3. Var Olmanın, Süreğenliğin Kaynağı: Tarih ve Kendilik Bilinci
Toplum, her şeyden önce uzun bir zamanın ürünü olarak ortaya çıkar. Bu uzun zaman içinde bir
içtimaî düşünceye ve bilince ulaşır. Kolektif bilinç olarak adlandırılan bu kavram, toplumun etrafında
birleştiği değerler bütününü ifade eder. Toplumsal bilinci şekillendiren en önemli unsur toplumun
mazisidir.
Kutlu Töre’de bütüncül bir tarih bilinci vardır. Altaylar’dan Tuna’ya kadarki binlerce yıllık Türk
varlığına işaret edilerek sağlam, köklü bir Türk kültür ve medeniyetine vurgu yapılır: “Altaylar’dan
Tuna’ya kadar uzanan toprakların derininden göğnüyordu sözü. Beş bin yıllık bir milletin mazisinin asil
ruhunu zamanın erişilmez gerisinden taşıyıp getiriyordu. Taşıyıp getirdiği bu asil ruhu serpiveriyordu
hatunların içine.” (Aksoy 2012: 68) Atalardan sirayet eden asil ruh, Kaşkayların her türlü zorluğa karşı
kendilik değerlerini muhafaza eden unsurdur. “Özünü bilmeyen hatun, özünü bilmeyen beğ kişinin yeri
yoktur Gündüz Hanımızın aşiretinde.” (Aksoy 2012: 88)
Mazi toplumların köküdür. Bu, birey veya toplumlarda bir aidiyet bilincini canlandırır, diri tutar.
Bu bilinç, toplumun varoluşunun önemli dayanağıdır. Tarih bilinci geçmişten beslenmekle beraber ileriye
doğru giden düşünceye dayanır ve geleceğe yön vermede önemli yer tutar. Romanda Kaşkayların yıllardır
törelerine, geleneklerine bu kadar bağlı olması ve hiçbir şekilde bozulmaması tarih bilincinin sonucu
olarak görülür. “Çocuklarınızı Türk yetiştirmek istiyorsanız ona atalarının tarihini iyi belletin önce.
Atalarının kahramanlığını, adaletini, zaferlerini, töresini anlatın ki kökü derinlerde olan ulu bir çınarın mı,
yoksa bir karamık çalısının mı dalı olduğunu bilsinler. Kimin soyu, kimin boyu, huyunun kimin huyu
olacağını iyi bilsinler. Bunu bilmezlerse, bunu öğretmezseniz gider başkalarının töresini alırlar. … Özünü
bilmeyen, özünü tanımayan çocuk ülküsüz kalır. Gayesiz bir kişinin odundan farkı yoktur.” (Aksoy 2012:
122) Romanda, gelecek nesillerin yetiştirilmesi hususunda bir program sunulur. Burada tarih ve kendilik
bilincine sahip bireylerin yetiştirilmesinin önemi vurgulanır.
Romanda mekân-tarih ve kendilik bilinci diyalektiği dikkat çeker. Coğrafya-toplum özdeşikliği söz
konusudur: “Töremizin yöresi, sesimizin narası, kalbimizin burasıdır yaylaklarımız!.. Vatanımızdır,
özümüzün öz kaldığı, yaylaklarda yayılır ayranımız, toplanır kaymağımız, otlar sürülerimiz, kişner
atlarımız… Bizden bir parçadır, bizden ayrılmayan… Özümüzdür dedik ya!..” (Aksoy 2012: 173)
Yaylaklar, Kaşkayların varoluşlarını tamamladıkları, kendilerini gerçekleştirdikleri içtenlik mekânlarıdır,
evleridir. Gaston Bachelard’ın ev ile ilgili şu tespitleri Kaşkayların yaylakları için uygundur: “Ev olmasa,
insan dağılmış bir varlık olurdu. Ev, insanı gökten inen fırtınalara karşı olduğu gibi, yaşamda karşılaştığı
fırtınalara karşı da ayakta tutar. Ev hem beden, hem de ruhtur. İnsan varlığının ilk dünyasıdır.” (Bachelard
2008: 41)
4. Ölüme, Yok Oluşa Başkaldırı: Kahramanlık
Kahramanlık, Kutlu Töre romanında işlenen önemli temalardandır. Eserde töreyi korumak için
Kaşkayların verdiği olağanüstü mücadele üzerinden kahramanlık teması işlenir. Türklerdeki ordu-millet
anlayışına göndermede bulunulur: “Ordu-millet diye boşuna çıkmamıştır adımız. Çıktıysa bir göz kırpma
aralığında pusatlanıp atlanmayı; bir göz kırpma aralığında düşman üzerine atlamasını biliriz.” (Aksoy
2012: 185) “Ordu millet olan Türklerin en büyük hususiyetlerinden birisi de savaşçılıklarıdır. Barış
zamanında günlük işleriyle meşgul olan halk, savaş zamanında çoluğundan çocuğuna top-yekûn
seferberlik halinde bulunuyorlardı. … Özellikle harp Türkler için sanat halini almıştı. Onlar için yatakta
ölmek en büyük yüz karasıydı.” (Gömeç 2006: 74) Bahtiyarilere ve İngilizlere karşı canları pahasına
kadın-erkek cesurca savaşmaları Kaşkayların kahramanlıklarını gösterir. Romanın destansı bir özellik
taşıyor olmasında Kaşkayların değerleri uğruna anında canlarını feda edecek bir karaktere sahip
olmalarının payı büyüktür.
Kutlu Töre’de Kaşkaylar, binlerce yıllık genel Türk tarihi ve değerlerinin devamı bağlamında
anlatılır. “Cenk sözü edildi mi Türk’e bir anlatılmaz hal olur.. Olur da gönlü bir coşar, yürek bir büyür, bir
büyür ki... Olur mangal gibi, ulu kaya, yüce dağ gibi... Tekmil yüreğe keser bedeni...” (Aksoy 2012: 177)
veya “Türk kişi çadırda doğar cenk meydanında ölür.” (Aksoy 2012: 124) ifadeleri Türklerin
gelenekselleşmiş, karakteristik hale gelmiş kahramanlığına işaret eder.
5. Kollektif Bilincin Yansıması Olarak Ortak Türk Kültür Öğeleri
Kutlu Töre’de Kaşkaylar geleneklerine bağlı, köklü, kendilik ve tarih bilincine sahip bir topluluk
olarak işlenir. Romanda bu yargıya ulaşmamızı sağlayan birçok ortak Türk kültür öğesi mevcuttur.
Türklüğün milli hafızası, destanı olan Dede Korkut Hikâyelerinden Dirse Han Oğlu Boğaç Han
hikâyesinde, Hanlar Hanı Han Bayındır şöyle buyurur: “Kimüñ ki oğlı kızı yok kara otağa konduruñ, kara
664
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
kiçe altına döşeñ, kara koyun yahnısından öñine getürüñ, yir-ise yisün yimez-ise tursun gitsün … oğlı kızı
olmayanı Allah Ta’āla kargayupdur, biz dahı kargaruz.” (Ergin 2004: 78) Kara çadır çocuğu olmayanların
konulduğu yerdir. Tanrı’nın bu kişileri lanetlediği, insanların da lanetlemesi gerektiği düşünülür ve onları
cezalandırmak maksadıyla böyle bir uygulamaya gidilir. Kutlu Töre’de de Gündüz Bey, oğlu Hüsrev’in
Bahtiyarilerin obasına saldırmış olduğuna inanınca oğlunun kara çadıra kapatılıp cezalandırılmasını ister:
“Kara bir çadır hazırlayın hemen! Kara keçeler serin içine. Kara urbalar verin sırtına! Verin de tıkın kara
çadırın içine! Aşiretimizin yüz karasıdır bu!..” (Aksoy 2012: 199)
Türklerde sözlü edebiyat, İslamiyet’i kabul ettikleri 10. yüzyıla kadar tamamen, sonrasında ise
kısmen geçerliliğini korumuştur. Hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimi kullanılarak oluşturulan eserler
“kopuz” adı verilen saz eşliğinde, toylarda, şölenlerde, yuğ adı verilen cenaze merasimlerinde, yani
toplumun sevinç ve hüzünlerine ortak olmak için söylenirdi. Kutlu Töre romanında Çalık, Kaşkayların
ozanıdır. “Çalık ozan aldı kopuzu sinesine çıktı sözün binasına... Kopuz sesiyle, Çalık Ozan’ın sesi
birbirine girip koyakları nennilendiren, ormanları gümbürdeten, kayaları sesten sese açıp kapayan bir ulu
ezgi oldu.” (Aksoy 2012: 176) Kaşkaylar müziğe, edebiyata değer veren bir topluluktur. Yaşadıkları
coğrafyayla ezgiyi birleştirip ortak milli bir ruhta bütünleştirmeyi başarmışlardır.
Türklerde ocağın tütmesi, ateşin devamlı bir şeklide yanması, ataların o ocakta, o yurtta devamlı
olarak bulunması demektir. Ocak yaşamın süreğenliğine, ailenin, soyun devamına işaret eder. Ayrıca
ateşin kötü ruhları temizlediğine inanılması Türklerde ateş ve ocağı kutsallaştırmıştır. Kutlu Töre’de ocak
kültü Gökçe Ana’nın obanın gelinlerine yaptığı konuşmayla yansıtılır: “Sabahları bütün ocakları birer
birer eşeleyeceğim. Kimin ocağı sönmüşse vuracağım sırığı bellerine.” (Aksoy 2012: 9) Türklerde deyim
olarak da kullanılan “ocağın sönmesi” yok oluşu ve ölümü çağrıştırır.
Türkler tarih sahnesine çıktıklarından beri belli bir yere bağlı kalmamış, statik bir yaşam
biçiminden ziyade hareketli bir yaşam sürmeyi tercih etmişlerdir. Atlı göçebe yaşam tarzı Türklerin
karakteristik hale gelen bağımsızlığına düşkün, teşkilatçı, sınıf ayrımı gözetmeyen eşitlikçi, yayılmacı ve
savaşçı özelliklerinin oluşumunda önemli bir etkendir. Romanda Kaşkaylar da böyle bir yaşam biçimini
sürdürmektedir. “Türk’ün ruhu engindir... Yerle gök arası gezinen bir ruh tahta evlerin dört duvarında
bunalır. Bunalınca yitirir kendisini.” (Aksoy 2012: 22) Yerleşik yaşama ait unsurlar, tahta evler Kaşkaylar
için bunaltıcı, labirentleşen, kendilerini gerçekleştiremedikleri yerlerdir. Romanda atın önemi ise şöyle
dile getirilir: “At Türk’ün minderidir, yorulduysan ata bin, dinlenesin” (Aksoy: 2012: 11)
Türklerde aile en önemli sosyal yapı unsuru olduğundan ailenin temelini teşkil eden kadına büyük
önem verilirdi. Kadın, erkeğin yoldaşı, tamamlayıcısı ve bereket kaynağı olarak görülürdü. Ava çıkar,
savaşa katılabilirdi. “Aralarında, devlet siyasetine yön verenler, devlet reisliği yapanlar ve nâip olarak
devleti idare edenler vardı.” (Kafesoğlu 2004: 270) Konukların, elçilerin kabulünde Hatun da Kağan’ın
yanında yer alırdı. Kutlu Töre’de kadına verilen önem Esen Hatun ve Gökçe Ana aracılığıyla vurgulanır.
Gündüz Bey’in eşi Esen Hatun kabul törenlerinde her zaman beyin yanındadır. O olmadığı zaman obaya
dair kararlar alabilecek güce sahiptir. Gündüz Bey’in annesi olan Gökçe Ana, beyin de her zaman fikir
danıştığı, oba için önemli kararlarda etkisi olan, obanın bilge kişisidir.
6. Sonuç
Alper Aksoy’un 1976 yılında yazdığı Kutlu Töre romanı, Türk edebiyatında İran’da yaşayan
Kaşkay Türklerinin yaşam biçimini, değerlerini, geleneklerini destansı bir üslupla anlatır. Roman
Türkiye’de Kaşkay Türklerini işleyen az sayıdaki eserlerden biri olması hasebiyle Türkiye’de Kaşkay
Türklerinin tanıtımı ve Türklük bilinci aşılaması açısından önem arz eder.
Bu çalışmada, Kutlu Töre romanı töre, tarih ve kendilik bilinci, kahramanlık ve ortak Türk kültür
unsurları başlıkları altında tematik açıdan incelenmiştir. Romanın ana izleği töredir. Eserde işlenen diğer
temalar Kaşkay Türklerinin töreye bağlılıklarını vurgulamak üzere yer alır. Çoklu bakış açısı tekniğiyle
Almanların, İngilizlerin ve İranlıların gözünden Kaşkay Türklerinin töreyi esas alan geleneksel yaşam
biçimleri yansıtılır ve anlatıma gerçekçi bir boyut kazandırılır. Romanın başkişisi Gökçe Ana törelerin en
büyük savunucusu, töreyle yönetilen obanın bilge kişisidir. Töreleri bozdurmamak için aşiretin yok
olması pahasına İngilizlerle savaşmayı göze alır ve kahramanlığın sembolü haline gelir. Gökçe Ana
romanın tematik gücüdür.
Romana geniş bir coğrafyaya yayılan Türklük bilinci hâkimdir. Altaylar’dan Tuna’ya uzanan Türk
varlığına, köklü bir geçmişe, medeniyete işaret edilir. Kendilik ve tarih bilincine sahip olmanın önemi
üzerinde durulur. Bu bağlamda ortak Türk kültür unsurları dikkat çeker. Kara çadır motifi, kopuz, ocak,
atlı göçebe yaşam tarzı ve kadına verilen önem bu unsurlardan bazılarıdır.
665
Arş. Gör. Yavuz Sinan ULU/Kutlu Töre Romanı Örneğinde Türk Edebiyatında Kaşkay Türkleri
Sonuç olarak Kutlu Töre işlediği temalar ve kişilerle, destansı üslûbuyla Kaşkay Türklerinin
yaşayışını, kimliklerini koruma uğruna verdikleri mücadeleyi, Türk dünyasındaki kolektif bilinci başarılı
bir şekilde yansıtan, Türk edebiyatında Kaşkay Türklerinin milli ruhunu temsil eden bir eserdir.
KAYNAKÇA
Aksoy, A. (2012). Kutlu Töre, İstanbul: İrfan Yayıncılık.
Bachelard, G. (2008). Uzamın Poetikası, (Çev. Alp Tümertekin), İstanbul: İthaki Yayınları.
Caferoğlu, A. (1988). Türk Kavimleri, İstanbul: Enderun Kitabevi.
Campbell, J. (2000). Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, (Çev.: Sabri Gürses), İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Çelik, M. (1998). “İran’daki Kaşkay Türkleri”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Bahar, S: 5, s. 204-213.
Ergin, M. (2004). Dede Korkut Kitabı I, Ankara: TDK Yayınları.
Gömeç, S. (2006). Türk Kültürünün Ana Hatları, Ankara: Akçağ Yayınları.
Jung, C. G. (2008). Dört Arketip, (Çev. Zehra Aksu Yılmazer), İstanbul: Metis Yayınları.
Kafesoğlu, İ. (2004). Türk Millî Kültürü, İstanbul: Ötüken Neşriyat.
666
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
AZERBAYCAN VE TÜRKİYE TÜRKÇELERİNDE
MEDYATİK DİL ALANLARI
Yusuf GÖKKAPLAN
Özet: Teknolojinin hızla küreselleştiği çağımızda dikkat çeken en önemli unsur medyadır. Medya kavramı
eskiden olduğu gibi sadece TV, radyo ya da gazete gibi iletişim araçlarından ibaret değildir. Bunların yanında
internet gibi uluslar arası arenada büyük popülarite kazanmış güçlü bir elemanı da bünyesine katarak,
telekomünikasyon, bilgisayar, cep telefonu vb. gibi diğer teknoloji unsurlarını da başarılı bir şekilde
kullanmaktadır.
İnsanlar arasındaki iletişim ağının daha kolay ve başarılı bir şekilde kullanılmasına olanak sağlayan bu
faktör, sadece iletişim mekanizması olarak değil aynı zamanda dil ve kültür aktarımı, pazarlama, ulusal bilinç
ve düşünce kavramı, eğitim-öğretim gibi birçok sosyolojik olguyu da beraberinde insanlara sunmaktadır. Söz
konusu sunumun doğru, anlaşılır ve amacına uygun bir biçimde aktarımı içinde yegâne ve en önemli organ
dildir.
Bu çalışmada medyatik dil alanları üzerinde Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi ele alınacaktır.
Çalışmanın veri tabanını sosyal ağ üzerinde yapılan yazışmalarda, TV reklamlarında, film dublajlarında, TV
ve internet üzerinden ortak yayını yapılan programlarda kullanılan dil malzemesi oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Türkçesi, Türkiye Türkçesi, Medya, Medyatik Dil, Reklam
Azerbaijani and Turkish Languages in the Fields of Mediatic Language
Abstract: Media is a important element of the technology has rapidly become more globalized in our age.
Media it used not to be just like TV, radio or Newspapers is not composed of communication tools such as.
In addition to these, such as the internet, a strong element into the body gained great popularity in the
international arena, telecommunications, computer, cell phone, etc. like other elements uses technology in a
successful manner.
The network of communication between people more easy and successful that allows it to be used in a way
this factor, as just a communication mechanism but also the transmission of language and culture, marketing,
national consciousness and the concept of thought, such as sociological phenomenon and offers many people
with education and training. The presentation of the question is accurate, clear and purposeful manner, in the
transfer only and the most important organ is the language.
In this study, on the fields of Turkish language in Turkish and Azerbaijani media will be discussed. The data
base of the study the correspondences on the social network, TV commercials, film, commercial, TV, and
broadcast programs over the internet that are constitute the material language used in public.
Keywords: Azerbaijani Language, Turkish Language, Media, Mediatic Language, Advertising
İlk olarak medyatik dil alanlarının sınırlarından ve medyatik dil ile konuşma dili arasındaki
farklardan bahsetmeliyiz. Medyatik dil alanlarından kullanılan dil oldukça zengin, yoğun, süslü ve mana
yüklüdür. Bu yoğun ve süslü diline yüklenen derin anlamlar onun kullanımını keyifli ve popüler
yapmaktadır. Günümüzde özellikle internet ortamında yer alan sosyal paylaşım sitelerinde kimi zaman
biçim ve kural olarak manasız ama derin anlamlar yüklenmiş birçok kullanım mevcuttur. Örneğin sosyal
medya üzerinde yer alan “caps, mesaj vb.” gibi gönderilerin altında yer alan “Asdfghjklşi” ifadesi ilk
bakışta çok manasız ve anlamsız gibi görünse de ortak duygu, düşünce ve kültür etkisiyle bir anlam ifade
etmektedir. Bu anlamsız dizi yine sosyal medya üzerinde şu tanım ile ifade edilmektedir.
“Asdfghjklşi sadece bir harfler topluluğudur. Anlamsal olarak bir içeriği yoktur. Q klavyede ki
harf sıralamasında soldan sağa bütün harflerin toplamıdır. Bu harflere biraz olsun anlam yükleyen
şey özellikle telefon mesajlaşmaları ve internet iletişiminin yaygınlaşmasıyla birlikte bir gülme
ifadesi olarak türemesidir. Gülmekten de öte çok gülmek, çok komik bulmak, kahkaha atmak
anlamı da taşır. Çoğu kişi tarafından apaçi, emo olarak tanımlanan kesimler tarafında sıkça
kullanılır.” (www.nedemek.com.tr)
Bu örnek ve tanımda görüldüğü gibi medyatik dil alanları bir sınıra veya şekle bağlı kalmaksızın
sadece aynı kanal ve ortam üzerinde ortak bir nokta bulan kimselerin de oluşturabileceği bir zemine
sahiptir.
Erciyes Üniversitesi Doktora Öğrencisi yusufgokkaplan@gmail.com
668
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
İnsanlar arasındaki temel iletişim aracı sözdür. Günümüz teknolojisi ile sözler imajlarla,
müziklerle, daha başka sözcüklerle birleştirilerek zengin karşılıklar ve anlamlar bulmaktadır. Yukarıda
bahsettiğimiz durumun aksine bir de bilinçli ve ölçütlü şekilde oluşturulmuş bir amaca hizmet eden ve
TV, radyo, gazete gibi kitlesel iletişim araçlarında çokça kullanılan bir dil vardır. Bu iletişim araçları
vasıtası ile sunulacak, aktarılacak, satılacak nesneye ait veriler dilbilimciler, müzisyenler, reklamcılar,
metin yazarları, ışık şefleri tarafından işlenerek söz konusu nesne mükemmel bir şekilde sunuma hazır
hale getirilmektedir. Biz burada çalışmamıza konu olan iki Türkçeyi bu bağlamda değerlendirmeye
alacağız. Her ne kadar coğrafyalar farklı olsa da bu iki ülke arasında birçok ortak yön vardır. Biz bu ortak
yönleri medyatik dil alanları çerçevesi ile değerlendireceğiz. İlk olarak TV kanalı üzerinde yer alan
reklamlara ve popüler bir spor dalı olan futbola bakacağız.
Reklamlarda, reklamı yapılan ürün, hitap ettiği kitlenin önem verdiği bir takım noktaları hedef
alarak ürün ile tüketici arasında bir bağ kurmayı hedefler. Yani; başlangıçta hiçbir “anlam” a sahip
olmayan ürüne, bizim için zaten bir değeri olan, yani zaten anlam ifade eden bir kişi ya da nesne
tarafından değer verilmelidir. (Williamson, 2000: 31) Her iki ülkede yayınlanan reklam metinlerine
bakıldığında çok fazla ortak nokta olduğunu görmemiz mümkündür. Reklam yapımcıları ve reklam metni
yazarları bir reklam oluştururken ortak kültür ve davranış konularına yoğunlaşırlar. Çünkü bir reklamın
başarılı bir netice vermesi için izleyicide satın alma davranışını oluşturması gerekmektedir. Örneğin,
dünya üzerinde birçok ülkede bulunan “Haribo” adlı şekerleme Azerbaycan ve Türkiye televizyonlarında
“çocuk/uşaq ya da büyük ol hariboyla mutlu ol!” sloganıyla sunulmaktadır. Her iki reklam arasındaki
farklar sadece kelime boyutundadır. Söz gelimi aynı reklamın bir başka sunumunda “altın ayıcık” söz
grubu “kızıl ayıcık” olarak geçmektedir. Her iki coğrafyada da ortak bir duygu, düşünce algısı
olduğundan biçimsel farklılıklar yer alsa da anlam ilgisi ve verilmek istenen mesaj aynıdır. Aynı
markanın Almanya ve İngiltere de yayınlanan reklam filminde ise hedef kitle yetişkin insanlardır. Çünkü
bizim coğrafyamızda şekerleme türü atıştırmalıklar daha çok çocuklar tarafından tercih edilmektedir.
Aynı durum coca-cola reklamlarında söz konusu değildir. Belki bazı ortak noktalara değiniliyorsa
da ciddi farklılıklar mevcuttur. Söz gelimi “coca-cola” nın Nevruz için yayınlamış olduğu reklam metni
Türkiye’deki televizyon kanallarında yayınlanmamıştır. Çünkü Nevruz algısı ve Nevruza bakış açısı
Azerbaycan coğrafyasında daha güçlü bir şekilde yer almaktadır. Yine yaz aylarına girilirken
Türkiye’deki televizyonlarında sahil kesiminde Türk kültür ve geleneğine aykırı bir senaryo ile reklam
sunumu yapılırken Azerbaycan kanallarında “Yeni Başlangıçlar İçin” sloganıyla Azerbaycan kültür ve
geleneğinin izlerinin yer aldığı reklam sunumu yapılmıştır. Coca-cola gibi dünya markası olmuş bir
firmanın reklam metni ve filmi hazırlanırken yaptığı etüt şüphesiz başarılı bir çalışmadır. Çünkü kültür
yozlaşması Türkiye coğrafyasında korkutucu bir büyüme ile çapını genişletmektedir. Bu reklam filminde
etkileyici bir melodi ile bestelenen söz dizisi meşhur sanatçılar tarafından seslendirilmiş ve büyük küçük
herkesin diline pelesenk olmuştur. Azerbaycan kanalında yayınlanan reklamda ise söze dayalı bir sunum
değil geleneksel dans figürlerinin yer aldığı yöresel eğlencelerin düzenlendiği temalar işlenmiştir.
Bunlarla birlikte temel ihtiyaç maddeleri, kişisel bakım ürünleri, yiyecek-içecek gruplarının reklamlarında
büyük ölçüde benzerlikler mevcuttur. Selpak reklamında “hayatın her anında selpak yanında” sloganı, diş
macunu reklamlarında aynı reklam filmiz üzerinde bazen seslendirmeler yapılarak sunulması, reklam
metinlerinin sözdizimii niteleme grupları, slogan birlikleri cümle yapılarının her iki ülke reklamlarında
aynı olması dil kullanımı olarak bir ortaklık ifade edebilir. Ama coca-cola reklamında görüldüğü üzere
güçlü bir etkileşim ve aktarım aracı olan reklamlarda Azerbaycan coğrafyası, özüne daha yakın bir sunum
ile yer almıştır.
Reklamlar gibi popülaritesi yüksek olan bir diğer unsur da futboldur. Futbol artık sadece bir spor
dalı olmaktan çıkmış farklı bir kültür ve ifade biçimi haline gelmiştir. Özellikle son dönemlerde hemen
hemen dünyanın her yerinde çocuk ve genç nesil tarafından ilgi ile takip edilmiş ve özenti kaynağı
olmuştur. Biz çalışmamızda Türkiye ve Azerbaycan dillerinde futbol terminolojilerine değineceğiz.
Öncelikle futbol terimlerinin genellikle bu spor dalının ortaya çıktığı coğrafyanın dili ile ifade edildiğini
belirtmemiz gerekmektedir. Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinde kullanılan futbol terimleri de daha çok
İngilizce kökenli sözcüklerden oluşmaktadır. Fakat “kale” sözcüğü bu genellemenin dışında kalarak farklı
bir adlandırmaya tabi tutulmuştur. İngilizcede bu kavram “goal” sözcüğü ile ifade edilirken aynı zamanda
skoru değiştiren her bir hamlenin de adıdır. Türkiye Türkçesinde bu sözcük “kale” Azerbaycan
Türkçesinde ise “qapı” sözcüğü ile ifade edilir. Futbol oyununda burada bulunan görevli ise Türk
dillerinde meslek adı yapan “-çı, -cı” ekinin eklenmesi “kaleci ve qapıçı” olarak adlandırılmaktadır.
İngilizcede ise aynı görev “goal keeper” söz grubu ile ifade edilmektedir. Azerbaycan Türkçesinde son
669
Yusuf GÖKKAPLAN/Azerbaycan ve Türkiye Türkçelerinde Medyatik Dil Alanları
dönemlerde bu İngilizce karşılık okunduğu gibi yazılarak da kullanılmaktadır. (golkipır) Burada dikkat
çekici unsur aynı terime bir dilde kapı diğer dilde ise kale denmesidir. Azerbaycan Türkçesinde bu adın
verilmesinin nedeni şekil benzerliği olmalıdır. Türkiye Türkçesinde ise müdafaa edilen yer olarak
düşünülerek uzak manada “kale” adı verilmiş olabilir. Diğer terimlere göz atıldığında ise Türkiye
Türkçesinde çoğunlukla İngilizce bir adın Türkçe okunduğu gibi yazılarak ve ifade edilerek kullanımı
esastır. Ama Azerbaycan Türkçesinde bu durum biraz farklıdır. Örneğin İngilizce “defender” sözcüğü
Türkçe “defans” , Azerbaycan Türkçesinde ise “müdafiəçi” olarak adlandırılmaktadır. İleri manasında
Türkiye Türkçesinde “forvet” kullanılırken Azerbaycan Türkçesinde “hücumçı veya forvırd” sözcükleri
kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinde “kaleci” sözcüğü dışında sadece futbolu icra edenlerin bütünü
olarak ifade edilen “oyuncu” sözcüğünde yer alan “-cI, -cU” eki Azerbaycan Türkçesinde daha işlek
biçimde kullanılmıştır. Bunlara ek olarak dikkate değer bir başka adlandırma da İngilizce “right back, left
back” kelime gurubunda yer alan “back” sözcüğüdür. Bu sözcük Türkiye Türkçesinde “sağ bek, sol bek”
söz gurubu içerisinde kullanılmaktadır. Bu söz gurubu içerisindeki “bek” sözcüğü bekleyen, koruyan
anlamında kullanılmış ve futbol terminolojisinde “sağ bek, sol bek” söz gurubuyla ifade edilmiştir. Söz
konusu ifade biçimi İngilizcedeki “back” sözcüğünün diğer futbol terimlerinde olduğu gibi İngilizce bir
adın Türkçe telaffuz edilerek kullanılmış yoksa Türkçede yer alan “bek” sözcüğü esas alınarak mı
kullanılmış sorusuna ise ilk seçeneğin doğru olduğunu söyleyebiliriz. Aynı söz gurubu Azerbaycan
Türkçesinde ise daha sistemli bir biçimde ele alınmış ve “sağ müdafiəçi” şeklinde adlandırılmıştır.
Sonuç olarak medyatik dil alanlarında her iki Türkçenin de ciddi manada ortak kullanımlarının
olduğunu görmekteyiz. Fakat özellikle gelenek ve kültür konusu ele alındığında Azerbaycan Türkçesinin
Türkiye Türkçesinden daha önemli unsurlar içerdiğini söyleyebiliriz. Dil ile kültür arasında önemli ve
yadsınamaz bir bağ mevcuttur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli mevzu ise medyatik dil
alanlarındaki teknolojik gelişim ve değişimler ne kadar fazla ise kültür ve dildeki yozlaşmada o denli
fazladır. Her iki coğrafya konum, zenginlik ve itibar olarak Türk devletleri içerisinde önem arz
etmektedir. Her iki coğrafyanın duygu, düşünce, milli bilinç, bağımsızlık gibi önemli mevzular
çevresinde tek yürek olduğu, bu tür önemli mevzular karşısında sergilenen tutum ve davranışların bir ve
tek olduğu her yerde olduğu gibi sosyal medya üzerinde de oldukça önemlidir. Son dönemlerde özellikle
de Hocalı Katliamı gibi mühim mevzular üzerinde çeşitli fotoğraf ve videolar hem Türkiye Türkçesi hem
de Azerbaycan Türkçesi ihtiva eden başlıklar ve açıklamalar ile sosyal ağda hızla yayılırken anlaşılmama,
algılanamama gibi bir durumun söz konusu olduğunu söylemek oldukça zordur. Çünkü dil bilinci millet
bilinciyle sıkı sıkıya birbirine bağlıdır. Bunlarla beraber “caps” adı verilen ve güldürü öğelerinin yoğun
olarak yer aldığı görsellerde de aynı durum söz konusudur. Söz konusu görüntüye bakılıp aynı düşünce
noktasında buluşmak, o görselde yer alan şeyi bilmek tanımak ortak bir geçmişe sahip olmayı gerektirir.
Bütün bunlardan hareketle dil bilincinin hızla yozlaştığı medyatik dil alanlarında teknolojinin ve
popülaritenin hızından ve cazibesinden sıyrılıp milli bir bilinç ile yaklaşmalıyız. Yabancı dillerin istilası
iş yeri adlarımızda, konuşmalarımızda, hayatımızın her alanında gücünü artırmaktadır. Biraz daha
sağduyulu hareket ederek elimizin altında yer alan klavyede, paylaştığımız gönderide, yüklediğimiz
videoda bu istilaya karşı çıkmalıyız.
Достарыңызбен бөлісу: |