“ Nartlar bla Satanaynı Kökge Uçhanlarını ÜsündenTavruh”
Satanay nartlaga onov etip köp çalka ozgandıla. Nartla, cer üsünde cavları bla küreşe, halknı
koymaga nemegenleni artların etgendile. Zaranlı sarıv bekleni da kurthandıla. Em artında, nartla,
cavların tavushandan sora, Kök Teyrisinden buyruk kelip, kuş kanatlı celatlaga minip, havaga,
kökge uçup ketgendile.” (Vladışevskaya vd. 1994: 299).
“Nartlar ile Satanayın Yerden Göğe Uçmaları Hakkındaki Rivayet”
Satanay’ınrazılığı ile Nartlar uzun çağlar yaşadılar. Nartlar yeryüzündeki düşmanları ile mücadele
ettiler. Halka karşı olan canavarları bertaraf edip, zararlı ejderhalardan korudular. En sonunda Nartlar
düşmanları yeryüzünden yok ettikten sonra, Gök Tanrı’dan buyruk geldi. Kuşkanatlı, yel atlara binerek,
havaya, gökyüzüne uçup gittiler.”
“Debetni Caşları bla Emegen Katınnı Kızları”
Ertte zamanda Debet pelivan bolgandı. Ol Kesi nart bolgandı. Ol kesi kün çıkgan canında
Temir-Kapuga, kün bathan canında Buz teniŋizge bargandı.”(Vladışevskaya vd. 1994: 146).
“Debet’in Çocukları ile Emegen Kadının Kızları”
Eski zamanlarda Debet adında bir pehlivan vardı. O kendisi nart idi. O kendisi gündoğusunda
Temir Kapıya, günbatısında Buz denizinde kadar varmıştı.”
“Ariv Satanay”
Güzel Satanay
Kündü Satanaynı atası,
Gündür Satanay’ın babası
Aydı anı taphan tatlı anası.
Aydır anu bulan tatlı anası
Aydan anı Teŋiz Teyri urlagandı,
Aydan onu Teniz Tanrısı çalmıştı
Anı atı Suv Celmavuz bolgandı
Onun adı Su Celmavuz’u (Ejdehası) olmuştu
.......
Satanayga Suv Anası karagandı,
Satanay’a Su Anası bakıyordu
Altın çaçın kolu bla taragandı
Altın saçını eliyle tarıyordu
...
Almostula, körüp, anı algandıla,
Albastılar görüp onu aldılar,
Kara ormanga eltip, aşla salgandıla
Kara ormana getirip, yiyecekler verdiler
....
Ullu töbe kart emegen bolgandı
Ulu tepede yaşlı canavar oturuyordu
Ceti cüz cıl ol ormanda turgandı
Yediyüz yıldır bu ormanda duruyordu.
..
Ol kezivde Satanay, betin açıp karaganedi-
O sırada Satanay, yüzünü açıp bakmıştı
Birden emegenni cangız közü kamaganedi ” Birden canavarın tek közü kamaşmıştı”
(Vladışevskaya vd. 1994: 71).
“Nartlanı Teyrige tabıngan Algışları”
Nartların Tanrıya İbadet Ederken Söyledikleri Dua
Teyri, seni kuluŋma, kesim da nart uluma!
Tanrı, senin kulunum, kendim de Nart oğluyum!
Suv Teyrisi, suvdans algansa kanımı,
Su Tanrısı sudan saldı kanımı,
Kök Teyrisi bergendi canımı.
Gök Tanrısı vermişti canımı.
Cer Teyrisi, aşla bla toydurduŋ
Yer Tanrısı aşlar ile doyurdu,
...
Nartla barı caratıldık, Teyri, kanıŋdan
Nartların hepsi yaratıldık, Tanrı kanından,
(Vladışevskaya vd. 1994: 283).
Örnek metinlerde de görüldüğü gibi, Karaçay-Malkar Nart destanları diğer Türk boylarındaki
destanlarla üslûp ve motiflerle aynıdır.
317
Prof. Dr. İsmail DOĞAN/Karaçay Nartları ile Diğer Türk Dünyası Destan, Efsane ve Masallarındaki…
Teyrile blaNartla başlıklı nartta geçen yeryüzünün yaratılması hem üslûp hem de motifler
açısından Altay Yaratılış (Ögel 1989: 432) destanıyla neredeyse hemen hemen aynıdır.
Eski Türk inanç sisteminin bütün göstergeleri bu anlatımda mevcuttur.
ÖrüzmekniT uvganı adlı nartın motifleri ise Göktürk Türeyiş destanının bütün özelliklerini
göstermektedir. Gökten gelen mavi ışık ve gök taşından doğan Örüzmek’in iri bir kurdu emmesi
motiflerini Oğuz Kağan destanından bilemekteyiz. Hem Örüzmek’te hem de Sosurga’nın doğumunda
bulunan taş motifi de bütün Türk boylarında görülen taşlarla ilgili adet ve inanışlarla (Tanyu 1968: )
bağlantılıdır.
Sosuruknu Tuvganı adlı nart ise Kitab-ı Dede Korkut’ta geçen Tepegöz’ün peri kızından doğması
ile benzerdir. Peri kızıyla yaratılış dizgesine aykırı olarak cinsel ilişkiye giren Karaçuk Çoban burada
nartların çobanı olarak karşımıza çıkar. Yedi dağdan su alarak çocuğun ağzının yıkanması motifi ise
Türklerde kutsal sayı silsilesini karşımıza çıkarmaktadır.
Nartlar bla Satanaynı Kökge Uçhanlarını Üsünden Tavruh isimli nart söyleyişindeki uçan at
ise Kazak, Kırgız, Türkmen, Sibirya Türk boyları dâhil olmak üzere bütün Türk boylarının destan, efsane
ve masallarında karşımıza çıkmaktadır (Elçin 1977: 47).
Debetni Caşları bla Emegen Katınnı Kızları nartındaki yön tanımlamasını hem eski Türk
destanlarında hem de aynı üslûpla Orhun Yazıtlarında görmekteyiz.
Ariv Satanay nartında geçen güneş baba ay anne, Su Celmavuz, kayın ağacı ve tek göz motifleri
de Türk destan ve inançlarıyla ilgili efsanelerde sıkça karşımıza çıkan motiflerdir.
Nartlanı Teyrige Tabıngan Algışları metinin tek Tanrılı Türk Tanrı dinini açıkça görmekteyiz.
Bütün bunları dikkate aldığımızda, Kafkasya’da yaşayan Adige ve Abhaz gibi henüz edebi dilleri
bile gelişmemiş kabilelerin Türk destanlarından açıkça etkilendiği ve bu etkileşimin tarihin bir döneminde
Yunan mitolojisini oluşturan mitlere kadar gittiğini söylememizin doğru olacağı kanaatindeyiz.
KAYNAKÇA
Ağasıoğlu, F. (2000). Azer Xalqı, Bakı: Çaşıoğlu Yay.
Ayda, A. (1992). Etrüskler (Tursakalar) Türk İdiler, Ankara.
Can, Ş. (1970). Klâsik Yunan Mitolojisi, İstanbul: İnkılâp-Aka Yay.
Diker, S. (2000). Anadolu’da On Bin Yıl. Türk Dili’nin Beş Bin Yılı, İzmir.
Doğan, İ. (1997). Karaçay–Malkar Egemen Comaklarının Işığında Tepegöz Motifi, III. Mukayeseli Türk Dili ve
Edebiyatı Sempozyumu, 30-31 Mart, Çanakkale: 18 Mart Üniversitesi.
Doğan, İ. (2000). Kafkasya’da Bulunan Göktürk (Runik) İşaretli Eserler Albümü, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Elçin, Ş. (1977). Atların Doğuşları ile İlgili Efsaneler, Halk Edebiyatı Araştırmaları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Geleyava, A. (1995). Karaçay-Malkarların Kahramanlık Destanları Nartların Manas’taki Paralelleri, Manas Destanı
Etkinlikleri Uluslarası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi.
Harmatta, J. (1988). Avarların Dili Sorununa Dair. Doğu Avrupa’da Türk Oyma Yazılı Kitabeler, çev. Hicran Akın,
Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay.
Ögel, B. (1989).Türk Mitolojisi, I.C., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.
Özbay, Y. Ö. (1999). Mitoloji ve Nartlar, Kafdağı Yayınları 1.
Tanyu, H. (1968).Türklerde Taşlarla İlgili İnanışlar, Ankara.
Vladışevskaya, T. F,;Gorelov, A. A.; Dalgat, U. B.; Kidayş-Pokrovaskaya, N. V.; Mirbadaleva, A. S.; Tenişev, E.
R.; Tolstoy, N. İ. (1994). Nartla Malkar-Karaçay NartEpos, Moskova: İzdatelskaya Firma
VostoçnayaLiteratura.
318
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
RUS ETKİSİNİ AZALTMA SÜRECİNE İLİŞKİN
TOPLUM DİLBİLİMSEL ÇÖZÜMLEMELER
-AZERBAYCAN TÜRKÇESİ ÖRNEĞİ-
Yrd. Doç. Dr. İsmail GÜLLÜ
Özet: Bu bildiride, Azerbaycan Türkçesinin Sovyetler Birliği dönemi ve sonrasında yaşadığı önemli
kırılmalar özellikle de Rusçanın etkileri toplum dilbilimsel açıdan çözümlenmiştir. Azerbaycan Türkçesi
köklü tarihsel geçmişe sahip yapısı yanında Azerbaycan’ın tarihsel ve coğrafi konumundan ötürü kendine
özgü bir yapıya sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Türkçesi, Ruslaştırma, Ruslaştırmanın azaltılması, Toplum dilbilim.
Socio-Linguistically Analysis in Derussification Process -Azerbaijan Turkish Example/Sample-
Abstract: In this assertion, important fractions of Azerbaijan Turkish language in pre and post-Soviet period,
especially effects of Russian analyzed sociologically. Azerbaijan Turkish Language has a unique structure in
relation to its historical and geographical location, in addition to its deep historical structure.
Keywords: Azerbaijan Turkish, Russification, Derussification, Socio-linguistics.
1991 yılında biz Sovyetler birliğinden
çıktık, ama Sovyetler bizden çıkmadı
Giriş
Dil, bir iletişim aracıdır. Yapısalcı bir düşünür olan Ferdinand de Saussure de (1857-1913) “dil,
toplumda oluşan bir anlaşmaya dayalı karmaşık bir dizgedir” sözüyle dile toplum dilbilimsel açıdan bir
tanımlama getirmiş ve dilin toplumsal bir olgu ve davranış biçimi olduğunu vurgulamıştır. Devingen bir
özelliğe sahip olan dil ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Dil
aynı zamanda iç biçiminde (innere Sprachform) bir dünya görüşünü barındıran dinamik (energia) bir
özelliğe sahiptir (Humboldt, 1907). Küreselleşen dünyada toplumların, kültürlerin ve dillerin karşılıklı
olarak birbirinden etkilenmeleri (linguistic exchange) kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır
(Bourdieu, 1991). Bu etkileşimin yönü, boyutu, derecesi ve buna etki eden dinamikler de konuyu
karmaşıklaştıran ve derinlemesine çözümlenmesini gerektiren bir değişken durumundadır. Toplum
dilbilimsel açıdan kod kaydırımı, kod kopyalama, alıntı, ödünç alma, dönüşümlü kod kullanımı gibi
kavramlar ile bu duruma açıklama getirilmektedir (Johanson, 2002).
Çok karmaşık yapısına karşın, insanın doğduktan sonra birkaç yıl gibi şaşırtıcı kısa bir süre içinde
edindiği dil, o dili konuşan bireyin dünyaya bakış açısını ve düşünme biçimini belirleme,
çevresindekilerle iletişimini, binlerce yılın birikimi olan bilgi varlığına erişmesini ve düşünsel gelişimini
sağlama özellikleri ile yaşamımız boyunca bize eşlik eden önemli bir varlıktır (Toklu, 2015: 11).
Toplum dilbilim, "dil olgularıyla toplumsal olgular arasındaki ilişkileri, bunların birbirini
etkilemesini, birbirinin değişkeni olarak ortaya çıkmasını, bir başka deyişle bu iki tür olgu arasındaki eş
değişirliği inceleyen karma dal" olarak tanımlanmaktadır (Vardar vd. 1980: 144).
Bu çalışmada, oldukça geniş, çok boyutlu ve karmaşık bir olgunun tüm yönleri ile çözümlenmesi
amaçlanmamaktadır. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılması ile birlikte yeni bir dönem başlamış
oldu. Bu yeni dönemin temel dinamikleri nelerdir? Azerbaycan’da konuşulan dil Türkçedir. Azerbaycan
Türkçesi içinde Rusça, Farsça ve İngilizce birçok kelime ve deyim bulunmaktadır.
Bir dilin toplum dilbilimsel çözümlemesinde o dilin kendine özgü tarihsel ve kültürel dinamiklerini
dikkate alarak yaklaşmak gerekmektedir. Azerbaycan’ın coğrafi konumu, tarihsel geçmişi ve toplumsal
yapısı oradaki diğer toplumsal ve kültürel unsurları etkilediği gibi dilin biçimlenmesini de etkilemektedir.
Oğuz dillerinin sınıflandırılması konusunda tam bir uzlaşma olmasa da Radloff, Türkmence ile Kafkas,
İran, Anadolu, Kırım ve Trakya’da konuşulan dilleri “Batı Oğuz Dilleri” şeklinde adlandırarak ve Güney
Türkçe olarak adlandırırken Johanson bu grubu Türkçe, Gagavuz Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi
şeklinde üç ayrı alt gruba bölerek ele almaktadır.
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, ismailgullu@hotmail.com
320
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Bir toplumdaki dilin sosyolojik olarak çözümlemesini yaparken o dilin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi,
coğrafi konumlanış gibi toplumsal katmanlara özgü kodlardan (schichtenspezifische Kode) hareketle
farklılaşmasını dikkate almak gerekmektedir (Fishman, 2000). Örneğin Azerbaycan’daki gençlerin
kullandığı dil ile yaşlı kuşağın kullandığı dil birbirinden farklılıklar göstermektedir. Aynı şekilde kırsal
bölgelerde kullanılan dil ile şehirdeki dil “dil davranışı” (sprachverhaltende) açısından birbirinden
farklılaşmaktadır. Sözel iletişimde yer alan toplumdaki farklı kesimlerden bireyler özellikle de gençler
arasında Rusça veya İngilizce ile konuşma veya bazı sözcük veya tümceleri bu diller ile ifade etme bir
statü göstergesi gibi algılanabilmekte özenti ile karışık bir ayrıcalık durumuna imkan verdiği
düşünülebilmektedir. Bireylerin kullandıkları dilsel yapı, başkaları tarafından algılanma, değerlendirilme
ve sınıflandırılma durumlarını belirleyebilmektedir.
Toplum dilbilim içerisindeki eksiklik kuramı yaklaşımında (Defizittheorie) toplumsal katmanlara
özgü dil kullanımı betimlenmektedir. İngiliz toplumbilimcisi B. Bernstein bu alandaki çalışmalarında; alt
toplumsal katmanın orta toplumsal katmana oranla eksik, yetersiz, sınırlı bir dil kullanımına sahip
olduğunu belirtmektedir (İmer, 1987: 215).
Saussure, dilbilim çalışmalarında konuşma diline öncelik verilmesinden yanadır. Bilim adamı,
incelemelerinde yazılı dili yedek, ikincil bir dizge olarak görür (Toklu, 2015: 23). Edebiyat, sanat veya
akademik dünyadaki dil kullanımı ve yapısı ile gündelik hayattaki dil kullanımları arasında da önemli
farklılaşmalar dikkat çekmektedir. Elbette 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği içerisinde yer alan
Azerbaycan Türkçesinin farklı düzey ve yoğunluklarda Farsça, Türkiye Türkçesi ve Rusça’nın etkisi
altında kaldığı söylenebilir.
Dil, Siyaset ve Devlet: Russifikasyon Süreci
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve soğuk savaş sonrası dönemde bağımsızlıklarını kazanan Türk
Cumhuriyetlerinde ulusal kimliğin yeniden inşası süreci beraberinde küreselleşme ile yerelleşme arasında
gidip gelen birçok çelişkili durumu da içinde barındırmıştır. Bu çelişkiler, dil politikalarına da
yansımıştır. Sovyetler Birliği döneminde siyasi bir politika olarak siyasi sınırlar içerisinde yer alan etnik
unsurların dillerinin dönüştürülmesi ve tek bir millet yaratma amacı ile Ruslaştırma çalışmaları homo
sovieticus oluşturma bağlamında önemli bir olgudur. Yeni bir toplum inşası sürecinde "Sosyalist
realizmi" adı verilen bu yaklaşımla dil, edebiyat ve bilim yeni resmi ideolojiye göre şekillendirilmektedir
(Karaman, 2010: 136). 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’a Sovyetler Birliği 1920’li
yıllarda hâkim olmuşsa da Kril alfabesine (abecesine) geçiş 1940’da gerçekleşmiştir. Bu stratejinin bir
diğer ayağı ise “yerelleştirme” (korenizatsiia/nativization) adı verilen yerel halktan seçilen kişilerin
yönetimde, medyada ve sanat alanında yer almasını sağlamaktır.
Azerbaycan’ın son seksen yıl içinde dört defa alfabe değiştirdiği ve son olarak yarım asır Kiril
alfabesi ile yaşadığı dikkate alındığında toplumdilbilimsel açıdan nasıl bir durum ile karşı karşıya olduğu
daha iyi anlaşılacaktır: Latin alfabesi: (1922 yılından 1940’a kadar); Kiril alfabesi: (1940’tan 1991 yılına
kadar); Kiril ve Latin alfabesi: (1991 yılından 2001 yılına kadar hem Kiril alfabesi hem de Latin alfabesi
kullanılmıştır. 1 Ağustos 2001 tarihinden itibaren tamamen Latin alfabesine geçilmiştir) (Helilov,
2007:221, akt. Karaman, 2010: 131).
Sovyet Rusya yönetimi açısından alfabe değişikliği; Türk halkları arasında yazı birliğini bozarak,
onları birbirlerinden uzaklaştırmak, özellikle de Türkiye Türklerinden ayırmak amacına yönelik bir araç
olarak görülmekte ve dilin standartlaştırılması (standardizasyon) politikası bağlamında Rus Kiril
alfabesine geçiş için bir aşama olarak düşünülmekteydi. Bu hedefleri doğrultusunda alfabe değişikliğine
yönelik çalışmaları desteklediler ve yönlendirmeye çalıştılar (Aslan, 2009: 360). Rusların yapay bir
standartlaştırma stratejisi içinde Kril alfabesinde olan E (ye), Я (ya), Ю (yu), Ё (yo) gibi sesler ile şç, ts
çift sesler için kullanılacak işaretler eklenmiştir.
Rusya bu ötekileştirme çabası doğrultusunda işgal ettiği yerlerde yaşayan diğer toplulukların ve
milletlerin deneyimsel/mimetik (geleneksel) belleğine, kültürel belleğine, dil ve iletişim belleğine ve
onların kendileriyle bütünleştirdikleri nesneler belleğine saygı göstermeyip, aksine bu farklılık yaratacak
olan bellek mekânlarına göz dikmiş ve onları birer birer tahrip etmiştir. Rusya, tüm bu insanı insan yapan
değerleri yıkmak ve onları mankurtlaştırarak kendine benzetmek; yani Ruslaştırmak ve
Hristiyanlaştırmak için kimlik yaratmanın en etkili ve kalıcı etkeni olan dile yönelmiştir (Yalçın, 2008:
667).
Öyle ki, birçok Türk dilcisi de bu oyunun farkına varamadan kullanılan Türkçenin bilimsel açıdan
terim üretemeyeceğini öne sürerek bilim ve eğitim dilinin Rusça olması gerektiğini öne sürüp Rusça
321
Yrd. Doç. Dr. İsmail GÜLLÜ/Rus Etkisini Azaltma Sürecine İlişkin Toplum Dilbilimsel Çözümlemeler
sözcüklerin dile girişini zararlı görmemiş ve kolhoz, orkestr, operatsiya, meditsina, şahta, brigadir,
komitet, revolyutsiya, fizika, geometriya vb. gibi sözcüklerin Rusça yazımlarıyla dile alınmasını kabul
etmiştir (Özkan, 2004: 48; Zekiyev vd., 1998: 109; akt Yalçın, 2008: 672). Azerbaycan Türkçesinin
yapısının da Rusça’dan etkiler taşıdığını görmek mümkündür. Azerbaycan dilindeki kodlama
(codification) sürecinde Rusça’dan ё, x, ve q gibi bazı harfler (yazıbirimler) ve maşın (araba), stekan
(bardak), stul (masa), savxoz (görevli) gibi çok sayıda sözcük geçmiş ve gündelik yaşamda günümüzde de
varlığını sürdürmektedir. Arapça’dan da benzer biçimde mektep, lezzet, azap, zahmet, elm, kitap, suret,
vacip gibi birçok sözcük Azerbaycan Türkçesine geçmiştir. Farsçadan Azerbaycan Türkçesine geçen
sözcükler arasında arzu, behman, bed, hoş, baht, bade, şikest, hasta gibi birçok sözcük bulunmaktadır. Bu
sözcükler özellikle coğrafi olarak İran’a yakın şehirlerde daha yaygın bir kullanım bulunmaktadır. Aynı
zamanda Azerbaycan’daki farklı etnik grupların da dil kullanımının farklılaştığının altı çizilmelidir. Son
yıllarda çanak anten, uydu, internet vb. kitle iletişim araçlarının gelişmesi ile birlikte Türkiye
Türkçesinden de hepsi (hamısı), zor (çetin), özel (xüsusi), acaba (göresen) gibi çok sayıda sözcük ve
ifadenin geçtiği görülmektedir. Özellikle gençlerin Türkiye’deki müzik, dizi ve filmleri yakından takip
etmeleri ile bu etkileşim daha da güçlenmiş görünmektedir.
Sovyet eğitim sisteminde okuyan ve iki dilli hatta çok dilli Azerbaycanlıların gündelik yaşamda da
Azerbaycan Türkçesi yerine/yanında Rusçayı tercih etmeleri ve daha akıcı konuşmaları, konuşurken Rus
dilinin ağız yapısının etkileri dikkat çekicidir. Azerbaycan Türkçesinin karışık ve çok katmanlı yapısı
ülkedeki devlet kurumlarını bu duruma çözüm bulunmasını ve stratejiler geliştirilmesini zorunlu kılmıştır.
Sonuç
Her dilin kendine özgü tarihsel bir arka plan ve dünya görüşünün yansıması olduğundan hareketle
Azerbaycan Türkçesi de toplum dilbilimsel olarak içinde bulunduğu coğrafya ve tarihsel geçmişi ile
ilişkili olarak kendine özgü bir dil yapısına sahip görünmektedir. Bu bağlamda ortaya çıkan toplumsal
etkileşim ağları bu dilin yapısını etkileyen temel unsurlardır. Aynı zamanda Azerbaycan Türkçesinin
yapısı ve kullanım özellikleri toplumsal katmanların niteliklerine veya dilin kullanıldığı yere göre de
değişiklik göstermektedir.
Azerbaycan’daki diğer kültürel ve toplumsal unsurların biçimlenmesinde olduğu gibi Azerbaycan
Türkçesi, coğrafi konumu ile ilişkili şekilde Türkçenin önemli bir lehçesi olarak bölgesindeki diğer diller
ile siyasi ve tarihsel gelişmelerin etkisi altında farklı dönemlerde farklı yoğunluklarda etkileşim içinde
olmuş, o dillerden etkilendiği (ödünç aldığı) gibi onları da etkilemiştir. Bu bağlamda Arapça, Rusça,
Türkiye Türkçesi ve Farsça’dan sözcük ve yapılar almıştır. Bu etkileşimler her zaman için doğal bir alış-
veriş şeklinde gerçekleşmemiş Rusya’nın uzun zaman yaptığı gibi toplum mühendisliği anlayışı içinde
dili değiştirmek ve yeniden biçimlendirmek yönünde tek taraflı bir çaba içerisinde olmuştur.
Rusların böl-parçala-yut/yönet anlayışı Sovyetler içerisindeki farklı etnik ve dini topluluklara
yönelik tutumlarında zamana, mekana ve topluluğun özelliklerine göre şekil değiştirerek farklı biçimler
altında karşımıza çıkmaktadır. Ruslar bir topluluğun dilinin bozulmasının o topluluğa hakim olmanın en
güçlü yollarından biri olduğunu çok iyi kavramış ve bunu stratejik olarak iyi kullanmıştır. Dilin
toplumları birleştirici işlevinin ortadan kalkması (de-fonksiyon) ile ortak özelliklere sahip topluluklar
birbirine ötekileşmektedir. Türk topluluklarının en temel birleştirici unsurlarından biri olan Türkçenin
bozulması ile bu toplulukların birbirleri ile iletişimleri de zayıflamaktadır. Bu bağlamda Azerbaycan
Türkçesi bir taraftan Rus politikalarının Ruslaştırıcı (Russification) etkisi ile bir taraftan da coğrafi ve
kültürel olarak çok uzun zamandır etkisi altında olduğu İran’ın Fars dili etkisi altında (İranlaştırma) ve
diğer birçok dilin maruz kaldığı İngilizce’nin etkisi arasında sıkışmış durumdadır. Bağımsızlık sonrası bu
etkilerden kurtulmaya yönelik çalışmalar Azerbaycan’daki milli politikaların önemli bir boyutunu
oluşturmaktadır.
Sovyet sonrası dönüşüm sürecindeki Azerbaycan’da toplumsal milli kimliğin önemli bir unsuru
olarak dil bilincinin gelişmesi ve ortak bir iletişim dilinin oluşturulması ve zenginleştirilmesi özellikle
genç nesiller açısından son derece önemli bir konu olarak durmaktadır.
Достарыңызбен бөлісу: |