ӘДЕБИЕТТЕР
1.
Қорқыт ата кітабы. – Алматы: Арыс, 1985. – 368 б.
2.
Гумилов Б.Н. Героический эпос и действительность. – Ленинград: Наука,
1989. -224 б.
3.
Батырлар жыры. I-II-III том. – Алматы: Жазушы, 1986. – 264 б.
4.
Қасқабасов С. Қазақтың халық прозасы. – Алматы: Ғылым, 1982. – 320 б.
РЕЗЮМЕ
Во время древнетюркской эпохи были созданы несколько фольклористических
произведений. Из этих произведений мы можем назвать имя эпоса «Кок бори», который был
создан во время правления Тюркского каганата. В данном эпосе затронуты проблемы
формирования тюркского народа. Однако эпос не был сохранен в полном объеме. В данной
статье рассматриваются характеры национальных образов.
(Оралбаева Н.Н. Устные литературные элементы в письменных памятниках во время
Тюркского каганата)
SUMMARY
During the Ancient era were created several works of folklore. From these works, we can call
the name of the epic "Kok bori", which was created during the reign of Turkic khanate. This epic
problem affected the formation of the Turkish people. However, the epic was not saved in its entirety.
In this article, the nature of national images.
(Oralbayeva N.N. Oral Literary Elements in the Written Monuments During the Turkic
Khaganate)
66
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
ÜOS 813.1
Ş.A.USENBAYEVA
H.A.Yesevi UTKÜ
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün okutmanı
SABAHATTİN ALİ’NİN EDEBÎ HAYATI
Bu makalede 1907 yılında Gümülcine’de doğan Sabahattin Ali’nin hikaye,
şiir, roman, eleştiri yazıları ve mektup türündeki eserleri hakkında bilgi
verilmektedir. Sabahattin Ali, Türk edebiyatında “Hikayeci” olarak tanınmıştır.
Aşk, yalnızlık, umutsuzluk, karamsarlık şiirlerinin başlıca konusu olan Sabahattın
Ali şiir yazmada da başarılı olmuştur. Türk Edebiyatının büyük temsilcisi olan bu
yazarın eserlerini en iyi biçimde anlamak; yazarın yaşadığı dönemin siyasi ve
toplumsal problemleri ile toplumcu gerçekçilik akımının ilkelerini bilmek ve
bunların yazar üzerindeki olağan etkisini kavramak için büyük önem taşır.
Anahtar Kelimeler: Sabahattin Ali, Türk Hikayesi, Türk Edebiyatı, Realist
Yazar, İki yüzlülük, Eleştiri, Toplumcu Gerçekçi, Folklor Zenginliği.
Hikayeci, romancı ve şair Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Bulgaristan’da,
Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere ilçesinde doğdu. Sabahattin Ali , Karadenizli
bir aileye mensup idi. Büyükbabası Bahriye alay emini Oflu Salih Efendidir.
Sabahattin Ali’nin babası Salahattin Bey’in piyade yüzbaşı olduğundan dolayı
görev yeri sık sık değişirdi. Böylece Ali çocukluk yıllarında çeşitli şehirlerde
yaşadı ve çeşitli okullarda okudu. En önemli tahsili o sıralar ihtiyaç duyulan
yabancı dil öğretmeni açığını gidermek için öğretmen okulu mezunlarından 15
kişinin seçilmesiyle Almanya’yа gönderilmesiydi. Genç öğretmen adayı, dil
öğrenmek amacıyla yaşlı bir kadının evine pansiyoner olarak girer. Sonra da
Almancasını ilerletmek için Deutsches İnstitut Auslander adlı özel bir okulun
kurslarına devam eder. Ayrıca I. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de bulunmuş ve biraz
Türkçe öğrenmiş eski bir subaydan dersler alır.
Sabahattin Ali, Almanca vasıtasıyla gözünün önüne açılan bu "yepyeni bir
dünya"da, Turgenyef, Maksim Gorki, Edgar Allen Poe, Gue de Maupassant,
Heinrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hoffmann ve Thomas Mann’ı tanır.
