2013 №4 (21)
58
1.2.2. Sahası ve Dili
Türk dilinin tarihi dönemleri içerisinde Müşterek Orta Asya Türkçesinin ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Karahanlı, Hakaniye Türkçesi gibi değişik adlarla da anılan bu döneme ait tarihî metinlerin azlığı, dönemi ve dil
ozelliklerini tam olarak tespit edemememize yol açmaktadır.
Kısmi farklılıklar göz önüne alınmazsa Köktürk, Uygur, Karahanlı ve Harezm Türkçeleri birbirlerinin
devamı niteliğindedir. Türklerin Turan yurdunda, Türkistan’da geniş bir coğrafî alana yayılmış olmaları dillerinin
de farklı özellikler göstermesine yol açmıştır. Kâşgarlı Mahmut bu durumu meşhur eserinde genişçe ele almıştır
1
.
Kâşgarlı Mahmut’un verdiği bilgiler ve o devirde yazılan eserlerden de anlaşılıyor ki Türk boyları
arasında çeşitli fonetik ve morfolojik farklılıklar söz konusudur. Bu nedenle Türk dilinin X-XIII. yüzyıllar arasını
kapsayan dönemi Karahanlı Türkçesi yerine “Müşterek Orta Asya (Ortak Türkistan) Türkçesi” ifadesi ile
adlandırmayı yeğledik.
Erken devir Kur’an tercümelerinin pek çoğunda eserle ilgili bilgiler mevcut olmadığından mevcut eserin
sahası ve dili hakkında görüş beyan etmek zorlaşmaktadır. Elimizdeki Kur’an tercümesi, Özbekistan Nüshası için
de benzer durum söz konusudur. Özbekistan Nüshasının yazılış yeri olarak genelde Maveraünnehir bolgesini
özelde ise Buhara’yı zikredebiliriz. Sâmânîlerin başşehri olan Buhara’da Sâmânîler uzun süre hakimiyet
sürmüşlerdir. Bilindiği üzere Sâmânîlerin resmî dili Farsça idi. Fakat Sâmânîler devletinin tebasının büyük
çoğunluğu Türk idi ve bu Türk nüfusu zaman içerisinde çoğalmıştır. Çünkü Oğuz, Karluk ve Kıpçak boyuna
mensup Türklerin pek çoğu X. yüzyılda Sâmânî topraklarına göç etmiş; Sâmânîler de bu Türkleri kabul şartı
olarak İslâm dinini ön şart koşmuşlardır. Ekonomik, siyasi ve benzeri nedenlerden dolayı Semerkant ve bilhassa
Buhara bölgelerindeki Türk nüfusu zaman içerisinde artış göstermiştir. Soğd ve İran halkları ile karışan Türkler
Buhara ve Semerkant bölgesinde ortak bir kültür havzası oluşturmuşlardır. Farsça ve Türkçe bu bölgede
konuşulan iki önemli dil hâline gelmiş ve bu durum doğal olarak yazı diline de yansımıştır.
Günümüzde Özbekistan Cumhuriyeti idari sınırları içerisinde bulunan Semerkant ve Buhara’da hâlâ
Farsçanın hissedilir derecede etkisi ve kullanımı söz konusudur. Zerefşan, Nevayi, Semerkant ve Buhara ve bu
bölgelere bağlı köylerin bazılarında tamamen Farsça ve Tacikçe konuşulduğu bilinmektedir. Özbekistan
Nüshası’nın satır arası Türkçe ve Farsça tercümeli olması bu eserin Buhara veya civarında yazıldığının en önemli
kanıtlarından birisidir.
Tacikî denilen Tacik Farsçası aslında Sâmânîler döneminin Farsçası olup yabancı dillerden daha az
etkilenmiştir
2
.
Farsçayı resmî yazışma ve öğrenim dili olarak kabul eden Sâmânîlerin himayesi ve desteği ile gelişen bu
dil, İslâm öncesi dönemlerin Orta Farsçasını temel alan ve Arapçanın geniş kelime hazinesiyle zenginleşen, Arap
harfleriyle yazılan bir Farsça hâline gelmişti
3
Maveraünnehir bölgesinde yaşayan Karluk, Oğuz ve Kıpçak Türklerinin çeşitli dil özellikleri Özbekistan
Nüshasına da yansımıştır. Bu nedenle Özbekistan Nüshasının dilini temelde Doğu Türkçesine dayanan Karluk,
Oğuz ve Kıpçak Türkçelerinin karışımı olan Müşterek Orta Asya Türkçesi olduğunu söyleyebiliriz. Dönem olarak
da eseri XII. yüzyılın sonları ile XIII. yüzyılın başlarına dahil edebiliriz.
A. A. Semenov eserin XIII. yüzyıla ait olduğunu belirtir. Öne sürdüğü bu fikirleri desteklemek için de
Farsça tercümelerin dilinin Klasik Farsça olduğunu, Türkçe tercümedeki kelimelerden hareketle de bu tercümenin
dilinin Karahanlı-Kıpçak Türkçesi olabileceğini söyler
4
.
Kur’an’ın Farsçaya ilk tercümesinin Sâmânîler zamanında Buharada yapılması, Sâmânîler zamanında çok
sayıda Türk’ün İslâm dinine geçmesi, Özbekistan Nüshasının Türkçe tercüme yanında Farsça tercümeyi de
icermesi ve benzeri hususlardan dolayı Sâmânîler tarihine de kısaca bakmamız faydalı olacaktır:
Samaniler (875-999), Orta Asya ve doğu İran'da kurulmuş, adını kurucusu Sâmân Hüdâ'dan alan bir
hanedanlıktır. İslâm ordularının İran'ı ele geçirmesinin ve Seferi egemenliğinin yıkılmasının ardından İran'da iş
başına geçen ilk yerli yönetimdir.
1
Kâşgarlı Mahmud, Divanu Lugati’t-Turk (Besim Atalay, Divanu Lugati’t-Türk Tercümesi, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1985. s.
2
Mehmet Kanar, Kanar Farsca-Turkce Sozluk, Deniz Kitabevi, İstanbul, 2000, s. III.
3
Robert L, Canfield, “Turk-İran Geleneği”, Akdenizden Hindistan’a Turk-İran Esintileri, Türkçesi: Ömer Acı, Kaknüs
Yayınları, İstanbul 2005, s.21.
4
Semenov, a.g.e., s.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
59
Samaniler donemi Tacik milletinin başlangıcı olarak kabul edilir. Egemenlikleri 102 yıl süren Sâmânîler
topraklarını, Horasan, Tabaristan Kirman, Gorgan, Rey ve Maveraunnehire kadar yaymışlardır. Egemenliklerini
kabul ettirmek icin Sasaniler'in devamıymış gibi davranmışlardır. Başkentleri Buhara, Semerkand ve Herat gibi
kentler olmuştur.
Sâmânîler eski İran kültürü'nü canlandırmak ile kalmadılar ve İslâmiyetin yayılması için de büyük çaba
sarf ettiler. Pers-İran kültürünün tüm etkilerini Orta Asya'ya yaydılar. Sanatta çanak - çömlek yapımında ileri
gittiler ve süslemeli yazıları olan eserler verdiler. Toprakları içindeki birçok topluluk İslâmiyet'e girmeye başladı.
Tarihcilere gore Samanîlerin gayretleri ile o dönemde yaklaşık 200000 Türk İslâmiyet'e girdi. Turkler'in İslâma
girişi gelecekte bölgeyi egemenlikleri altına alacak olan Gazneliler'in büyük bir hızla güçlenmesine ortam
hazırladı. Sâmânîler 999 yılında Karahanlılar tarafından yıkıldı
1
.
Sâmânîler zamanında kullanılan Farsça Orta Farsça dönemi Farsçası olup bu devir değişik adlarla
anılmıştır. Bazıları bu dönemi “saraya mensup” anlamına gelen Derî Farsçası, içerisinde Arapça güç deyim ve
ifadeler az sayıda olması, Türkçeden etkilenmesi ve benzer nedenlerden dolayı Sâmânî ve Gaznevi devri Farsçası
Horasan Şivesi (Şive-i Horasanî) olarak adlandırılmıştır
2
. Derî Farsçası Horasan ve Eşkânî dilinin devamıdır.
Öyleki İslâmî Fars edebiyatı Horasan’da doğup gelişmiştir. Nitekim Horasan Eşkaniilerin hukum surdukleri bolge
idi. Horasan şivesinin açık, sade ve ahenkli oluşu sebebiyle Sâsânî hükümdarları bu şiveyi saraylarının resmî dili
olarak kabul etmişlerdir. Saffârilerin yıkılıp yerine Buhara’da Sâmânîlerin kuruluşuna kadar fazla bir gelişme
gösteremeyen Derî Farsçası Sâmânîler zamanında canlanmış ve kuvvetlenmiştir
3
. Ali Fuat Bilkan Samanilerin
Derî Farsça ve Pehlevi Farsçasından vazgeçerek İslâm yazısını kullanmaya başladıklarını söyler
4
. Samaniler bu
yeni donemde Pehlevi ve Deri Farscası etkilerini bir anda atmamışlar aksine bu dillerin etkileri uzun yıllar
kendisini göstermiştir. Sâmânîler, İslâm dairesinde yeni bir Fars kültürü ve debiyatı vücuda getirmişlerdir.
Farsçayı konuşma, şiir ve bilim dili olarak geliştiren Samaniler pek cok Arapca eseri de Farscaya tercume
etmişlerdir. Nitekim Fars edebiyatının en güçlü şairlerinden Rûdekî ve Dakikî bu devirde yetişmişlerdir
5
. Nasıl ki
Karahanlıların İslam dinine geçişi ile yeni bir İslamî-Türk edebiyatı ve kültürü meydana gelmişse, Sâmânîlerin de
İslâm’ı kabulleri ile yeni bir İslâmî-Fars edebiyatı meydan gelmiştir. İslâm öncesi Pehlevî ve Derî Farsçasından
biraz farklı olan bu dil devresine Hudgson Müslüman Farsçası adını vermektedir
6
. Gunumuz Tacikcesinin de
başlangıcı sayılan bu devir Farsçasının özellikleri Özbekistan Nüshasında kendini göstermektedir. Tercümede
geçen Farsça kelimeler ve ifadeler halkın anlayacağı tarzda, içerisinde Arapça kelimelerin fazla olmadığı X.
yüzyıl sonu XI. yüzyıl başlarının Farsçası olan Horasan Farsçasıdır. Farsçanın bu dil devresinin pek çok kelimesi
Eski Farsca, Pehlevice ve Avesta’dan
7
kalmadır.
Özbekistan Nüshasında Farsça tercümedeki kelimelere baktığımız zaman bunların büyük çoğunluğunun
Farsça sözlüklerde Pehlevi kökenli olduğunu göruruz
8
. Zeki Velidi Togan’ın ilk Türkçe Kur’an tercümesinin de
Farsça tercüme ile aynı zamanda yapılmış olabileceğini belirtmişti. İlk Farsça tercüme yedinci Sâmânî hükümdarı
I. Mansur zamanında (961-976) zamanında X. yüzyılın sonlarında yapılmıştı. Zeki Velidi Togan’ın söyledikleri
goz onunde tutulursa Özbekistan Nüshasının da X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyılın başlarında yazılmış olabileceğini
soyleyebiliriz.
Kâşgarlı Mahmud Soğdak
9
, Kencek ve Argu boylarının iki dil bildiğini ve bunların İranlılarla
karıştığından dolayı şivelerinin bozuk olduğunu belirtir. İlk Farsça tercüme heyetinde bir Argu Türkünün de
1
http://tr.wikipedia.org/wiki/Samaniler.
Ibn Athir, volume 8, s. 396
2
Muhammed İsti’lâmî, Bugünkü İran Edebiyatı Hakkında bir İnceleme (Çeviren: Mehmet Kanar), Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1981, s. 15.
3
Muhammed İsti’lâmî, a.g.e., s. 10-11.
4
Ali Fuat Bilkan, “Turk-Fars Kültür Coğrafyası”, Türk Edebiyatı , 392, İstanbul 2006, s.10-13.
5
Bilkan, a.g.m., s. 11.
6
M.G.S., Hudgson, İslâm’ın Serüveni II, İz Yayıncılık, İstanbul 1993.
7
Avesta, antik Mezopotamya dini olan Zerdüştçülükün kutsal kitabıdır. Bu dini kuran Zerdüşt, Gatalar denen dortlukler
yazmıştı. Bu dörtlükler Avesta´da toplanmıştı. Bu yazılar, Zerdüşt?un neye inandığını ve Zerdüştçülüğün temellerini anlatan
tek belgedir. Avesta dili eski iran dillerinin bir parçası olan Indo-Iranian dilinden olup Sanskritceye bağlanır ve Zazaca ile
cok buyuk benzerlikler gosterir.
Avesta 21 kitaptan oluşmakta iken, İskender'in işgali sırasında yok olan kitaplardan sadece Yasna, Visparad ve Vendidad
(veya Videvdat) kalmıştır
8
Kanar, a.g.e.
9
Kâşgarlı Mahmut’un verdiği bilgilere göre Soğdaklar vaktiyle Balasagun’a göçmüşler ve Semerkant-Buhara arası
Soğdlardan oluşmaktaydı. Bunlar zamanla Türk nüfuzu ve geleneklerini hatta giyim kuşam şekillerini benimsemişlerdir.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
60
bulunması onun Türkçe yanında Farsça bildiğinin de açık delilidir. Bu nedenle ilk Türkçe tercümenin de
Farsça tercüme ile yakın tarihli olması gerekir. Çünkü hem Türkçe hem de Farsçayı iyi derecede bilen bir Argu
Türkü Farsça tercümeden ilham alarak Türkçe tercümeyi de yapmış olabilir. Zaten ilk Farsça tercüme halkı çift
dilli olan (Turkce-Farsça) Maveraünnehir halkı için yapılmıştı.
Özbekistan Nüshası diğer erken devir Türkçe Kur’an tercümeleri ile karşılaştırıldığı zaman TİEM 73
numarada saklanan nüsha ve Harezm Sahasında Yazılmış olan Hekimoğlu Ali Paşa Nüshası ile pek çok
benzerliğe sahiptir. Bu doğal bir durumdur. Çünkü eldeki metin mukaddes kitap Kur’an’dır. Dolayısıyla Kur’an
metni tercümelerinde büyük farklılıkların olması beklenemez. Sure sure veya varak varak karşılaştırma yerine
bütün Kur’an tercümeleri bütün olarak ele alınıp karşılaştırılırsa ortaya sağlıklı bir sonuç çıkacaktır. Bu
karşılaştırma sırasında Kâşgarlı Mahmut’un Türk lehçe ve şivelerine ait dil özellikleri dayanak alındığı takdirde
söz konusu tercümelerdeki lehçe ve şive ağırlığı da ortaya çıkmış olacaktır.
Özbekistan Nüshası ve diğer Eski Kur’an tercümelerinin bazı surelerinin karşılaştırmalı metni şu
şeklidedir:
1.2.3. Uslubu
Elimizdeki metnin birebir satır arası Kur’an tercümesi olması nedeniyle gerek Türkçe gerekse Farsça
cümle unsurları Kur’an dili Arapçanın sentaksına göre oluşturulmuştur. Türkçe ve Arapçanın cümle kuruluşları,
tamlama şekilleri diziliş bakımından birbirinden farklı olduğu için bu farklılıklar Türkçe tercümeye doğal olarak
yansımıştır. Bu nedenle cümlelerin yüklemleri Arapça sentaks gereği başta yer alır:
Yin{g ol nersedin kim yād ķılındı Tan{grının{g atı anın{g uze, eger ersen{giz āyetleringe bitgenler.
[228b]/5=E:118
Sıdılar anlarnı Tan{grının{g destūrı birle. [76a]/5=B:251
Aydılar; tapunur miz İđin{gge taķı ataların{gnın{g İđisige, İbrāhįmnun{g taķı İsmāǾįl’nin{g taķı
İsĥāķ’nın{g bir ök İđige. [33b]/4=B:133
Baġlandı eligleri taķı laǾnet ķılındılar anın{g birle kim aydılar; iki eligi yayılmışlar, ħarc ķılur neteg
tilese. [198a]/2=M:64
Ķılmadı Tan{grı, ķulaķı yarılmışdın ıyınmış tiwedin, yā āzād ķılınmış ķuldın, taķı ulaġandın taķı arķasın
saķlaġandın. [258b]/3=M:103
Arapça sıfat veya isim tamlamaları Arapça yazımın aksine çoğu kez Türkçe kurallara göre tercüme
edilmiştir:
Ayġıl; ey kitāb eyeleri; ne üçün kāfir bolursuz Tan{grının{g nişānların{ga taķı Tan{grı tanuķ ol nerse üze
kim ķılursuz. [116a]/1=A:98
Takı eger bolsan{gız sökeller yā sefer üze bolsan{gız yā keldi biregü sizdin aşaķ yerdin, yā cimaǾ
ķılsan{gız tişilerni, taķı bulmasan{gız sufnı, teyemmüm ķılın{g arıġ topraķġa, arıġ topraķġa taķı mesh ķılın{g
yuzlerin{gizni taķı eliglerin{gizni ĥaķįķat üze Tan{grı erdi keçürgen, yarlıķaġan. [160b]/5=N:43
Taķı ol kimerse üze kim toġrulmış anın{g üçün anlarnın{g rūzįsi taķı anlarnın{g keyimi korklugluk birle.
[68b]/4=B:233
Taķı tükel boldı İđin{gnin{g sozi, rāst taķı tüz. [228a]/5=E:115
Taķı buyururlar eđgülük birle taķı yıġarlar körksüz işdin taķı iwerler yaħşı işler icinde. [120a]/4=A:114
Ol būstān śıfat men{gizlig kim yuksek yerde tegdi an{ga uluġ ķatrelıġ yaġmur taķı ketürdi mįvesini iki ķat eger
tegmese an{ga uluġ ķatrelıġ yaġmur çiyseg. [83a]/5=B:265
Taķı kim ķazġansa kiçin{g yazuķnı, yā uluġ yazuķnı, andın son{g atsa anın{g birle bįzārnı, kötürdi bühtānnı
āşkārā yazuķnı. [183b]/4=N:112
Türkçe kurallara göre tercüme edilmeyen isim/sıfat tamlamaları:
Taķı anlarġa ķın iglig. [137a]/2=A:177
Taķı tileyür anlar kim uyarlar ārzūlarġa ķışsan{gız, ķışmaķ uluġ. [155b]/4=N:27
Taķı kim ortaķ ķoşsa Tan{grıġa kötürdi, yā çattı uluġ yazuķnı. [162b]/4=N:48
Taķı eger yıġılmasalar ol nersedin kim ayturlar; sıķaġay anlarġa kim küfr ketürdiler anlardın, ķın iglig.
[201b]/3=M:73
Ol yun{gül ķılmaķ İđin{gizdin taķı raĥmet kim kim ĥaddin keçse andın son{g an{ga ķın iglig taķı sizge
ķıśāś içinde tiriglik bar. [48a]/2=B:178
Baġlandı eligleri taķı laǾnet ķılındılar anın{g birle kim aydılar; iki eligi yayılmışlar, ħarc ķılur neteg tilese.
[198a]/2=M:64
Taķı anlar ķılduķ sizge anlar üze ĥüccet açuķ. [176b]/1=N:91
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
61
İsim cümleleri genel olarak Türkçe yapıya uygunluk arz eder:
Ĥaķįķāt üze sen bilgen, üstüvār işlig. [7a]2=B:32
Taķı Tan{grı körgen ķullarnı. [95a]/2=A:15
Taķı Tan{grıġa oķ maşrıķ taķı maġrib. [28b]/2=B:115
Taķı Tan{grı yin{gen, öç almaķ eyesi. [256b]/5=M:95
Taķı Tan{grı tegme bir nerse üze yaraġlıġ turur. [98b]/5=A:29
İsm-i mevsuller:
Ey anlar kim bittiler; ķoptun{guz namāzġa yuwun{g yuzlerin{gizni taķı eliglerin{gizni tirseklerge tegrü taķı mesĥ
ķılın{g başların{gızġa taķı ađaķların{gızķa iki topuķġa tegi. [249b]/4=M:6
Ey anlar kim bittiler; bitindi sizin{g üze ķıśāś öldürülmişler içinde āzād er āzād er birle taķı ķul ķul birle, tişi tişi
birle. [47b]/3=B:178
Ol vaķtın kim ķođtı anı aydı; İđim, men ķođtum anı tişi taķı Tan{grı bilgenrek ol nerseni kim ķoydı.
[100a]/4=A:36
Ĥaķįķat üze köklernin{g taķı yerni, yaratmaķı içinde taķı tün kün biri biri son{gınça yürütmeki içinde, taķı ol kimi
kim yuri turur ten{giz icinde ol nerse birle kim asıġ ķılur kişilerge. [42b]/3=B:164
Kim kim Ǿafv ķılınsa an{ga uyasındın nerseni uymaķ körklüglük taķı ödemek anın{g tapa korklugluk.
[47b]/4=B:178
Ermedi Tan{grı kim ķođsa mü’minlerni, ol nerse uze kim siz anın{g üze, ançaġa tegrü ayırsa arıġsıznı arıġdın.
[137b]/1=A:179
Taķı ögretürler ol nerseni kim ziyān birür anlarġa taķı asıġ ķılmas anlarġa taķı bildiler ol kimerse kim satġın aldı
anı. [24a]/4=B:102
“Kevn” kelimesinin tercumesi er- yardımcı fiili ile yapılmış olup hem Türkçe hem de Arapça dil yapısına uygun
örnekler bulunmaktadır:
Tanuķların{gıznı Tan{grıdın bisre eger erdin{giz erse rāst ayġanlar. [4a]/1=B:23
Ĥaķįķat üze anın{g içinde nişān bar sizge eger erdin{giz erse bitgenler. [104a]/3=A:49
Taķı eger ĥaķįķat üze anlar bitseler taķı saķınsalar eđgü yanut Tan{grı ķatındın yaħşıraķ eger bilürler erse.
[24b]/3=B:103
Eger tilese erdi Tan{grı emgekge kemişgey erdi sizni. [63a]/4=B:220
Ol munun{g birle kim yazdılar taķı erdiler ĥaddin keçerler. [15a]/2=B:61
Ol nerse icinde kim erdiler anın{g içinde ħilāf ķılışurlar. [28a]/2=B:115
Taķı anlar kim tandılar, uruşurlar şeyŧān yolında, uruşun{g İblįs dōstları birle ĥaķįķat üze İblįsnin{g keydi erdi
sust. [170b]/2=N:76
1.2.4. İzahlar
Tercümede geçen bazı eksik ve yanlışlıklar metin üzerinde dipnotla gösterilmiştir. Bazı varaklarda Farsça
tercüme ile Türkçe tercümenin yeri karıştırılmıştır. ( ednā: ķadrsızraķ, nezdįkter yaǾnį kemter [14b]/3=B:61).
Burada Farsça tercümenin yazılması gereken yere Türkçe tercüme yazılmıştır. Yani “ķadrsızraķ” Türkçe tercume
kısmında bulunması gerekirken sehven Farsça tercümenin yerine yazılmıştır. Bazen de ayette bulunmayan
ifadelerin tercümede geçtiği görülmektedir:
Taķı yārį tilen{g śabr birle yā rūze birle, namāz birle. [10a]/2=B:45
Yukarıdaki ayet tercümesine baktığımız zaman yā rūze birle kısmının orijinal metinde yani ayette
geçmemesine rağmen müstensih kendi yorum ve düşüncesine göre sabır kelimesini oruç ile eş değer görmüş ve
bu eklemeyi yapmıştır.
Taķı ögretti Ādem’ġa atlarnı ķamuġını. [6b]/4=B:31
Yukarıdaki ayette adem kelimesi normal kişi olarak mı yoksa Hz. Adem peygamber olarak mı geçmiştir,
bu durum anlaşılamamaktadır. Çünkü Türkçe ve Farsça tercümede tutarsızlık vardır. Mesela Türkçe tercümede bu
kısım “Âdem” diye tercüme edilmiş ama Farsça tercümede “merdum” şeklinde geçmektedir. Burada sorulması
gereken soru özel ad olarak Âdem peygamber mi yoksa cins adı olarak insan anlamındaki âdem sözünün
kastedildiğidir. Türkçe tercümelerin hiç birisinde kişi, insan anlamındaki âdem sözü doğrudan âdem şeklinde
tercüme edilmemiştir. Yani Türkçe tercümede Hz. Âdem peygambere işaret edilmektedir. Farsça tercümede ise
“insan, kişi” anlamındaki kelimenin karşılığı olan “merdum” kelimesine yer verilmiştir.Türkçe tercümede ayet şu
şekilde geçmektedir:
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
62
“B:34 [7b1] Taķı ol vaķt kim ayduķ feriştelerge; secde ķılın{g Ādemġa, secde ķıldılar (2) meger İblįs
unmadı. Taķı uluġsundı. Taķı erdi (3) kāfirlerdin.”
Bakara suresi ayet 34’te gecen bu kelime, gunumuz Kur’an tercumelerinde, Hz. Adem peygamber icin
kullanılmıştır. Diyanetin Kur’an mealinde ayet şöyle tercüme edilmiştir:
“Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile
eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.”
1
Turkce kelimeler icin kalınlık-incelik uyumu uyumu onemli bir yere sahiptir. Turkce kelimeler icin
kalınlık-incelik uyumu genel olarak sağlanmış olmasına rağmen birkaç yerde uyuma girmeyen kelimelere
rastladık:
ķamuġınge
[121b]/3=A:119
kötürduķ
[15b]/2=B:63
Arapca ve Farsca kelimelerde kalınlık-incelik uyumu belli bir düzene sahip değildir:
ziyādelıķ
[66a]/3=B:228
ol kitābge
[190b]/3=N:136
Ādemġa
[6b]/4=B:31
kāfirlerġa
[24b]/5=B:104
KaǾbeķa
[268a]/5=M:2
Eski Türk yazı dilinde kelime başında veya ilk hecede bulunan “e” sesinin korunması veya “i” sesine
dönüşmesi (e
şekilleri mevcut olduğu gibi farklılıklar da söz konusudur. Düzgün ve sistemli bir ses değişikliğinden söz etmek
cok zordur. Kapalı “e” sesi meselesine girilmemiş ve konuyu bir mesele gibi görme anlayışından uzak
durulmuştur. Bilhassa ayrılma hâli eki (-dIn/tIn) alan kelimelerdeki “e” seslerinin genellikle “i” ye dönüştüğü
gözlemlenmiştir. Bazı kelimelerin “e” sesiyle mi yoksa “i” sesiyle mi okunacağını müstensih harekeyle
göstermiştir.
7a-2
sen // sin
men // min
sindin // mindin
tegme // tigme
*et // it
eşit- // işit-
*ber- // bir-
*sez- // siz-
keyim // *kiyim
er- // *ir-
1
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İkinci Baskı, Ankara
2006. s. 5.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Достарыңызбен бөлісу: |