2013 №4 (21)
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
52
textbooks on Kazakh literature. Their names are
immortalized in street names. They are our national
pride. But nowhere one can find a mention of the
high costs paid by Kayum to preserve this legacy.
SAVING CULTURAL HERITAGE BY
KAYUM
Under
the
guidance
of
Auezov
Muhamedhanov founded the new trend in Abai’s
study – the scientific based Abai’s study. From the
1940s to the 1990s, he brought back to the nation
the original message of Abai’ verses and poems.
This hard, time consuming and careful textual
analysis was backed up with the science – text
analysis, deep knowledge of the field, history and
his encyclopedic competence. As we know, Abai’s
poetry had been distorted for decades due to many
reasons. The religious words were deleted, the old
Kazakh words were replaced, the words from the
Persian, the Arab and o ther languages not
understood by editors were changed up to their
understanding. Thus Abai came to the nation in a
distorted way. This shameful situation had to be
corrected. Kayum researched the history of creation
every piece of poetry by Abai, the context connected
to the events in the poet’s life, compared the style
of his language, etc. and based on this he wrote
scholarly commentary to all poetry of Abai, he
corrected the errors and distortions of Abai’s texts.
In addition he revealed from the oblivion more than
thirty previously unknown Abai’s verses and proved
their belonging to the great thinker. Titanic work
and valuable contribution to science and culture of
Kazakhstan!
Kayum saved by this method the Abai and
Shakarim heritage. Also, he saved works of Buhar
zhyrau, Kabanbai batyr, Makhambet, Bogenbai
batir. The importance of his contribution to the
rehabilitation of creativity and bringing to life the
works of the “Alash orda” people was a tribute to
the memory of the parental house where Kayum
saw all these people. Bukeikhanov, Dulatov
Baitursynov Tynyshpayev, Aimautov, Jumabayev
and others: finding their works, writing scientific
comments, translating the texts from the Arabic
script to the script of the modern Kazakh language,
preparation all their works for publication, writing
full biographies of Alash intelligentsia. Huge, titanic
work that he implemented in 1960-1980s. But only
in the second half of 1980-s they were published:
first in the oblast newspaper “Semey tani”, then in
the republican newspaper “Kazakh adebieti” to be
then used by public at large and the researchers,
sometimes without referencing to the author of the
original study.
Kayum is known as a keeper of the archives.
Descendants of famous figures of history, culture,
literature trusted him and brought manuscripts of
the ancestors for him to study, to prepare for
publication, to write articles which he did.
Kayum devoted much time and energy to
eternalize the names of the dignified citizens of
Kazakhstan. Together with descendants he prepared
and wrote letters to various administrations starting
from oblast to republican and the Kremlin. Thank
to his efforts and struggle many names are not
forgotten and eternalized.
2013 №4 (21)
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Резюме
Резюме
Автор статьи поднимает вопрос о сегодняшних условиях глобального кризиса и моральной
деградации нашего общества.
Автор мақалада қазіргі қоғамдағы рухани жүдеулік жайын қозғайды.
53
TURKCE ILK KURAN TERCUMELERINDEN OZBEKISTAN
NUSHASI/ SATIR ARASI TURKCE-FARSCA TERCUMELI
E. USENMEZ, Yrd. Doc. Dr.
ӘОЖ 821.512.122
İstanbul
Arel Universitesi, Fen-Edebiyat Fakultesi, Turk Dili ve Edebiyatı Bölümü
2013 №4 (21)
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Anahtar Kelimeler: Kur’an Tercümesi, Satır-arası Tercümeler, Farsça, Doğu Türkçesi,
Ozbekistan
Türkler’in İslamiyeti resmî devlet dini olarak kabul etmelerinden sonra Kur’an bir
bütün olarak Türkçeye tercüme edilmeye başlanmıştır. İslam dininin Arap yarımadasında
ortaya çıkışı miladî 6-7. yüzyıllara rast gelmektedir. İslam dininin Türkler arasında
resmî devlet dini olarak kabulü ise İslam’ın doğuşundan yaklaşık üç asır sonrasına
tekabül etmektedir. Bazı Türk boyları ve küçük topluluklar istisna tutulacak olursa
İslamiyeti resmi devlet dini olarak kabul eden bağımsız ilk Müslüman Türk devleti İdil
(Volga) Bulgar devletidir. Nitekim ilk bağımsız Türk-İslam devleti İdil (Volga) Bulgar
Hanlığı, İslam ülkelerinin tamamen uzağında idi ve bu dinin kabulüyle Bulgar toprakları
İslam coğrafyasına katılmış, Bulgar milleti de Abbasi Hilafeti’nin manevi otoritesini
kabul etmişti. Daha sonraki dönemlerde Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular Türk-
İslam devleti olarak ortaya çıkmıştır. İslam’ın devlet dini olarak kabulüyle Kur’an’ın
Türkçeye tercüme işi hız kazanmıştır. Bu şekilde dinin hamisi bir devlet kurumu olduğu
için tercüme işleri de resmî bir nitelik kazanmıştır.
Kur’an’ın Türkçeye ilk tercümeleri genellikle satır-arası diye tabir edilen kelime
kelime tercüme tekniği kullanılarak yapılmıştır. Kur’an’da geçen her bir Arapça
kelimeye Turkce karşılıklar verilmiştir. Satır-arası adı verilen bu yöntem erken dönem ilk
Kur’an tercümelerinde görülen çeviri tekniğidir. Maveraünnehir bölgesinde yapıldığı
varsayılan Kur’an tercümelerinde çevirilerde iki dillilik esas alınmıştır. Bir başka
ifadeyle bu bolgede yapılmış Kur’an tercümelerinde Arapça kelimelere hem Türkçe hem
de Farsça karşılıklar verilmiştir. X. yüzyılda Farsça ve Türkçe Semerkant, Buhara
bölgelerinde ortaklaşa kullanılan bir kültür dili konumundaydı. Bugün içinde bu
coğrafyada Farsçanın tahakkumu soz konusudur.
Bu yazıda Türkçe en eski Kur’an tercümelerinden Özbekistan Nüshasının tanıtımı,
tavsifi, dili ve kültür hayatımızdaki önemi üzerinde durulacaktır. Üzerinde doktora
çalışması yaptığımız bu eser ilk defa ele alınıp incelenmesi bakımından ayrıca önem arz
etmektedir.
Turkiye
54
Giriş
: Turkler’in İslamiyeti resmi devlet dini olarak kabul etmelerinden sonra Kur’an bir butun olarak
Türkçeye tercüme edilmeye başlanmıştır. İslam dininin Arap yarımadasında ortaya çıkışı miladî 6-7. yüzyıllara
rast gelmektedir. İslam dininin Türkler arasında resmî devlet dini olarak kabulü ise İslam’ın doğuşundan yaklaşık
üç asır sonrasına tekabül etmektedir. Bazı Türk boyları ve küçük topluluklar istisna tutulacak olursa İslamiyeti
resmi devlet dini olarak kabul eden bağımsız ilk Müslüman Türk devleti İdil (Volga) Bulgar devletidir. Nitekim
ilk bağımsız Türk-İslam devleti İdil (Volga) Bulgar Hanlığı, İslam ülkelerinin tamamen uzağında idi ve bu dinin
kabuluyle Bulgar toprakları İslam coğrafyasına katılmış, Bulgar milleti de Abbasi Hilafeti’nin manevî otoritesini
kabul etmişti (Yazıcı 2005: 41)
Daha sonraki dönemlerde Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular Türk-İslam devleti olarak ortaya
çıkmıştır. İslam’ın devlet dini olarak kabulüyle Kur’an’ın Türkçeye tercüme işi hız kazanmıştır. Bu şekilde dinin
hamisi bir devlet kurumu olduğu için tercüme işleri de resmî bir nitelik kazanmıştır.
Kur’an’ın Türkçeye ilk tercümeleri genellikle satır-arası diye tabir edilen kelime kelime tercüme tekniği
kullanılarak yapılmıştır. Kur’an’da gecen her bir Arapca kelimeye Türkçe karşılıklar verilmiştir. Satır-arası adı
verilen bu yöntem erken dönem ilk Kur’an tercümelerinde görülen çeviri tekniğidir. Maveraünnehir bölgesinde
yapıldığı varsayılan Kur’an tercümelerinde çevirilerde iki dillilik esas alınmıştır. Bir başka ifadeyle bu bolgede
yapılmış Kur’an tercümelerinde Arapça kelimelere hem Türkçe hem de Farsça karşılıklar verilmiştir. X. yüzyılda
Farsça ve Türkçe Semerkant, Buhara bölgelerinde ortaklaşa kullanılan bir kültür dili konumundaydı. Bugün
içinde bu coğrafyada Farsçanın tahakkümü söz konusudur.
Türkler Karahanlılar devleti zamanında, Satuk Buğra Han döneminde kitleler halinde İslam dinine geçiş
yapmışlardır. Bu geçiş Türk dili ve edebiyatında bir dönüm noktası olmuştur. Tıpkı Uygur Türklerinin din
değiştirmesi nasıl dil ve edebiyatlarına etki etmiş ise bu değişme de aynı oranda etkili olmuştur. Kutsiyete önem
veren Türk milleti, mukaddes kitabı Kur’an-ı Kerim’i anlamak için kutsal kitabın dilini bilmek zorunda idi. Fakat
herkesin Kur’an dili Arapçayı öğrenmesi pek mümkün olmadığından tercüme yoluna başvurulmuştur denilebilir.
Türklerin İslam dinini kabulünden sonra, yeni dinin kurallarını kendi dilleriyle öğrenebilmeleri için çeşitli
fıkıh kitaplarının Türkçeye tercümesi çalışmaları bir mecburiyet olarak karşılarına çıkar (Karasoy, 2004: 13).
İslamiyetin resmen devlet dini olarak kabul edilmesi, X. yüzyılda Karahanlılar zamanında
gerçekleşmiştir. Türklerin toplu olarak İslamiyeti kabul etmelerinin hemen ardından, Kur’an’ı anlamak manasına
nüfuz edebilmek ve esaslarını layıkıyla öğrenebilmek için Türkçe çevirisine ihtiyaç duymuş oldukları şüphesizdir
Kutsal kitabın başka dillere çevirme işi İslamiyet’in ilk yıllarında başlamıştır. Tercüme işi zamanla hız
kazanmış ve değişik dünya dillerine çevrilen Kur’an’ın yüzden fazla dile cevrildiğini biliyoruz (Hamidullah 1965:
64-68).
Türklerin X. Asrın ortalarında, İslâm dinini toplu bir halde kabul etmelerinden sonra, bu yeni dinin
talimatını ve esaslarını öğrenme ihtiyacı duydukları, binaenaleyh, ana kaynak Kur’an-ı Kerim’i anlamak icin
kendi dillerine cevirmek istedikleri şüphesizdir” (Topaloğlu, 1978: 1).
Bu tercümeler genellikle satır altı olup bire bir kelime karşılıkları verilmiştir. Bilindiği üzere ilk Kur’an
tercümesi Farsçaya olmuştur. Rivayetlere göre, bu tercüme işlemi Hz. Peygamber donemine kadar
goturulmektedir (Ata 2004:IX).
Kur’an’ın bütün olarak Farsçaya ilk tercümesi ise Samanîler devrinde (875-999), hukumdar Samani
Mansur İbni Nûh (hükümranlığı 961-976)’un buyruğu üzerine Buhara’da yapılmış ve bunda Taberî’nin hacimli
Kur’an Tefsiri esas alınmıştır. Bu tercüme metni herhangi bir ek açıklamaya yer vermeksizin kelime kelime
yapılan bir tercümedir. (Ata 2004:IX)
Fuat Köprülü, Kur’an’ın ilk Türkçe tercümesinin XI. yüzyılın ilk yarısında yapıldığını belirtmektedir.
(Koprulu 2004: 188)
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
55
Kur’an-ı Kerim’in ilk Türkçe tercümesinin kim tarafından, ne zaman, nerede yapıldığı ne yazık ki
bilinmemektedir. Bazı bilim adamları ilk Türkçe tercümenin de Farsça tercüme döneminde yapıldığını söyleseler
de bu ifadeler henuz kesinlik kazanmamıştır. “Kur’an-ı Kerim’in Anadolu Türkçesine tercümeleri, Selçuklular
devletinin dağılışından sonra kurulan beylikler devrinde başlamıştır. Bu ilk tercümeler, satır-arası kelime kelime
tercümeden ziyade, tefsirli tercüme şeklinde yazılmıştır. Bunlar umumiyetle kısa bazı surelerin tefsirleridir
(Topaloğlu 1978: 2).
Kur’an tercümelerinde en sık kullanılan yöntem satır-arası adı verilen yoldur. Bu yöntemle Arapça
kelimelerin her birisine Türkçe karşılık verilmiştir. Her bir kelimeye karşılık vermek Türkçe kelime turetme ve
ekleri işlek hale getirmek için iyi bir yöntemdir fakat Türkçenin sentaks yapısını bozmaktadır.
Satır-arası yöntemi ile yapılan tercümeler XIV. yüzyıl, sonları ile XV. yüzyıl başlarına rastlamaktadır
(Toplaoğlu 1978: 3). Doğu Turkcesi ile yapılmış tercumelerin bugun bilinen altı nüshası vardır.
1
Kur’an’ın Farsçaya ilk tercümesinin Samaniler zamanında hükümdar Mansur ibn Nuh (961-976) devrinde
Buhara’da yapıldığı bilinmektedir. Hükümdarın emri ile yapılan bu tercümede Taberi’nin Kur’an tefsiri dayanak
alınmıştır. Yapılan bu tercüme herhangi bir açıklamaya veya şerhe yer vermeyen satır arası kelime kelime
tercüme özelliği taşımaktadır. Yapılan bu Farsça tercümede niçin böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulduğu
açıklanmıştır. Bu açıklamadan anlaşıldığına göre hükümdar Mansur ibn Nuh’a Taberi’nin kırk ciltlik hacimli
Kur’an tefsiri getirilmiştir. Tefsiri okuma ve anlamada zorlanan Samani hükümdarı Mansur ibn Nuh bu Arapça
tefsirin Farscaya tercume edilmesini istemiştir. (Na’mai 1961)
Tavsifi
Ozbekistan İlimler Akademisi Ebu Reyhan el Biruni adlı Şarksinaslık Enstitüsü’nde 2008 numarada
kayıtlı bulunan bu Kur’an tercümesi satır arası Türkçe-Farsca tercume icerir. Eksik olan bu nusha, toplam 273
varaktır. Çalışmamız sırasında varakların yerinde bir değiştirme yapmadık. Orijinal şekli ile varak
numaralandırması yaptık. Nüshanın cildi defalarca tamir görmüştür. Bunu varakların kâğıt cinsi ve renginden
rahatlıkla anlaşılmaktadır.
Tercüme metninde sureler ve kısaltmaları şu şekilde gösterilmiştir:
B: Bakara Suresi.
A: Ali İmran Suresi.
N: Nisa Suresi.
E: Enam Suresi.
M: Maide Suresi.
Özbekistan Nüshasında şu varakların mükerrer olduğu görülür: 3b-4a, 4b-5a, 5b-6a
2
, 42a-141b, 171a-
170b, 184a-183b, 231a-230b, 249a-248b, 261a-260b, 262a-261b. Söz konusu bu mükerrer varakların bazılarında
Arapça metin de dahil olmak üzere silik ve okunaksız kısımlar olduğu görülür.
Özbekistan Nüshasının nerede, kim tarafından, ne zaman ve niçin yazıldığı hakkında herhangi bir bilgiye
sahip değiliz. Nüsha hakkında söylenilenler varsayımlardan öteye gitmemiştir.
Özbekistan Nüshasında toplam beş sure bulunmaktadır. Surelerin tercümedeki dağılımı şu şekildedir:
1
Rylands Nüshası. (İngiltere), İstanbul’daki Türk İslâm Eserleri Müzesinde bulunan nüsha, TİEM Nüshası, (İstanbul) Özbekistan İlimler
Akademisi (Özbekistan), Petersburg Asya Halkları Enstitüsü Nüshası, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi (karışık dilli tercüme), İstanbul
Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Camii Nüshası (Harezm sahası) vardır.
2
6a varağı ayrıca tek sayfa olarak baş taraftan metne konulmuştur. Bu durumda 6a varağı metinde üç kez mükerrer
durumdadır.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
56
Bu Kuran tercumesinde 2. sure tam (eksikliklerle), 3. sure tam, 4. sure tam, 5. sure (1-117 ayetler) ve 6-
sure (71-136 ayetler) den oluşmaktadır Tercüme satır arası olup Arapça kelimelere hem Türkçe hem de Farsca
karşılıklar verilmiştir. 1–3 ve 19–22 numaralı sayfalar sonradan konulmuş ve onlarda sadece Arapça metne yer
verilmiştir.
Kur’an tercümesini bilim dünyasına ilk olarak tanıtan A.A. Semenov’dur.
1
A.A. Semenov, Ozbekistan
İlimler Akademisi bünyesinde bulunan Ebu Reyhan el Biruni adındaki Şarksinaslık Enstitüsü’nün yazma
eserlerinin katalogunu hazırlamıştır. Söz konusu katalogun dördüncü cildinde bu Kur’an tercümesini tavsif eder.
Eckmann da bu nüsha hakkındaki bilgilerini Semenov’a dayandırır
2
.
Satır arası hem Türkçe hem Farsça karşılığı olan bir diğer Kur’an tercümesi hatırlanacağı üzere İngiltere
(Rylands) nüshası idi. İngiltere nüshasında satır arası tekniği olarak Farsça kelime üstte, Türkçe kelime ise altta
bulunmaktaydı. Taşkent nüshasında değişik bir yol izlenmiştir. Yukarıdan aşağı Farsça; aşağıdan yukarı Türkçe
yatay olarak yazılan tercüme metni bulunmaktadır. Arapça kelimenin sağ başından aşağı sola doğru uzantılı
olarak Farsça karşılık verilmiş ve bu Farsça karşılığın bittiği yerden bazen Farsça karşılığı da alttan kesecek
şekilde aşağıdan yukarıya doğru yani sağ alttan sol üste uzantılı biçimde Türkçe karşılık verilmiştir. Tercümeye
bu şekilde bakıldığı zaman Türkçe ve Farsça kelimelerin el ele tutuşmuş olduğu izlenimi uyanır veya birbirini
takip eden dağ silsilelerini andırır.
Eksik olan bu Kur’an tercümesinin her bir sayfasında 5 satır bulunmaktadır. Sure başı olan (Maide
Suresi) 267b varağı 5 satır olmasına rağmen 2. satırda sadece bir kelimelik tercüme vardır. 200b varağı normalde
5 satırdır. Fakat 6. satır ve tercümesi varağın sol kenarına aşağıdan yukarıya doğru yazılmıştır. Benzer biçimde
212a varağının sağ tarafına 6. satır tercümeleriyle birlikte yerleştirilmiştir.
Arapça ayetler kalın ve sülüs; Türkçe ve Farsça karşılıklar ise Arapça kelimelere nazaran oldukca ince
bir hatla yazılmıştır. Yazmanın esas sayfaları karışmış 1-3 ve 19-22 sayfalar sonradan koyulmuş ve onlarda
sadece Arapça metin verilmiştir. Tercümenin baş tarafından Fatiha suresi eksiktir. Kur’an tercümesinin birinci
yaprağı (1a-6 satır) sonradan ilave edilmiştir. Bakara suresi ile başlayan bu varakta önceden de söylediğimiz gibi
sadece Arapça Kur’an metni yer almaktadır. Eklemeyi yapan kişi kırmızı mürekkeple surenin adını ve kaç ayet
olduğunu yazmıştır. (1b-7 satır), (2a-7 satır, iki satır da sol kenara ilave edilmiştir. Toplam 9 satır.), (2b ve 3a, 7
satır) (3b-7 satır). Buraya kadar olan kısım sonradan ilave olup sadece Arapça metni ihitiva etmektedir. Bakara
suresinin başı ile başlayan bu Arapça metinli tercümesiz kısım (3b) varağının 7. satırı ile Bakara Suresi 24 ayetle
sona erer.
Sure Adı
Sure
Numarası
Ayet Sayısı
Tercume
Sayfa
Numarası
Tercumedeki Ayetler
Bakara
2
286
4a1-90b1;
269a1-270b1
*23-*75, *100-282*, *285; *85-89*
Al-i İmran
3
200
91a1-143b1
1-200
Nisa
4
176
143b1-196b1;
261a1-267b1
1-157*;
*157-176
Maide
5
120
197a1-206b1
207a1-222b1
247a1-254b1
255a1-260b1
267b1-268b1
*60-91*;
*17-60*
*2-17*
*91-108*
1-2*
Enam
6
165
223a1-238b1
239a1-246b1
*96-145*
*72-96*
1
A.A. Semenov, Sobranie vostoçnıh rukopisey, Akademi Nauuk Uzbekskoy, SSSR, IV, Taşkent 1957, s.45-46.
2
Janos, Eckamann, Mıddle Turkic Glossess of the Rylands Interlinear Koran Transalation, Akademia Kiado, Budapest,
1976, s. 17.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2013 №4 (21)
57
(4a) varağı ile Kur’an tercümesinin asıl metnine ve tercümesine geçiş yapılır. Tercüme Bakara suresi 23.
ayetinin sonları ile başlamaktadır:
Tercümenin yer yer ortalarında ve muhtelif yerlerinde de benzer biçimde eklemeler vardır. 19a, 19b-20a,
20b-21a, 21b-222a, 22b varakları da tercümeye sonradan eklenmiş Arapça metinleri ihtiva etmektedir.
Eklemelerde tercüme söz konusu değildir. Baştan eklenen üç varak dahi o kadar yıpranmıştır ki üzeri ince
gözeneklerle doludur. Hatta yer yer bu eklemelerin de tamir gördüğü, üzerine başka cins kâğıtlardan yamalar
yapıldığı görülmektedir.
Yazmanın muhtelif yerlerinde asıl Arapça metinden silinmiş veya tahrif edilmiş yerlere daha sonradan
başka yazı sitili ile müdahale edilmiş fakat ilgili kelimenin Türkçe ve Farsça karşılıkları verilmemiştir. Bazı
varaklarda mürekkep dağılması sonucu metnin tercüme kısımlarında okuma zorlukları yaşanabilmektedir.
Özellikle 261a varağı son derece silik ve okunaksızdır. Arapça ayet dahi okunamaz halde olduğundan ayetin
okunaksız yerleri yeniden yazılmıştır.
Birinci sırada yukarıdan aşağıya doğru Farsça tercüme (eğik vaziyette) ve devamında aşağıdan yukarıya
doğru Türkçe tercümeler (eğik vaziyette) silsile şeklinde birbirini takip etmektedir. Birkaç yerde Farsça ve Türkçe
kelimelerin yerlerinde yanlışlık yapılmıştır. Bu nedenle gerek Türkçe gerekse Farsça tercümeyi metne aktarma
sırasında bu sıraya dikkat etmek gerekir. Aksi halde Türkçe ve Farsça kelimeler birbirine karışabilir.
Açık saman rengi abadî bir zemine yazılan tercüme metninin kâğıdı bazı yerlerde değişmiştir. Açık sarı,
parlak, saman renkli zemin bazen yerini nohudî renkli kâğıda bırakır. Yazmanın dış kabı açık kahverengi deridir.
Bu deri üzerinde de farklı geometrik şekillerde süslemeler yer almaktadır. El Biruni adlı Kütüphanede nadir
yazma (kol yazma
1
) lar arasında saklanan bu eser kırmızı renkli özel bir kadife içerisinde muhafaza edilmektedir.
29x36
2
cm ebadındaki bu yazma üzerinde Maveraünnehir bölgesinin süsleme sanatını yansıtan çok sayıda
bezek vardır. Her bir varağın sağ ve sol tarafları iki değişik süsleme ile bezenmiştir. Elyazmanın başı ve surelerin
sonu altın ve renkli süslemelidir. Metinde ve cetvelde altın renk, süsleme ve unvanlar vardır.
Semenov’un tercüme ile ilgili verdiği bilgiler şu şekildedir:
Описываемая рукопись Корана заключает в себе фрагмент, охватывающий арабский текст 2-главы
(с несколькими пропусками), 3-главы (целиком), 4-главы (целиком), 5-главы (1-117 стих) и 6-главы (71-
136 стих).
Листы основного состава рукописи перепутаны при переплете. Лл. 1-3 и 19-22 более позднего
происхождения, содержат лишь арабский текст. На листах основного состава рукописи, написанной
крупным красивым четким почерком сулс, арабский текст сопровождается подстрочным, слово за слово,
переводом на персидский и узбекский (тюркский) языки.
По характеру толстой лощеной бумаги, по почерку и пунктуации букв рукопись следует отнести к XIII в.
За это говорят и встречающиеся в персидском тексте слова, не употребляющиеся в более позднем
литературном языке, и характер тюркского перевода, язык которого приходится признавать, по принятой
в настоящее время терминологии, караханидско-кипчакским. Памятник чрезвычайно интересен и важен
для истории старо-узбекского языка. Другой экземпляр того же тюркского перевода Корана (полностью
арабский текст с одним только тюркским переводом) обнаружен летом 1936 г. в одной стамбульской
рукописи
3
.
“1-3 ve 19-22 varaklar arası sadece Arapça metindir. Ana metin sayfasında güzel bir el yazısı ile yazılmış sülüs
hatlı Arapça metin, Farsça ve Özbekçe (Türk dili) metin Arapça ile eş güdümlü yapılmaktadır.
Kalın kuşe kağıt, el yazısı ve noktalama karakterleri ve yazının niteliğine bakıldığında eser XIII. yüzyıla isnat
edilmelidir. Farsça metin ve Türkçe çeviri dikkate alındığında eseri Karahanlı-Kıpçak sahasına dahil etmemiz
gerekir. Eserin son derece ilginç ve öenmli olan tarafı eski Özbek dilinin geçmişi içindir”.
1
Modern Ozbek Turkcesinde el yazma esere bu ad verilmektedir.
2
Bu ebat Semenov’da 29,5х34’tür.
3
Semenov, a.g.e, s. 45-46.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Достарыңызбен бөлісу: |