Özet
Yabancılara Türkçe Öğretiminde kullanılan temel beceriler genel başlıklar hâlinde; anlama
becerileri(okuma, dinleme), anlatım becerileri( konuşma, yazma) olarak ikiye ayrılır. Dil öğretimi
yüzyıllardan beri çeşitli eğitim kurumlarında veya ortamlarda yapılmaya devam ediyor. İnsanların
anadilini öğrenmesinin yanı sıra en az bir yabancı dili öğrenmesi yalnızca modern teknoloji döneminin
değil yine çok eski yıllara dayanan bir konudur. Nice devlet adamlarının, padişahların , kralların dil
öğrendiği tarih kitaplarında yazar. Özellikle de büyük filozofların, bilim adamlarının, şâir ve
edebiyatçıların yabancı dil bildiğini, onların bugüne kadar bizlere ulaşan eserlerinden anlıyoruz.
Günümüzde Türkçe’ye olan ilginin karşılanması için bir öğretim metodu da sayılabilecek kısa
hikayelerle dil öğretimi önemli bir yer teşkil etmektedir.Dil öğretiminde dört temel beceriyi geliştirmekle
beraber birtakım evrensel değerler üzerinde de durulmuştur.
Anahtar kelimeler: yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, temel dil becerileri, anlama ve anlatma
becerileri,evrensel değerler
İnsanoğlu yaşamın temel kurallarına uygun hareket eden ve yaşamı kolaylaştıran her türlü yeniliğe
açık bir varlıktır.Hayatın her evresinde öğrenmeye muhtaç olduğu için hızla gelişen dünya düzenine de
ayak uydurması gerekmektedir.Gelişen dünyada fertler ve toplumlar da gelişerek medeniyetin varoluşuna
katkıda bulunurlar.İnsanın dünyayla etkileşimindeki en önemli iletişim insanın insanla birlikte olması ve
anlaşılabilir bir dünya kurması ihtiyacını doğurmaktadır. İşte bu ihtiyacı karşılayacak en önemli unsur da
tabii ki konuşma dilidir. Aksan’a göre “dil, sözlü ve yazılı olarak iletişimde kullandığımız,
doğduğumuzda hazır bularak edinmeye başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü , çok güçlü,
büyülü bir düzendir; düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir.” [1, 13]
342
Her bireyin ilk öğrendiği dili anadilinin yanı sıra başka dilleri öğrenmesi günümüzün vazgeçilmez
değerleri arasında sayılabilir.Dil öğretimi dendiği zaman genel olarak ana dili öğretiminden çok, yabancı
dil öğretimi ile ilgili düşünceler akla gelmektedir. Bunlar birbirlerinden farklı alanlar olmasına rağmen
temel
ortak
özelliklere
de
sahiptirler.
Bu
ortak
özellikler, öğrenciye anlama
becerileri
(dinleme,okuma) ile anlatım becerileri(konuşma, yazma) gibi temel becerilerin öğrenme sürecinde
alışkanlık hâline getirilmesidir, çünkü dil öğretimi bir bilgi dersi olmaktan çok, alışkanlık ve beceri
kazandırma amacını taşır.”Eğitim biliminin verilerine göre beceri, uygulanarak kazanılır.”
Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretimi uzun yıllar ihmal edilmiş ve üzerinde pek de ciddiyetle
durulmamış bir meseledir. Son yıllarda modern yöntem, teknik, yaklaşımlar ve teknolojik alt yapısıyla bu
konuda ilk defa 1984 yılından beri güzel çalışmalar yapan Ankara Üniversitesi TÖMER, daha sonraki
yıllarda Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezleri,Yunus Emre Dil ve Kültür
dernekler ve bugün dünyada 140 ülkeye kadar ulaşan Türk Okulları yabancılara Türkçe öğretimindeki
çalışmaları ile dikkati çekmektedir.
Öğrenmenin en önemli yollarından biri okumaanlamadır. Anlama eyleminin gerçekleşmediği
durumlarda okuma etkinliğinin hiçbir yararı yoktur. Türkçenin ses yapısını kavramış bir yabancı, anlamını
bilmediği yüzlerce kelimeden oluşan bir metni okuyabilir, ancak ‘anlama’ gerçekleşmediği için dil
öğretimi yönünden bir önem arz etmez. Okunan metnin okuyucunun düzeyine uygunluğu önemlidir.