Onların eserlerinden ilham alır, etkilenir. Bu etkileri daha sonra yazacağı hikaye ve
romanlarda görmek mümkündür.
Edebiyata Başlaması ve Şiirleri
Edebiyata şiirle girmiştir Sabahattin Ali [5]. Balıkesir Öğretmen Okulu’nda
öğrenciyken, arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları okul gazetesinde öyküleri ve
şiirleriyle (1924) görünür. Bu ilk denemeleri, Balıkesir’de Orhan Şaik Gökay’ın
yönettiği Çağlayan dergisindeki şiirleri izler (1925-1926 ). Aynı yıllarda
67
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
Servetifünün’da, daha sonra Güneş, Hayat dergilerinde şiirleri çıkar ( 1927).
1934’te yayımlanan ilk kitabı Dağlar ve Rüzgar’da 1931-1934 yıllarında yazdığı
çoğu yayımlanmamış şiirlerini toplar.
Sabahattin Ali ilk hapis cezasını da bir şiir yüzünden yer. Sonra gittikçe
şiirden uzaklaşır. Aradan bir yıl geçecek, tek bir şiirle görünecektir Varlık’ta. Oysa
birbiri ardına öyküleri, çeviri ve eleştirileri yayımlanmaktadır çeşitli dergilerde.
Şiiri bırakmış mıdır? Bilmiyoruz. Bilinen, seçimini öykü ve roman yönünde
yaptığı, 1935’ten sonra şiir yayımlamadığıdır.
Sabahattin Ali’nin şiirlerini değerlendirirken, dönemin edebiyatının belirgin
niteliklerini göz ardı etmemek gerekir. Söz konusu olan, bir sanatçının başlangıç
dçnemidir çünkü. Genellikle bütün etkilere açık, egemen edebiyat anlayışının
ürünlerinin örnek alındığı bir dönem.
Sabahattin Ali şiir yazmaya başladığında hececi şiir egemendir. Aşk, yalnızlık,
umutsuzluk, karamsarlık şiirlerinin başlıca konusudur. Kent yaşamı, insanlar arası
ilişkilerdeki iki yüzlülük onu bunaltmakta, dağlara sığınmaya itmektedir.Onda
özgürlüğün, insanı sınırlayan bağlardan kurtulmanın simgesidir dağlar. Kabına
sığmaz, coşkun bir kişiliğin, elindekiyle yetinemeyen, yükselmek isteyen bir
yeteneğin göstergesidir.
Hep bir olumsuzluk dile gelir şiirlerinde. Aşkı olumsuzdur; çünkü karşılık
görmez, sever ama sevilmez. Yalnızdır; çünkü terk edilmiştir, dostsuzdur,
güvenibileceği kimse yoktur. Karamsardır; çünkü yalanın egemen olduğu bir
dünyada yaşamaktadır, yapmacıktır her şey, gösterişten ibarettir. Umutsuzdur;
çünkü insanı tanıdıkça insandan uzaklaşmaktadır. Sonunda kendisine dayanır. Bu
açıdan duygularnı anlatmak için araçtır sanki şiirleri.
Sabahattin Ali’nin Dağlar ve Rüzgar adıyla yayımladığı şiir kitabı bir
seçmeler niteliğindedir.
Asım Bezirci bu konuda kendi görüşüyle böyle paylaşır: Sait Faik gibi – hatta
ondan çok – Sabahattin Ali de hikayelerin, romanların yanı sıra şiirler de yazmıştır.
Bunların sayısı 66’yı bulmaktadır. Bu, azımsanmayacak bir rakamdır. Yazık ki,
Sabahattin Ali, şiirlerinden ancak küçük bir bölüğünü kitap haline getirmiştir.
Sabahattin Ali’nin basılmış, basılmamış bütün şiirleri üç bölüme ayrılabilir:
1- Dağlar ve Rüzgar.
2- Kurbağanın serenadı.
3- Öteki şiirleri. (Özkırımlı, 2008, s.13 )
Şiirlerinden örnekler:
“Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.”
(Dağlar şiirinden)
“Anlayamam kederimi
68
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
Bir ateş yakar derimi,
İçim dar bulur yerimi,
Gönlüm dağlarda bulanır.”
(Melankoli şiirinden)
Hikâyeleri
Sabahattin Ali daha çok hikayeci olarak ün kazanmıştır. Oysa, yayın hayatına
şiirle girmiştir. Hikayeye biraz sonra başlamıştır. Üstelik, hikayenin dışında
romanlar, fıkralar, eleştiriler yapmıştır. Öyleyken, bunlar onun " hikayeci " diye ün
salmasını önleyememiştir. Çünkü yazarlığa şiirle başlamış ama sonuna kadar
getirmemiştir. Fakat hikayeye şiirden sonra geçtiği halde, ölünceye kadar
bırakmamış, ardarda önemli ürünler vermiştir. Ayrıca, bir şiir kitabına ve üç
romanına karşılık beş hikaye kitabı çıkarmıştır. İlk romanı Kuyucaklı Yusuf
basıldığında üç hikaye kitabı ve gücünü çoktan kabul ettirmiş bulunuyordu. Son
eseri de – Sırça Köşk – yine bir hikaye kitabıydı...
Bu sebeple onun ilkin hikayecilik yanı üstünde durmayı uygun görülür.
Sabahattin Ali’nin beş hikaye kitabı vardır: Değirmen (1935, 1943, 1965,
1973), Kağnı (1936, 1943, 1965, 1972), Ses (1937, 1943, 1965, 1972), Yeni Dünya
(1943, 1966), Sırça Köşk (1947, 1966, 1975).
Değirmen’de 16, Kağnı’da 13, Ses’te 5, Yeni Dünya’da 13, Sırça Köşk’te 17,
toplam 64 hikaye bulunur. Bu hikayelerin çoğu, önce kitap halinde toplanmıştır:
Maupassant tarzı öykücülüğü benimseyen Sabahattin Ali öyküleriyle bu
anlayışı geliştirir. Bu türde yazan öykücülerden farklı olarak, kahramanları sınıfsal
ilişkileri içinde, yaşayan "gerçek " kişilerdir. Bir tezi savunmak için değil, bir olayı
yaşatmak ve yaşatırken okurda kalıcı değişiklikler yaratmak arzusuyla yazdığı
öykülerde merak unsuru hep üst düzeydedir, merak yavaş yavaş başlar ve sona
doğru artar. Bütün bu özellikleriyle Sabahattin Ali, Türk öykücülüğünde Orhan
Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal’le sürecek yeni bir çığırın öncüsü olmuştur [6].
Tiyatroları
Öyküleri ve öykücülüğü ile tanınan Sabahattin Ali’nin tek oyunu da var.
Oyunu: Esirler ( Varlık dergisinde tefrika, 1936).1933 yılında yazılan ve bir
“tablo”, üç perdeden oluşan bu piyesin konusunu Nihal Atsız , Sabahattin Ali’ye
kendisi verdiği söylenir [4].
Piyeste: “Miladi yedinci asırda Çin’in paitahtlarından biri olan Si-Gan-Fu
şehrinde geçen bir olay anlatılmaktadır: Türkler’in Çinlilere esir düşür. Bazı
Türklerin Çin İmparatorunun sarayında baş danışmanlığına kadar yükselmesine
rağmen, esirlere baskılar gittikçe artar.Böylece Türkler bir ihtilal hazırlayıp
başarısızlığa uğrayıp, kendilerinden çok üstün güçler karşısında kahramanca
savaşıp öldüğünü anlatan tarihi bir olaydır.
Romanları
Cumhuriyet edebiyatının önde gelen öykü ve romancısı Sabahattin Ali,
köy/küçük kent gerçeklerini, ilk defa gözlemci ve toplumcu gerçekçi anlayışla
eserlerinde yansıtmıştır. Sabahattin Ali, bir edebiyatçının "gerçekçi olma
69
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
mücadelesini vermesi" gerektiğini ileri sürer. Ona göre edebiyatın amacı
"insanlarda
daha iyiye, daha güzele yükselmek arzusu uyandırmak" olmalıdır. Bu görüş
doğrultusunda yazdığı hikaye ve romanlarında, gözlemlediği ve yaşadığı olayların
tedirginliklerini, çelişkilerini, yakından tanıdığı kişilerin trajedisini anlatmıştır.
Hikaye ve romanlarındaki "hüzün", "trajik son" yazarın dünya ve insana bakışıyla
yakından ilgilidir.
Sabahattin Ali’nin roman ve hikayelerinin teması köy, kasaba ve kent
insanlarının gündelik yaşamıyla yakından ilgilidir. O, romanlarındaki insanların
bireysel yaşantılarının ardındaki toplumsal sorunlarla ilgilidir. Okuyucuyu bu
sorunlar üzerinde düşünmeye yöneltir.
Sabahattin Ali’nin romanları yöre ve töre romanları kapsamında
değerlendirilir: Kuyucaklı Yusuf, Anadolu kasabasının gelişen ve değişen
ekonomik ve toplumsal değerlerle biçimlenen yeni yaşamını, ruhsal yapısını
sergiler. İçimizdeki Şeytan, İkinci Dünya Savaşı öncesinde, üniversite, kültür ve
sanat çevrelerindeki farklı siyasal ve toplumsal eğilimleri eleştirir. Kürk Mantolu
Madonna çevresiyle uyum sağlayamayan, verdiği sözü tutamayan bir aydının
suçluluk ve utanç duygularını yansıtır.
Sabahattin Ali, gerçek yaşamdan seçtiği olay ve kişilere edebi gerçeklik
kazandıran bir yazardır. Kişilerini toplumsal çevreleri içinde betimler; sloganın
kolaylığından kaçınır. Gözlem gücü ve ayrıntyı verme becerisi gerçekçiliğini
oluşturan öğelerdendir. Dilinin sağlamlığı, anlatımın yalınlığı, amaçladığı etkiyi
kolaylıkla yaratır. Sabahattin Ali, nesnel gerçekçilik ile sanatsal gerçeklik arasında
göreceli bir denge yoluyla gösteren yetkin yazarlardan biridir [1]. Sabahattin Ali,
Türk Edebiyatında isim yapmış birçok Marksist yazar ve şairlerin zıddına, hikaye
ve romanlarının çoğunda “çirkin göstermek” yerine güzelleştirmeyi yahut güzelliği
olduğu gibi yansıtmayı adet edinmiştir.
Karamsal değil, iyimser bakış ve anlatıştan yanadır. Roman ve hikayelerinde
tabiatın nefis ve usta tasvirleri gibi, insanların iç ve dış güzelliklerini de aksettirir.
Köylüyü, işçiyi sefil, bayağı, rezil göstermektense, onlara folklor zenginliği
giydirerek, hevesler, aşklar, uğraşmalar ve asil töreler içinde dost, züppe,
beceriksiz, iddialı bulur. Sözgelişi, “İçimizdeki Şeytan” romanında Ömer isimli
kahramanı, okuduklarını sindirememiş, hayata uymayan, sorumsuz, iradesiz,
düşkünlükler içinde, çalışma gücünden yoksun bir tip olarak ele alır [3].
Eleştiri Yazıları ve mektupları
Sabahattin Ali’nin kırk bir yıllık kısa hayatından geriye çok sayıda mektup
kalmıştır. Yıllarca sevdiklerinden ayrı yaşamak zorunda kalan Sabahattin Ali,
özlemini bu mektuplarla gidermeye çalışmış, sevdikleri de mektuplarını karşılıksız
bırakmamıştır. Onlardan uzak geçen günlerinde en önemli dayanağı kendisine
gelenmektuplar olmuştur.
Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Ali tarafından saklanan evrakın bir parçası olan
mektup ve kartlar Hep Genç Kalacağım’da tarihlerine göre Sabahattin Ali’nin
yazdıkları ve Sabahattin Ali’ye gönderilenler şeklinde sıralanmıştır.
70
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
Mektuplardan bazıları, daha önce Filiz Ali Laslo ve Atilla Özkırımlı
tarafından yayımlanan Sabahattin Ali, 0 Cem Yayınları, İstanbul 1979) adlı kitapta
yayımlanmıştır. Öğrencilerin gönderdiği mektuplardan Sabahattin Ali’nin çok
iyi bir öğretmen olduğunu ve öğrencileri tarafından sevildiğini; dostlarının
mektuplarından Sabahattin Ali’nin kişiliğini kimi özelliklerini – özellikle de
şakacılığını – iş mektuplarından ise ne denli titiz biri olduğunu, uğradığı
haksızlıkları karşısında tepkisini hiç gizlemediğini öğrenmekteyiz. Öte yandan
bu mektupların Sabahattin Ali’nin edebi kimliğinin oluşumuna ışık tutan
metinler olduğunu, okuduklarını, yazdıklarını ve yazacaklarını anlattığı
mektupların yazarın notları olarak da okunabileceğini de vurgulamak gerek [6].
Hikayeci, romancı ve şair Sabahattin Ali (1907-1948) edebyatçılığının
yanısıra siyasal kimliği ile de tanınır. Siyasal düşünce özgürlüğünün
yerleşmemiş olduğu 1930’lu ve 1940’lı yılların Türkiye’de sol görüşlü olmanın
zorluklarını yaşar. Edebiyat eserlerinde, gazete makalelerinde ve toplumsal
ilişkilerinde sol eğilimini açıkça ortaya koyduğu için dikkatleri üzerine çeker.
Ayrıca, boyun eğmeyen, uzlaşmaz kişiliği ile zamanının düzenini,
hükümetlerini ve önemli kişilerini sert bir üslupla eleştirir. Bu tavırı ve siyasal
kimliği Sabahattin Ali’çok sayıda düşman kazandırır.
1930’lar ve 1940’lar, devlet memuru olarak öğretmenlik yapan Sabahattin
Ali’nin edebi açıdan da çok verimli olduğu yıllardır. Birçok eseri yayımlanır;
hikayeleri ile öne çıkar. Aynı yıllar, yazarın neredeyse devamlı olarak adaletle
mücadele ettiği yıllardır. Sürekli olarak mahkemeye verilir; kendini savunur;
aklanır veya hüküm giyip hapis yatar. Bir mahkemesi sürerken hakkında yeni
bir dava açılır. Hapse girer; hapisten çıkar. Sabahattin Ali’nin bu macerası
gazeteler aracılığı ile kamuoyuna duyurulur ve ünlü yazar davalarıyla da
ünlenir.
Sabahattin Ali’nin yaşadığı adli sorunlar onun hayatının ve dolayısıylа
yazarlığının önemli bir parçasıdır [7].
KAYNAKÇA
1.
Altınkaynak, H. Sabahattin Ali, Markopaşa Yazıları ve Ötekiler. – İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları, 2008. – 248 s.
2.
Bezirci, A. Sabahattin Ali, Araştırma–Eleştirme. – İstanbul: Gözlem Yayınları,
1979. – 364 s.
3.
Kabaklı, M. Türk Edebiyatı. 3. Cilt. – İstanbul: Türk Edebiyatı Yayınları, 1994,
s.771. –1057 s.
4.
Korkmaz, R. Sabahattin Ali, İnsan ve Eser. – İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1991.
– 308 s.
5.
Özkırımlı, A. Sabahattin Ali, Bütün Şiirleri. – İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
2008. – 225 s.
6.
Sönmez, S. Kamyon, Sabahattin Ali. – İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008. – 162
s.
71
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
7.
Esen, N., Seyhan N. Mahkemelerde, Sabahattin Ali. – İstanbul: Gözlem, 2004. –
265 s.
ТҮЙІНДЕМЕ
Бұл мақалада Түрік әдебиетінің өкілі ХХ ғасыр ортасында өмір сүрген Сабахаттин
Алидің шығармашылық жолы жайлы сөз қозғалады. Түрік әдебиетінде, әсіресе, поэзия
жанрында танылған автор өлеңдерінде жалғыздық, үмітсіздік және кертартпалық сияқты
тақырыптарды қолға алған. Кейіннен әңгіме, роман жанрына бетбұрыс жасаған Сабахаттин
Али мұнда да үлкен табыстарға жетіп, өмірінің соңына дейін осы жанр түрімен айналысады.
(Үсенбаева Ш.А. Сабахаттин Алидің шығармашылығы)
РЕЗЮМЕ
В этой статье говорится о творческом пути писателя Сабахаттин Али, середины ХХ
века. В турецкой литературе он известен как писатель-поэт, который в своих стихах
рассматривает тему безнадежности и одиночество. В дальнейшем он развивает себя как
прозаик и начинает писать рассказы и романы. И тут Сабахаттин Али добивается успехов и до
конца своей жизни он посвящает себя прозе.
(Усенбаева Ш.А. Творчество Сабахаттин Али)
SUMMARY
This article deals with The works of Sabahattin Ali of the XX c. Turkish literature. At is
especially well-know of the poetic genre in the Turkish literature. His poem are about loneliness and
later, he succeeded in writing introductions on novels and stories.
(Usenbaeva SH.A. Sabahattin Ali's Creative Works)
72
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
УДК 419. 992 71: 992 72
К.Б.УРАЗБАЕВ
кандидат филологических наук,
доцент МКТУ имени Х.А.Ясави
А.А.ЗАРИМБЕТОВ
соискатель Нукусского государственного педагогического
института имени Ажинияза
(Нукус, Республика Каракалпакстан)
О ТИПОЛОГИЧЕСКОМ АСПЕКТЕ КАЗАХСКОЙ И
КАРАКАЛПАКСКОЙ ТОПОНИМИКИ
В настоящее время географические названия и наименования
привлекают пристальное внимание не только ученых Центральной Азии, но и
крупных зарубежных этнографов и топонимистов. Проводится работа по
уточнению и восстановлению имен исторических личностей, а также
названий местностей, связанных с их именами. В этом ракурсе на
территории поселений одних этнических групп среди наименований
местности встречаются названия родов и племён других этносов. В данной
статье делается попытка исследования топонимики Каракалпакстана,
связанной с названиями казахской родоплеменной терминологией.
Ключевые слова: топонимика, этно-топоним, этно-гидроним, этно-гидро-
топоним.
Происхождениями и изменениями названий географических объектов
занимается – топонимика. Географические объекты имеют свои названия,
присвоенные ему человеком и содержащие в себе определенный смысл. В
настоящее время географические названия и наименования обретают
пристальное внимание не только ученых Средней Азии, но и крупных
зарубежных этнографов и топонимистов.
В нашем кратком сообщении мы представляем некоторый анализ
топонимов Каракалпакстана, образованных на основе этнонимов, которые в
свою очередь, произошли, по нашему мнению, от родоплеменных названий
казахов.
Преимущественную часть местных топонимов Каракалпакстана
составляют этнонимы. Названия позволяют определить различные
исторические события, присущие различным отрезкам времени исторической
эпохи. Из многочисленных названий географических объектов: аулов, рек,
гор, урочищ, устанавливается былое расселение родоплеменных групп.
Например, такие родоплеменные названия, как Ашамайлы, Баймаклы,
Казаяклы (Газаяклы), Кыят (Кият), Конгырат, Кыпшак (Кипчяк или Кыпчак),
73
А.ЯСАУИ УНИВЕРСИТЕТІНІҢ ХАБАРШЫСЫ, №2, 2013
Костамгалы, Тараклы, Шомишли (Шомашайлы или Шомишалы) и др. Эти
названия встречаются и на территории южной Молдавии: Ашамайлы –
Шамайлия, Баймаклы – Баймаклия, Казаяклы – Казаяклия, Кият – Каят,
Конгырат – Комрат, Кыпшак – Копчак, Костамгалы – Костамгалия,
Тараклы – Тараклия, Шомишли – Чимишлия и др. [1, 46-51]. Эти сведения
дают нам понять о том, что данную территорию прежде заселяли кыпчакские
племена.
Анализ большого количества местных топонимов показывает, что часть
этнонимов составляют названия населенных пунктов, водных объектов и т.п.
Среди этнотопонимов Каракалпакстана встречаются топонимы,
образованные
от
наций
и
родоплеменных
названий
казахов.
Например:
Айдабол – название казахского рода > название колодца на Устюрте
(этно-гидроним);
Достарыңызбен бөлісу: |