ayıġ: fena, kötü, dönek.
Bu dünya ķutıŋa ınanma ayıġ / Inançsız turur kör ķılınçı yayıġ (Arat 2008: 872).
“Bu dünya mutluluğuna pek güvenme; onun doğası dönektir, ona inanılmaz (Arat 2008: 873).”
bį-vefā: vafasız.
Velįkin yayıġ sen özüŋ bį-vefā / Vefā körkitür sen ķılur sen cefā (Arat 2008: 204).
“Fakat sen kararsız ve vefasızsın; kendini vefalı gösterir, fakat cefa edersin (Arat 2008: 205).”
irsel: dönek, kararsız, sebatsız, vefasızca.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi FEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü fatihkaya1977@gmail.com
210
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Inançsız turur bu cefaçı ajun / Yayıġ ķılķı irsel ķılınçı otun (Arat 2008: 820).
“Bu cefacı dünyaya inanılmaz, o dönektir; onun doğası vefasızdır, küstahça hareket eder (Arat
2008: 739).”
yayıġ: dönek.
“yayıġ” kelimesi Kutadgu Bilig’de genellikle “dünya, mutluluk, talih vb.” kavramların insana
benzetilerek anlatıldığı beyitlerde, söz konusu kavramların dönek olduğunu anlatmak için kullanılmıştır.
Inançsız turur ķut vefasız yayıġ / Yorırda uçar terk ađaķı tayıġ (Arat 2008: 196).
“Mutluluğa inanılmaz, o vefasız ve dönektir; yürürken hemen uçar, ayağı kaygandır (Arat 2008:
197).
Ancak bu kelimenin az da olsa bazı beyitlerde insan için de kullanıldığı görülmektedir.
Yayıġ tip sökerler bu ķılķım üçün / Maŋa mün ururlar bu atım üçün (Arat 2008: 200).
“İşte bu doğam yüzünden dönek diye bana söverler ve bundan dolayı bana kusur yüklerler (Arat
2008: 201).”
2. İftiracılık ve Dedikoduculuk:
ozunçı: iftira eden, iftiracı.
Ozunçı kişike ķatılma yıra / Ozunçı tilinde küyer ot küre (Arat 2008: 728).
“İftiracılara katılma, onlardan uzak dur; iftiracının dilinde yanar ateş vardır (Arat 2008: 729).”
satġaġ: müfteri, iftiracı.
Ķanı ol kişig satġaġuçı kişi / Nelük boldı satġaġ ķara yir tuşı (Arat 2008: 1060).
“Hani o başkalarına iftira eden adam, bu iftiracı nasıl toprağa kalboldu (Arat 2008: 1061).”
uşaķçı: dedikoducu.
Ewiŋke yaġutma uşaķçı kişig / Bütün ilke yađġay körüp bilmişig (Arat 2008: 298).
“Dedikodu yapanları evine yaklaştırma, görüp öğrendiklerini bütün halka yayarlar (Arat 2008:
299).”
yoŋaġlı: gammaz.
Muŋar eymenür men ay ilig ķutı / Yoŋaġlı yoŋasa bu yalŋuķ iti (Arat 2008: 974).
“Ey devletli hükümdar, benim çekindiğim şudur: İnsanların iti olan bu gammaz iftira ederse…
(Arat 2008: 975).”
yoŋaġçı: gammaz
Neçeme mini eđgü tutsa özüŋ / Yoŋaġçı yoŋasa tügülgey yüzüŋ (Arat 2008: 972).
“Sen bana ne kadar iyi bir gözle baksan bile, gammazların fitneleri seni benden soğutabilir (Arat
2008: 973).
3. Zalimlik ve Kibirlilik:
basımçı: zulm eden, zalim.
Ķayu oġrı tewlig ķaraķçı ķunuķ / Ķayusı basımçı ölütçi ķıruķ (Arat 2008: 366).
“Kimi hırsız, sahtekâr, yankesici, dolandırıcı; kimi zalim olur, öldürücü ve yıkıcı olur (Arat 2008:
367).
buşı: hiddetli, sinirli, hırçın.
Buşı bolma işte sen öwke yıġın / Buşı bolsa begler buzar beglikin (Arat 2008: 316).
“İşinde hiddetli olma, öfkene hakim ol; beyler hiddetli olurlarsa mülk ve saltanat bozulur (Arat
2008: 317).”
fużulluķ: kibir, gurur, küstahlık.
Özüŋke baķa kör kim erdiŋ maŋa /
Ķayudın kelir bu fużulluķ saŋa (Arat 2008: 192).
“Kendine bir bak, sen benim için kimdin; sana bu küstahlık nereden geliyor (Arat 2008: 193).”
küvez: mağrur, kibirli.
Aġırlıķķa tegse küwez kür bolur / Ölüm tutsa uđlur ökünçün ölür (Arat 2008: 272).
211
Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA/Kutadgu Bilig’de İnsanla İlgili Olumsuz Vasıf İfade Eden Sözler
“Biraz itibar kazanırsa mağrur ve kabadayı olur; ölüm yakaladığında da süklüm püklüm arkasından
gider, pişmanlık içinde ölür (Arat 2008: 273).”
uluġsıġ: büyüklük taslayan.
Uluġsıġ küwez kür kişi ol turı / Küniŋe ķođı ol küwezlik ķurı (Arat 2008: 360).
“Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirlinin itibarı günden güne
azalır (Arat 2008: 361).”
4. Kabalık ve Terbiyesizlik:
bıvalıķ: kabalık, terbiyesizlik, küstahlık.
Otunluķ bıwalıķ yawalıķ ķamuġ / İsizler ķılınçı bolur ay uluġ (Arat 2008: 240).
“Küstahlık, kabalık, aksilik hep kötülerin hareketidir, ey ulu (Arat 2008: 241).”
bifa: kaba, terbiyesiz, küstah.
Cefa cevri barı maŋa tegmesüni / Otun bifalardın sıŋardın bolayı (Arat 2008: 1082)
“Dünyanın bütün cevir ve cefası bana gelmesin, küstah ve kaba insanlardan uzak durayım (Arat
2008: 1083).”
irig: sert, kaba, haşin.
Mezalim öđinde ötügçilerig / Körü alsa yol ķılsa bolsa irig (Arat 2008: 478).
“Haksızlığa uğrayarak hak talebinde bulunanları kabul etmeli, yol göstermeli ve onlara karşı haşin
davranmamalı (Arat 2008: 479).”
Yaķınıġ yıratmaķ tilese özüŋ / Negü ķolsa birme irig tut sözüŋ (Arat 2008: 738).
“Yanındakini kendinden uzaklaştırmak istersen, ona istediğini verme, onunla biraz kaba konuş
(Arat 2008: 739).”
5. Korkaklık, Kararsızlık ve Zevzeklik:
ķorķlıķ: korkak.
Uwutķa bolup ķorķlıķ alplıķ ķılur / Ögünçke bolup er özin öldürür (Arat 2008: 448).
“Korkak bile haysiyetini korumak için kahramanlık gösterir, övülmesi için insan kendini ölüme
atar (Arat 2008: 449).”
ķurġu: kararsız, zevzek.
İwek ķurġu ķılķı ķılınçı buşı / Biligsizke belgü bolur bu işi (Arat 2008: 406).
“Acelecilik, zevzeklik ve hiddetli mizaç; bunlar bilgisizlik alametleridir (Arat 2008: 407).”
saşı: ürkek, birbirini tutmaz.
Ķara ķılķı başsız ķılınçı saşı / İşi küđki barça ķılınçı tuşı (Arat 2008: 744).
“Kara halkın hareketi başıboş ve doğası birbirini tutmaz; onun işi gücü de hep doğası gibidir (Arat
2008: 745).”
İđi yaķşı aymış saķınuķ kişi / Bu söz işke tutġıl ay ķılķı saşı (Arat 2008: 782).
“Takva sahibi çok güzel söylemiş, ey ürkek ve mütereddid insan, buna göre hareket et (Arat 2008:
783).”
yaŋşaķ: geveze.
Kişide uçuzı kişi yaŋşaķı / Kişide aġırı kişi ol aķı (Arat 2008: 256/1028).
“Kişinin itibarsızı geveze olanıdır; kişinin itibarlısı cömert olanıdır (Arat 2008: 257/1028).”
6. Kıskançlık ve Çekememezlik:
kirtüç: kıskanç.
Buđun tili yawlaķ sini sözlegey / Kişi ķılķı kirtüç etiŋni yigey (Arat 2008: 122).
“Halkın dili kötüdür, seni çekiştirir; kişinin doğası kıskançtır, etini yer (Arat 2008: 123).”
tepiz: çekememe, haset etme, kıskanma.
Bayat ĥukmi ol barça eđgü isiz / Bayat birse tepsep tıđumaz tepiz (Arat 2008: 734).
“İyilik ve kötülük hep tanrı hükmüdür; Tanrı verirse, çekemeyen insan kıskançlıkla buna engel
olamaz (Arat 2008: 735).”
212
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
tepsegüçi: çekemeyen, haset eden, kıskanan.
Negü asġı ötrü kişig tepsemek / Kişig tepsegüçi soŋı iglemek (Arat 2008: 734).
“Böyle olunca insanları çekememenin ne faydası var; insanları çekemeyen kişinin sonu hastalıktır
(Arat 2008: 735).”
yaŋsaġuçı: kıskanan, kıskanç.
Kelime farazî bir *yaŋsa- fiili ile edici fiil yapan -ġuçı ekinden oluşmaktadır (Ünal 2014: 159).
Aġı keđti ĥarir özüŋ örtti öz / Sini yaŋsaġuçı körüp ķamdı öz (Arat 2008: 962).
“Sırmalar giydin, vücudunu ipeklerle örttün; kıskananların gözleri sana bakıp kamaştı (Arat 2008:
963).”
7. Kötülük Vasfı:
yawlaķ: kötü.
Körü barsa yalŋuķ bu erksizlikin / Nelük munça yawlaķ kötürdi egin (Arat 2008: 334).
“İnsanın bu acizliğine dikkatle bakarsan, kötülerin niçin bu kadar gurur getirdiklerine şaşarsın
(Arat 2008: 335).”
yawuz: kötü.
Biligligke bilgi tükel ton aş ol / Biligsiz ķılınçı yawuz ķoldaş ol (Arat 2008: 140).
“Bilgisizin düşmanı kendi bildiği ve yaptığıdır; başka düşmanı olmasa bile, bu ikisinin sıkıntısı
yeterlidir (Arat 2008: 141).”
isiz: kötü, fena, hayırsız.
Bu tetrü ķılınçlıġ bu tetrü kişi / İsiz tügmeginçe oŋarmaz işi (Arat 2008: 920).
“Bu doğası ters, zararlı ve kötü kişilerin eli kolu bağlanmadıkça işler selametle yürümez (Arat
2008: 921).”
8. Azgın ve Yoldan Çıkmış Olan:
azġır: azılı.
Toŋuz teg titimlig böri teg küçi / Ađıġlayu azġır ķutuz teg öçi (Arat 2008: 450).
“O domuz gibi inatçı, kurt gibi hilekâr olmalı; ayı gibi azılı ve yaban sığırı gibi kinci olmalı (Arat
2008: 451).”
azuķ: azmış, yolunu şaşırmış.
Öđürdi ađırdı kötürdi mini / Azuķlar yolındın kiterdi mini (Arat 2008: 148).
“O seçti, ayırdı ve beni yükseltti; beni yolunu şaşırmışlar arasından uzaklaştırdı (Arat 2008: 149).
9. Cimrilik ve Tamahkârlık:
saran: hasis, cimri, eli sıkı.
Bu işke aġıçı saran eđgürek / Saranlıķ bile neŋ küđezgü kerek (Arat 2008: 516).
“Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir; hazinenin malı cimrilikle gözetilmelidir (Arat 2008:
517).”
Saran kelimesi olumlu anlamda da kullanılmaktadır.
Bu işke aġıçı saran eđgürek / Saranlıķ bile neŋ küđezgü kerek (Arat 2008: 516)
“Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir; hazinenin malı cimrilikle gözetilmelidir (Arat 2008:
517).
suķ: aç gözlü, alçak, haris, tamahkâr.
Suķ erse ķılınçı yig erse özi / İwek erse ķılķı uwutsuz közi (Arat 2008: 226).
“Sonra da doğası haris ve olgun olmayanlar, aceleci huylu ve gözü doymaz olanlar (Arat 2008:
227).”
Suķ er umduçı ol yawuz umduçı / Kişi umduçısı atı ķoltġuçı (Arat 2008: 494).
“Cimri olan tamahkâr olur, tamahkârlık fenadır; tamahkâr insanlara dilenci derler (Arat 2008:
495).”
Neçe me ķul erse közi toķ beg ol / Suķ öz beglikindin bu ķulluķ yig ol (Arat 2008: 496).
213
Yrd. Doç. Dr. Fatih KAYA/Kutadgu Bilig’de İnsanla İlgili Olumsuz Vasıf İfade Eden Sözler
“Gözü tok olan, kul olsa bile beydir; cimrinin beyliğinden bu kulluk iyidir (Arat 2008: 497).”
10. Sünepelik ve Değersizlik:
otun: değersiz, alçak, küstah.
Kalı ornasa bu otun er ili / İđi keđ tusulur begi arzu yir (Arat 2008: 708).
“Eğer bu mevkilere küstah ve aşağılık adamlar yerleşirse, bu hizmetkârlardan beye bütük zararlar
gelebilir (Arat 2008: 709).”
silkim: sünepe.
Bıçaķ tartma anda kötürme süŋük / Ayı bolma ķowdaş ne silkim sepük (Arat 2008: 786).
“Sofrada bıçak çıkarma ve kemik sıyırma; kendi önünde ne varsa, onu al ve ye (Arat 2008: 787).”
turı: haşin, tadsız, sevimsiz, huysuz, tadı kekre olan.
Uluġsıġ küwez kür kişi ol turı / Küniŋe ķođı ol küwezlik ķurı (Arat 2008: 360).
“Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirlinin itibarı günden güne
azalır (Arat 2008: 361).”
Köŋül birse ķurtġa bolur bir turı / Yaķa yiŋ tutar künde kesmez urı (Arat 2008: 626).
“Gönül verirsen huysuz bir acuze olur; yakaya ve yene yapışır, dırdırının ardı arkası kesilmez (Arat
2008: 627).”
11. Diğer Olumsuz Vasıflar:
arķuķ: inatçı.
Kimiŋ bolsa arķuķ ķılınçı otun / İşi barça tetrü bolur toġsa kün (Arat 2008: 356).
“Kim doğası kaba ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider (Arat 2008: 357).”
ivek: aceleci.
İvek ķurġu bolma ķılınçın sözün / Seringil seringen atanur tüzün (Arat 2008: 878).
“Harekette aceleci ve sözde zevzek olma, sabırlı ol; sabırlı olana halim derler (Arat 2008: 879).”
müfsid: (Ar.) fesatçı, bozguncu.
Begi içgüçi bolsa müfsid otun / Ķamuġ içgüçi boldı buđnı bütün (Arat 2008: 422).
“Bey içkiye müptela, fesatçı ve kaba olursa, onun bütün halkı da ayyaş olur (Arat 2008: 423).”
Sonuç
Yusuf Has Hacib, ideal insana erişmenin yollarını gösterdiği Kutadgu Bilig’de bu yolda
kaçınılması gereken olumsuz vasıf ve davranışları da çeşitli kelime ve kavramlarla ortaya koymuştur. Bu
vasıf ve davranışları Hacib, alçı, ayıġ, irsel, yayıġ, yaŋsaġuçı, ozunçı, basımçı, küvez, bıvalıķ, bifa, irig,
saşı, kirtüç, tepiz, tepsegüçi, yaŋsaġuçı, ivek vb. kelimelerle ifade etmiştir. Biz bu çalışmamızda söz
konusu bu kelime ve kavramları çeşitli sınıflara ayırdık. Bu kelime ve kavramlardan bazılarının hem
olumsuz hem de olumlu anlamda kullanıldığını tespit ettik. Söz gelimi eli sıkı, cimri anlamındaki saran
kelimesinin metinde olumlu anlamda da kullanıldığına rastladık.
KAYNAKÇA
Ercilasun, Ahmet B., (2013). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi. Ankar: Akçağ Yayınları.
Dilaçar, Agop, (2003). Kutadgu Bilig İncelemesi. Ankara: TDK Yayınları.
Arat, Reşit R., (2008). Kutadgu Bilig. İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Ünal, Orçun, (2014). “Kutadgu Bilig’de Geçen Yaŋsaġuçı Kelimesi Üzerine”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 28 (2010), s. 159-170.
214
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
AZERBAYCAN, ÖZBEK, BAŞKURT, KAZAK VE TÜRKİYE TÜRKÇELERİNDE
AKRABALIK İSİMLERİNDEKİ ORTAKLIĞA KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ
Prof. Dr. Fatma AÇIK
Özet: Her dilde o dilin temelini teşkil eden vücutla ilgili sözcükler, doğayla ilgili kavramlar, renk bildiren
sözcükler, hayvan adları, sayılar, en sık kullanılan fiiller temel söz varlığını oluşturur. Ancak dil ilişkileri ve
etkileşimleri, yaşanan coğrafyanın değişimi, inanç sistemlerindeki farklılaşmalar sonucunda dillerde farklı
lehçeler, şiveler ve ağızlar ortaya çıkar. 13. yüzyıla kadar tek bir yazı dili olarak gelen Türkçe, bu yüzyıldan
sonra Kuzeydoğu ve Batı Türkçesi şeklinde adlandırılan iki kola ayrılmıştır. 15. yüzyıldan itibaren de Türk
yazı dili, Kuzey (Kıpçak), Doğu (Çağatay) ve Batı (Osmanlı) şeklinde adlandırılan üç kola ayrılmıştır ancak
tek bir alfabe (Arap alfabesi ) ile yazıla gelmesinden dolayı birbirinden söz varlığı, imla ve dilbilgisi
açısından kopuk değildir. 20. yüzyıla gelindiğinde uygulanan dil politikaları ve planlamaları nedeniyle
20’den fazla yazı dili Latin, Arap alfabesinin yanında Kiril alfabesinin çeşitli versiyonları ile özellikle ses,
şekil ve anlam bilgisi açısından Türk yazı dilleri arasında farklılıklar arttırılmıştır.
Bu çalışmada temel söz varlığının dilde en az değişikliğe uğrayan unsur olmasından yola çıkarak öncelikle
Karluk grubunda yer alan Özbek, Kıpçak grubunda yer alan Kazak, Başkurt ve Oğuz grubunda yer alan
Azerbaycan ve Türkiye Türkçesindeki akrabalık isimlerinin karşılaştırması yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Özbek, Kazak, Başkurt ve Türkiye Türkçesi, akrabalık isimleri, örtüşme
A Comparative Look at the Mutuality in the Names of Kindship in Azerbaijan, Uzbek, Bashkir,
Kazakh and Turkey Turkish
Abstract: The words that constructs the fundamentals of the language related to body, concepts of the
nature, words defining colors, animal names, numbers, most frequent verbs constitutes the presence of
essential words in every language. However, due to involvement and interaction of languages, changes in the
homeland and changes in religion, different dialects, accents, and varieties developed. Turkish formed as a
single written language until 13.century; after this century it splatted into two branches known as Northeast
and West Turkish. After 15.century written Turkish was divided into three branches known as North
(Kipchak), East (Jagatai) and West (Ottoman). These branches were not far away from each other in the
sense of word presence, spelling and grammar since a single written alphabet (Arabic) was used. In
20.century due to the applied language policies and plans, besides Latin and Arab alphabet more than 20
written language. They used Latin, Arabic and Kirill alphabet. In particular sound, it increased differences
between Turkish literary language form and meaning in terms of information.
In this work, a comparison of the names of kinship from the point of fundemental word presence being the
least changed element in the language, first of all Uzbek that is in Karluk family, Kazakh from Kipcak
family, Azerbaijan and Turkey Turkish from Oguz family is made.
Keywords: Azerbaijcan, Uzbek, Kazakh, Bashkirt, and Turkish Language, names of kindship, overlap
Giriş
Bilindiği üzere coğrafya, komşu olunan ülkeler, din ve büyük ülkelerin uyguladığı dil politikaları
gibi etkenler zamanla lehçeleri oluşturur. Türkçe tek bir yazı dili olarak 13. asra kadar gelmiş, bu tarihten
sonra üç farklı yazı dili olarak 19. asrın sonuna kadar varlığını doğal seyri içerisinde devam ettirmiştir.
Ancak 20. yüzyılda Rusların yeni uluslar yaratma projesinin bir parçası olarak yeni yazı dilleri
yaratılmıştır. Eski Sovyet bilim adamları tarafından hazırlanan “Türk Dilleri” isimli kitapta 15’i eski, 24’ü
yeni toplamda 39 Türk dilinden (Tyurkskiye yazıki, 1997) bahsedilmektedir. Ancak dil bilimcilerin
sosyal ve politik nedenlerden dolayı dil ve lehçe konusunda net bir karara varamadıkları görülmektedir.
Bu noktada lehçeler ve dil akrabalıklarını leksik-istatistik deneyimlere dayanarak açıklamakta yarar
vardır.
Söz varlığı, sözcükbilimin bir dalı olarak bir dilin bütün kelimelerini içine alır. Bir dilin söz
varlığının temelini teşkil eden her dilde nesilden nesile aktarılarak yaşayan, insan hayatında birinci
derecede öneme sahip olan, insana ve çevresine ait önemli kavramları yansıtan sözcüklere temel söz
varlığı denir. Organ adları, renkler, rakamlar, doğayla ilgili kavramlar, hayvan adları, en çok
kullandığımız fiiller temel söz varlığını oluşturan unsurlardır. Dilbilimciler bir dilin söz varlığında yer
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, fatmaacik1@yahoo.com
216
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
alan temel sözcüklerin 2000 dolayında olduğu (Aksan 1998: 20) ve bu sözcüklerin 1000 yılda ancak %
19’unun değiştiği, % 81’inin korunduğunu ifade etmektedir (Aksan 1998: 17).
Varlıklar, kavramlar genellikle aynı özellikleri taşıdığı halde, adlandırılışında dilden dile farklılık
göstermektedir. Söz varlığındaki bu farklılık sadece farklı dil ailelerine mensup dillerde değil, aynı dilin
ayrı lehçelerinde hatta ağızlarında da görülebilir. Bu açıdan bakıldığında Türk lehçelerinin söz varlığında
ortaklıkların yanında çeşitlilik ve zenginlik şeklinde de yorumlayabileceğimiz bir durumla karşılaşırız.
Bu bildiride üç farklı koldan birer Türk Lehçesi seçilerek bunlar arasında temel söz varlıklarından
biri olan akrabalık isimlerinin örtüşmesine bakılmıştır. Dil veya lehçeleri kendi aralarında kıyaslarken
akraba dil ve lehçeler arasında bulunması tabii olan spontane (bütün fonetik durumlarda) ve pozisyonel
(yalnızca bazı durumlarda) ses denkliklerini de göz önünde bulundurulmuştur. Ses denkliklerinin çoğu
kolaylıkla fark edebilecek düzeyde, basit ve kurallıdır.
Türk yazı dilleri olarak adlandırılan Özbek, Kazak, Tatar vb. akrabalığı bizzat bu dilleri
konuşanların malumudur. Çok miktarda ortak kelimenin varlığı, bu kelimelere yüklenen anlam değerleri
ve terminoloji farklılık gösterse bile gramer kurallarının ortaklığı bu dillerinin akraba olduğunu açıkça
herkese göstermektedir. Çağdaş Türk lehçeleri arasındaki farklılıkların en önemli sebeplerinden biri farklı
siyasî sınırlarda yaşıyor olmaları, diğeri de uzun tarihî süreçtir. Baskakov‟un tasnifindeki grupları
oluşturan dilleri aslında bir tek dilin lehçeleri olarak kabul etmenin daha doğru olacağı aşikârdır. Karluk,
Kıpçak, Oğuz grubundan herhangi birinin diğer gruplardaki lehçelerle ilişkisi ayrı ayrı değerlendirilebilir.
Farklı gruplarda bulunmalarına rağmen coğrafî olarak yakın bulunan lehçeler arasındaki örtüşme bazen o
lehçenin kendi grubundaki başka bir lehçe ile olan örtüşmesinden daha fazla olabilmektedir (Karaca,
2011).
Eş zamanlı bir çalışma yapmıyor olsak ve karşılaştırılan lehçelerin söz varlıkları geriye doğru
incelense yalnızca temel kelimelerin değil genel söz varlığında örtüşme oranının yükseleceği görülecektir.
1000-1500 yılda bir dildeki temel söz varlığının değişim hızı 0,05‟tir (Karaca, 2011: 134). Leksik
düzeydeki farklılıklar sadece bir dilin lehçe ve şiveleri arasında değil, aynı lehçe veya şivenin farklı
dönemlerinde de görülebilir.
Bu bildiride temel söz varlıklarından olan akrabalık ilişkileri üzerine eş zamanlı karşılaştırma
yapılırken lehçelerin sadece Türkiye Türkçesi ile aralarındaki örtüşmeyi değil, aynı zamanda birbirleriyle
olan ilişkilerini, yani örtüşme oranlarını da ortaya koymaya çalışacağız.
Akrabalık adları bir dilin özgünlüğünü ve kültürünü ortaya koyan önemli bir ölçüttür. Türklerde
hem kan yoluyla hem de toplumsal ilişkiler yoluyla meydana gelen bağlantılar için adlandırmalar
mevcuttur. Türk toplumunda akrabalığa büyük önem verildiğini sevgi ifadeleri, argo kullanımlar, ses
değişimine uğramış biçimler, çeşitli yakıştırmalar, saygı bildiren kalıp ifadeler, cinsiyeti belirten
sözcükler ve akrabalığa dönüşmeyen ifadeler hariç tutulduğunda, eş anlamlıları ile birlikte 150 akrabalık
bildiren kelimenin varlığını delil olarak gösterebiliriz
1
. Kazaklardaki "Er cigittin üş curtı boladı. Biri
tuvgan curtı, ekinşisi nagaşı curtı, üşinşisi kayın curtı" (Yiğit kişinin üç grup akrabası vardır. Biri baba
yurdu, ikincisi dayı yurdu, üçüncüsü kayın yurdu"; Özbeklerdeki “Qaynim –qaymoq yog‘im;
qaynisinglim – yurak dog‘im” sözü de bu gerçeği vurgulamaktadır.
Türk toplumu kolektif bir yapıya sahiptir. Türk atasözleri ve deyimlerinde et tırnaktan ayrılmaz
misali akrabalığın vazgeçilmezliği belirtilir. Teyzenin ana yarısı, amcanın baba yarısı sayıldığı toplumda
kan bağı veya evlilikle genişleyen akrabalık ilişkileri dışında kültürel yakınlaşma ve geleneklerin etkisiyle
de yabancılarla akrabalıklar oluşturulur. Sözlükte bu tür akrabalık ilişkileri kapsamında; kirve, kuma
(ortak), sağdıç, sütanne (sütnine), sütkardeşi gibi kavramlar ortaya çıkmıştır.
Достарыңызбен бөлісу: |