Iii beynəlxalq türk dünyasi araşdirmalari simpoziumu III. Uluslararasi türk dünyasi araştirmalari sempozyumu ІІІ халықаралық ТҮркі әлемі зерттеулері симпозиумы



Pdf көрінісі
бет96/102
Дата03.03.2017
өлшемі42,43 Mb.
#6018
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   102

Meslekî  dikkatlerde:  Üniversite,  televizyon,  sanat  çevreleri,  yazarın  detaylı  gözlemleriyle  çok 

canlı aktarılmıştır. 

Akademisyenlerin hayatının en kapsamlı ele alındığı eser Sıraselviler’de Bir Otel Odası romanıdır 

eser bu camiaya dair sosyolojik gerçekliği farklı yönleriyle sunar.   

Kahraman (Kerim), 58 yaşında, otuz yıllık bir akademisyendir. Merezi’de yol yapım çalışmasında 

bulunan,  jeologlara  göre  iki  bin  yıllık  bir  mermerin  üzerindeki  işaretleri  araştırır.  Bunların  Orhun 

Yazıtlarının  alfabesiyle  yazıldığını  bulur.  Önce  sözcükleri,  ardından  bir  cümleyi  okur.  Bunlar  Orhun 

Yazıtları’ndan  en  az  beş  altı  yüzyıl  önce  yazılmış  olmalıdır.  Bu  da  kadim  Türk  göçünün  başlangıçta 

Batı’dan  Doğu’ya  olduğunu  gösterir.  Buluşunu  Sovyet  Türkoloji  dergisinde  yayımlatır.  Önce  tepki 

gelmez. Ancak daha sonra babasının hayatını karartan adam(Çopur Cabbar) ona da musallat olur.  

Babasının  (Esger) 20’li yıllarda İstanbul’da Türkoloji okuması, onun Türkçü damgasını yemesine 

yetmiştir.  Bu gerekçeyle sürgüne gönderilir.  Aradan yıllar geçtikten sonra II. Dünya Savaşı yıllarında bu 

defa Dede Korkut çalışmaları dolayısıyla Türkçülüğü sabit görülüp sürülür. Türkoloji sahasının İstihbarat 

servislerinin  ilgi  alanına  girmesinden  şikâyetle  oğlunu  bu  sahadan  uzak  tutmak  ister  ancak  başaramaz. 

Babası gibi onu ta Türkçülükle suçlarlar. 

Kahraman Ankara’dan bir konferans daveti alır;  bu vesileyle önceden bir sempozyumda tanıştığı 

İstanbul’da çalışan bir profesörün misafir öğretim üyeliği teklifini şekillendirmeyi de düşünür. Zira ailevi 

sebeplerle  bu  ek  işe  çok  ihtiyacı  vardır.  Ankara’ya  gelir,  konferanstan  sonra  YÖK’e  gider  ders 

verebilmesini  sağlayacak  davet  YÖK’e  ulaşmamıştır.  Yolluk  olarak  kendisine  ödenen  parayla(500  lira) 

hem masraflarını karşılamalı hem de İstanbul’a gidip dönmelidir. 

Kahramanın  pozisyonu  için  de  bir  başka  hocayla  anlaşılmıştır.  Durumu  açıklamada  kullandıkları 

dil  mahcup  bir  dil  değildir;  zaten  kendisine  verilmiş  bir  söz  yoktur.  İlerleyen  dakikalarda  kendisin 

komünist  olup  olmadığı sorulur.   O  sırada  babasına  ve  kendine  akademiyi  dar eden  adamın  fotoğrafını 

rafta  görür;  çalışmalarını  Türkçü  bulan    ve  onu  şikayet  eden  adam  kendinden  önce  Bölüm 

Başkanıyla(Behice  Hanım)  irtibat  kurarak  İstanbul’daki  üniversitede  görev  almıştır.  Bu  defaki  suçu  bir 

zamanlar  Koünist  Partisinde  göreb-v  almış  olmaktır.  Oysa  kendi  camiada  parayla  tezler  yazanlardan 

olmadığı için çok zor geçinirken o adam sigarasını yakma bahanesiyle öğrencilerden istediği kibritlerin 

içinin para dolu olduğunu bütün camia bilmektedir. Bunları veya ailesinin bu göreve ümidini bağladığını 

söylemenin  anlamı  yoktur…  Binadan  çıkarken  karşılaştığı  bir  diğer  hocadan  Türkiye’deki  Bölüm 

Başkanının da akademik yetersizliğine dair sözler duyar. 

Ölüm  orucu  tutan  öğrenciler  (SBOO)  üniversitelerde  kuşak  farkının  ciddi  bir  söylem  farkı 

oluşturduğuna işarettir. 



645 

Yrd. Doç. Dr. Ümmühan B. TOPÇU/Anar Rızayev’in Eserlerine Sosyolojik Bakış 

İstanbul’daki Bölüm Başkanı (Behice) kendi gerçekliği içinde verilir;  evlenmemiş, anne babasını 

kaybeden  hasta  yeğenine  ve  yaşlı  annesine  bakan  biridir.    Bir  sempozyumda  kahramanla  (Kerim’le) 

tanışıp  ona  İstanbul’da  Azerbaycan  edebiyatı  anlatmayı  teklif  eden  odur.  Bir  yerde  insani  yönü 

vurgulanırken  diğer  tarafta  kulaktan  dolma  sözlerle  değerlendirme  yapması  ve  sözüne  sadık  olmaması; 

yazarın insan havuzunda başka bir akademisyen olarak yer almasını sağlar. 

Beş Katlı Evin Altıncı Katı’nda başarılı bilim adamı örneklenir. Yerbilim- madenbilim profesörü 

(Mecit  Zeydanlı)  baba;  bir  dağ  köyünden  Bakü’ye  gelmiş;  işçilik,  hamallık,  aşçı  yamaklığı  yaparak 

okumuş  biridir.  Özel  yeteneğe  sahip  değilse  de  çalışkan  biridir.  Okulunu  pekiyi  dereceyle  bitirip  St. 

Petersburg’da  yüksek  lisans  yaparak  Bakü’ye  döner.  Evlenir  (Ziver’le)  II.  Dünya  Savaşı’nda  Kırım’da 

kolundan yaralanır. Bakü’ye çağrılır ve İran’a görevlendirilir. Dönüşte de doktora yapar ve kendisine bir 

kürsü  verilir  ve  Kırmızı  Emek  Bayrağı  Madalyası  almış  biridir.  Aile  ilişkileri  içerisinde  kısman  daha 

soğukkanlı kararlarıyla daha çok bir güç kaynağı olarak taktim edilir. İki defa kalp krizi geçirmiş olması 

geldiği yolun zorluğunu yansıtır.  

Bu  yelpazeye  eklenebilecek  renklerin  bir  kısmı  yardımcı,  bir  kısmı  engelleyici  rolündedir. 

Akademi  genel  olarak  kurumsallaşamamış,  bilimin  değerli  sayılmadığı,  etik  kurallardan  ziyade  güç 

ilişkilerinin süreci belirlediği bir sosyal grup olarak sunulur. 

Anar Rızayev’in en canlı karakterlerinden biri de Dante’nin Jübilesindeki eski aktördür. Kahraman 

(Feyzullah  Kebirlinski)  eski  bir  müftünün  oğludur;  Arapça  Farsçayı  ve  Kur’an  okumayı  öğrenmiştir. 

Ancak oyuncu olunca babası onu reddetmiştir.  

Yıllar  sonra  sanat  camiasında  onu  aşağılamak  isteyenler  ona  babasının  müftülüğünü  hatırlatacak 

sözler  söyler.  Eskiden  resmi  tiyatrolarda  önemli  roller  üstlenmesine  rağmen  artık  o  devirler  gerilerde 

kalmıştır. Farklı işler yaparak para kazanması gerekmektedir. Bunlardan biri dublajdır. Bir türlü rejisörün 

istediği  performansı  gösterememesi;  eski  tiyatrocular  arasında  dublajın  bir  yandan  hafife  alınırken  bir 

yandan  önemli  bir  geçim  kapısı  olarak  görülmesi,  bu  sanatkarların  paralarının  birilerinin  iki  dudağı 

arasında olması gibi pek çok başlık Dante’nin Jübilesi adlı uzun hikâyede ele alınır.  

Kahraman ayrıca haftada bir radyoda cüzi bir paraya(yedi manat) bir çocuk oyununda tilki rolünü 

seslendirir.    Bununla  kalmaz;  gelmeyen  figüranların  yerine  çok  farklı  seslendirmeleri  yapması  istenir. 

Maddi gerekçelerle hiçbirini geri çeviremez. 

Oğlu ve karısı karşısında ezilmemek için nazı geçen birinden meslekte altmışıncı yıl belgesi gibi 

bir  şey  ister.  Buna  razı  olacak  gibi  görünürler  korkuları  ardından  zam  da  istemesidir.  Bu  konuşmalara 

aynı stüdyoda çalışan oğlu kulak misafiri olur; mesleğe yeni başlayanlar bu etik süreç içerisinde yetişirler. 

Aynı  kahraman  bir  Karamel  Fabrikası’nda  dördü  kadın  ikisi  erkek  altı  kişiyle  bir  Dram  Derneği 

kurmuş,  oranın  da  başkanıdır.  Buraya  insanların  bir  kısmı  evden  kaçmak  için;  bir  kısmı  arkadaşının 

zoruyla gelmektedir. Üç yıldır da bir oyun hazırlamaya çalışırlar. 

Bunlara  ek  olarak  bir  de  eşinin  arkadaşlarının  beklentileri  vardır.  Komşularının  konuşmasız  bir 

rolde  oynaması  hanımlara  dedikodu  konusu  olur.  Eşi  onu  savunmaya  gayret  eder.  Ancak  ifadelerden 

Azerbaycan’da  tiyatro  kültürünün  yaygınlığı  anlaşılır.  Tiyatroya  giyinip  süslenip  gitmenin  bir  tür 

sosyalleşme  olduğunu  savunurlar;  “hem  sen  görüyorsun  hem  seni  görüyorlar”dır.  Nihayetinde 

konuşmasız rollerde oynayan komşularının istediği zaman bilet bulup bulamayacağını  sorgularlar. 

Bir  başka  yerde  genç  bir  eleştirmen  (Siyavuş,)  eski,  yeteneksiz  oyunculara  merhamet  ederek  rol 

vermenin  sanata  saygısızlık  olduğunu  söyler.  Bunu  küçük  hümanizm  olarak  görür.  Örnek  yine 

kahramandır(Kebirlinski); ancak kahraman bu sefer kahraman dayanamaz ve eleştirmene genç, yakışıklı 

olduğunu ayrıca arkasında dağ gibi babası olduğunu, bunu da herkesin bildiğini hatırlatır.    

Yazar bu  hikayede bir mesleğin neredeyse bütün yüzünü bir dramın arkasına gizlemeyi başarır.  



Televizyon  camiası:  Anar  Rızayev’in  vakıf  olduğu  diğer  bir  sosyal  gruptur.  Beş  Katlı  Evin  6. 

Katı’nda  televizyon  dünyasına  dair  beklentiler  kısman  ele  alınır:  Bir  televizyonda  yönetmen(Muhtar 

Muharremoğlu), fazlaca kudretli görünür. Hazırladığı programlardaki spikerliği hanım arkadaş edinmek 

için kullanıyor olabilir mi, sorusunu zihinlere asar. Cevap kamu nezdinde verilmiştir.   

Aslen sinema  yönetmenliği  eğitimi  almış  ama  televizyonculuk  yapmak  zorunda  kalmış  olmaktan 

mutsuz  göründüğü yerler de vardır kudretli görüntünün arkasında durduğu yerler de vardır. Televizyon 

geçicidir  sinema  kalıcı;    her  film  küçük  büyük  olsun  geleceğe  kalır.  Kafasında  iç  şehri  çekme  hayali 

vardır;  şiirsel  bir  sahne  planı  kafasında  netleşmiştir;  damlardaki  beyaz  çamaşırlar  teslim  bayrakları 

gibidir.  Oysa bu film hiç çekilmez. 


646 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

TV  programı  yayından  sonra  yoktur.  Hızla  eskiyen  yüzler  ve  beklentiler  bu  dünyanın  en  önemli 

gerçekleridir. Bazen, kafasındakileri insanlarla paylaşma, canlı hayatın bir parçası olma zannıyla avunur. 

Dışı yaldızlı içi puslu, gerçekleşmeyen hayallerin tortularıyla sürüklenen hayatlar. 

Yazarlık:  Babası  da  ünlü  bir  şair  olan  Anar  Rızayev,  yazarlıkla  ilgili  başlıkta  aktörlük  ve 

akademisyenlik kadar teferruata yer vermese de hikâyelerinde yayıncı (DadaşBKEAK), redaktör (Zaur), 

eleştirmen  karakterleri  kullanır.  Yayıncılık  gösterişli  ama  meşakkatine  rağmen  para  kazandırmayan  bir 

iştir; hatta bir kebapçının yayıncı akrabasının kendisinden para istediğini söylemesi ilgi çekicidir. 

Bozbaş Ziyafeti hikâyesinde eleştirmenle yazar bir aradadır. Yazarın eleştirmenlere bağımlılığı ve 

eleştirmenlerin  bir  kalemde  bütün  eseri  karalayabilmesi;  komik  bir  hikâyeye  dönüşür.    Yazar  (Dere 

Düzov)  bir  kitap  yazmıştır.  Bu  kitap  akademi  çevrelerinden  bir  grup  tarafından  değerlendirilecektir. 

Yazar  toplantı  öncesi  arkadaşını  eve  yemeğe  çağırır.    Kendi  ve  eseri  hakkında  kötü  niyetli  olduklarını 

düşündüğü  adamlara  karşı  eserini  savunmasını  bu  akademisyenden(  Karın  Kuluyev)  ister.  Genç,  her 

ortama giren, kısa cümlelerle değerlendirmeler yapan çok çağdaş ve derin manalı sözler söyleyen biridir. 

Oysa  daha  önce  kendisine  verilmesine  rağmen  eseri  henüz  okumamıştır.  Bu  konuşma  yapılırken  evin 

hanımının  yoğunlaştığı  tek  şey,  pişirdiği  millî  yiyecek  Bozbaşı’nın  güzel  olup olmadığıdır.  Gidip  gelip 

onu  sorar.    Bir  süre  sonra  gittikleri  toplantıda  gerçekten  de  eser  kıyasıya  eleştirilir;  kürsüye  çıkan 

akademisyense  eserden  tek  bir  kelime  hatırlamaz.  Ancak  az  önce  kendilerini  ağırlayan  ev  sahibesinin 

sorularına  bağlı  cümlelerce  eseri  bir  yemek  gibi  kıvamı,  tuzu,  yağıyla  över…  Esere  vakıf  olmadan 

hakkında  yorum  yapılması  ve  daha  etkili  olur  düşüncesiyle  metaforik  söylemlerle  eserlerin 

değerlendirilmesi süreci bu hikayede alaya alınır. 

Güzellerim  hikâyesi  de  bir  tür  eleştirmen  ironisidir.  Düzeltmen  önerileriyle  tamamen  değişen  ve 

giderek yazıldığı hâlinden eser kalmayan kitaplar anlatılır. Öyle bir noktaya gelinir ki eleştirmenler artık 

yazarının yazdıklarını değil bir diğerinin yazdığını düzeltir. 

Bir tarafıyla meslekler bir tarafıyla insan ilişkileri içerisinde düşünülebilecek  ekonomik ilişkiler, 

Anar’ın eserlerinde özel olarak ele alınabilecek başlıklardan biridir. Fakirlik benlik algısını değiştiren bir 

olgu  olarak  eserlerinde  geniş  yer  bulur.  Bütün  karakterleri  ya  fakirdir  ya  da  ekonomik  yönden  birine 

bağımlıdır.  Sıraselviler’de  Bir  Otel  Odası,  bu  konuya  detaylı  yaklaştığı  eserlerden  biridir.  Kahraman, 

dürüst  olduğu  için  yıllarca  hocalık  yaptığı  halde  para  kazanamamıştır;  kendisine  vaat  edilen  işi 

alamadığını eşi ve kızına söylemektense ölmeyi ister; otelde eski püskü elbiselerle dolu dolabı da o zaman 

anlamlandırır; burası kendi gibi gariplerin ölmeye geldiği yerdir. 

Rızayev’in  kadınları  para  ve  güç  konusunda  daha  zayıftır.  Eşlerini  çoğunlukla  eve  getirdikleri 

parayla  değerlendirirler;  …  Bey’in  kızı  olduklarını  ve  fakirliğe  razı  olamayacaklarını  yıllar  sonra  fark 

ederler.(DJ) 

Hanımlar  söylenerek  şikâyetlenerek  bu  süreci  aktif  geçirirken  çocuklar,  babaları  daha  çok  zora 

sokar.  Anne  babası  öldüğü  için  evlatlık  alınan  ancak  bunu  bilmeyen  bir  çocuk  (Eldar,  DJ)  babasından 

utanır.  Kendi  bu  duruma  düşmemek  için  sevdiği  kıza  beş  yıl  çalıştıktan  ve  eğitim  aldıktan  sonra 

evlenebileceğini söyler. Oysa kız annesinin telkiniyle başkasının teklifini kabul etmiştir.  

Baba ailede daha çok ekonomik  gücün kaynağı olarak görülür. Çalışan kadın yok denecek kadar 

azdır;  oysa  para  ve  parayla  elde  edilen  güç  konusunda  daha  hırslı  görünen  ve  erkekleri  zora  sokan 

onlardır. Bu, Anar Rızayev’in geleneksel erkek algısını yansıttığını gösterir. 

Rızayev’in  genel  olarak  bütün  eserlerinde  yer  alan  dini  kabullere  dair  tespitlerde  son  eserine 

gelinceye  kadar  dinin  bireysel  bir  tercih  olarak  alındığı  söylenebilir.  Dante’nin  Jübilesi’nde  bir  müftü 

oğlunun aktör olması ve bu tercihin aile tarafından kabullenilmediği görülür.  

Aileden  iyi  bir  dini  eğitim  alan  kahramana  arkadaşlarından  biri,  imamlığın  sürekli  para 

kazanılabilecek ve değer kazanan bir meslek olduğunu söyler; üstelik ona göre masum görünümü de bu 

işe  çok  uygundur.  Din  konusundaki  samimiyetinden  şüphelenen  kahramana  söylediği  daha  da  ilgi 

çekicidir. İmamlık için dini inanç şart değildir. Bu bir meslektir ve para kazanılan diğer meslekler gibi 

düşünülmelidir.   

Sıraselvilerde  Bir  Otel  Odası’nda,  İstanbul’da  başörtülü  kızları  gören  kahraman  (Kerim),  bu 

kızların bazılarının örtündüğü için burs aldığı veya isimlerinden dolayı ödüllendirildiğine dair haberleri 

düşünür.  Dini  tercihlerin  neden  özellikle  belli  gruplarca  desteklendiğini  sorgular;  ancak  kucak  kucağa 

oturan gençleri görünce böylesini de istemediğini düşünür. 



647 

Yrd. Doç. Dr. Ümmühan B. TOPÇU/Anar Rızayev’in Eserlerine Sosyolojik Bakış 

İnançlar  ve  mistik  eğilimler  başlığı  son  eseri  Nazar  Boncuğun’da  özel  bir  başlık  olarak 

düşünülebilir.  Yazar  diğer  eserlerinde  de  görülen  bölümlere  uygun  epigraflar  kullanma  anlayışını  bu 

eserde  genişletir.  Bu  eserde  Varoluşçuluktan  Zen  öğretisine  kadar  Doğu  ve  Batı  kültürünün  önemli 

isimlerinin  nazar,  ölüm,  reankarnasyon,  üçüncü  göz  ekseninde  farklı  kabulleri  işlenir.  Bu  eser  diğer 

eserlerinden  farklı  bir  çizgide  kabul  edilebilir.  Kahraman(Ehliman)  bir  akademisyendir;  ancak  ölüp 

dirilme tecrübesi yaşamış biridir. 

Anar Rızayev’in neredeyse bütün eserleri bu konu etrafında dönmesine rağmen özellikle Sayıların 

Masalı’nda  insanlarda  güç  arayışı  işlenir.  Sayılar  üzerinden  eserde  soyutlamayla  modern  insanın; 

ilişkilerinde kendi değerini yüceltmekten çok yanındakiyle değer kazanma arayışında olduğu anlatılır. Bu 

güç arayışında her şey mubah görülür; kazananlar dürüst olmayanlardır. 

Anar  Rızayev’in  küçükten  büyüğe  topluluğu  yönetme  biçimleri,  siyasetlere  dair  tespitleri  de  

dikkate  değerdir.  İyi  Padişahın  Masalı  bu  başlığın  en  çarpıcı  eseridir.  Baskıcı  zihniyetinin  nereden 

başlayıp  nereye  uzanabileceğine  ve  geride  bıraktıklarına  dair  bir  masaldır  bu…  Anlatım  türü  olarak 

masalın  seçilmesinden  başlayan  ironi  bütün  esere  yayılmıştır.  Baştan  sona  gerçeklerle  algıların  yer 

değiştirmeye başladığı yerde aktörlerin bu süreci beslemesi hicvedilir. 



Bir Bardak Su hikâyesi de siyaset diline yönelik bir eleştiridir. İçi boş sözlerin geçici bir süre işe 

yarar görünse de sonsuza kadar kullanılamayacağını anlatır. 

Eserlerde ayrıca Sovyet Rusya döneminden başlayan bazı tarihî ve sosyal problemler ele alınır: 

Kırım Tatarlarının sürülmesi, Karabağ sorunu, Hocalı katliamı bunlar arasında öne çıkar. 



SONUÇ 

Anar Rızayev eleştirel bir dil kullanır. Onun için de mutlu değil mutsuz insanları ele alır. Yüzeyel 

insan ilişkileri ve kırılmalarla insanî bir trajediye dönüşen bu eserler çağın yalnızlığını ve mutsuz insanını 

farklı gerekçeleriyle okuyucuya sunar. Sosyolojik gerçeklikte en büyük yeri aile ilişkileri tutsa da sosyal 

hayatta yer bulma ve tutunma çabasının çok farklı göstergelerinin eserlerde tespit edildiği görülür.  

Hızla  değişen  sosyal  roller,  çağın  meslekleri  Anar’ın  hikâyelerinde  basit  dokunuşlarla  çok  farklı 

renkler halinde yansır; hızla tüketen bu yeni meslek grupları; bir tür insan öğütme mekanizması barındırır.  

Görünen  aksam  değişse  de  özünde  ne  olursa  olsun  insanın  mücadelesinin  var  olma  mücadelesi  olduğu 

görülür.  Bu  mücadelenin  belirleyicisi  çoğunlukla  ekonomik  şartlardır.  İdealle  başlayan  süreç  ekonomi 

duvarına çarpıp kırılır: Mutsuz insanlar hep var olur: Değişen sosyolojiye rağmen değişmeyen psikoloji… 



KAYNAKÇA 

RIZAYEV, Anar (1995) Beş Katlı Evin Altıncı Katı, (Akt: Yusuf Gedikli), Ankara: Ötüken 

RIZAYEV, Anar (2000) Sıraselvilerde Bir Otel Odası, (Akt: İldeniz Kurtulan), İstanbul: Everest. 

RIZAYEV, Anar (2005) Seçme Öyküler, (Akt: Fatma Özkan), Ankara: Kül. 

RIZAYEV, Anar (2015) Nazar Boncuğu, (Akt:Seyfettin Altaylı), Ankara: Bengü. 

 

 



648 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

 


КОКОН ХАНДЫГЫ МЕЗГИЛИНДЕ  

ШАБДАН ЖАНТАЙ УУЛУ - КОШОК ЫРЛАРЫНДА 

Окутуучу В. Э. АНАРБЕКОВА

 

Кыскача  Мазмуну:    Бул  макалада  Чүй,  Кемин  өрөөнүндө  жашаган  сарыбагыш  уруусунун  тынай 



уругунан чыккан манап, саясий коомдук ишмер Шабдан Жантай уулунун Кокон хандыгы мезгилинде 

жасаган ишмердүүлүгү кошок ырында кандай таризде чагылдырылгандыгы  тууралуу изилденет.  



Ачкыч Сөздөр: Кокон хандыгы, кошок, өмүр таржымал, эрдик, хандык, жоктоо, кордоо. 

Shabdan Jantai Uulu during the Kokand Khanate- in Koshok Songs. 

Abstract: This article refers to research Shabdan Jantai uulu and his political activity in koshok, who lived in 

the Kemin districh of Chui Valley during the Kokand khanate. 



Keywords: Kokand khanate, koshok, career, courage, khanate, mourning. 

Шабдандын  өз  атасы  Жантай,  чоң  атасы  Карабек,  бабалары  Атаке  бий,  Тынай  бий  өз 

мезгилинде  кыргыз  элинин  көз  каранды  эместиги  үчүн  күрөштүн  башында  туруп,  намысын 

талашкан,  оң  менен  солго,  алыс-жакындагы  коңшу  элдерге  аттын  кашкасындай  таанылган  Улуу 

инсандар болгону белгилүү. Кошокто мындайча чагылдырылат: 

Эр Шабдандын атасы, 

Өз атасы кан Жантай.  

Атакеден таралган, 

Жантай менен Ормонкан.  

Эркин эле ол заман.  

Төрөгелди баатырдан, 

Казак менен  кыргыздан, 

Чоңдору жок булардан, 

Ошондон чыккан эр Шабдан  

 

 

 



(Сыдык уулу, 1992: 85)  

деп сүрөттөлөт.  

1885-ж.  Н.  А.  Аристовдун  колдоосу  боюнча  Шабдан  баатырдын  өз  оозунан  өмүр  баяны 

жазылып  алынып,  кийинчерээк  илимпоздун  илимий  изилдөөсүнө  киргизилген.  Шабдандын 

төрөлгөндүгү тууралуу кайчылаш пикирлер бар. Мисалы, «Кокондун кушбеги кошуундары менен 

биздин жерлерге келип бугу уруусундагы белгилүү Шопокту ага караштуу кыргыздар менен кошо 

талап  –  тоногон  жылы  мен,  Шабдан  Ысык  –  Көлдөгү  Күнгөй  -    Аксунун  жанында,  Туюк  – 

Булуңда,  1840-ж.  майда  төрөлгөм»  -  дейт.  Ал  эми  Кемел  Шабдан  уулунун  эскерүүсүндөгү 

маалыматка караганда ал 1839-жылы туулган (Аристов, 2001: 512). Шабдандын чөбөрөсү Жаңыл 

Абдылдабек  кызы  да  көптөгөн  тарыхый  даректерди  салыштырып  иликтөөлөрдүн  натыйжасында 

1839-жылда  туулган  деген  жыйынтыкка  келет  (Жаңыл  Абдылдабек  кызы,  ?:  15).  Бирок, 

Шабдандын өзүнүн туулган жылын так айтып кетсе да, негедир изилдөөчүлөр арасында 1839-жыл 

деп  айтылып жүрөт.  Демек,  1839  –  жылы  Чүй  өрөөнү,  Көкжар  жайлоосу,  азыркы  Онбир  Жылга 

айыл  өкмөтүндө  жарык дүйнөгө  келген.  Стратегдин  Кокон  хандыгы  мезгилинде  алгачкы  эрдиги 

кошокто төмөндөгүчө айтылат: 

Маралаңга барганы, 

Багында сарттын сардары. 

Айтып келди сөз кылып, 

Бирге жүргөн чалдары  

(Тарыхый ырлар, 2002: 239) 

деген  сап  кошокто  болжолу  1860-ж.  жаз  айларында  Пишпек  сепилинин  ал  кездеги  беги  Атабек 

датка Шабдан баатыр менен ынак болуп, казак Тойчубек бийдин кичүү уулу Байсеит экөөнү эки 

элдин өкүлү жана эр жүрөк анык баатырлар катары Кокон ханына жөнөтөт. Мала-хан аларды зор 

                                                      

 

JASU (Celal Abad Devlet Üniversitesi), 



artur-argen@mail.ru

 


650 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

кызугуу  менен  кабыл  алып,  сабына  алтын  жалатылган  кылыч,  мылтык  ж.б.  куралдарды 

тартуулаган, ошондой эле жибек чапан жапкан (Аристов, 2001: 476). Анткени Кокон ханы алдыда 

боло турган орус аскерлери менен жаңы кагылышууларда Шабдан баатыр менен Байсеит аркылуу 

кыргыз, казактарга таянууну көздөгөн. Буга ошол жылы күзүндө болуп өткөн Узун – Агач, Кастек 

салгылашуулары күбө.  

1860  –ж.  19-21  –  октябрда  Узун–Агач–Кастек    аралыгындагы  орус  аскерлери  менен 

кокондук кошуундардын ортосундагы кагылышуулардын учурунда ал атасы Жантай менен бирге 

Канат  Шаа  жана  Алымбек  датка  башкарган  Кокондук  кошуундар  тарабында  турган.  Атасы 

Жантайга кошулган кошокто: 

Карабек уулу кан Жантай, 

Улуктар менен жанашкан. 

Журт талабын талашкан, 

Айтышып келген душманды. 

Заманасын кууруган, 

Элин доодон сууруган  

(Тарыхый ырлар, 2002: 216) 

деп  сүрөттөлөт.  Кастектеги  кармаштардын  жүрүшүндө  Шабдан,  Суранчы,  Байсеит  баатырлар, 

Султан  Садык    башында  турган  кыргыз,  казактардан  куралган  тандалма  500  жигит  Г.  А. 

Колпаковскийдин  аскерине  байкатпай  айланып  өтүп,  Верныйга  чейин  кирип  барышкан.  Бул 

аракет  орус  аскерлерин  алагды  кылып,  Кокондук  кошуундардын  оор  жоготууларсыз  майдан 

талаасынан  кайтып  кетиши  үчүн  мүмкүнчүлүк  түзүү  максатында  жасалганы  кийин  белгилүү 

болгон (Смирнов, 1889: 30).   

Анжиян менен Наманган, 

Багындырып алган чын. 

Анын төмөн жагында, 

Үлкөн шахар чоң Ташкен. 

Казак, кыргыз оңу, сол, 

Баары болгон сизге жем. 

Бирге жүргөн адамга, 

Бөлүп бердиң жемиңден. 

Баяке ажы, Манапбай, 

Үлкөн болгон демиңден  

(Тарыхый ырлар, 2002: 236) 

деген кошоктор айтып тургандай 1862-жылы Шабдан Баатыр Ташкент шаарын коргоого активдүү 

катышып,  өз  эрдигин  көрсөткөн.  Өзүнүнүн  өмүр  баянында  Ташкентти  коргоого  катышканын 

мындайча эскерет: «Алар Ташкентти 53 күн камап турушту жана акыры шаарга кирүү үчүн Кара – 

Сарай  аттуу  Ташкенттин  дарбазасына  жакындап  келишти.  Кокондуктар  дарбазаны  талкалап 

салбасын  деп  коркуп,  Канаат  аскерлерге  душманга  кол  салып,  сүрүп  салууга  буйрук  берди. 

Сарттардын эч кимиси биринчи болуп сыртка чыгууга дааган жок. Ошондо мен өзүмдүн жигитим 

Баяке  менен  тепкич  аркылуу  дубалга  чыгып, жерге  секирип  түштүм;  сарт аскерлери өз  ханынан 

корккондуктан менден артта калып кала алышпады. Дубалдын сыртында бетме-бет кармаш болуп, 

эки тараптан көп киши өлдү» (Аристов, 2001: 512-513).  

Анткени,  Ферганага  кайтканда  Канаат  Шаа  Пишпек  чебинде  эки  ай  туруп,  Ташкентке 

жөнөгөндө  Шабдан  Баатырды  жактырып  жанына  ала  келген.  1862-жылы  жазында  ордодогу 

козголоңдо  Мала-хан  өлтүрүлүп,  анын  аталаш  агасы  Сарымсактын  уулу  Шах  Мурат  хан 

жарыяланган. Ташкендин кушбеги Канат Шаа жаңы хандын бийлигин жактырбай, Кудаяр ханды 

чакырткан.  Ал  эми  Шах  Мурат  Ташкентти  курчоого  алганы  жогоруда  кошок  ырында 

баяндалгандай Шабдан Баатыр өз эркиндиги менен шаарды бошотууга катышкан. 

Шабдан  Баатыр  ири  салгылашуу  –  Шилбинин  Илебиндеги  айкашта  500  сарбазга  кол 

башчылык  кылып,  жоонун  бир  канатын  чегиндирген.  Баатырдын  өзүнүн  айтуусу  боюнча  бул 

эрдиги  жана  ак  кызматы  үчүн    Кудаяр  хан  Канаат  Шаанын  сунушу  менен  аны  Азрет-Султанга 

(Түркстан  калаасына)  бек  кылмай  болгон.  Ага  чейин  Канаат  Шаа  Пишпектин  беги  мансабын 

сунуш кылган. Бирок, ал буга ынанган эмес (Өмүрбеков, 2003:270).     


651 

Okutucu V. E. ANARBEKOVA/Kokon Handıgı Mezgilinde Şabdan Jantay Oğlu-Koşok Irlarında  

Академик В. В. Бартольд жазгандай Аркалык кыргыздардын Кокондон кол үзүшүп, орустар 

тарабына оошуна 1862-жылкы окуялар чечүүчү роль ойногон (Бартольд, 1996: 244). Ошол жылы 

жазга  маал  “оруска  карабагыла”  деп,  Шабданды  изат  менен  Кудаяр  хан  элине  узаткан.  1862-ж. 

Баяке деген жолдошу менен Шабдан кайта келе жатканда Пишпектин улугу Рахматулла: “Сенин 

атаң  Жантайдын  орус  менен  сөзү  бар”,  -  деп  орго  салып  койгондо  бир  нече  күндөн  соң  качып 

чыккан”  (Солтоноев,  1993:  51).    Анткени,  сарт  улуктарынын  жамандыгына,  зулумдугуна  эл 

тойгон. Осмонаалы Сыдык уулунун маалыматына караганда:  “Рохматулла дейт - мал санаганда ат 

баккан адамдарды чыгып санаар эле. Элүү кой санаса да бир чыны чай колунда тураар эле. Көк 

шалыдан өтүгү бар, такасы бийик,  ошол өтүк менен салынган көрпө булгаган, кайда барып консо 

да сулуу бала менен катынга асылган, жана «адамда да зекет бар, сулуу  кыз бересиңер» деген. Ал 

турмак эченин уурдап барып да өлтүргөн. Акыры тыйылбаган соң Байтик баатыр Рахматулланын 

башын кесип, сартттарды талап, Саркожо дегенди  чапкандын себеби ошол болгон (Сыдык уулу, 

1992: 76). 

Набактынын зарынан,  

Ашып барган Көк –Артты. 

Алсыраткан көп сартты, 

Казак, кыргыз оң мен сол. 

Таппайт атам жоомартты, 

Аулие – Ата, Чымкентти,  

Ойрон кылып кекетти  

(Кол жазмалар фондусу, ?) 

Чындыгында  эле  Жантай  Кенесарынын  чапкынынан  бери  Батыш  Сибирдеги  орус  бийлери 

менен кат алышып турган. 1860-ж. 5-июлда Верныйдан Токмок жана Пишпек чептерин ээлеп алуу 

үчүн жөнөгөн орус аскерлерине 25-июлда Токмоктун бет маңдайындагы дунгандардын Каракоңуз 

айылына жете келгенде Жантай бир уулун жиберип, жоолашпай багынаарын билдирген (Кыргыз 

Республикасынын БМА, ?: 28). Жантайга кошулган жоктоодо: 

Төмөнкүсү Коконго, 

Өкүм айтып жатчу экен (1840-1842-жж. Кокон хандыгынын бийлигине таянып, Ормонханга 

къз каранды болуудан кутулат). 

Кан Жантайдын барында, 

Оруска элчи кирчү экен (Тарыхый ырлар, 2002: 214). 

1862-жылы  көктөмдө  сарыбагыштын  тынай,  черикчи,  эсенгул  уруктарынын  ортосунда 

күтүүсүздөн чатак чыгып, ал күчөй баштаганда Жантай Верныйга барып өз уругу – тынайлар орус 

букаралагына өтөөрүн билдирген жана жардам сураган (Бартольд, 1996: 245). 

Кара бир тил кан Жантай, 

Кармаган журту аз тынай. 

Аз деле болсо эр Жантай, 

Адамга жүргөн бастырбай 

(Тарыхый ырлар, 2002: 239) 

деген кошоктон да чечкиндүүлүгүн көрүүгө болот. 

Рахматулланын туткунунан кутулган соң Шабдан Баатыр атасынын жолун жолдоп биротоло 

Россия  тарапка  оогон.  60-жылдардын  орто  ченинен  тартып  Шабдан  баатыр  ачык  эле  Жети  – 

Суудагы орус бийлиги менен ыртымак түзүүгө киришет.   

Тарых барактарында Шабданды ар дайым журт керегине жараган инсан катары сүрөттөгөнү 

көп эле кездешет. Ошону менен катар эзүүчү таптын өкүлү катары элди кордогон учурлары да жок 

эмес.  Мисалы,  Солтобай  ырчынын  Шабданды  кордоо  ырында  Шабдан  манаптын  өзүнө  кошуп, 

ата-тегин,  тынайлардын  өткөндөгү  санжырасынан  бери  айтыа  сөзгө  сындырат.  Шабдандын 

бугулардан кун алууга эч кандай акысы жоктугун  бир топ курч баяндайт (Академиянын фондусу, 

?: 110).  Ошондой эле Б.Солтоноев Кемин, Чүй аймагына белгилүү, чоң манап Шабдан Жантаевди 

жеринен билген, анын зомбулугу, ачкөздүгү,  митаамдыгы жана элди кантип эзгени кыйла жерде 

жолугат.  

Демек,  Шабдан  Жантай  уулунун  Кокон  хандыгы  мезгилинде  эл  үчүн  кандай  кызмат 

аткаргандыгы кошок ырларында кандай чагылдырылгандыгы тууралуу баяндалды.   


652 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   102




©emirsaba.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет