 

zenginleştirilmiş uranyum dâhil olmak üzere, bombaya yakın derece 

nükleer malzeme Kazakistan’da mevcut. Enerji şirketi Kazatomprom 

rakamlarına göre, Devlet 2001 yılında ülkenin radyoaktif atık sorunu-

nu çözmek için 1 milyon dolar ayırdı. Ne var ki bu krizi atlatabilmek 

için daha 1,2 milyar dolardan fazlasına ihtiyaç var (Udayakumar. vd. 

2009: 31).

2003  yılında  NSANH,  diğer  ülkelerin  orta  seviyeli  radyoaktif 

atıklarını ithal etmeyi içeren hükümet planlarını protesto etti. Hükü-

met bu düşüncesini, ülkedeki önemli zehirli atık stoklarının imhasını 

finanse etmek olarak gerekçelendirdi. NSANH ise ülkeye daha fazla 

toksisite getirmek suretiyle Kazakistan’ın kendi büyük radyoaktif atık 

problemlerinin  çözülemeyeceği,  durumun  daha  da  kötüleşebileceği 

tezini savundu. NSANH ayrıca nükleer atıkların taşınması sırasında 



özellikle radyoaktif atıkları kullanabilecek nükleer teröristlerin riski 

bağlamında endişeli olduğunu bildirdi. Bazı aktivistler, zengin petrol 

kaynakları ve petrol ihracat gelirleri olan bir ülkenin kendi radyo-

ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ

300         Түркітілдес елдер  әлеуметтанушыларының V Конгресі



aktif atık sorununu çözmek için parasının olmadığını iddia etmesi-

nin inandırıcı olmadığını söylediler. Görünen o ki NSANH’nin daha 

yapacağı çok iş var (Udayakumar. vd. 2009: 31).



Sivil Toplum ve Çevre Literatüründe Olzhas Suleimenov ve 

Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareketin Yeri

Çevre  sosyolojisi  Batı  toplumlarında  yeni  gelişen  bir  alandır. 

Batı  dışı  toplumlarda  ise  kavramsal  ve  teorik  katkı  neredeyse  hiç 

yoktur.  Batıda  kuzey Amerika’da  ve  Kıta Avrupa’sında  geliştirilen 

çevre  sosyolojisi  teorileri  sundukları  ‘önermelerin  geçerliliği’ 

temelinden  yoğun  tartışılırken,  Doğuda  doğa  bilimleri  yaklaşımı 

alana hâkim olduğu için teorik tartışmaya geçilememektedir. Doğa 

bilimleri  yaklaşımı  esas  alındığında,  çevre  sorunları,  toplumsal  bir 

sorun olmaktan ziyade teknik bir konu olarak algılanmakta ve daha 

çok yönetimlerinin/teknisyenlerin çözmesi gereken bir sorun’ olarak 

görülmektedir (Mutlu, 2009). 

Doğu çevre sosyolojisi literatüründe Olzhas Suleimenov ve Ne-

vada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hareket 

(NSANH) yer bulamamış-

tır.  Konu  tarihsel  bir  olay,  Doğu  toplumu  hümanizmi  veya  Sovyet 

sistemi karşıtlığı gibi eksenlere oturtulmaktadır. Ve doğal olarak bu 

tarz ele alışlar ‘çevre sosyolojisi’ çalışması kabul edilemez. 

Batıda 


geliştirilen çevre teorileri arasında 

NSANH


 

y

eri sorgulandığında bu 



sefer görgül örnekler Batı toplumlarına dayandığı için ‘bu teoriler ge-

lişmekte olan ülkelerdeki gerçekliği ne kadar yansıtır?’ sorusu, soru-

nu karşımıza çıkmaktadır. 

‘Çevrecilik Açısından Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Ha-

reket’  başlığı  altında  literatür  oluşturmaya  dair  önerilerimi  sunaca-

ğım.


Benzer durum siyaset sosyolojisi alanında ‘sivil toplum’ ve özel 

olarak ‘sivil itaatsizlik’ olgularının literatürü için de söz konusudur. 

Konuya daha çok ‘modernleşme’ ve Batı merkezli ‘küreselleşme’ pa-

radigmasıyla yaklaşılmaktadır. ‘Sivil toplumun’ gelişmiş toplumların 

eriştiği en son nokta olduğu, Batı dışı toplumların (hele ki eski Doğu 

Bloğu ülkelerinin) henüz gelişme sürecini tamamlamadıkları ve bu 

gerekçeyle ‘yardıma muhtaç’ oldukları ‘sayıltısı’ teori ve paradigma-

lara hakimdir. Ele alınan ‘sivil toplum’ kavramı ise, ‘hükümet dışı 

kuruluşlar’ (STK) denilen alana ve ‘dernekçilik’, ‘lobicilik’ faaliyet-

lerine hapsedilmektedir. Genel olarak ‘bireyin’ merkeze alındığı teori 



НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН

                  

 

 V Конгресс социологов тюркоязычных стран                      301    



ve paradigmalarda ise ‘ekonomik-liberalizm’, ‘siyasal-liberalizmin’ 

önüne geçmektedir. 

NSANH’in  siyaset  bilimi  literatürdeki  yeri  belirsiz  görünüyor. 

Önerim 


onu sıradan STK literatüründen kurtarıp ‘sivil itaatsizlik’ li-

teratürüne dahil etmektir. 

NSANH

 öyle bir sosyolojik olay ki ‘Türk-



lerin 1453’te İstanbul’u fethederek tarihte yeni bir çağ açması’ gibi 

‘Sosyalist  Bloğun  çözülmesi  suretiyle  küreselleşme  denilen  süreci 

başlatan’, etkileri ‘nükleer denemelerin durmasından’ çok daha geniş 

olan sivil itaatsizlik hareketidir. 

Sivil itaatsizliğin olgusunun henüz teorileştirilemediğini söyle-

yebiliriz. Kavram olarak tanımı yapılmaya çalışılıyor. Kavrama esas 

ölçütler üzerinde duruluyor. Sivil itaatsizlik literatürü incelendiğinde; 

Henry David Thoreau (1817-1862) ile başlayan ve Mohandas Karam-

çand Gandhi (1869-1948) ile devam eden; ve günümüzde özel olarak 

(askere gitmemek konusu olarak bilinen) ‘vicdani retçiler’, (entelek-

tüel bir tavır olarak) ‘çevreciler’… sıralamasıyla geniş literatür mev-

cut  (Çağlayandereli,  2006).  Bu  tarihsel  sıralamada 

NSANH’in  yer 

almadığı dikkat çeker.

Jordan (2002:9), 21. yüzyıl ‘sivil itaatsizlik’ hareketlerini dörtlü 

sınıflar: (1)Şiddete Dayanmayan Doğrudan Eylem (çevreci hareket-

ler vb) ve Örgütsüz Örgütlülük (Sokakları Geri Alın Hareketi – RTS 

vb),  (2)Keyif-Siyaseti  (Raving  vb),  (3)Kültürün  Tersyüz  Edilmesi 

(Billboard’lara Özgürlük Cephesi – BLF vb) ve (4)Kırıcı-Eylemci-

lik (Eleştirel Sanatlar Topluluğu – CAE vb). Bu sınıflamaya uygun 

olarak 

NSANH  1.  Grup  sivil  itaatsizlikler  arasında  ama  (ikinci  bir 



sınıflamayla)  küresel  değişimlere  yol  açan  büyük  çaplı  bir  hareket 

olarak ele alınmalıdır.



Çözümleme

Çevre  Teorileri  Açısından  Nevada-Semipalatinsk  Anti-

Nükleer Hareket

Çevre  sosyolojisinin  teorisi  gelişmeci  seyir  izler.  Sosyologlar 

Dunlap  ve  Catton  (1994)  ve  Murphy’nin  (2002)  değerlendirmesiyle; 

Marx, Weber ve Durkheim gibi klasik sosyologlar biyofiziksel dünyanın 

varlığının  önemini  kavrayamamışlar  ve  doğal  çevre  ve  yapay  çevre 

(toplum)  arasındaki  temel  ilişkiyi  teorileştirememişlerdir.  Klasik 

sosyologlar için ‘çevre’ dolaylı inceleme konusudur. İnsanoğlunun doğal 

çevreyi kendi ihtiyaçlarına göre yeniden inşa ederek şekillendirebileceği 



ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ

302         Түркітілдес елдер  әлеуметтанушыларының V Конгресі

inancı  bir  paradigma  olarak  klasik  sosyolojiye  hakimdi.  20. Yüzyılda 

sanayileşme ve kentleşme gibi süreçlerin artan hızı bu görüşleri revaçta 

tuttu (Konak, 2010). 

Küreselleşme sürecinde artan çevre sorunları toplumsal sorunlar-

dan daha önemli hale gelmeye başlayınca paradigma değişimi gerekli 

olarak  görülmeye  başladı.  Klasik  sosyolojiyi  yetersiz  bulan  sosyo-

loglar yeni teoriler geliştirdiler. Çevre sosyolojisi teorilerine hakim 

olacak olan ‘yeni ekoloji yaklaşımı’, toplumların doğanın dışında ve 

onun üstünde değil, onun içinde ve onunla eşit olduğunu söyleyerek 

işe başladılar. Catton ve Dunlap artık daha az insan merkezli bir sos-

yolojik dünya görüşü öneriyorlardı. Yeni ekoloji yaklaşımında çev-

re değişimi ile ilgili olarak üç ana toplumsal kuruma dikkat çektiler: 

ekonomik, politik ve kültürel kurumlar. Bunlardan (Durkheim’cı ele 

alışla) çevresel sorunlara en çok kültürel kurumların yol açtığını iddia 

ettiler. Bu yeni çevreci sosyologlara göre, ‘doğal kaynakların azalma-

sına ve çevre krizlerine yol açan temel neden kapitalist sistem veya 

bürokratik elit gurubun aldığı kararlar değil, tutucu batılı dünya gö-

rüşü ve değerleriydi’. O halde bu yanılsamadan kurtulmak gerekliydi 

(Konak, 2010). 

Bu  söz  üzerine  sonraki  teoriler  genel  olarak  ‘kapitalist  sistem’ 

çerçevesinde ve onun içindeki ‘birey’, ‘sermaye grupları’, ‘devlet’ ve 

nihayetinde ‘toplumsal hareketler’ üzerinde durdular. Bu teorilerin gör-

gül örnekleri Batı toplumlarıdır. İkinci olarak dünyanın farklı gelişmiş-

lik düzeylerindeki toplumları ihmal etmektedirler. Politik ve kültürel 

toplumsal farklar da genel olarak çözümleme dışı tutulmuştur. 

NSANH yukarıda anılan teoriler literatüründe yer etmemiştir. Li-

teratüre katkı olarak önerim aşağıdaki gibidir:

Kuruluş aşamasında Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer Hare-

ket 

(NSANH) 


beş ana hedef belirledi: (1)Nevada-Semipalatinsk test 

bölgesinde ve ardından Kazakistan genelinde nükleer testleri sonlan-

dırmak. (2)Nükleer testler sonucu tahrip olan çevreyi geri kazanmak. 

(3)Nükleer testlerden etkilenen nüfusun sağlığını incelemek ve muz-

darip olanlar için tazminat kazanmak. (4)Dünya çapında nükleer de-

neme karşıtı diğer kampanyalarla dayanışma içinde hareket etmek. 

(5)Nükleer test tesislerinin ve olanaklarının barışçıl amaçlara hizmet 

edebilecek dönüşümünü sağlamak (King, 2010 ve Udayakumar. vd. 

2009: 29).


НАЦИОНАЛЬНЫЕ СТРАТЕГИИ РАЗВИТИЯ ТЮРКОЯЗЫЧНЫХ СТРАН

                  

 

 V Конгресс социологов тюркоязычных стран                      303    



NSANH  bu  hedefleri  çerçevesinde  ‘ortaklıklar’  ve  ‘dayanışma 

ağları’  kurdu  ve  ‘sosyal  elitlerin  katılımını  çoğalttı 

(King,  2010)

Böylece  hareket,  belirli  bir  zaman  kesitine  ve  yerel  olaylara  hap-



solmadan ‘küresel’ bir olay haline geldi, değer kazandı. Bu aslında 

toplumsal değişme sürecini doğru okumaktır. 

Günümüzde dünyanın 

farklı yerlerinde yaşanan çevre sorunları gerek sebepleri gerekse so-

nuçları itibariyle uluslararası boyut kazanarak «küresel sorun» haline 

gelmektedir. 

Günümüzde küresel Çevreci Hareket teorik olarak ikili yaklaşım 

sergiliyor: İnsan merkezlilik (anhtropocentrism) ve doğa merkezlilik 

(ecocentrism). İnsan merkezli çevrecilik anlayışı insan doğa ilişkile-

rinde insanı ve insanın çıkarlarını merkeze aldığı halde doğa merkezli 

çevrecilik  yaklaşımında  doğa  için  doğa  anlayışı  hâkimdir  ve  insan 

doğanın bir parçası olarak görülür. Bu ikili anlayış temelinden akade-

misyenler, aktivistler kahverengi ve yeşil renk simgeleriyle de grup-

laşmış durumdadır. Uygulamada yaygın olan çevreci yaklaşım ‹insan 

merkezli�  olandır. 

NSANH’i  hedefleri  ve  ortaya  koyduğu  eylemler 

itibariyle insanı ve doğayı bir arada ele alan (anhtropo-eco/centric) 

‘yeni bir yaklaşım’ olarak değerlendirmek gerekiyor. 



Sivil Toplum Açısından Nevada-Semipalatinsk Anti-Nükleer 

Hareket

Bir  röportajda, 

Nevada-Semipalatinsk  Anti-Nükleer  Hareket 

(

NSANH) sözcüsü Almaz Estekov, ‘Hareketin kökenleri neydi? Çer-



nobil’deki felaket Semipalatinsk Nükleer Silah Test Alanında yürü-

tülen tehlikeli faaliyetleri durdurmak için Kazakistan halkını motive 

etti mi?’ sorusunu şöyle cevapladı: ‘Çernobil faciası 1986 baharında 

meydana  geldi.  O  dönemde  Kazakistan’da  nükleer  karşıtı  hareket 

ortaya çıkamadı, çünkü sert Brejnev rejiminin etkileri devam ediyor, 

insanlar nükleer testlerin sonuçları hakkında bilgilendirilmiyordu… 

Semipalatinsk Oblast’da, onkolojik hastalıklardan muzdarip kişilerin 

toplam  sayısı  her  testten  sonra  Sovyetler  Birliği’nin  herhangi  bir 

başka bölgesine göre beş-altı kat daha fazla oluyordu, ama halkın bu 

bilgiden haberi yoktu (Janco, 1991). Üstelik durumdan endişelenen-

 (Janco, 1991). Üstelik durumdan endişelenen-

lerin, bağımsız gözlemcilerin de bilgiye erişimi engelleniyordu (Aba-

zov, 2011: 17). Gorbaçov’un iktidara gelmesi ve glasnost (açıklık) 

politikasının başlamasıyla, merkezi Sovyet gazeteleri bu bilgiyi ver-

meye başladı (Janco, 1991).


ТҮРКІТІЛДЕС ЕЛДЕР ДАМУЫНЫҢ ҰЛТТЫҚ СТРАТЕГИЯЛАРЫ

304         Түркітілдес елдер  әлеуметтанушыларының V Конгресі

Estekov,  nükleer  etkiler  konusunda  ‘iletişimin  çarpıtılmasından’ 

daha  öte  ‘insanların  kobay  olarak  kullanıldığını’  dahi  iddia  ediyor: 

«Biri elli yaşında bir adam diğeri beş yaşında bir çocuk olan iki ta-

nığın anlatımına göre: Semipalatinsk test alanı yakın çevresinden tüm 

insanlar tahliye edilmiş ama bir köyde 40 kişi bırakılmıştı. Bu grubun 

içinde farklı yaşlardan insanlar vardı. Sovyet ordusu nükleer testlerin 

insanlar üzerindeki etkilerini incelemek istiyordu. Askerler bu gruba 

‘orada bir deprem olacağını ve evlerinin dışında kalmaları gerektiğini’ 

söylediler. Onlar da dışarıda durdular, bomba patlatıldı ve gerçekten 

bir deprem olduğunu zannettiler. Bomba patladıktan iki saat sonra ko-

ruyucu giysileri olan on memur köylülerle röportaj için köye geldi. İlk 

toplantıda herkese votka ve kişi başı 50 ruble dağıttılar. Erkekler votka 

içtiler ve ceplerine de ruble koydular ama ‘insan kobay’ olduklarını an-

lamadılar. Askeri doktorlar düzenli olarak bu insanların nükleer testten 

nasıl etkilendiklerini gözlediler. 15 yıl sonra, bu 40 köylüden yalnızca 

ikisi hayatta kalmayı başarabildi, diğerleri öldü. Bu iki tanıkta da kendi 

hikâyesini doğrulayan kanıtlar var» (Janco, 1991).

Estekov’un gözlemini ve nükleer test mağdurlarının anılarını ar-

güman olarak değerlendirdiğimizde, Kazakistan’da NSANH’in ‘sivil 

itaatsizlik’ eylemleriyle ‘sivil toplumun’ yolunun açılabildiği ve bu 

hareketin  meşruiyetini  özgürlükler  ve  insan  hakları  temelinden  ka-

zandığı anlaşılıyor. NSANH’in Kazakistan ve sonra dünya için ön-

gördüğü  ‘sivil  toplum’  insan  haklarının  tarihsel  gelişim  sürecinde 

ileri aşamada ortaya çıkabilen bir fenomendir. Yani bu bir ‘toplumsal 

gelişme’  işi.  Birinci  kuşak  insan  hakları  yasal  eşitlik,  kişi  güvenli-

ği, bireysel özgürlük, düşünce ve inanç özgürlüğü, siyasal haklar ve 

mülkiyet hakları gibi temel özgürlükleri kapsıyor. İkinci kuşak insan 

hakları, 20. yüzyıl anayasalarında �sosyal devlet� kavramında ifade-

�sosyal devlet� kavramında ifade-

sosyal devlet� kavramında ifade-

� kavramında ifade-

 kavramında ifade-

sini bulan sosyal, kültürel ve ekonomik hakları içeriyor. Son 30-40 

yılın ürünü olan ve ‘Dayanışma Hakları’ olarak isimlendirilen üçüncü 

kuşak haklar ise normatif değer alanı ile ilgili olarak; barış, gelişme, 

insan, saygı ve çevre gibi haklardan oluşuyor. Şimdilerde anayasalar 

bu yeni haklara uygun olarak yeniden düzenleniyor (Kaboğlu, 1999: 

189-202). NSANH’in, daha Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanma-

dığı  dönemde,  üçüncü  kuşak  insan  haklarını  sağlamayı  hedefleyen 

ilke ve eylemleri onu ilerici bir sivil itaatsizlik örneği olarak literatüre 

kaydetmemizi gerektiriyor.



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   58




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет