QAYNAQLAR
Qarayev, A.H.-Cəfərov, S.Ə.-Cəfərova, K.Ə. (1999), Avropa Mənşəli Sözlərin İzahlı Lüğəti, Maarif Nəşriyyatı,
Bakı.
Adilov, Musa (1988), Qanadlı Sözlər, Yazıçı, Bakı.
Altaylı, Seyfəttin (2005), Azərbaycan Türkçəsi Deyimlər Sözlüğü, Prəstij, Ankara.
Ana Britannica (1986), C. 7, İstanbul.
Arazoğlu (1999), Müxtəsər Azərbaycan Tarixi, BAB, Bakı.
Axundov, Əhliman (1968), Azərbaycan Şifahi Xalq Ədəbiyyatına Dair Tədqiqlər III, Azb. SSR Elmlər Akadəmiyası
Nəşriyyatı, Bakı.
Azərbaycan Sovet Ensiklopediyası (1983), C. 7, Bakı.
Azərbaycan Sovet Ensiklopediyası (1984), C. 8, Bakı.
590
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Binab, Mir Hüseyn Dildar (2012), Fərhəng Tətbiqi Kinayat Dildar, İntişaratı Sədaqət, Tehran.
Cüveyni (1998), Alaaddin Ata Məlik (çəv:Mürsəl Öztürk), KB Yay., Ankara.
Əli Heydar Orucov-Bəhruz Abdullayev-Nərgiz Rəhimzadə (2006), Azərbaycan Dililnin İzahlı Lüğəti I, II, III, IV,
Şərq-Qərb, Bakı.
Hatipoğlu, Vəcihə (1964), Atasözləri və Deyimlər, Türk Dili, XIII/152 Ankara.
Həqqi, Behruz (2005), Türk Deyimləri, Qrifli Nəşr, Bakı.
Ali Şir Nəvayî (1996), Muhakəmətü’l Luğateyn, (Haz. F. Səma Barutçu Özöndər), TDK, Ankara.
Oy, Aydın (1964), Atasözlərinin Ədəbi Dəğəri, Türk Dili dərgisi, V/57, Ankara.
Qıpçaq, Məmmədəli (2002), Söz Aləminə Səyahət, Bakı Universiteti Nəşriyyatı, Bakı.
Məhərrəmli, Qulu-İsmayılov, Rafiq (2015), Azərbaycan Dilinin Frazeologiya Lüğəti, Altun Kitab, Bakı.
Yaqubqızı, Mətanət (2013), Atalar Sözləri, Nurlan, Bakı.
HEİNRİCH FRİEDRİCH VON DİEZ VE
TEPEGÖZ HİKÂYESİNİN ALMANCAYA ÇEVİRİSİ
Prof. Dr. Sultan TULU
Özet: Dede Korkut Kitabı Türkiye’de ilkin 1916 yılında Kilisli Muallim Rifat tarafından yayımlandı. Daha
sonra eser birçok defa yayımlanmış ve metin üzerinde sayısız çalışmalar yapılmıştır. Eser üzerinde başlıca
Orhan Şaik Gökyay, Muharrem Ergin, Sadettin Özçelik ve Semih Tezcan çalıştılar. Bugün hâlen ilmî
araştırmalar sürmektedir. Bu bildirimizde, Dede Korkut kitabının von Diez tarafından bilim âlemine
tanıtılmasının 200. yılı dolayısıyla onun Tepegöz hikâyesini Almancaya çevirisi ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Heinrich Friedrich von Diez, Tepegöz hikâyesi, Cyklop, Dede Korkut Kitabı,
Tepegöz’ün Almancaya çevirisi
Heinrich Friedrich von Diez and his Translation of Tepegöz epic story in German
Abstract: The Book of Dedem Korkut was firstly published in Turkey by Kilisli Muallim Rifat in 1916 and
since then it has been republished many times and there have been made numerous studies on this text. Most
researchers are: Orhan Şaik Gökyay, Muharrem Ergin, Sadettin Ozcelik and Semih Tezcan etc. Today, the
scientific research going on. As it is the 200th anniversary of start of the studies, in this paper we will also
discuss about the epic story Tepegöz of The Book of Dede Korkut, wich has been
which was published by
Diez for the first time (1815).
Keywords: Heinrich Friedrich von Diez, Translation of Tepegöz epic story in German,
Eski Anadolu Türkçesinin en güzel dil ve edebiyat anıtlarından biri olan ve göçebe Oğuzların
destan geleneğinden bize miras kalmış en eski ve büyük metin Dede Korkut Kitabı'dır. Kitap, ilk defa
Alman bilim adamı Heinrich Friedrich von Diez (1751-1817)'in 1815'te yayımladığı bir makale ile bilim
dünyasına tanıtılmıştır, (von Diez, Denkwürdigkeiten aus Asien" Berlin-Halle 1815, ss.436-457: "Der
neuentdeckte oghusichen Cyclop"). Dede Korkut Kitabı' nın bu tarihte tanıtılmasından sonraki iki
yüzyıllık süre içinde bu alanda farklı disiplinlere mensup bilim adamları tarafından birçok verimli
çalışmalar ortaya konmuştur. Her ne kadar H. F. von Diez’in konuyla ilgili ilk yayını 1811’e dayansa da
metnin bir bütün olarak yayımlanması bundan yaklaşık yüz yıl sonra 1916’da gerçekleşmiştir.
Dede Korkut Kitabı'nın ilk bilinen yazması Almanya'nın Dresden sehrinde Kraliyet
Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Bu nüsha, H. O. Fleischer tarafından bulunmuş ve kütüphane kataloğuna
açıklama yazılmıştır. "Dresden Yazması" olarak bilinen" bu yazmanın adı "Kitab-ı Dedem Korkut alâ
Lisâan-ı Tâife-i Oguzân'dır". Yazmanın hikâyelerle ilgili olmayan bir giriş bölümü vardır. Bu bölüm
besmele ile başlamaktadır. Besmeleden sonra, Dede Korkut'un kim olduğu anlatılmakta, ancak burada
Korkut Ata'dan söz edilmektedir. Bundan sonra Dede Korkut'un sözleri yer almaktadır. Bir yönüyle
bunlar, Dede Korkut'un dilinden söylenmiş atasözleridir. Son bölümde de " Karılar dört türlüdür " diye
başlayan bir kısım bulunmaktadır. Dresden nüshası Giriş’ten başka 12 hikâye içermektedir.
Kitabın Dresden nüshasını ilim âlemine ilk tanıtan kişi H. F. von Diez olmuştur. Von Diez bu
eserin sekizinci hikâyesi olan Tepegöz’ü Almanca’ya çevirip yayınlar. Diğer bir Alman bilim adamı
Theodor Nöldeke Dede Korkut kitabının hepsini Almanca’ya çevirmek ister, fakat bu işi sonunu
getiremez ve tüm materyallerini öğrencisi V. V. Bartold’a emânet eder. Bartold bu kitabın incelenmesi ve
tercümesi işiyle on yıllarca meşgul olur, ancak Dede Korkut kitabı 1922’de Rusça’ya çevrilir. Onun
sağlığında bu çeviri yayınlanamasa da 1962’de Rusya Bilimler Akademisi üyesi V. M. Jirmunskiy ve A.
N. Kononov’un editörlüğünde yayınlanır. (Bartold, V.V. (1950). Dede Korkut. Per. Akad. Podgotovili k
peçati: Gamid Araslı, (Dede Korkut, yay. haz. Hamit Araslı ve M.G. Tahmasib) Baku; Bartold,
V.V.,V.M. Jirmusnkiy, A.N. Kononov (1962). Kniga Moego Deda Korkuta: Oğuzkiy Geroiçeskiy Epos.
Moskova: SSCB Bilimler Akademisi)
Bilinen ikinci yazma "Vatikan Yazması"dır. 1950 yılında İtalyan bilgin Ettore Rossi (1894-1955),
Vatikan Kütüphanesinde Dede Korkut Oğuznamesi’nin yeni, lâkin eksik bir nüshasını bularak bilim
Bildiri 27.10.2015’te Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde von Diez’in Dede Korkut yayınını yayınlamasının 200.
Yıldönümü vesilesiyle sözlü olarak sunulan, konferansın kısaltılmış halidir.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları sultantulu@yahoo.com
592
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
âlemine tanıtır. Bu metin 1952’de yayımlanır: “Il Kitab-ı Dede Qorqut”, Città del Vaticano. E. Rossi’nin
keşfi, Dede Korkut çalışmaları için büyük önem taşır: "Hikayet-i Oguznâme-i Kazan Beg ve Gayrı"dır.
Rossi "Un nuovo manoscritto del Kitab-i Dede Qurgot" adlı yazısında yazmayı bilim dünyasına tanıtır.
Daha sonra bir inceleme yazısı ile birlikte, bütün Oğuznamelerin İtalyanca çevirisini ve Vatikan Yazma-
sı'nın tıpkıbasımını bir kitap içinde yayınlar. Vatikan Kütüphanesi'nde bulunan bu yazma başka bir risale
ile bir aradadır. Dresden Yazmasının başında bulunan "Giriş” bölümü burada da vardır. Bu yazmada altı
hikâye bulunmakta olup, nüshanın sondan bir önceki yaprağı kopmus olduğu için, altıncı hikâyenin iki
sayfalık bir kısmı eksiktir.
Von Diez'in, "Denkwürdigkerten von Asien" (1815) adlı yapıtında "Tepegöz" hikâyesini
Almanca'ya çevirmesiyle, söz konusu yazma bilim dünyasında tanınmaya başlamıştır. Bir başka yazma
"Berlin Yazması" olarak bilinse de Berlin Kütüphanesi'nde bulunan bu yazma, aslında onun Dresden
nüshasından hatalarına varıncaya dek kopye ettiği nüshadan başka nüsha değildir.
Dresden nüshasının tam metni ilkin Kilisli Muallim Rıfat (Bilge) tarafından Arap harfleriyle
yayımlandı: Kitâb-ı Dede Korkut alâ-lisân-i Tâ'îfe-i Oğuzân, İstanbul, 1332/1916. Hem yazma nüshanın
kendisinden kaynaklanan yanlışlara hem de von Diez'in okuma yanlışlarına rağmen, Kilisli Rıfat metni
oldukça doğru okumuş, yanlışlara dikkat çekmiş, hatta kısmen düzeltmiştir.
Kilisli Rifat’tan yirmi iki yıl sonra 1938’de Orhan Şaik Gökyay’ın Dede Korkut isimli eseri ya-
yımlanır. Gökyay’ın bu çalışması, Türkiye’de lâtin harfleriyle yapılan ilk yayındır ve von Diez’in kopye
ettiği nüshaya dayanır. Gökyay, Kilisli Rıfat’ın çalışmasından yararlanırken, kimi yanlışları düzeltirken
kimini de tekrar etmiştir.
Gökyay’ın çalışmasından sonra yirmi sene sonra Muharrem Ergin’in Dede Korkut Kitabı I (Giriş –
Metin – Faksimile, Ankara 1958) yayımlanır. İkinci cildi ise(İndeks ve Gramer) 1963 yılında yayımlanır.
Ergin’in çalışması, metnin bütünü üzerinde filolojik metodu gözeten ilk bilimsel çalışmadır. Ergin,
metnin transkripsiyonunu hazırlarken Dresden nüshasını esas almış, Vatikan nüshasındaki farkları ayrıca
göstermiş ve yer yer bu ikinci nüsha olan Vatikan nüshasından da yararlanarak metni tamir yoluna
gitmiştir. Ergin’in bu çalışması metin ile ilgili o güne dek elde edilen bütün bilgileri vermesi, trans-
kripsiyonu, metnin tıpkıbasımlarını eklemiş olması; ikinci cilde de Gramer ve Sözlük-indeks’i hazırlaması
Dede Korkut araştırmacıları için en önemli başvuru kaynağı haline getirmişti.
Muharrem Ergin yayınından (1958) on beş sene sonra Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun
Kitabı ‘nı (İstanbul 1973, 360+DCLXXI s.) yayımlar. Bu hacimli kitapta transkripsiyon teknikleri
kullanılmamış; metin fonolojik açıdan nispeten modernize edilmiş; edisyon kritik yapılmış olmakla
birlikte ilmî bir metot gözetilmemiştir. Ancak bu eser geniş bibliyografyası, Dede Korkut ve Oğuz
toplumuyla ilgili tarihî ve etnografik bilgileri bir araya getirmesi bakımından önemlidir.
Bunların dışında Türkiye’de halk için birçok popüler yayınlar, yurt dışında da çeviriler yapılmıştır.
Son yıllarda Dede Korkut Oğuznameleri konulu önemli toplantılar da yapılmıştır. Bilhassa 1988
yılında Baku’da toplanan I. Sovyet-Türk Kollokyumu, “Kültür Anıtı Olarak Dede Korkut Kitabı”
konusuna hasredilmiş ve önemli bildiriler sunulmuştur. Bu bildiriler TDAY Belleten 1992’de (Ankara
1995) yayımlanmıştır.
Saim Sakaoğlu’nun 1998 yılında yayımladığı Dede Korkut Kitabı I ve II (Selçuk Üni., Konya
1998), halkbilimi yönüyle önemli derleme hizmetinde bulunmuştur.
Dresden ve Vatikan nüshalarının ilk defa yayımlanma işini ise Semih Tezcan ve Hendrik
Boeschoten Dede Korkut Oğuznameleri adlı çalışmaları ile yayınlarlar. Semih Tezcan, bu eseri takiben
Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar isimli çalışmasını yayımlamıştır. Bu çalışmaları daha
sonraları Saadet Özçelik, O.F. Sertkaya, Mustafa Kaçalin v.b. izleyecektir.
“Heinrich Friedrich von Diez’in (1751-1817) 1815 yılında Dede Korkut Kitabı’ndaki Tepegöz
hikâyesini Almanca’ya çevirip yayımlamasının ardından geçen iki yüz yılda Dede Korkut Kitabı dünya
çapında pek çok bilim insanının üzerinde çalıştığı bir eser oldu.
Von Diez, Dede Korkut Kitabı üzerindeki ilk çalışmayı “Tepegöz” boyunu Almanca’ya çevirip,
Homeros’un Odessası’ndaki Polifem ile karşılaştırarak yapmıştı. Bu çalışma pek çok araştırmacının
dikkatini Dede Korkut Kitabı’na yönelmesine neden olmuştu: “Depe Ghöz oder der oghuzische Cyklop”
Dede Korkut Kitabı’nı ilk Almanca’ya çeviren Joachim Hein oldu (Hein, 1958: Das Buch des Dede
Korkut: Ein Nomadenepos aus türkischer Frühzeit). Hein çevirisinde, Kilisli Muallim Rıfat’ın Dresden
593
Prof. Dr. Sultan TULU/Heinrich FriedrichVon Diez ve Tepegöz Hikayesinin Almancaya Çevirisi
nüshasına dayanan Türkiye’deki ilk yayın olan Kitâb-ı Dede Korkut alā lisān-ı tâife-i Oguzân (1916)
kitabını esas kaynak olarak almış, ayrıca eserin Vatikan yazmasından yararlanmıştı.
1995 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi’nden fahrî doktora ünvânı alan Hans Peter Achmed
Schmiede, Dede Korkut Kitabı’nın tam metnini yeniden Almanca’ya çevirdi. (Schmiede: 1995). Kitabın
önsözünü Adnan Binyazar, “Çeviriye Dair” bölümünü Schmiede yazmıştır. Schmiede, burada Dede
Korkut Kitabı’nın daha önceki Almanca çevirileri hakkında bilgi vermiştir. Çeviriye Adnan Binyazar ve
Mohammed Ali Hoseini’nin metin neşrleri esas alınmıştır. Schmiede, Ferhad Zeynalov ve Samet
Alizade’nin Dresden nüshası üstünde yaptıkları çalışmadan da (1988) faydalanmıştır.
Dede Korkut Kitabı’nın Alman dilindeki üçüncü çevirisi de Hendrik Boeschoten tarafından
yapılmıştır. (Boeschoten, Hendrik (2008). Das Buch des Dede Korkut: Heldenerzählungen aus dem
türkischen Mittelalter, Übersetzer:Hendrik Stuttgart: Reclam Bibliothek.)
Son yıllarda Türkçe olarak yayınlanan çalışmalardan biri; H. Achmed Schmiede'nin 2000 yılında
basılan "D" "Kitab-ı Dedem Korkut" Destanların Dresden Nüshası'dır. Kitap önce 1995 yılında, Almanca
olarak yayınlandı. Bu yıl ise kitabın yeniden Grossvater Korkut adı ile yayımlanması planlanmaktadır.
Von Diez ve onun görkemli eserleri
"Görkemli Eserler” (= GE)'in 1811 yılında çıkan I.ci cildinde von Diez, diğer eserler meyanında,
İstanbul'dan beraberinde getirmiş olduğu yazmalardan birinden bahsederek bunun içerisinden Türkçe ve
Almanca tercümeli olarak parçalar verir: "Das Buch von Reden, welche als Sprüche der Väter unterm
Namen, Buch des Oghuz, bekannt sind, aus dem Tatarisch-Türkischen" ("Atalar Sözü Oğuznamesi"
(Bibl.Diez 8o267)).
GE külliyatının ikinci, yani birincisinden 4 yıl sonra çıkan, kısmında (GE II) de von Diez "Kitab-ı
Dedem Korkut"da geçen "Tepegöz" boyunu ilk defa Almanca’ya çevirerek Oğuzca aslı ile birlikte verir.
Bu demektir ki, von Diez bu iki eserin yayımlanması esnasında ilk kez Dede Korkut ile tanışır. Gerçekten
de von Diez, GE I'de "Atalar Sözü"nden getirdiği darbımesellerin tercümesinde (elyazmada tam 17 kere
geçtiği halde) "Dede Korkut/Korkut Ata" antroponimini henüz teşhis etmemiş, Korkut adını Türkçe
kork/ut- fiil köküne bağlayarak çevirmişti.
GE I'deki atasözlerinden bir örnek: Korkut Ata'nın bellisin versin = Ein böser Vater sey
unglücklich! Bu örnekte Korkut Ata antroponimi korkunç (veya kızgın) baba gibi önerilmiştir.
GE II'de von Diez "Atalar Sözü" Oğuznamesinden örnek verirken bu yanılgısını düzeltir:
"Oğuzname'nin devamını verirken bu kitabın müellifi ve ilk derleyicisine bir kez daha dönmem icâb
ediyor. 'Görkemli Eserler’in birinci cildinde (GE I,s.159-160) kendisi hakkında sadece Oğuz'un füru'u
olduğunu bildirdiğini, bir ihtimala göre her hangi bir ülkenin hükümdarı olduğunu ve İslâm'ın ilk
asırlarında yaşamış olabileceğini söyleyebilmiştim. Zaten bu haberler bizzat aynı kitaptan alındığı için
bunlara şüphe beslenemez. Ancak, aşağıda Oğuzların Cyklopu hakkındaki makâlemde sözünü edeceğim
bu yazma 1814 yılında ilk kez elime geçince onda müellifin adına ve yaşadığı devre delâlet eden yeni bir
ışığa rastladım. Çünkü mukaddemesinde şöyle denilmektedir:" (von Diez burada "Kitab-ı Dedem
Korkut"un mukaddemesinden parçalar getirdikten sonra şöyle devam eder:) "Gerek bu isim, gerekse
yukarıda (mukaddemede) kendisinin bahsettiği diğer haller aynı adamı bu kez Oğuzname'de
tanımlamama vesile oldu. Zira onda daha önce bir kaç kere (sert 't' ile biten) Korkut'a rastgelmiştim.
Fakat böyle bir isimden haberim olmadığından Korkut'u, Tatarca'da kötü, kızgın veya 'korkutmak' fiilinin
imperatif şekli ile hitap edilen bir kişi şeklinde algılamıştım.
... Şimdi ise oraların 'Dede Korkut'
biçiminde okunması gerektiği kendiliğinden anlaşılmış oldu" (DA II, s. 290).
Aşağıda von Diez’in Tepegöz çevirisinde dikkatimizi çeken bazı noktalara değinmek istiyoruz.
1. Görelim Han’um ne soylamış! gibi geçiş formüllerini von Diez anlamamış direkt çevirmiştir.
“Diese Art zu reden wird im ganzen Laufe des Buchs immer wiederholt, so oft ein Chan etwas zu
sprechen hat. Ich habe sie nirgend anderswo angetroffen.” Bu tarz konuşmanın bir Han’ın konuşmak
istediğinde, kitap boyunca tekrar edildiğini ifade etmektedir.
2. Von Diez Tepegöz hikâyesinde geçen ‘salahane kayası’ kelimesini gerçek anlamında Almanca
‘Felsen-Schlachthaus’, yani ‘mezbahane’ anlamında kullanmış: “Schlachthaus ist für Wohnung gesetzt,
weil die Menschen dasebst umgebracht wurden.” Ölülerin yıkandığı yer. İnsanlar yaşadığı yerde sürekli
öldürüldüğü için. Başka yerlerde bilinmeyen yer adı olarak belirtilmiş.
3. Von Diez anlamlandıramadığı yerlerden birini de Tepegöz’de geçen bir koyunun adı olan
Kısmet’i ‘mein Glück’ olarak çevirmiştir: “Die Worte, mein Glück soll untergehen! sind wahrscheinlich
594
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
dem Ausruf heh!vorangegangen. Ein Abschreiber aber, der sie dort ausgelassen, hat sie hier am unrechten
Orte nachgeholt.”
4. Basat’ın Tepegöz’ün gözüne kızdırdığı şişi sokarken Hz. Muhammed’in adını anıp salavat
getirmesi ise güzel bir açıklamadır: “Das angebliche Gebet auf Muhammeds Namen beweiset nicht, dass
die Fabel in den Zeiten des Islams ausgedacht und gespielt worden. Im Gegenteil sind die
Muhammedaner gewohnt, in Erzählungen, die älter sind als der Islam, die Dinge zu
muhammedisieren,wie sie denn auch behaupten, dass der Islam sich dem Anfange der Welt bey gewissen
Personen gefunden habe.”
5. Bu cümlede von Diez qın kelimesini qan olarak okumuş ve öyle çevirmiştir: “(Depegöz =D.G.):
Es giebt daselbst zwey Säbel, der eine ist blutig, der andere ist ohne Blut. Der blutlose hauet meinen Kopf
ab. Geh hin, hole ihn, und haue meinen Kopf ab.” Diez çevirisi: Orada iki kılıç var. Biri kınlı biri kınsız
.
Kınsız olan benim başımı keser. Git onu al ve başımı kes. Basat mağaranın kapısından girer ve orada
kınsız bir kılıç olduğunu görür. İçine girer ve tekrar çıkar. Buna da (diğer kılıca öyle teklifsiz
yaklaşmamak için) kendi kılıcını çıkarır ve onu durdurmak ister. Kılıcı ikiye parçalanır. Tahta getirir
kılıca tutar. O da ikiye parçalanır. Bunun üzerine yayını eline alır ve o kılıç yayı da ona asılı zinciri de
parçalar.
6. “Bissat begab sich nach der Thüre der Hohle und bemerkte, dass daselbst kein Säbel ohne Blut
lag. Er stieg also nur hinein und gieng wieder heraus. Um auch diesen (den andern Säbel) nicht so ohne
Umstände anzugreifen, zog er seinen eigenen Säbel heraus und hielt ihn daran. Er theilte sich in zwey
Stücke. Er gieng hin, um Holz zu holen, und hielt es an den Säbel. Auch das Holz ward in zwey Stucke
getheilt. Hierauf nahm er seinen Bogen in die Hand und jener Säbel zerschlug den Bogen und die daran
hängende Kette. Der Säbel fiel nun auf die Erde und ward verscharrt. Er steckte seinen eignen Säbel in
die Scheide und hob ihn (den andern Säbel) fest aus dem Schlamme und kehrte zurück.”
Diez’e göre bu bölümde eksiklik olmalı. Basat kınlı kılıcı gördüğü halde ondan bahsetmemiş.
teklifsiz kelimesini de ‘ohne Umstaende’ olarak almış. Nihayet kılıç yere saplanır ve parçalanır. Kendi
kılıcını kınına sokar ve diğer kılıcı sıkıca saplandığı çamurdan çıkartır ve geri döner. Diez dipnotunda
metinde anlam bütünlüğü olmadığını yazar, çünkü kanlı kılıç yere saplanınca gücünü artık kaybetmiş
olmalıdır, yani dokunduğu nesneyi kesme gücünü. Şimdi yere saplanınca artık Basat onu kılıcıyla
çıkarabilmeliydi. Bu durumda Depegöz'ün kafasını kesmek için Basat'ın nasıl güçlendiği sorusu akla
gelmektedir, demektedir.
7. “D.G. Für dich giebt es keinen Tod. Depe Ghöz schrie und sprach: Wir wollen sehen, was er
gesprochen. Er sagte: Mein Auge, mein Auge, bloss mein Auge! Du allein! Mit dem Auge habe ich die
Oghuzier aufgerieben. Du aber hast mich vom grauen Auge getrennt. Tapferer Jüngling! Nimm mir nur
auch das süsse Leben! Der Allmächtige wird dir thun, was ich leide! Möge doch der allmächtige Gott
heute keinem Jünglinge mehr Augen geben! Er sprach weiter: Filarda koparda! Jungling, wo hast du
deinen Platz? / Wenn du dich in dunkeler Nacht vom Wege verirrst, was ist dann deine Hoffnung? / Wer
ist dein Chan (Oberherr) der einen Fels in der Fahne führt? / Wie hat dein graubärtiger Vater am Tage der
Niederlage geheissen?/ Von Heldenmännern sich einen Namen anzunehmen, ist Schande. / Sage mir,
Jüngling, wie dein Name ist? / Bissat sprach zu Depe Ghöz: Wir wollen sehen, was unser Chan
gesprochen hat. Er sagte: Filarda koparda! Mein Platz ist Süden. /Wenn ich mich in dünkeler Nacht vom
Wege verirre; so ist meine Hoffnung Gott / Mein Chan, der den Fels in der Fahne führt, ist Bajender
chan./ Vor der Niederlage war der Name meines Vaters, wonach du fragst, Salur oghlu Kazan, den man
nicht von hinten greifen kann./ Der Name meiner Mutter ist Kaba aghadsch (Tochter des) Kyghan aslan. /
Wenn du nach meinem Namen fragst, so heisse ich Bissat Sohn des Aruz.”
Von Diez metinde geçen “qalarda qoparda yigit yérüng ne yérdür” kelimeleri tabiat taklidi bir
kelime sanarak farklı anlamlandırmıştır, bu yüzden bu iki kelimeyi dipnotta anlamsız bir kargış gibi
görmüş ve Almanca “teremtemtem” veya “tausend sassa” söyleyişlerine benzetmiştir, şöyle ki: “Beide
Worte sind eine sinnleere Verwünschung, wie das deutsche Teremtemtem, wenn es Deutsch genannt
werden darf, oder wie Tausend Sassa!”
8. Tepegöz’de beni öldürmeyin kardeşler yazılan yerle ilgili dipnottaki açıklamasında, metinde
Tepegöz’ün Basat’a beni öldürmeyin kardeşler! demesi ona göre saçma ve sonraki cümleyle de
bağdaşmıyor. Bunun için 'Beni öldürme!' diye çevirdim demektedir: “Im Original steht eigentlich: Tödte
mir nicht die Brüder. Wie sie aber an sich hier keinen Sinn hat und auch zu dem Folgenden nicht passt: so
halte ich es für fehlerhaft und habe gelesen, wie ichs übersetze.”
595
Prof. Dr. Sultan TULU/Heinrich FriedrichVon Diez ve Tepegöz Hikayesinin Almancaya Çevirisi
9. Yengiden doganını ibaresindeki doğanı, Alm. Falke “şahin” anlamında çevirmiştir: “Ihre
Jünglinge, ihre Falken werde ich tödten, sage ich.” Dipnotta ise yiğitleri ve şahinleri cesur oğulları
anlamını verir demektedir: “Ihre Jünglinge und Ihre Falken soll so viel heissen als ihre tapfern Söhne…”
10. Diez, Tepegöz’e yemek pişiren iki kocadan biri olan Yünglü Koca’yı Bökjlu Koca olarak
çevirmiştir. Bu da aslında von Diez’den değil yazıcıdan kaynaklı bir hatadır: Orijinal metinde Bökjlu
Kodscha und Japaghlü Kodscha.
11. Dede Korkut geçen her yerde bu kelime ‘Büyük baba’ anlamında Grossvater Korkud olarak yer
alır. Schmiede de vefat etmeden once son şeklini verdiği Dede Korkut kitabına “Der Altvater Korkut”
başlığını vermişti.
12. Von Diez Hanum hey! şeklinde geçen bitiş formulasını “Heh, mein Chan!” şeklinde çevirmiştir.
Metin başında da geçen, aynı zamanda Hanım hey! " Heh mein Chan şeklinde de sona eren kelimeyi bir
sevinç nidası olarak anlamlandırmıştır. “Mit den Worten, heh mein Chan! wird geschlossen, wie damit in
der Ueberschaft angehaben worden. Es scheint ein Freudenruf seyn zu sollen.”
Metindeki çeviri ile ilgili daha başka noktalara zamandan ötürü değinemiyeceğiz. Burada amacımız
von Diez’in yaptığı çeviriyi eleştirmek ve hele onun hatalarını ortaya koymak kesinlikle değildi.
Denilenin tam aksine, von Diez kendi zamanı ve mekânının şartlarına göre –sözlük ve kütüphanelerin
olmadığı bir ortamda Türk dostları ile yazışma yolu ile- oldukça mükemmel bir çeviri metni ortaya
koymuş ve (arada 100 yıl gibi bir zaman geçmesine rağmen) sonraki Dede Korkut araştırmacılarına
sağlam zemin hazırlamıştır.
Dede Korkut Kitabı’nın Tepegöz hikâyesi ile bilim dünyasına tanıtılmasına bundan tam 200 yıl
once bu yazısı ile vesile olan Diez’i burada anmak bize vicdan borcudur. Başta von Diez olmak üzere,
eser üzerinde emekleri geçen şimdi hayatta olmayan merhum bilim adamları Muharrem Ergin, O.Ş.
Gökyay ve A. Schmiede’yi de burada rahmetle anmak istiyoruz. Toprakları bol olsun, nur içinde
yatsınlar!
Достарыңызбен бөлісу: |