Meslekî dikkatlerde: Üniversite, televizyon, sanat çevreleri, yazarın detaylı gözlemleriyle çok
canlı aktarılmıştır.
Akademisyenlerin hayatının en kapsamlı ele alındığı eser Sıraselviler’de Bir Otel Odası romanıdır
eser bu camiaya dair sosyolojik gerçekliği farklı yönleriyle sunar.
Kahraman (Kerim), 58 yaşında, otuz yıllık bir akademisyendir. Merezi’de yol yapım çalışmasında
bulunan, jeologlara göre iki bin yıllık bir mermerin üzerindeki işaretleri araştırır. Bunların Orhun
Yazıtlarının alfabesiyle yazıldığını bulur. Önce sözcükleri, ardından bir cümleyi okur. Bunlar Orhun
Yazıtları’ndan en az beş altı yüzyıl önce yazılmış olmalıdır. Bu da kadim Türk göçünün başlangıçta
Batı’dan Doğu’ya olduğunu gösterir. Buluşunu Sovyet Türkoloji dergisinde yayımlatır. Önce tepki
gelmez. Ancak daha sonra babasının hayatını karartan adam(Çopur Cabbar) ona da musallat olur.
Babasının (Esger) 20’li yıllarda İstanbul’da Türkoloji okuması, onun Türkçü damgasını yemesine
yetmiştir. Bu gerekçeyle sürgüne gönderilir. Aradan yıllar geçtikten sonra II. Dünya Savaşı yıllarında bu
defa Dede Korkut çalışmaları dolayısıyla Türkçülüğü sabit görülüp sürülür. Türkoloji sahasının İstihbarat
servislerinin ilgi alanına girmesinden şikâyetle oğlunu bu sahadan uzak tutmak ister ancak başaramaz.
Babası gibi onu ta Türkçülükle suçlarlar.
Kahraman Ankara’dan bir konferans daveti alır; bu vesileyle önceden bir sempozyumda tanıştığı
İstanbul’da çalışan bir profesörün misafir öğretim üyeliği teklifini şekillendirmeyi de düşünür. Zira ailevi
sebeplerle bu ek işe çok ihtiyacı vardır. Ankara’ya gelir, konferanstan sonra YÖK’e gider ders
verebilmesini sağlayacak davet YÖK’e ulaşmamıştır. Yolluk olarak kendisine ödenen parayla(500 lira)
hem masraflarını karşılamalı hem de İstanbul’a gidip dönmelidir.
Kahramanın pozisyonu için de bir başka hocayla anlaşılmıştır. Durumu açıklamada kullandıkları
dil mahcup bir dil değildir; zaten kendisine verilmiş bir söz yoktur. İlerleyen dakikalarda kendisin
komünist olup olmadığı sorulur. O sırada babasına ve kendine akademiyi dar eden adamın fotoğrafını
rafta görür; çalışmalarını Türkçü bulan ve onu şikayet eden adam kendinden önce Bölüm
Başkanıyla(Behice Hanım) irtibat kurarak İstanbul’daki üniversitede görev almıştır. Bu defaki suçu bir
zamanlar Koünist Partisinde göreb-v almış olmaktır. Oysa kendi camiada parayla tezler yazanlardan
olmadığı için çok zor geçinirken o adam sigarasını yakma bahanesiyle öğrencilerden istediği kibritlerin
içinin para dolu olduğunu bütün camia bilmektedir. Bunları veya ailesinin bu göreve ümidini bağladığını
söylemenin anlamı yoktur… Binadan çıkarken karşılaştığı bir diğer hocadan Türkiye’deki Bölüm
Başkanının da akademik yetersizliğine dair sözler duyar.
Ölüm orucu tutan öğrenciler (SBOO) üniversitelerde kuşak farkının ciddi bir söylem farkı
oluşturduğuna işarettir.
645
Yrd. Doç. Dr. Ümmühan B. TOPÇU/Anar Rızayev’in Eserlerine Sosyolojik Bakış
İstanbul’daki Bölüm Başkanı (Behice) kendi gerçekliği içinde verilir; evlenmemiş, anne babasını
kaybeden hasta yeğenine ve yaşlı annesine bakan biridir. Bir sempozyumda kahramanla (Kerim’le)
tanışıp ona İstanbul’da Azerbaycan edebiyatı anlatmayı teklif eden odur. Bir yerde insani yönü
vurgulanırken diğer tarafta kulaktan dolma sözlerle değerlendirme yapması ve sözüne sadık olmaması;
yazarın insan havuzunda başka bir akademisyen olarak yer almasını sağlar.
