20.Hasan Bey ‘Aczî
Dost canlı ve konuşkan bir insandır. Şiirleri nazik ve tazedir. İnsanlarla münasebetlerinde oldukça
samimidir (Sadıkî, 2008: 223).
21. Mevlânâ Vükuî
Tebrizli Mevlânâ Haddadî’nin oğludur. Tabiatı, güzelliğe yatkındır (Sadıkî, 2008: 227).
22. Mevlânâ Reşkî Hemedânî
Tebriz’in soylu bir ailesine mensuptur. Oldukça gözü kara bir insan olan Reşkî, aklı az ancak
kavrayışı iyi bir şairdir (Sadıkî, 2008: 232).
23. Mahmûd Bey Füsûnî
Defterhane işçisi olan şairin zahiri ve batıni güzelliği şiirsel tabiatına da yansımıştır (Sadıkî, 2008:
241).
24. Mevlânâ Nâmî
Aslen Ordubadlı olup itikadı muhkem ve müşfik bir insan olan şair, Tebriz’e sonradan gelip şiir
ortamına dâhil olmuştur. Hindistan’da ölmüştür (Sadıkî, 2008: 254).
25. Mevlânâ Haydârî
Hoşsohbet bir insan olan şair, ticaret amacıyla Hindistan’a çok kez gidip gelmiştir. Sohbetleri
şiirlerinden daha canlı bilinir (Sadıkî, 2008: 256).
26. Mevlânâ Yetîmî
Tebrizli olup Herat’ta yaşayan şair, sohbeti seven biridir ve fazla sayıda şiir yazmıştır. H. 995
yılında seksen yaşında iken Belh’te vefat etmiştir (Sadıkî, 2008: 293).
27. Hekim Zühûrî
Faziletli ve yetenekli bir şairdir (Sadıkî, 2008: 303).
28. Hâkim Bedii
Fazıl, hoş tabiatlı, bilgili bir adamdır. Türkçe ve Farsça şiirleri vardır(Sadıkî, 2008: 303).
29. Hâfız Andelib
Akranları arasında söz söylemekte mahirdir. Oldukça mütevazı olan şair, şiire uygun bir tabiat
taşımaktadır (Sadıkî, 2008: 310-311).
30. Mevlânâ Seyrefî Kor
Sarraflıkla meşgul olan şair, istidat açısından zayıftır (Sadıkî, 2008: 314).
31. Rûhi Tebrizî
Hakkaklık sanatı ile meşgul olan şairin şiir yeteneği fena değildir (Sadıkî, 2008: 319).
32. Mirzâ Muhammed Emnî
Sakit ve zararsız bir insandır. Giyim kuşamı seven şairin bir Dîvân’ı vardır (Sadıkî, 2008: 320).
33. Kazi Vâfi:
Oldukça rint ve laubali bir şair olarak tanınmıştır (Sadıkî, 2008: 346).
684
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
34. Mevlânâ Kisrâ Kürbe:
Keşanlıdır. H.934’de Tebriz’de vefat etmiştir (Sadıkî, 2008: 272).
35. Mevlânâ Beyâni:
Eski şairlerdendir. Girdiği mesleklerde başarısız olmuş bir insandır (Sadıkî, 2008: 315).
36. Hüseyin Sabûr Efendi
Tebriz’de doğmuş ilim ve irfan tahsil ettikten sonra İstanbul’a gelmiş, talik yazıdaki maharetinden
dolayı kitap ve dîvânlar çoğaltarak vakit geçirmiş ve 1269’da ölmüştür. Bir dîvân teşkil edecek kadar şiiri
vardır (Fatîn, 260).
37. Sâ’î Efendi
1218 yılında Tebriz’de doğmuş, Tebriz’den ayrılıp İstanbul’a gelmiş, 1251’de Mehmet Ali
Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a gitmiş ve orada 14 sene kaldıktan sonra tekrar Anadolu’ya dönmüş, kitap
ve dîvân çoğaltarak geçinmiş ve tekrar Mısır’a giderek orada vefat etmiştir (Fatîn, 260).
38. Dede Sâib-i Tebrizî
Asıl adıl Ali Bey olup Şems-i Tebrizî’nin kardeşinin soyundandır. Tebriz’de doğmuş ilim ve irfan
sürecini tamamladıktan sonra hacca gitmiş, dönüşte Anadolu’ya uğramış ve Konya’da mevlevi olduktan
sonra tekrar Tebriz’e dönüp bir zaviye açmış ve orada vefat etmiştir. Farsça Dîvân’ı vardır (Esrar Dede,
2000: 282-287).
39. Ferecullah Efendi
Tam bir tahsil yapmayan şair, Tebriz hükümdarı şehzade Melik Kasım Mirza’nın kitapçılık
hizmetinde bulunmuş, ardından ticaret maksadıyla 1268’de İstanbul’a gelmiş ve İstanbul’da vefat
etmiştir. Türkçe ve Fransızca bilen şairin oldukça fazla sayıda renkli şiiri vardır (Fatîn, 335).
40.Muhlis
Asıl adı Yusuf’tur. Tebriz’de tarikata girerek dervişâne bir hayat süren şair, hacca gitmiş ve 1265
yılında İstanbul’a gelerek geçimini yazıcılıkla sağlamıştır. Farsça ve Türkçe oldukça çok sayıda şiir
yazmıştır (Fatîn, 450).
SONUÇ
Beldelere ruh ve şahsiyet veren şey, yetiştirdiği insan zenginliğidir. Bu kısa bildiri Tebriz’in böyle
müstesna bir belde olduğunu göstermektedir. Bizim sadece tezkirelerde yer alan şairlerden hareketle ilim
ve sanat ortamının bir dönemine işaret ettiğimiz Tebriz, hakikatte bundan çok daha zengin ve dinamik bir
İslam beldesidir ve bu özelliğiyle İslam medeniyetine tanıklık eden müstesna şehirlerden birisidir. Türk
kültür ve tarihinde önemli bir yere sahip bir beldedir.
KAYNAKÇA
Altun, K. (1997). Tekire-i Mucîb, Ankara: AKMB Yay.
Bilgili, A. S. (2011). “Tebriz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: C. 40, TDV Yay.
Çapan, P. (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî (Nuhbetül-Âsâr min Fevâ’idi’l-Eş’âr), İnceleme Metin
İndeks, Ankara: AKMB Yay.
Çiftçi, Ö. (Tarihsiz). Fatîn Davud, Hâtimetü’l Eş’âr (Fatîn Tezkiresi): ekitap.kulturturizm.gov.tr. (Erişim Tarihi:
10.02.2016)
Erarslan, K. (2001). Alî Şîr Nevayî Mecâlisü’n- Nefâyis I-II, Ankara: TDK Yay.
Genç, İ. (2000). Esrar Dede Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye, Ankara: AKMB Yay.
Kılıç, F. (2010). Âşık Çelebi - Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsi Yay.
Sadık Bey Avşar, (2008). Mecmau’l Havas, Tercüme, Mukayeseli Metin, Bakı: Elm Yay.
Solmaz, S. (2009). Bağdatlı Ahdî, Gülşen-i Şu’arâ, : ekitap.kulturturizm.gov.tr. (Erişim Tarihi: 10.02.2016).
Şemseddin Sami (1996). Kamusu’l Alam, Ankara: C. 3, Kaşgar Neşriyat.
Zavatçu, G. (2009), Zehr-i Mâr-zâde Seyyid Mehmed Rızâ Hayat, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Tezkiresi, Kocaeli:
ekitap.kulturturizm.gov.tr. (Erişim Tarihi: 10.02.2016)