Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы


b. Kaynana Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar



Pdf көрінісі
бет46/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   102

b. Kaynana Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar 

Kaynana tarafından söylenen maniler de genellikle muhteva itibariyle gelin tarafından söylenenlere 

benzemektedir.  Karşıt  kutupta  yer  alan  kaynana  bunlarda  çeşitli  sıfatlar  (suratsız,  hortlak,  şişe  bacaklı, 

vb.) kullanarak geline hakaret eder. Sebebin yine evin erkeği olduğu ise  “O oğlanı ben doğurdum” (T. 

Artun 2006: 79) ifadesinden anlaşılmaktadır. 

“Gözleri patlak gelin 

 

 

“Eli elekli gelin 



Çenesi hırtlak gelin 

 

 



Basma yelekli gelin 

Seni mezar kaçkını  

 

 

O oğlanı ben doğurdum 



Suratsız hortlak gelin”   

 

Şişe bacaklı gelin” 



(T. Yardımcı 1999: 43).   

 

(T. Artun 2006: 79). 



Kaynana  zaman  zaman  ev  işlerini  yapma  konusunda  -yılların  da  verdiği  tecrübe  ve  becerinin 

özgüveniyle- gelini eleştirir. Kendisinin ev ve mutfak işlerindeki mahareti âdeta onun gelin karşısındaki 

tek galibiyetidir. Gelin o kadar tembel ve eli yavaştır ki, akşama kadar bir yemeği pişiremez. Ev işlerini 

yapmadaki gönülsüzlüğü ise “oynamaz kaya gibi” sözcük öbeğiyle vurgulanır. Bazı manilerde ise gelinin 

sabah geç uyanması eleştirilir. Kaynana erkenden uyanıp ev işlerini yapmaya başladığı hâlde gelin daha 

elini yüzünü bile yıkamamıştır.  

“Gelin bir aş bişirdi, 

 

 



“Ay gelin, gözüm gelin, 

Gözünde yaş bişirdi. 

 

 

İşlerem özüm gelin. 



Bütün günü işledi,   

 

 



Neylesin gaynanası, 

Ele bil daş bişirdi.”  

 

 

Tenbeldir bizim gelin.” 



(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 179). 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 338). 

 

“Hanım canım dedikçe   



 

“Pancar koydum yunacak 

Kubarın maya gibi  

 

 



Daha suyu konacak 

Bir kahve pişir desek 

 

 

Böyle gelin olur mu 



Oynamaz kaya gibi” 

 

 



Eli yüzü yunacak” 

(T. Kaya 2004: 94). 

 

 

(T. Yardımcı 1999: 43). 



Gelin kaynananın ölmesini ister de kaynana oğlunu elinden alan gelinin yaşamasını ister mi? Bu 

istek bazı manilerde beddualar aracılığıyla dile getirilmiştir.  

“Şu dağın ardı meşe 

Gün bata gölge düşe 

Oğlumu benden ettin 

Başına taşlar düşe” 

 

 

(T. Kaya 2004: 94). 



Bazı manilerde ise gelinden kurtulmak isteyen kaynananın gelini, oğlundan boşandırmak ve sokağa 

attırmakla  tehdit  ettiği  görülmektedir.  Boşandırma  hadisesinin  altında  yatan  gizli  istek  ise  gelinin  eve 

gelmesiyle birlikte boşalttığı “evin hanımlığı” koltuğuna tekrar oturmak ve saltanatı ele geçirmektir. Ona 

göre kendisi hanım, gelin ise hizmetçidir. 

“Oğluma çatacağım 

 

 



“Çiçek gibi her yanım 

Seni boşatacağım   

 

 

Sen hizmetçi ben hanım 



Sırtına tekme vurup 

 

 



Kovdururum oğluma 

Sokağa atacağım”   

 

 

Eğer isterse canım” 



(T. Kaya 2004: 93). 

 

 



(T. Yardımcı 1999: 43). 

Kaynana tarafından söylenen bazı maniler ise sayıları az olmakla birlikte geline karşı olumsuz bir 

düşüncenin yer almadığı metinlerdir. Aşağıya aldığımız ilk metin kaynananın gelini olacak kıza vaatlerini 

işlemektedir. Dolayısıyla geline karşı olumsuz herhangi bir tavır söz konusu olmadığı gibi aksine, gelin 

getirmek için bir istek söz konusudur. İkinci ve üçüncü metinde ise kaynana gelinden beklentilerini dile 

getirmektedir.  Gelini  almak  suretiyle  kendine  düşen  görevi  yerine  getiren  kaynana,  gelinden  ev  işi 

yapmasını ve çocuk doğurmasını istemektedir.  

 


287 

Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar 

“Kemer bağla beline, 

 

 



“Gelin gelin, gız gelin 

Şerbet verim eline,  

 

 

İncilerin düz gelin. 



Sen gelinim olanda, 

 

 



Yeddi oğlan isterem, 

Hına goyum teline.” 

 

 

Son beşiyin gız gelin.” 



(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 75). 

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 338). 



 

“Gelin, dilekli gelin, 

Ceyran ürekli gelin. 

Hamır yoğur, çörek yap, 

Ay şir bilekli gelin.” 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 337). 

Tespit  ettiğimiz  metinler  içerisinde  Azerbaycan’dan  alınan  bir  mani,  kaynananın  geline  olan 

sevgisini  ifade  etmesi  bakımından  farklı  bir  örnektir.  Yukarıda  verilen  üç  örnekte  de  gelin  hakkında 

olumsuz  bir  tutum  hissedilmemektedir.  Ancak  bu  metinde  kaynananın  gelini  için  kullandığı  “gurban 

olum”  ifadesi,  sevginin  boyutunu  göstermesi  açısından  dikkat  çekmektedir.  Ayrıca  gelinin  kötülendiği 

manilerde sorun olan oğul sevgisi burada gelin sevgisinin kaynağıdır.  

“Gelin var nes deyendi,  

Gelin var pis deyendi.  

Gelinime gurban olum, 

Oğlumu isteyendi.”  

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 175). 

Gelinin çeşitli özellikleri bakımından eleştirildiği maniler kaynananın içindekileri sayıp döktüğü bir 

vasıta  olduğu  için  rahatlama  sağlamaktadır.  Bu  bağlamda  işlevi  yine  “toplumsal  ve  kişisel  baskılardan 



kurtulma”dır. Çünkü her ne kadar kaynana büyüklüğünden dolayı gelinden saygı  görmeyi hak ediyorsa 

da,  onun  da  geline  sevgiyle  davranması  gerekir.  Ayrıca  metinlerde  geçen  ve  mizahî  bir  özellik  taşıyan 

bazı benzetmelerden (hortlak, mezar kaçkını, şişe bacaklı, vb.) hareketle bu tür manilerin aynı zamanda 

“eğlenme, eğlendirme ve hoşça vakit geçirme işlevi”ne sahip olduğu belirtilebilir. 

Gelin  hakkında  olumsuz  yargıları  içermeyen  manilerin  işlevini  ise  Türk  gelenek  ve  görenekleri 

bağlamında ideal bir gelin-kaynana ilişkisini işlediği  “toplumsal kurumlara ve törenlere destek verme” 

olarak belirleyebiliriz. 



c. Gelin-Kaynana Dışında Üçüncü Şahıslar Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar 

Gelin  ve  kaynananın  dışında  üçüncü  şahıslar  tarafından  söylenen  bazı  manilerde  de  gelin-

kaynanana ilişkisi konu edilmiştir. Gelin ve kaynanaya iyi geçinmenin yollarını öğretmeyi amaç edinen 

bu  metinlerde  her  iki  kadın  ilişkilerinin  iyi  olması  için  uyarılmakta  ve  onlara  bu  doğrultuda  çeşitli 

mesajlar  verilmektedir.  İki  farklı  gruba  ayırabileceğimiz  metinlerin  ilk  grubunu,  kaynanayı  geline  iyi 

davranması konusunda uyaranlar teşkil eder. Türkiye’den alınan örnekte kaynanadan “dilini tutması” yani 

gelini  eleştirmemesi  ve  her  şeye  karışmaması  istenir.  Halkın  bakış  açısına  göre  kaynana  dilini  tutmayı 

bilmiyorsa gelin almamalıdır, gelini olan kaynananın dilini tutmayı öğrenmesi gerekir. Azerbaycan’dan 

alınan örnekte ise yaşam şartları iyi olmayan bir gelin figürüyle karşılaşıyoruz. Gelin soğuktan donmuştur 

ve  bunun  sorumlusu  olarak  da  kaynana  görülmektedir.  Bu  nedenle  manide  kaynanaya  “oğlun  ölsün” 

şeklinde  beddua  edilerek,  kaynana  en  sevdiği  varlık  ve  gelinle  çatışmasındaki  temel  sebep  olan  oğlu 

üzerinden hedef alınmıştır. 

“Dip odanın kilimi, 

 

 



“Çaggal toyug apardı, 

Dut kaynana dilini;  

 

 

Sehere yovug



4

 apardı. 

Dutmaz isen dilini   

 

 



Oğlun ölsün gaynana, 

Neye aldın gelini.”  

 

 

Gelini soyug apardı.” 



(T. Elçin 1990: 81). 

 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 121). 



Maniler vasıtasıyla gelinlere de birtakım mesajlar verilmektedir. Aşağıda verilen ilk metinde evde 

çok söz söylenir, bunlar kötü de olabilir ama sakın bunlara üzülme denmek suretiyle gelin ikaz edilir. Bu, 

kadının kendi mutluluğu ve evliliğini devam ettirebilmesi için şarttır. İkinci metinde ise gelin kaynanaya 

kırıcı sözler söylememesi için uyarılmaktadır. 

                                                      

4

 Yovug (Yahın): 1. Mesafe olarak uzak olmayan, yakın // Kısa 2. Zaman olarak yakın olan (Altaylı 1994b: 1212, 



1259). 

288 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

“Almanı alma, gelin. 

 

 



“Gemi gelir, leng

5

 gelir, 


Al, yere salma, gelin. 

 

 



İçi dolu gend

6

 gelir. 


Evde söz sov çoh olar,   

 

Gelin bir söz deyende, 



Üreyine salma, gelin.”   

 

Gaynanaya derd gelir.” 



(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 337). 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 474). 

Doğan Kaya, Akçaabat’ta düğüne gelen davetlilerin gelin ve kaynanaya maniler aracılığıyla öğütler 

verdiğini  söylemektedir  (Kaya  2004:  94).  Ancak  bizim  mani  metinlerimiz  basılı  kaynaklardan  alındığı 

için  bu  tür  örneklerin  düğünde  mi,  başka  bir  toplantıda  mı  söylendiği  hakkında  kesin  bir  bilgiye  sahip 

değiliz. Bu bağlamda Şükrü Elçin’in Türkiye Türkçesinde Mâniler adlı eserinde yer alan bir metin farklı 

bir  yapı  sergilemektedir.  Muhtevasından  hareketle  bir  düğün  ortamında  söylendiği  anlaşılan  metin, 

aslında bir âdeti yansıtmaktadır. Eve yeni getirilen geline manide “kaynanan bir şey bağışlamadan attan 

inme” denilmektedir: 

“Elinde iğne, 

Gelin beni dinle, 

Kaynanan koyun vermezse 

Sakın attan inme” 

(T. Elçin 1990: 86). 

Üçüncü  şahıslar  tarafından  söylenen  bu  tür  maniler  gelin  ve  kaynanayı  eğitme  aracı  olarak 

değerlendirebilir. Ayrıca kaynana ve gelin dışında toplumun diğer fertleri de bunlardan ders aldıkları için 

metinlerin işlevi “eğitim ve kültürün genç kuşaklara aktarılması”dır. Son metin, Türk evlilik âdetlerinden 

olan  eve  yeni  getirilen  geline  bağış  yapılmasını  işlediği  için  ayrıca  “toplumsal  kurumlara  ve  törenlere 



destek verme işlevi”ne de sahiptir diyebiliriz. 

Azerbaycan’dan tespit edilen ve söyleyicisi bakımından  farklılık  gösteren bir mani örneğinde ise 

evlilik  isteği  bağlamında  gelin-kaynana  ilişkisinin  işlendiği  görülmektedir.  Diğer  manilerde  gerilimin 

odak merkezinde bulunan erkek, burada evlilik arzusunu anneye gelin alma isteğiyle ifade etmiştir. Bu, 

kadının  manilerde  evlilik  isteğini  kaynanaya  gelin  olma  arzusuyla  dile  getirmesine  benzemektedir. 

Temelinde  ise  geleneksel  yapı  içerisinde  erkeğin  bile  evlenme  isteğini  açıkça  dile  getirmesinin 

ayıplanması  bulunmaktadır.  Gelin-kaynana  ilişkisinin  içeriği  hakkında  bilgi  sahibi  olamadığımız 

aşağıdaki  maninin  işlevi,  duyguların  açığa  vurulması  bağlamında  “toplumsal  ve  kişisel  baskılardan 



kurtulma”dır. 

“Elinde var şamama, 

Dur, gel, gedik hamama. 

Dolanaram başında, 

Gelin olsan anama.” 

(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 25). 



Sonuç 

Türkiye  ve  Azerbaycan  sahasındaki  gelin-kaynana  konulu  maniler  /  bayatılar  söyleyicileri 

açısından genellikle üç gruba ayrılmaktadır: 

a) Gelin tarafından söylenenler 

b) Kaynana tarafından söylenenler 

c) Gelin-kaynana dışında üçüncü şahıslar tarafından söylenenler 

Bu  manilerden  /  bayatılardan  gelin  ve  kaynana  tarafından  söylenenler  çoğunlukla  bir  diğerini 

eleştirmekte ve kötülemektedir. Bunlarda eleştirinin dozu bazen kaçarak hakaret boyutuna varmaktadır. 

Sayıları ve örnekleri az olmakla birlikte bazı manilerde / bayatılarda ise gelin ve kaynana ilişkisinin iyi 

olduğu  görülmektedir.  Genel  anlamda  gelin-kaynana  konusunu  işleyen  diğer  bir  grup  örnekten  ise  bu 

ilişkinin  içeriği  hakkında  herhangi  bir  fikir  sahibi  olmak  mümkün  değildir.  Gelin  ve  kaynana  dışında 

üçüncü  şahıslar  tarafından söylenenler ise  -  bu  ilişkinin  dışarıdan  yorumlanması  sonucu-  iki  kadına  iyi 

geçinmeleri yolunda birtakım mesajlar vermektedirler. 

                                                      

5

 Leng: 1. Ağır, yavaş; tembel davranan (Altaylı 1994b: 817). 



6

 Gend: Şeker (Altaylı 1994a: 491). 



289 

Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar 

İşlevleri  açısından  baktığımızda  ise  her  iki  coğrafyadaki  gelin-kaynana  konulu  manilerin  / 

bayatıların  söyleyicilerine  ve  muhtevalarına  göre  değişmekle  birlikte  William  R.  Bascom  tarafından 

belirlenen tüm işlevlere sahip olduğu görülmektedir. 

KAYNAKÇA 

Akalın, S. (1972a). Türk Manileri, C. 1, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. 

Akalın, S. (1972b). Türk Manileri, C. 2, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. 

Altaylı, S. (1994a). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü I, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay. 

Altaylı, S. (1994b). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü II, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay. 

Artun, E. (2006). Adana Halk Kültürü Araştırmaları, Adana: Ulusoy Matbaacılık. 

Çetindağ Süme, G. (2015). “Elazığ Örneklemesinden Hareketle Gelin-Kaynana İlişkisinin Göndergeleri”, 

7. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bildirileri, C. II, Fırat Üniversitesi / Elazığ, 16-18 

Ekim 2014, s. 215-221.  

Ekici, M. (2010). Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve İnceleme Yöntemleri, Ankara: Geleneksel Yay. 

Elçin, Ş. (1990). Türkiye Türkçesinde Mâniler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay. 

Karaağaç,  G.-Açıkgöz,  H.  (1998).  Azerbaycan  Bayatıları,  Ankara:  Atatürk  Kültür,  Dil  ve  Tarih  Yüksek  Kurumu 

Türk Dil Kurumu Yay. 



Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, Ankara 1991: Kültür Bakanlığı Yay. 

Kaya, D. (2004). Anonim Halk Şiiri, Ankara: Akçağ Yay. 

Yardımcı, M. (1999). Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri Âşık Şiiri Tekke Şiiri, Ankara: Ürün Yay. 

 

 



290 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


BAŞKURTÇADAKİ ZARF-FİİLLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 

Prof. Dr. Hikmet KORAŞ

 

Özet: Zarf-fiiller, Türkçenin ifade gücünü geliştiren en önemli gramer unsurlarıdır. Üzerinde pek çok çalışma 



yapılmış  olmasına  rağmen  hala  üzerinde  durulması,  çalışılması  gerekir.  Özellikle  Sovyetler  Birliğinin 

dağılmasından  sonra  Türk  lehçeleri  üzerinde  birbiri  ardınca  yapılan  çalışmalar  ortaya  çıkmıştır.  Ancak  bu 

çalışmaların pek çoğu karşılaştırmalı bir çalışma olmasa bile çalışanlar, üzerinde çalıştıkları Türk lehçesi ile 

Türkiye  Türkçesini  karşılaştırma  ihtiyacı  duymaktadır.  Ancak  bu  karşılaştırmanın  çoğu,  şunlar  Türkiye 

Türkçesinde var, şunlar ise yoktur şeklinde bilinçsizce yapılmaktadır. 

Elbette kelime ve kelime bazında yapılacak karşılaştırmalar olacaktır ama asıl olması gereken kelime teşkili, 

kelimelerin  kullanımı,  çekim  eklerinin  sıralanış  mantığı  gibi  Türk  dilinin  yapısı  ve  ruhuyla  ilgili 

karşılaştırmalardır. 

Başkurt Türkçesi ile ilgili yapılan az sayıdaki çalışmada da zarf-fiiller liste olarak verilmiş, örneklendirilmiş 

ancak derinlemesine bir değerlendirme yapılmamıştır. 

Bu bildiride Başkurt ve Türkiye Türkçesi arasındaki zarf fiiller yapıları bakımından değerlendirilecektir. 

Anahtar Kelimeler: Zarf-fiil, Birleşik Zarf Fiiller, Fiil Çekim ekleri, Başkurt Türkçesi 

An Evaluation of the Gerund in Bashkir 

Abstract:   Verbal adverbs are the  most important figure of grammar that improves power of expression of 

Turkish language. Although there are many studies on verbal adverbs, it is still needed to dwell on and work 

on them. Especially after the Soviet Union’ disintegration, it is revealed that successive studies on Turkish 

dialects. However, even if most of these studies are not cooperative, people who work on this subject need to 

compare Turkish dialect that they work on with Turkish language. Nevertheless, most of these comparisons, 

are made unawares in the form of there are in Turkish language, there are not. 

Of  course,  there  will  be  comparisons  which  are  made  on  basis  of    words  but  what  needs  to  be  are  the 

comparisons about word composition, using of words, the structure and spirit of Turkish language  like logic 

order of inflectional morpheme. 

Also in few studies conducted about Bashkir Turkic, verbal adverbs are given a list, illustrated but there are 

no in-depth assessments. 

In  this  report,  it  will  be  considered  in  the  point  of  the  structures  of  verbal  adverbs  between  Bashkir  and 

Turkish language. 

Key Words: Verbal Adverbs, Combination of Verbal Adverbs, Verb Inflections, Bashkir Turkish 

0. Giriş 

Kıpçak  Türkçesi  içinde  yer  alan  Başkurtçaya  en  yakın  Türk  lehçesi Tatarcadır  (Şirin  User  2006: 

307; Yılmaz: 20/02/2016). Başkurt Türkçesi aslında Kazak ve Tatar Türkçeleri arasında bir geçiş köprüsü 

niteliğindedir  (Yazıcı  Ersoy  2007:  749-809).  19.  Asır  ortalarında  Başkurt  Türkçesini  ayrı  bir  yazı  dili 

yapma konusunda çalışma ve teşebbüsler olmuşsa da

1

 başarısızlıkla sonuçlanmıştır (Şirin User 2006: 307; 



Ersoy  Yazıcı  2007:  749-809;  Yılmaz  20/02/2016).  1910’dan  itibaren  Til  Yarışı  dergisinde  yayımlanan 

Başkurt Türkçesiyle makaleler ve 1917 yılından sonra Başkurtça yazılan makalelerden sonra Başkurt ve 

Başkurdistan gazetelerinin 1920’den sonra tamamen  Başkurt Türkçesiyle neşri (Yılmaz 20/02/2016) ile 

Başkurt  Türkçesi,  20.  Asrın  ilk  çeyreğinde,  Başkurtçayı  yazmak  için  yeni  bir  alfabenin  de 

oluşturulmasıyla  yazı  dili  haline  gelmiştir  (Şirin  User  2006:  308-309).  Başkurt  Türkçesine  esas  teşkil 

eden ise Ufa ağzıdır (Yılmaz 20/02/2016). 

Kiril  alfabesine  göre  düzenlenmiş  39  harflik  ilk  alfabe  “Bukvar  dlya  Başkir”  adıyla  1892-1898 

yılları  arasında  Orenburg’da  yayımlanmış  (Türkoğlu  2012:  505),  ikincisi  A.  G.  Bessenov  tarafından 

hazırlanmış yine “Bukvar dlya Başkir”  adıyla 1907 yılında bastırılmış (Türkoğlu 2012: 505). F. Katanov 

da 33 harften oluşan bir Kiril alfabesini 1899 yılında düzenlemiştir (Türkoğlu 2012: 505). 

Kendine has peltek ve sızıcı ünsüzlerle Çağatay Türkçesinden ayrılan Başkurt Türkçesi şekil yapısı 

bakımından Tatar Türkçesine çok benzerken ileri derecede ünsüz uyumlarıyla Kazak Türkçesini hatırlatır 

(Ersoy Yazıcı 2007: 749-809). 

                                                      

 Niğde Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Böl. hikmetkoras@gmail.com 



1

  Bu  teşebbüs  sahibi  M.  Selim  Ümütbayoğlu  olup,  Ümütbayoğlu  Yadigar  adlı  eserini,  o  zamanki  Başkurt  ağzıyla 

yazmış ancak ortak yazı dili Çağatayca ile yayımlamıştır. Bk. (Şirin User 2006: 307; Yılmaz 20/02/2016

)

 



292 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

Başkurtça ile ilgili ilk araştırmalar Rus bilim adamları tarafından yapılmış

2

, Başkurt dilbilimi ise 



Sovyetler  Birliği  döneminde  oluşmuştur.  (Ersoy  Yazıcı  2007:  749-809).  Dc.  G.  Kiyekbayev,  K.  Z. 

Ahmerov,  A.  A.  Yoldaşev,  T.  M.  Garipov,  N.  H.  İşbulatov,  Z.  G.  Uraksin,  S.  F.  Mircanova,  N.  H. 

Maksutova,  E.  F.  İşbulatov  ve  G.  Saytbattalov  ise  Ruslar  dışında  konu  ili  ilgilenen  bilim  adamlarıdır 

(Ersoy Yazıcı 2007: 749-809). 

Başkurtça hakkında ilk çalışmaları yapanlardan birisinin Müslümanken din değiştirerek Hıristiyan 

olan ve adını Mstislav Aleksandroviç Kulaev olarak değiştiren Muhammed Kulayev’in oluşu  (Türkoğlu 

2012: 505) bu çalışmalara dikkatle yaklaşılmasını gerektirecek önemli hususlardır. 

Türkiye’de  Başkurt  Türkçesi  ile  ilgili  çalışmalar  henüz  sınırlı  sayıdadır

3

.  Bu  sınırlı  sayıdaki 



çalışmalardan birisinin zarf-fiil ekleri üzerine olması da (Keskin 2004) önemlidir. 

I. Başkurtçada Zarf-Fiiller 

Zarf-fiil ekleri, fiilleri zarflaştıran, eklendikleri fiillerin zarf olarak kullanılmasını sağlayan eklerdir 

(Ergin 1980: 338-339). Bütün Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan ve Eski Türkçeden beri varlığını 

bildiğimiz  –a/-e,  -ı/-i,  -u/ü,  -p/-ıp/-ip  gibi  zarf-fiil  ekleri(Ergin  1980:  339-340;  Gabain  1988:  84-85) 

yanında  Eski Türkçede  ilk  örneklerini  gördüğümüz,  fiil  ve  isim  çekim  eklerinin  birleşmesi  ile oluşmuş 

zarf-fiil ekleri de vardır (Ergin 1980: 341; Gabain 1988: 87). 

Bundan  dolayı  kaynaklardan  tespit  ettiğimiz  zarf  fiiller  içinde  basit  kabul  ettiğimiz  zarf-fiillerin 

dışındakiler birleşik zarf-fiillerdir. 

Ergin  de  Gabain  de  bazı  zarf-fiil  eklerinin  Eski  Türkçeden  beri  birleşik  yapıda  olduğuna  dikkat 

çekerler (Ergin 1980: 341, 343; Gabain 1988: 87). Hatta Gabain bazı zarf-fiil eklerinin yapısında teklik 3. 

Şahıs iyelik ekinin varlığından bahseder (Gabain 1988; 87). 

Bu  ifadeleri  dikkate  alarak  zarf  fiilleri  basit,  birleşik  ve  bünyesine  iyelik  eklerini  alanları  geçici 

birleşik zarf-fiil ekleri olarak üç ana başlıkta değerlendirmek mümkündür. 

Bünyesine iyelik eklerini alan zarf-fiil eklerini geçici birleşik olarak nitelendirmenin temel sebebi 

altı ayrı iyelik ekiyle kullanılabilmesidir (Koraş 2013: 2865-2910). Mevcut Türk lehçelerinde bu şeklin en 

yaygın olduğu lehçe Türkiye Türkçesidir (Koraş 2013: 2865-2910). 

Başkurtça  ile  ilgili  Türkiye’de  yapılan  çalışmalarda  zarf-fiillerin  bu  yapısı  üzerinde  henüz 

durulmamıştır. Zarf-fiilleri oluşturan sesler dikkate alındığında çok farklı gözüken ekler yapıları dikkate 

alındığında Türkiye Türkçesi ve diğer Türk lehçeleri ile olan müştereklerin çokluğu hatta mantığının aynı 

oluşu dikkat çekerken yapılan çalışmalarda zarf-fiil eklerinin sayısı ve farklılığı dikkat çeker. 

Biner, Başkurtçadaki zarf-fiilerden –p, -ıp, -ep, op, -öp ve –a, -ə, -y (2014: 120) eklerinin birleşik 

yapılarda  kullanıldığını  belirterek  bunlara  -ğas/-ges,  -qas/-kes,  -ğansı,  qansı,  -gənsə,  -kənsə,  -ğansa,  -

qansa, ilave eder (2014: 120).  

Ersoy Yazıcı, -a, ä, -y; -p, ıp, ip, -up, üp; -qanda, -kändä, -ġanda, -gəndä; -qansa, känsä, ġansa, -

gänsä; -qansı, känsi, ġansı, -gänsi; -qas, -käs, -ġas, -gäs; -mayınsa, -mäyinsä zarf-fiil eklerini verir (2007: 

794) 


Keskin  ise  -A/-y,  -ı,  -ArAQ,  -ĞAndA,  -ĞAndAn,  -ĞAndAy,  -ĞAnğA,  -ĞAnlIQtAn,  -ĞAnsA,  -

ĞAnsI, ĞAs, -IşlAy, -mAšQA, -mAštAn, -mAštAy, -mAy, -mAyınsA, -mAysA, -mAysI, -mǐşkä, mǐşläy, 

-p,-ıp/-ip,  -rĞA,  -IrĞA,  -ržAy,  -IržAy,  -wInsA,  -IwInsA  şeklinde  (kalın  ve  ince  sıradan  ünlüleri  tek 

olarak) 26 zarf-fiil eki sayar (Keskin 2004). 

                                                      

2

 Geniş bilgi için bk. Ersoy Yazıcı (2007: 749-809), Yılmaz, (adı geçen ağ sayfası 20/02/2016), Şirin User (2006: 



306-318) 

3

 Bu çalışmalar, Habibe Ersoy Yazıcı, “Başkurt Türkçesi” Türk Lehçeleri Grameri (Ed. A. Bican Ercilasun), Ankara 



2007, Akçağ Yayınları, s. 749-809;  İsmet Biner, Başkurt Dili Grameri, İstanbul 2014, İstanbul Üniversitesi Avrasya 

Enstitüsü  Yayınları  gibi  kitap  ve  kitap  bölümleri  ile  Habibe  Ersoy  Yazıcı,  Başkurt  Türkçesinde  Kip  (Gazi 

Üniversitesi  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü  yayımlanmamış  Doktora  Tezi),  Ankara  2007;  Murat  Özşahin,  Başkurt 

Türkçesi Söz Varlığı, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış Doktora tezi), İzmir 2011; Fatma 

Ertürk,  Başkurt  Türkçesinde  Sıfat-Fiil  Ekleri  ve  İşlevleri  (Gazi  Üniversitesi  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü 

yayımlanmamış  YLS  Tezi),  Ankara  2008;  Ramazan  Keskin,  Başkurt  Türkçesinde  Zarf-Fiiller  (Gazi  Üni.  Sosyal 

Bilimler Ens yayımlanmamış YLS Tezi ), Ankara 2004; Müzekka Bayrak, “Masallar” Adlı Metin Esasında Başkurt 

Türkçesinde  Fiil,  (Trakya  Üniversitesi  Sosyal  Bilimler  Enstitüsü  yayımlanmamış  YLS  Tezi),  Edirne  2008  gibi 

çalışmalarla geneli ilgili konuda tez çalışanların yayımladıkları makalelerden oluşmaktadır.  


293 

Prof. Dr. Hikmet KORAŞ/Başkurtçadaki Zarf-Fiiller Üzerine Bir Değerlendirme  

Üç ayrı çalışmadaki –a/ä, -y (Biner, Yazıcı Ersoy ve Keskin); -p, -ıp/ip (-ep, -op,- öp şekli sadece 

Biner’de) ortaklığı tartışma götürmeyen üstelik Eski Türkçeden beri var olan eklerdir (Ergin 1980: 339-

340; Gabain 1988: 84-85). 



Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет