2014 №3 (24)
69
Karizmatik otoriteyi temsil eden kağanın en buyuk ozelliği tanrı soylu olarak kabul
edilmesi olduğunu ifade etmiştik. Hakanın insani ozellikleri yonetici olması icin yetmez,
insanustu tanrısal ozelliği olması gereği vardır. Turklerde hukumdara goğun oğlu demek
oldukca yaygındır (Ulken, 2004: 28).Tanrı soylu olmak, simgesel anlamda dunyadaki en
buyuk yonetici olmak anlamına gelmektedir. Bu yonetim, tanrı adına ve insan olma adına
guc birliği sağlamaktaydı. Yoneten kutsalın gucunu kullanarak dunyadaki erkini sağlam bir
hanedanlığa donuşturme gayreti icindedir (Onal, 2009: 52- 57).
Tanrısal vasıfları taşıyan kağanın halkının ihtiyaclarına cevap vermesi gerekir. Turk
tarihinin onemli kaynaklarından birini oluşturan Orhun Yazıtları incelendiğinde beslemek
kelimesinin sıklıkla kullanıldığı gorulmektedir. Kelimenin kullanılışı sadece fizyolojik
ihtiyacın karşılanması olarak değil, guc ilişkisi icinde simgelenmektedir. Konargocer Turk
boylarının bolgelerinde varlıklarını surdurmeleri boylar arasındaki siyasi cekişmelerin
sona ermesine bağlıdır. Bu kapsamda kağanın halkını beslediğini belirtmesi bolgede siyasi
duzenin tesis ettiğini vurgulaması acısından oldukca onemlidir. Siyasal duzenin sağlanması
zenginlik işaretidir. Aksi durum, siyasal duzen tesis edilmediği kargaşa, siyasal istikrarsızlık
sonuclarının gorulduğu aclık, yokluk ve kole olma durumudur.
“Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti oyle kondurduk, oyle duzene soktuk.
Batıda Kengu Tarbana kadar Turk milletini oyle kondurduk, oyle duzene soktuk. O zamanda
kul kullu, cariye cariyeli olmuştu. Kucuk kardeş buyuk kardeşini bilmezdi, oğlu babasını
bilmezdi. Oyle kazanılmış, oyle duzene sokulmuş ilimiz, toremiz vardı. Turk, Oğuz beyleri,
milleti işit: Ustte gok basmasa, altta yer delinmese, Turk milleti, ilini, toreni kim bozabilecekti?
Turk milleti, vazgec, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hur ve
mustakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kotu hale soktun. Silahlı nereden gelip dağıtarak
gonderdi? Mızraklı nereden gelerek surup gonderdi? Mukaddes Otuken ormanının milleti,
gittin! (Bilge Kağan Yazıtı, Doğu Yuzu)
Kağanın yazıtlarda milletini beslediğini vurgulaması aynı zamanda onun siyasal ve
ekonomik anlamda yetenek ve yeterliliğinin bir gostergesidir. Boylar arasındaki mucadelenin
hakim olduğu bozkır kulturunde otlak ve avlak alanları sağlanması kağanın gerek siyasal
anlamdaki gucunu gerekse buna bağlı olarak ekonomik anlamdaki gucunu gostermektedir.
Hayvancılığın temel ekonomik bicim olduğu bunun yanında yağma ekonomisin de onemli
belirleyici olduğu konargocer Turk topluluklarında, hakanın hayvanların besleneceği otlaklar
uzerindeki hakimiyetini ve siyasal birliği tesisi ile duşman uzerine orduların sevk edilmesinin
sağladığı gelir, zenginleşme icin onemli unsurlardır. Bunları başaran hakan halkını doyurmuş
ve gucunu gostermiş olur. Burada hakanın gucunun sivrilmesi ile Turk budunun yaşama
şartlarının iyileşmesi arasında ilişki soz konusudur8. Bu durum Tonyukuk Yazıtının Guney
Cephesinde “Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin karnı tok idi. Duşmanımız
cevremizde ocak gibi idi, biz ateş idik” şeklinde ifade bulur. Bilge Kağan Yazıtı Doğu
Yuzundeki ise ifadeler şoyledir: “Turk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı,
annem hatunu yukselten
Tanrı, il veren Tanrı, Turk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu
tabi. Varlıklı, zengin millet uzerine oturmadım. İcte aşsız, dışta elbisesiz; duşkun, perişan
millet uzerine oturdum. Kucuk kardeşim Kul Tigin, iki şad, kucuk kardeşim Kul Tigin ile
konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye Turk
milleti icin gece uyuyamadım, gunduz oturmadım. Kucuk kardeşim Kul Tigin ile, iki şad ile
ole yite kazandım (Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yuzu).
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
70
Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine doğru; doğuda Kıtay, Tatabı kavmine
doğru; guneyde Cine doğru on iki defa ordu sevk ettim... Savaştım. Ondan sonra Tanrı
buyurduğu icin, devletim, kısmetim var olduğu icin, olecek milleti diriltip besledim. Cıplak
milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti cok kıldım. Değerli illiden,
değerli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dort taraftaki milleti hep tabi kıldım, duşmansız kıldım.
Hep bana itaat etti (Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yuzu).
Turk milleti ac idi. O at surusunu alıp besledim. Otuz dort yaşımda Oğuz kacıp Cin’e
girdi. Eseflenip ordu sevk ettim” (Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yuzu)
Bununla beraber kağanın halktan beklentisi ise itaat ve sadakattir. Acları doyuran ve
cıplakları giydiren kağana, itaat ve sadakatin gosterilmemesi halk icin felakete goturucu bir
surecin başlangıcıdır9.
“Turk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Aclık, tokluk duşunmezsin. Bir doysan
aclığı duşunmezsin. Oyle olduğun icin, beslemiş olan kağanının sozunu almadan her yere
gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orada, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak,
olerek yuruyordun. Tanrı buyurduğu icin, kendim devletli olduğum icin, kağan oturdum.
Kağan oturup ac, fakir milleti hep toplattım… Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti cok
kıldım. Yoksa bu sozumde yalan var mı? Turk beyleri, milleti, bunu işitin! Turk milletini
toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp oleceğini yine burada vurdum. Her ne sozum
varsa ebedi taşa vurdum (Bilge Kağan Yazıtı, Kuzey Yuzu)”.
Her yonetimin, her hukumdarın ceşitli duzeylerde, hem fiziksel zorlama gucunun
maliki ve hem de bir erk kulturunun vaizi olduğu goz onunde tutulmalıdır. Bir yandan
emniyet, gonenc ve beka bakımından zorunlu gorulen bir duzenin kutsallaştırılması;
diğer yandan ise, kelimenin her anlamıyla duzene sokmayı sağlayana iktidarın canlılığına
şahadet eden guc kullanımı vardır (Balandier, 2010: 101). Hakan sadece sahibi olduğu
siyasi iktidarın değil tanrısal vasıflarla yeryuzundeki duzenin de tesisinden sorumludur. Bu
gorevi halkıyla tanrı arasındaki ilişiklerin duzenlenmesi gorevini de ona vermiştir. Eğer bu
ilişkide bir bozulma varsa bu hakanın toplumunun karşılaşacağı felaketler şeklinde kendini
gosterecektir. Toplum kıtlık doğal afetler gibi felaketlere maruz kalması soz konusu ise
hakanın insan ile tanrı arasındaki ilişkilerin duzenlenmesinde sorun olduğu, duzenleyici
rolunu sorgulamasının gerekliliği duşunulur. Kut sahibi olmak imtiyaz ve sorumluklar
esasında şekillenir. Burada kutsallığı bunyesinde barındıran hakan, kutsallığın gereğini yerine
getirme gorevini ustlenmektedir (Hassan 2009: 209). Hakanlar ve pek tabii ki onun halkı
oteki milletlerle olan savaşlara, ac halkına yiyecek ve cıplak halkına giyecek bulmak icin pek
tabi bir vasıta olarak bakmaktadırlar. Ayrıca Gokturk yazıtları, Barthold’a gore (2004: 14) yeni
bir gocebe devletin meydana gelişi tarihinde Radlof ’ un dikkat etmediği noktalardan
biri hakkında yeni bilgiler de vermiştir. Ulkenin oluşumunda etken olan olağanustu
durumlardan biri zenginlerle fukara, beylerle halk arasında cereyan eden mulkiyet ve sınıf
farkının bu gibi gerginliklere sebep olacak derecede mucadelelerinin şiddetlenmesi olabilir.
Yazıtlar gosteriyor ki, Turk yurdunda Cinliler hakim olduğu vakit –medeni memleketlerde
olduğu gibi- Turklerin aristokrasisi kendi sınıf ayrıcalığının korunmasını ileri surerek başka
medeniyetin elinde esarete daha cabuk alışmışlar, milli adet ve ananelerine sadakatsizlik
gostermişler ve hıyanet etmişlerdir. Ancak milletin halk kısmı başka bir toplumun esaretine
girmeye cabuk alışamamış ve ananelerine sadık kalmışlardır.
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
71
Sonuc
Toplumları birbirinden ayıran kulturdur. Kulturu oluşturan gelenekleri ve diğer
kurumsallaşmış davranış oruntulerini oğrenerek sosyalleşme surecinde ediniriz. Kultur
grup tarafından anlaşılan semboller icermektedir, bu semboller insanlar arasında toplumsal
anlamda kabul edilebilir etkileşimi sağlamaktadırlar. Bu, toplumsal hayatta oluşan anlamlar
sistemi icinde oluşmaktadır. Toplumun sosyal ve kulturel yapısının temelinde semboller
sistemi yatmaktadır. Toplumu oluşturan fertlerin, ortak duyuş ve geliştirdikleri tepkilerinde
dahil oldukları semboller sistemi etkilidir. Bu değerler icinde bireylerin toplumsal
konumlarının tesisinde yiyeceklerin ve yeme pratiklerinin oldukca onemli bir yeri vardır. Bazı
yiyeceklerin besin değeri veya bu değeri oluşturan kimyasal ozelliklerine veya teminindeki
gucluğe bakılmaksızın diğer besinlerden daha değerli olduğu gorulmektedir.
Toplumda otoritenin tesisinde simgeler onemli bir yer işgal etmektedir. Bireylerin
toplumsal olarak inşa ettikleri iktidar ve itaat simgeleri toplumsal hayatın duzeninin tesisinde
onemli bir yere sahiptir. Toplumsal hayat denge eğilimindedir. Bu dengenin tesisi yeme
pratiklerinde gorulduğu gibi gucu kabul etme ve bunu gosteren simgeleri kullanmayı
beraberinde getirir. Bu simgeler toplumsal hiyerarşiye sofrada oturma duzeni, yemeğin
belirlenen parcasını yeme ve takdir edilen sırada hizmet gormeyi ifade eder. Tum bu simgeler
uzerinde uzlaşılmış toplumsal unsurlardır.
Sonnotlar
2 Tor konusunda COBANOĞLU Ozkul (2004) “Turk Halk Kulturunde “Tor/Başkoşe” Kavramı
ve Anlam Yaratma Simgesel Surekliliği” Turkbilig Turkoloji Araştırmaları, Ankara, Hacettepe
Universitesi Yayınları, S.2004/7 s. 33-44 calışması incelenebilir. Cadırda oturma duzeni icin
DULKADİR, Hilmi.(1997). İcel’de Son Yorukler Sarıkecililer. İcel, İcel Valiliği Yayınları.
KUTLU,
Muhtar. (1987). “Doğu Anadolu Gocer Topluluklarında Kara Cadır”, III. Milletler Arası Turk
Folklor
Kongresi Bildirileri. V.Cilt. Ankara, Kultur ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi
Yayınları, BEŞİRLİ, Hayati. (2005). “Sarıkecili Yoruklerinde Cadır”, Son Konar-Gocerlerin
Sosyo-
Kulturel Yapısı, ed. M.C. Ozonder, E.Aksoy ve G. Kokturk , Ankara. Hacettepe Universitesi
Yayınları,
s.59-72, incelenebilir. Cadırdaki oturma duzeni icinde bozuyde ercak ve epcicak ayrımı
Kırgıztoplumunda halen gecerli bir ayrımdır. Chou Hanedanlığı’nda kurban torenindeki duzende
hiyerarşiktir. Beyler ve halk hukumdarın
karşısında kuzeye, buyuk askerler hukumdarın solunda doğuya, kucuk askerler hukumdarın
sağında
batıya yonelmişti. Cu hukumdar ayinleri devlet toreni niteliği almaktaydı. Bakınız Esin, Emel
(2001),
Turk Kozmolojisine Giriş, İstanbul, Kabalcı Yayınları s. 95-96.
4 Bu konuda Gokyay, Orhan Şaik(2006). Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul, Kabalcı Yayınları,
s98 incelenebilir.
5 “Her kişi adet uzerine hediyesini verdi. Mertebelerine gore oturdular. Mısır Sultanı’nın elcileri
de geldi
o da hediyesini sundu. Ona butun elcilerin ustunde yer gosterdiler. Bunlar tamam olup
oturduktan
sonra izin verildi. Hepsi mertebelerine gore hediyelerini arz ettiler. Aşıkpaşaoğlu Tarihi,(1985)
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
АЛАШТАНУ
2014 №3 (24)
72
A.
Nihal Atsız. Ankara Kultur ve Turizm Bakanlığı Yayınları sayfa 61’e bakılabilir.
6 Dede Korkut Hikayeleri, Dirse Han Oğlu Boğac Han Boyu Hikayesi
7 Turklerde siyasal alanda kabilelerin ve mensuplarının diğer kabile fertleri ile olan etkileşim
surecinde konumlarını belirleyen kurallar orun ve uluş meselesi şeklinde tartışılmaktadır. Bu
konuda
Abdulkadir İnan (1998), Orun ve Uluş Meselesi, Makaleler ve İncelemeler, Ankara, Turk Tarih
Kurumu 1.Cilt, s. 247–254, Oğel, Bahaeddin, (2003), Turk Mitolojisi, Ankara, Turk Tarih
Kurumu,
Cilt 1, s. 217 ayrıntılı bilgi edinilebilir.
8 Bk. Hassan, Umit (2009), Eski Turk Toplumu Uzerine İncelemeler, Ankara. Doğu Batı
Yayınları. s.147
9 Bu konuda Taneri, Aydın (1993), Turk Devlet Geleneği, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları
s.253 incelenebilir.
Kaynakca
ABRAMZON, S.M. (1997), “Kırgızlarda Yemek Kulturu”, cev. Husamettin Yıldırım, Turk
Mutfak Kulturu Uzerine Araştırmalar, Yayına Hazırlayan: Kamil Toygar, Ankara, Turk
Halk Kulturunu Araştırma Vakfı Yayınları, s 19-23
AHMETBEYOĞLU, Ali (1995), Grek Seyyah Priskos’a Gore Avrupa Hunları. İstanbul Turk
Dunyası Araştırmaları Vakfı Yayınları
BABURNAME, (2006), Gazi Zahireddin Muhammed Babur, Doğu Turkcesine Ceviren:
Reşit Rahmeti Arat. İstanbul, Kabalcı Yayınları,
BARTHOLD, V. V. (2004), Orta Asya Turk Tarihi-dersleri-. Ankara, Cağlar Yayınları
BALANDİER, Georges. (2010), Siyasal Antropoloji. Cev. Devrim Cetinkasap, İstanbul. İş
Bankası Kultur Yayınları
BEARDSWORTH, Alan ve T. Keil, (2002), Sociology of Menu London, Routledge
BEŞİRLİ, Hayati (2010), “Yemek, Kultur, Kimlik”, Milli Folklor, Geleneksel yayıncılık, S.87,
s.159-169
COHEN, Anthony(1999), Topluluğun Simgesel Kuruluşu. Cev: Mehmet Kucuk, Ankara
Dost Kitabevi
EDLES, L. Desfor (2005), Uygulamalı Kulturel Sosyoloji, Cev: Cumhur Atay, İstanbul, Babil
YayınlarıFIEDLHOUSE, Paul (1996), Food and Nutrition, Customs And Culture, London,
Chapman@
Hall
GOKYAY, Orhan Şaik (2006), Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul, Kabalcı Yayınları
HASSAN, Umit (2009), Eski Turk Toplumu Uzerine İncelemeler Ankara. Doğu Batı
Yayınları
MANHHOL-UN Niuca Tabca(1995), Moğolların Gizli Tarihi, Cev. Ahmet Temir, Ankara,
Turk Tarih Kurumu
İNAN,Abdulkadir(2000),Tarihte ve Bugun Şamanizm, Ankara, Turk Tarih Kurumu
İSAKOV Baktıbek(2009), XVII. Ve XIX yuzyıllarda Kırgızların Sosyal Ve Ekonomik Tarihi
Sayak Uruusu(Boyu), Bişkek. Kırgızistan-Turkiye Manas Universitesi Yayınları
KAFESOĞLU, İbrahim (1992), Turk Milli Kulturu, İstanbul, Boğazici Yayınları
LIPSON, Leslie(2005), Siyasetin Temel Sorunları, İstanbul,Turkiye İş Bankası Kultur
Yayınları
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
73
MONTANARI, Massimo (1995), Avrupa’ da Yemeğin Tarihi, Cev: Mesut Onen-Biranda
Hinginar-İstanbul Afa Yayıncılık
NEMETH, Gyula (1962), Atilla ve Hunları. Cev: Şerif Baştav. Ankara. Ankara Universtesi
Dil Ve Tarih Coğrafya Fakultesi Yayınları sayı:106
ONAL, Mehmet Naci (2009), “Kutsalın Turk Kulturundeki İzleri: Tanrısal Simgecilik”,
Milli Folklor, S. 84, s. 57- 72
OĞEL, Bahaeddin (1982), Turk Mutfağının Gelişmesi ve Turk Tarihi Gelenekleri, Turk
Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, Kultur Turizm Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi
Yayınları, Ankara s.15–18
RASONYI, Laszlo (1993), Tarihte Turkluk, Ankara, Turk Kulturunu Araştırma Enstitusu
Yayınları,
STANDAGE, Tom (2005), Altı Bardakta Dunya Tarihi, Cev. Ahmet Fethi, Merkez Kitapları,
İstanbul
SEYİTDANLIOĞLU, Mehmet (2009), “Eski Turklerde Devlet Meclisi “Toy” Uzerine
Duşunceler” Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakultesi Tarih Bolumu Tarih
Araştırmaları Dergisi Cilt: 28 Sayı: 45, s. 1-11
ULKEN, Hilmi Ziya(2004), Turk Tefekkuru Tarihi, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları
UNSAL, Artun(2008), “Siyasi Guc, Statu, Meşruiyet, İtaat Ve Otorite Mucadelesinin
Gostergesi Olarak Yemeğin Sembolizmi”, Turk Mutfağı, Ed. Ozge Samancı. Ahmet Bilal
Arslan Ankara. Kultur ve Turizm Bakanlığı s. 179-195
Resume
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
Food has an important role in the construction of individual status besides its crucial function of
fulfilling the physiological needs of human beings.
74
Ғ.ӘНЕС, филология ғылымдарының докторы, профессор
Тірек сөздер: мәтін, дискурс, тілдік ерекшелік, тілдесім.
Мақалада автор мәтін мен дискурстың мағыналық және тілдік ерекшелігін, сондай-ақ
қоланыс аясындағы айырмашылықтарын сараптайды.
Мәтін ұғымын тілші қауымы көп жағдайда
коммуникативтік акт аясында, яғни сөйлеуге
(«речь») тән элемент ретінде де қарастырады.
Ауызекі шығармашылық («речетворчество») –
тоқтаусыз, үздіксіз қозғалыстағы және құбылып
отыратын құбылыс. Оның бір ғана сәттік
«тұрақты» қалпын қағазға не магнитофон
таспасына түсіріп алуға болады. Бұл үзік те,
әрине, мәтін деп танылады. Бірақ, бұл үзік мәтін
деп танылғанмен, мұра ретіндегі мәні
(қолжазбасы немесе үнтаспаға басылғаны)
тарихи нұсқамен бір дәрежеде танылмайды. Кез
келген мәтіннің лингвистикалық нысан бола
алатынын жоққа шығаруға болмаса да, «мәтін-
мұра» принципіне келгенде, екеуінің екі бөлек
дүние екенін айту жөн. Әрине, бұларды бір-
біріне қарама-қарсы қою мақсатында емес,
мәтін-мұраны зерттеудің тарих төріне
тереңдейтін қиындығын, жан-жақтылығын,
тарихпен байланыстылығын, т.б. атауға
болады. Ал көркем немесе ғылыми, я болмаса
публицистикалық мәтінді зерттеу, талдау қазақ
топырағында тым тереңдемей, ұзаса ХІХ
ғасырдың ІІ жартысы, ұлттық жазба әдеби
тілдің дүниеге келуімен ұштастыруға болады.
Бұл арада қазақтың ауышза әдеби тілі мен
оларды танытушы мұралардың тілінің
оқшауланып бөлек тұратынын, олар ауызш-
жазбаша
мәтін
қисынынмен
қарастырылатынын тағы да ескертеміз. Осы
орайда И.Р.Гальпериннің мына анықтамасы
мәтіннің кез келген түріне де, «мәтін-мұраға» да
қайшы келмейді деп санауға болатын анықтама
екенін айтпаса болмайды: «Текст – это
произведение речетворческого процесса,
обладающее
завершенностью
объективированное в виде письменного
документа, литературно обработанное в
соответствии с типом этого документа,
произведение, состоящее из названия
(заголовка) и ряда особых единиц
(сверхфразовых единиц), объединенных
разными типами лексической, грамматической,
логической, стилистической связи, имеющее
определенную целенаправленность и
прагматическую установку» [1, С. 18].
Мәтін лингвистикасының негізін
қалаушылардың бірі, голландық линвист ғалым
Т.Ван Дейк дискурс терминін мәтіннің
статикалық күйінен динамикалық күйін
зерттеуге көшкенде, қолданды [2, С.153-212.].
1950 жылдар Эмил Бенвенист айтылым
теориясын қалыптастыра отырып, француз
лингвистикасында дәстүрлі түрде қолданылып
жүрген дискурс терминін жаңа мағынада –
сөйлеушіге тән айтылымның сипаттамасы
ретінде қолданды. 1960 жылдары Мишель Фуко
Эмиль Бенвенист дискурстық талдаулардың
мақсат-міндеттерін айырып берді. Бұл пікір
бойынша дискурс белгілі бір саяси-әлеуметтік
МӘТІН ЖӘНЕ ДИСКУРС: ҚОЛДАНЫСЫ, МАҒЫНАЛЫҚ ЖӘНЕ ТІЛДІК
ЕРЕКШЕЛІКТЕРІ
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
2014 №3 (24)
ӘОЖ 811.512.122
75
топқа немесе дәуірге тән айтылым типі, соған
орай оны коммунистік дискурс деп атады [3,
С.47-56]. Мәтін мен дискурс синоним ретінде
қолданылса да, олар әр түрлі құбылыстар болып
табылады.
Дискурс – қолданыстағы тілдесім. Бұл
прагматикалық,
әлеуметтік,
мәдени,
психологиялық және т.б. экстралингвистикалық
факторлармен бірге, оқиғалар аспектісінде
алынып,
осы
факторлармен
байланыстырылатын мәтін; әлеуметтік мақсатқа
бағытталған, әрекет, жұмсалым, қолданыс
ретінде қарастырылатын тілдесім. Дискурстың
мәтінге қарағанда ұғымы кең, бірақ мәтінді
ғалымдар күрделі категория деп түсіндіреді,
себебі
мәтін
ішінде
коммуникация
элементтерімен бірге оның мәнін ашуға арналған
белгілер бар. Бірақ дискурста хабар алмасу
жүреді. Мәтінде автор мәтінді қалың көпшілікке
арнап, соларға бағыттайды, бірақ өзі тікелей
қарым-қатынасқа түспейді. Кейбір ғалымдар
көркем мәтінді дискурстың нәтижесіне
жатқызып жүр. Ал дискурстың бүгінгі ұғымы
мәдени-әлеуметтік, тарихи факторлардың бірге
қарастырылуымен ұштастырылады. Сондықтан
ғалымдар ғылыми, мемуарлық, феминистік,
саяси, әлеуметтік, идеологиялық, діни, кәсіби
(медицинаға, педагогикаға, т.б.) дискурстар
туралы айтып, француз мектебінің дискурстық
көзқарасына біршама жақындады. Яғни дискурс
әлеуметтік және мәдени институттар
қалыптастыратын, ағымдық сөйлеу ретінде
қарастырылады. Дискурстың негізгі белгілерінің
бірі «процессеуалдығы» немесе үдерістілігі.
«Дискурстың өзі ағымда жүріп жатқан, шынайы,
физикалық уақыттан тыс болуы мүмкін еместігі»,
дискурс қызметінің уақытпен байланысты болып
келетіні анық. Бірақ қазіргі кезде дискурс туралы
түсінік тағы да кеңейді. Дискурсты «құрамында
мәтіннен басқа оны түсінуге қажетті
экстралингвистикалық факторлары бар күрделі
коммуникативтік құбылыс» ретінде қарастыру
керек деген көзқарас бар [4, С.8]. Дискурс үш
деңгейлі құрылымға жатқызылады: 1)
суперқұрылым; 2) байланыс құрылымы; 3)
синтаксистік құрылым. Оның өзінде де мәтін сөз
актісінің жазудағы көрінісі, ал дискурс
қолданыстағы мәтін деп ұғынылады.
А.Әділова дискурс пен мәтіннің мынадай
ортақ белгілері мен айырмашылықтарын
келтіреді:1.дискурс автор интенциясына, стиль
ерекшеліктеріне байланысты сұрыпталып,
іріктеліп алынатын тілдік құралдардың
жиынтығы; 2.дискурс мәтінге қарағанда кең
ұғымды қамтиды, ол сөйлеу үдерісі; 3.дискурс
нақтылы уақытпен ажырамас бірлікте, ал мәтін
тек мәдени кеңістікте өмір сүреді, яғни ол
уақытқа тәуелді емес, кез келген кезеңде екінші
бір дискурста өзектенуі мүмкін; 4.дискурсты
қайта туындатуға болмайды, ал көркем мәтін
қайта туындатуға қабілетті және бейім; 5.
дискурс ақпаратты беру тәсілі болса, мәтін
ақпаратты сақтаушы, жинақтаушы, жаңа мән
тудырушы көпқырлы, көпқабатты құрылым [5,
49 б.].
Зерттеушілер дискурстың белгілері ретінде
динамикалық, функционалдық, өзектілік,
үрдістілік, когнитивтілік әрекет, дыбыстық не
графикалық репрезентациядағы тілдік шикізат
болатындығы, белгілі бір уақыт аясында, белгілі
бір ортада өтетіндіктен шартты түрде
тұйықталатындығы, біреуге бағытталатындығы,
сөйлеушілердің ой және ойлау деңгейінде
әрекеттесетіндігі, арнайы мақсатты түрде мәтінді
тұйықтауы, т.б. сипаттарды келтіреді. Дискурс
ұғымы уақытпен тығыз байланысты, күнделікті
өмірдегі тіл, сондықтан ол индивидуалды,
қозғалыстағы, айтушы-қабылдаушы деген екі
тараптың өзгеріссіз болуы, ауызша сипатта
болуы, т.б. құбылыстармен бірлікте болып
келеді.
Ал
мәтін
статикалық
күйде,
құрылымдылық, кең өлшемді, терең мәнді,
когнитивті әркеттің қорытындысы, синтезі,
жеткізуші және сақтаушы құрылым. Мәтіннің
нақты шегін көрсету қиын, тілдік дерек
мәтінішілік уақытпен байланысты, екінші
деңгейлі күрделі сөйлеу жанры түріне
жатқызылады.
Тілдегі ұғымдардың ішінде дискурсқа ең
жақыны – диалог. Ғалым Н.Уәли көркем
шығарма дискурсын оқырманға тигізетін
ықпалы мен оқырманның зерделеу әрекеті
тұғысынан зерттеудің маңызын, мәнін айта
келіп: «Көркем шығарма дискурсын оқырманға
тигізер ықпалы, оқырман реакциясы,
ӘДЕБИЕТТАНУ ЖӘНЕ ТІЛ БІЛІМІ
Достарыңызбен бөлісу: |