Hakasçada: üçün “için”, say “her”, oshas “gibi”, soon, kistinde, sıltaanda, alnınañ.
Siniñ üçün tınım daa pir salam. (Senin için canımı bile veririm.), Künnĭñ say çahayahtar ağıl
pirce. (Her gün çiçekler getiriyor.), Ağırığ kĭzĭ hamnıñ soonda, ürep parğan. (Hasta adam kamdan sonra
ölmüş.), Olarnıñ sıltaanda kĭçĭk suğlar ahhlapçalar. (Onların sayesinde küçük sular akıyor.), Onıñ
alnınañ kildi. (Ondan önce geldi).
c)
Yönelme Haliyle Bağlananlar
Altaycada: cetire, udura, körö, bolup, üzeri, çıgara.
Bu öygö cetire tuzazı cok baspaytan. (Bu zamana kadar faydasız yere dolaşmadılar.), Cüzin ezinge
udura tuttı. (Yüzünü esintiye karşı tuttu.), Akazına körö, Çinçey emeş katu sırkındu. (Ağabeyine göre
Çinçey biraz daha katıydı.), Bogo kelerge bolup, olorlo adılışpa… (Buraya gelmek için onlarla
tartışma…), Ogo üzeri akça berdi. (Bununla birlikte(üstelik) para verdi.), Ermekti uçına çıgara kıçırıp
iygen. (Sözü sonuna kadar söyledi.)
Hakasçada: tööy, udur, çitĭr, teere, kire, köre, sĭri, tüzĭre, nari, hoza.
Körçem hıyga oolahha tööy. Köp nime pilce. (Bakıyorum, akıllı oğlan sanki. Çok şey biliyor.,),
Nañmırğa udur pararğa sidik. (Yağmura karşı yürümek zordur.), Min pazarğa çitĭre (teere, kire) par
kilerçikpin. (Ben pazara kadar gitmek istiyorum.), Sağa köre min dee nanıbısham. (Senin gibi ben de
döndüm.), Kölnĭn altı sarinda tağa sĭri. (Gölün kuzey tarafı dağa doğrudur.), Stenee nari ĭtken. (Duvara
doğru itti.), Traktorlarğa hoza avtomaşinalarnı daa turğızarğa kirek. (Traktörlerle birlikte arabaları da
koymak gerek.)
d)
Çıkma Haliyle Bağlananlar
Altaycada: arı, ala, beri, ozo, öskö, başka, ulam, tuura.
Mınañ arı kandıy bolor? (Bundan sonra nasıl olacak?), Ciit tujınañ beri iştep kelgen. (Gençliğinden
beri çalışıyordu.), Ol işke atanardañ ozo, onı şkolgo aparıp koyor. (O işe gitmeden önce onu okula
götürürdü.), Slerdeñ öskö/başka kem de kelbegen. (Sizden başka kimse gelmedi.), Mınnañ ulam şkolgo
barbadı. (Bundan dolayı okula gitmedi.), A emdi coldoñ tuura tur. (Peki, şimdi yoldan uzak dur!)
Hakasçada: pasha, peer, sığara, toğır, tastıh.
Uluğ añnardañ pasha oox parlapoh. (Büyük hayvanlardan başka küçükleri de var.), Min kiceedeñ
peer köp nime sağındım. (Dünden beri çok şeyler düşündüm.), Püünneñ sığara sin tınançazıñ. (Bugünden
itibaren sen tatildesin.), Iırcılardañ toğır, küreziglere aparcañ poltır. (Düşmanları için savaşlar
yaparmış.), Turabıs aaldañ tastıh turca. (Evimiz köyden uzaktadır.)
e)
Vasıta Haliyle Bağlananlar
Altaycada: kojo “birlikte” edatıdır.
Menle kojo Ceti-Codogo cedip keler. (Benimle beraber Ceti-Codo’ya gelecek.)
Hakasçada: hosti, hada.
Minneñ hosti pol parğan. (Benimle birlikteydi.), Sös çonnañ hada çurtapça. (Söz halkla birlikte
yaşar.)
2.
Yapıları Bakımından Edatlar
Altay ve Hakas Türkçelerindeki edatlar, yapıları bakımından isim kökenli ya da fiil kökenli edatlar
olmasının yanında büyük bir çoğunluğu da Eski Türkçe menşeli sözcüklerdir.
a)
İsim Kökenli Edatlar
Altay Türkçesinde: uçun “için, caar, “- e doğru”, kereginde “hakkında, konusunda”, çılap/çilep,
tüñey “gibi, sanki”, aldında “-dan önce”, turkunına “boyunca”, şıltuuzında “sayesinde, yüzünden”
kiyninde, soñ “-den sonra”, arı “öte, başka, sonra”, beri “beri, itibaren”, ozo “önce”, öskö, başka “başka,
haricinde”, üzeri, “ilaveten, ilgili” edatları isim kökenli edatlardır.
281
Arş. Gör. Harun BOZKURT/Altay ve Hakas Türkçelerinde Edatların Karşılaştırılması
Hakas Türkçesinde: üçün “için” çĭli, “gibi”, çoğar “yukarı”, soon, kistĭnde “-den sonra”,
sıltaanda “sayesinde”, sĭri “-e doğru”, pasha “başka, haricinde”, peer “beri, itibaren”, alnınañ “önce”,
tastıh “uzak”, tööy “gibi” edatları isim kökenli edatlardır.
b)
Fiil Kökenli Edatlar
Altayca ve Hakasçada edatların çoğu Eski Türkçedekine benzer doğrultuda fiil kökenlidirler.
Altay Türkçesinde: say-ın, “her”, oşko-ş, “gibi, sanki ”, aj-ır-a(aş-ır-a), keç-ir-e, öt-kür-e
“arasından, sayesinde”, ebir-e “-in etrafını, boyunca”, kir-e “kadar, gibi”, cet-ir-e “-e kadar”, kör-ö
“göre”, -ge bol-up “için”, al-a “beri, itibaren”, ula-m “-den dolayı”, koj-o(koş-o) “birlikte” udur-a “-e
karşı”, deen/teen/döön/töön(
teg-in) “- e doğru”, tuura “uzak”. edatları fiil kökenli edatlardır.
Hakas Türkçesinde: say “her”, osha-s “gibi”, öt-ĭr-e, kiz-ĭr-e/kiç-ĭr-e(kis-ĭr-e) “içinden,
arasından”, az-ır-a(as-ır-a) “-den çok”, ibĭr-e “-in etrafı, boyunca”, udur- “-e karşı”, çit-ĭr-e, tee-r-e(teg-
ir-e), kir-e “-e kadar”, kör-e “gibi”, tüzĭre, nari- “-e doğru”, sığ-ar-a “beri, itibaren”, toğ-ır- “-e karşı”, ,
had-a, hos-ti/ho-za “birlikte”, edatları fiil kökenli edatlardır.
c)
Eski Türkçe Kökenli Edatlar
Altay ve Hakas Türkçelerinde kullanılan en işlek edatları Eski Türkçede kullanılmış biçimleriyle
karşılaştırdığımızda her iki lehçede de nasıl korunduğunu ve nasıl şekillendiğini görmekteyiz.
Eski Türkçe
Altay Türkçesi
Hakas Türkçesi
üçün
uçun
üçün
sayu
sayın
say
kidin
kiyninde
kistĭnde
köre
körö
köre
başka
başka
pasha
özge
öskö
song
soñ
soon
aşa
ajıra
azıra
tegin
deen/teen/döön/töön
teere
ötkürü
ötküre
ötĭre
ulam
ulam
utru
udura
udur
yangar
caar
çoğar
berü
beri
peer
oza
ozo
saru
sĭri
d)
Moğolca Kökenli Edatlar
Altay ve Hakas Türkçeleri coğrafi konumları ve kültürleri sebebiyle diğer Türk lehçelerinde olduğu
gibi edat sayılabilecek Arapça ya da Farsça alıntılar barındırmamaktadır. Her iki lehçede de söz varlığı
açısından fazlaca Moğolca alıntılar görülmektedir. Moğolca çilen “gibi, olarak” kelimesi Altaycaya
çılap/çilep “gibi, sanki”, Hakasçaya çĭli, “gibi” edat şeklinde geçmiştir.
3.
Anlam Bakımından Edatlar
a)
Yön ve sınırlama Anlamındaki edatlar
Altay Türkçesi: caar, döön, , ebire, udura, cetire, tuura,
Hakas Türkçesinde: çoğar, ibĭre, udur, çitĭre, tastıh, teere, kire, nari, tüzĭre
b)
Beraberlik ve Vasıta Anlamındaki Edatlar
Altay Türkçesinde:, şıltuuzında, ajıra, keçire, kojo, ötküre, keçire
Hakas Türkçesinde: sıltaanda, hosti, hada, hoza, ötĭre, kizĭre/kiçĭre
c)
Sebep ve Maksat Bildiren Edatlar
Altay Türkçesi: uçun, -ge bolup, ulam, kereginde,
Hakas Türkçesinde: üçün, toğır
d)
Miktar ve Zaman Bildiren Edatlar
Altay Türkçesinde: aldında, kiyninde, soñ, beri, ozo, ala, turkunına, sayın, çıgara
Hakas Türkçesinde: soon, kistinde, peer, alnınañ, sığara, say, azıra
282
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
e)
Benzerlik Bildiren Edatlar
Altay Türkçesinde: çılap/çilep, tüñey, kire, oşkoş, arı
Hakas Türkçesinde: çĭli, kire, oshas, tööy
f)
Görelik ve Başkalık Edatları
Altay Türkçesi: öskö, başka, kör-e
Hakas Türkçesinde: pasha, köre
Sonuç
Her iki lehçemizdeki edatları karşılaştırdığımızda, asıl edatların kökeninin çoğunun aynı olduğu
görülmektedir: Alt. kojo “birlikte”, Hak. hosti/ hoza “birlikte”.
Her iki lehçede de edatların büyük bir çoğunluğu bazı ses değişmelerine uğramış olsa da Eski
Türkçeden devam edegelen edatlardır. Edatların oluşumu itibariyle her iki lehçede de aynı anlamı
karşıladığı görülmektedir. Edatları anlamları bakımından karşılaştırdığımızda çok benzerlikler ön plana
çıkmış olsa da bazen bir lehçedeki bir edatın diğer lehçede farklı bir anlam kazandığını görmekteyiz. Her
iki lehçede de Moğolca çılap/çilep “gibi, sanki” dışında başka alıntıların olmaması bu lehçelerin ne kadar
koruyucu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Her iki lehçe arasında yapılan karşılaştırmada söz dizimi, yapı ve
anlam olarak edatların birbirlerine çok yakın olduğu görülmüştür.
KAYNAKÇA
Altayca-Türkçe Sözlük, (Haz. Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, Muvaffak Duranlı),TDK,Yay., Ankara 1999.
Arıkoğlu, E. (2015), Örnekli Hakasça - Türkçe Sözlük, Akçağ Yay., Ankara.
Arıkoğlu, E. (2007), Hakas Türkçesi, Türk Lehçeleri Grameri (Ed. Ahmet B. Ercilasun), Akçağ Yay., Ankara, s.
1085-1148.
Korkmaz Z. (2014), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK. Yay., Ankara.
Öner M. (2003), “Edatların ‘Karşılaştırma’ ve ‘Sınırlandırma’ Bağlantılları”,Türk Dili Araştırmalrı Yıllığı Belleten,
1999/I-II, Ankara, s. 147-148.
Tıbıkova, A. T.-Sulukova, N. G.-Tıbıkova, L. N.;-Şokşilanova, A. S. (2010), Altay Til (10-11 Klasstar), Gorno-
Altaysk.
TÜRKİYE VE AZERBAYCAN SAHASINDA
GELİN-KAYNANA KONULU MANİLER/BAYATILAR
Doç. Dr. Hatice İÇEL
*
Özet: Folklor ürünlerini halkın yaşamından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Halk yaratıcısı olduğu bu
ürünlerde iç dünyası, geleneği, göreneği, inanışı, töresi ve âdetleriyle yaşar. Bu bağlamda Türk dünyasının
ortak folklor ürünlerinden olan maniler de halk hayatından yoğun izler taşır. Konularına göre manilere
bakıldığında –özellikle söyleyicileri kadın olanlarda- gelin-kaynana ilişkileri üzerinde sıklıkla durulduğu
görülür. Bu bildiride Türkiye ve Azerbaycan’dan alınan gelin-kaynana konulu maniler söyleyicileri,
muhtevaları ve işlevleri bakımından incelenmiştir. Bildirinin sınırları dikkate alınarak tespit edilen tüm mani
örneklerine burada yer verilememiştir. Çalışmada kullanılan maniler, söyleyicilerine göre sınıflandırılmış ve
William R. Bascom tarafından belirlenen folklor ürünlerinin işlevleri esas alınarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Azerbaycan, gelin-kaynana, mani, işlev.
Daughter-in-law and Mother-in-law Themed Manis / Bayatıs in Turkey and Azerbaijan
Abstract: It is impossible to think folklore products as independent of people's life. People live in these
products that they create via their inner worlds, traditions, customs and beliefs. In this context, manis as a
common folklore product of Turkish world, have been profoundly affected by public life. Considering the
manis by subject, it is observed that daughter-in-law and mother-in-law relations are often focused in the
ones which are performed especially by women. In this paper, daughter-in-law and mother-in-law themed
manis collected from Turkey and Azerbaijan are examined in terms of their performer, content and function.
Concerning the limits of paper, all identified mani samples cannot be stated here. The manis used in the study
are classified according to their performers and assessed on the basis of functions of folklore products
determined by William R. Bascom.
Keywords: Turkey, Azerbaijan, the daughter-in-law, mother-in-law, mani, function.
Giriş
Aile kurumunun temelini oluşturan evlilik görünürde iki kişinin beraberliğini ifade etse de bu
yapıda ilişki içerisinde olan diğer insanlar da vardır. Kadın ve erkek dışında onların aileleri de Türk
toplumunun kültürel ve geleneksel yapısı gereği iletişim hâlindedirler. Dolayısıyla eşlerin birbiriyle
uyumu kadar kadın ve erkeğin ailesi ve her ikisinin onlarla olan ilişkisi de evliliğin yürütülebilmesi
açısından oldukça önemlidir. Türk sosyal yaşantısında gelin-kayınbaba, damat-kaynana ve damat-
kayınbaba arasındaki ilişkiler genellikle iyidir. Oysa gelin-kaynana arasındaki ilişki için aynı şeyi
söylemek mümkün değildir.
“Elazığ Örneklemesinden Hareketle Gelin-Kaynana İlişkisinin Göndergeleri” adlı bildiride gelin-
kaynana ilişkisi şu şekilde değerlendirilmiştir:
“Tarihin ilk devirlerden günümüze kadar süregelen dönemde gelin ve kaynana arasındaki gizli ya
da açık çekişme, bilinen bir gerçektir. Bu gerçek, gelin ve kaynananın eşi/oğulu paylaşamama
duygusunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca aynı evi paylaşan gelin-kaynananın evle
ya da çocuk/torunla ilgili anlaşmazlığa düşmeleri, kendi sözlerini hükmetmeye çalışmaları,
küçüğün büyüğüne saygı, büyüğün küçüğüne sevgi göstermemesi, en ufak kabahatlerin büyütülüp
sorun haline gelmesi de çekişmeyi doğuran unsurlardandır.” (Çetindağ Süme 2015: 216).
Folklor ürünlerini halkın yaşamından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Türk dünyasının ortak
folklor ürünlerinden olan maniler de –Azerbaycan Türkçesinde bayatı (Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri
Sözlüğü I 1991: 558) - halk hayatından yoğun izler taşır. Konularına göre manilere bakıldığında -özellikle
söyleyicileri kadın olanlarda- gelin-kaynana ilişkileri üzerinde sıklıkla durulduğu görülür.
Gelin-kaynana konulu manilerin diğer folklor ürünleri gibi birtakım işlevleri vardır. William R.
Bascom tarafından belirlenen folklor ürünlerinin işlevlerini Metin Ekici şöyle maddeleştirmiştir: “1.
Eğlenme, Eğlendirme ve Hoşça Vakit Geçirme İşlevi 2. Toplumsal Kurumlara ve Törenlere Destek
Verme İşlevi 3. Eğitim ve Kültürün Genç Kuşaklara Aktarılması İşlevi 4. Toplumsal ve Kişisel
Baskılardan Kurtulma İşlevi” (Ekici 2010: 124-125). Bildirimizde Türkiye ve Azerbaycan sahasından
*
Niğde Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, hicel@nigde.edu.tr
284
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
alınan gelin-kaynana konulu maniler / bayatılar bu işlevler göz önüne alınarak incelenecektir. Çalışmaya
konu teşkil eden maniler basılı kaynaklardan alınmıştır. Bunların künyeleri verilirken Türkiye sahasına ait
olanlarda “T.” Azerbaycan’a ait olanlarda ise “A.” kısaltması kullanılmıştır. Gelin-kaynana konulu
manileri söyleyicileri bakımından şu şekilde sınıflandırarak inceleyebiliriz:
a. Gelin Tarafından Söylenen Maniler / Bayatılar
Gelin tarafından söylenen manilerde genel olarak kaynananın kötülendiği ve eleştirildiği
görülmektedir. Hatta bazı manilerde gelin (genç kız) daha evlilik gerçekleşmediği hâlde kaynanayı
kötüler. Çünkü kaynana iki sevgilinin kavuşmasına engel olmuştur.
“Ay oğlan adın Mehmet
“Dere gider aşağı
Canım sana emânet
Ben giderim yukarı
Sana varırdım ama
Vermez bana oğlunu
Anan fazla hıyânet.”
O deli kocakarı.”
(T. Akalın 1972b: 319).
(T. Akalın 1972b: 380).
Evlilik olayı gerçekleştikten sonra ise iki kadın arasındaki gerilim artık ömür boyu sürecektir. Bu
çatışmanın yansıdığı metinlerde gerilimin sebebi erkek figürdür. Gelin, oğlunu sahiplenmeye çalışan
kaynanayı onu elinden almakla tehdit eder. Örneklerin bazılarında oğlu elinden alınan ve ikinci plana
düşen kaynanayla alay edilir. Buna ilaveten Azerbaycan’dan alınan örnekte gelin, kaynanasına bazı ev
işlerini yapmasını emretmektedir. Bu ifadenin arka planında yatan düşünce ise kaynananın konumunun
“evin hanımı olan” gelin karşısında ancak hizmetçilik olabileceğidir. Zira kaynana daha önce sahip
olduğu “evin hanımlığı” koltuğunu eve gelin girdiği andan itibaren kaybetmiştir.
“Ben bir karabiberim,
“Aşı süz, goy gaynana.
Yuvarlanıp giderim;
Odun düz, goy, gaynana
Çok konuşma kaynanam
Oğlun aldım elinden,
Oğlunu alır giderim.”
Başına buz goy gaynana.”
(T. Elçin 1990: 51).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 29).
Gelinin kocasının sevgisinden emin olması, kaynana karşısındaki konumunu daha da sağlamlaştırır.
“Ay ışığı ışıktır
“Dağlar başı işıgdır,
Terkim dolu kaşıktır
Yar elinden gaşıgdır.
Çok söylenme kaynana
Gaynanam sevmese de,
Oğlun bana âşıktır”
Oğlu mene aşıgdır.”
(T. Artun 2006: 78).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 454).
Kaynananın oğlunu gelinden kıskanması gelin-kaynana ilişkisinin manilere yansıyan diğer bir
boyutudur. Hatta kaynana bu nedenle zaman zaman oğlunu geline karşı kışkırtmaya çalışır. Gelin Türkiye
örneğinde “kirli yaşmaklı karı” hakareti, Azerbaycan örneğinde ise “şana”, “kürek” ve “zirek”
yakıştırmalarıyla bu öfkesini dışarıya yansıtır. “Şana” ve “kürek” kelimeleri hakaret ihtiva etmesine
rağmen “zirek” olumsuz bir anlama gelmemektedir. “Zirek” manide “şana” ve “kürek” kelimeleriyle
hiçbir işe yaramayan kaynananın, oğlu eve geldiğinde herkesten daha becerikli davrandığını vurgulamak
amacıyla kullanılmıştır. Yani kaynananın ev içindeki tavrı, oğulun evde bulunup bulunmamasına göre
değişmektedir.
“Bahçelerde kum-darı
“Damda direk gaynana,
Yaprağı sarı sarı
Şana
1
, kürek gaynana.
Oğlun benden kıskandı
Oğlu eve gelende,
Kirli yaşmaklı karı.”
Hamıdan
2
zirek
3
gaynana.”
(T. Akalın 1972b: 292).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 29).
Gelin-kaynana arasındaki bu gerilimli ilişki, bazı manilerde kaynanaya hakaret boyutuna varır. Bu
manilerde kaynananın çeşitli hayvanlara benzetilmesinden dolayı mizah unsurunun ön plana çıktığını
söyleyebiliriz.
“İrafa fincan koydum
“Kaynanam kara tazı
İçine mercan koydum,
Ürüyor bâzı bâzı
Kaynanamın adını
Ürüdüğün aramam
1
Şana: Yaba (Altaylı 1994b: 1076).
2
Hamı: Olanların tamamı, bütün insanlar (Altaylı 1994a: 604).
3
Zirek: Becerikli, çevik, eli çabuk, çok hareketli, canlı (Altaylı 1994b: 1286)
285
Doç. Dr. Hatice İÇEL/Türkiye ve Azerbaycan Sahasında Gelin-Kaynana Konulu Maniler/Bayatılar
Kuyruklu sıçan koydum.”
Isırır bâzı bâzı.”
(T. Elçin 1990: 114).
(T. Akalın 1972b: 377).
Gelinin kaynanaya öfkesi ve kini o kadar büyüktür ki, ona acı çektirmek ister. Abartılı bir üslubun
hâkim olduğu bazı örneklerde bu istek şöyle dile getirilir:
“Kaynanayı netmeli,
“Kaynanayı netmeli
Kaynar suya atmalı,
Merdivenden itmeli
Aman yandım dedikçe
Paldır-küldür inerken
Altın(a) odun çatmalı.”
Seyirine gitmeli.”
(T. Elçin 1990: 129).
(T. Akalın 1972b: 308).
Evdeki otoriteyi tamamen ele geçirmek isteyen gelin, mücadele hâlinde olduğu kaynanasının
ölmesini ister. Duyguların abartılarak ifade edildiği bu tür metinlerde gelin, kaynananın ölümüne değil
kefene ve ona verilen paraya üzülür.
“Avluda dibek taşı,
“Ak gazık gara gazık,
Yediğim bulgur aşı,
Gayınnam ölmüş yazık,
Teneşirde yıkansın
Öldüğüne yanmeyom
Kaynanamın kel başı.”
Giden kefini yazık.”
(T. Elçin 1990: 38).
(T. Elçin 1990: 20).
Kaynanası olmayan gelinlere imrenen kadın, kaynanadan kurtulma yolunu bazen onu
evlendirmekte bulur.
“Kulhüvallahü-ahad
“Ocak başı makara
Kaynanayı kaldır at
Oğlan kıza yakara
Kaynanassız gelinler
Kaynanamın nikâhı
Aman bacım ne rahat.”
İki kuruş on para.”
(T. Akalın 1972a: 218).
(T. Akalın 1972a: 218).
Gelin, kaynana kahrını çok sevdiği kocası için çekmektedir. Kahrı çekilen, aynı evde birlikte
yaşanan ve bir yük olarak görülen kaynana eve gelen yiyeceklerden yemek şöyle dursun bazen haberdar
bile olmaz. Gelin kaynanadan gizli yenilen “çerezi” duyurmak yoluyla onu kıskandırmak ve onun oğlu
yanında kıymetinin kalmadığını ifade etmek ister. O artık hem evde hem de oğlunun yanında gelini
karşısında ikinci plana itilmiştir.
“Sini üstü şekerim
“Rafta hedik kaynana
Üstüne bal dökerim
Dişleri gedik kaynana
Kaynanamın kahrını
Oğlun çerez getirdi
Oğlu için çekerim.”
Sensiz yedik kaynana”
(T. Akalın 1972a: 218).
(T. Yardımcı 1999: 42).
Sayısı ve örneği az olmakla birlikte bazı manilerde gelinin kaynanaya karşı takındığı tavır olumuz
değildir. Muhteva yapısından hareketle bu tür manilerin evlilik olayı gerçekleşmeden söylenen maniler
olduğunu söyleyebiliriz. Manilerde sevdiği erkeğe seslenen genç kız, onun annesinin kendisine kaynana
olmasını istemektedir. Aslında istenen şey sevdiğiyle evlenmektir; ama bu arzu dolaylı yoldan ifade
edilmiştir. Bunun nedeni geleneksel toplum yapısında evlilik isteğinin açıkça ifade edilmesinin kınanacak
bir durum olarak algılanmasıdır. Hele de bunun bir genç kızın ağzından çıkması kınanmanın derecesini
daha da arttıracaktır. Dolayısıyla hayatın olağan akışı içerisinde böyle bir isteği dillendiremeyen genç kız
bunu manilerle ifade eder.
“Bahçelerde lahana
“İki guyu yan yana,
Kestim koydum sahana
Elime yahdım hana.
Seni doğuran ana
Sene süd veren anan,
Olsun bana kaynana”
Olsun mene gaynana.”
(T. Kaya 2004: 92).
(A. Karaağaç-Açıkgöz 1998: 32).
Görüldüğü üzere gelin tarafından söylenip kaynananın kötülendiği manilerde gelin, geleneksel yapı
içerisinde kınanma korkusuyla söyleyemeyeceği şeyleri dile getirir. Böylelikle hem kendini hem de
kaynana sorunu olan diğer kadınları –ki genel anlamda düşünüldüğünde evlenen her kadın bir gelindir-
rahatlatır. Bu türdeki manilerin “toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma”nın yanı sıra, metinlerde
kullanılan abartılı üslubun ve hakaret sözlerinin mizahî özellik taşımasından dolayı “eğlenme, eğlendirme
ve hoşça vakit geçirme işlevi”ne de sahip olduğunu söyleyebiliriz.
286
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Kaynana hakkında olumsuz düşüncelerin söz konusu olmadığı manilerin işlevinin ise -Türk
toplumunun geleneksel yapısına aykırı olarak- genç kızın evlenme isteğini dile getirmesinden dolayı
“toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma” olduğunu belirtebiliriz.
Достарыңызбен бөлісу: |