2014 №3 (24)
Torensel ve torensel olmayan yemeklerdeki ritueller toplumda uretilen ortak anlamların
bir unsurudur. Aynı kultur kodlarına sahip olan bireylerin davranışlarının şekillenmesi, sosyal ve
siyasal duruşlarının belirlenmesi ve toplumsal hiyerarşideki yerlerinin ortaya cıkması bu anlam
kodları esasında bicimlenmektedir (Beşirli, 2010: 160).
Bilindiği gibi en eski cağlardan bugune kadar butun toplumlar ve toplumları yoneten
hukumdarlar devlet işlerini gorurken, danışmak, istişare etmek, alıp uygulayacakları kararları
topluma benimsetmek, alınacak neticelerin sorumluluğunu paylaşmak, en doğru olanı yapmak ve
benzeri sebeplerle danışmanlar edinmek ve daha onemlisi kurullar oluşturmak ihtiyacını
hissetmişlerdir. Orta Asya Turk devletlerinin devlet meclisi “toy” dur. Toy kelimesi meclis,
toplantı, devlet meclisi anlamına gelmektedir. Kelimenin bir diğer ve yaygın anlamı da bayram,
ziyafet ve eğlence yemekleridir. Hukumdarlar tarafından yılın belirli gunlerinde, hukumdarlık
alameti olarak devletin ileri gelenlerine ve halka verilen, resmi bir niteliği olan toylar sadece
eğlence icin gercekleştirilen yemekler değil aynı zamanda devlet işlerinin de goruşulduğu en
yuksek meclislerdir (Seyitdanlıoğlu, 2009: 1-2, Kafesoğlu 1992: 246-251).
Devlet yonetiminde karar alma surecinde etkili olan bireylerin bir araya geldikleri bu
toplantıların kamusal bir duzenleme ile şekillenmesi kacınılmazdır. Devlet işlerinin goruşulduğu
toylarda sosyal ve siyasal hiyerarşi katı kurallarla belirlenmiştir.
Torensel olan bu toplantılarda yoneticilerin oturacakları yerler ve yiyecekleri yemekler
statuleri esasında belirlenmektedir. Bununla beraber yiyecekler konuklara sosyal ve siyasal
hiyerarşilerini ifade eden belirli sırayla ikram edilmektedir. Turk kulturunde bu konu orun ve
uluş olarak ifade edilir. Orun ve uluş meselesi değerlendirilirken iktidar ve bunun meşruiyeti
esasında değerlendirilmelidir. İktidar, bir dizi arac kullanarak zorlama yapmayı icermektedir.
Toplumsal yapı icinde şekillenen iktidar ilişkileri ve simgeleri, bireyler ve gruplar arasındaki
ilişkileri duzenleyen, elinde bulunduranın belirlediği kuralları diğerlerine uygulamayı ise
uygulananların ise bu kurallara uymaya zorlamayı icerir. Weber’egore iktidar belirli bir sosyal
ilişki icinde, bu ilişkiyi kendi hesabına belirleme yonunde verilen imkandır. Aslında iktidar
butun insan toplumlarında, en ilkellerinde bile tanınan bir şeydir. Cunku iktidarı belirgin kılan
şey, oncelikle onun etkileridir. İktidar daima sosyal yapının hizmetindedir. Bu yapı, basitce
yasanın veya adetlerin işleyişiyle veya kurallara bir ceşit otomatik uymayla kendini idame
ettirmez. Hicbir toplumda kurallara otomatik bir şekilde uyulmaz. Toplumun kurallara uyması
belirli olcude istendik davranışlar sergilemesi, iktidar ile gercekleşmektedir. Dahası her toplum,
gevşek bir denge durumu yaratır ve bu yuzden kırılgandır. Siyasal iktidar, bir zorunluluk olarak,
desteklediği toplum ici nizama ve denetlediği dış ilişkilere gore ele alınmıştır. Burada iktidarın
iki temel ozelliği kutsallığı ve mutlaklığıdır. Siyasal iktidar hicbir zaman tamamen kutsallıktan
arınmış değildir. Kutsalla ilişki kendini bir tur, apacıklık ilişkisi icinde ortaya koyar. Bariz olsun
veya olmasın kutsallık iktidarın icinde daima mevcuttur. Boylece ulvi ve zorlayıcı bir değer
olarak duyurulur.
Ozellikle karizmatik iktidarın tesisinde yoneticinin yonettiği insanla aynı ozellikleri
taşıması duşunulemez. İktidar sahibini guclu yapan onun taşıdığı ayırıcı vasıflardır ve bu
vasıflartanrısal ozellikler gosterir. Turklerde hakanın kendi soyunu gok tanrıya dayandırması
veya yonetici soyu belirlenmesi bunun tipik orneğidir. Tanrısal vasıfları olan hakan bu gucu daha
sonra İslamla yeryuzundeki halifeye donuşturerek tanrısallığını koruyacaktır. Bu guc, iktidarı
tesis eden guctur. İktidarın mutlaklığı toplum icinde surdurulen bir yaşantı icin mevcut bir
zorunluluk olarak ortaya cıkar ve toplumun şahıs uzerinde uyguladığı zorlamayı ifade eder.
Bu etki iktidar icinde kutsaldan bir parca taştığı olcude daha guclu bir zorlayıcılık gosterir
(Balandier, 2010: 35- 39). Turklerde hukumdar ailesi iktidar icin hususi ehliyet, ilahi bir lutfa
sahiptir. Bunu mistik bir ata ve ilahi bir kahraman hanedan adına temin etmiştir. O zamandan
beri yoneticilik ehliyeti soyun butun uyelerine babadan oğula intikal etmektedir. Şu halde gocebe
veraset tarzı tek başına ne soy hukukuna, ne “primogenitura”ya ne de liyakat, munasip olma
prensibine dayanmayıp bu ucunun kombinezonudur ve zarurete gore bu ucunden biri
belirleyicidir (Nemeth, 1962: 104). Bu belirleyicilik toplumun uzerinde uzlaştığı simgeler
65
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
Karizmatik otoritenin temsilcisi olan hakan kamusal bir yemekte oturma duzenin
merkezinde yer alır. Burada bireylerin toplumsal hiyerarşideki konumu bu oturma duzenindeki
yerinin belirleyicisi olarak karşımıza cıkmaktadır. Duzeni belirleyen anahtar kavram “tor” dur2.
Tor, mekanda en yuksek statude olan bireylerinin oturdukları yeri ifade eder. Bireyler arasındaki
eşitsizliği ureten unsur toplumun uretim bicimine gore farklılaşmaktadır. Bozkır medeniyetinde
toplumsal mevkinin belirlenmesinde savaşta oldurulen duşman sayısı, kahramanlık veya hakana
sadakat belirlerken, tarım ve hayvancılığa dayalı uretim gercekleştiren ataerkil bir toplumda
torde oturma, uretimin asli unsuru olan erkeğin ve yaşa dayalı hiyerarşi de, evdeki en yaşlı
erkeğin hakkı olacaktır. Yonetme hakkının yaşla gelen bir ayrıcalık olduğu pek cok toplumun
uygulamalarında acıkca gorulmektedir. Bu yonetmenin sağduyulu yargı gerektiren bir sanat
olduğu bunun da geniş olcude tecrubeyle kazanılabileceği ve yaşca buyuk insanların kacınılmaz
bicimde daha uzun, olgun yani daha guvenilir bir tecrubeye sahip oldukları inancına dayanır
(Lipson, 2005: 105). Benzer şekilde torensel bir yemekte cadırın merkezini oluşturan en şerefli
koşe, toreyi koruyan hakanın hakkıdır. Burada diğer yoneticilerin konumlanmaları hakana gore
şekillenecektir. Katılımcıların hakanın sağ tarafına mı yoksa sol tarafına mı oturacakları sağ ve
sol simgeselliği esasında bireylerin sosyal, politik konumuna gore farklılaşmaktadır.
Priskos’un seyahatnamesinde (Ahmetbeyoğlu 1995: 48–49) Atilla’nın misafirleri
ağırlamasında bu sağ ve sol simgeselliği bir orneği gorulmektedir. Misafirler kapının eşiğinde
tam Atilla ile karşı karşıya oturmuşlardır. Misafirlere oturmadan, Hunların orf ve adetlerine gore
Atilla’ya selam vermek uzere sakiler tarafından kadeh verilmiştir. Misafirler verileni ictikten
sonra yemek sırasında oturmaları icin tahsis edilen iskemlelere oturtulmuşlardır. Priskos’un
ifadelerine gore mekanın ortasına bir divanda Atilla oturmaktadır… Yemekte en hurmetli yer
Atilla’nın sağ tarafıdır. İkinci mevki sol tarafıdır. Misafirler bu sol tarafa oturtulmuştur. Herkes
oturduktan sonra saki gelip, şarap dolu kadehi Atilla’ ya vermiştir. Atilla bunu alıp sıraya gore
ilk adamı selamlamıştır ve şerefine icmiştir. Hakanın oturduğu taht herkesinkinden yuksek
olmalıdır. İktidarı elinde bulunduran hakandır ve yuksekte olmak hakkı onundur. Cunku
yukseklik yuceliğin simgesidir. Sağ ve sol yon simgeselliğinde, Dede Korkut Hikayeleri’nde Bay
Bure Oğlu Bamsı Beyrek Boyu hikayesinde “Sağda oturan sağ beyleri, sol kolda oturan sol
beyleri! Eşikteki inaklar! Meclisin dibindeki Has Beyler4” şeklindeki ifade bulur. Hikayelerden
Kazan Bey’in Oğlu Uruz Bey’in Tutsak Olduğu Boyu hikayesinde bu oturma duzeni ifade
edilirken (Gokyay 2006: 110):
“Doksan tumen genc oğuz, Kazan’ ın sohbetine derilmişti. Ağzı buyuk şarap kupleri
ortalığa salınmıştı. Dokuz yerde badyalar kurulmuştu. Altın ayaklı surahiler dizilmişti. Dokuz
kara gozlu, guzel yuzlu, orme saclı elleri bileğinden kınalı, parmakları nigarlı, gerdanları birer
karış kafir kızları al şarabın altın ayakla soylu Oğuz beylerine gezdirdilerdi. Her birinin elinden
Ulaş oğlu Salur Kazan icmişti. Oğlancığı Uruz karşısında yayına dayanıp ayakta dikilmişti. Sağ
yanına Kazanın kardaşı Kara Gune oturmuştu. Sol yanına dayısı Aruz oturmuştu… Kazan Bey
sağına baktı, kas kas guldu; soluna baktı cok sevindi…
Sağıma donup baktığımda, kardaşım Kara Guneyi gordum,
Baş kesmiştir, kan dokmuştur, culdu almuştır, ad kazanmıştır!
Soluma donup baktığımda, dayım Aruz’ u gordum,
Baş kesmiştir, kan dokmuştur, culdu almıştır, ad kazanmıştır!”
Benzer bir şekilde sosyal ve siyasal hiyerarşiye gore oturma Baburname’de de
anlatılmaktadır (2006: 580).
“Cumartesi gunu bir ziyafet yapıldı. Kızılbaş, Ozbek ve Hinduların elcileri bu ziyafete
hazırlandılar, Kızılbaş elcileri benim sağımda, yetmiş seksen karı uzakta otağ kurdurularak
oraya oturtuldular, beylerden Yunus Ali’nin Kızılbaşlarla oturması emredildi. Solumda aynı
bicimde Ozbek elcilerini oturtup beylerden Abdullah bunlarla birlikte oturması emredildi.
Kendim de yeni yapılan sekiz taraflı ve taze otlarla orulu koksun kuzey yonunde
oturdum. Sağımda beş altı karı uzakta Tohta-Buğa Sultan, Askeri, Hoca hazretlerinin evladı
Hoca Abdulşehid, Hoca Kelan, Hoca Huseyni, Halife ve Semerkand’ dan gelen hocaların
hizmetinde olan hafız ve mollarla oturdular. Solumdaysa beş altı karı uzakta Muhammed
66
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
Bu duzen aynı zamanda icki icme torenlerinde de soz konusudur. Burada akraba ve
komşuluk bağı ile bağlı kadın ve erkek, genc yaşlı herkes ortaklaşa rakı icmek icin toplanırlar.
Bu şolenin pek cok kural ve ek goreneği vardır. Rakı hazırlanan mahalde ateş yakılır.
Demirden bir kazan konulur. Ateşe gore sağda erkekler solda kadınlar oturur. Toplantıya
katılanlar, toprak zemin uzerine serili kece parcasına daire biciminde otururlar. Rakı icmeye
ev sahibinin ickiyi tahta fincanla sol elinde tutması ve sağ eliyle ateşe bir miktar atması ve
mabud tasvirlerine biraz serpmesiyle başlanır. Burada ateşe gore kimin nereden oturacağı,
ickinin hangi elle dağıtılıp hangi elle tutulacağı on plandadır. Burada ev sahibi olma, sağ
tarafta oturma ve sembolik esasta şekillenmiştir (Hassan 2009: 114).
Moğolların Gizli Tarihi’nde (Manhhol-un Niuca Tabca, 1995: 228) Cengiz Han’ın
cadırında buyuk şarap fıcısı bulunduğu ve hukumdarın dostlarına bu ickiden ikram ettiğiicilmesi
onem kazanmaktadır. Hayatını kurtaranlara iyilik yaparken, Cengiz Han devam etti:
“… neslinizin devamı muddetince okluk taşımak ve benimle sofra arkadaşlığı yapmak hakkına
malik olunuz. Şimdi ise bana destek olarak okluk taşıyınız. Sofrada bana arkadaşlık ediniz ve
darhan hakkına malik olmakla sevininiz” (1995: 147-148). Burada darhanlık vergiden muhaf
olmayı gosterir ve okculukta emir subaylığı mertebesindedir. Birisiyle bir ickiyi paylaşmak
konukseverlik ve dostluğun evrensel simgesidir. Hukumdarın bardağından icmek hususi bir
lutuftur. İcki aynı zamanda ikram eden kişiye guvenilebileceğinin işaretidir. İcilen ickinin
ikramı onun zehirli olmadığını tuketilebilir olduğunu gosterir. Bireysel kupalar, cağından once
ilkel bir kapta yapılan ilk ickileri paylaşmak karşılıklı guvenin işaretidir. Sosyal bir ortamda
icki icildiğinde kadehlerin tokuşturulması, kadehlerin tek bir ortak kap biciminde yeniden
birleştirilmesini simgeler. Bunlar kokleri cok eskilere dayanan geleneklerdir (Standage, 2005:
29). Bu duzenleme Gokturklerde yemekten sonra şarap tasının etrafta dolaşması şeklinde
gorulur (Ligeti, 1986: 88).
Yiyecekler ve yemek uzerinden statu inşa etme surecinde oturma duzeninden sonra
en onemli unsuru yemekten alınacak kısmın, payın yemeğin neresi olacağı oluşturmaktadır.
Yemekten alınacak pay bireyin toplumsal hiyerarşideki yeri esasında şekillenmektedir.
Hayvansal uretimin esas olduğu bozkır toplumunda ana besin maddesini oluşturan etin her
parcasının ayrı bir değerde olması ve parcaların değerlerine gore paylaşıma girmesi beklenir.
Bu farklılaşma aynı zamanda o parcayı almaya hak kazanan kişinin de toplumsal hiyerarşideki
yerinin en onemli gostergesi olmaktadır. Torensel bir yemekte, konargocer Turk toplumunun
temel besini olan koyundan herkesin yiyeceği kısım onceden belirlenmiştir. Bu atalardan
gelen mirasla olmaktadır. Yani ataların hizmet ve bahadırlık derecesi, topluluk tarafından
tanınmakta ve nesiller boyunca devam ettirilmektedir. Tabi olarak torunlarda kendi hizmet
ve bahadırlıkları yolu ile uluş veya pay haklarını yukseltebilmektedirler. Kotu bir hareket
yapıp cezalandırılanlar ise uluş ve pay haklarını kaybetmekte aynı zamanda bunlar mera ve
otlak haklarını da kaybetmiş olmaktadırlar (Oğel, 1982: 16). Makamlar ve payeler ayinsel ve
torensel unsurlar icerir, bu unsurlar “muzakere edilmiş ve resmi bir prosedur vasıtasıyla” yeni
bir hakka kavuşmayı ve malik olmayı sağlar. Makam ve makamın sahibi arasında karmaşık
bir bağlantı vardır, makamlar boş kalırsa toplumsal duzen tehdit altında demektir. Makamın
sadece teknik bir boyutu yoktur, ahlaki ve dini bir boyutu da vardır. Bu sonuncu boyut siyasal,
torensel gorevlerin soz konusu olduğu durumlarda daha on plana cıkar (Balandier, 2010: 87).
Sosyal hiyerarşi esasında oturma duzeni Osmanlı Devleti’nde de varlığını surdurmuştur5. Bu
duzen sadece torensel toplantılarda beylerin hiyerarşik olarak oturmasını değil aynı zamanda
şolenlere katılan boyların da şolen alanında hakanın cadırının belirleyiciliği esasında
hiyerarşik olarak sıralanmasını da ifade etmektedir.
67
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
Et, tum gocebe toplumlarda beslenmede, yonetici sınıfının uyeleri arasında buyuk
bir oneme sahiptir. Bu sınıfın gozunde et; canlılık, fiziksel enerji ve savaşma yeteneği gibi
gucun gerekcesini oluşturan unsurları sağlamada bir vasıtadır. Ote yandan et yiyememe
yoksulluğun bir işaretidir (Montanari, 1995: 28-30). Turklerde de uretim koşullarının
belirleyici etkisiyle et ozellikle koyun eti temel besin durumundadır (Rasonyi, 1993: 51).
Bu kapsamda “Tepe tepe et yığmak ve gol gibi kımız sağmak”6 zenginlik gostergesi
olarakonemli anlam kazanmaktadır. Hakan beylerini ağırlarken bol et ve bol kımızı eksik etmez.
Oğuz Kağan destanında, buyuk ziyafetlerde kesilecek koyunun, hangi parcalarının hangi
boylar tarafından yenileceği acık olarak belirtilmişti. Boylar ve Turk kesimleri arasında kavga
cıkmaması icin, hangi Turk boyunun hangi parcayı yiyeceği onceden kesin bir tore olarak ilan
edilmiştir. Bir koyundaki et payı, cok daha geniş bir manada, bir devlet ve hukuk anlayışının
başka bir şekilde anlatılışıdır (Oğel, 2000 335–336). Ebul Gazi Bahadır Han Secere-i
Terakime’ de (1996: 245) Kun Han’ın kucuk kardeşleri ve oğullarına cadırında yer vermesini
ve bir koyunun misafirler arasındaki dağıtımını anlatırken sosyal ve siyasal hiyerarşiyi ortaya
koymaktadır. Bireylerin toplumsal statuleri alacakları payı belirlemektedir. Burada Bozoklar
ve Ucokların sağ ve sol yan esasında tasnif olmaları ve toplumsal hiyerarşilerine gore koyundan
pay almaları soz konusudur. Yemek onemli bir siyasi aractır, guc ilişkisi ile ilgili toplumsal
etkinliklerde dikkat cekici bir role sahiptir. Kabileler arasında siyasi gucun pay edilmesi,
tekrar boluşumu boylece aynı atadan gelen gocer toplumun her toplantısında yeniden
uretilmektedir. Boyların birlikteliğinde gercekleşen kamusal ziyafetlerde boylar sosyal ve
siyasal konumlarını ve burada iletişim halinde olan bireylerde ganimetlerdeki ve avlardaki
payını gormektedir. Onların siyasi, sosyal ve ekonomik anlamları nedeniyle bu ziyafetlerde
birinin mevki ve payının korunması ve ona saygı duyulması son derece onemlidir. Bu tur
geleneksel pastoral ziyafetler yemek arkadaşlığı siyasetin ornekleridir (Unsal, 2008: 184).
Oğuz Kağan destanında gorulen “uluş” veya “pay” sistemi cok daha geniş bir manada,
bir devlet ve hukuk anlayışının, başka bir şekilde anlatılışıdır.7 Bu geleneğin renk sembolizmi
esasında yanılmasını ise Dirse Han Oğlu Boğac Han Boyu hikayesinde gormek mumkundur.
“Hanlar Hanı Han Bayındır yılda bir kez toy edip Oğuz beylerini konuklardı. Yine
toy edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koc kırdırmıştı. Bir yere ak otak, bir yere kızıl
otak, bir yere kara otak kurdurmuştu. Kimin ki oğlu, kızı yok, kara otağa kondurun, kara
keceyi altına doşeyin, kara koyun yahnisinden onune getirin yerse yesin yemezse kalksın
gitsin demişti. Oğlu olan ak otağa kızı olan kızıl otağa kondurun; oğlu kızı olmayanı Allah
Teala hor gormuştur bizde hor goruruz, belli bilsin demişti.
….
Dirse Han,
-Bayındır Han, benim ne eksiğimi gordu? Kılıcımdan mı gordu? Soframdan mı
gordu? Benden aşağı kişileri ak otağa, kızıl otağa kondurdu benim sucum ne ki beni kara
otağa kondurdu dedi.”
Burada gorulduğu gibi, biz yemek yerken sadece besin maddeleri tuketmiyor
hakiki manada bir takım anlam ve semboller de tuketiyoruz. Yani insan diyetinde bulunan
her gıdanın, besinsel iceriği dışında taşıdığı bir takım sembolik ozellikleri de vardır. Bu
yuzden, belirli bir yiyeceğe dair goruşlerimiz, o yiyeceğin bizim icin ne anlam ifade ettiği
ya da vucudun besin ihtiyacını ne derecede karşılayabildiği sorularına aldığımız cevaplar
sayesinde şekillenecektir(buna rağmen, tabi ki son iki ozellik yiyeceğin anlam ozelliği icine
dahil edilebilir (Beardsworth ve Keil, 2002: 58-69). Secere-i Terakime’ de belirtilen muco
esasında taksim gunumuz Kırgız toplumunda
68
halen devam etmektedir. Koyunun buyuk kemik parcalarına koyun sağ iken muco adı
verilmektedir. Ancak, koyun kesildikten sonra mucolere, cilik adını alır. Cilikler suda
pişirilerek misafirlere ikram etmek icin sofraya getirildiğinde etti casoo (et parcalarını
duzenleme) adetiyle cilik ustukan adını alır. Soz konusu cilikler genel olarak kol cilik ve san
cilik olarak ikiye ayrılır. Kol cilik olanlar koyunun on ayağında bulunan kar cilik, dalı ve kun
ciliktir. San cilik de koyun arka ayağında bulunan coto cilik, cambaş ve kaşka ciliktir. Koyun et
parcalarını misafirlere ikram etmede sancilik olanlar daha değerli sayılır. Sancilikler icinden
en saygılı misafire ikram edileni cambaştır. Cambaş saklduu erkekterge berilet denilen ifadede
belirtildiği gibi saygın olan erkeklere ikram edilir (İsakov, 2009: 121). Bu paylaşımda Kuzey
Kırgızları ve Guney Kırgızları arasında farklılık mevcuttur (Abramzon, 1997: 19 - 23).
İktidarın yemek uzerindeki etkisi sadece sofrada oturulan yer, yiyeceğin kısımlarının
sosyal ve siyasal hiyerarşi esasında tasnifinde değil aynı zamanda bazı yiyeceklerin tuketim
hakkının belirli toplumsal kesimlere ait olmasında da belirleyici olmaktadır. Tarih coğunlukla,
statu eşitsizliklerini sembolik şekilde ifade eden bir mitolojiye dayanır ve bu eşitsizliklerin
yol actığı egemenlik-tabiiyet ilişkilerini meşrulaştırır (Balandier 2010: 80). Bazı yiyecekler
hakanın hakkı iken bazı yiyecekler halkındır. Bu kapsamda Turklerde av duzenlemek ve
avlanmak onemli bir iktidar gostergesi olarak karşımıza cıkmaktadır. Boyle olunca surek
avı duzenleme hakana ait bir haktır ve hakanlık işaretidir. Bunun yanı sıra Turklerde yaban
hayvanın eti evcilleşmiş hayvanların etine gore daha itibarlıdır. Gok, yer ve olmuşlere sunmak
icin kurbanlık geyik, sığır cinslerinden ve yabani atlar avlanmaktadır. Bu tur ayinlere ilişkin
bilgiler İc Asya’da milattan onceki bin yılda ve Kok Turk Devri mezarlarında bulunmuştur,
mezarda bulunan yazı, hayvan tasvirlerinin kurban ayinlerine de işaret etmektedir. Bununla
beraber Choular da sigun geyik ve yabani sığır cinslerini avlayarak kurban etme adeti vardır.
Asil sayılan bu iki hayvanı sadece hukumdarın avlama ayrıcalığı soz konusudur. Kurban
olarak en seckin sayılanlar, genc erkek hayvanlardır. Hukumdarların mezarları takdis
edilirken, verilen kurbanlar gok tanrının temsilcisi sayılan baykuş, kerges, caylak gibi kuşlara
yedirilir. Ayinlerden sonraki şolenlerde, hukumdar ve sigun geyik cağrısı denilen şolenlerde av
veya kurban eti yemektedir. Burada gorulduğu gibi Turklerde bazı geyik turlerinin avlanması
surek avı bakımından ve mutfak bakımından kağanlık ozelliğidir (Esin, 2006: 2010- 254).
Kurbanlık hayvanın erkek olması konusu onemli bir konudur. Sagaylar uc yılda bir yaptıkları
ayinde uc yaşını doldurmuş beyaz koclar kurban ederler. Torene sadece erkekler katılır ve
ayine gelenler kısrakla gelmezler. Koyunların eti az gelirse iki yaşını doldurmuş bir okuz
kurban edilir (İnan, 2000: 54).
Hakanın gucunun bir gostergesi de cadırın gosterişidir. Ozellikle elcilerin
ağırlandıkları cadırların gosterişli olmasına dikkat edilmektedir. Misafirler icin kullanılan ve
onlara yemek sunulan mutfak eşyaları fonksiyonlarından farklı olarak gizli bir fonksiyonu
yerine getirmektedirler. Bu durum hakanın zenginliğini gosterme fonksiyonudur. Cinli
Huan-Dzang Gokturk kağanıyla olan goruşmesinde butun ileri gelenlerin yere serili hasırlar
uzerinde oturduklarını her birinin sırtında parıltılı sırmalarla işlenmiş suslu ipek elbiseler
olduğunu, kağanın her ne kadar gocebe bir kavme hukmetmekte ise de icinde yaşadığı
mekan tanziminin gercekte beğenilecek bir kibarlıkta olduğunu belirtmektedir. Buradacalgılı bir
ziyafetle şarap icilmiş ve misafirlerin her birinin onune buyuk parca koyun ve dana
eti konulmuştur (Ligeti, 1986: 88). Dede Korkut Hikayeleri’ndeki Hanın beylerine verdiği
yemekte kullandığı altın surahiler, ipek seccadeler veya Atilla’nın misafirlerine sunduğu altın
gumuş eşyalar bu kapsamda onem kazanmaktadır.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Достарыңызбен бөлісу: |