Okuma becerisi statik değildir; devamlı olarak gelişerek değişir veya değişerek gelişir. Düşünme ve
algılama süreci içinde bireylerin metinle kendi anlam evrenleri arasındaki örtüşme oranı anlamanın
düzeyini gösterir. Okuma; iletişim, algılama, gelişim ve öğrenme sürecidir. Leibniz ’e göre “dil, aklın
aynasıdır.” [2, 18]
Konuşma; duygu, düşünce, tasarım ve isteklerin sözle bildirilmesidir. Başka bir deyişle bir
konunun zihinde tasarlandıktan sonra karşımızdakilere sözle iletilmesi işidir. Yabancı dil öğretiminde
konuşma becerisi ise biraz daha farklı ifade edilebilir. Bireyin öğrendiği dilde duygularını, düşüncelerini,
tasarımlarını ve gözlemlerini düzeyine uygun bir kelime dağarcığı ile veya söz varlığı ile ifade etmesidir.
Bizim orta düzey Türkçe dediğimiz dil öğretimi aşamasında günlük hayattan başlayarak bazı
evrensel konuları içeren kısa hikayelerle konuşma becerisi kazandırma çalışmaları yapılabilir. Ancak
seçilen her hikaye konusunun öğrencilerin çoğunluğunu veya tamamına yakınını ilgilendiren konulardan
seçilmelidir.
Yabancılara Türkçe öğretiminde bireylerin dili öğrenirken dört temel beceri olan okuma, anlama,
dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmek için kısa hikayeler çok önemli bir rol üstlenir.Öykünün her
yaştan insana seslendiği bilinmektedir. Bunun için yazarlar, iletilmesi lazım gelen bazı mesajları, öykünün
insanı saran havası içinde vermeyi düşünmüşlerdir. “Öykü her yaştan insan için önemlidir. Ancak çocuk
için vazgeçilmez bir olgudur. Bu gerçekten hareketle, çocugun öykü yoluyla egitimini saglamak, onlara
istenilen davranısları kazandırmak en kestirme yoldur. Batılı egitimciler bunun önemini çok önceden
kesfetmis, egitim programlarını bu gerçek ışığında düzenlemişlerdir.” [3, 127]
Okumayı alışkanlık haline getirmek için fertlerde merak duygusunu uyandıracak materyaller ya da
konular seçilmelidir.Seçilen kısa hikayelerin en temel özelliği belirli bir millete ait olmamasıdır.Zira kısa
hikayelere olan çekicilik sınırlı kalabilir.Evrensel değerleri konu edinen ve toplumda gereklilikle beraber
geçerliliğini koruyan her hikaye merak konusu olur.
Toplumsal yapıyı olusturan ekonomi, siyaset, aile, hukuk, egitim, din gibi temel kurumların hepsi
kendisine ait değerleri de içerir. Ancak nasıl bu kurumların isleyisini birbirinden bagımsız
düsünemiyorsak değerleri de birbirinden bagımsız düsünmek mümkün degildir [4, 228]
Ekonomi, siyaset, aile, hukuk,egitim, din alanında olusan degismeler, bireylerin kişilik yapılarının
da degismesine sebep olmaktadır. Değerlerdeki köklü değişiklikler, toplumsal özellik degisimlerine
kadar yol açabilmektedir.
Rokeach, değerler üzerinde uzun süren çalışmalar yapmıstır. Bu çalışmaların sonunda değerleri,
amaç ve araç değerler olarak ikiye ayırmıstır. Amaç değerler,yaşamın temel amaçlarını (özgürlük,
mutluluk, aile güvenligi, barış içinde bir dünya,başarılı olma, bilgelik, dinî olgunluk, esitlik, gerçek
dostluk, güzellikler dünyası,heyecan verici bir yaşam, iç huzur, kendine saygı, rahat bir yaşam, sosyal
kabul,ulusal güvenlik, zevk); araç değerler ise bu amaçlara ulasmada kullanılabilecek davranıs tarzlarını
343
(bağımsız olma, bagıslayıcı, cesaretli, dürüst, entelektüel, geniş görüşlü, hırslı, itaatkâr, kendini kontrol
eden, kibar, kendine hâkim, mantıklı, neşeli, sevecen, sorumluluk sahibi, temiz, yardımsever, yaratıcı
olma) içermektedir. [5, 30]
Amaç değerlerde on sekiz ve araç değerlerde de on sekiz olmak üzere
toplamda otuz altı değer bulunmaktadır.
Yabancılara Türkçe öğretiminde kısa hikayelerin en temel özelliği ortak değerler
taşımasıdır.Evrensel değer özelliği taşıyan iki hikayeyi örnek olarak verelim:
Ben Yolcuyum
Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde
ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.
Gezgin genç,bilgenin yaşadığı evde,tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü.
Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra,yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir
sedir,ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz.... Onlar nerede?"
Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;
"Senin de yalnızca,sırtında taşıdığın küçük bir çantan var,yavrum" dedi. "Peki,senin eşyaların nerede?"
Gezgin genç,kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:
"Ama görüyorsunuz.... Ben yolcuyum."
Ünlü bilge, hak verircesine güldü:
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle...." [6, 3]
Üç Balığın Hikâyesi
"Denilir ki; insanlar üç (türlü)dür: Biri dirayetli, biri daha dirayetli, biri de âciz. Dirayetli
olanlardan biri o kimsedir ki başına bir iş gelince telâşa düşmez, korkusundan kalbi fırlamaz, ondan çıkış
yolunu (temin edeceğini) umduğu hile ve çaresini bulmaktan geri kalmaz. Bundan daha dirayetli olan
önceden davranan ve hazırlık sahibi olan kimsedir, öyle ki musibetle karşılaşacağını vukuundan önce bilir,
onu gerektiği kadar büyütür, çaresini arayıp bulur; sanki musibet kendisine gelmiş gibi; böylece hastalığı
ona mübtelâ olmadan önce kökünden kazır, hadiseyi vukuundan önce defeder. Âcize gelince, o tereddüd,
temenni ve oyalanma içinde olur, nihayet helake maruz kalır. Bunun misallerinden biri üç balık
hikâyesidir.
Arslan:
O nasıldı?
Naklederler ki içinde üç balık yaşayan bir göl varmış: Biri akıllı, biri daha akıllı, biri de âciz. Bu nerde
ise kimsenin yaklaşamayacağı yüksek bir yerde imiş, yakınında da akan bir nehir varmış. Öyle tesadüf etti
ki o nehrin yanından iki avcı geçmiş, aralarında ağlarıyla göle dönüp içindeki balıkları avlamak üzere
sözleşmişler, balıklar da onların söylediklerini işitmiş. Balıkların en akıllısı avcıların sözlerini işitince
işkillenmiş, korkmuş ve hiçbir tarafa gitmeden (bakmadan) suyun nehirden göle girdiği yerden çıkıp
gitmiş. Akıllı balık, avcılar gelinceye kadar yerinde kalmış, onları görüp de ne yapmak istediklerini
anlayınca suyun girdiği yerden çıkmak üzere gitmiş, bir de ne görsün, avcılar orayı kapamış. Bu vaziyette
kendi kendine şöyle demiş: «İhmal ettim, işte ihmalin neticesi budur. Acaba bu halden kurtulmanın çaresi
nedir? Gerçi acele ve telâş tedbirinin faide verdiği pek azdır, fakat akıllı kimse düşüncenin getireceği
faydalardan ümid kesmez, hiçbir halde me'yus olmaz, düşünmeyi ve gayret sarfetmeyi elden bırakmaz.
Sonra balık ölmüş gibi görünerek suyun üzerine çıkmış, bazan sırtı üzerine, bazan karnı üzerine dönmüş.
Avcılar onu alarak nehirle göl arasındaki yere koymuşlar. Balık nehre atlıyarak kurtulmuş. Âciz ve ahmak
balığa gelince şuraya gitmiş, buraya gitmiş, nihayet avlanmış." [7,201203 ]
Yukarıda verilen her iki hikayenin de ortak özelliği birtakım değerlere sahip olması ve dil
öğretiminde dört temel öğretim becerisinin gelişimine katkı sağlamasıdır.Tüm bunlarla beraber şu
beceriler de dataylı olarak kazanılır:
1.Okuma ile ilgili ilkeleri bilgi ve beceri haline getirme,
344
2.Düzeyine uygun bir metni doğru anlamlandıracak biçimde sesli ve sessiz okuma becerisi
kazanma,
3.Düzeyine uygun bir metindeki kelime, deyim, atasözü, kalıp sözler, ilişki sözleri, vecize ve
terimlerin anlamını kavrama,
4.Düzeyine uygun kelime dağarcığını yerinde ve doğru kullanma,
5.Türkçenin ses yapısını kavramış olarak kelimeleri doğru telaffuz etme,
6.Türkçenin cümle yapısını, yeni öğrenilen kelime ve dilbilgisi kurallarının anlam ilişkisini
kavramış olarak anlamlı ve düşüncelerini kendi niyeti doğrultusunda ifade edebilme,
7.Türkçeyi kullanırken Türkçenin jest ve mimiklerine, beden diline de hakim olduğunu
gösterme,
8.Duygu, istek ve dileklerini iletişime girdiği kişilere öğrendiği dilde rahatlıkla ifade edebilme,
9.Yüksek ve ileri düzeylerde ise ana dili ile konuşma ilkelerine yakın bir özellikte hitabet,
münazara , açık oturum vb. konuşma alanlarında becerisini kullanabilme.
Kaynakça
1. Aksan Doğan Her Yönüyle Dil, ana çizgileriyle Dilbilim, S:13 Ankara 1998
2. Sever Sedat Türkçe Öğretiminde Tam Öğrenme, S:18 İstanbul 1995
3. 3.Yalçın, Alemdar, Gıyasettin Aytas, Çocuk Edebiyatı, Akçag Yayınları, S:127 Ankara, 2002.
4. ÖZENSEL, E. “Sosyolojik Bir Olgu Olarak Değerler”. Değerler Egitimi Dergisi. Cilt I, Sayı
3. S:228 Ankara 2003
5. AKBAS, O. Türk Milli Egitim Sisteminin Duyussal Amaçlarının II.Kademedeki Gerçeklesme
Derecesinin Değerlendirilmesi. Yayımlanmamıs Doktora Tezi.S:30 Ankara: Gazi Üniversitesi, Egitim
Bilimleri Enstitüsü. 2004
6. 6.Kısa Hikaye Arşivi.Erişim 08.06.2009 (Çevirimiçi) http://yirtikkitap.blogspot.com/
7. Said Aykut Çevirisi “Kelile ve Dimne” Şule Yayınları S:201-203 İstanbul 2003
UDK: 37.016:811.512.161
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ VE TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE
DEYİMLERİN YERİ
Muhammet Ali Öztürk, 6M011900 – İki yabanci dil bölümünün yüksek lisans öğrencisi,
Süleyman Demirel Üniversitesi
Түйін
Тіл – халықтың мәдениетімен селбесіп өмір сүреді. Ұлттық болмыс пен тілдің арасында өте
тығыз байланыс бар. Күн сайын шет тілдерді үйрену маңыздылығы артуда. Сондықтан тілді
үйрету де маңызды мәселелердің бірі болып табылады. Түрік тілін үйренудің және соған
байланысты түрік тілін үйретудің де соңғы жылдары маңыздылығы артып жатыр. Шет тілді
үйретуде тұрғылықты халықтың мәдениетін ескеріп отыру керек. Шетелдіктерге түрік тілін
үйретуде тұрақты сөз тіркестерін немесе фразеологизмдерді қолдану, әрі үйреніп жатқанға, әрі
оқытушыға өте тиімді, оңай жіне де тек қана тіл емес, сонымен қатар мідениетті танытады.
Сондықтан, шет тілін үйретуде тұрақты сөз тіркестеріне көбірек көңіл бөлу қажет.
Резюме
Язык и национальные ценности – два не разделимых понятия. Нация не может существовать
без своего языка и культуры. С каждым днем все больше растет популярность изучения
иностранных языков. Популярность изучения турецкого языка также растет, и с этим появляется и
потребность в качественном обучении ему. Для того чтобы облегчить изучение языка
345
обучающихся методика преподавания должна учитывать культурные особенности обучающихся.
При Использование фразеологизмов при обучении турецкому языку облегчает и изучение, и
преподавание. Это позволяет не только освоить язык, но также понять культуру турецкого народа.
Поэтому, при обучении важно уделять больше внимания использованию фразеологизмов.
Abstract
Language of the nation, with a common culture continue to exist in its own way. The protection of
national assets have a tight relationship between the protection of the language.
Day by day the importance of foreign language learning and teaching is increasing. The importance
and necessity of learning Turkish in parallel to Turkish teaching have gained immense importance in
recent years. Teaching Language would be easier if it considered a culture of learners. The use of idioms
in teaching Turkish to foreigners facilitate easy learning and transfer cultural assets. Therefore, in teaching
of turkish it is important to pay more attention to the use of idioms.
Özet
Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir Milli varlığın korunmasıyla dilin
korunması arasında sıkı bir ilişki vardır. Gün geçtikçe yabancı dil öğrenimi ve öğretiminin önemi
artmaktadır. Yabancıların Türkçe öğrenmelerinin önemi ve gerekliliği yine buna paralel olarak onlara
Türkçe öğretmenin önemi ve gerekliliği son yıllarda büyük önem kazanmıştır. Dil öğretiminin daha kolay
olması için öğretilen dilin kültürününde öğretilmesi gerekmektedir. Yabancılara Türkçe öğretiminde
deyimlerin kullanılması hem öğrenimi kolaylaştıracak hemde kültür aktarımını sağlayacaktır.Dolayısıyla
yabancı dil öğretiminde deyimlere daha çok önem verilmesi gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Dil Öğretimi, Deyimlerle Öğretim, Kültür Aktarımı, Dil Gelişimi, Türkçe
Öğretiminin Önemi.
İnsanoğlu sınırsız olan duygu, düşünce ve hayal dünyasını dille açığa vurur. Daha bebekken
kendini sadece ilkel davranışlarla ifade eden insanoğlu zekası ile dil denen sistemi kavrar ve gelişmekte
olan duygu, düşünce ve hayal dünyasını dille meydana çıkarır. Bu bakımdan dil ve düşünce arasında var
olan bağlantı göz ardı edilmemeli[1.28].
Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir. Milleti oluşturan bireyler arasında
birleştirici bir rol üstlenen dil, aynı zamanda milli şuurun ortaya çıkmasına katkı sağlar. Milli birliği ve
beraberliği sağlar. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için göz ardı
edilemeyecek kadar değerli bir hazinedir. Bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde
muhafaza olduğunu görüyor. [2.43]. Türk dili, Türk milletinin hem kalbi hem de varoluş vesilesidir.
Milli varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında sıkı bir ilişki vardır. Dilini unutmayan fakat
bağımsızlığını kaybeden bir toplum milliyetini kaybetmemiş demektir. Aynı şekilde dilini unutan fakat
bağımsızlığını kazanan bir millet tam bağımsızlığını kazanmış sayılamaz. Dilini koruyan bir millet
bağımsızlığını kazanıp bir devlet olarak tekrar tarih sahnesine çıkabilir. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla
Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları bunun en iyi
örneğidir. Tarihte bunun başka pek çok örneği vardır. Ancak dilini kaybeden milletlerin tarih sahnesinden
silindikleri de bilinmektedir. Bir milleti ayakta tutan onun varlığını ve devamını sağlayan, milli şuuru
besleyen ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birliği oluşturan unsur olarak dilin, millet
hayatındaki yeri göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir.
İnsanın geçmişini bilmesi, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan
diğer insanlarla iletişim kurmasında ve kendisini ifade etmesinde dilin çok önemli bir araç olduğu
muhakkaktır. Bu bakımdan dil bir anlamda bireylere de hizmet eder. Ancak, insan tabiatı gereği toplu
halde yaşamaya ihtiyaç duymakta ve çevresinde kendi ile aynı değerleri paylaşan insanların bulunmasını
istemektedir. Bu ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında,
milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın
birinci şartı aynı dili konuşmaktır. İnsanların diğer canlılardan farklı olarak topluluklar halinde
yaşadıklarını, böylece toplumları, milletleri oluşturduklarını; duygu, düşünce, konuşma, gelişme,
346
yaratıcılık, dili kullanma gibi becerilere sahip olduklarını, hem maddi ve manevi ihtiyaçlarını
karşılayabilmek, hem doğa ile hem de insan ve topluluklarla ilişkilerini düzene koyabilmek için çeşitli
sosyal organizasyonlara girme gereği duyduklarını bilmekteyiz. [3.19].
Bu sosyal organizasyonların en küçüğü “aile” iken en büyük ve en genişi de “millet”tir. Nasıl ki
ailede, aile bireylerini bir arada tutan akrabalık bağları, aile bilinci gibi bir takım değerler varsa, milleti
oluşturan büyük toplulukta da bireyleri bir arada tutan, kenetleyen dil, örf ve adetler, din, sanat, tarih,
hukuk, vb. bir takım değerler söz konusudur. İşte bu ortak değerlerin hepsine birden “kültür” adını
veriyoruz[4.22].
“Kültür, tarih bakımından mevcudiyeti kesin olarak bilinen bir toplumun, sosyal etkileşme yoluyla
nesilden nesile aktardığı maddi ve manevi yaşayış tarzlarının temsil ve tecelli bakımından yüksek bir
seviyede ki bir bileşiği olan, sebebi ve sonucu açısından ise, ferde ve topluma mensubiyet şuuru, özel bir
kimlik kazandırma, bütünleşmiş kılma, yaşanan çevreyi ve şartları kendi hedefleri istikametinde
değiştirme arzu ve iradesi veren değer, bu norm ve sosyal kontrol unsurlarının belirlediği bir sistemdir.”
Dil kültürün ilk ve temel unsurudur. Ergin’e göre, milli hafızanın, milli hatıraların, duyguların ve
düşüncelerin, bütün maddi ve manevi değerlerin, bütün buluş ve yaratılışların müşterek hazinesidir. Daha
önce kültürü oluşturan unsurlar içinde sıraladığımız her değer (gelenekler, din, hukuk, sanat vb.) dil
vasıtasıyla anlatılıp nesilden nesile aktarıldığına göre, dil, milli birliği sağlayan, insan topluluklarını
birbirinden kopuk yığınlar olmaktan kurtararak millet haline getiren yegane sistemdir[2.58].
Kültürü muhafaza eden ve sonraki kuşaklara aktaran dil, bu yolda kültür taşıyıcılığı görevini
üstlenmiş olur. İnsanları ortak sevinç ve kederde gelenek göreneklerde, hukukta bir araya getiren milli
kültürün taşıyıcısı olan dil, birliğini, korumalıdır; aksi takdirde milli bütünlük de bozulur. Bu nedenle
dilimizi iyi öğrenmeli geliştirmeli ve dilimize sahip çıkmalıyız; sonra kültürümüzü ve nihayet varlığımızı
yitirmiş milletlerden oluruz.
Bir dilin ana dili olarak öğretilmesi ile yabancı dil olarak öğretilmesi arasında bazı farklılıkların
olduğu bir gerçektir; çünkü dil, ait olduğu ulusun geçmişini, hayata bakış açısına dair büyük ipuçları
taşımaktadır. Bu dil ortamında doğan ve büyüyen bir bireyin kendi ana dilini öğrenmesiyle başka bir
geçmişe; hayata, olaylara farklı bir bakış açısıyla bakan farklı bir kültürden bireyin o dili öğrenmesi ve o
dilin bireye öğretilmesi arasında birtakım farklılıklar olacaktır. Bu farklılıklar sözcük hazinesi, söz dizimi,
sözcük yapısı, alfabe vb. şeklinde olabileceği gibi o dili kullanan toplumun doğasından, karakterinden
kaynaklanan; benzetmelerde, mecazi ifadelerde, aktarmalar şeklinde de olabilir.
Bu bağlamda ana dili dışında başka bir dil öğrenen kişinin o dili kullanan toplumun kültürünü de
öğrendiğini söylemek yanlış olmaz. Dillerin hazinesi olan deyimlerinde kültürün dildeki yansıması olduğu
düşünülürse yabancı dil öğretiminde deyim kullanımının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Tarihsel bağlamda deyim öğretimiyle ilgili alan yazın incelendiğinde yabancı dilde deyim
Достарыңызбен бөлісу: |