B100. Kıymetli hayvanlar
Yılkı çobanının cebine bir şeyler sıkıştırıp kısrağını, bütün yörede soyundan
türeyen safkanlarla ünlü, küren aygırın cinsinden seçti. (4:119)
Bizim eski küren aygırın tohumu, diyerek Kılıçbek yüksek sesle cevap verdi.
Etraftaki kalabalıktan “Oo” diye bir uğultu çıktı, asilkan tohumdanmış diye
söylenenlerin arasında Kılıçbek’in içi bir anda cız etti… (4:125)
Aygaşka’nın diğer hayvanlarla aynı yere bağlanmamasının sebebi yer yokluğu
değil, Kılıçbek’in hayvana gösterdiği anlaşılmaz sevgiydi. (4:127-128)
“Aygaşka”m, altınım, asılım, böyle mi yapacaktın, hani koşup bu yarışı
kazanacaktın!?” (4:136)
Aygaşka’ya gösterilen özene bakarak hayretler içinde kalmıştı. (4:139)
B120. Akıllı hayvanlar
Aygaşka üzerindeki çocuğun bu halini hissediyor. Çocuğa güvenmeyerek
kendi işimi kendim yaparım dercesine kulaklarını oynatıp gözlerini yoldan
ayırmıyor, yoldaki en küçük taşa kadar her şeye bakıyor, kulağı hep o seste, yarışın
başlayacağı zamanı bildirecek ses bu… (4:166)
B211.1.3. Konuşan at
Sahibi hışımla yanına geldiğinde önüne konan yoncayı yiyen at kafasını
kaldırıp Kılıçbek’i koklamaya, yavaşça kişnemeye başlamış, Aygaşka’yı kesmeye
iyiden iyiye niyetlenen Kılıçbek, hayvanın “Kesmesen olmaz mı?” der gibi
yalvaran bakışlarını görünce ne yapacağını şaşırarak biraz önce evde olup biten her
şeyi unutmuş, hemen bıçağını kınına sokup atının başını okşamaya başlamıştı.
(4:149)
Sanki zayıflıktan sağrısı çıkmış, kaburgaları görünen Aygaşka, “Beni kurtar
bu beladan!” diye kendisine sesleniyormuş gibi geldi. (4:178)
B290. İnsan davranışları gösteren hayvanlar
Hayvan kendisine gösterilen sevgiye karşılık veriyordu sanki, sessizce başını
Kılıçbek’in göğsüne dayayarak öylece duruyordu, Kılıçbek ise Aygaşka’nın başını
kucaklamış, bembeyaz kaşkasını öpüp yaş dolu gözlerle öylece kala kalmıştı.
(4:150)
Ama sanki Aygaşka sahibini duyuyor, birdenbire şaha kalkıyor, kulaklarını
dikerek sahibine bakmaya başlıyor. (4:150)
Aygaşka da gelecek belayı sezmiş, “Ne yapalım yazılan buymuş!” der gibi
64
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Soldan U.
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
garip bir halde başını yavaş yavaş sallıyor; Kılıçbek, gördüklerini o an
yaşadığı
ruh
haline yoruyor, fakat bir taraftan da hayvana baktıkça hüzünlü gözlerini
görüyor, daha da şaşırıyor, kendisi de üzülüyordu… (4:151)
Elbette ki buraya kadar belirtilen örnekler Motif İndex of Folk Literature’da
ortaya konulan sistemle yüzde yüz örtüşmemektedir fakat bazı açılardan benzerlik
göstermektedir. Şimdi biraz da atın incelememize konu olan eserdeki başka
fonksiyonlarına değinelim.
Bu hikâyede pek çok at mevcuttur ancak en fazla ön plana çıkan at, hikâyenin
esas kahramanlarından biri konumundaki Kılıçbek’in gözü gibi baktığı atı
Aygaşka’dır. Görüldüğü üzere hikâyenin adı Kılıçbek’in atının adından
gelmektedir. Aygaşka sıradan bir at değildir. Onun soyu yöredeki tanınmış
safkanlara dayanmaktadır. (4:119)
Aygaşka ahırdaki diğer hayvanlarla aynı yere bağlanmaz. Bunun sebebi yer
yokluğu değil, Kılıçbek’in hayvana gösterdiği anlaşılmaz sevgidir. O, hayvanın
boyu kısa olmasın diye terbiyeleme ve biniciye alıştırma hususunda acele etmez.
Üç yaşına basmasını bekler. Ondan sonra koşumlarını bağlar, üzengisini takar,
dizginleri sertçe çekmeden yavaşça yürütür. Köyün aksakallarından Tursunalı bir
gün Kılıçbek’in evine geldiğinde “Aygaşka’ya gösterilen özene bakarak hayretler
içinde kal
ır
.” (4:139)
Aygaşka destanlarda, masallarda ve efsanelerde görmeye alıştığımız atlar gibi
olağanüstü özelliklere sahip değildir. Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi akıllı bir
hayvandır. Sahibi için ölüm kalım derecesinde önemi olan bir yarışa katıldığında
Aygaşka, binicisi olan çocuğun içine düştüğü zor durumu hisseder, “Çocuğa
güvenmeyerek kendi işimi kendim yaparım dercesine kulaklarını oynatıp gözlerini
yoldan ayırmıyor, yoldaki en küçük taşa kadar her şeye bakıyor
du
. (4:166)
Aygaşka ile Kılıçbek’in arasında insan hayvan münasebetini aşan bir yakınlık
söz konusudur. Mesela o öteki atlardan farklı olarak sahibi tarafından kendisine
gösterilen sevgiye karşılık vermektedir. Bazen başını Kılıçbek’in göğsüne
dayamakta, Kılıçbek ise Aygaşka’nın başını kucaklayıp bembeyaz kaşkasını öpüp
gözleri yaşarmaktadır. (4:150)
At, Kırgızlar ve Kazaklar için önemli beslenme kaynaklarından biridir. Aşım
Cakıpbekov’un hikâyesinde bu durumun örneklerini çeşitli şekillerde görmek
mümkündür. Hikâyenin başında Kılıçbek’in Aygaşka’yı doğuran kısrağın sütünden
elde edilen kımızı içtiğini görüyoruz. Eserde ayrıca at etinin yenilmesi de yer
almaktadır. Kılıçbek’in oğlu Sarıbek, oturduğu evi tamir ettirebilmek için paraya
ihtiyaç duymaktadır. Gereken parayı, Aygaşka’nın etini satarak elde etmeyi
planlar. Fakat bunun için önce babasını ikna etmek zorundadır, aksi takdirde
Aygaşka’yı kestirebilmesi pek mümkün değildir. Bu iş için en uygun yol, köyün
aksakallarını çağırmak ve onların Kılıçbek’e psikolojik baskı yapmalarını
sağlamaktır. Nitekim öyle de yapar.
65
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Soldan U.
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
Kırgızların geleneksel oyunlarından olan “kökbörü” de hikâyenin at ile ilgili
unsurlarından birini teşkil etmektedir. Bu oyunun kurallarını şu şekilde özetlemek
mümkündür. Oyuna başlamadan önce bir teke ya da keçi kesilir. Derisi
yüzülmeden bağırsakları ve öteki iç organları çıkarılır. Kesilen hayvanın ayakları
diz eklemlerinden kesilir. Bu işlemler yapıldıktan sonra oyuncular, kökbörü
oynamak için uygun olan geniş bir meydana doğru atlarını koşturarak giderler.
Kesilen hayvan meydanın ortasına getirilip bırakılır. Bazen 40-50 bazen de
100’den fazla atlı delikanlı kökbörü duası okuduktan sonra, aynı anda meydanın
ortasındaki kesilmiş keçiye doğru atlarını sürer. Onlarca atlı, at sırtından eğilip
yerdeki keçiyi kaldırmaya çalışır. Keçiyi yerden almayı başaran binici atını
koşturarak belirlenen noktaya (pattaya) götürüp bırakmaya çalışır. Bu oyun 4-5
saat, bazen daha fazla sürebilir. (6:163)
İncelememize konu olan hikâyenin pek çok yerinde kökbörü oyununa ilişkin
canlı sahnelerle karşılaşmak mümkündür:
Meydanı genişçe çevreleyerek atlarının üzerinde oyunu izleyen kalabalıktan
biraz önceki gencin ulağı almak isteyenlerin arasından sıyrılıp atını her koşturmaya
başlamasında müthiş bir uğultu çıkıyordu. Oyun kilitlenmesiyle rüzgârlı gecelerde
şiddetini bir artırıp bir basılan büyük sudan gelen sesler gibi kalabalıktan çıkan
uğultu da yerine göre basılıyor, heyecan arttıkça bağrış çağrış da artıyordu.
Kalabalığın sakinleştiği vakitlerde izleyenlerin kendi aralarında konuşmalarını da
duymak mümkündü:
- Oy, şu kabak kafalı oğlan bizim Kerimkul değil mi?
- Vayy, o ölse dahi vermez ulağı!
- Tüh be, zavallı at, ayağı burkuldu…
- Bu bizim Kerimkul pehlivan, maşallah, bak hele güreşe durdu atın
üzerinde…
- Zavallıya bak hele, şu küçük boylu oğlan kalabalığa gireceğim diye uğraşıp
duruyor.
- Zor kardeşim zor…
- Bak Allah’ını seversen Kerimkul ağa hala vermedi ulağı…
- Öyle de atı da kendi gibi güçlü olsaydı.
- Doğru, bu atdan iş çıkmaz.
- Oo…
- Gidiyor, Allah, gidiyor…
- Oo, çu de, çu de…
- Çu de, çu de!..
- Vay anasını, bırakmak zorunda kaldı ulağı…
Fakat, kalabalığı yararak kaçmaya çalışan Kerimkul bu sefer de yakalanmış ve
etrafı diğer atlılar tarafından çevrilmişti. Kalabalıktaki istisnasız herkes kan ter
içerisinde kalmıştı. Atlar da terlemişti. Oyun giderek sertleşiyordu. (4:163-164)
66
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Soldan U.
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
Yazar hikâyede sadece bu oyunun icra ediliş biçimini değil, o dönemin
konjonktürü içinde bu geleneksel oyuna komünist rejimin bakış açısını da verir:
Hükümetin kaygılandığı kadar var. Öyle ya, civan gibi delikanlılar ölümüne
kökbörü oynayıp bütün işi gücü unutuyor. Hepsi de deli gibi at üstünde koşturuyor.
Hatta bazen atı tökezleyip yerlere yıkılanlar, orasını burasını yaralayanlar bile var...
(4:144)
Aşım Cakıpbekov’un bu hikâyesindeki en temel unsurlardan biri hiç kuşkusuz
at yarışlarıdır. Fakat buradaki at yarışları şehirlerdeki hipodromlarda yapılan
modern at yarışlarından farklıdır. Hikâyenin zaman, mekân, şahıs kadrosu ve olay
örgüsü gibi unsurlarının bir sonucu olarak yarışlar köyde ve geleneksel usullerle
yapılır. Aslında eserin kurgusu da baştan sona at yarışları ekseninde yapılmıştır.
Aygaşka uçar gibi bitişe gelip önünden geçtiği sırada Kılıçbek derin
düşüncelere dalmış, kafası dalgın olduğu için biranda gözünün önünde belirip
birden bire kaybolan atı hem Aygaşka sanmış, hem de inanmak istemediği için
başka bir atla mı karıştırdım acaba diye düşünmüş, kafası iyice karışmıştı. Aygaşka
birinci olmuştu. Talih mi? Yoksa yaradan mı yardım etti? O, bıştısının sağ salim
yarışı bitirmesinden başka bir şey dilememiş, böylesine büyük bir mutluluğu
yaşayacağını kendisini alıştırmadığı için Aygaşka’nın yarışı, diğer atların önünde
birinci bitireceğini hiç tahmin etmemişti. Acaba gördüğü başka bir at mıydı? Bitişe
ilk gelen at gerçekten Aygaşka mıydı? Bu düşüncelerle hayretler içinde etrafına
bakındı. Kendisine doğru gülerek yaklaşan kalabalığın Aygaşka’nın birinciliğini
kutlamak için geldiğini anlayınca bütün vücudu zangır zangır titremeye başladı.
(4:123-124)İncelememize konu olan hikâyede atın fonksiyonu buraya kadar
belirtilen hususlarla sınırlı değil elbette. Bunların dışında atın ödül olarak
verilmesi, ata duyulan özlem, kolhoz sisteminde atın yeri, ticari bir meta olarak at,
seyislik mesleği, atın statü belirleyici bir unsur olması, ata zarar gelmesinden
korkma, ata nazar değmesi, yılkı atları vb. hususlar hikâyede yer almaktadır.
Aşım Cakıpbekov’un Aygaşka adlı hikâyesi Kırgız Edebiyatı’na ait ilginç bir
örnek olması ve Sovyetler Birliği dönemindeki Kırgız hayatını yansıtması
bakımından önemlidir. Eser, Kırgızların yaklaşık yarım asır önceki günlük
yaşamlarının ayrıntıları konusunda bize fikir vermektedir. Hikâyeyi okuduktan
sonra atın Kırgızların yaşamında nasıl bir öneme ve fonksiyona sahip olduğunu
görebilmekteyiz.
Buraya kadar verilen bilgilerden hareketle,
Kırgızlar için at sadece binek hayvanı değil, onların günlük yaşamlarının
ayrılmaz bir parçası,
Gerek at eti, gerekse kısrak sütünden elde edilen kımız Kırgızlar için önemli
bir beslenme kaynağı,
At yarışları ve Kökbörü oyunu Kırgız sosyal hayatının vazgeçilmez bir
unsuru,
67
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Soldan U.
Aşım Cakıpbekov’un aygaşka hikâyesinde at motifi
Kırgız inanç ve ritüellerinin neredeyse tamamında atla ilgili unsurlara
rastlanır,
Kırgız sözlü geleneğinde ve edebiyat eserlerinde at ciddi bir yer tutar, demek
mümkündür.
KAYNAKÇA
1.
Çinar, Ali Abbas. (1993), Türklerde At ve Atçılık, Ankara: Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini
Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, s.14.
2.
Soltonoyev, Belek. (1993), “Bürküt, Tuygun, Kuş, Şumkar, Külük ata cana Taygan taptoo”, Kırgızdar,
Bişkek, s.602-603.
3.
Cigitov, Salican. (2006) “Çağdaş Kırgız Edebiyatına Dair”, Salican Cigitov ve Dünyası, Hazırlayanlar:
Dr. Orhan Söylemez, Kemal Göz, Bişkek: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları, s.29.
4.
Cakipbekov, Aşım. (2008), Biz Babasız Büyüdük, Ankara: Avrasya Yazarlar Birliği Yayınları, 2007,
Hazırlayanlar: Dr. Orhan Söylemez-Kemal Göz.
5.
Arvas, Abdülselam. (2009), Dede Korkut Destanı ve Kıpçak Sahası Epik Destan Geleneği, Van:
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
6.
Kayipov, Sulayman. (2009) Folklor Üzerine Yazılar, Bişkek: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
Yayınları, s.163.
68
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Р.Б.ТАУКЕБАЕВА
кандидат филологических наук, доцент
профессор МКТУ им. А.Ясави
А.АБДИРАХОВА
магистрант МКТУ им. А.Ясави
ФОРСАЙТИЗМ КАК СОЦИАЛЬНОЕ ЯВЛЕНИЕ В РОМАНЕ Д. ГОЛСУОРСИ
«САГА О ФОРСАЙТАХ» (РОМАН «СОБСТВЕННИК»)
Бұл мақалада Д.Голсуорсидің “Форсайттар жайлы сага” атты романындағы меншіктілік
мәселесі қарастырылады.
The author of the article reveals the feeling of property of the Forsytes in J. Galsworthy’s novel “The
Forsyte Saga”.
Джон Голсуорси, являясь одним из талантливых и прогрессивных
писателей ХХ века, был одним из числа творческих личностей, кто
утверждал: “Писать должен лишь тот, кого волнуют большие,
общечеловеческие и социальные проблемы”. Голсуорси глубоко
волновали социальные противоречия, характерные для общества того
времени - “…Он пишет о несправедливости существующего
общественного устройства, с большой теплотой изображает людей
труда… В ряде своих произведений обращается к теме противоречий”,-
характеризует творчество писателя известный российский критик
Воропанова М. [1].
Относительно биографии писателя, следует отметить, что по
происхождению Д.Голсуорси был выходцем из английской богатой
семьи; он получил юридическое образование в Оксфордском
университете, однако юридической практикой не занимался, предпочтя
посвятить себя литературной деятельности. Состоятельность и
благополучие писателя не сделало его снобом и равнодушным человеком.
Он всегда боролся за справедливость и защищал невинных людей,
обиженных и обездоленных. Защиту и борьбу за улучшение социального
положения неимущих классов писатель избрал как тему художественного
исследования во многих своих произведениях. Голсуорси стремился
служить искусству, разрешая общечеловеческие и социальные проблемы.
В статье “Литература и жизнь” (1930) он рассуждает: “На вопрос, ради
чего мы отдаемся искусству, есть только один верный ответ: ради
большего блага и величия человека”.
Российский литературовед Е.Домбровская, исследуя жанровую
специфику творчества писателя, констатирует: “Голсуорси был одним из
первых
и
наиболее
выдающихся
представителей
английского
критического реализма ХХ века. Он был романистом, новеллистом,
69
А.Я с а у и у н и в е р с и т е т і н і њ х а б а р ш ы с ы, №2, 2011
Таукебаева Р.Б., Абдирахова А.
Форсайтизм как социальное явление в романе Д. Голсуорси «Сага...
драматургом, критиком и во всех этих областях боролся за реализм.
Наиболее яркий и значительный след он оставил в области романа” [2].
Голсуорси был глубоко образованным человеком, он был не только
создателем великих произведений, мастером художественного слова, но
был еще выдающимся критиком и литературоведом. В своей статье
“Смутные мысли об искусстве” он писал: “Жизнь, требует от литератора
реалистической полноты и глубокого критицизма”. Писатель открыто
критиковал политическое и социально-экономическое положение страны
в тот период времени, был активным борцом против войны и во многих
его произведениях были поставлены жгучие проблемы современности.
Его романы, пьесы, новеллы были написаны на реальных, жизненных
материалах, он не гнался за успехом, славой или же за шумным эффектом
от созданных им произведений. Следует отметить, что в его
художественных работах нет “…ни единого слова, сказанного для того,
чтобы им блеснуть…” говорил в своих выступлениях писатель Д. Конрад
[3].
Голсуорси
является
автором
крупнейших
литературных
произведений, но поистине мировую славу ему принес роман «Сага о
Форсайтах», который состоит из двух трилогий и четырех интерлюдий.
Первая трилогия – содержит три романа – «Собственник», «В петле»,
«Сдается внаем» и две интерлюдий – «Последнее лето Форсайта» и
«Пробуждение». Вторая трилогия – «Современная комедия» состоит из
романов – «Белая обезьяна», «Серебряная ложка», «Лебединая песня», а
также двух интерлюдий «Идиллия» и «Встречи».
В предисловии к «Саге о Форсайтах», автор романа подчеркивает, что
термин «сага» употребляется в ироническом смысле, нежели в
героическом, ибо в жизни Форсайтов ничего героического не
происходило. В романе изображаются несколько десятилетий семейной
хроники Форсайтов. Семья Форсайтов – это предприимчивые люди, то
есть дельцы, торговцы недвижимостью, держатели акции и юристы. Они
живут согласно закону собственности. Собственность для них основной
стимул их деятельности- “…Все устремления большинства Форсайтов, в
конце концов, неизбежно приводят к тому, что человек - собственник
становится человеком – собственности, рабом вещей. Форсайты крепко
связаны друг с другом, когда их общие интересы затрагиваются, и
наоборот, разъединены, когда их индивидуальные интересы приходят к
столкновению с подобными же интересами других Форсайтов ” [4].
70
Главная и основная тема «Саги», по определению многих
исследователей, – это «…набеги красоты и посягательства свободы на
мир собственников…». Для Форсайтов собственность – цель всей жизни.
71
А.Ясауи университетініњ хабаршысы, №2, 2011
Таукебаева Р.Б., Абдирахова А.
Форсайтизм как социальное явление в романе Д. Голсуорси «Сага...
Они имели все: деньги, драгоценности, ценные вещи, красивых жен и
предприимчивых детей, власть и высшее положение в обществе. История
Форсайтов перерастает в историю форсайтизма как общественное
явление. Бесспорно, что каждого Форсайта можно распознать по особому
чувству собственности и по неподдельному умению смотреть на вещи с
практической точки зрения. Форсайты никогда открыто не показывают
своих чувств, не тратят силы и энергию впустую, никому и ничему не
отдаются целиком; они любят представлять свою семью сплоченной,
постоянно что-то приобретать и одновременно захватывать чужое.
Отсутствие нравственных начал – и есть основной конфликт в романе,
который развивает и усиливает чувство собственности у Сомса Форсайта,
когда он узнает об отношениях между женой Ирен и архитектором
Босини.
Голсуорси как автор романа олицетворяет понятие «собственности» в
обрисовке характера главного героя Сомса, а Ирен – как воплощение
тепла, добра и красоты. Сомс имел все, что ему необходимо было, у него
не было друзей и он не испытывал потребностей духовного общения с
кем-либо в целом. Ему было достаточно внимания и общения с Ирен, но
ответного отношения, он не был удостоен. Ирен была холодна с ним,
оставалась - как одна из дорогих его вещей: мебели, безделушек, картин и
капитала. Женившись, он посадил ее в «золотую клетку», сделав ее своей
собственностью. Сомс является наиболее полным и ярким воплощением
форсайтизма: любовь и красота ему были совершенно непонятны и в силу
этого недоступны. Он не понимал, что любовь и красота должны быть
основаны на внутренней и внешней свободе человека. Лишь на миг над
его собственническим миром взяло верх человеческое чувство-страдание
от безответной любви- когда его жена Ирен ушла от него, оставив все
вещи и драгоценности, подаренные им. Он понял, что и она страдала все
эти годы, живя с ним, но это был всего лишь один короткий миг в его
проясненном сознании – сострадание к другому человеку.
Ученый-литературовед Жантиева Д., исследуя различные проблемы
«Саги», пишет: “В романе автор хотел раскрыть, что значат для
Форсайтов деньги и вещи. Деньги стали для них светочем жизни и
средством восприятия мира. Автор находит наиболее выразительные
средства для раскрытия форсайтизма как распространенного социального
явления” [5].
Ирен, жена Сомса, - глубочайшая драма в доме собственника Сомса
Форсайта. Голсуорси описывает Ирен, любуясь ее природной красотой, и
72
передает свое восхищение окружающим. Раскрывая каждого из
Форсайтов,
автор на высоком художественном уровне создает
психологические портреты.
Достарыңызбен бөлісу: |