Türkçedeki yüklemleştiricilerin kaynağı: İsim mi, fiil mi?
Yukarıdaki yapılardan hepsi isim unsurunu alsa da sonuçta bir fiille (koşaç) birleştiği için fiil
kaynaklı yüklemleştiriciler. O hâlde fiil kaynaklılar dışın isim kaynaklı koşaçlar daha doğrusu
yüklemleştiriciler var mıdır? Buna sadece eş zamanlı açıdan bakmak yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla en
eski yazılı metinlere ihtiyaç duyulacaktır. Karahan fiil kaynaklı yüklemleştiricilerin yanında isim kaynaklı
yüklemleştiricilerin de olduğuna dayanak olarak bar / yok varlıksallık yüklemleştiricilerine değinir (bk
311
Yrd. Doç. Dr. İmdat DEMİR/Türkçede Yüklemleştiriciler
Ağca, 2015). Gerçekten de Irk Bitig’de Bu ırk başınta āz emgeki bar (57) “Bu falın başında biraz acı var.”
(Tekin, 2013), şeklinde ya da Köl Tigin Anıtı’ndaki ol amtı anyıg yok (G3) ‘O şimdi kötü değil’ (Tekin
2000) cümlesinde de görüldüğü gibi bar/ yok varlıksallık işaretleyicileri tek başlarına yüklem
olabilmektedir. Bunların dışında Tekin’de (2003: 207), Eski Türkçe döneminde zamir asıllı TT’de ise
ekleşmiş olan kişi zamirleri de yüklemleştirici işlevde olabilmektedir. Örneğin, türük bodun tokurkak sen
‘Türk milleti tok gözlüsün’ (Tekin, 2000) ya da edgü ol (Irk Bitig 36) ‘İyidir’ cümlelerinde bu durum
açıkça görülür. Özellikle bu duruma temas eden Karakoç (2012) Karahanlıcadaki ol kişi zamirli
yüklemleştiricisi üzerinde durur. Ona göre ol kişi zamirli yüklemleştiriciler Hengeveld’de (1992) kuramı
oluşturulan seçilmiş (specificational) cümleli yüklem kurar. Örneğin, özüm taplamaz neŋ biri yalgan ol
(Kutadgu Bilig, 848) ‘Benim beğenmediğim şeylerden biri yalandır’ (Arat, 1995) cümlesinde ol zamiri
yalanı vurgulamak için seçimlik yapmıştır.
Toparlamak gerekirse tarihî dönemden beri Türkçede yüklemleştiriciler şu şekilde kurulur:
i.
Fiil + kiplik/ zaman /görünüş / eki + kişi /sayı eki
ii.
İsim + er- /tur-/ bol- fiilleri + kişi eki
iii.
İsim + bar / yok varlıksal işaretleyicisi
iv.
İsim + kişi zamirleri
Bu yapıların her bir gerçekten de çok mu işlektir? Ya da aynı sıklıkta görülebilmekte midir? Bu
sorulara cevap vermek oldukça zordur. Bizim paradigmaya yönelik bakış açımızda ise bu yapıların ortaya
çıkış sebepleri ile ilgili bir görüş ortaya koyabiliriz. Bu açıdan bakıldığında i. maddesiyle ii. maddesindeki
er- bol- fiilli yapıların paradigması tamdır denilebilir. Ancak tur- koşacı genellikle 3. kişilerde
görülebilmektedir. Dolayısıyla eksik paradigmaya (defective paradigm) sahiptir. Aynı durum iii.’teki bar
/ yok varlıksallık sözcükbirimleri için de söz konusudur. iv.’tekiler de Eski Türkçe dönemi için
kullanılmakla birlikte TT’de kullanımına rastlanmaz. Bunların paradigması tam gibidir, ancak görünüş
açısından sınırlı işleve sahiptir.
Paradigma dışında bir de olaya görünüş açısından bakmakta fayda vardır. önceki çalışmaların da
vurguladığı gibi isimlerin yüklemleştirilmesinde bitmişlik ya da öngörülü bakış çerçevesinde isimlerin er-
, tur-, bol- yardımcıları dışında yüklem olamadıkları görülür (Johanson 2000, Tekin 2003, Karakoç 2012,
Karahan 2015). Dolayısıyla doğrudan var / yok isimleriyle ya da zamirlerle isim soylu yüklemin elde
edildiği tek alan alışkanlık görünüşündedir (habitual aspect). Hatta bitmemiş görünüş özelliği taşımadığı
da öne sürülen bu yapıların daha çok alışkanlık bitmemiş görünüşünün alt ulamı olan türsel (generic) ya
da gnomik durumlar için kullanıldığı görülür. Bir bakıma bu yapılar gösterim merkezi açısından şimdi ve
burada (localization) durumunda kullanılabilmektedir (bk. Comrie, 1985). Hatta var/ yok sözcükbirimleri
varlıksallık özellik bildirmelerinden ötürü zamandan çok mekâna işaret ettiklerinden Türkçede bulunma
bildiren +DA ekini istemeleri tesadüfi değildir: Buzdolabında hazır yiyecekler var. cümlesinde
varlıksallığı bir bakıma mecburi istemlik olan +DA eki de katkıda bulunmuştur.
Kişi zamirleri ve var/ yok sözcükbirimleri statik durumlarda daha elverişli olduğundan zaman
/görünüş açısından dinamik faaliyetlerde paradigması sınırlı olmaktadır. Bu sınırlılık ancak (er->) (i-)
veya ol- fiiliyle giderilmekte, bir bakıma paradigmada boşluk bu yapılarla doldurulmaktadır. Benim bir
arkadaşım var türsel alışkanlık görünüşündeki cümlenin genel bitmişlik görünüşü idi koşacıyla
sağlanmaktadır: Benim bir arkadaşım vardı.
Sonuç
Türkçede yüklemleştiriciler fiil kaynaklı olabileceği gibi isim kaynaklı da olabilir. Fiil kaynaklı
yüklemleştiricilerde çekim paradigması tam olarak işletilirken aynı şeyi isim kaynaklılarda söylemek
zordur. Genellikle isim kaynaklı yüklemler üçüncü kişide varlık göstermekte ve sadece türsel alışkanlık
görünüşünde, yani statik konumda bulunabilmektedir. Zamansal açıdan geçmiş, şimdi ve gelecek bakış
açıları ancak koşaçlar yardımıyla mümkün olabilmektedir.
KAYNAKÇA
Ackerman, F – Stump, G. (2004). Paradigm and periphrastic expression: A study in realization-based lexicalism. L.
Sadler – A. Spencer (Eds). Projecting Morhology. 111-158. Standford CA: Center fort he Study of Language
and Information.
Ağca, F. (2015). Eski Türkçede Varlık ve Yokluk İşaretleyicilerinin (ba:r, yo:k) Gramerleşme Süreçleri. Dil
Araştırmaları 16: 83-101.
Banguoğlu, T. (2000). Türkçenin Grameri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
312
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Brown, D.-Chumakina, M.-Corbett, G.-Popova, G.-Spencer, A. (2012). Defining ‘periphrasis’: key notions.
Morphology. 22: 233- 275.
Bybee, J. (1985). Morphoogy: A study of the relation between meaning and form. Amsterdam-Philadelphia: John
Benjamins.
Comrie, B. (1985). Tense. Cambridge: Cambridge University Press.
Dik, S. (1997). The theoriy of functional Grammar. Part 1: the structure of clause. Berlin-New York: Mouton de
Gruyter.
ERDAL, M. (2004). A Grammar of Old Turkic. Leiden-Boston: Brill.
Ergin, M. (1993). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak yayınları.
Göksel, A. – Kerslake, C. (2005). Turkish: A comprehensive grammar. London- New York: Routledge.
Haspelmath, M. – Sims, A. A. (2010). Understanding morphology. London: Hodder Education.
Hengeveld, K. (1992). Non-verbal predication: Theory, typology, diachrony. Berlin-New York: Mouton de Gruyter.
Johanson, L. (2000). Traces of a Turkic copula verb. Turkic Languages. 4: 235-238.
Karahan, L (2008). Türkçede Söz Dizimi. Ankara: Akçağ Yayınları.
Karahan, L. (2015). Türk Gramerciliğinde İsim Cümlesi- Fiil Cümlesi Tartışmaları. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi
Çalıştayı Bildirileri. Adana: Karahan Kitabevi.
Karakoç, B. (2012). A new analys of non-past copular markers and corresponding copular clauses in Karakhanid
Turkic. Turkic Languages. 15: 171-193.
Kornfilt, J. (1997). Turkish. London – New York: Routledge.
Lewis, G.L. (1967). Turkish Grammar. Oxford- New York: Oxford University Press.
Tekin, T. (2003). Orhon Türkçesi Grameri. İstanbul: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 9.
Tekin, T. (2013). Irk Bitig: Eski Uygurca Fal Kitabı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Uğurlu, M. (2007). “Birleşik Fiil” Üzerine. H. Develi (Yay.) Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kongresi 27-28
Ağustos 2007, UTEK 2007 Bildiriler 1: Türkçenin Söz Dizimi. 399-412. İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi
Yayınları.
KARAÇAY NARTLARI İLE DİĞER TÜRK DÜNYASI
DESTAN, EFSANE VE MASALLARINDAKİ BENZERLİKLER
Prof. Dr. İsmail DOĞAN
Özet: Daha çok Kafkas otokton halkları arasında destan ve masal kahramanı olarak kullanılan Nart sözü ve
bu sözün karşılığındaki kahramanlık motifleri umumiyetle kaynak olarak Adige, Abhaz, Osetin ve benzeri
halklar gösterilmektedir.
Kafkas mitolojisinin Yunan mitolojisi dâhil olmak üzere İsveç, Norveç, Danimarka’nın eski halkları diğer bir
deyişle Viking halklarının mitolojisinde de tesiri görülmektedir.
Kafkasya’nın Türk soylu halklarından olan Karaçay Malkar Türklerinde de Nart kahramanları ve Nart
destanları bulunmaktadır.
Tebliğimizde Karaçay Malkar Nart destanlarından hareketle diğer Türk dünyası destan, efsane ve
masallarındaki motifleri karşılaştırarak Nart destanlarının kaynağının Türk mitleriyle aynı olabileceği ele
alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Efsane, destan, Karaçay-Malkar, mitoloji, Nart.
The Similarities of Kharachay Narts and other Turkish World’s Epics, Legends and Tales
Abstract: Generally, more between the auto chthonous peoples of the Caucasus epicand the Nart word is
used as the tale hero and heroism motifs in the provision of these word sare show nas
The source Adige, Abhaz, Osetin and similar peoples.
The in fluence of the Caucasus mythology is observed including Greek mythology, old people of Sweden,
Norway, Denmarkin other words, in the mythology of the Viking people.
Karachai-BalkarianTurks one of the people Turkish origin in the Caucasus areal so Nart heroesand Nart epic.
In this study, the epic of Karachai-Balkarian Nart move ment other Turkish world comparing the motifs of
epic, legends and talere sources of Nart epic will be dealt thes amemay be with the Turkish myth.
Keywords: Legend, epic, Karachai-Balkarian, mythology, Nart.
Nart, Adige ve Abhaz dilindeki ne=göz ile vermek anlamına gelen tın fiilinden birleşik
netın>nertın>nartgelişmesiyle izah edilmeye çalışılmaktadır (Özbay 1999: 3). Bu izahın dışında Hint-
Avrupa dillerindeki nıthra=güçlü kuvvetli erkek anlamına gelen kelimeyle birleştiren bir etimoloji (Özbay
1999: 3) ile Moğolca güneş anlamına gelen nara ile Osetince –t çokluk ekiyle türediği yolundaki
açıklamalar mevcuttur (Geleyava 1995: 107). Bunlar, fonetik ve semantik yönden dayanağı olmayan
izahlardır.
Nart kelimesinin menşei belli olmamakla birlikte, Nart Destanları üzerindeki yoğun tartışmalar
sürmektedir. Bunların temeli Yunan mitolojisindeki (Can 1970: 33) bazı Tanrı ve mitler ile olayların Nart
destanlarında paralellikler olmasına dayanır. Bundan hareket eden Kuzey Kafkasya halklarına mensup
Adige ve Abhaz ilim adamları, Yunan mitolojisindeki bu motiflerin Kuzey Kafkas halkları arasında
söylenegelen Nart destanlarından geldiğini iddia etmektedirler. George Dumasil gibi ilim adamları ise bu
destanlara Hint-Avrupa asıllı İran, Alan, İskitlerin kaynaklık ettiğini savunmaktadırlar. Aslında, son
araştırmalarla Alan ve İskitlerin Hint-Avrupa mahreçli olmadıkları yolunda ciddî materyaller elde
edilmiştir. Kanaatimizce Alan ve İskitlerin, Türklüğü daha kuvvetlidir, nitekim Nartlardaki motif
benzerlikleri de bizim savımızı destekler mahiyettedir (Özbay 1999: 4; Doğan 2000: 27; Harmatta 1988:
132; Ağasıoğlu 2000: 87; Diker 2000: 43; Ayda 1992: 17).
Yunan mitolojisindeki bazı unsurların, Yunanistan dışında gelişen olayları anlattığı, üçüncü
şahıstan aktaran üslûp ile motifler bunun göstergesidir (Doğan 1997: 4). Bugün artık oldukça az bir
nüfusa sahip asimile olmuş ve çağlar boyu Türk ve İran kavimleri arasında yaşayan, yazı dilleri bile
henüz gelişmemiş Kafkasya’da yaşayan Adige ve Abhaz menşeli halklara ait olması ise kültürel ve
sosyolojik dayanaklardan yoksundur.
Çağlar boyu Türk ve İran asıllı kavimlerin yönetiminde kalan Adige ve Abhaz kavimleri dilleri
dâhil, sosyal hayata dair kültür, gelenek ve inançlar yönünden de yönetimleri altında kaldıkları kavimlerin
tesirinde kalmışlardır. Bunu, Türk dünyasında işletilen atasözleri başta olmak üzere diğer halk edebiyatı
mahsullerinde açıkça görmekteyiz.
Ordu Üniversitesi Fen Edbiyat Fakültesi ÇTLE Bölümü
ismtogan@yahoo.com
314
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Karaçay-Malkar Nartlarını herhangi bir sahiplenme duygusu dışında tarafsız olarak
değerlendirdiğimizde Türk dünyasında yaygın olan birçok destan, efsane ve masal motifleriyle aynı
olduğunu görürüz.
Tebliğimizde hiçbir yoruma gitmeden Karaçay-Malkar nartlarından aldığımız birkaç bölümü
dikkatlerinize sunacağız. Bu bölümleri Türk dünyasında yaygın olan ve artık tescillenmiş sayabileceğimiz
destan ve efsanelerle aynı kurgu, anlatım ve motiflere sahip olduğunu göreceğiz. Bunun için T. F
Vladışevskaya, A. A. Gorelov, U. B. Dalgat, N. V. Kidayş-Pokrovaskaya, A. S. Mirbadaleva, E. R.
Tenişev ve N. İ. Tolstoy’un birlikte hazırladığı Nartı adlı eseri esas aldık. Teyrile bla Nartla, Örüzmekni
Tuvganı, Sosuruknu Tuvganı, Nartlar bla Satanaynı Kökge Uçhanlarını Üsünden Tavruh, Debetni
Caşları bla Emegen Katınnı Kızları, Ariv Satanay, Nartların Teyrige tabıngan Algışları adlı yedi nart
destanından vereceğimiz örnek pasajlardaki anlatım ve motiflerin diğer Türk destanları ile aynı olduğunu
göreceğiz.
Karaçay-Malkar nartlarından verdiğimiz örnekleri Türkiye Türkçesine de aktararak
dinleyici/okuyucuya da anlaşılması açısından kolaylık sağlamaya çalıştık.
“Teyrile bla Nartla”
Kün Teyrisi künnü carathandı. Cer Teyrisi cerni carathandı. Üçüncüge teŋizle
caratılgandıla. Kök bla cer caratılgandan sora ekisini ortasında adam ulu caratılgandı. Kök, Kün,
Cer, Suv teyrileri onovlaşıp, Suv Teyrisi adam ulusuna içerge suvla berirge boynuna algandı; Cer
Teyrisi da üsünde berekle bitdirip, aşatırga, adam ulunu keçindirirge kesine cükge algandı; Kün
Teyrisi cıltırırga; Kök Teyrisi cavunla cavdururga degendile.
.....
Kün Teyrisini baş atı Kaynar-Teyri bolgandı. Kaynar Teyribla Cer Teyrisi tavlanı, cerleni,
suvlanı, culduzlanı da carathandıla, boldurgandıla deydile.
....
Adam ulunu başı nartla edile, em alga ala caşap başlagandıla. Nartla cayılırdan alga nartla
bla birge cer üsünde bek erşi, ne esele da, aytırırga unuthanma, (harrala) bolur deyme, ala
caşagandıla. Ala bla nartlanı küreşleri tohtamagandı. Harrala adamla gauşagandıla, ullu, kızıl
tüklüle bolup, har zatnı ayırma yaşagandıla. Ala Kün Teyrini issi künlerin bek süygendile.
(Vladışevskaya vd. 1994: 68).
“Tanrılar ile Nartlar”
Gün Tanrısı günü yaratmıştı. Yer Tanrısı yeri yaratmıştı. Üçüncü olarak denizler yaratılmışlardı.
Gök ile yer yaratıldıktan sonra ikisinin ortasında insanoğlu yaratılmıştı. Gök, Gün, Yer, Su
tanrıları karar verdiler; Su Tanrısı insanoğluna içmesi için su vermeyi boynuna almıştı, Yer Tanrısı da
üstünü bereketi, yiyeceği ve insanoğlunun geçinmesini kendisine borç edindi, Gün Tanrısı ısıtmayı,
aydınlığı, Gök Tanrısı yağmurlar yağdırmayı kabul etti.
.....
Gün Tanrısının esas adı Kaynar Tanrı idi. Kaynar Tanrı ile Yer Tanrısı yerleri, suları, yıldızları da
yaratmışlar, meydana getirmişlerdir diye söylenir.
....
İnsanoğlunun başı ise nartlardı ve onlar çok önceleri yaşamaya başlamışlardı. Nartlar dağılmadan
önce, nartlarla birlikte yeryüzünde çok büyük ne iseler ne diye söylerler unuttum, (Harralar) vardır
diyelim, onlar yaşıyorlardı. Onlar ile nartların mücadelesi hiç durmadı. Harralar insanlara benzerdi,
büyük, kızıl tüyleri olan her bir şeyi yiyebilen yaratıklardı. Onlar Gün Tanrının sıcak günlerini pek
severlerdi.
Bu metinde daha sonra Gün Tanrının kut vermesi ile Debet’in taştan demiri ayırma ve ondan silah
yapma yeteneği verildiği, demirden yaptığı silahlarla da canavarları yeryüzünden yok ettiği anlatılır.
“Örüzmekni Tuvganı”
Bir colda, nartlanı ömürlerinde, nart Debet tavlaga temir taşla cıyarga ketgendi. Keçe ol bir
dorbunda kalgandı. Keçe ortada dorbunnu teşiginden bir seyir kök carık urup, dorbunnu için
315
Prof. Dr. İsmail DOĞAN/Karaçay Nartları ile Diğer Türk Dünyası Destan, Efsane ve Masallarındaki…
künça carıthandı. Debet, seyirsinip, tışına çıkgandı. Bitev düniyanı, köz kamatırça, carıtıp, kökde
bir ullu uzun kuyuklu culduznu uçup barganın körgendi.
Ol culduz uçup barıp, bek uzakda eki ullu tavnu arasında tavlanı zıngırdatıp, düniyanı
kaltıratıp, tüşdü. Debet, keçe bolganına karamay, arı atlandı.
Arı Debet üç kün üç keçeden sora cetgendi. Ol eki tavnu arası kap-kara bolup, küyüp tura
edi. Karaganında, bir bek ullu teren çungurnu ortasında eki carılgan bir ullu kök taşnı kördü. Anı
içinde va bir tulpar caşcık. Ol sabiyçik bir mazallı börünü boynundan katı tutup eme edi.”
(Vladışevskaya vd. 1994: 74).
“Örüzmeğin Doğumu”
Bir zamanlar, nartların yaşadığı devirlerde, nart Debet dağlara demir taşları toplamak için
gitmişti. Geceleyin bir mağarada kalmıştı. Gecenin ortasında mağaranın deliğinden ilginç bir mavi ışık
vurup mağaranın içini gün gibi aydınlattı. Debet, merak edip dışarıya çıktı. Bütün dünyayı göz
kamaştırırcasına aydınlatan bir büyük uzun kuyruklu yıldızın uçup gittiğini gördü.
O yıldız uçarak gidip pek uzağa iki büyük dağın arasında dağları zıngırdatarak, dünyayı sarsarak
düştü. Debet, gece olmasına bakmayarak oraya doğru atlandı.
Debet, oraya üç gün üç geceden sonra ulaştı. O iki dağın arası kap kara olmuş, yanıp duruyordu.
Baktığında, birçok büyük derin bir çukurun ortasında ikiye ayrılmış büyük bir gök taşını gördü. Onun
içinde de bir yiğit çocuk vardı. O çocuk iri kıyım bir kurdu boynundan sıkıca tutmuş emiyordu.”
“Sosuruknu Tuvganı”
Nartlanı zamanında Edil suvnu cagasında nartlanı bir kalaları bolgandı. Anı içinde, alaga
akıl üyretgen, Kırs-Biyçe degen bir tişirıv caşagandı. Anı birgesine da, cumuşun etip cürügen, Kün-
Biyçe atlı bir kız bolgandı. Ol kız, kereklisine köre, erten ingir sayın, öre koşuvnu bla suvga cürüy
turgandı.
Bir kün, ingir ala, suvalırga barganda, suvnu ekinçi canında koyla küte turgan nartlanı bir
koyçusun körgendi. Koyçu da Kün-Biyçeni körgendi. Koyçunu eki közü kesine cütü karaganın
eslip, Kün-Biyçe, kaçıp, bir sostar taşnı artına bukgandı.
Ol sagatta sürüvçünü atkısı, atılıp, taşha kirgendi. Taşha alaydan anı bla buvazlık tüşgendi.
Kün-Biyçe, çaçı başı tozurap, kesi da keçge kalıp, kalaga kaythandı, suvun da alıp.
Kırs-Biyçe: ‘Kayda aylanasa, ne köpkaldıŋ, çaçıŋ, başıŋ da tozurap, saga ne bolgandı?’ dep
sorgandı.
Ol zamanda Kün-Biyçe suv cagada körgen, colukgan işin bolganıça aytdı. Ulanı kızı
bolmagan Kırs-Biyçe ol sagat., adamların iyip, taşnı kalasına keltirdi.
Taşnı bir karangı, suvuk otovga saldırgandı. Tokuz ay bla toguz künnü cetgende, taş carılıp,
andan caşçık çıkgandı. Kırs-Biyçe kesi, marap turup, anaçılık etgendi. Kök, Cer, Ot teyrileden bıla
yaytıp tilegendi: -Siz munu kılıç kesmegen nart ulanla da netigiz, ok kirmegen, cavların horlaganla
da netigiz.- dep kindigin kesgendi. Ceti tavdan suv alıp anı avzun cuvgandı. (Vladışevskaya vd.
1994: 118).
“Sosuruğun Doğumu”
Nartların zamanında İdil nehrinin kenarında nartların bir kaleleri varmış. Onun içinde, onlara akıl
veren Kırs-Biyçe denilen bir kadın da yaşarmış. Onun yanında işlerini gören Gün-Biyçe adında bir kız da
vardı. Bu kız ihtiyaca göre sabah akşam iri kovaları ile suya gidip gelirdi.
Bir gün akşam karanlığında su almaya varmıştı, suyun karşı kıyısında koyunlarını güden nartların
bir çobanını gördü. Çoban da Gün-Biyçeyi görmüştü. Çobanın iki gözüyle kendisine dikkatlice baktığını
sezen Gün-Biyçe kaçarak iri bir sostar taşın arkasına sığındı.
O anda çobanın bakışları taşa girmişti. Bundan dolayı taş hamile kaldı. Gün-Biyçe, saçı başı
dağılmış vaziyette kendisi de kalmış bir şekilde kaleye suyunu alarak döndü.
…
Kırs-Biyçe: Nerede dolaşıyorsun, niye çok kaldın saçın başın da dağılmış sana ne oldu diye sordu.
O zaman Gün-Biyçe nehrin kenarında gördüğünü, gecikme sebebini ne iş olmuşsa olduğu gibi
anlattı. Oğlu kızı olmayan, Kırs-Biyçe hemen adamlarını gönderip taşı kalesine getirtti.
316
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Taşı karanlık, soğuk bir odaya koydurdu. Dokuz ay dokuz gün muhafaza etti, dokuz ay dokuz gün
dolunca, taş yarılıp, ondan bir çocuk çıktı. Kırs-Biyçe kendisi gözetip, analık etti. Gök, Yer, Ateş
tanrılarından şöyle söyleyerek dilekte bulundu: Siz bunu kılıç kesmeyen nart oğlanlarından yapınız, ok
girmeyen, düşmanlarını mahvedenlerden yapınız, diyerek göbeğini kesti. Yedi dağdan su alarak onun
ağzını yıkadı.
Достарыңызбен бөлісу: |