Материалдары



Pdf көрінісі
бет54/57
Дата15.02.2017
өлшемі11,99 Mb.
#4144
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   57
 
Özet 
Yabancılara  Türkçe  Öğretiminde  kullanılan   temel  beceriler  genel  başlıklar  hâlinde;  anlama 
becerileri(okuma,  dinleme),  anlatım  becerileri(  konuşma,  yazma)  olarak  ikiye  ayrılır.     Dil  öğretimi 
yüzyıllardan  beri  çeşitli  eğitim  kurumlarında  veya  ortamlarda  yapılmaya  devam  ediyor.  İnsanların 
anadilini  öğrenmesinin  yanı sıra en  az  bir  yabancı  dili  öğrenmesi  yalnızca   modern  teknoloji  döneminin 
değil  yine  çok  eski  yıllara  dayanan  bir  konudur.  Nice  devlet  adamlarının,  padişahların  ,  kralların  dil 
öğrendiği  tarih  kitaplarında  yazar.  Özellikle  de  büyük  filozofların,  bilim  adamlarının,  şâir  ve 
edebiyatçıların yabancı dil bildiğini, onların bugüne kadar  bizlere ulaşan eserlerinden anlıyoruz. 
Günümüzde  Türkçe’ye  olan  ilginin  karşılanması  için  bir  öğretim  metodu  da  sayılabilecek  kısa 
hikayelerle dil öğretimi önemli bir yer teşkil etmektedir.Dil öğretiminde dört temel beceriyi geliştirmekle 
beraber birtakım evrensel değerler üzerinde de durulmuştur. 
  Anahtar  kelimeler:  yabancı  dil  olarak  Türkçe  öğretimi,  temel  dil  becerileri,  anlama  ve  anlatma 
becerileri,evrensel değerler 
 
 
     İnsanoğlu yaşamın temel kurallarına uygun hareket eden ve yaşamı kolaylaştıran her türlü yeniliğe 
açık  bir  varlıktır.Hayatın  her  evresinde  öğrenmeye  muhtaç  olduğu  için  hızla  gelişen  dünya  düzenine  de 
ayak uydurması gerekmektedir.Gelişen dünyada fertler ve toplumlar da gelişerek medeniyetin varoluşuna 
katkıda bulunurlar.İnsanın dünyayla etkileşimindeki en önemli iletişim insanın  insanla birlikte olması ve 
anlaşılabilir bir dünya kurması ihtiyacını doğurmaktadır. İşte bu ihtiyacı karşılayacak en önemli unsur da 
tabii  ki  konuşma  dilidir.  Aksan’a  göre “dil,  sözlü  ve  yazılı  olarak  iletişimde  kullandığımız, 
doğduğumuzda  hazır  bularak  edinmeye  başladığımız,  doğrudan  doğruya  insana  özgü  ,  çok  güçlü, 
büyülü bir düzendir; düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir.” [1, 13] 

 
 
342 
 
Her  bireyin  ilk  öğrendiği  dili  anadilinin  yanı  sıra  başka  dilleri  öğrenmesi  günümüzün  vazgeçilmez 
değerleri arasında sayılabilir.Dil öğretimi dendiği zaman genel olarak ana dili öğretiminden çok, yabancı 
dil  öğretimi  ile  ilgili  düşünceler  akla  gelmektedir.  Bunlar  birbirlerinden  farklı  alanlar  olmasına  rağmen 
temel 
ortak 
özelliklere 
de 
sahiptirler. 
Bu 
ortak 
özellikler, öğrenciye anlama 
becerileri 
(dinleme,okuma) ile anlatım  becerileri(konuşma,  yazma) gibi  temel  becerilerin  öğrenme  sürecinde  
alışkanlık  hâline  getirilmesidir,  çünkü  dil  öğretimi  bir  bilgi  dersi  olmaktan  çok,  alışkanlık  ve  beceri 
kazandırma amacını taşır.”Eğitim biliminin verilerine göre beceri, uygulanarak kazanılır.” 
      Türkçe’nin  yabancı  dil  olarak  öğretimi  uzun  yıllar  ihmal  edilmiş  ve  üzerinde  pek  de  ciddiyetle 
durulmamış bir meseledir. Son yıllarda modern yöntem, teknik, yaklaşımlar ve teknolojik alt yapısıyla bu 
konuda  ilk  defa  1984  yılından  beri  güzel  çalışmalar  yapan  Ankara  Üniversitesi  TÖMER,  daha  sonraki 
yıllarda  Gazi  Üniversitesi,  Ege  Üniversitesi  Türkçe  Öğretim  Merkezleri,Yunus  Emre  Dil  ve  Kültür 
dernekler  ve bugün dünyada 140 ülkeye kadar ulaşan Türk Okulları   yabancılara Türkçe öğretimindeki 
çalışmaları ile dikkati çekmektedir.  
Öğrenmenin  en  önemli  yollarından  biri  okuma­anlamadır.  Anlama  eyleminin  gerçekleşmediği 
durumlarda okuma etkinliğinin hiçbir yararı yoktur. Türkçenin ses yapısını kavramış bir yabancı, anlamını 
bilmediği  yüzlerce  kelimeden  oluşan  bir  metni  okuyabilir,  ancak  ‘anlama’  gerçekleşmediği  için  dil 
öğretimi  yönünden  bir  önem  arz  etmez.  Okunan  metnin  okuyucunun  düzeyine  uygunluğu  önemlidir. 
Okuma  becerisi  statik  değildir;  devamlı  olarak  gelişerek  değişir  veya  değişerek  gelişir.  Düşünme  ve 
algılama  süreci  içinde  bireylerin  metinle  kendi  anlam  evrenleri  arasındaki  örtüşme  oranı  anlamanın 
düzeyini  gösterir. Okuma;  iletişim,  algılama,  gelişim  ve  öğrenme  sürecidir.  Leibniz  ’e  göre “dil,  aklın 
aynasıdır.”   [2, 18] 
    Konuşma;  duygu,  düşünce,  tasarım  ve  isteklerin  sözle  bildirilmesidir.  Başka  bir  deyişle  bir 
konunun  zihinde  tasarlandıktan  sonra  karşımızdakilere  sözle  iletilmesi  işidir.  Yabancı  dil  öğretiminde 
konuşma becerisi ise biraz daha farklı ifade edilebilir. Bireyin öğrendiği dilde duygularını, düşüncelerini, 
tasarımlarını ve gözlemlerini düzeyine uygun bir kelime dağarcığı ile veya söz varlığı ile ifade etmesidir. 
    Bizim  orta  düzey  Türkçe  dediğimiz  dil  öğretimi  aşamasında  günlük  hayattan  başlayarak  bazı 
evrensel  konuları  içeren  kısa  hikayelerle  konuşma  becerisi  kazandırma  çalışmaları  yapılabilir.  Ancak 
seçilen her hikaye konusunun öğrencilerin çoğunluğunu veya  tamamına yakınını ilgilendiren konulardan 
seçilmelidir.  
   Yabancılara  Türkçe  öğretiminde  bireylerin  dili  öğrenirken  dört  temel  beceri  olan  okuma,  anlama, 
dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmek için kısa hikayeler çok önemli bir rol üstlenir.Öykünün her 
yaştan insana seslendiği bilinmektedir. Bunun için yazarlar, iletilmesi lazım gelen bazı mesajları, öykünün 
insanı saran havası içinde vermeyi düşünmüşlerdir. “Öykü her yaştan insan için önemlidir. Ancak çocuk 
için  vazgeçilmez  bir  olgudur.  Bu  gerçekten  hareketle,  çocugun  öykü  yoluyla  egitimini  saglamak,  onlara 
istenilen  davranısları  kazandırmak  en  kestirme  yoldur.  Batılı  egitimciler  bunun  önemini  çok  önceden 
kesfetmis, egitim programlarını bu gerçek ışığında düzenlemişlerdir.” [3, 127] 
Okumayı alışkanlık haline getirmek için fertlerde merak duygusunu uyandıracak materyaller ya da 
konular seçilmelidir.Seçilen kısa hikayelerin en temel özelliği belirli bir millete ait olmamasıdır.Zira kısa 
hikayelere olan çekicilik sınırlı kalabilir.Evrensel değerleri konu edinen ve toplumda gereklilikle beraber 
geçerliliğini koruyan her hikaye merak konusu olur. 
Toplumsal yapıyı olusturan ekonomi, siyaset, aile, hukuk, egitim, din gibi temel kurumların hepsi 
kendisine  ait  değerleri  de  içerir.  Ancak  nasıl  bu  kurumların  isleyisini  birbirinden  bagımsız 
düsünemiyorsak değerleri de birbirinden bagımsız düsünmek mümkün degildir [4, 228] 
Ekonomi, siyaset, aile, hukuk,egitim, din alanında olusan degismeler, bireylerin kişilik yapılarının 
da degismesine sebep olmaktadır. Değerlerdeki köklü değişiklikler, toplumsal özellik degisimlerine 
kadar yol açabilmektedir. 
Rokeach,  değerler  üzerinde  uzun  süren  çalışmalar  yapmıstır.  Bu  çalışmaların  sonunda  değerleri, 
amaç  ve  araç  değerler  olarak  ikiye  ayırmıstır.  Amaç  değerler,yaşamın  temel  amaçlarını  (özgürlük, 
mutluluk,  aile  güvenligi,  barış  içinde  bir  dünya,başarılı  olma,  bilgelik,  dinî  olgunluk,  esitlik,  gerçek 
dostluk,  güzellikler  dünyası,heyecan  verici  bir  yaşam,  iç  huzur,  kendine  saygı,  rahat  bir  yaşam,  sosyal 
kabul,ulusal güvenlik, zevk); araç  değerler ise bu amaçlara ulasmada  kullanılabilecek davranıs tarzlarını 

 
 
343 
 
(bağımsız  olma,  bagıslayıcı,  cesaretli,  dürüst,  entelektüel,  geniş  görüşlü,  hırslı,  itaatkâr,  kendini  kontrol 
eden,  kibar,  kendine  hâkim,  mantıklı,  neşeli,  sevecen,  sorumluluk  sahibi,  temiz,  yardımsever,  yaratıcı 
olma) içermektedir. [5, 30] 
Amaç değerlerde on sekiz ve araç değerlerde de on sekiz olmak üzere 
toplamda otuz altı değer bulunmaktadır. 
Yabancılara  Türkçe  öğretiminde  kısa  hikayelerin  en  temel  özelliği  ortak  değerler 
taşımasıdır.Evrensel değer özelliği taşıyan iki hikayeyi örnek olarak verelim: 
 
Ben Yolcuyum 
Yaşamın  anlamını  kavramak  için  dünyayı  dolaşmaya  çıkan  bir  genç,  gezdiği  ülkelerden  birinde 
ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti. 
Gezgin  genç,bilgenin  yaşadığı  evde,tüm  duvarların  kitaplarla  kaplı  olduğunu  gördü.  
Fakat  evi  dikkatle  gözden  geçirdikten  sonra,yerde  bir  kilim,  duvar  dibinde  yatak  olarak  kullanılan  bir 
sedir,ortada ise  bir  masa  ve  sandalyeden  başka  evde  hiçbir  eşyanın  olmadığını  gördü  ve  merakla  sordu: 
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz.... Onlar nerede?" 
 
Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence; 
"Senin de yalnızca,sırtında taşıdığın küçük bir çantan var,yavrum" dedi. "Peki,senin eşyaların nerede?" 
Gezgin genç,kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu: 
"Ama görüyorsunuz.... Ben yolcuyum." 
Ünlü bilge, hak verircesine güldü: 
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle...." [6, 3] 
 
Üç Balığın Hikâyesi  
"Denilir  ki;  insanlar  üç  (türlü)dür:  Biri  dirayetli,  biri  daha  dirayetli,  biri  de  âciz.  Dirayetli 
olanlardan biri o kimsedir ki başına bir iş gelince telâşa düşmez, korkusundan kalbi fırlamaz, ondan çıkış 
yolunu  (temin  edeceğini)  umduğu  hile  ve  çaresini  bulmaktan  geri  kalmaz.  Bundan  daha  dirayetli  olan 
önceden davranan ve hazırlık sahibi olan kimsedir, öyle ki musibetle karşılaşacağını vukuundan önce bilir, 
onu gerektiği kadar büyütür, çaresini arayıp bulur; sanki musibet kendisine gelmiş gibi; böylece hastalığı 
ona mübtelâ olmadan önce kökünden kazır, hadiseyi vukuundan önce defeder. Âcize gelince, o tereddüd, 
temenni  ve  oyalanma  içinde  olur,  nihayet  helake  maruz  kalır.  Bunun  misallerinden  biri  üç  balık 
hikâyesidir.  
Arslan:  
­ O nasıldı?  
­ Naklederler ki içinde üç balık yaşayan bir göl varmış: Biri akıllı, biri daha akıllı, biri de âciz. Bu nerde 
ise kimsenin yaklaşamayacağı yüksek bir yerde imiş, yakınında da akan bir nehir varmış. Öyle tesadüf etti 
ki  o  nehrin  yanından  iki  avcı  geçmiş,  aralarında  ağlarıyla  göle  dönüp  içindeki  balıkları  avlamak  üzere 
sözleşmişler,  balıklar  da  onların  söylediklerini  işitmiş.  Balıkların  en  akıllısı  avcıların  sözlerini  işitince 
işkillenmiş,  korkmuş  ve  hiçbir  tarafa  gitmeden  (bakmadan)  suyun  nehirden  göle  girdiği  yerden  çıkıp 
gitmiş.  Akıllı  balık,  avcılar  gelinceye  kadar  yerinde  kalmış,  onları  görüp  de  ne  yapmak  istediklerini 
anlayınca suyun girdiği yerden çıkmak üzere gitmiş, bir de ne görsün, avcılar orayı kapamış. Bu vaziyette 
kendi kendine şöyle demiş: «İhmal ettim, işte ihmalin neticesi budur. Acaba bu halden kurtulmanın çaresi 
nedir?  Gerçi  acele  ve  telâş  tedbirinin  faide  verdiği  pek  azdır,  fakat  akıllı  kimse  düşüncenin  getireceği 
faydalardan  ümid  kesmez,  hiçbir  halde  me'yus  olmaz,  düşünmeyi  ve  gayret  sarfetmeyi  elden  bırakmaz. 
Sonra balık ölmüş gibi görünerek suyun üzerine çıkmış, bazan sırtı üzerine, bazan karnı üzerine dönmüş. 
Avcılar onu alarak nehirle göl arasındaki yere koymuşlar. Balık nehre atlıyarak kurtulmuş. Âciz ve ahmak 
balığa gelince şuraya gitmiş, buraya gitmiş, nihayet avlanmış." [7,201­203  ] 
Yukarıda  verilen  her  iki  hikayenin  de  ortak  özelliği  birtakım  değerlere  sahip  olması  ve  dil 
öğretiminde  dört  temel  öğretim  becerisinin  gelişimine  katkı  sağlamasıdır.Tüm  bunlarla  beraber  şu 
beceriler de dataylı olarak kazanılır: 
   1.Okuma ile ilgili ilkeleri bilgi ve beceri haline getirme, 

 
 
344 
 
   2.Düzeyine  uygun  bir  metni  doğru  anlamlandıracak  biçimde  sesli  ve  sessiz  okuma  becerisi  
kazanma, 
   3.Düzeyine  uygun  bir  metindeki  kelime,  deyim,  atasözü,  kalıp  sözler,  ilişki  sözleri,  vecize  ve 
terimlerin anlamını kavrama, 
   4.Düzeyine uygun kelime dağarcığını yerinde ve doğru kullanma, 
   5.Türkçenin ses yapısını kavramış olarak kelimeleri doğru telaffuz etme, 
   6.Türkçenin  cümle  yapısını,  yeni  öğrenilen  kelime  ve  dilbilgisi  kurallarının  anlam  ilişkisini  
kavramış olarak anlamlı ve düşüncelerini kendi niyeti doğrultusunda ifade edebilme, 
   7.Türkçeyi  kullanırken  Türkçenin  jest  ve  mimiklerine,  beden  diline  de  hakim  olduğunu 
gösterme, 
   8.Duygu, istek ve dileklerini iletişime girdiği kişilere öğrendiği dilde rahatlıkla ifade edebilme, 
   9.Yüksek ve ileri düzeylerde ise ana dili ile konuşma ilkelerine yakın bir özellikte hitabet, 
münazara , açık oturum vb. konuşma alanlarında becerisini kullanabilme. 
 
Kaynakça 
1.  Aksan Doğan   Her Yönüyle Dil, ana çizgileriyle Dilbilim, S:13  Ankara 1998 
2.  Sever Sedat  Türkçe Öğretiminde Tam Öğrenme, S:18 İstanbul 1995 
3.  3.Yalçın, Alemdar, Gıyasettin Aytas, Çocuk Edebiyatı, Akçag Yayınları, S:127  Ankara, 2002. 
4.  ÖZENSEL, E. “Sosyolojik Bir Olgu Olarak Değerler”. Değerler Egitimi Dergisi. Cilt I, Sayı 
3. S:228 Ankara 2003 
5.  AKBAS,  O. Türk Milli  Egitim Sisteminin Duyussal Amaçlarının II.Kademedeki Gerçeklesme 
Derecesinin  Değerlendirilmesi.  Yayımlanmamıs  Doktora  Tezi.S:30  Ankara:  Gazi  Üniversitesi,  Egitim 
Bilimleri Enstitüsü. 2004 
6.  6.Kısa Hikaye Arşivi.Erişim 08.06.2009 (Çevirimiçi)  http://yirtikkitap.blogspot.com/ 
7.  Said Aykut Çevirisi “Kelile ve Dimne” Şule Yayınları S:201-203  İstanbul 2003 
 
  
UDK: 37.016:811.512.161 
 
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ VE TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE 
DEYİMLERİN YERİ 
 
Muhammet Ali Öztürk, 6M011900 – İki yabanci dil bölümünün yüksek lisans öğrencisi, 
Süleyman Demirel Üniversitesi 
 
Түйін 
Тіл – халықтың мәдениетімен селбесіп өмір сүреді. Ұлттық болмыс пен тілдің арасында өте 
тығыз  байланыс  бар.  Күн  сайын  шет  тілдерді  үйрену  маңыздылығы  артуда.  Сондықтан  тілді 
үйрету  де  маңызды  мәселелердің  бірі  болып  табылады.  Түрік  тілін  үйренудің  және  соған 
байланысты  түрік  тілін  үйретудің  де  соңғы  жылдары  маңыздылығы  артып  жатыр.  Шет  тілді 
үйретуде  тұрғылықты  халықтың  мәдениетін  ескеріп  отыру  керек.  Шетелдіктерге  түрік  тілін 
үйретуде  тұрақты  сөз  тіркестерін  немесе  фразеологизмдерді  қолдану,  әрі  үйреніп  жатқанға,  әрі 
оқытушыға  өте  тиімді,  оңай  жіне  де  тек  қана  тіл  емес,  сонымен  қатар  мідениетті  танытады. 
Сондықтан, шет тілін үйретуде тұрақты сөз тіркестеріне көбірек көңіл бөлу қажет. 
 
Резюме 
Язык и национальные ценности – два не разделимых понятия. Нация не может существовать 
без  своего  языка  и  культуры.  С  каждым  днем  все  больше  растет  популярность  изучения 
иностранных языков. Популярность изучения турецкого языка также растет, и с этим появляется и 
потребность  в  качественном  обучении  ему.  Для  того  чтобы  облегчить  изучение  языка 

 
 
345 
 
обучающихся  методика  преподавания  должна  учитывать  культурные  особенности  обучающихся. 
При  Использование  фразеологизмов  при  обучении  турецкому  языку  облегчает  и  изучение,  и 
преподавание. Это позволяет не только освоить язык, но также понять культуру турецкого народа. 
Поэтому, при обучении важно уделять больше внимания использованию фразеологизмов.  
 
Abstract 
Language of the nation, with a common culture continue to exist in its own way. The protection of 
national assets have a tight relationship between the protection of the language.  
Day by day the importance of foreign language learning and teaching is increasing. The importance 
and  necessity  of  learning  Turkish  in  parallel  to  Turkish  teaching  have  gained  immense  importance  in 
recent years. Teaching Language would be easier if it considered a culture of learners. The use of idioms 
in teaching Turkish to foreigners facilitate easy learning and transfer cultural assets. Therefore, in teaching 
of turkish it is important to pay more attention to the use of idioms. 
 
Özet 
Dil,  milletin  ortak  kültürüyle  yol  alarak  varlığını  devam  ettirir  Milli  varlığın  korunmasıyla  dilin 
korunması  arasında  sıkı  bir  ilişki  vardır.  Gün  geçtikçe  yabancı  dil  öğrenimi  ve  öğretiminin  önemi 
artmaktadır.  Yabancıların  Türkçe  öğrenmelerinin  önemi  ve  gerekliliği  yine  buna  paralel  olarak  onlara 
Türkçe öğretmenin önemi ve  gerekliliği son yıllarda büyük önem kazanmıştır. Dil öğretiminin daha kolay 
olması  için  öğretilen  dilin  kültürününde  öğretilmesi  gerekmektedir.  Yabancılara  Türkçe  öğretiminde 
deyimlerin kullanılması hem öğrenimi kolaylaştıracak hemde kültür aktarımını sağlayacaktır.Dolayısıyla 
yabancı dil öğretiminde deyimlere daha çok önem verilmesi gerekmektedir.  
Anahtar  Kelimeler:  Dil  Öğretimi,  Deyimlerle  Öğretim,  Kültür  Aktarımı,  Dil  Gelişimi,  Türkçe 
Öğretiminin Önemi. 
 
İnsanoğlu  sınırsız  olan  duygu,  düşünce  ve  hayal  dünyasını  dille  açığa  vurur.  Daha  bebekken 
kendini sadece ilkel davranışlarla ifade eden insanoğlu zekası ile dil denen  sistemi kavrar ve gelişmekte 
olan duygu, düşünce ve hayal dünyasını dille meydana çıkarır. Bu bakımdan dil ve düşünce arasında var 
olan bağlantı göz ardı edilmemeli[1.28]. 
Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir. Milleti oluşturan bireyler arasında 
birleştirici  bir  rol  üstlenen  dil,  aynı  zamanda milli  şuurun  ortaya  çıkmasına  katkı  sağlar.  Milli  birliği  ve 
beraberliği  sağlar.  Türk  milleti  demek,  Türk  dili  demektir.  Türk  dili  Türk  milleti  için  göz  ardı 
edilemeyecek  kadar  değerli  bir  hazinedir.  Bugün  kendi  milliyetini  yapan  her  şeyinin  dili  sayesinde 
muhafaza olduğunu görüyor. [2.43]. Türk dili, Türk milletinin hem kalbi hem de varoluş vesilesidir. 
 
Milli varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında sıkı bir ilişki vardır. Dilini unutmayan fakat 
bağımsızlığını  kaybeden  bir  toplum  milliyetini  kaybetmemiş  demektir.  Aynı  şekilde  dilini  unutan  fakat 
bağımsızlığını  kazanan  bir  millet  tam  bağımsızlığını  kazanmış  sayılamaz.  Dilini  koruyan  bir  millet 
bağımsızlığını  kazanıp  bir  devlet  olarak  tekrar  tarih  sahnesine  çıkabilir.  Sovyet  Rusya’nın  dağılmasıyla 
Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları bunun en iyi 
örneğidir. Tarihte bunun başka pek çok örneği vardır. Ancak dilini kaybeden milletlerin tarih sahnesinden 
silindikleri  de  bilinmektedir.  Bir  milleti  ayakta  tutan  onun  varlığını  ve  devamını  sağlayan,  milli  şuuru 
besleyen  ve  bireylerini  birbirine  yaklaştırarak  onlar  arasında  birliği  oluşturan  unsur  olarak  dilin,  millet 
hayatındaki yeri göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. 
 
İnsanın geçmişini bilmesi, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan 
diğer  insanlarla  iletişim  kurmasında  ve  kendisini  ifade  etmesinde  dilin  çok  önemli  bir  araç  olduğu 
muhakkaktır.  Bu  bakımdan  dil  bir  anlamda  bireylere  de  hizmet  eder.  Ancak,  insan  tabiatı  gereği  toplu 
halde yaşamaya ihtiyaç duymakta ve çevresinde kendi ile aynı değerleri paylaşan insanların bulunmasını 
istemektedir.  Bu  ortak  değerlerin  oluşturulmasında,  paylaşılmasında,  nesilden  nesile  aktarılmasında, 
milletin  varlığını  devam  ettirmesinde  dil,  çok  önemli  bir  görevi  yerine  getirir.  Çünkü  millet  olmanın 
birinci  şartı  aynı  dili  konuşmaktır.  İnsanların  diğer  canlılardan  farklı  olarak  topluluklar  halinde 
yaşadıklarını,  böylece  toplumları,  milletleri  oluşturduklarını;  duygu,  düşünce,  konuşma,  gelişme, 

 
 
346 
 
yaratıcılık,  dili  kullanma  gibi  becerilere  sahip  olduklarını,  hem  maddi  ve  manevi  ihtiyaçlarını 
karşılayabilmek,  hem  doğa  ile  hem  de  insan  ve  topluluklarla  ilişkilerini  düzene  koyabilmek  için  çeşitli 
sosyal organizasyonlara girme gereği duyduklarını bilmekteyiz. [3.19]. 
Bu sosyal organizasyonların en küçüğü “aile” iken en büyük ve en  genişi de “millet”tir. Nasıl ki 
ailede, aile  bireylerini  bir  arada  tutan  akrabalık  bağları,  aile  bilinci  gibi  bir  takım  değerler  varsa, milleti 
oluşturan  büyük  toplulukta  da  bireyleri  bir  arada  tutan,  kenetleyen  dil,  örf  ve  adetler,  din,  sanat,  tarih, 
hukuk,  vb.  bir  takım  değerler  söz  konusudur.  İşte  bu  ortak  değerlerin  hepsine  birden  “kültür”  adını 
veriyoruz[4.22]. 
“Kültür, tarih bakımından mevcudiyeti kesin olarak bilinen bir toplumun, sosyal etkileşme yoluyla 
nesilden  nesile  aktardığı  maddi  ve  manevi  yaşayış  tarzlarının  temsil  ve  tecelli  bakımından  yüksek  bir 
seviyede ki bir bileşiği olan, sebebi ve sonucu açısından ise, ferde ve topluma mensubiyet şuuru, özel bir 
kimlik  kazandırma,  bütünleşmiş  kılma,  yaşanan  çevreyi  ve  şartları  kendi  hedefleri  istikametinde 
değiştirme arzu ve iradesi veren değer, bu norm ve sosyal kontrol unsurlarının belirlediği bir sistemdir.” 
Dil kültürün ilk ve temel unsurudur. Ergin’e göre, milli hafızanın, milli hatıraların, duyguların ve 
düşüncelerin, bütün maddi ve manevi değerlerin, bütün buluş ve yaratılışların müşterek hazinesidir. Daha 
önce  kültürü  oluşturan  unsurlar  içinde  sıraladığımız  her  değer  (gelenekler,  din,  hukuk,  sanat  vb.)  dil 
vasıtasıyla  anlatılıp  nesilden  nesile  aktarıldığına  göre,  dil,  milli  birliği  sağlayan,  insan  topluluklarını 
birbirinden kopuk yığınlar olmaktan kurtararak millet haline getiren yegane sistemdir[2.58]. 
Kültürü  muhafaza  eden  ve  sonraki  kuşaklara  aktaran  dil,  bu  yolda  kültür  taşıyıcılığı  görevini 
üstlenmiş  olur.  İnsanları  ortak  sevinç  ve  kederde  gelenek  göreneklerde,  hukukta  bir  araya  getiren  milli 
kültürün  taşıyıcısı  olan  dil,  birliğini,  korumalıdır;  aksi  takdirde  milli  bütünlük  de  bozulur.  Bu  nedenle 
dilimizi iyi öğrenmeli geliştirmeli ve dilimize sahip çıkmalıyız; sonra kültürümüzü ve nihayet varlığımızı 
yitirmiş milletlerden oluruz. 
 
Bir  dilin  ana  dili  olarak  öğretilmesi  ile  yabancı  dil  olarak  öğretilmesi  arasında  bazı  farklılıkların 
olduğu  bir  gerçektir;  çünkü  dil,  ait  olduğu  ulusun  geçmişini,  hayata  bakış  açısına  dair  büyük  ipuçları 
taşımaktadır.  Bu  dil  ortamında  doğan  ve  büyüyen  bir  bireyin  kendi  ana  dilini  öğrenmesiyle  başka  bir 
geçmişe; hayata, olaylara farklı bir bakış açısıyla bakan farklı bir kültürden bireyin o dili öğrenmesi ve o 
dilin bireye öğretilmesi arasında birtakım farklılıklar olacaktır. Bu farklılıklar sözcük hazinesi, söz dizimi, 
sözcük  yapısı,  alfabe  vb.  şeklinde  olabileceği  gibi  o  dili  kullanan  toplumun  doğasından,  karakterinden 
kaynaklanan; benzetmelerde, mecazi ifadelerde, aktarmalar şeklinde de olabilir. 
 
Bu bağlamda ana dili dışında başka bir dil öğrenen kişinin o dili kullanan toplumun kültürünü de 
öğrendiğini söylemek yanlış olmaz. Dillerin hazinesi olan deyimlerinde kültürün dildeki yansıması olduğu 
düşünülürse yabancı dil öğretiminde deyim kullanımının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. 
 
Tarihsel  bağlamda  deyim  öğretimiyle  ilgili  alan  yazın  incelendiğinde  yabancı  dilde  deyim 


Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   57




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет