b. Kaynana Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar
Kaynana tarafından söylenen maniler de genellikle muhteva itibariyle gelin tarafından söylenenlere
benzemektedir. Karşıt kutupta yer alan kaynana bunlarda çeşitli sıfatlar (suratsız, hortlak, şişe bacaklı,
vb.) kullanarak geline hakaret eder. Sebebin yine evin erkeği olduğu ise “O oğlanı ben doğurdum” (T.
Artun 2006: 79) ifadesinden anlaşılmaktadır.
“Gözleri patlak gelin
“Eli elekli gelin
Çenesi hırtlak gelin
Basma yelekli gelin
Seni mezar kaçkını
O oğlanı ben doğurdum
Suratsız hortlak gelin”
Şişe bacaklı gelin”
(T. Yardımcı 1999: 43).
(T. Artun 2006: 79).
Kaynana zaman zaman ev işlerini yapma konusunda -yılların da verdiği tecrübe ve becerinin
özgüveniyle- gelini eleştirir. Kendisinin ev ve mutfak işlerindeki mahareti âdeta onun gelin karşısındaki
tek galibiyetidir. Gelin o kadar tembel ve eli yavaştır ki, akşama kadar bir yemeği pişiremez. Ev işlerini
yapmadaki gönülsüzlüğü ise “oynamaz kaya gibi” sözcük öbeğiyle vurgulanır. Bazı manilerde ise gelinin
sabah geç uyanması eleştirilir. Kaynana erkenden uyanıp ev işlerini yapmaya başladığı hâlde gelin daha
elini yüzünü bile yıkamamıştır.
“Gelin bir aş bişirdi,
“Ay gelin, gözüm gelin,
Gözünde yaş bişirdi.
İşlerem özüm gelin.
Bütün günü işledi,
Neylesin gaynanası,
Ele bil daş bişirdi.”
Tenbeldir bizim gelin.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 179).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 338).
“Hanım canım dedikçe
“Pancar koydum yunacak
Kubarın maya gibi
Daha suyu konacak
Bir kahve pişir desek
Böyle gelin olur mu
Oynamaz kaya gibi”
Eli yüzü yunacak”
(T. Kaya 2004: 94).
(T. Yardımcı 1999: 43).
Gelin kaynananın ölmesini ister de kaynana oğlunu elinden alan gelinin yaşamasını ister mi? Bu
istek bazı manilerde beddualar aracılığıyla dile getirilmiştir.
“Şu dağın ardı meşe
Gün bata gölge düşe
Oğlumu benden ettin
Başına taşlar düşe”
(T. Kaya 2004: 94).
Bazı manilerde ise gelinden kurtulmak isteyen kaynananın gelini, oğlundan boşandırmak ve sokağa
attırmakla tehdit ettiği görülmektedir. Boşandırma hadisesinin altında yatan gizli istek ise gelinin eve
gelmesiyle birlikte boşalttığı “evin hanımlığı” koltuğuna tekrar oturmak ve saltanatı ele geçirmektir. Ona
göre kendisi hanım, gelin ise hizmetçidir.
“Oğluma çatacağım
“Çiçek gibi her yanım
Seni boşatacağım
Sen hizmetçi ben hanım
Sırtına tekme vurup
Kovdururum oğluma
Sokağa atacağım”
Eğer isterse canım”
(T. Kaya 2004: 93).
(T. Yardımcı 1999: 43).
Kaynana tarafından söylenen bazı maniler ise sayıları az olmakla birlikte geline karşı olumsuz bir
düşüncenin yer almadığı metinlerdir. Aşağıya aldığımız ilk metin kaynananın gelini olacak kıza vaatlerini
işlemektedir. Dolayısıyla geline karşı olumsuz herhangi bir tavır söz konusu olmadığı gibi aksine, gelin
getirmek için bir istek söz konusudur. İkinci ve üçüncü metinde ise kaynana gelinden beklentilerini dile
getirmektedir. Gelini almak suretiyle kendine düşen görevi yerine getiren kaynana, gelinden ev işi
yapmasını ve çocuk doğurmasını istemektedir.
287
Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar
“Kemer bağla beline,
“Gelin gelin, gız gelin
Şerbet verim eline,
İncilerin düz gelin.
Sen gelinim olanda,
Yeddi oğlan isterem,
Hına goyum teline.”
Son beşiyin gız gelin.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 75).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 338).
“Gelin, dilekli gelin,
Ceyran ürekli gelin.
Hamır yoğur, çörek yap,
Ay şir bilekli gelin.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 337).
Tespit ettiğimiz metinler içerisinde Azerbaycan’dan alınan bir mani, kaynananın geline olan
sevgisini ifade etmesi bakımından farklı bir örnektir. Yukarıda verilen üç örnekte de gelin hakkında
olumsuz bir tutum hissedilmemektedir. Ancak bu metinde kaynananın gelini için kullandığı “gurban
olum” ifadesi, sevginin boyutunu göstermesi açısından dikkat çekmektedir. Ayrıca gelinin kötülendiği
manilerde sorun olan oğul sevgisi burada gelin sevgisinin kaynağıdır.
“Gelin var nes deyendi,
Gelin var pis deyendi.
Gelinime gurban olum,
Oğlumu isteyendi.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 175).
Gelinin çeşitli özellikleri bakımından eleştirildiği maniler kaynananın içindekileri sayıp döktüğü bir
vasıta olduğu için rahatlama sağlamaktadır. Bu bağlamda işlevi yine “toplumsal ve kişisel baskılardan
kurtulma”dır. Çünkü her ne kadar kaynana büyüklüğünden dolayı gelinden saygı görmeyi hak ediyorsa
da, onun da geline sevgiyle davranması gerekir. Ayrıca metinlerde geçen ve mizahî bir özellik taşıyan
bazı benzetmelerden (hortlak, mezar kaçkını, şişe bacaklı, vb.) hareketle bu tür manilerin aynı zamanda
“eğlenme, eğlendirme ve hoşça vakit geçirme işlevi”ne sahip olduğu belirtilebilir.
Gelin hakkında olumsuz yargıları içermeyen manilerin işlevini ise Türk gelenek ve görenekleri
bağlamında ideal bir gelin-kaynana ilişkisini işlediği “toplumsal kurumlara ve törenlere destek verme”
olarak belirleyebiliriz.
c. Gelin-Kaynana Dışında Üçüncü Şahıslar Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar
Gelin ve kaynananın dışında üçüncü şahıslar tarafından söylenen bazı manilerde de gelin-
kaynanana ilişkisi konu edilmiştir. Gelin ve kaynanaya iyi geçinmenin yollarını öğretmeyi amaç edinen
bu metinlerde her iki kadın ilişkilerinin iyi olması için uyarılmakta ve onlara bu doğrultuda çeşitli
mesajlar verilmektedir. İki farklı gruba ayırabileceğimiz metinlerin ilk grubunu, kaynanayı geline iyi
davranması konusunda uyaranlar teşkil eder. Türkiye’den alınan örnekte kaynanadan “dilini tutması” yani
gelini eleştirmemesi ve her şeye karışmaması istenir. Halkın bakış açısına göre kaynana dilini tutmayı
bilmiyorsa gelin almamalıdır, gelini olan kaynananın dilini tutmayı öğrenmesi gerekir. Azerbaycan’dan
alınan örnekte ise yaşam şartları iyi olmayan bir gelin figürüyle karşılaşıyoruz. Gelin soğuktan donmuştur
ve bunun sorumlusu olarak da kaynana görülmektedir. Bu nedenle manide kaynanaya “oğlun ölsün”
şeklinde beddua edilerek, kaynana en sevdiği varlık ve gelinle çatışmasındaki temel sebep olan oğlu
üzerinden hedef alınmıştır.
“Dip odanın kilimi,
“Çaggal toyug apardı,
Dut kaynana dilini;
Sehere yovug
4
apardı.
Dutmaz isen dilini
Oğlun ölsün gaynana,
Neye aldın gelini.”
Gelini soyug apardı.”
(T. Elçin 1990: 81).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 121).
Maniler vasıtasıyla gelinlere de birtakım mesajlar verilmektedir. Aşağıda verilen ilk metinde evde
çok söz söylenir, bunlar kötü de olabilir ama sakın bunlara üzülme denmek suretiyle gelin ikaz edilir. Bu,
kadının kendi mutluluğu ve evliliğini devam ettirebilmesi için şarttır. İkinci metinde ise gelin kaynanaya
kırıcı sözler söylememesi için uyarılmaktadır.
4
Yovug (Yahın): 1. Mesafe olarak uzak olmayan, yakın // Kısa 2. Zaman olarak yakın olan (Altaylı 1994b: 1212,
1259).
288
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
“Almanı alma, gelin.
“Gemi gelir, leng
5
gelir,
Al, yere salma, gelin.
İçi dolu gend
6
gelir.
Evde söz sov çoh olar,
Gelin bir söz deyende,
Üreyine salma, gelin.”
Gaynanaya derd gelir.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 337).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 474).
Doğan Kaya, Akçaabat’ta düğüne gelen davetlilerin gelin ve kaynanaya maniler aracılığıyla öğütler
verdiğini söylemektedir (Kaya 2004: 94). Ancak bizim mani metinlerimiz basılı kaynaklardan alındığı
için bu tür örneklerin düğünde mi, başka bir toplantıda mı söylendiği hakkında kesin bir bilgiye sahip
değiliz. Bu bağlamda Şükrü Elçin’in Türkiye Türkçesinde Mâniler adlı eserinde yer alan bir metin farklı
bir yapı sergilemektedir. Muhtevasından hareketle bir düğün ortamında söylendiği anlaşılan metin,
aslında bir âdeti yansıtmaktadır. Eve yeni getirilen geline manide “kaynanan bir şey bağışlamadan attan
inme” denilmektedir:
“Elinde iğne,
Gelin beni dinle,
Kaynanan koyun vermezse
Sakın attan inme”
(T. Elçin 1990: 86).
Üçüncü şahıslar tarafından söylenen bu tür maniler gelin ve kaynanayı eğitme aracı olarak
değerlendirebilir. Ayrıca kaynana ve gelin dışında toplumun diğer fertleri de bunlardan ders aldıkları için
metinlerin işlevi “eğitim ve kültürün genç kuşaklara aktarılması”dır. Son metin, Türk evlilik âdetlerinden
olan eve yeni getirilen geline bağış yapılmasını işlediği için ayrıca “toplumsal kurumlara ve törenlere
destek verme işlevi”ne de sahiptir diyebiliriz.
Azerbaycan’dan tespit edilen ve söyleyicisi bakımından farklılık gösteren bir mani örneğinde ise
evlilik isteği bağlamında gelin-kaynana ilişkisinin işlendiği görülmektedir. Diğer manilerde gerilimin
odak merkezinde bulunan erkek, burada evlilik arzusunu anneye gelin alma isteğiyle ifade etmiştir. Bu,
kadının manilerde evlilik isteğini kaynanaya gelin olma arzusuyla dile getirmesine benzemektedir.
Temelinde ise geleneksel yapı içerisinde erkeğin bile evlenme isteğini açıkça dile getirmesinin
ayıplanması bulunmaktadır. Gelin-kaynana ilişkisinin içeriği hakkında bilgi sahibi olamadığımız
aşağıdaki maninin işlevi, duyguların açığa vurulması bağlamında “toplumsal ve kişisel baskılardan
kurtulma”dır.
“Elinde var şamama,
Dur, gel, gedik hamama.
Dolanaram başında,
Gelin olsan anama.”
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 25).
Sonuç
Türkiye ve Azerbaycan sahasındaki gelin-kaynana konulu maniler / bayatılar söyleyicileri
açısından genellikle üç gruba ayrılmaktadır:
a) Gelin tarafından söylenenler
b) Kaynana tarafından söylenenler
c) Gelin-kaynana dışında üçüncü şahıslar tarafından söylenenler
Bu manilerden / bayatılardan gelin ve kaynana tarafından söylenenler çoğunlukla bir diğerini
eleştirmekte ve kötülemektedir. Bunlarda eleştirinin dozu bazen kaçarak hakaret boyutuna varmaktadır.
Sayıları ve örnekleri az olmakla birlikte bazı manilerde / bayatılarda ise gelin ve kaynana ilişkisinin iyi
olduğu görülmektedir. Genel anlamda gelin-kaynana konusunu işleyen diğer bir grup örnekten ise bu
ilişkinin içeriği hakkında herhangi bir fikir sahibi olmak mümkün değildir. Gelin ve kaynana dışında
üçüncü şahıslar tarafından söylenenler ise - bu ilişkinin dışarıdan yorumlanması sonucu- iki kadına iyi
geçinmeleri yolunda birtakım mesajlar vermektedirler.
5
Leng: 1. Ağır, yavaş; tembel davranan (Altaylı 1994b: 817).
6
Gend: Şeker (Altaylı 1994a: 491).
289
Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar
İşlevleri açısından baktığımızda ise her iki coğrafyadaki gelin-kaynana konulu manilerin /
bayatıların söyleyicilerine ve muhtevalarına göre değişmekle birlikte William R. Bascom tarafından
belirlenen tüm işlevlere sahip olduğu görülmektedir.
KAYNAKÇA
Akalın, S. (1972a). Türk Manileri, C. 1, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Akalın, S. (1972b). Türk Manileri, C. 2, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Altaylı, S. (1994a). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü I, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.
Altaylı, S. (1994b). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü II, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.
Artun, E. (2006). Adana Halk Kültürü Araştırmaları, Adana: Ulusoy Matbaacılık.
Çetindağ Süme, G. (2015). “Elazığ Örneklemesinden Hareketle Gelin-Kaynana İlişkisinin Göndergeleri”,
7. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bildirileri, C. II, Fırat Üniversitesi / Elazığ, 16-18
Ekim 2014, s. 215-221.
Ekici, M. (2010). Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve İnceleme Yöntemleri, Ankara: Geleneksel Yay.
Elçin, Ş. (1990). Türkiye Türkçesinde Mâniler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay.
Karaağaç, G.-Açıkgöz, H. (1998). Azerbaycan Bayatıları, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Türk Dil Kurumu Yay.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, Ankara 1991: Kültür Bakanlığı Yay.
Kaya, D. (2004). Anonim Halk Şiiri, Ankara: Akçağ Yay.
Yardımcı, M. (1999). Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri Âşık Şiiri Tekke Şiiri, Ankara: Ürün Yay.
290
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
BAŞKURTÇADAKİ ZARF-FİİLLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Prof. Dr. Hikmet KORAŞ
Özet: Zarf-fiiller, Türkçenin ifade gücünü geliştiren en önemli gramer unsurlarıdır. Üzerinde pek çok çalışma
yapılmış olmasına rağmen hala üzerinde durulması, çalışılması gerekir. Özellikle Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra Türk lehçeleri üzerinde birbiri ardınca yapılan çalışmalar ortaya çıkmıştır. Ancak bu
çalışmaların pek çoğu karşılaştırmalı bir çalışma olmasa bile çalışanlar, üzerinde çalıştıkları Türk lehçesi ile
Türkiye Türkçesini karşılaştırma ihtiyacı duymaktadır. Ancak bu karşılaştırmanın çoğu, şunlar Türkiye
Türkçesinde var, şunlar ise yoktur şeklinde bilinçsizce yapılmaktadır.
Elbette kelime ve kelime bazında yapılacak karşılaştırmalar olacaktır ama asıl olması gereken kelime teşkili,
kelimelerin kullanımı, çekim eklerinin sıralanış mantığı gibi Türk dilinin yapısı ve ruhuyla ilgili
karşılaştırmalardır.
Başkurt Türkçesi ile ilgili yapılan az sayıdaki çalışmada da zarf-fiiller liste olarak verilmiş, örneklendirilmiş
ancak derinlemesine bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu bildiride Başkurt ve Türkiye Türkçesi arasındaki zarf fiiller yapıları bakımından değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Zarf-fiil, Birleşik Zarf Fiiller, Fiil Çekim ekleri, Başkurt Türkçesi
An Evaluation of the Gerund in Bashkir
Abstract: Verbal adverbs are the most important figure of grammar that improves power of expression of
Turkish language. Although there are many studies on verbal adverbs, it is still needed to dwell on and work
on them. Especially after the Soviet Union’ disintegration, it is revealed that successive studies on Turkish
dialects. However, even if most of these studies are not cooperative, people who work on this subject need to
compare Turkish dialect that they work on with Turkish language. Nevertheless, most of these comparisons,
are made unawares in the form of there are in Turkish language, there are not.
Of course, there will be comparisons which are made on basis of words but what needs to be are the
comparisons about word composition, using of words, the structure and spirit of Turkish language like logic
order of inflectional morpheme.
Also in few studies conducted about Bashkir Turkic, verbal adverbs are given a list, illustrated but there are
no in-depth assessments.
In this report, it will be considered in the point of the structures of verbal adverbs between Bashkir and
Turkish language.
Key Words: Verbal Adverbs, Combination of Verbal Adverbs, Verb Inflections, Bashkir Turkish
0. Giriş
Kıpçak Türkçesi içinde yer alan Başkurtçaya en yakın Türk lehçesi Tatarcadır (Şirin User 2006:
307; Yılmaz: 20/02/2016). Başkurt Türkçesi aslında Kazak ve Tatar Türkçeleri arasında bir geçiş köprüsü
niteliğindedir (Yazıcı Ersoy 2007: 749-809). 19. Asır ortalarında Başkurt Türkçesini ayrı bir yazı dili
yapma konusunda çalışma ve teşebbüsler olmuşsa da
1
başarısızlıkla sonuçlanmıştır (Şirin User 2006: 307;
Ersoy Yazıcı 2007: 749-809; Yılmaz 20/02/2016). 1910’dan itibaren Til Yarışı dergisinde yayımlanan
Başkurt Türkçesiyle makaleler ve 1917 yılından sonra Başkurtça yazılan makalelerden sonra Başkurt ve
Başkurdistan gazetelerinin 1920’den sonra tamamen Başkurt Türkçesiyle neşri (Yılmaz 20/02/2016) ile
Başkurt Türkçesi, 20. Asrın ilk çeyreğinde, Başkurtçayı yazmak için yeni bir alfabenin de
oluşturulmasıyla yazı dili haline gelmiştir (Şirin User 2006: 308-309). Başkurt Türkçesine esas teşkil
eden ise Ufa ağzıdır (Yılmaz 20/02/2016).
Kiril alfabesine göre düzenlenmiş 39 harflik ilk alfabe “Bukvar dlya Başkir” adıyla 1892-1898
yılları arasında Orenburg’da yayımlanmış (Türkoğlu 2012: 505), ikincisi A. G. Bessenov tarafından
hazırlanmış yine “Bukvar dlya Başkir” adıyla 1907 yılında bastırılmış (Türkoğlu 2012: 505). F. Katanov
da 33 harften oluşan bir Kiril alfabesini 1899 yılında düzenlemiştir (Türkoğlu 2012: 505).
Kendine has peltek ve sızıcı ünsüzlerle Çağatay Türkçesinden ayrılan Başkurt Türkçesi şekil yapısı
bakımından Tatar Türkçesine çok benzerken ileri derecede ünsüz uyumlarıyla Kazak Türkçesini hatırlatır
(Ersoy Yazıcı 2007: 749-809).
Niğde Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Böl. hikmetkoras@gmail.com
1
Bu teşebbüs sahibi M. Selim Ümütbayoğlu olup, Ümütbayoğlu Yadigar adlı eserini, o zamanki Başkurt ağzıyla
yazmış ancak ortak yazı dili Çağatayca ile yayımlamıştır. Bk. (Şirin User 2006: 307; Yılmaz 20/02/2016
)
292
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Başkurtça ile ilgili ilk araştırmalar Rus bilim adamları tarafından yapılmış
2
, Başkurt dilbilimi ise
Sovyetler Birliği döneminde oluşmuştur. (Ersoy Yazıcı 2007: 749-809). Dc. G. Kiyekbayev, K. Z.
Ahmerov, A. A. Yoldaşev, T. M. Garipov, N. H. İşbulatov, Z. G. Uraksin, S. F. Mircanova, N. H.
Maksutova, E. F. İşbulatov ve G. Saytbattalov ise Ruslar dışında konu ili ilgilenen bilim adamlarıdır
(Ersoy Yazıcı 2007: 749-809).
Başkurtça hakkında ilk çalışmaları yapanlardan birisinin Müslümanken din değiştirerek Hıristiyan
olan ve adını Mstislav Aleksandroviç Kulaev olarak değiştiren Muhammed Kulayev’in oluşu (Türkoğlu
2012: 505) bu çalışmalara dikkatle yaklaşılmasını gerektirecek önemli hususlardır.
Türkiye’de Başkurt Türkçesi ile ilgili çalışmalar henüz sınırlı sayıdadır
3
. Bu sınırlı sayıdaki
çalışmalardan birisinin zarf-fiil ekleri üzerine olması da (Keskin 2004) önemlidir.
I. Başkurtçada Zarf-Fiiller
Zarf-fiil ekleri, fiilleri zarflaştıran, eklendikleri fiillerin zarf olarak kullanılmasını sağlayan eklerdir
(Ergin 1980: 338-339). Bütün Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan ve Eski Türkçeden beri varlığını
bildiğimiz –a/-e, -ı/-i, -u/ü, -p/-ıp/-ip gibi zarf-fiil ekleri(Ergin 1980: 339-340; Gabain 1988: 84-85)
yanında Eski Türkçede ilk örneklerini gördüğümüz, fiil ve isim çekim eklerinin birleşmesi ile oluşmuş
zarf-fiil ekleri de vardır (Ergin 1980: 341; Gabain 1988: 87).
Bundan dolayı kaynaklardan tespit ettiğimiz zarf fiiller içinde basit kabul ettiğimiz zarf-fiillerin
dışındakiler birleşik zarf-fiillerdir.
Ergin de Gabain de bazı zarf-fiil eklerinin Eski Türkçeden beri birleşik yapıda olduğuna dikkat
çekerler (Ergin 1980: 341, 343; Gabain 1988: 87). Hatta Gabain bazı zarf-fiil eklerinin yapısında teklik 3.
Şahıs iyelik ekinin varlığından bahseder (Gabain 1988; 87).
Bu ifadeleri dikkate alarak zarf fiilleri basit, birleşik ve bünyesine iyelik eklerini alanları geçici
birleşik zarf-fiil ekleri olarak üç ana başlıkta değerlendirmek mümkündür.
Bünyesine iyelik eklerini alan zarf-fiil eklerini geçici birleşik olarak nitelendirmenin temel sebebi
altı ayrı iyelik ekiyle kullanılabilmesidir (Koraş 2013: 2865-2910). Mevcut Türk lehçelerinde bu şeklin en
yaygın olduğu lehçe Türkiye Türkçesidir (Koraş 2013: 2865-2910).
Başkurtça ile ilgili Türkiye’de yapılan çalışmalarda zarf-fiillerin bu yapısı üzerinde henüz
durulmamıştır. Zarf-fiilleri oluşturan sesler dikkate alındığında çok farklı gözüken ekler yapıları dikkate
alındığında Türkiye Türkçesi ve diğer Türk lehçeleri ile olan müştereklerin çokluğu hatta mantığının aynı
oluşu dikkat çekerken yapılan çalışmalarda zarf-fiil eklerinin sayısı ve farklılığı dikkat çeker.
Biner, Başkurtçadaki zarf-fiilerden –p, -ıp, -ep, op, -öp ve –a, -ə, -y (2014: 120) eklerinin birleşik
yapılarda kullanıldığını belirterek bunlara -ğas/-ges, -qas/-kes, -ğansı, qansı, -gənsə, -kənsə, -ğansa, -
qansa, ilave eder (2014: 120).
Ersoy Yazıcı, -a, ä, -y; -p, ıp, ip, -up, üp; -qanda, -kändä, -ġanda, -gəndä; -qansa, känsä, ġansa, -
gänsä; -qansı, känsi, ġansı, -gänsi; -qas, -käs, -ġas, -gäs; -mayınsa, -mäyinsä zarf-fiil eklerini verir (2007:
794)
Keskin ise -A/-y, -ı, -ArAQ, -ĞAndA, -ĞAndAn, -ĞAndAy, -ĞAnğA, -ĞAnlIQtAn, -ĞAnsA, -
ĞAnsI, ĞAs, -IşlAy, -mAšQA, -mAštAn, -mAštAy, -mAy, -mAyınsA, -mAysA, -mAysI, -mǐşkä, mǐşläy,
-p,-ıp/-ip, -rĞA, -IrĞA, -ržAy, -IržAy, -wInsA, -IwInsA şeklinde (kalın ve ince sıradan ünlüleri tek
olarak) 26 zarf-fiil eki sayar (Keskin 2004).
2
Geniş bilgi için bk. Ersoy Yazıcı (2007: 749-809), Yılmaz, (adı geçen ağ sayfası 20/02/2016), Şirin User (2006:
306-318)
3
Bu çalışmalar, Habibe Ersoy Yazıcı, “Başkurt Türkçesi” Türk Lehçeleri Grameri (Ed. A. Bican Ercilasun), Ankara
2007, Akçağ Yayınları, s. 749-809; İsmet Biner, Başkurt Dili Grameri, İstanbul 2014, İstanbul Üniversitesi Avrasya
Enstitüsü Yayınları gibi kitap ve kitap bölümleri ile Habibe Ersoy Yazıcı, Başkurt Türkçesinde Kip (Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara 2007; Murat Özşahin, Başkurt
Türkçesi Söz Varlığı, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Doktora tezi), İzmir 2011; Fatma
Ertürk, Başkurt Türkçesinde Sıfat-Fiil Ekleri ve İşlevleri (Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
yayımlanmamış YLS Tezi), Ankara 2008; Ramazan Keskin, Başkurt Türkçesinde Zarf-Fiiller (Gazi Üni. Sosyal
Bilimler Ens yayımlanmamış YLS Tezi ), Ankara 2004; Müzekka Bayrak, “Masallar” Adlı Metin Esasında Başkurt
Türkçesinde Fiil, (Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış YLS Tezi), Edirne 2008 gibi
çalışmalarla geneli ilgili konuda tez çalışanların yayımladıkları makalelerden oluşmaktadır.
293
Prof. Dr. Hikmet KORAŞ/Başkurtçadaki Zarf-Fiiller Üzerine Bir Değerlendirme
Üç ayrı çalışmadaki –a/ä, -y (Biner, Yazıcı Ersoy ve Keskin); -p, -ıp/ip (-ep, -op,- öp şekli sadece
Biner’de) ortaklığı tartışma götürmeyen üstelik Eski Türkçeden beri var olan eklerdir (Ergin 1980: 339-
340; Gabain 1988: 84-85).
Достарыңызбен бөлісу: |