Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет32/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   102

5. Utanma 

İnsanlar,  başkalarının  görmesini  istemediği  bir  pozisyonda  yakalanınca  utanırlar.  Efsanelerimiz 

içerisinde de bazen banyo yaparken çıplak görülen bazen hırsızlık yaparken suçüstü yakalanan bazen de 

beceriksizce davranışlar sergileyen insanlar, maruz kaldıkları durumdan hicap duyarak Allah’tan yardım 

isterler.  Azerbaycan’da anlatılan bir efsanede, tembellik yapan bir gelin, beddua sonucu değil, utancından 

dolayı kendi duası ile kaplumbağaya dönüşmüştür. Anlatıldığına göre, çay kenarına banyo yapmaya gelen 

güzel  bir  gelin,  tembelliğinden  kuytu  bir  yer  aramayıp  rastgele  bir  yerde  banyosunu  yapar.  Ama  tam 

çıkarken bir adamın kendisini gözetlediğini fark eder. Namusunun kirlendiğini düşünen gelin bu duruma 

çok üzülür ve yıkandığı leğeni başına geçirip kendisini kurtarması için Allah’a yalvarır. Dileği kabul olan 

gelin bir kaplumbağaya dönüşür. Bugün, kaplumbağaların bir insan görünce başlarını kabuklarının içine 

çekişi, gelinin bu utancından dolayıdır (Pirsultanlı 2009: 407-408). 

Etiyolojik  efsane  özelliği  gösteren  ve  kaplumbağaların  bir  insan  gördüğünde  başlarını  niçin 

kabuklarının  içine  çekişini  açıklayan  bu  metinde  dikkatler  namusun  önemine  çekilmiştir.  Bir  hanımın, 

yabancı  erkekler  tarafından  uygun  olmayacak  şekilde  görülmesi  doğru  değildir.  Gelin  bu  durumdan  o 

kadar  rahatsız  olur  ki,  namusunun  kirlendiğini  düşünerek  Allah’a  yalvarır  ve  kendi  duası  sonucu 

kaplumbağaya  dönüşür.  Ölümle  eş  değer  olan  bu  dönüşüm,  gelinin  dünyevi  her  şeyden  vazgeçişini 

anlatır. Ömrünün kalan kısmını bir kaplumbağa olarak devam ettirmek ona en büyük cezadır. 

Azerbaycan’da  anlatılan  bir  başka  efsanede  yine  bir  gelinin  kaplumbağaya  dönüşmesi  anlatılır. 

Ancak  bu  sefer  güzel  gelin  tembel  değildir  ve  banyo  yaparken  çırılçıplak  gören  kaynatasıdır.  Ne 

yapacağını bilmeyen gelin, yüzünü göğe tutup; “Bir şeyler olsun da bedenim örtülsün!” diye dua eder. O 

anda, içinde yıkandığı tekne sırtına geçer ve bir kaplumbağaya dönüşür. Halkın inancına göre güzel gelin, 

çıplak vücudunu örtmek için tasını sırtında taşımaktadır (Ergun 1997: 475-476). Yine “etiyolojik efsane” 

özelliği  gösteren  bu  metinde  de  kaplumbağanın  karnında  banyo  yaptığı  leğen  dururken,  sırtında  çıplak 

vücudunu örtmek için taşıdığı tası bulunmaktadır. Bu efsanede “utanma” duygusu öne çıkmıştır. Gelin, 

her zaman yüz yüze geleceği kayınpederine uygun olmayan bir vaziyette görününce, Allah’a yalvarır ve 

yine  kendi  isteği  ile  kaplumbağaya  dönüşür.  Dikkat  edilirse,  her  iki  örnekte  de  namusun  önemi 

vurgulanmış, bir kadının vücudunu yabancıların veya büyüklerin görmesinin, kaza ile de olsa affedilir bir 

yanının olmadığı ima edilmiştir. 

Kahramanmaraş’ta  anlatılan  başka  bir  efsanede  yine  kayınpederinden  utanan  bir  gelin  vardır. 

Ancak  utanmasının  sebebi  hırsızlık  yaparken  suçüstü  yakalanmasıdır.  Efsanede,  bir  gelinin  “hırsızlık” 

yaptığı anlatılır. Gelin, kendi evinden çaldığı buğdayı çelik bir kapla ölçerken kayınpederi içeriye girer. 

Suçüstü yakalanan gelin çok utanır. Elindeki çeliği başına geçirerek saklanmak ister ve o anda başındaki 

kapla kaplumbağaya dönüşür (Köksel 1999: 492). Efsanede, kendi ailesi içerisinde dahi hırsızlık yapan 

bir  gelin  söz  konusudur.  Hırsızlığın  hiçbir  şekli  hoş  karşılanmazken,  bir  insanın  gelin  gittiği  ailesi 

içerisinde bu işi gerçekleştirmesi  çok daha kötü bir davranıştır. Üstelik gelin, ailenin “aksakalı” sayılan 

kayınpeder  tarafından  suçüstü  yakalanmıştır.  Bu  affedilir  bir  davranış  değildir.  Bu  sebeple  gelin  çok 

utanır ve çareyi, kayınpederinden af dilemekte değil, saklanmakta bulur. Ama bu durum Allah tarafından 

da hoş karşılanmadığı için altına gizlendiği çelik ölçekle birlikte kaplumbağaya dönüşerek cezalandırılır. 

Gagauzlar  arasında  anlatılan  bir  efsaneye  göre,  kaplumbağanın  şimdikini  halini  almasının  sebebi 

beceriksizliğidir.  Bu  efsanenin  yukarıda  verilen  örneklerden  bir  farkı  burada,  “insanın  kaplumbağaya 

dönüşmesi” motifinin yer almamasıdır. Kaplumbağa eskiden de bir hayvandır, ama sırtında ve karnında 

kabuk yoktur. Bir gün,  hastalanan Panaya bir tas çorba yapıp sırtında getirirken çorba dökülür. Panaya, 

bu duruma gülerek; “Hadi yaptıın çorbanın teknesi sırtında olsun, yastaacı da göğsünde olsun!” der. O 


194 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

günden  sonra,  kaplumbağanın  sırtında  ve  karnında  kalın  ve  sert  bir  kabuk  oluşur  (Ergun  1997:  793). 

Buradaki  ifadenin  dua  mı  yoksa  beddua  mı  olduğu  belli  değil.  Ama  kaplumbağanın  beceriksizliği 

karşısında Panaya’nın gülerek böyle bir istekte bulunmasında biraz istihza hissedilmektedir. Sonuçta bu 

istek  kabul  olmuş  ve  çorba  tası  kaplumbağanın  sırtına,  “yastaac”  da  karnına  geçerek  bugünkü  şeklini 

almıştır. 

Sonuç 

Hiç şüphesiz kaplumbağa ile ilgili efsaneler sadece bunlarla sınırlı değildir. Detaylı bir araştırmada 

daha  birçok  örneğin  bulunacağı  muhakkaktır.  Ama  bilinmelidir  ki,  örneklerin  çoğaltılması  sonucu 

değiştirmeyecektir.  Tespit  edebildiğimiz  kadarıyla,  efsanelerde  dikkat  çeken  noktalardan  biri;  hile  ile 

başkalarının hakkını yemenin doğru bir davranış olmadığı, bu hataları yapan kişilerin, cezasını bir ömür 

çekecekleri mesajının verilmesidir. Efsanelerin büyük bir kısmında hak yiyen, tartıda hile yapan, borcunu 

tam  ödemeyen  insanlar,  yaptıkları  hataya  bağlı  olarak  cezalandırılmışlardır.  Çünkü  bu  tür  örneklerde 

suçlu,  ya  iki  kefenin  arasına  sıkıştırılmış  ya  da  büyük  ölçek  sırtına,  küçük  ölçek  de  karnına  geçerek 

kaplumbağa şekline dönüşmüştür. Cimrilik ve nimete saygısızlıkla ilgili efsanelerde ise buğdayın yanında 

yine  hammaddesi  buğday  olan  un,  ekmek,  hamur  ve  yemek  söz  konusudur.  İhtiyacı  olana  ekmek 

vermeyen,  ölçüde  hata  yapan  veya  eli  hamurlu  iken  uygun  olmayan  davranışta  bulunan  kişiler  yine 

ölçeklerinin veya sac ile tahtanın karınlarına ve sırtlarına geçmesi ile kaplumbağaya dönüşürler. Utanma 

ve  ataya  saygısızlıkla  ilgili  örneklerde  kişinin  kaplumbağa  şeklini  alması,  leğenin  veya  tasın  sırtına 

geçmesi ile ilgilidir. 

Efsane örneklerinin çoğunda, birbiriyle bağlantılı olan;  buğday, un, hamur ve ekmeğin yer alması, 

bütün nimetlerin ekmek ile ifade edilişindendir. Anlatılarda, nimet konusunda yapılan her türlü yanlışın 

bir  şekilde  cezalandırılacağı  mesajı  vardır.  Aynı  durum  ataya  saygısızlık  ve  namus  konusu  için  de 

geçerlidir. Çünkü bunların hepsi Türk insanının kutsalları arasında yer almaktadır. 



KAYNAKÇA 

Alyılmaz,  C.  (2013).  “Türk  Kültüründe  Kaplumbağa”,  Prof.  Dr.  Leyla  Karahan  Armağanı,  Ankara:  Akçağ 

Yayınları, s.141-164. 

Çelepi, M. S. (2015). “Teke Yöresi Efsanelerinin Yaratılma Estetiği”,  Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim 



Dergisi, Eylül, Sayı 4/3, s.1166-1187. 

Çoruhlu, Y. (1999). Türk Mitolojisinin ABC’si, İstanbul: Kabalcı Yayınevi. 

Ekrem,  N.H.  (1996).  “Hunlarda  Renk  ve  Yön  Bilgisi”,  Türk  Dünyasında  Nevruz,  İkinci  Bilgi  Şöleni  Bildirileri 

(Ankara, 19-21 Mart1996), Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, s.85-94 

Ercilasun,  A.  vd.  (1991).  Karşılaştırmalı  Türk  Lehçeleri  Sözlüğü  (Kılavuz  Kitap),  Ankara:  Kültür  Bakanlığı 

Yayınları. 

Ergun,  M.  (1997).  Türk  Dünyası  Efsanelerinde  Değişme  Motifi  -    II.  Cilt  Metinler,  Ankara:  Türk  Dil  Kurumu 

Yayınları.  

Erol, M. (1996). Taşeli Platosu Efsaneleri (İnceleme-Metinler), Kayseri: Erciyes Ünv. Sos. Bil. Enst. Yüksek Lisans 

Tezi. 


Gezgin, D. (2007), Hayvan Mitosları, İstanbul: Sel Yayıncılık. 

Göde, H. (2010). Isparta Efsaneleri, Isparta: Fakülte Kitabevi. 

Gül, Z. (1999). Mazgirt’ten (Tunceli) Derlenen Halk Edebiyatı Örnekleri, Elazığ: F.Ü. Fen-Ed. Fak. TDE Bölümü 

Lisans Tezi. 

Güler, M. (2000). Harput Efsaneleri, Elazığ: Eleskav Yayınları. 

Güzelbey,  C. C. (2015).  Bir Şehrin Hikâyesi / Gaziantep Halk  Hültürü Yazıları,  hzl.:  Mustafa  Gültekin–    Cevdet 

Avcı, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi Matbaası. 

Kalafat,  Y.  (2013).  Türk  Halk  İnanmalarında  Hayvan  Üslubu’nda  Mitolojik  Devridayım  -1-,  Ankara:  Berikan 

Yayınevi. 

Kara,  M.  (1992).  Balıkesir  –  Balya’dan  Derlenen  Halk  Hikâyesi,  Masal  ve  Efsaneler,  Elazığ:  F.Ü.  Fen-Ed.  Fak. 

TDE Bölümü Lisans Tezi. 

Köksel, B. (1999). “Gaziantep Efsanelerinde Şekil Değiştirme Motifi Üzerine”, III. Uluslar Arası Çukurova Halk 



Kültürü Bilgi Şöleni (Sempozyumu) / Bildiriler, Adana: Adana Ofset, 487-496. 

Ögel, B. (1989). Türk Mitolojisi, I. C., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 

Önal, M. N. (2003). Muğla Efsaneleri,  Muğla: Muğla Üniversitesi Yayınları. 

Özen, K. (2001). Sivas Efsaneleri, Sivas: Dilek Ofset Matbaacılık. 

Pirsultanlı, S. P. (2009). Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri, (Çev. Azad Ağaoğlu), Bakü. 

Roux, J. P. (2005). Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, İstanbul: Kabalcı Yayınevi. 

Sakaoğlu, S. (1989). 101 Anadolu Efsanesi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. 

Sakaoğlu, S. (2003). 101 Türk Efsanesi, Ankara: Akçağ Yayınları. 

Seyidoğlu, B. (1995). Mitoloji / Metinler-Tahliller, Kayseri: Bizim Gençlik Yayınları. 


TÜRK VE SKANDİNAV FOLKLORUNDA MAJİK GÜLÜŞ 

Doç. Dr. Farah CALİL

 

Özet: Makale Türk ve Skandinav halklarının destanlarında yer alan büyülü gülüş faktörünün araştırılmasına 



yönlendirilmişdir.  Araştıma  konusu  olaraq  “Edda”  metinleri  ve  “Kitabi-Dede  Korkut”  destanı  seçilmişdir. 

Mukayiseli  tahlliler  zamanı  bu  halklarının  destan  kültüründe  yer  alan  majik  gülüşün  genezisi  inceleniyor. 

Destanlar  karşılaştırılarken  Loki-  Kosa  paraleli  son  derece  dikkat  çekici  ve  onlar  arasında  yeteri  kadar 

uyğunluklar  görünmekte.  Araştırma  zamanı  Gureviç’in,  O.  Freydenbergin,  V.  Y.  Propun,  E.  M. 

Meletinski’nin eserlerine istinad ediliyor. 

Anahtar Kelimeler: Büyü, gülüş, epik, Türk, İzlanda, kültür 

A Magic Smile in Turkish and Scandinavian Folklore 

Abstract:  In  this  article  is  analysed  the  factors  of  the  magic  smiling  in  the  folklore  of  the  Turkish  and 

Scandinavian  people.  The  main  point  of  the  grotesque  and  magic  smiling  and  their  types  are  noted  there. 

Besides ethnographical materials which are including both nations traditions, the texts of the Icelandic expos 

"Edda" and the mythical motives of the "Kitabi-Dade Korkud" expos are appealed. In the texts of "Edda" is 

analysed Tom’s and Hoky’s connected motives. But in the epos of "KDK" is shown Beyrek"s marriage and 

his  argue  with  Yalinjag  and  his  humiliation  among  the  guests  and  their  laughing  at  him. 



Keywords: Magic, smile, epic, Turk, Iceland, culture 

Bir çok dünya halklarının folklorunda olduğu gibi  Türk ve İskandinav halklarının folklorunda da 

çeşitli mitolojik metinlerle karşılaşıyoruz. Bu mitolojik motifler zamanla dastan metinleri şekline dönüp 

tranformasyona  uğruyor.  Bu  nedenle  destan  metinlerinde  mitolojik  motiflere  sık-sık  rastlanıyor.  

Mitolojik motiflerin bünyesinde öncelikle majik-rituel karakterli unsurlar yer almaktadır. Bir az önce de 

söylediyimiz gibi bu olay ayin ve merasimlerin zamanla destan yaradıcılığına yansımasıyla ilgili olarak 

ortaya  çıkıyor.  Tabii  ki,  ilkel  devirde  yapılan  her  bir  merasim  olayı  imitasiyon  karakterliydi.  ilahları 

yahut  kutsal  varlıkları  taklit  etmek,  onları  canlandırmak  için  yapılan  çabalar  ayinin  yapısını 

oluşturuyordu. Ayin icra edildiyi zaman mimik, ses, haraket gibi bir çok unsurlar büyük önem taşıyordu. 

Komiklik ve bu tür tavırlar merasimlerde özel funksiyona sahipti. Dalğa geçme de ayinin ayrılmaz bir 

hissesi  olarak  zamanla  masal  ve  destan  yaratıcılığına  yansıyor.  Ayinler  esnasında  yapılan  büyü 

karakterli  mizahın  bir  kaç  türü  vardır.  İronik  mizah,  iblisane  mizah,  tabu  karakterli  mizah,  heyatverici 

mizah ve s.  

Türk ve İskandinav eposları ile mükayesede komiklik İskandinavlara has “Edda” metnlerinde daha 

çok  kullanılmıştır.  Örnek  olarak  İsland  eposu  “Büyük  Edda”nın  “Harbardla  ilgili  söyleme”  bölümünde 

Tor ve Odinin tartışmasından bahs ediliyor. Doğudan dönerken boğazla karşılaşan Tor, boğazı geçmek 

için karşıda bekleyen kayıkçıdan kendisini götürmesini istiyor. Kayıkcı donuna bürünen Odin (kırsakal) 

kendini Harbard olarak tanıtıyor. O, Toru karşı sahile götürmekten vaz geçiyor ve aşağılatmak gayesiyle 

alaylı biçimde gülüyor.  

“Böyük Edda”nın “Tyurm’la ilgili anlatım” bölümünde ise Tor gülünç bir tipte dile getiriliyor. Bu 

anlatımda onun baltası çalınmış ve Tyurm, bu baltayı tekrar kazanmak için kadın donuna girmek zorunda 

kalıyor.  Yahut  “Lokinin  küfürleri”  bölümünde  Loki  erkek  ilahları  korkak,  kadın  ilahları  ise  ahlaksız 

adlandırıyor.   

Destancılıkta  yer alan  komiklik,  folklorculuğun  oluşmaya  başladığı  ilk  devirlerden  beri inceleme 

konusu olmuştur. “Edda” metinlerinde komiklik problemiyle ilgili olarak ilk devirlerde bazı sonuçlar elde 

edilmişti.  Bu  sonuçlara  göre  ilahlara  yönlendirilen  mizah    Hıristiyanlığın  gelişmesi  ve  putperestliyin 

buhranı olarak düşünülüyordu. (Gureviç, 1979: 73). Bu düşünceyi desteklemek imkansız. Çünkü önce de 

işaret  ettiğimiz  gibi    hemen  hemen  tüm  halkların  ilkel  devirlerde  yaptıkları  ayin  ve  ritüellerde  ilahları 

taklit  etmek,  yani  imitasyon  yer  almaktaydı.  Ünlü  eddacı  A.  Y.  Kureviç’e  göre  metinlerdeki  komiklik, 

alaycı ciddiyyetle aynı yerde sunuluyor. Burada Asların ilahlara parodiya tipli mizahıyla birlikte kaosa ve 

kötülüğe  karşı  çıkması  ortak  bir  eylem  olarak  veriliyor.  Burada  mizah  tahtasına  çevrilen  esas  konu 

Tor’dur. Oysa sözü edilen anlatımlarda yalnız açgöz ve kayıtsız biri değil. Her şeyden önce o, ilahların ve 

                                                      

 



Bakı Avrasiya Universiteti, farah.calil@rambler.ru 

196 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

insanların dünyasını koruyan, bunun uğrunda Dünya Yılanı ve azmanlarla savaşan biridir” (Gureviç 1979: 

73). Daha sonra araşdırmacı O. Heflerin düşüncelerini orijinal adlandırıyordu. Hefler’e göre alay etmek, 

şaka  yapmak  bazen  de  kafirliye  yaklaşmaktı.  Bu  alay  etmeler  her  vakit  büyük  ilahların  kendine 

yönlendirilmiyor -bu ilahtan korkuyor, ona tapıyor ve kurbanlar veriyor, genelde ona büyük bir ciddiyetle 

inanıyor, kült olarak yaklaşıyorlardı. Heffler’e göre bu hâl ilahları küçültmez, aksine olarak onlara olan 

inancı güçlendiriyordu. Bu da onların özel, insandan farklı ve genelde anlaşılmaz karakterini gösteriyor. 

M. İ. Steblin-Kamenski’nin İskandinav folklorunda yer alan komikliğe kendi has yaklaşımı vardı. 

O da “Loki’nin küfürleri” ve “Harbard’la ilgili anlatım”da tapılan ilahlarla ilgili mizah düşüncesini inkâr 

ediyordu. Araştırmacıya göre, “Edda” metinleri, yazarın düşünülmemiş yapıtı olarak, bile bile ilahla dalka 

geçmek  amacı  taşımıyordu.  S.  Kamenski’ye  göre  “Edda”  metinlerinde  cinsel  fonksiyona  değişken 

yaklaşım vardı. Yazar bu olayı kültürün eski seviyesi ile ilişkilendiriyordu. M. İ. Steblin-Kamenski “Mit” 

adlı  eserinin  “Edda  mitlerinde  şahsiyet”  bölümünde  düşüncelerine  dayanak  olarak  bazı  ilkel  ayinlere 

dayanarak  ileri  sürüyor:  “İskandinavya  bölgesinde  falas  kültü  ile  ilgili  olarak,  bu  organı  andıran  taşlar 

üzerindeki  resimlerin,  böylesi  koruyucu  gerdanlıkların,  figürlerin  vs.  izleri  vardır.  Yahut  Steblin-

Kamenski’ye  göre  mitolojik  karakterler  olağanüstü  değerlerine  ve  de  seksüell  güçlerine  göre  külte 

dönüşüyorlar. (Steblin-Kamenski:, http://norse.ulver.com/articles/steblink/index.html).  

Konuya  bu  yönden  baktığımızda  konuyla  ilgili  olarak  doğru  bir  çözüm  yolu  bulmamıza  neden 

olabilir.  

“Dede Korkut Destanı’nda Beyrek’in evlenme olayı bu destanın çok eski motiflerindendir. Destana 

göre Beyrek evlendigi gün düşmanları farafından kaçırılıyor. Nişanlısı Banuçiçek ise Beyrek’i satan ve 

güya onun olduğunu söyleyerek yalan haberi veren  Yalancık’la nişanlanıyor. Hapisten kurtulan Beyrek 

Yalancık’la sevgilisi Banuçiçek için düzenlenen düğüne ulaşıyor. Mitolojik düşüncede gelini elde etmek 

için Beyrek önce ok ve yayını kuşanmış Yalancık’tan bu nesneleri geri almalıdır. Erenlerin ok atma yarışı 

yaptığı yere gelen Beyrek ok atmak isteyen Yalancık’ı lenetliyor: Metinde ; ”Göygü atsa “Elün kurusun, 

parmakların çürisün, Hey tonuz oğlu tonuz, göygilere kurban ol!” diyordu. Karşılık olarak Yalancık da 

onu  “Mere  kavat  oğlı  deli  kavat”  adlandırıyor.  Yalancık’ın  okunu  çekerken  ok  Beyrek’in  elinde 

paralanıyor. Beyrek onunla dalga geçiyor.  Bu yayın yalnız torağay ovuna yaradığını söylüyor. Yalancık 

Beyrek’in  yayının  getirilmesini  emr  ediyor.  “Metinde  deyilir,  Beyrek  okla  yüzügi  urdu,  paraladı.  Oğuz 

beğleri bunı göricek el-ele çaldılar, gülüşdiler” (Kitabi-Dede Korkut, 1988: 63). 

Metni  M.  İ.  Steblin-Kamenski’ninin  ferziyesine  göre  tahlil  edersek,  o  zaman  kadını  kaotik 

varlıklardan  kurtarmak  ve  ona  sahiplenmek  seksüel  güçle  ilgilidir.  Kosmik  anlamdaysa  bu  olay  refah, 

bolluk ve düzen kurmakla ilgilidir. Bunun için taklik etme eylemi gerekiyor. Motifin ayinin yapısında ve 

büyü fonksiyonunda ilahları taklit etme yer almaktadır. Bunun dahilinde iyse alay ve komiklik mevcuttur. 

Yani  bahsetdiğimiz  karakterler  ilkel  düşüncede  ilahların  taklidi  ile  ilgiliyse  o  zaman  bu  mitolojik  motif 

şaman  ayin  ve  merasimlerinin  dastana  transformasyonudur.  Kısacası  burda  ciddiyyet  ve  korku  yerini 

komikliye bırakmıştır.  

Y.  M.  Meletinski  mahşerle  ilgili  fonksiyona  sahip  varlıkta  komikliği  şu  şekilde  açıklıyor: 

“Komiklik ve iblislik kısmen halkın ilkin “eğlence” karakterinin ambivalentliyi ile ilgilidir” (Meletinski, 

1968: 203). 

Tanrıların taklidi ile ilgili O. M. Freydenberk’in de ilginç yaklaşımı mevcuttur. Araştırmacıya göre 

“Parodiyalarda ilahların tabiatının güçlendirilmesi gayesi hakimdir ve bu mizah onlara değil, bize karşı 

öylesine  başarılı  bir  şekilde  yönlendirilmiş  ki,  biz  hâlâ  bunu  komedi,  taklit,  yaxut  mizah  gibi  kabul 

ediyoruz” (Freydenberk 1978: 82).  

Bapti’nin  karnaval  kültürü  teorisine  göre    kutsallığa  karşı  karnaval,  palyaçoluk,  taklit  dünyanın 

ciddi aspektini deyişmiyor ve onda şüphe uyandırmıyor. Parodi katılımcıları, ciddiyyeti tersine çevirmek 

az bir zaman içindir, onlar bunu yeniden normale dönmek için yaparlar (Gureviç, 1979: s. 82).  

Biz  bu  mitolojik  felsefeye  Mircea  Eliade’nin  “ebedi  dönüş”  teorisinde  de  de  rastlamaktayız. 

İnsanların  yılbaşı  kutlaması  için  yapay  olarak  Kaosu  yaratması  ve  bununla  da  yeniden  kozmik  düzeni 

oluşturmak için vesile olması düşüncesi Eliade’nin “ebedi dönüş” teorisinde yer tutuyor. Bu teoriyi bir 

çok  halkların  ilkel  merasimlerine  uygulamak  mümkündür.  Örnek  olarak  bu  durum,  Azerbaycan 

Türklerinin her yıl kutladığı Nevruz törenlerinde yapılan Köse oyununda açıkça görülmektedir. Merasim 

katılımcılarının  toplandığı  meclise  gelen  Köse’nin  görünüşü  oldukca  komiktir.  Köse’ye  seyrek  sakal 

yapıştırılıyor,  başına  sivri  bir  şapka  takılıyor  ve  eski  yırtık  bir  aba  geydiriliyor.  Üzerine  çanlar,  beline 

kaşık ve kemik takılıyor. Köse’nin bu biçimde taktimi şöyle değerlendiriliyor: “Kaşık sembolik mitolojik 



197 

Doç. Dr. Farah CALİL/Türk ve Skandinav Folklorunda Majik Gülüş 

yorumda  kazanlardan  pilavları  tükettiği  gibi,  süpürge  evlerden  var  yoku  süpüren  bir  araç  anlamında, 

kemik ise ev heyvanlarını yiyip bitiren yırtıcı anlamında karakterize edilmiştir” (C. Beydilli(Celilov), 2000: 

134). Köse meclise geldiği zaman oradakiler hep birden şunu söylemeğe başlıyor: 

Kosa-kosa, kos-kosa, 

Ekini üzen boz kosa, 

Kosa bir azı neyler, 

Bu günü, yazı neyler. 

 

Ay uyruğu-uyruğu, 



Sakkalı it kuyruğu, 

Kosa bir oyun eyler, 

Kurduna koyun eyler. 

 

Ay xala-xala dursana, 



Torbanı doldursana, 

Allah oğlunu saxlasın 

Kosanı yola salsana  

 

 



 

(C. Beydilli (Celilov) 2000: 134). 

Halk Köse’nin torbasını çeşitli yiyeceklerle doldurmaya çalışıyor. Bunun semantik yorumunda obje 

ile  subje  arasındakı  ilişik  için  çaba  sarf  ediliyor.  Gaye  ise  kötülük  oluşturan  varlığın  önce  karakterini 

oluşturmak ve sonra onu çeşitli hediyelerle ele almaktır. Bunun vasıtasıya kaosu durdurmak düşünülüyor. 

Tüm merasim boyunca sevinç çığlıkları ve mizah esas olarak efsunlama gayreti olarak düşnülüyor. 

A.Y. Kureviç taklit zamanı yapılan mizahı sihirli mizah olarak değerlendiriyor. Yazara göre “Eski 

devirlere  dayanan  bu  mizah  bizim  yeni  kültür  formasyonumuzda  güldüyümüz  basit  mizah  değildir.  Bu 

böyük ihtimalle hayret durumunun semptomu idi ve burada bir yerde toplanan büyük  gaçler karşısında 

duyulan  sevinç  ve  korku  vardı.  Bu  bir  anlamda  da  sevinçli  korku  ve  aynı  zamanda  da  ilaha  akrabalık 

şeklinde yaklaşıma ve de radikal tarzda engel oluşturma, kutsallığı dünyevilikden ayırmaktı.”  (Gureeviç, 

1979: 90). 

Bununla da biz İskandnav ve Türk folklorunda yer alan büyülü mizah faktörüne aydınlık getirmeye çalıştık. 

Elde edilen sonuca göre ise büyü karakterli mizah kaosu durdurmakla kozmosu yeniden kurmak için ilkel devirde 

ilahlara yönlendirilmiş etkileyici vasıta idi. 

KAYNAKÇA 

Beydilli C.(Celilov) (2000), Kamşamançılığın etnomedeniyyetimizde yeri. Bakı, Ağrıdağ. 

Kazımoğlu M. (2009), Nağıl ve dastanlarda ikileşen obrazlar//Elmi araşdırmalar (Folklorşünaslık: filologiya, felsefe, 

tarix, incesenet ve nezeriyye aspektleri). Bakı, Nurlan, s. 9-11 

Kitabi-Dede Korkud (1988), Bakı, Yazıçı. 

Беовульф. Старшая Эдда. Неснь о Нибелунгах. Москва, Худоъественная Литература,1975. 

Гуревич А.Я. (1979), «Едда» и сага. М. Наука. 

Мелетинский Е.М. (1968), «Эдда» и ранние формы эпоса. Наука. 

Младшая Эдда. Л. Изд. (1970), Наука. 

Новик Е.С. (1984), Обряд и фольклор в сибирском шаманизме, Наука. 

Пропп В.Я. (1976), Фольклор и действительность. М., Наука. 

Стеблин-Каменский (?),М.И.Mif http://norse.ulver.com/articles/steblink/index.html 

Фрейденберг О.М. (1978), Миф и литература древности. М., Наука. 

 

 



198 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет