KAYNAKÇA
Abbasov, İsrafil (1983), Azerbaycan Aşıqları ve El Şairleri, I-V, Bakı.
Altınkaynak, Erdoğan (1998), Aşık Veysel Şahbazoğlu (Hayatı-Sanatı-Şiirleri), Ankara.
Altınkaynak, Erdoğan (1999), Sosgertli Mehmet Hicrani’nin Hikayeleri, Giresun.
Altınkaynak, Erdoğan (2006a), Kırımçaklar (Kültür-Tarih-Folklor), Haarlem.
Arat, Reşit Rahmeti (2007), Eski Türk Şiiri, Ankara.
Artun, Erman (2014), Ansiklopedik Halkbilimi / Halk Edebiyatı Sözlüğü, Adana.
Aslan, Ensar (1975), Çıldırlı Aşık Şenlik, Hayatı, Şiirleri ve Hikayeleri, Ankara.
Boratav, Pertev Naili (1988), Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği, Ankara.
Çobanoğlu, Özkul (2006a), Aşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü, Ankara.
Dastançı, Eli Qurban (?), Deyişmeler Derdleşmeler, (Hazırlayan Hesen Mecidzade Savalan) Tahran.
Durbilmez, Bayram (2008), Aşık Edebiyatı Araştırmaları, Ankara.
Efendiyev, Paşa (1981), Azerbaycan Şifahi Halg Edebiyatı, Baku.
Ergun, Metin (2002), Kopuz Sarını Kazak Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Akın ve Cıravlar, Ankara.
Güzel, Abdurrahman– Ali Torun (2003), Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Ankara.
Hacılı, Asif– Poladoğlu, Aydın (2001), Ahıska Türk Folkloru, Ankara .
Hacıyev, Abbas (1980) Tiflis Edebi Mühiti, Bakı.
Hamne, Abdulkerim Menzuri (1998), Abbas ve Gülgez, Tebriz.
Kafkasyalı, Ali (2006), İran Türkleri Aşık Muhitleri, Erzurum.
Kafkasyalı, Ali (2007), İran Türk Aşıkları ve Milli Kimlik, Erzurum.
Kaya, Doğan (2007), Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğü, Ankara.
Kobotarian, Nabi (2013), İran Azerbaycanı Aşık Destanları 1, Şikari Destanı (Anlatan:Aşık Yedullah), Ankara.
Namazov, Kara (1980), Aşığın Sazı ve Sözü, Bakı.
Nebiyev, Azad (2004), Azerbaycan Aşıq Mektebleri, Bakı.
183
Prof. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK/Türkiye ve İran Türk Topluluklarında Karşılıklı Söyleşi ve Âşık…
Nurmemmed, Annaguli (1996), Goroğlu Türkmen Halk Destanı, Ankara.
Oğuz, M. Öcal-Ekici, Metin-Aça, Mehmet-Düzgün, Dilaver-Akarpınar, R. Bahar-Aslan, Mustafa-Müge Yılmaz,
Aktan-Eker, G. Öğüt-Özkan, Tuba (2013), Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Ankara.
Özarslan, Metin (2001), Erzurum Aşıklık Geleneği, Ankara.
Özdamar, Fazıl (2014), Tebriz’de Aşıklık Geleneği ve Aşık Ali (Ali Feyzullahi Vahit), Ankara.
Özder, M. Adil (1965), Doğu İllerimizde Aşık Karşılaşması, Bursa.
Türkmen, Fikret (1995), Aşık Garip Hikayesi (İnceleme-Metin), Ankara.
Vanlıoğlu, Mehmet -Mehmet Atalay (1994), Edebiyat Lügati, Erzurum.
Yardımcı, Mehmet (1993), Halk Bilim ve Edebiyat Yazıları, Malatya.
184
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
HÜSEYİN CAVİD’İN UÇURUM PİYESİNDE “ÜÇ TARZ-I HAYAT”
Prof. Dr. Erdoğan UYGUR
Özet: Hüseyin Cavid “Uçurum” piyesinde, öğrenim gördüğü dönemde yakından gözlemleme fırsatı bulduğu
İstanbul gençliğinin Batılılaşma çabaları karşısında yaşadığı şaşkınlığı, içine sürüklendiği bohem hayatı,
sefahati, çirkefi ve felaketi realist bir bakış açısıyla kaleme almıştır. Eserde gençliğin izlediği yanlış yolun
uçurumla sonlanabileceğinin mesajını vermiştir. Piyeste sembolik şahıslar vasıtasıyla Doğu ve Batı kültürleri
bir kıyaslanmaya tabi tutulmuştur. Her iki kültürün ürettiği değerler üzerinden çıkarımlar yapılmış ve
Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma kapsamında izleyeceği yol belirlenmeye çalışılmıştır. Eserde üç hayat
tarzının varlığı söz konusudur. Cavid bu hayat tarzları üzerinden gençliğe alternatif seçenekler sunarak menfî
sonuçlardan uzak tutmayı hedeflemiştir.
Anahtar Kelimeler: Hüseyin Cavid, Batılılaşma, Osmanlı Devleti, Kültür.
“Three Life Styles” in the Play Uçurum by Hüseyin Cavid
Abstract: Hussein Javid wrote about the youth of İstanbul whom he observed closely during the period he
received education, their astonishment at the efforts of Westernization, the bohemian life, the debauchery, the
filth, and the disaster they were dragged into with a realistic point of view in his play “Uçurum” (Cliff). He
gave the message that the wrong way that the youth tracked could end at the cliff. Eastern and Western
cultures were compared through symbolic characters in the play. The inferences were drawn from the values
of both cultures and the way that the Ottoman Empire would lead in the extent of Westernization was tried to
be designated. There are three life styles mentioned in the play. Javid aimed to keep the youth away from the
negative by showing alternatives via these life styles.
Keywords: Hussein Javid, Westernization, Ottoman Empire, Culture.
Giriş
Çağdaş Azerbaycan edebiyatının sembol isimlerinden biri olan Hüseyin Cavid (1882-1941),
yüksek tahsil yapmak üzere geldiği İstanbul’da dönemin entelektüel düşünce yapısını ve Türk tarihini
yakından araştırma imkânı bulmuştur. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nde derslere devam etmiş
ve dönemin aydınlarıyla tanışmıştır. Akademik çevrelerdeki fikir hareketlerinden etkilenmiştir. Rıza
Tevfik Bölükbaşı (1869-1949)’ndan ders almış, Ali Bey Hüseyinzade Turan (1864-1941) ve Ziya Gökalp
(1876-1924)’in
“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak/Avrupalılaşmak” üzerine fikirlerini
incelemiştir. Ayrıca Abdulhak Hamit Tarhan (1852-1937), Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914),
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) gibi şahsiyetlerle tanışarak onların sohbetlerine dâhil olma imkânını
elde etmiştir (Lütviyye Asgerzade’den aktaran Elaydy, 2013: 14).
Öte yandan, 1908-1909. Yıllarda başlayan içtimai-siyasi hadiselerin ve buna bağlı olarak
Jöntürklerin siyasal faaliyetlerinin ve özellikle Fransız edebiyatının genç neslin ahlâk ve terbiyesine
menfi tesirinin canlı şahidi olmuştur (Atilla, 2013: 169). Bir başka ifadeyle, Türkiye’de resmî olarak
Tanzimat’ın ilanıyla başlayan Batılılaşma faaliyetlerinin bünyesinde barındırdığı sorunsalı yakından
gözlemlemiştir. İstanbul Cavid için gözlem yapılmaya uygun bir mekân niteliğindedir, zira Batılılaşma
kampanyasının yoğun tesiri altındaki toplumda kültürel yozlaşmanın getirdiği sorunlar giderek artmış ve
toplum içindeki yabancılaşma ile birlikte huzursuzluk ileri boyutlara varmış bulunmaktadır.
Netice itibariyle, Osmanlı toplumuyla Azerbaycan toplumu arasındaki batılılaşma anlayışında
benzer kültürel sorunların varlığını da gözeterek “Uçurum” (1917) piyesini kaleme almıştır. Cavid
eserdeki ‘uçurum’u Türk ulusunun uçurumu olarak sembolleştirmiş ve millî kimliğinden uzaklaştıkça
uçuruma yaklaşacağının altını çizmiştir (Vəliyev, 2013: 322).
Uçurum Piyesi
İstanbul’da sanatla meşgul olan genç ressam Celal, Batıdaki resim sanatıyla ilgili faaliyetleri
gözlemlemek, bilgi ve görgüsünü artırmak amacıyla Paris ve İtalya’ya gitmek ister. Paris’te kendisini,
kısa sürede, debdebeli bir hayatın içinde bulur ve bir Fransız hanımla metres hayatı yaşamaya başlar.
Böylece, hem kendisini, hem de İstanbul’da bıraktığı karısı ve kızını felâkete sürükleyecek olay örgüsü
kurulmuş olur. Celal, İstanbul’a dönüşünde metresini de beraberinde getirir. Karısı Güvercin’le tartıştığı
Ankara Üniversitesi, uygur@humanity.ankara.edu.tr
186
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
sırada, karısının kucağındaki bebek yere düşer ve ölür. Bu facianın ardından vicdan azabıyla kıvranan
Celal, uçuruma atlayarak intihar eder.
Piyeste yer alan her şahsın toplumsal değerleri simgeleyen görevleri vardır (Əzizəliyeva, 2013: 47).
Ressam Celal sorgusuz bir şekilde Batılı hayat tarzını kabul eden kesimin temsilcisidir. Ekrem Doğulu
hayat tarzını, Uluğ Bey ise Doğu ile Batı değerlerinden ölçülü ve akıllı bir şekilde yararlanmayı salık
veren sentezci bir hayat tarzının temsilcisidir. Ekrem çok gezen ve okuyan, Uluğ Bey tefekkür sahibi,
Celal ise hoppa ruhlu bir şahıstır. Ekrem’in söylemi kat’i ve net, Uluğ Bey’inki ihtiyatlıdır. Celal bu
bakımdan belirsizlik içindedir.
Üç Tarz-ı Hayat
Yusuf Akçura’nın Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük düşüncelerini Üç Tarz-ı Siyaset başlığı
altında açıklamasından esinlenerek, Cavid’in mercek altına aldığı sorunsalı “Üç Tarz-ı Hayat” olarak
ifade etmeyi uygun bulduk. Yusuf Akçura, dağılma sürecini yaşayan Osmanlı Devleti’nin varlığını
sürdürebilmesi için “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı makalesinde alternatif politikalar üretmiştir. Bu politikaların
ne oranda yarar sağlayacağı üzerine düşüncelerini okuyucuyla paylaşmış; her birinin yarar ve
zararlarından söz ederek uygulanabilirliklerini sorgulamıştır.
Cavid de benzer şekilde Uçurum piyesinde Osmanlı’daki Batılılaşma anlayışında aksayan tarafları
göstermek dışında alternatif fikirler aracılığıyla mevcut ve muhtemel hayat tarzları üzerinde de görüş
belirtmiştir. Cavid’in eserdeki şahıslar aracılığıyla böyle bir yol izleyerek üç anlayışı veya üç hayat tarzını
sorguladığını ve çıkarımlar yaptığını söylemek kuvvetle mümkündür. Eserde “Üç Tarz-ı Hayat” olarak
adlandırdığımız bu kavram
1. Batılı hayat tarzı,
2. Doğulu hayat tarzı,
3. Sentezci hayat tarzı
şeklinde üç kategoride değerlendirilmektedir.
Rönesans döneminin ve modern Avrupa’nın sanat anlayışına vakıf olmak amacıyla önce İtalya’ya,
ardından Fransa’ya Paris’e giden bir ressamın, vazifeyi ve sorumluluğu ihmal ederek hayatı işret olarak
algılaması ve bu algıya uygun bir hayat tarzını sürdürmeye başlaması Cavid’in eserinin omurgasını
oluşturmaktadır.
1. Batılı Hayat Tarzı
Piyeste Batıya dair kültürel ve ahlâkî tasvirler, Avrupa’yı havi simgesel bir tabirle Firengistan adı
altında Paris’e ve oradaki hayat tarzına yönelik olarak yapılmıştır (Uygur, 2006: 11). Batılı hayat tarzıyla
ilgili olarak batı toplumundaki fazıl ilim övgüye tabi tutulurken, ahlâkî boyut eleştirinin merkezinde yer
almıştır. Ahlâk yoksunluğunun sebep olduğu işret düşkünlüğü Paris’te cereyan eden olay örgüsüyle
başlamış ve İstanbul’da trajik bir şekilde sona ermiştir.
Batılı hayat tarzı, bohem hayatının cazibesine kapılan ressam ve Fransız dostları aracılığıyla eserde
yerini bulmuştur. Ressam Celal’in felaketini hazırlayan unsurlardan biri kendi öz değerlerini yeterince
bilmemesidir. Bu yüzden Paris’te çok kolay tesir altında kalmış ve yabancılaşmanın kurbanı olmuştur
(Mirzəliyev, 2013: 447).
Aile, sadakat, iffet ve sorumluluk kavramlarının yerini alan farklı namus anlayışı, ahlâksızlık, para
ve şehvet düşkünlüğü gibi kavramlar Batı toplumunun yozlaşmış yanlarını göstermektedir. Bu
yozlaşmanın bulaşıcı özelliğini dikkate alarak temkinli hareket etmek ve duyarlı olmak gerektiğinin altı
çizilmiştir.
Cavid “düşkün Paris modası” şeklinde adlandırdığı Avrupa hayat tarzının taklidini Türkler için,
Türk millî kimliği için büyük bir tehlike olarak görmüştür (Vəliyev, 2013: 320).
“O gün ki İstanbul’da / Gençlik Fransızlaştı.
Gittikçe Türk evladı / Uçuruma yaklaştı.
Yurdumuzu sardıkça / Düşkün Paris modası,
Herkesçe örnek oldu / Sersem Frenk edâsı,
Sarhoşluk, iffetsizlik / Sardı bütün gençleri,
Zehirlendi gittikçe / Memleketin her yeri.
Kahraman Oğuzların, / Büyük Ertuğrulların
Sarsılmaz halefleri / İmdi hep sapkın, azgın...
Avrupa’dan -fazilet, / Himmet, ciddiyet, vakar
187
Prof. Dr. Erdoğan UYGUR/Hüseyin Cavid’in Uçurum Piyesinde “Üç Tarz-ı Hayat”
Dururken- yalnız çürük / Bir züppelik aldılar.”1 (s. 379).
Türk toplumunda Batılılaşma sorunsalının önemli bir kısmını oluşturan bu ahlâkî bozulmaya tedbir
olarak Uluğ Bey ve Ekrem aracılığıyla iki farklı görüş ortaya çıkmıştır (Uygur, 2006: 14). “Cavid’e kadar
Azerbaycan tiyatrosu bu tür muhteşem filozof karakterleri görmemiştir. Onlar Türk tefekkürü ve
düşüncesinin tebligatçısı, Türk ahlak, âdet ve ananelerinin muhafızlarıdır.” (Atilla, 2013: 170).
2. Doğulu Hayat Tarzı
Eserde ikinci görüş olarak Doğu anlayışına uygun bir şekilde milli ruhun telkin edilmesiyle
Türkçülük çerçevesinde bir hayat tarzı idealize edilmiştir (Abasova, 2013: 94). Bu hayat tarzında sükûnet,
huzur ve güzellik vardır; ancak, tamamlayıcı unsurlara ihtiyaç duyulmaktadır. Cavid, bu ihtiyacı bir
zorunluluk kapsamında değerlendirmeye tabi tutmaz. Böyle yapmakla birlikte, üçüncü görüşün varlığını
duyurmayı da ihmal etmez. Bu durum Akçura’nın makalesinde yer alan siyaset tarzlarının
değerlendirilmesi aşamasında dikkati çeken yaklaşımla benzerlik göstermektedir. Akçura İslamcılık veya
Türkçülük arasında tavır belirlemekte mütereddit bir çizgide kalmıştır. Cavid’in de Doğulu hayat tarzı ile
sentezci hayat tarzı arasında belirgin bir tercihte bulunmadığı görülmektedir.
Doğulu hayat tarzı, Türk dünyasına ait saf kültür arayışının simgesi olan Ekrem karakterinde
temayüz etmiştir. Bu karakter vasıtasıyla Türk toplumunun kendi geleneksel yapısını ve hayat tarzını
sürdürme özlemi güçlü bir şekilde ifade edilmiştir. “Bu görüşte Batı ve sentez yoktur. Ekrem’in Türk
dünyasına yönelmesi kültürel birikimiyle yakından ilgilidir. Sürekli seyahat eden ve çok kitap okuyan bir
insan olması sağlıklı karşılaştırmalar yapmasına imkân vermektedir. Doğuya yaptığı seyahatin ardından
Batıya da gitmesi ve burada Batı kültürünü gözlemlemesi onun tercihinde doğrudan etkili olur.” (Uygur,
2006: 14).
“Evet, birkaç dağlar, denizler aştım, / Bütün Turan ellerini dolaştım ...” (s. 324).
“Evet, bu pek güzel düşünce, lakin / Seyahatten zevk alan bir Türk için
Kırım yalıları, İdil boyları, / Kafkas dağları, şanlı Türk soyları
Birer sergidir – seyrine doyulmaz, / Genç bir ressam için değersiz olmaz.
Hem ne hakiki levhalar, bilseniz! / Her zevki, her kalbi okşar şüphesiz.” (s. 325).
“Piyeste, Türk dünyasına ait görsel değerlerin yüceltilmesi ve Türkçülüğün idealize edilmesi
yanında, İslâm kültürüne de atıf yapıldığı görülür. Peygamberi Hıra dağında melekle resmetme arzusu,
Cavid’in mensup olduğu dine gösterdiği saygının bir tezahürüdür.” (Uygur, 2006: 13).
Piyesin olay örgüsünde ortaya çıkan Ekrem ve Celâl arasındaki çatışma, aslında fikrî zeminde bir
süredir tartışılan Doğu ve Batı çatışmasıdır (Erol, 2012: 105). Bu çatışmada söz konusu edilen Türk
kadınının tevekkülü, vefası ve eşe sadakati, Fransız kadınının ahlâk ve aile anlayışıyla karşılaştırılarak
yüceltilir (Uygur, 2006: 13).
Bilinçli bir tercihe dayalı olan Doğulu hayat tarzında manevî haz ve aidiyet duygusu ön plândadır,
doğal sınırlarını belirlemiştir ve dış dünya ile irtibatını kesmiş durumdadır. Kendi ürettiği değerlerle
yetinmek düşüncesindedir. Batı kaynaklı değerlerin bütünüyle reddi anlamına gelen bu hayat tarzı
etkileşime ve doğal olarak dış tesirlere dayalı değişime kapalıdır. Bilinçaltında agorafobik bir kaygının
izlerini görmek mümkündür.
3. Sentezci Hayat Tarzı
“Hüseyin Cavid’in eserlerinde Batı; bilim, teknoloji, eğitim ve terakkî gibi kavramlar
çerçevesinde pozitif bir kaynak olarak yer alır.” (Erol, 2012: 95). Cavid, Doğu ile Batı dünyasındaki
kıymeti haiz bu kavramları sentezleyerek bir araya getirmenin yollarını bilge kişi aracılığıyla ihbar
etmiştir. “Uluğ Beye göre toplumlar arası iletişimin, dolayısıyla kültürel etkileşimin kaçınılmaz olduğu
bir dönemde, yabancı kültürün reddine yönelik düşünce geliştirmek yerine, söz konusu kültür unsurlarının
naklinde dikkatli olunması ve toplum bünyesine elverişli hâle getirilmesi, toplumsal gelişim sürecini
hızlandıracaktır.” (Uygur, 2006: 14). Batı uygarlığına ve teknolojik inkişafına saygı duymak, bilimine
itibar etmek toplum nezdinde olumlu sonuçlara yol açacaktır; ancak, bilim ve teknolojinin öğrenilmesi
sürecinde kültürel değerlerden uzaklaşma tehlikesine karşı bir farkındalık oluşturulması önem kazanmıştır
(Məmməd, 2013: 429).
“Haydi yavrum, gidin, uğurlar olsun! / Gidin, büyük Tanrı size yar olsun!
Fakat bilmeli ki, bir çok igitler, / Şu yaldızlı yolda olmuşlar heder.
1
Piyesle ilgili alıntılar, “Hüseyin Cavid, Seçilmiş Eserleri, Yazıçı, Bakı, 1982” baskısından yapılmıştır.
188
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Evet, bilmeli ki, Frenk elleri, / Hem besler, hem soldurur emelleri;
Avrupa’da ışık da var, zulmet de. / Orda sefahat da var, fazilet de.
O bir engin deniz ki pek korkunçtur. / İnsan kâh inci bulur, kâh boğulur;
Ayık davranmalı, metin olmalı, / Hep nura koşmalı, hakkı bulmalı.” (s. 332).
Uluğ Bey vasıtasıyla Batıda birbiriyle zıt kavramların varlığı söz konusu edilmiştir. Bir yandan
zulüm ve sefahat hayal kırıklığını, ümitsizliği ve felaketi hazırlayan sebepler olarak gösterilirken diğer
yandan “Batıyla ilgili tasvirlerde bilimin yanı sıra fazilet, ciddiyet ve vakar kavramlarının da ifade
edilmesi, buraya yönelmeyi haklı kılacak gerekçeler olarak gösterilmiştir. Bu kavramlar evrensel kıymeti
haiz değerlerdir. Bilimin “ışık” tabiriyle ifade edilmesi, onun toplumsal aydınlanmadaki rolüyle yakından
ilgilidir. Aynı zamanda, Cavid’in bilime verdiği değerin de önemli bir göstergesidir.” (Uygur, 2006: 11).
Doğal olarak, yazar bu anlamda Batı’daki tecrübe ve gelişmelerden mutlaka yararlanılması gerektiğine
inanır. Eğitim ve terbiyenin önemine dikkati çeker (Erol, 2012: 97). Esasında “Cavid’in eserlerinde
idealize edeceği, ruh güzelliği, temiz ahlâk anlayışı, fazilet, erdem, sevgi ve saygı gibi kavramlar
insanoğlunun yitik değerleridir ve öze ait bu değerlerin yeniden kendisine kazandırılması gerekmektedir.
Bu düşüncenin kaynağı ise Şark felsefesinin de özünü oluşturan “kâmil insan” kavramıdır (Erol, 2012:
104).
Bu düşünce doğrultusunda vücuda getirilen hayat tarzı, bünyesinde barındırdığı kültürel unsurların
mantıklı ve makûl bir tasnifi oranında toplumun gelişmesine katkı sağlayacak değerleri içermektedir.
Sonuç
Uçurum piyesinde mercek altına alınan Üç tarz-ı hayat, Hüseyin Cavid’in Doğu toplumları için ve
özellikle Türk toplumu için reçete mahiyetinde bir önerisidir. Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslâmlaşmak,
Muasırlaşmak” şeklinde toplumun istikametini belirlemeye yönelik görüşlerini bünyesinde barındıran
eserinde Gökalp, İslâmlaşmayı Türklüğü muhafaza etmenin teminatı olarak gördüğünü kaydetmiştir;
muasırlaşmak ise şekilce Avrupalılara benzemek değil, bilim ve teknikte onların seviyesine yükselmek
olarak ifade edilmiştir. Cavid için de muasırlaşmak bilimde ve teknikte ilerlemekle eş anlamlıdır ve
eserde yer alan hayat tarzında dile getirilmiştir.
Sosyal değişim politikalarının uygulanması sürecinde muhtemel sapmaların ve olumsuzlukların en
aza indirgenmesi amacıyla alınan tedbirler arasında eğitimin ve bilginin önemi büyüktür. Eğitimli ve
bilgili insanın tercih belirtme veya istikamet tayin etme durumunda nispeten daha az hata yapacağı ve
Uçurum piyesinde görüldüğü üzere bilinç düzeyine göre kültürel aidiyetini muhafaza edeceği
düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle Hüseyin Cavid Doğulu toplumlarda sık görülen zaafları
sadece ifşa etmekle kalmamış bu zafiyetin önünü alacak yolları kendi tercihini belirtmeden, ihmal veya
gaflet hâlinde genç neslin maruz kalacağı tehlikenin farklı boyutlarına da dikkat çekerek topluma
sunmuştur.
KAYNAKÇA
Abasova, E. (2013). “Mehmet Akif Ersoy-Hüseyn Cavid Poetik Dünyasının Milli Ruhu və İslamı Duyğuları”, Türk
Dünyasını İşıqlandıranlar: M. Akif Ersoy, Hüseyn Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz Universiteti, 16-18
May 2013, Bakı, Azerbaycan.
Atilla, İ. (2013). “Hüseyn Cavıdın ‘Uçurum’ Mənzum Facıəsındə Türk Əxlaqı və Mənəvıyyatının Bədii
Təcəssümü”, Türk Dünyasını İşıqlandıranlar: M. Akif Ersoy, Hüseyn Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz
Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı, Azerbaycan.
Cavid, H. (1982). Seçilmiş Eserleri, Yazıçı, Bakı.
Elaydy, A. S. (2013). “Azerbaycanlı Yazar Hüseyin Cavit’in Ortak Türk Edebi Dili Uğrundaki Mücadelesi Üzerine
Bir Değerlendirme”, Türk Dünyasını İşıqlandıranlar: M. Akif Ersoy, Hüseyn Cavid Beynelxalq Konfrans,
Qafqaz Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı, Azerbaycan.
Erol, A. (2012) “Hüseyin Cavid’in Eserlerinde Batı Medeniyeti Kavramı”, Akademik Araştırmalar Dergisi, S. 52.
Əzizəliyeva, B. (2013). “H.Cavidin ‘Uçurum’ Əsərində Şərq və Qərb Probleminin Əksi”, Türk Dünyasını
Işıqlandıranlar: M. Akif Ersoy, H. Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı.
Məmməd, T. (2013). “Hüseyn Cavid Və Mehmed Akifin Yaradıcılığında Qərb”, Türk Dünyasını İşıqlandıranlar: M.
Akif Ersoy, Hüseyn Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı, Azerbaycan.
Mirzəliyev, T. (2013). “Mehmet Akif Ersoyun və Hüseyn Cavidin Əsərlərində Avropa Mövzusu”, Türk Dünyasını
İşıqlandıranlar: M. Akif Ersoy, H. Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı.
Uygur, E. (2006). “Azerbaycanlı Şair ve Yazar Hüseyin Cavid’in ‘Uçurum’ Piyesinde Doğu ve Batı Kültürlerinin
Tasviri”, A. Milli Elmler Akademiyası
Folklor İnstitutu, Elmi Axtarışlar
XXIII, s. 9-15, Seda Neş, Bakı.
Vəliyev, N. (2013). “Hüseyn Cavid Yaradıcılığında Türk Milli Kimliyi”, Türk Dünyasını İşıqlandıranlar: M. Akif
Ersoy, Hüseyn Cavid Beynelxalq Konfrans, Qafqaz Universiteti, 16-18 May 2013, Bakı, Azerbaycan
|