Beş Katlı Evin Altıncı Katı’nda başarılı bilim adamı örneklenir. Yerbilim- madenbilim profesörü
(Mecit Zeydanlı) baba; bir dağ köyünden Bakü’ye gelmiş; işçilik, hamallık, aşçı yamaklığı yaparak
okumuş biridir. Özel yeteneğe sahip değilse de çalışkan biridir. Okulunu pekiyi dereceyle bitirip St.
Petersburg’da yüksek lisans yaparak Bakü’ye döner. Evlenir (Ziver’le) II. Dünya Savaşı’nda Kırım’da
kolundan yaralanır. Bakü’ye çağrılır ve İran’a görevlendirilir. Dönüşte de doktora yapar ve kendisine bir
kürsü verilir ve Kırmızı Emek Bayrağı Madalyası almış biridir. Aile ilişkileri içerisinde kısman daha
soğukkanlı kararlarıyla daha çok bir güç kaynağı olarak taktim edilir. İki defa kalp krizi geçirmiş olması
geldiği yolun zorluğunu yansıtır.
Bu yelpazeye eklenebilecek renklerin bir kısmı yardımcı, bir kısmı engelleyici rolündedir.
Akademi genel olarak kurumsallaşamamış, bilimin değerli sayılmadığı, etik kurallardan ziyade güç
ilişkilerinin süreci belirlediği bir sosyal grup olarak sunulur.
Anar Rızayev’in en canlı karakterlerinden biri de Dante’nin Jübilesindeki eski aktördür. Kahraman
(Feyzullah Kebirlinski) eski bir müftünün oğludur; Arapça Farsçayı ve Kur’an okumayı öğrenmiştir.
Ancak oyuncu olunca babası onu reddetmiştir.
Yıllar sonra sanat camiasında onu aşağılamak isteyenler ona babasının müftülüğünü hatırlatacak
sözler söyler. Eskiden resmi tiyatrolarda önemli roller üstlenmesine rağmen artık o devirler gerilerde
kalmıştır. Farklı işler yaparak para kazanması gerekmektedir. Bunlardan biri dublajdır. Bir türlü rejisörün
istediği performansı gösterememesi; eski tiyatrocular arasında dublajın bir yandan hafife alınırken bir
yandan önemli bir geçim kapısı olarak görülmesi, bu sanatkarların paralarının birilerinin iki dudağı
arasında olması gibi pek çok başlık Dante’nin Jübilesi adlı uzun hikâyede ele alınır.
Kahraman ayrıca haftada bir radyoda cüzi bir paraya(yedi manat) bir çocuk oyununda tilki rolünü
seslendirir. Bununla kalmaz; gelmeyen figüranların yerine çok farklı seslendirmeleri yapması istenir.
Maddi gerekçelerle hiçbirini geri çeviremez.
Oğlu ve karısı karşısında ezilmemek için nazı geçen birinden meslekte altmışıncı yıl belgesi gibi
bir şey ister. Buna razı olacak gibi görünürler korkuları ardından zam da istemesidir. Bu konuşmalara
aynı stüdyoda çalışan oğlu kulak misafiri olur; mesleğe yeni başlayanlar bu etik süreç içerisinde yetişirler.
Aynı kahraman bir Karamel Fabrikası’nda dördü kadın ikisi erkek altı kişiyle bir Dram Derneği
kurmuş, oranın da başkanıdır. Buraya insanların bir kısmı evden kaçmak için; bir kısmı arkadaşının
zoruyla gelmektedir. Üç yıldır da bir oyun hazırlamaya çalışırlar.
Bunlara ek olarak bir de eşinin arkadaşlarının beklentileri vardır. Komşularının konuşmasız bir
rolde oynaması hanımlara dedikodu konusu olur. Eşi onu savunmaya gayret eder. Ancak ifadelerden
Azerbaycan’da tiyatro kültürünün yaygınlığı anlaşılır. Tiyatroya giyinip süslenip gitmenin bir tür
sosyalleşme olduğunu savunurlar; “hem sen görüyorsun hem seni görüyorlar”dır. Nihayetinde
konuşmasız rollerde oynayan komşularının istediği zaman bilet bulup bulamayacağını sorgularlar.
Bir başka yerde genç bir eleştirmen (Siyavuş,) eski, yeteneksiz oyunculara merhamet ederek rol
vermenin sanata saygısızlık olduğunu söyler. Bunu küçük hümanizm olarak görür. Örnek yine
kahramandır(Kebirlinski); ancak kahraman bu sefer kahraman dayanamaz ve eleştirmene genç, yakışıklı
olduğunu ayrıca arkasında dağ gibi babası olduğunu, bunu da herkesin bildiğini hatırlatır.
Yazar bu hikayede bir mesleğin neredeyse bütün yüzünü bir dramın arkasına gizlemeyi başarır.
Televizyon camiası: Anar Rızayev’in vakıf olduğu diğer bir sosyal gruptur . Beş Katlı Evin 6.
Katı’nda televizyon dünyasına dair beklentiler kısman ele alınır: Bir televizyonda yönetmen(Muhtar
Muharremoğlu), fazlaca kudretli görünür. Hazırladığı programlardaki spikerliği hanım arkadaş edinmek
için kullanıyor olabilir mi, sorusunu zihinlere asar. Cevap kamu nezdinde verilmiştir.
Aslen sinema yönetmenliği eğitimi almış ama televizyonculuk yapmak zorunda kalmış olmaktan
mutsuz göründüğü yerler de vardır kudretli görüntünün arkasında durduğu yerler de vardır. Televizyon
geçicidir sinema kalıcı; her film küçük büyük olsun geleceğe kalır. Kafasında iç şehri çekme hayali
vardır; şiirsel bir sahne planı kafasında netleşmiştir; damlardaki beyaz çamaşırlar teslim bayrakları
gibidir. Oysa bu film hiç çekilmez.
646
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
TV programı yayından sonra yoktur. Hızla eskiyen yüzler ve beklentiler bu dünyanın en önemli
gerçekleridir. Bazen, kafasındakileri insanlarla paylaşma, canlı hayatın bir parçası olma zannıyla avunur.
Dışı yaldızlı içi puslu, gerçekleşmeyen hayallerin tortularıyla sürüklenen hayatlar.
Yazarlık: Babası da ünlü bir şair olan Anar Rızayev, yazarlıkla ilgili başlıkta aktörlük ve
akademisyenlik kadar teferruata yer vermese de hikâyelerinde yayıncı (DadaşBKEAK), redaktör (Zaur),
eleştirmen karakterleri kullanır. Yayıncılık gösterişli ama meşakkatine rağmen para kazandırmayan bir
iştir; hatta bir kebapçının yayıncı akrabasının kendisinden para istediğini söylemesi ilgi çekicidir.
Bozbaş Ziyafeti hikâyesinde eleştirmenle yazar bir aradadır. Yazarın eleştirmenlere bağımlılığı ve
eleştirmenlerin bir kalemde bütün eseri karalayabilmesi; komik bir hikâyeye dönüşür. Yazar (Dere
Düzov) bir kitap yazmıştır. Bu kitap akademi çevrelerinden bir grup tarafından değerlendirilecektir.
Yazar toplantı öncesi arkadaşını eve yemeğe çağırır. Kendi ve eseri hakkında kötü niyetli olduklarını
düşündüğü adamlara karşı eserini savunmasını bu akademisyenden( Karın Kuluyev) ister. Genç, her
ortama giren, kısa cümlelerle değerlendirmeler yapan çok çağdaş ve derin manalı sözler söyleyen biridir.
Oysa daha önce kendisine verilmesine rağmen eseri henüz okumamıştır. Bu konuşma yapılırken evin
hanımının yoğunlaştığı tek şey, pişirdiği millî yiyecek Bozbaşı’nın güzel olup olmadığıdır. Gidip gelip
onu sorar. Bir süre sonra gittikleri toplantıda gerçekten de eser kıyasıya eleştirilir; kürsüye çıkan
akademisyense eserden tek bir kelime hatırlamaz. Ancak az önce kendilerini ağırlayan ev sahibesinin
sorularına bağlı cümlelerce eseri bir yemek gibi kıvamı, tuzu, yağıyla över… Esere vakıf olmadan
hakkında yorum yapılması ve daha etkili olur düşüncesiyle metaforik söylemlerle eserlerin
değerlendirilmesi süreci bu hikayede alaya alınır.
Güzellerim hikâyesi de bir tür eleştirmen ironisidir. Düzeltmen önerileriyle tamamen değişen ve
giderek yazıldığı hâlinden eser kalmayan kitaplar anlatılır. Öyle bir noktaya gelinir ki eleştirmenler artık
yazarının yazdıklarını değil bir diğerinin yazdığını düzeltir.
Bir tarafıyla meslekler bir tarafıyla insan ilişkileri içerisinde düşünülebilecek ekonomik ilişkiler,
Anar’ın eserlerinde özel olarak ele alınabilecek başlıklardan biridir. Fakirlik benlik algısını değiştiren bir
olgu olarak eserlerinde geniş yer bulur. Bütün karakterleri ya fakirdir ya da ekonomik yönden birine
bağımlıdır. Sıraselviler’de Bir Otel Odası, bu konuya detaylı yaklaştığı eserlerden biridir. Kahraman,
dürüst olduğu için yıllarca hocalık yaptığı halde para kazanamamıştır; kendisine vaat edilen işi
alamadığını eşi ve kızına söylemektense ölmeyi ister; otelde eski püskü elbiselerle dolu dolabı da o zaman
anlamlandırır; burası kendi gibi gariplerin ölmeye geldiği yerdir.
Rızayev’in kadınları para ve güç konusunda daha zayıftır. Eşlerini çoğunlukla eve getirdikleri
parayla değerlendirirler; … Bey’in kızı olduklarını ve fakirliğe razı olamayacaklarını yıllar sonra fark
ederler.(DJ)
Hanımlar söylenerek şikâyetlenerek bu süreci aktif geçirirken çocuklar, babaları daha çok zora
sokar. Anne babası öldüğü için evlatlık alınan ancak bunu bilmeyen bir çocuk (Eldar, DJ) babasından
utanır. Kendi bu duruma düşmemek için sevdiği kıza beş yıl çalıştıktan ve eğitim aldıktan sonra
evlenebileceğini söyler. Oysa kız annesinin telkiniyle başkasının teklifini kabul etmiştir.
Baba ailede daha çok ekonomik gücün kaynağı olarak görülür. Çalışan kadın yok denecek kadar
azdır; oysa para ve parayla elde edilen güç konusunda daha hırslı görünen ve erkekleri zora sokan
onlardır. Bu, Anar Rızayev’in geleneksel erkek algısını yansıttığını gösterir.
Rızayev’in genel olarak bütün eserlerinde yer alan dini kabullere dair tespitlerde son eserine
gelinceye kadar dinin bireysel bir tercih olarak alındığı söylenebilir. Dante’nin Jübilesi’nde bir müftü
oğlunun aktör olması ve bu tercihin aile tarafından kabullenilmediği görülür.
Aileden iyi bir dini eğitim alan kahramana arkadaşlarından biri, imamlığın sürekli para
kazanılabilecek ve değer kazanan bir meslek olduğunu söyler; üstelik ona göre masum görünümü de bu
işe çok uygundur. Din konusundaki samimiyetinden şüphelenen kahramana söylediği daha da ilgi
çekicidir. İmamlık için dini inanç şart değildir. Bu bir meslektir ve para kazanılan diğer meslekler gibi
düşünülmelidir.
Sıraselvilerde Bir Otel Odası’nda, İstanbul’da başörtülü kızları gören kahraman (Kerim), bu
kızların bazılarının örtündüğü için burs aldığı veya isimlerinden dolayı ödüllendirildiğine dair haberleri
düşünür. Dini tercihlerin neden özellikle belli gruplarca desteklendiğini sorgular; ancak kucak kucağa
oturan gençleri görünce böylesini de istemediğini düşünür.
647
Yrd. Doç. Dr. Ümmühan B. TOPÇU/Anar Rızayev’in Eserlerine Sosyolojik Bakış
İnançlar ve mistik eğilimler başlığı son eseri Nazar Boncuğun’da özel bir başlık olarak
düşünülebilir. Yazar diğer eserlerinde de görülen bölümlere uygun epigraflar kullanma anlayışını bu
eserde genişletir. Bu eserde Varoluşçuluktan Zen öğretisine kadar Doğu ve Batı kültürünün önemli
isimlerinin nazar, ölüm, reankarnasyon, üçüncü göz ekseninde farklı kabulleri işlenir. Bu eser diğer
eserlerinden farklı bir çizgide kabul edilebilir. Kahraman(Ehliman) bir akademisyendir; ancak ölüp
dirilme tecrübesi yaşamış biridir.
Anar Rızayev’in neredeyse bütün eserleri bu konu etrafında dönmesine rağmen özellikle Sayıların
Masalı’nda insanlarda güç arayışı işlenir. Sayılar üzerinden eserde soyutlamayla modern insanın;
ilişkilerinde kendi değerini yüceltmekten çok yanındakiyle değer kazanma arayışında olduğu anlatılır. Bu
güç arayışında her şey mubah görülür; kazananlar dürüst olmayanlardır.
Anar Rızayev’in küçükten büyüğe topluluğu yönetme biçimleri, siyasetlere dair tespitleri de
dikkate değerdir. İyi Padişahın Masalı bu başlığın en çarpıcı eseridir. Baskıcı zihniyetinin nereden
başlayıp nereye uzanabileceğine ve geride bıraktıklarına dair bir masaldır bu… Anlatım türü olarak
masalın seçilmesinden başlayan ironi bütün esere yayılmıştır. Baştan sona gerçeklerle algıların yer
değiştirmeye başladığı yerde aktörlerin bu süreci beslemesi hicvedilir.
Bir Bardak Su hikâyesi de siyaset diline yönelik bir eleştiridir. İçi boş sözlerin geçici bir süre işe
yarar görünse de sonsuza kadar kullanılamayacağını anlatır.
Eserlerde ayrıca Sovyet Rusya döneminden başlayan bazı tarihî ve sosyal problemler ele alınır:
Kırım Tatarlarının sürülmesi, Karabağ sorunu, Hocalı katliamı bunlar arasında öne çıkar.
SONUÇ
Anar Rızayev eleştirel bir dil kullanır. Onun için de mutlu değil mutsuz insanları ele alır. Yüzeyel
insan ilişkileri ve kırılmalarla insanî bir trajediye dönüşen bu eserler çağın yalnızlığını ve mutsuz insanını
farklı gerekçeleriyle okuyucuya sunar. Sosyolojik gerçeklikte en büyük yeri aile ilişkileri tutsa da sosyal
hayatta yer bulma ve tutunma çabasının çok farklı göstergelerinin eserlerde tespit edildiği görülür.
Hızla değişen sosyal roller, çağın meslekleri Anar’ın hikâyelerinde basit dokunuşlarla çok farklı
renkler halinde yansır; hızla tüketen bu yeni meslek grupları; bir tür insan öğütme mekanizması barındırır.
Görünen aksam değişse de özünde ne olursa olsun insanın mücadelesinin var olma mücadelesi olduğu
görülür. Bu mücadelenin belirleyicisi çoğunlukla ekonomik şartlardır. İdealle başlayan süreç ekonomi
duvarına çarpıp kırılır: Mutsuz insanlar hep var olur: Değişen sosyolojiye rağmen değişmeyen psikoloji…
KAYNAKÇA
RIZAYEV, Anar (1995) Beş Katlı Evin Altıncı Katı, (Akt: Yusuf Gedikli), Ankara: Ötüken
RIZAYEV, Anar (2000) Sıraselvilerde Bir Otel Odası, (Akt: İldeniz Kurtulan), İstanbul: Everest.
RIZAYEV, Anar (2005) Seçme Öyküler, (Akt: Fatma Özkan), Ankara: Kül.
RIZAYEV, Anar (2015) Nazar Boncuğu, (Akt:Seyfettin Altaylı), Ankara: Bengü.
648
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
КОКОН ХАНДЫГЫ МЕЗГИЛИНДЕ
ШАБДАН ЖАНТАЙ УУЛУ - КОШОК ЫРЛАРЫНДА
Окутуучу В. Э. АНАРБЕКОВА
Кыскача Мазмуну: Бул макалада Чүй, Кемин өрөөнүндө жашаган сарыбагыш уруусунун тынай
уругунан чыккан манап, саясий коомдук ишмер Шабдан Жантай уулунун Кокон хандыгы мезгилинде
жасаган ишмердүүлүгү кошок ырында кандай таризде чагылдырылгандыгы тууралуу изилденет.
Ачкыч Сөздөр: Кокон хандыгы, кошок, өмүр таржымал, эрдик, хандык, жоктоо, кордоо.
Shabdan Jantai Uulu during the Kokand Khanate- in Koshok Songs.
Abstract: This article refers to research Shabdan Jantai uulu and his political activity in koshok, who lived in
the Kemin districh of Chui Valley during the Kokand khanate.
Keywords: Kokand khanate, koshok, career, courage, khanate, mourning.
Шабдандын өз атасы Жантай, чоң атасы Карабек, бабалары Атаке бий, Тынай бий өз
мезгилинде кыргыз элинин көз каранды эместиги үчүн күрөштүн башында туруп, намысын
талашкан, оң менен солго, алыс-жакындагы коңшу элдерге аттын кашкасындай таанылган Улуу
инсандар болгону белгилүү. Кошокто мындайча чагылдырылат:
Эр Шабдандын атасы,
Өз атасы кан Жантай.
Атакеден таралган,
Жантай менен Ормонкан.
Эркин эле ол заман.
Төрөгелди баатырдан,
Казак менен кыргыздан,
Чоңдору жок булардан,
Ошондон чыккан эр Шабдан
(Сыдык уулу, 1992: 85)
деп сүрөттөлөт.
1885-ж. Н. А. Аристовдун колдоосу боюнча Шабдан баатырдын өз оозунан өмүр баяны
жазылып алынып, кийинчерээк илимпоздун илимий изилдөөсүнө киргизилген. Шабдандын
төрөлгөндүгү тууралуу кайчылаш пикирлер бар. Мисалы, «Кокондун кушбеги кошуундары менен
биздин жерлерге келип бугу уруусундагы белгилүү Шопокту ага караштуу кыргыздар менен кошо
талап – тоногон жылы мен, Шабдан Ысык – Көлдөгү Күнгөй - Аксунун жанында, Туюк –
Булуңда, 1840-ж. майда төрөлгөм» - дейт. Ал эми Кемел Шабдан уулунун эскерүүсүндөгү
маалыматка караганда ал 1839-жылы туулган (Аристов, 2001: 512). Шабдандын чөбөрөсү Жаңыл
Абдылдабек кызы да көптөгөн тарыхый даректерди салыштырып иликтөөлөрдүн натыйжасында
1839-жылда туулган деген жыйынтыкка келет (Жаңыл Абдылдабек кызы, ?: 15). Бирок,
Шабдандын өзүнүн туулган жылын так айтып кетсе да, негедир изилдөөчүлөр арасында 1839-жыл
деп айтылып жүрөт. Демек, 1839 – жылы Чүй өрөөнү, Көкжар жайлоосу, азыркы Онбир Жылга
айыл өкмөтүндө жарык дүйнөгө келген. Стратегдин Кокон хандыгы мезгилинде алгачкы эрдиги
кошокто төмөндөгүчө айтылат:
Маралаңга барганы,
Багында сарттын сардары.
Айтып келди сөз кылып,
Бирге жүргөн чалдары
(Тарыхый ырлар, 2002: 239)
деген сап кошокто болжолу 1860-ж. жаз айларында Пишпек сепилинин ал кездеги беги Атабек
датка Шабдан баатыр менен ынак болуп, казак Тойчубек бийдин кичүү уулу Байсеит экөөнү эки
элдин өкүлү жана эр жүрөк анык баатырлар катары Кокон ханына жөнөтөт. Мала-хан аларды зор
JASU (Celal Abad Devlet Üniversitesi),
artur-argen@mail.ru
650
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
кызугуу менен кабыл алып, сабына алтын жалатылган кылыч, мылтык ж.б. куралдарды
тартуулаган, ошондой эле жибек чапан жапкан (Аристов, 2001: 476). Анткени Кокон ханы алдыда
боло турган орус аскерлери менен жаңы кагылышууларда Шабдан баатыр менен Байсеит аркылуу
кыргыз, казактарга таянууну көздөгөн. Буга ошол жылы күзүндө болуп өткөн Узун – Агач, Кастек
салгылашуулары күбө.
1860 –ж. 19-21 – октябрда Узун–Агач–Кастек аралыгындагы орус аскерлери менен
кокондук кошуундардын ортосундагы кагылышуулардын учурунда ал атасы Жантай менен бирге
Канат Шаа жана Алымбек датка башкарган Кокондук кошуундар тарабында турган. Атасы
Жантайга кошулган кошокто:
Карабек уулу кан Жантай,
Улуктар менен жанашкан.
Журт талабын талашкан,
Айтышып келген душманды.
Заманасын кууруган,
Элин доодон сууруган
(Тарыхый ырлар, 2002: 216)
деп сүрөттөлөт. Кастектеги кармаштардын жүрүшүндө Шабдан, Суранчы, Байсеит баатырлар,
Султан Садык башында турган кыргыз, казактардан куралган тандалма 500 жигит Г. А.
Колпаковскийдин аскерине байкатпай айланып өтүп, Верныйга чейин кирип барышкан. Бул
аракет орус аскерлерин алагды кылып, Кокондук кошуундардын оор жоготууларсыз майдан
талаасынан кайтып кетиши үчүн мүмкүнчүлүк түзүү максатында жасалганы кийин белгилүү
болгон (Смирнов, 1889: 30).
Анжиян менен Наманган,
Багындырып алган чын.
Анын төмөн жагында,
Үлкөн шахар чоң Ташкен.
Казак, кыргыз оңу, сол,
Баары болгон сизге жем.
Бирге жүргөн адамга,
Бөлүп бердиң жемиңден.
Баяке ажы, Манапбай,
Үлкөн болгон демиңден
(Тарыхый ырлар, 2002: 236)
деген кошоктор айтып тургандай 1862-жылы Шабдан Баатыр Ташкент шаарын коргоого активдүү
катышып, өз эрдигин көрсөткөн. Өзүнүнүн өмүр баянында Ташкентти коргоого катышканын
мындайча эскерет: «Алар Ташкентти 53 күн камап турушту жана акыры шаарга кирүү үчүн Кара –
Сарай аттуу Ташкенттин дарбазасына жакындап келишти. Кокондуктар дарбазаны талкалап
салбасын деп коркуп, Канаат аскерлерге душманга кол салып, сүрүп салууга буйрук берди.
Сарттардын эч кимиси биринчи болуп сыртка чыгууга дааган жок. Ошондо мен өзүмдүн жигитим
Баяке менен тепкич аркылуу дубалга чыгып, жерге секирип түштүм; сарт аскерлери өз ханынан
корккондуктан менден артта калып кала алышпады. Дубалдын сыртында бетме-бет кармаш болуп,
эки тараптан көп киши өлдү» (Аристов, 2001: 512-513).
Анткени, Ферганага кайтканда Канаат Шаа Пишпек чебинде эки ай туруп, Ташкентке
жөнөгөндө Шабдан Баатырды жактырып жанына ала келген. 1862-жылы жазында ордодогу
козголоңдо Мала-хан өлтүрүлүп, анын аталаш агасы Сарымсактын уулу Шах Мурат хан
жарыяланган. Ташкендин кушбеги Канат Шаа жаңы хандын бийлигин жактырбай, Кудаяр ханды
чакырткан. Ал эми Шах Мурат Ташкентти курчоого алганы жогоруда кошок ырында
баяндалгандай Шабдан Баатыр өз эркиндиги менен шаарды бошотууга катышкан.
Шабдан Баатыр ири салгылашуу – Шилбинин Илебиндеги айкашта 500 сарбазга кол
башчылык кылып, жоонун бир канатын чегиндирген. Баатырдын өзүнүн айтуусу боюнча бул
эрдиги жана ак кызматы үчүн Кудаяр хан Канаат Шаанын сунушу менен аны Азрет-Султанга
(Түркстан калаасына) бек кылмай болгон. Ага чейин Канаат Шаа Пишпектин беги мансабын
сунуш кылган. Бирок, ал буга ынанган эмес (Өмүрбеков, 2003:270).
651
Okutucu V. E. ANARBEKOVA/Kokon Handıgı Mezgilinde Şabdan Jantay Oğlu-Koşok Irlarında
Академик В. В. Бартольд жазгандай Аркалык кыргыздардын Кокондон кол үзүшүп, орустар
тарабына оошуна 1862-жылкы окуялар чечүүчү роль ойногон (Бартольд, 1996: 244). Ошол жылы
жазга маал “оруска карабагыла” деп, Шабданды изат менен Кудаяр хан элине узаткан. 1862-ж.
Баяке деген жолдошу менен Шабдан кайта келе жатканда Пишпектин улугу Рахматулла: “Сенин
атаң Жантайдын орус менен сөзү бар”, - деп орго салып койгондо бир нече күндөн соң качып
чыккан” (Солтоноев, 1993: 51). Анткени, сарт улуктарынын жамандыгына, зулумдугуна эл
тойгон. Осмонаалы Сыдык уулунун маалыматына караганда: “Рохматулла дейт - мал санаганда ат
баккан адамдарды чыгып санаар эле. Элүү кой санаса да бир чыны чай колунда тураар эле. Көк
шалыдан өтүгү бар, такасы бийик, ошол өтүк менен салынган көрпө булгаган, кайда барып консо
да сулуу бала менен катынга асылган, жана «адамда да зекет бар, сулуу кыз бересиңер» деген. Ал
турмак эченин уурдап барып да өлтүргөн. Акыры тыйылбаган соң Байтик баатыр Рахматулланын
башын кесип, сартттарды талап, Саркожо дегенди чапкандын себеби ошол болгон (Сыдык уулу,
1992: 76).
Набактынын зарынан,
Ашып барган Көк –Артты.
Алсыраткан көп сартты,
Казак, кыргыз оң мен сол.
Таппайт атам жоомартты,
Аулие – Ата, Чымкентти,
Ойрон кылып кекетти
(Кол жазмалар фондусу, ?)
Чындыгында эле Жантай Кенесарынын чапкынынан бери Батыш Сибирдеги орус бийлери
менен кат алышып турган. 1860-ж. 5-июлда Верныйдан Токмок жана Пишпек чептерин ээлеп алуу
үчүн жөнөгөн орус аскерлерине 25-июлда Токмоктун бет маңдайындагы дунгандардын Каракоңуз
айылына жете келгенде Жантай бир уулун жиберип, жоолашпай багынаарын билдирген (Кыргыз
Республикасынын БМА, ?: 28). Жантайга кошулган жоктоодо:
Төмөнкүсү Коконго,
Өкүм айтып жатчу экен (1840-1842-жж. Кокон хандыгынын бийлигине таянып, Ормонханга
къз каранды болуудан кутулат).
Кан Жантайдын барында,
Оруска элчи кирчү экен (Тарыхый ырлар, 2002: 214).
1862-жылы көктөмдө сарыбагыштын тынай, черикчи, эсенгул уруктарынын ортосунда
күтүүсүздөн чатак чыгып, ал күчөй баштаганда Жантай Верныйга барып өз уругу – тынайлар орус
букаралагына өтөөрүн билдирген жана жардам сураган (Бартольд, 1996: 245).
Кара бир тил кан Жантай,
Кармаган журту аз тынай.
Аз деле болсо эр Жантай,
Адамга жүргөн бастырбай
(Тарыхый ырлар, 2002: 239)
деген кошоктон да чечкиндүүлүгүн көрүүгө болот.
Рахматулланын туткунунан кутулган соң Шабдан Баатыр атасынын жолун жолдоп биротоло
Россия тарапка оогон. 60-жылдардын орто ченинен тартып Шабдан баатыр ачык эле Жети –
Суудагы орус бийлиги менен ыртымак түзүүгө киришет.
Тарых барактарында Шабданды ар дайым журт керегине жараган инсан катары сүрөттөгөнү
көп эле кездешет. Ошону менен катар эзүүчү таптын өкүлү катары элди кордогон учурлары да жок
эмес. Мисалы, Солтобай ырчынын Шабданды кордоо ырында Шабдан манаптын өзүнө кошуп,
ата-тегин, тынайлардын өткөндөгү санжырасынан бери айтыа сөзгө сындырат. Шабдандын
бугулардан кун алууга эч кандай акысы жоктугун бир топ курч баяндайт (Академиянын фондусу,
?: 110). Ошондой эле Б.Солтоноев Кемин, Чүй аймагына белгилүү, чоң манап Шабдан Жантаевди
жеринен билген, анын зомбулугу, ачкөздүгү, митаамдыгы жана элди кантип эзгени кыйла жерде
жолугат.
Демек, Шабдан Жантай уулунун Кокон хандыгы мезгилинде эл үчүн кандай кызмат
аткаргандыгы кошок ырларында кандай чагылдырылгандыгы тууралуу баяндалды.
652
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Достарыңызбен бөлісу: |