Başına Dönmek/Başına Çevirmek Deyiminin Anlamı ve Tarihî İzleği
Dede Korkut hikâyelerinde “Başına çevirmek” ve “Başı üzerinde çevirmek” şeklinde geçen
“Başına dönmek” ve “Başına çevrilmek” deyimleri sözlüklerde yer almamakla birlikte inanç ve kültür
tarihimiz açısından oldukça kıymetlidir. Moğollarda da “dzolik gargahu” olarak geçen eski bir Şamanist
tedavi uygulamasının bakiyesidir ve terim Türkçede “göçürme”, Kırgızca’da “köçöt” ile karşılanmaktadır.
Aynı zamanda Kırgız ve Kazak Türklerinde aynı kültür kaynağından neşet eden “aynalu” ve “aylanu”
olarak bilinen uygulama ile ilgili başka terimler de yaratılmıştır (İnan 1991: 247). Kazaklarda büyüklerin
kendisinden küçükler için kullandıkları “aynalayın” sözü; kuzum, yavrum, canım, nazlım, evladım
anlamlarına gelen bir sevgi ifadesidir ve bu ifade ile kişinin kendisini bir başkası için fedakârlıkta
Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, fcolak@nigde.edu.tr
204
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
bulunma (kurban etme), üzerine titredikleri kişilerin başına gelebilecek olan tüm felaketlerin ve
kötülüklerin kendi başlarına gelmesini temenni eder (Jüvisov, 2014). Benzer şekilde Kırgızca “aylan”
sözü de senin için kurban olayım manasına dönmek, bir nesneyi dolanmak (İnan 1991: 247) anlamlarında
kullanılmaktadır. Afganistan’da yaşayan Hazara Türklerinde “başın için” tabiri ciddi bir yemin olarak
kullanılmaktadır. Ayrıca bu Türk topluluğunda sadaka verilirken sadaka, başın etrafında dolandırılır. Bu
uygulamanın deyimleşmiş şekli olan “başına döndüğüm” sana gelen fenalıklar bana gelsin anlamında
(Kalafat 2002: 45) kullanılır.
Dede Korkut hikâyelerinden “Kazan Beyin Oğlu Uruz Beyin Tutsak Olduğu Boy”un sonunda
Uruz’un tutsaklıktan kurtulup evine dönmesi üzerine babası Kazan Bey, kırk otağ diktirir, yedi gün yedi
gece ziyafet verir ve devamında kırk kul ile kırk cariyeyi oğlu başına çevirir, azad eder (Gökyay, 1973:
74). Uruz’un tutsaklıktan kurtulmasındaki kadar açık olmasa da “İç-Oğuza Taş-Oğuz Âsi Olup Beyrek
Öldüğü Boy”da Beyrek’in Aruz tarafından hile ile öldürülmesi üzerine Kazan Bey ile Aruz Koca karşı
karşıya gelirler. Kazan Bey, süngüsünü eline alır ve başı üzerinde çevirir (Gökyay, 1973: 151). Süngüyü,
kılıcı veya bir silahı başında çevirmek, bir tür aynalmak uygulamasıdır ve bu örnekte ölen kişiler için
yapılmaktadır. Dede Korkut’taki bu bilgiyi değerli bulan Orhan Şaik Gökyay, deyim üzerine bir
değerlendirme yapar. “Birinin yoluna kendini feda etmek, birinin hastalığını yahut birinin başına gelecek
belâyı kendi üzerine almak” şeklinde açıkladığı deyimin kökenini eski bir uygulamaya bağlar ve
geleneğin Anadolu ve Rumeli Türkleri arasında oldukça yaygın olduğunu da belirtir (Gökyay, 1973:
CCCXV). Dede Korkut hikâyelerinden “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu”nda geçen can yerine can
bulma uygulamasına (Gökyay 1973: 78-81) işaret eden Abdülkadir İnan, bu uygulamanın bir göçürme
uygulaması olduğunu belirtir (İnan 1991: 247). İnan’ın bu görüşünü ilginç bulan Gökyay, motif üzerine
yaptığı kısa değerlendirmenin dipnotunda “Dumrul’un canı yerine can bulması ve değişik olarak bazı
kimselerin hayatlarından bir bölüğünü sevdiklerine bırakması şeklinde, İslamî bir renge boyanmış olarak
görülmektedir.” (Gökyay, 1973: CCCXVII) şeklindeki ifadeleriyle motifin zaman içerisinde evrildiğine
ve mevcut inanç sistemine adapte olduğuna vurgu yapar. Fuat Köprülü’nün Azerbaycan Yurt Bilgisi’nde
yayınlanan “Dede Korkut Kitabına Ait Notlar: Başa Dönmek, Aynalmak” başlıklı çalışmasında
uygulamayı “herhangi bir sebeple sadaka verileceği zaman, onu, namına sadaka verilen kimsenin başı
etrafında üç defa çevirmek umumi bir âdettir” şeklinde açıklar ve Abdülkadir İnan’ın verdiği bilgiden
hareketle kazak, Kırgız ve Müslüman Başkurtlarda benzeri bir âdetin bulunduğunu ve bu âdete
“köçürü=köçürme” dendiğini aktarır (Köprülü, 1932; Gökyay, 1973: CCCXV’ten).
Başına dönmek veya başına çevrilmek olarak bilinen bir hastayı iyileştirmek için onu seven bir
kimsenin kendisini kurban etmesi neticesi hastalığını almaya “aynalmak” denir ve bu uygulamanın eski
Türk inanışından kaynaklandığına yukarıda temas edilmişti. Aynalmak uygulamasının tarihsel kökeni
hakkındaki en eski ve açık kaynaklardan biri olan Babur Şah’ın hatıratı önemli bir belge niteliği
taşımaktadır ve ayrıca uygulamayı ayrıntılarıyla vermesi açısından da dikkate değerdir. Babur Şah’ın
hatıratındaki uygulama şu şekildedir:
“Muhammed Hunayun, Tabiblerin bütün tedâvilerine rağmen, iyileşmedi. Büyük bir adam olan
Mir Abdülkasım: -“Böyle hastalıkların ilacı şudur: yüce Tanrının sıhhat vermesi için, iyi şeylerden
birini nezretmek lazımdır”-diye arzetti. –“Muhammed Humayun’un benden başka iyi bir şeyi
yoktur; ben kendimi nezredeyim. Tanrı kabul etsin” –diye hatırıma geldi. Hoca Halife ve diğer
yakınlar: -“Muhammed Humayun nasıl olsa iyileşir; siz bu sözün için ağzınıza alıyorsunuz.
Bundan maksat, dünya malından iyi bir şey nezretmektir. Meselâ İbrahim muharebesinde ele geçen
ve Muhammed Humayun’a ihsan ettiğiniz elması nezretmek lâzımdır”-diye arzettiler. –“Ona
mukabil dünya malı nasıl olur. Onun hâli müşkül olduğu için, ben kendimi ona feda ediyorum. İş o
derece vâhimdir ki, ben onun mecâlsizliğine dayanamıyorum”-dedim. O vaziyete girip, üç defa
başucunda dönerek: -“Ne derdin varsa, ben üzerime aldım”-dedim. Bunun üzerine ben ağırlaştım;
o ise, hafifledi. O sıhhat bulup kalktı; ben ise, hasta olup, yıkıldım.” (Arat, 1989: 622, 623)
Babur Şah bu hadiseden sonra ölür. Benzer bir şekilde Moğol hükümdarı Ögedey’in hastalığı
karşısında ağabey Tuluy, kardeşinin hastalığını üzerine alma uygulaması yapar. Bu uygulama şu şekilde
gerçekleşir:
“Şamanlar, babasının ölümünden sonra Kağan olan Öğedey’i tedavi etmekte yetersiz kalınca,
küçük kardeşi Tuluy kendisine geldi ve dedi ki: Bu kâseyi al ve göğe şu duayı oku: Ey Büyük Tanrı,
Sonsuz Varlık! Eğer işlenen suç dolayısıyla kullarını cezalandırıyorsan, biliyorsun ki ben daha
suçluyum. Çünkü savaşta daha fazla insan öldürdüm, daha fazla kadın ve çocuk kaçırdım, daha
fazla baba ve annenin gözyaşlarını akıttım; yok aksine, yanına güzelliği ve yeteneği dolayısıyla
205
Prof. Dr. Faruk ÇOLAK/Başına Dönmek/Başına Çevrilmek Deyiminin Kültürel Evreni ve Yeni…
kendini Tanrı yoluna adamışlardan birini çağırmak istiyorsan, ben buna daha fazla layığım:
Öğedey yerine beni al! Onu bu hastalıktan kurtar! Bu hastalığı bana geçir! Aynı zamanda ölümcül
suyu içti: Öğedey iyileşti, Tuluy ise ölmekte gecikmedi. …Ögedey’in dul kalan eşi Suyurkutin Begi
bunu sık sık anlatırdı.” (Roux, 2002: 85)
Başına çevirme uygulamasının en eski Şamanizm kalıntısı olduğunu söyleyen Abdülkadir İnan, bu
tedavi yönteminin Moğolistan’daki uygulamalarını aktarır. Bu aktarıma göre cansız bir nesneye da
hastalık göçürme uygulamasının yapıldığı (İnan 1991: 246, 247) ortaya çıkmaktadır. Bu türden nesneleri
baş üzerinde çevirme, günümüz halk hekimliği uygulamalarındaki nesneleri baş üzerinde üç defa çevirme
uygulamasının kökenidir.
Deyimle İlgili Yeni Tanıklar
Deyimle ilgili Orhan Şaik Gökyay, Abdülkadir İnan ve M. Fuat Köprülü’nün aktardığı bilgiler ve
belgelerin dışında yeni tanıklar tespit edilmiştir. Fuzulî Divanı’nda geçen “Başına çizginmek” deyiminin
anlamı ve kültürel derinliği üzerine kapsamalı bir çalışma yapan Nuran Yılmaz, deyimin Fuzulî’nin
haricinde Necati, Cem Sultan ve Mesihi tarafından da kullanıldığını belirler, bu bağlamda “Başına
çizginmek”, “ivrilmek”, “aylanmak”, “köçöt” ve “alasla-” (Yılmaz, 2007: 1096-1104) ifadelerinin
tamamını aynı kültürel inanç ve uygulamadan kaynaklandığını söyler.
Nuran Yılmaz’ın bu tespitlerinin haricinde çeşitli edebî metinlerde de deyimin değişik kullanımları
tespit edilmiştir. Bu tespitlerden ilki Âşık Garip hikâyesidir ki bu hikâyede on üç yerde “başına dönmek”
deyimi geçer ve bu deyimlerin geçtiği dörtlüklerin hemen ardından “kurban olmak” deyimi kullanılır.
Deyimle ilgili Aşık Garip hikâyesinde geçen dörtlüklerden bazı örnekler şunlardır:
Başına döndüğüm gül yüzlü Senem
Ağla Senem ağla, nic'oldu Garib
(Türkmen, 1995: 165)
Başına döndüğüm, gurban olduğum
Orda, men yarımı senden isterem
(Türkmen, 1995: 261)
Başına döndüm, sen elâ gözdü
Elin gezdir sinemin yaralarına (Türkmen 1995: 284)
Başına dönmek deyimi,
Köroğlu Destanı’nın Paris rivayetinde bir yerde aynı anlamda geçer:
Başına döndüğüm kurban olduğum
Seri durna tellim Ivaz ağlama
(Boratav, 1984: 110)
Karslı Âşık İkram’ın söylediği ve TRT repertuarına giren bir türküde deyim şu şekilde geçer:
Başına döndüğüm kurban olduğum
Ağlar dolanırım yar deyi deyi
(http://www.turkuler.com)
Cevri Altıntaş ve Ahmet Yamacı’dan derlenmiş “Gece Uzun Ay Dolanır Batmaya” başlıklı bir
başka Kars türküsünde deyim şu şekilde geçer:
Başına döndüğüm Garsın ceyranı
Men olmuşam o gözlerin hayrani
Sen bize gelsen keserem gurbanı
(http://www.turkuler.com)
Deyim, Azerbaycan sahasından Muazzez Türing’den alınmış “Anacan Bağrımı Can Eylemişem
Men” başlıklı türkünün kavuştak bölümünde şöyle yer almaktadır:
Anacan ağrın alım
Anacan başına dönüm
(http://www.turkuler.com)
XIX. yüzyılın güçlü âşıklarından Dadaloğlu iki şiirinde “başına dönmek” deyimini kullanır.
Dadaloğlu’nun dörtlükleri şunlardır:
206
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Yağız at da der ki bağlan koruya
Varırsam ileri dönmem geriye
Üstümdeki yiğidi Mevlâ’m koruya
Kılıçlar başıma döndüğü zaman
(Görkem, 2006: 190)
Ne hoş olur bizim ilin cereni
Gönül arzu eder eşi yâreni
Bize döndü şu dağların boranı
Yâre dönsem mor sümbüllü yaz gelir
(Görkem, 2006: 290)
Başına Dönmek ve Gadasını Almak Deyimi Arasındaki ilişki
“Başına dönmek”, “başına çevrilmek”, “başına çizginmek” ve “aynalmak” deyimlerinin
anlamından türemiş bir başka deyim daha vardır ki o da “gadasını almak”tır. “Kaza”, “bela” ve “başa
gelecek felaket” anlamlarına gelen bu deyim, birinin başına gelecek belayı veya kötülüğü üzerine alarak
onu bela ve kötülükten kurtarma anlamlarına gelir ki bu başına dönmek deyiminin bir başka şekilde
ifadesidir. Deyimin bu şekildeki kullanımı Anadolu ağızlarında oldukça yaygınlık arz eder
1
. Kayseri,
Sivas, Yozgat, Niğde, Nevşehir ve Adana bölgelerinde yoğun olarak kullanılan “ kadasını almak” deyimi
Karacaoğlan’da şu şekilde geçer:
Kadan alsın güzellerin hepisi
Güzellerden sıdkım sıyrıldı gönül
(Karaer, 1988: 98)
Karaca’oğlan der ki otur yanıma
Sana gelen kaza tatlı canıma
Beni öldür bas elleri kanıma
Desinler ki on parmağı kırmızı
(Karaer, 1988: 79)
1991 yılında Azerbaycan’a bir seyahat yapan ve gördüklerinin bir kısmını yazıya aktaran İ. Necdet
Çetinok, bu yazısında “kadasını almak” deyiminin Azerbaycan’da kullanımıyla ilgili çok değerli bilgiler
verir. Deyimin “gadam sana” şekline girmiş beddua formunun da olduğunu belirten Çetinok, Âşık
Necef’in bir şiirini örnek olarak sunar:
Seherin esen yelleri
Esme gadasın aldığım
El menimdir etek senin
Kesme gadasın aldığım
Seherin esen yelleri
Yana dağıtıp telleri
Destine deste gülleri
Mesme gadasın aldığım
Üst yanımız dağlar vardı
Alt yanımız bağlar vardı
Necef’in de erki vardı
Küsme gadasın aldığım
(Çetinok, 1991: 7)
Ayrıca, Karapapaklarda tespit edilmiş bir başka deyim daha vardır ki o da “başına herrenmek”tir.
Bir yalvarış biçimi olarak sana gelen gada-belâ bana gelsin anlamında kullanılan deyim, başına dolayıp
(dolaştırıp) nezir-sadaka gibi şeyleri verme uygulamalarında kullanılır (Kalafat 2005:73).
1
Deyimin Anadolu ağızlarındaki kullanımı ve anlamları için “Derleme Sözlüğü, Cilt 6, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1972; Tuncer Gülensoy,
Kütahya ve Yöresi Ağızları, İnceleme-Metinler-Sözlük
, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara 1988; Efrasiyab Gemalmaz,
Erzurum İli Ağızları, İnceleme-Metinler-Sözlük ve Dizinler,
Türk
Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995.” künyeli eserlere bakılabilir.
207
Prof. Dr. Faruk ÇOLAK/Başına Dönmek/Başına Çevrilmek Deyiminin Kültürel Evreni ve Yeni…
Başına Dönmek ve Kurban Olmak Deyimi Arasındaki ilişki
Canını feda eden kişinin kurban edilmesi uygulamasından türeyen başına dönmek deyimiyle
bağlantılı bir başka anlatım kalıbı da kurban olmak deyimindir. Azerbaycan’daki
“Kiresunlu (Giresunlu) oymaklarında “gada kurbanı” vardır. Geleneğe göre bir ailede bir ölüm
hadisesi gerçekleşirse o aileden kohum-kardaş (hısım-akraba) ölümden korunmak için “gada
kurbanı” diye adlandırılan bir koyun keserek kurban edilir. Bu kurbanın başı, ciğerleri ve
işkembesi mezarlığa gömülür, eti yoksul ailelere paylaştırılır, ölü sahibi bu etten yemez.” (Kalafat,
2005: 107)
bu uygulamalardan anlaşıldığına göre nezir veya adak kurbanı olarak bilinen kurban çeşitlerinin kültürel
kökenleri bu uygulamalar dayanmaktadır. Yine bu düşünceyle bağlantılı olarak denilebilir ki, yeterli
derecede belge bulunursa şiirimizin ana temalarından birini oluşturan “kurban olmak” deyiminin de
başına dönmek veya çevrilmek deyiminin değişmiş bir versiyonu olduğu ortaya konulabilecektir. Bu
bağlamda tespit ettiğimiz Erzurumlu Emrah’a ait bir dörtlük aşağıdadır:
Emrah’ın derdine bir derman ola
Aziz canım yâre hem kurban ola
Gerek bugün hükm-i Süleyman ola
Emrine bağlıyım ferman eylesin
(Alptekin, 2004: 146)
Kurban olmak deyiminin eş anlamlısı “canını feda etmek” de aynı türden deyimlerdendir. Bu
bağlamda Karacaoğlan’ın bir dörtlüğü aşağıdadır:
Karac’oğlan der ki sözün iline
Çok bekledim yâr gelmedi yanıma
Bir canım var feda olsun yoluna
Daha ne istersin candan ziyade
(Karaer, 1988: 68)
Sonuç
Sonuç itibariyle “Başına dönmek” ve “Başına çevrilmek” deyimleri, Türk ve Moğol ortak inanç
kaynaklı bir tedavi uygulamasından çıkmıştır ve eldeki verilere göre Anadolu, Azerbaycan, Kazakistan ve
Kırgızistan coğrafyasında günlük hayatla birlikte edebî anlatmalarda kullanılmaya devam etmektedir.
Tarihî kayıtlarda “aynal-” ve “göçürme” olarak bilinen eski bir hastalık iyileştirme uygulamasının
bakiyesi olan deyim, zamanla bu iki kullanımının yanında Anadolu ve Azerbaycan sahalarında “Başı
üzerinde çevirmek”, “ Başına dönmek” ile Kırgız ve Kazaklar’da “ aynalu” , “ aylanu”, “ aynalayın” ve
“aylan” ifadeleri ile karşılanmıştır. Deyim bu yaygın kullanım alanının yanında çeşitlenme de göstermiş
ve zamanla “Başına çizginmek”, “ivrilmek”, “alasla-”, “kadasını almak” ile “kurban olmak” ve “canını
feda etmek” ifadeleri türemiştir. İleride yapılacak yeni çalışmalar, deyimin Türk dünyasındaki
yaygınlığını ve çeşitliliğini daha net ortaya çıkaracaktır.
KAYNAKÇA
Alptekin, Ali Berat, (2004) Palandökenin Zirvesindeki Âşık Erzurumlu Emrah, Ankara: Akçağ Yayınları.
Arat, Reşit Rahmeti, (1989) Baburnâme Babur’un Hatıratı III, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Boratav, Pertev Naili, (1984) Köroğlu Destanı, İstanbul: Adam Yayınları.
Çetinok, İ. Necdet, (1991) “Gadasın Aldığım”, Erciyes, Kayseri: S. 165,7, 8 p.
Çolak, Faruk, (2008) “Gök Keçinin Püsküllü Oğlağı Olmak Deyiminin Mitolojik Değerlendirmesi”, Türk Kültürü
İncelemeleri Dergisi, İstanbul: S. 19, 193-204 p.
Gökyay, Orhan Şaik, (1973) Dedem Korkudun Kitabı, Ankara: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları.
Görkem, İsmail, (2006) Yeni Bilgiler Işığında Dadaloğlu Bütün Şiirleri, İstanbul: E Yayınları.
İnan, Abdülkadir, (1991) Makaleler ve İncelemeler II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Jünisov, Düysen, (2014) “Eski Etnominler ve Dilin Tarihi Simgeleri”, Ana Tili Gazetesi, Almatı.
Karaer, Mustafa Necati, (1988) Karacaoğlan, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Kalafat, Yaşar, (2002) Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları-I, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Kalafat, Yaşar, (2005) Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları-II, Ankara: Babil Yayınları.
Köprülü, Mehmet Fuat, (1932) “Dede Korkut Kitabına Ait Notlar: Başa Dönmek, Aynalmak”, Azarbaycan Yurt
Bilgisi, C.I, S.2, 84-91 p.
Roux, Jean-Poul, (2002) Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İstanbul: Kabalcı yayınları.
Türkmen, Fikret, (1974) Âşık Garip Hikâyesi, Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları.
208
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Yılmaz, Nuran, (2007) “Fuzulî ”, Turkish Studies İnternational Periodical For the Languages, Literature and
History of Turkishor Turkic, Volume 2/4, 1095-1104 p.
http://www.turkuler.com. Son Erişim:15.02.2016.
KUTADGU BİLİG’DE
İNSANLA İLGİLİ OLUMSUZ VASIF İFADE EDEN SÖZLER
Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA
Özet: Kutadgu Bilig İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk büyük eseridir. Yusuf Has Hacib bu eserinde ideal
insanda var olması gereken nitelikleri ayrıntılı olarak ele almıştır. Aynı zamanda ideal insan olma yolunda
kaçınılması gereken olumsuz vasıf ve davranışları da yeri geldikçe ortaya koymuştur. Biz bu çalışmamızda
Yusuf Has Hacib’in ortaya koymuş olduğu bu olumsuz vasıf ve davranışları ifade eden sözleri tespit ettik. Bu
sözleri anlamları ve geçtikleri beyitleri günümüz Türkçesine çevirileri ile beraber ortaya koyduk.
Anahtar Kelimeler: Kutadgu Bilig, ideal insan, olumsuz vasıflar.
Sayings Referring Negative Characteristic about Human in Kutadgu Bilig
Abstract: Kutadgu Bilig is the first great work of Islamic Turkish literature known. Yusuf Has Hacib
handles in detail the characteristics which an ideal human should have in this work. At the same time, when
necessary, he revealed the negative characteristic and behaviors that should be avoided in the manner of
being ideal human. In this study, we identified the words that express these negative characteristics and
behaviors that were revealed by Yusuf Has Hacib. We introduced these sayings, their meanings and their
couplets with their modern Turkish translations.
Keywords: Kutadgu Bilig, ideal human, negative characteristic.
Giriş
İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk büyük eseri olan Kutadgu Bilig, 6645 beyitten oluşmuş
manzum bir siyasetnamedir. Eserin kelime anlamı mutlu olma bilgisi, terim anlamı siyaset bilgisidir
(Ercilasun 2013: 293). Verdiği evrensel mesajlarla günümüz dünyasına da ışık tutan Yusuf Has Hacib,
eserinde ideal insanı “bütün kötü vasıflardan arınmış ve iyi huylarla bezenmiş, Allah’a sıkı sıkıya bağlı,
takva sahibi bir mü’min, zamanının bütün ilim ve hünerlerini öğrenmiş bir âlim ve hakim, bütün
alfabeleri ve dilleri bilen, belâgat, hesap, hendese, tıp vb. ilimlere vâkıf; okçuluk, avcılık, satranç vb.
hünerlere sahip, adaletten şaşmaz; ağır başlı ve alçak gönüllü, hırsızlıktan, yalandan, içkiden,
dedikodudan uzak duran; cömert ve iyiliksever; etrafındaki insanlara merhametli davranan; âdet ve
geleneklere, görgü kurallarına bağlı hareket eden bir insandır (Ercilasun 2013: 304).
Dilaçar da Kutadgu Bilig’i genel olarak “Genel amacı ülküsel ve tükel bir kişinin, ülküsel bir
devletin ve başbuğun nasıl olmak gerektiğini, yurt başbuğuna ve yurttaşlara düşen ödevleri ve ahlak
kurallarını bildirmek…” şeklinde değerlendirir (Dilaçar 2003: 145).
Yusuf Has Hacib, ideal insanın, ideal insan olma yolunda kaçınması gereken kötü huy ve vasıfları,
değişik kelime ve kavramlarla ortaya koymuştur. Biz bu çalışmamızda bu olumsuz vasıfları ifade eden
sözleri tespit ederek anlamlarına göre bir sınıflandırmaya tabi tuttuk. Daha sonra tespit ettiğimiz bu
kelimelerin anlamları ile beraber, metin içerisinde geçtikleri beyitler üzerinde durduk.
1. Hilekârlık ve Aldatıcılık:
alçı: hilekâr, aldatan.
Yana alçı bolsa ķızıl tilkü teg / Titir buġrası teg kör öç sürse keg (Arat 2008: 450).
“Aynı zamanda kızıl tilki gibi hilekâr olmalı; deve aygırı gibi kin ve öç gütmeli (Arat 2008: 451).”
Достарыңызбен бөлісу: |