5. Utanma
İnsanlar, başkalarının görmesini istemediği bir pozisyonda yakalanınca utanırlar. Efsanelerimiz
içerisinde de bazen banyo yaparken çıplak görülen bazen hırsızlık yaparken suçüstü yakalanan bazen de
beceriksizce davranışlar sergileyen insanlar, maruz kaldıkları durumdan hicap duyarak Allah’tan yardım
isterler. Azerbaycan’da anlatılan bir efsanede, tembellik yapan bir gelin, beddua sonucu değil, utancından
dolayı kendi duası ile kaplumbağaya dönüşmüştür. Anlatıldığına göre, çay kenarına banyo yapmaya gelen
güzel bir gelin, tembelliğinden kuytu bir yer aramayıp rastgele bir yerde banyosunu yapar. Ama tam
çıkarken bir adamın kendisini gözetlediğini fark eder. Namusunun kirlendiğini düşünen gelin bu duruma
çok üzülür ve yıkandığı leğeni başına geçirip kendisini kurtarması için Allah’a yalvarır. Dileği kabul olan
gelin bir kaplumbağaya dönüşür. Bugün, kaplumbağaların bir insan görünce başlarını kabuklarının içine
çekişi, gelinin bu utancından dolayıdır (Pirsultanlı 2009: 407-408).
Etiyolojik efsane özelliği gösteren ve kaplumbağaların bir insan gördüğünde başlarını niçin
kabuklarının içine çekişini açıklayan bu metinde dikkatler namusun önemine çekilmiştir. Bir hanımın,
yabancı erkekler tarafından uygun olmayacak şekilde görülmesi doğru değildir. Gelin bu durumdan o
kadar rahatsız olur ki, namusunun kirlendiğini düşünerek Allah’a yalvarır ve kendi duası sonucu
kaplumbağaya dönüşür. Ölümle eş değer olan bu dönüşüm, gelinin dünyevi her şeyden vazgeçişini
anlatır. Ömrünün kalan kısmını bir kaplumbağa olarak devam ettirmek ona en büyük cezadır.
Azerbaycan’da anlatılan bir başka efsanede yine bir gelinin kaplumbağaya dönüşmesi anlatılır.
Ancak bu sefer güzel gelin tembel değildir ve banyo yaparken çırılçıplak gören kaynatasıdır. Ne
yapacağını bilmeyen gelin, yüzünü göğe tutup; “Bir şeyler olsun da bedenim örtülsün!” diye dua eder. O
anda, içinde yıkandığı tekne sırtına geçer ve bir kaplumbağaya dönüşür. Halkın inancına göre güzel gelin,
çıplak vücudunu örtmek için tasını sırtında taşımaktadır (Ergun 1997: 475-476). Yine “etiyolojik efsane”
özelliği gösteren bu metinde de kaplumbağanın karnında banyo yaptığı leğen dururken, sırtında çıplak
vücudunu örtmek için taşıdığı tası bulunmaktadır. Bu efsanede “utanma” duygusu öne çıkmıştır. Gelin,
her zaman yüz yüze geleceği kayınpederine uygun olmayan bir vaziyette görününce, Allah’a yalvarır ve
yine kendi isteği ile kaplumbağaya dönüşür. Dikkat edilirse, her iki örnekte de namusun önemi
vurgulanmış, bir kadının vücudunu yabancıların veya büyüklerin görmesinin, kaza ile de olsa affedilir bir
yanının olmadığı ima edilmiştir.
Kahramanmaraş’ta anlatılan başka bir efsanede yine kayınpederinden utanan bir gelin vardır.
Ancak utanmasının sebebi hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmasıdır. Efsanede, bir gelinin “hırsızlık”
yaptığı anlatılır. Gelin, kendi evinden çaldığı buğdayı çelik bir kapla ölçerken kayınpederi içeriye girer.
Suçüstü yakalanan gelin çok utanır. Elindeki çeliği başına geçirerek saklanmak ister ve o anda başındaki
kapla kaplumbağaya dönüşür (Köksel 1999: 492). Efsanede, kendi ailesi içerisinde dahi hırsızlık yapan
bir gelin söz konusudur. Hırsızlığın hiçbir şekli hoş karşılanmazken, bir insanın gelin gittiği ailesi
içerisinde bu işi gerçekleştirmesi çok daha kötü bir davranıştır. Üstelik gelin, ailenin “aksakalı” sayılan
kayınpeder tarafından suçüstü yakalanmıştır. Bu affedilir bir davranış değildir. Bu sebeple gelin çok
utanır ve çareyi, kayınpederinden af dilemekte değil, saklanmakta bulur. Ama bu durum Allah tarafından
da hoş karşılanmadığı için altına gizlendiği çelik ölçekle birlikte kaplumbağaya dönüşerek cezalandırılır.
Gagauzlar arasında anlatılan bir efsaneye göre, kaplumbağanın şimdikini halini almasının sebebi
beceriksizliğidir. Bu efsanenin yukarıda verilen örneklerden bir farkı burada, “insanın kaplumbağaya
dönüşmesi” motifinin yer almamasıdır. Kaplumbağa eskiden de bir hayvandır, ama sırtında ve karnında
kabuk yoktur. Bir gün, hastalanan Panaya bir tas çorba yapıp sırtında getirirken çorba dökülür. Panaya,
bu duruma gülerek; “Hadi yaptıın çorbanın teknesi sırtında olsun, yastaacı da göğsünde olsun!” der. O
194
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
günden sonra, kaplumbağanın sırtında ve karnında kalın ve sert bir kabuk oluşur (Ergun 1997: 793).
Buradaki ifadenin dua mı yoksa beddua mı olduğu belli değil. Ama kaplumbağanın beceriksizliği
karşısında Panaya’nın gülerek böyle bir istekte bulunmasında biraz istihza hissedilmektedir. Sonuçta bu
istek kabul olmuş ve çorba tası kaplumbağanın sırtına, “yastaac” da karnına geçerek bugünkü şeklini
almıştır.
Sonuç
Hiç şüphesiz kaplumbağa ile ilgili efsaneler sadece bunlarla sınırlı değildir. Detaylı bir araştırmada
daha birçok örneğin bulunacağı muhakkaktır. Ama bilinmelidir ki, örneklerin çoğaltılması sonucu
değiştirmeyecektir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, efsanelerde dikkat çeken noktalardan biri; hile ile
başkalarının hakkını yemenin doğru bir davranış olmadığı, bu hataları yapan kişilerin, cezasını bir ömür
çekecekleri mesajının verilmesidir. Efsanelerin büyük bir kısmında hak yiyen, tartıda hile yapan, borcunu
tam ödemeyen insanlar, yaptıkları hataya bağlı olarak cezalandırılmışlardır. Çünkü bu tür örneklerde
suçlu, ya iki kefenin arasına sıkıştırılmış ya da büyük ölçek sırtına, küçük ölçek de karnına geçerek
kaplumbağa şekline dönüşmüştür. Cimrilik ve nimete saygısızlıkla ilgili efsanelerde ise buğdayın yanında
yine hammaddesi buğday olan un, ekmek, hamur ve yemek söz konusudur. İhtiyacı olana ekmek
vermeyen, ölçüde hata yapan veya eli hamurlu iken uygun olmayan davranışta bulunan kişiler yine
ölçeklerinin veya sac ile tahtanın karınlarına ve sırtlarına geçmesi ile kaplumbağaya dönüşürler. Utanma
ve ataya saygısızlıkla ilgili örneklerde kişinin kaplumbağa şeklini alması, leğenin veya tasın sırtına
geçmesi ile ilgilidir.
Efsane örneklerinin çoğunda, birbiriyle bağlantılı olan; buğday, un, hamur ve ekmeğin yer alması,
bütün nimetlerin ekmek ile ifade edilişindendir. Anlatılarda, nimet konusunda yapılan her türlü yanlışın
bir şekilde cezalandırılacağı mesajı vardır. Aynı durum ataya saygısızlık ve namus konusu için de
geçerlidir. Çünkü bunların hepsi Türk insanının kutsalları arasında yer almaktadır.
KAYNAKÇA
Alyılmaz, C. (2013). “Türk Kültüründe Kaplumbağa”, Prof. Dr. Leyla Karahan Armağanı, Ankara: Akçağ
Yayınları, s.141-164.
Çelepi, M. S. (2015). “Teke Yöresi Efsanelerinin Yaratılma Estetiği”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim
Dergisi, Eylül, Sayı 4/3, s.1166-1187.
Çoruhlu, Y. (1999). Türk Mitolojisinin ABC’si, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Ekrem, N.H. (1996). “Hunlarda Renk ve Yön Bilgisi”, Türk Dünyasında Nevruz, İkinci Bilgi Şöleni Bildirileri
(Ankara, 19-21 Mart1996), Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, s.85-94
Ercilasun, A. vd. (1991). Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Kılavuz Kitap), Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları.
Ergun, M. (1997). Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi - II. Cilt Metinler, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Erol, M. (1996). Taşeli Platosu Efsaneleri (İnceleme-Metinler), Kayseri: Erciyes Ünv. Sos. Bil. Enst. Yüksek Lisans
Tezi.
Gezgin, D. (2007), Hayvan Mitosları, İstanbul: Sel Yayıncılık.
Göde, H. (2010). Isparta Efsaneleri, Isparta: Fakülte Kitabevi.
Gül, Z. (1999). Mazgirt’ten (Tunceli) Derlenen Halk Edebiyatı Örnekleri, Elazığ: F.Ü. Fen-Ed. Fak. TDE Bölümü
Lisans Tezi.
Güler, M. (2000). Harput Efsaneleri, Elazığ: Eleskav Yayınları.
Güzelbey, C. C. (2015). Bir Şehrin Hikâyesi / Gaziantep Halk Hültürü Yazıları, hzl.: Mustafa Gültekin– Cevdet
Avcı, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi Matbaası.
Kalafat, Y. (2013). Türk Halk İnanmalarında Hayvan Üslubu’nda Mitolojik Devridayım -1-, Ankara: Berikan
Yayınevi.
Kara, M. (1992). Balıkesir – Balya’dan Derlenen Halk Hikâyesi, Masal ve Efsaneler, Elazığ: F.Ü. Fen-Ed. Fak.
TDE Bölümü Lisans Tezi.
Köksel, B. (1999). “Gaziantep Efsanelerinde Şekil Değiştirme Motifi Üzerine”, III. Uluslar Arası Çukurova Halk
Kültürü Bilgi Şöleni (Sempozyumu) / Bildiriler, Adana: Adana Ofset, 487-496.
Ögel, B. (1989). Türk Mitolojisi, I. C., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Önal, M. N. (2003). Muğla Efsaneleri, Muğla: Muğla Üniversitesi Yayınları.
Özen, K. (2001). Sivas Efsaneleri, Sivas: Dilek Ofset Matbaacılık.
Pirsultanlı, S. P. (2009). Azerbaycan Türklerinin Halk Efsaneleri, (Çev. Azad Ağaoğlu), Bakü.
Roux, J. P. (2005). Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Sakaoğlu, S. (1989). 101 Anadolu Efsanesi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Sakaoğlu, S. (2003). 101 Türk Efsanesi, Ankara: Akçağ Yayınları.
Seyidoğlu, B. (1995). Mitoloji / Metinler-Tahliller, Kayseri: Bizim Gençlik Yayınları.
TÜRK VE SKANDİNAV FOLKLORUNDA MAJİK GÜLÜŞ
Doç. Dr. Farah CALİL
Özet: Makale Türk ve Skandinav halklarının destanlarında yer alan büyülü gülüş faktörünün araştırılmasına
yönlendirilmişdir. Araştıma konusu olaraq “Edda” metinleri ve “Kitabi-Dede Korkut” destanı seçilmişdir.
Mukayiseli tahlliler zamanı bu halklarının destan kültüründe yer alan majik gülüşün genezisi inceleniyor.
Destanlar karşılaştırılarken Loki- Kosa paraleli son derece dikkat çekici ve onlar arasında yeteri kadar
uyğunluklar görünmekte. Araştırma zamanı Gureviç’in, O. Freydenbergin, V. Y. Propun, E. M.
Meletinski’nin eserlerine istinad ediliyor.
Anahtar Kelimeler: Büyü, gülüş, epik, Türk, İzlanda, kültür
A Magic Smile in Turkish and Scandinavian Folklore
Abstract: In this article is analysed the factors of the magic smiling in the folklore of the Turkish and
Scandinavian people. The main point of the grotesque and magic smiling and their types are noted there.
Besides ethnographical materials which are including both nations traditions, the texts of the Icelandic expos
"Edda" and the mythical motives of the "Kitabi-Dade Korkud" expos are appealed. In the texts of "Edda" is
analysed Tom’s and Hoky’s connected motives. But in the epos of "KDK" is shown Beyrek"s marriage and
his argue with Yalinjag and his humiliation among the guests and their laughing at him.
Keywords: Magic, smile, epic, Turk, Iceland, culture
Bir çok dünya halklarının folklorunda olduğu gibi Türk ve İskandinav halklarının folklorunda da
çeşitli mitolojik metinlerle karşılaşıyoruz. Bu mitolojik motifler zamanla dastan metinleri şekline dönüp
tranformasyona uğruyor. Bu nedenle destan metinlerinde mitolojik motiflere sık-sık rastlanıyor.
Mitolojik motiflerin bünyesinde öncelikle majik-rituel karakterli unsurlar yer almaktadır. Bir az önce de
söylediyimiz gibi bu olay ayin ve merasimlerin zamanla destan yaradıcılığına yansımasıyla ilgili olarak
ortaya çıkıyor. Tabii ki, ilkel devirde yapılan her bir merasim olayı imitasiyon karakterliydi. ilahları
yahut kutsal varlıkları taklit etmek, onları canlandırmak için yapılan çabalar ayinin yapısını
oluşturuyordu. Ayin icra edildiyi zaman mimik, ses, haraket gibi bir çok unsurlar büyük önem taşıyordu.
Komiklik ve bu tür tavırlar merasimlerde özel funksiyona sahipti. Dalğa geçme de ayinin ayrılmaz bir
hissesi olarak zamanla masal ve destan yaratıcılığına yansıyor. Ayinler esnasında yapılan büyü
karakterli mizahın bir kaç türü vardır. İronik mizah, iblisane mizah, tabu karakterli mizah, heyatverici
mizah ve s.
Türk ve İskandinav eposları ile mükayesede komiklik İskandinavlara has “Edda” metnlerinde daha
çok kullanılmıştır. Örnek olarak İsland eposu “Büyük Edda”nın “Harbardla ilgili söyleme” bölümünde
Tor ve Odinin tartışmasından bahs ediliyor. Doğudan dönerken boğazla karşılaşan Tor, boğazı geçmek
için karşıda bekleyen kayıkçıdan kendisini götürmesini istiyor. Kayıkcı donuna bürünen Odin (kırsakal)
kendini Harbard olarak tanıtıyor. O, Toru karşı sahile götürmekten vaz geçiyor ve aşağılatmak gayesiyle
alaylı biçimde gülüyor.
“Böyük Edda”nın “Tyurm’la ilgili anlatım” bölümünde ise Tor gülünç bir tipte dile getiriliyor. Bu
anlatımda onun baltası çalınmış ve Tyurm, bu baltayı tekrar kazanmak için kadın donuna girmek zorunda
kalıyor. Yahut “Lokinin küfürleri” bölümünde Loki erkek ilahları korkak, kadın ilahları ise ahlaksız
adlandırıyor.
Destancılıkta yer alan komiklik, folklorculuğun oluşmaya başladığı ilk devirlerden beri inceleme
konusu olmuştur. “Edda” metinlerinde komiklik problemiyle ilgili olarak ilk devirlerde bazı sonuçlar elde
edilmişti. Bu sonuçlara göre ilahlara yönlendirilen mizah Hıristiyanlığın gelişmesi ve putperestliyin
buhranı olarak düşünülüyordu. (Gureviç, 1979: 73). Bu düşünceyi desteklemek imkansız. Çünkü önce de
işaret ettiğimiz gibi hemen hemen tüm halkların ilkel devirlerde yaptıkları ayin ve ritüellerde ilahları
taklit etmek, yani imitasyon yer almaktaydı. Ünlü eddacı A. Y. Kureviç’e göre metinlerdeki komiklik,
alaycı ciddiyyetle aynı yerde sunuluyor. Burada Asların ilahlara parodiya tipli mizahıyla birlikte kaosa ve
kötülüğe karşı çıkması ortak bir eylem olarak veriliyor. Burada mizah tahtasına çevrilen esas konu
Tor’dur. Oysa sözü edilen anlatımlarda yalnız açgöz ve kayıtsız biri değil. Her şeyden önce o, ilahların ve
Bakı Avrasiya Universiteti, farah.calil@rambler.ru
196
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
insanların dünyasını koruyan, bunun uğrunda Dünya Yılanı ve azmanlarla savaşan biridir” (Gureviç 1979:
73). Daha sonra araşdırmacı O. Heflerin düşüncelerini orijinal adlandırıyordu. Hefler’e göre alay etmek,
şaka yapmak bazen de kafirliye yaklaşmaktı. Bu alay etmeler her vakit büyük ilahların kendine
yönlendirilmiyor -bu ilahtan korkuyor, ona tapıyor ve kurbanlar veriyor, genelde ona büyük bir ciddiyetle
inanıyor, kült olarak yaklaşıyorlardı. Heffler’e göre bu hâl ilahları küçültmez, aksine olarak onlara olan
inancı güçlendiriyordu. Bu da onların özel, insandan farklı ve genelde anlaşılmaz karakterini gösteriyor.
M. İ. Steblin-Kamenski’nin İskandinav folklorunda yer alan komikliğe kendi has yaklaşımı vardı.
O da “Loki’nin küfürleri” ve “Harbard’la ilgili anlatım”da tapılan ilahlarla ilgili mizah düşüncesini inkâr
ediyordu. Araştırmacıya göre, “Edda” metinleri, yazarın düşünülmemiş yapıtı olarak, bile bile ilahla dalka
geçmek amacı taşımıyordu. S. Kamenski’ye göre “Edda” metinlerinde cinsel fonksiyona değişken
yaklaşım vardı. Yazar bu olayı kültürün eski seviyesi ile ilişkilendiriyordu. M. İ. Steblin-Kamenski “Mit”
adlı eserinin “Edda mitlerinde şahsiyet” bölümünde düşüncelerine dayanak olarak bazı ilkel ayinlere
dayanarak ileri sürüyor: “İskandinavya bölgesinde falas kültü ile ilgili olarak, bu organı andıran taşlar
üzerindeki resimlerin, böylesi koruyucu gerdanlıkların, figürlerin vs. izleri vardır. Yahut Steblin-
Kamenski’ye göre mitolojik karakterler olağanüstü değerlerine ve de seksüell güçlerine göre külte
dönüşüyorlar. (Steblin-Kamenski:, http://norse.ulver.com/articles/steblink/index.html).
Konuya bu yönden baktığımızda konuyla ilgili olarak doğru bir çözüm yolu bulmamıza neden
olabilir.
“Dede Korkut Destanı’nda Beyrek’in evlenme olayı bu destanın çok eski motiflerindendir. Destana
göre Beyrek evlendigi gün düşmanları farafından kaçırılıyor. Nişanlısı Banuçiçek ise Beyrek’i satan ve
güya onun olduğunu söyleyerek yalan haberi veren Yalancık’la nişanlanıyor. Hapisten kurtulan Beyrek
Yalancık’la sevgilisi Banuçiçek için düzenlenen düğüne ulaşıyor. Mitolojik düşüncede gelini elde etmek
için Beyrek önce ok ve yayını kuşanmış Yalancık’tan bu nesneleri geri almalıdır. Erenlerin ok atma yarışı
yaptığı yere gelen Beyrek ok atmak isteyen Yalancık’ı lenetliyor: Metinde ; ”Göygü atsa “Elün kurusun,
parmakların çürisün, Hey tonuz oğlu tonuz, göygilere kurban ol!” diyordu. Karşılık olarak Yalancık da
onu “Mere kavat oğlı deli kavat” adlandırıyor. Yalancık’ın okunu çekerken ok Beyrek’in elinde
paralanıyor. Beyrek onunla dalga geçiyor. Bu yayın yalnız torağay ovuna yaradığını söylüyor. Yalancık
Beyrek’in yayının getirilmesini emr ediyor. “Metinde deyilir, Beyrek okla yüzügi urdu, paraladı. Oğuz
beğleri bunı göricek el-ele çaldılar, gülüşdiler” (Kitabi-Dede Korkut, 1988: 63).
Metni M. İ. Steblin-Kamenski’ninin ferziyesine göre tahlil edersek, o zaman kadını kaotik
varlıklardan kurtarmak ve ona sahiplenmek seksüel güçle ilgilidir. Kosmik anlamdaysa bu olay refah,
bolluk ve düzen kurmakla ilgilidir. Bunun için taklik etme eylemi gerekiyor. Motifin ayinin yapısında ve
büyü fonksiyonunda ilahları taklit etme yer almaktadır. Bunun dahilinde iyse alay ve komiklik mevcuttur.
Yani bahsetdiğimiz karakterler ilkel düşüncede ilahların taklidi ile ilgiliyse o zaman bu mitolojik motif
şaman ayin ve merasimlerinin dastana transformasyonudur. Kısacası burda ciddiyyet ve korku yerini
komikliye bırakmıştır.
Y. M. Meletinski mahşerle ilgili fonksiyona sahip varlıkta komikliği şu şekilde açıklıyor:
“Komiklik ve iblislik kısmen halkın ilkin “eğlence” karakterinin ambivalentliyi ile ilgilidir” (Meletinski,
1968: 203).
Tanrıların taklidi ile ilgili O. M. Freydenberk’in de ilginç yaklaşımı mevcuttur. Araştırmacıya göre
“Parodiyalarda ilahların tabiatının güçlendirilmesi gayesi hakimdir ve bu mizah onlara değil, bize karşı
öylesine başarılı bir şekilde yönlendirilmiş ki, biz hâlâ bunu komedi, taklit, yaxut mizah gibi kabul
ediyoruz” (Freydenberk 1978: 82).
Bapti’nin karnaval kültürü teorisine göre kutsallığa karşı karnaval, palyaçoluk, taklit dünyanın
ciddi aspektini deyişmiyor ve onda şüphe uyandırmıyor. Parodi katılımcıları, ciddiyyeti tersine çevirmek
az bir zaman içindir, onlar bunu yeniden normale dönmek için yaparlar (Gureviç, 1979: s. 82).
Biz bu mitolojik felsefeye Mircea Eliade’nin “ebedi dönüş” teorisinde de de rastlamaktayız.
İnsanların yılbaşı kutlaması için yapay olarak Kaosu yaratması ve bununla da yeniden kozmik düzeni
oluşturmak için vesile olması düşüncesi Eliade’nin “ebedi dönüş” teorisinde yer tutuyor. Bu teoriyi bir
çok halkların ilkel merasimlerine uygulamak mümkündür. Örnek olarak bu durum, Azerbaycan
Türklerinin her yıl kutladığı Nevruz törenlerinde yapılan Köse oyununda açıkça görülmektedir. Merasim
katılımcılarının toplandığı meclise gelen Köse’nin görünüşü oldukca komiktir. Köse’ye seyrek sakal
yapıştırılıyor, başına sivri bir şapka takılıyor ve eski yırtık bir aba geydiriliyor. Üzerine çanlar, beline
kaşık ve kemik takılıyor. Köse’nin bu biçimde taktimi şöyle değerlendiriliyor: “Kaşık sembolik mitolojik
197
Doç. Dr. Farah CALİL/Türk ve Skandinav Folklorunda Majik Gülüş
yorumda kazanlardan pilavları tükettiği gibi, süpürge evlerden var yoku süpüren bir araç anlamında,
kemik ise ev heyvanlarını yiyip bitiren yırtıcı anlamında karakterize edilmiştir” (C. Beydilli(Celilov), 2000:
134). Köse meclise geldiği zaman oradakiler hep birden şunu söylemeğe başlıyor:
Kosa-kosa, kos-kosa,
Ekini üzen boz kosa,
Kosa bir azı neyler,
Bu günü, yazı neyler.
Ay uyruğu-uyruğu,
Sakkalı it kuyruğu,
Kosa bir oyun eyler,
Kurduna koyun eyler.
Ay xala-xala dursana,
Torbanı doldursana,
Allah oğlunu saxlasın
Kosanı yola salsana
(C. Beydilli (Celilov) 2000: 134).
Halk Köse’nin torbasını çeşitli yiyeceklerle doldurmaya çalışıyor. Bunun semantik yorumunda obje
ile subje arasındakı ilişik için çaba sarf ediliyor. Gaye ise kötülük oluşturan varlığın önce karakterini
oluşturmak ve sonra onu çeşitli hediyelerle ele almaktır. Bunun vasıtasıya kaosu durdurmak düşünülüyor.
Tüm merasim boyunca sevinç çığlıkları ve mizah esas olarak efsunlama gayreti olarak düşnülüyor.
A.Y. Kureviç taklit zamanı yapılan mizahı sihirli mizah olarak değerlendiriyor. Yazara göre “Eski
devirlere dayanan bu mizah bizim yeni kültür formasyonumuzda güldüyümüz basit mizah değildir. Bu
böyük ihtimalle hayret durumunun semptomu idi ve burada bir yerde toplanan büyük gaçler karşısında
duyulan sevinç ve korku vardı. Bu bir anlamda da sevinçli korku ve aynı zamanda da ilaha akrabalık
şeklinde yaklaşıma ve de radikal tarzda engel oluşturma, kutsallığı dünyevilikden ayırmaktı.” (Gureeviç,
1979: 90).
Bununla da biz İskandnav ve Türk folklorunda yer alan büyülü mizah faktörüne aydınlık getirmeye çalıştık.
Elde edilen sonuca göre ise büyü karakterli mizah kaosu durdurmakla kozmosu yeniden kurmak için ilkel devirde
ilahlara yönlendirilmiş etkileyici vasıta idi.
KAYNAKÇA
Beydilli C.(Celilov) (2000), Kamşamançılığın etnomedeniyyetimizde yeri. Bakı, Ağrıdağ.
Kazımoğlu M. (2009), Nağıl ve dastanlarda ikileşen obrazlar//Elmi araşdırmalar (Folklorşünaslık: filologiya, felsefe,
tarix, incesenet ve nezeriyye aspektleri). Bakı, Nurlan, s. 9-11
Kitabi-Dede Korkud (1988), Bakı, Yazıçı.
Беовульф. Старшая Эдда. Неснь о Нибелунгах. Москва, Худоъественная Литература,1975.
Гуревич А.Я. (1979), «Едда» и сага. М. Наука.
Мелетинский Е.М. (1968), «Эдда» и ранние формы эпоса. Наука.
Младшая Эдда. Л. Изд. (1970), Наука.
Новик Е.С. (1984), Обряд и фольклор в сибирском шаманизме, Наука.
Пропп В.Я. (1976), Фольклор и действительность. М., Наука.
Стеблин-Каменский (?),М.И.Mif http://norse.ulver.com/articles/steblink/index.html
Фрейденберг О.М. (1978), Миф и литература древности. М., Наука.
198
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
|