Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


“ Nartlar bla Satanaynı Kökge Uçhanlarını ÜsündenTavruh”



Pdf көрінісі
бет51/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   102

 “ Nartlar bla Satanaynı Kökge Uçhanlarını ÜsündenTavruh” 

Satanay nartlaga onov etip köp çalka ozgandıla. Nartla, cer üsünde cavları bla küreşe, halknı 

koymaga nemegenleni artların etgendile. Zaranlı sarıv bekleni da kurthandıla. Em artında, nartla, 

cavların  tavushandan  sora,  Kök  Teyrisinden  buyruk  kelip,  kuş  kanatlı  celatlaga  minip,  havaga, 

kökge uçup ketgendile.” (Vladışevskaya vd. 1994: 299). 

“Nartlar ile Satanayın Yerden Göğe Uçmaları Hakkındaki Rivayet” 

Satanay’ınrazılığı ile Nartlar uzun çağlar yaşadılar. Nartlar yeryüzündeki düşmanları ile mücadele 

ettiler. Halka karşı olan canavarları bertaraf edip, zararlı ejderhalardan korudular. En sonunda Nartlar 

düşmanları yeryüzünden yok ettikten sonra, Gök Tanrı’dan buyruk geldi. Kuşkanatlı, yel atlara binerek, 

havaya, gökyüzüne uçup gittiler.” 

 

“Debetni Caşları bla Emegen Katınnı Kızları” 

  Ertte zamanda Debet pelivan bolgandı. Ol Kesi nart bolgandı. Ol kesi kün çıkgan canında 

Temir-Kapuga, kün bathan canında Buz teniŋizge bargandı.”(Vladışevskaya vd. 1994: 146). 

“Debet’in Çocukları ile Emegen Kadının Kızları” 

Eski  zamanlarda  Debet  adında  bir  pehlivan  vardı.  O  kendisi  nart  idi.  O  kendisi  gündoğusunda 

Temir Kapıya, günbatısında Buz denizinde kadar varmıştı.” 

“Ariv Satanay”   

 

 



 

Güzel Satanay 

Kündü Satanaynı atası,  

 

 



Gündür Satanay’ın babası 

Aydı anı taphan tatlı anası. 

 

 



Aydır anu bulan tatlı anası 

Aydan anı Teŋiz Teyri urlagandı, 

 

Aydan onu Teniz Tanrısı çalmıştı 



Anı atı Suv Celmavuz bolgandı  

 

Onun adı Su Celmavuz’u (Ejdehası) olmuştu 



....... 

Satanayga Suv Anası karagandı, 

 

Satanay’a Su Anası bakıyordu 



Altın çaçın kolu bla taragandı   

 

Altın saçını eliyle tarıyordu 



... 

Almostula, körüp, anı algandıla, 

 

Albastılar görüp onu aldılar, 



Kara ormanga eltip, aşla salgandıla 

 

Kara ormana getirip, yiyecekler verdiler 



.... 

Ullu töbe kart emegen bolgandı  

 

Ulu tepede yaşlı canavar oturuyordu 



Ceti cüz cıl ol ormanda turgandı 

 

Yediyüz yıldır bu ormanda duruyordu. 



.. 

Ol kezivde Satanay, betin açıp karaganedi- 

O sırada Satanay, yüzünü açıp bakmıştı 

Birden emegenni cangız közü kamaganedi ”  Birden canavarın tek közü kamaşmıştı” 

(Vladışevskaya vd. 1994: 71). 

 

“Nartlanı Teyrige tabıngan Algışları”   

Nartların Tanrıya İbadet Ederken Söyledikleri Dua 

 

Teyri, seni kuluŋma, kesim da nart uluma! 



Tanrı, senin kulunum, kendim de Nart oğluyum! 

Suv Teyrisi, suvdans algansa kanımı,   

Su Tanrısı sudan saldı kanımı, 

 

Kök Teyrisi bergendi canımı.   

 

Gök Tanrısı vermişti canımı. 

Cer Teyrisi, aşla bla toydurduŋ  

 

Yer Tanrısı aşlar ile doyurdu, 



... 

Nartla barı caratıldık, Teyri, kanıŋdan  

Nartların hepsi yaratıldık, Tanrı kanından, 

(Vladışevskaya vd. 1994: 283). 

Örnek  metinlerde  de  görüldüğü  gibi,  Karaçay-Malkar  Nart  destanları  diğer  Türk  boylarındaki 

destanlarla üslûp ve motiflerle aynıdır.  



317 

Prof. Dr. İsmail DOĞAN/Karaçay Nartları ile Diğer Türk Dünyası Destan, Efsane ve Masallarındaki… 



Teyrile  blaNartla  başlıklı  nartta  geçen  yeryüzünün  yaratılması  hem  üslûp  hem  de  motifler 

açısından Altay Yaratılış (Ögel 1989: 432) destanıyla neredeyse hemen hemen aynıdır.  

Eski Türk inanç sisteminin bütün göstergeleri bu anlatımda mevcuttur.  

ÖrüzmekniT  uvganı  adlı  nartın  motifleri  ise  Göktürk  Türeyiş  destanının  bütün  özelliklerini 

göstermektedir.    Gökten  gelen  mavi  ışık  ve  gök  taşından  doğan  Örüzmek’in  iri  bir  kurdu  emmesi 

motiflerini  Oğuz  Kağan  destanından  bilemekteyiz.    Hem  Örüzmek’te  hem  de  Sosurga’nın  doğumunda 

bulunan  taş  motifi  de  bütün  Türk  boylarında  görülen  taşlarla  ilgili  adet  ve  inanışlarla  (Tanyu  1968:  ) 

bağlantılıdır.  

Sosuruknu Tuvganı adlı nart ise Kitab-ı Dede Korkut’ta geçen Tepegöz’ün peri kızından doğması 

ile  benzerdir.  Peri  kızıyla  yaratılış  dizgesine  aykırı  olarak  cinsel  ilişkiye  giren  Karaçuk  Çoban  burada 

nartların  çobanı  olarak  karşımıza  çıkar.  Yedi  dağdan  su  alarak  çocuğun  ağzının  yıkanması  motifi  ise 

Türklerde kutsal sayı silsilesini karşımıza çıkarmaktadır.  



Nartlar bla  Satanaynı Kökge Uçhanlarını Üsünden Tavruh isimli nart söyleyişindeki uçan at 

ise Kazak, Kırgız, Türkmen, Sibirya Türk boyları dâhil olmak üzere bütün Türk boylarının destan, efsane 

ve masallarında karşımıza çıkmaktadır (Elçin 1977: 47). 

Debetni  Caşları  bla  Emegen  Katınnı  Kızları  nartındaki  yön  tanımlamasını  hem  eski  Türk 

destanlarında hem de aynı üslûpla Orhun Yazıtlarında görmekteyiz.  



Ariv Satanay nartında geçen güneş baba ay anne, Su Celmavuz, kayın ağacı ve tek göz motifleri 

de Türk destan ve inançlarıyla ilgili efsanelerde sıkça karşımıza çıkan motiflerdir. 



Nartlanı Teyrige Tabıngan Algışları metinin tek Tanrılı Türk Tanrı dinini açıkça görmekteyiz. 

Bütün bunları dikkate aldığımızda, Kafkasya’da yaşayan Adige ve Abhaz gibi henüz edebi dilleri 

bile gelişmemiş kabilelerin Türk destanlarından açıkça etkilendiği ve bu etkileşimin tarihin bir döneminde 

Yunan mitolojisini oluşturan mitlere kadar gittiğini söylememizin doğru olacağı kanaatindeyiz. 



KAYNAKÇA 

Ağasıoğlu, F. (2000). Azer Xalqı, Bakı: Çaşıoğlu Yay. 

Ayda, A. (1992). Etrüskler (Tursakalar) Türk İdiler, Ankara. 

Can, Ş. (1970). Klâsik Yunan Mitolojisi, İstanbul: İnkılâp-Aka Yay. 

Diker, S. (2000). Anadolu’da On Bin Yıl. Türk Dili’nin Beş Bin Yılı, İzmir. 

Doğan,  İ.  (1997).  Karaçay–Malkar  Egemen  Comaklarının  Işığında  Tepegöz  Motifi,  III.  Mukayeseli  Türk  Dili  ve 

Edebiyatı Sempozyumu, 30-31 Mart, Çanakkale: 18 Mart Üniversitesi. 

Doğan,  İ.  (2000).  Kafkasya’da  Bulunan  Göktürk  (Runik)  İşaretli  Eserler  Albümü,  Ankara:  Türk  Dil  Kurumu 

Yayınları.  

Elçin, Ş. (1977). Atların Doğuşları ile İlgili Efsaneler, Halk Edebiyatı Araştırmaları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 

Geleyava, A. (1995). Karaçay-Malkarların Kahramanlık Destanları Nartların Manas’taki Paralelleri, Manas Destanı 

Etkinlikleri Uluslarası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi. 

Harmatta, J. (1988). Avarların Dili Sorununa Dair. Doğu Avrupa’da Türk Oyma Yazılı Kitabeler, çev. Hicran Akın, 

Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay. 

Ögel, B. (1989).Türk Mitolojisi, I.C., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay. 

Özbay, Y. Ö. (1999). Mitoloji ve Nartlar, Kafdağı Yayınları 1. 

Tanyu, H. (1968).Türklerde Taşlarla İlgili İnanışlar, Ankara. 

Vladışevskaya, T. F,;Gorelov, A. A.; Dalgat, U. B.; Kidayş-Pokrovaskaya, N. V.; Mirbadaleva, A. S.; Tenişev, E. 

R.;  Tolstoy,  N.  İ.  (1994).  Nartla  Malkar-Karaçay  NartEpos,  Moskova:  İzdatelskaya  Firma 

VostoçnayaLiteratura. 

 

 


318 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


RUS ETKİSİNİ AZALTMA SÜRECİNE İLİŞKİN  

TOPLUM DİLBİLİMSEL ÇÖZÜMLEMELER  

-AZERBAYCAN TÜRKÇESİ ÖRNEĞİ- 

Yrd. Doç. Dr. İsmail GÜLLÜ

 

Özet:  Bu  bildiride,  Azerbaycan  Türkçesinin  Sovyetler  Birliği  dönemi  ve  sonrasında  yaşadığı  önemli 



kırılmalar  özellikle  de  Rusçanın  etkileri  toplum  dilbilimsel  açıdan  çözümlenmiştir.  Azerbaycan  Türkçesi 

köklü  tarihsel  geçmişe  sahip  yapısı  yanında  Azerbaycan’ın  tarihsel  ve  coğrafi  konumundan  ötürü  kendine 

özgü bir yapıya sahiptir. 

Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Türkçesi, Ruslaştırma, Ruslaştırmanın azaltılması, Toplum dilbilim. 

Socio-Linguistically Analysis in Derussification Process -Azerbaijan Turkish Example/Sample- 

Abstract: In this assertion, important fractions of Azerbaijan Turkish language in pre and post-Soviet period, 

especially effects of Russian analyzed sociologically. Azerbaijan Turkish Language has a unique structure in 

relation to its historical and geographical location, in addition to its deep historical structure.  

Keywords: Azerbaijan Turkish, Russification, Derussification, Socio-linguistics. 

 

1991 yılında biz Sovyetler birliğinden  



çıktık, ama Sovyetler bizden çıkmadı 

Giriş 

Dil,  bir iletişim aracıdır. Yapısalcı bir düşünür olan Ferdinand de  Saussure de (1857-1913) “dil, 

toplumda oluşan bir anlaşmaya dayalı karmaşık bir dizgedir” sözüyle dile toplum dilbilimsel açıdan bir 

tanımlama getirmiş ve dilin toplumsal bir olgu ve davranış biçimi olduğunu vurgulamıştır.  Devingen bir 

özelliğe sahip olan dil ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Dil 

aynı  zamanda  iç  biçiminde  (innere  Sprachform)  bir  dünya  görüşünü  barındıran  dinamik  (energia)  bir 

özelliğe  sahiptir  (Humboldt,  1907).  Küreselleşen  dünyada  toplumların,  kültürlerin  ve  dillerin  karşılıklı 

olarak birbirinden etkilenmeleri (linguistic exchange) kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır 

(Bourdieu,  1991).  Bu  etkileşimin  yönü,  boyutu,  derecesi  ve  buna  etki  eden  dinamikler  de  konuyu 

karmaşıklaştıran  ve  derinlemesine  çözümlenmesini  gerektiren  bir  değişken  durumundadır.  Toplum 

dilbilimsel  açıdan  kod  kaydırımı,  kod  kopyalama,  alıntı,  ödünç  alma,  dönüşümlü  kod  kullanımı  gibi 

kavramlar ile bu duruma açıklama getirilmektedir (Johanson, 2002). 

Çok karmaşık yapısına karşın, insanın doğduktan sonra birkaç yıl gibi şaşırtıcı kısa bir süre içinde 

edindiği  dil,  o  dili  konuşan  bireyin  dünyaya  bakış  açısını  ve  düşünme  biçimini  belirleme, 

çevresindekilerle iletişimini, binlerce yılın birikimi olan bilgi varlığına erişmesini ve düşünsel gelişimini 

sağlama özellikleri ile yaşamımız boyunca bize eşlik eden önemli bir varlıktır (Toklu, 2015: 11). 

Toplum  dilbilim,  "dil  olgularıyla  toplumsal  olgular  arasındaki  ilişkileri,  bunların  birbirini 

etkilemesini, birbirinin değişkeni olarak ortaya çıkmasını, bir başka deyişle bu iki tür olgu arasındaki eş 

değişirliği inceleyen karma dal" olarak tanımlanmaktadır (Vardar vd. 1980: 144). 

Bu çalışmada, oldukça geniş, çok boyutlu ve karmaşık bir olgunun tüm yönleri ile çözümlenmesi 

amaçlanmamaktadır.  Sovyetler  Birliği’nin  1991  yılında  dağılması  ile  birlikte  yeni  bir  dönem  başlamış 

oldu. Bu yeni dönemin temel dinamikleri nelerdir? Azerbaycan’da konuşulan dil Türkçedir. Azerbaycan 

Türkçesi içinde Rusça, Farsça ve İngilizce birçok kelime ve deyim bulunmaktadır. 

Bir dilin toplum dilbilimsel çözümlemesinde o dilin kendine özgü tarihsel ve kültürel dinamiklerini 

dikkate alarak yaklaşmak  gerekmektedir. Azerbaycan’ın coğrafi konumu, tarihsel geçmişi ve toplumsal 

yapısı oradaki diğer toplumsal ve kültürel unsurları etkilediği gibi dilin biçimlenmesini de etkilemektedir. 

Oğuz dillerinin sınıflandırılması konusunda tam bir uzlaşma olmasa da Radloff, Türkmence ile Kafkas, 

İran, Anadolu, Kırım ve Trakya’da konuşulan dilleri “Batı Oğuz Dilleri” şeklinde adlandırarak ve Güney 

Türkçe  olarak  adlandırırken  Johanson  bu  grubu  Türkçe,  Gagavuz  Türkçesi  ve  Azerbaycan  Türkçesi 

şeklinde üç ayrı alt gruba bölerek ele almaktadır. 

                                                      

 



Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, ismailgullu@hotmail.com 

320 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Bir toplumdaki dilin sosyolojik olarak çözümlemesini yaparken o dilin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, 

coğrafi  konumlanış  gibi  toplumsal  katmanlara  özgü  kodlardan  (schichtenspezifische  Kode)  hareketle 

farklılaşmasını  dikkate  almak  gerekmektedir  (Fishman,  2000).  Örneğin  Azerbaycan’daki  gençlerin 

kullandığı dil ile yaşlı kuşağın kullandığı dil birbirinden farklılıklar göstermektedir. Aynı şekilde kırsal 

bölgelerde  kullanılan  dil  ile  şehirdeki  dil  “dil  davranışı”  (sprachverhaltende)  açısından  birbirinden 

farklılaşmaktadır.  Sözel  iletişimde  yer  alan  toplumdaki  farklı  kesimlerden  bireyler  özellikle  de  gençler 

arasında Rusça veya İngilizce ile konuşma veya bazı sözcük veya tümceleri bu diller ile ifade etme bir 

statü  göstergesi  gibi  algılanabilmekte  özenti  ile  karışık  bir  ayrıcalık  durumuna  imkan  verdiği 

düşünülebilmektedir. Bireylerin kullandıkları dilsel yapı, başkaları tarafından algılanma, değerlendirilme 

ve sınıflandırılma durumlarını belirleyebilmektedir. 

Toplum  dilbilim  içerisindeki  eksiklik  kuramı  yaklaşımında  (Defizittheorie)  toplumsal  katmanlara 

özgü dil kullanımı betimlenmektedir. İngiliz toplumbilimcisi B. Bernstein bu alandaki çalışmalarında; alt 

toplumsal  katmanın  orta  toplumsal  katmana  oranla  eksik,  yetersiz,  sınırlı  bir  dil  kullanımına  sahip 

olduğunu belirtmektedir (İmer, 1987: 215). 

Saussure,  dilbilim  çalışmalarında  konuşma  diline  öncelik  verilmesinden  yanadır.  Bilim  adamı, 

incelemelerinde yazılı dili yedek, ikincil bir dizge olarak görür (Toklu, 2015: 23). Edebiyat, sanat veya 

akademik  dünyadaki  dil  kullanımı  ve  yapısı  ile  gündelik  hayattaki  dil  kullanımları  arasında  da  önemli 

farklılaşmalar  dikkat  çekmektedir.  Elbette  1991  yılına  kadar  Sovyetler  Birliği  içerisinde  yer  alan 

Azerbaycan  Türkçesinin  farklı  düzey  ve  yoğunluklarda  Farsça,  Türkiye  Türkçesi  ve  Rusça’nın  etkisi 

altında kaldığı söylenebilir. 



Dil, Siyaset ve Devlet: Russifikasyon Süreci 

Sovyetler  Birliği’nin  dağılması  ve  soğuk  savaş  sonrası  dönemde  bağımsızlıklarını  kazanan  Türk 

Cumhuriyetlerinde ulusal kimliğin yeniden inşası süreci beraberinde küreselleşme ile yerelleşme arasında 

gidip  gelen  birçok  çelişkili  durumu  da  içinde  barındırmıştır.  Bu  çelişkiler,  dil  politikalarına  da 

yansımıştır. Sovyetler Birliği döneminde siyasi bir politika olarak siyasi sınırlar içerisinde yer alan etnik 

unsurların  dillerinin  dönüştürülmesi  ve  tek  bir  millet  yaratma  amacı  ile  Ruslaştırma  çalışmaları  homo 



sovieticus  oluşturma  bağlamında  önemli  bir  olgudur.  Yeni  bir  toplum  inşası  sürecinde  "Sosyalist 

realizmi" adı verilen bu yaklaşımla dil, edebiyat ve bilim yeni resmi ideolojiye göre şekillendirilmektedir 

(Karaman,  2010:  136).  1991  yılında  bağımsızlığını  ilan  eden  Azerbaycan’a  Sovyetler  Birliği  1920’li 

yıllarda  hâkim  olmuşsa  da  Kril  alfabesine  (abecesine)  geçiş  1940’da  gerçekleşmiştir.  Bu  stratejinin  bir 

diğer  ayağı  ise  “yerelleştirme”  (korenizatsiia/nativization)  adı  verilen  yerel  halktan  seçilen  kişilerin 

yönetimde, medyada ve sanat alanında yer almasını sağlamaktır. 

Azerbaycan’ın  son  seksen  yıl  içinde  dört  defa  alfabe  değiştirdiği  ve  son  olarak  yarım  asır  Kiril 

alfabesi ile yaşadığı dikkate alındığında toplumdilbilimsel açıdan nasıl bir durum ile karşı karşıya olduğu 

daha iyi anlaşılacaktır: Latin alfabesi: (1922 yılından 1940’a kadar); Kiril alfabesi: (1940’tan 1991 yılına 

kadar); Kiril ve Latin alfabesi: (1991 yılından 2001 yılına kadar hem Kiril alfabesi hem de Latin alfabesi 

kullanılmıştır.  1  Ağustos  2001  tarihinden  itibaren  tamamen  Latin  alfabesine  geçilmiştir)  (Helilov, 

2007:221, akt. Karaman, 2010: 131). 

Sovyet Rusya yönetimi açısından alfabe değişikliği; Türk halkları arasında yazı birliğini bozarak, 

onları birbirlerinden uzaklaştırmak, özellikle de Türkiye Türklerinden ayırmak amacına yönelik bir araç 

olarak  görülmekte  ve  dilin  standartlaştırılması  (standardizasyon)  politikası  bağlamında  Rus  Kiril 

alfabesine geçiş için bir aşama olarak düşünülmekteydi. Bu hedefleri doğrultusunda alfabe değişikliğine 

yönelik  çalışmaları  desteklediler  ve  yönlendirmeye  çalıştılar  (Aslan,  2009:  360).  Rusların  yapay  bir 

standartlaştırma stratejisi içinde Kril alfabesinde olan E (ye), Я (ya), Ю (yu), Ё (yo) gibi sesler ile şç, ts 

çift sesler için kullanılacak işaretler eklenmiştir. 

Rusya  bu  ötekileştirme  çabası  doğrultusunda  işgal  ettiği  yerlerde  yaşayan  diğer  toplulukların  ve 

milletlerin  deneyimsel/mimetik  (geleneksel)  belleğine,  kültürel  belleğine,  dil  ve  iletişim  belleğine  ve 

onların kendileriyle bütünleştirdikleri nesneler belleğine saygı göstermeyip, aksine bu farklılık yaratacak 

olan bellek mekânlarına göz dikmiş ve onları birer birer tahrip etmiştir. Rusya, tüm bu insanı insan yapan 

değerleri  yıkmak  ve  onları  mankurtlaştırarak  kendine  benzetmek;  yani  Ruslaştırmak  ve 

Hristiyanlaştırmak için kimlik yaratmanın en etkili ve kalıcı etkeni olan dile yönelmiştir (Yalçın, 2008: 

667). 


Öyle ki, birçok Türk dilcisi de bu oyunun farkına varamadan kullanılan Türkçenin bilimsel açıdan 

terim  üretemeyeceğini  öne  sürerek  bilim  ve  eğitim  dilinin  Rusça  olması  gerektiğini  öne  sürüp  Rusça 



321 

Yrd. Doç. Dr. İsmail GÜLLÜ/Rus Etkisini Azaltma Sürecine İlişkin Toplum Dilbilimsel Çözümlemeler 

sözcüklerin  dile  girişini  zararlı  görmemiş  ve  kolhoz,  orkestr,  operatsiya,  meditsina,  şahta,  brigadir

komitet,  revolyutsiya,  fizika,  geometriya  vb.  gibi  sözcüklerin  Rusça  yazımlarıyla  dile  alınmasını  kabul 

etmiştir  (Özkan,  2004:  48;  Zekiyev  vd.,  1998:  109;  akt  Yalçın,  2008:  672).  Azerbaycan  Türkçesinin 

yapısının  da  Rusça’dan  etkiler  taşıdığını  görmek  mümkündür.  Azerbaycan  dilindeki  kodlama 

(codification)  sürecinde  Rusça’dan  ё, x,  ve q  gibi  bazı  harfler  (yazıbirimler)  ve  maşın  (araba),  stekan 

(bardak), stul (masa), savxoz (görevli) gibi çok sayıda sözcük geçmiş ve gündelik yaşamda günümüzde de 

varlığını sürdürmektedir. Arapça’dan da benzer biçimde mektep, lezzet, azap, zahmet, elm, kitap, suret, 

vacip  gibi  birçok  sözcük  Azerbaycan  Türkçesine  geçmiştir.  Farsçadan  Azerbaycan  Türkçesine  geçen 

sözcükler arasında arzu, behman, bed, hoş, baht, bade, şikest, hasta gibi birçok sözcük bulunmaktadır. Bu 

sözcükler özellikle coğrafi olarak İran’a yakın şehirlerde daha yaygın bir kullanım bulunmaktadır. Aynı 

zamanda Azerbaycan’daki farklı etnik grupların da dil kullanımının farklılaştığının altı çizilmelidir. Son 

yıllarda  çanak  anten,  uydu,  internet  vb.  kitle  iletişim  araçlarının  gelişmesi  ile  birlikte  Türkiye 

Türkçesinden  de  hepsi  (hamısı),  zor  (çetin),  özel  (xüsusi),  acaba  (göresen)  gibi  çok  sayıda  sözcük  ve 

ifadenin  geçtiği  görülmektedir.  Özellikle  gençlerin  Türkiye’deki  müzik,  dizi  ve  filmleri  yakından  takip 

etmeleri ile bu etkileşim daha da güçlenmiş görünmektedir.   

Sovyet eğitim sisteminde okuyan ve iki dilli hatta çok dilli Azerbaycanlıların gündelik yaşamda da 

Azerbaycan Türkçesi yerine/yanında Rusçayı tercih etmeleri ve daha akıcı konuşmaları, konuşurken Rus 

dilinin  ağız  yapısının  etkileri  dikkat  çekicidir.  Azerbaycan  Türkçesinin  karışık  ve  çok  katmanlı  yapısı 

ülkedeki devlet kurumlarını bu duruma çözüm bulunmasını ve stratejiler geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. 



Sonuç 

Her dilin kendine özgü tarihsel bir arka plan ve dünya görüşünün yansıması olduğundan hareketle 

Azerbaycan  Türkçesi  de  toplum  dilbilimsel  olarak  içinde  bulunduğu  coğrafya  ve  tarihsel  geçmişi  ile 

ilişkili  olarak  kendine  özgü  bir  dil  yapısına  sahip  görünmektedir.  Bu  bağlamda  ortaya  çıkan  toplumsal 

etkileşim  ağları  bu  dilin  yapısını  etkileyen  temel  unsurlardır.  Aynı  zamanda  Azerbaycan  Türkçesinin 

yapısı  ve  kullanım  özellikleri  toplumsal  katmanların  niteliklerine  veya  dilin  kullanıldığı  yere  göre  de 

değişiklik göstermektedir. 

Azerbaycan’daki diğer kültürel ve toplumsal unsurların biçimlenmesinde olduğu gibi Azerbaycan 

Türkçesi, coğrafi konumu ile ilişkili şekilde Türkçenin önemli bir lehçesi olarak bölgesindeki diğer diller 

ile  siyasi  ve  tarihsel  gelişmelerin  etkisi  altında  farklı  dönemlerde  farklı  yoğunluklarda  etkileşim  içinde 

olmuş,  o  dillerden  etkilendiği  (ödünç  aldığı)  gibi  onları  da  etkilemiştir.  Bu  bağlamda  Arapça,  Rusça, 

Türkiye Türkçesi ve Farsça’dan sözcük ve yapılar almıştır. Bu etkileşimler her zaman için doğal bir alış-

veriş  şeklinde  gerçekleşmemiş  Rusya’nın  uzun  zaman  yaptığı  gibi  toplum  mühendisliği  anlayışı  içinde 

dili değiştirmek ve yeniden biçimlendirmek yönünde tek taraflı bir çaba içerisinde olmuştur.   

Rusların  böl-parçala-yut/yönet  anlayışı  Sovyetler  içerisindeki  farklı  etnik  ve  dini  topluluklara 

yönelik tutumlarında zamana, mekana ve topluluğun özelliklerine göre şekil değiştirerek farklı biçimler 

altında karşımıza çıkmaktadır. Ruslar bir topluluğun dilinin bozulmasının o topluluğa hakim olmanın en 

güçlü  yollarından  biri  olduğunu  çok  iyi  kavramış  ve  bunu  stratejik  olarak  iyi  kullanmıştır.  Dilin 

toplumları  birleştirici  işlevinin  ortadan  kalkması  (de-fonksiyon)  ile  ortak  özelliklere  sahip  topluluklar 

birbirine  ötekileşmektedir.  Türk  topluluklarının  en  temel  birleştirici  unsurlarından  biri  olan  Türkçenin 

bozulması  ile  bu  toplulukların  birbirleri  ile  iletişimleri  de  zayıflamaktadır.  Bu  bağlamda  Azerbaycan 

Türkçesi  bir  taraftan  Rus  politikalarının  Ruslaştırıcı  (Russification)  etkisi  ile  bir  taraftan  da  coğrafi  ve 

kültürel olarak çok uzun zamandır etkisi altında olduğu İran’ın Fars dili etkisi altında  (İranlaştırma) ve 

diğer birçok dilin maruz kaldığı İngilizce’nin etkisi arasında sıkışmış durumdadır. Bağımsızlık sonrası bu 

etkilerden  kurtulmaya  yönelik  çalışmalar  Azerbaycan’daki  milli  politikaların  önemli  bir  boyutunu 

oluşturmaktadır. 

Sovyet  sonrası  dönüşüm  sürecindeki  Azerbaycan’da  toplumsal  milli  kimliğin  önemli  bir  unsuru 

olarak  dil  bilincinin  gelişmesi  ve  ortak  bir  iletişim  dilinin  oluşturulması  ve  zenginleştirilmesi  özellikle 

genç nesiller açısından son derece önemli bir konu olarak durmaktadır.  



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет