KAYNAKÇA
Develi, Hayati (2001). “Dede Korkut Oğuznameleri, Tezcan ve Boeschoten Yayımı Üzerine Notlar”, İlmî
Araştırmalar: Dil, Edebiyat, Tarih İncelemeleri, 12, 83-94.
Devrim Küçükebe, Hande (2015). “An Evaluation on the Translations of the Book of Dede Korkut to Foreign
Languages” Millî Folklor, Yıl 27, Sayı 107
Diez, H. F. von (1815). “Depe Ghöz oder der oghuzische Cyklop” , Denkwürdigkeiten von Asien II, Berlin und
Halle, In Commission der Halleschen Waisenhaus-Buchhandlung, s.399-457.
Ergin, Muharrem. (1958; 2014
2
). Dede Korkut Kitabı I: Giriş, Metin, Faksimile. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Gökyay, Orhan Şaik. (2007). Dede Korkut Kitabı. İstanbul: Kabalcı.
Güneş, Hasan (2015a) “Heinrich Friedrich von Diez’in Tepegöz Tercümesinde Yaptığı Yanlışlar” Türk Dünyası
İncelemeleri Dergisi/ Journal of Turkish World Studies 15/2 Kış – Winter.
Güneş, Hasan. (2015b). “Tepegöz veya Oğuz Cyklopu”, Milli Folklor, S. 107, ss. 161-183, Ankara.
Mommsen, Katharina (1995). Goethe und Diez: Quellenuntersuchungen zu Gedichten der Divan-Epoche. 2.
ergänzte Auflage.
Özçelik, Saadet (2005).Dede Korkut, Araştırmalar, Notlar/Dizin/Metin, Ankara: Gazi Kitabevi.
Özçelik, Saadet (2015). “
Dedem Korkut Kitabı’nda Geçen Bazı Kelimelere Kültür ve Dil Çizgisinden Kısa
Bir Bakış”,
Millî Folklor, Yıl 27, Sayı 107.
Sakaoğlu, Saim (1998). Dede Korkut Kitabı I-II, İncelemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Selçuk Üniversitesi, Konya.
Hans Peter Ahmed (1995). Dede Korkut’s Buch: Das National Epos der Oghusen, Ankara: Schulbuchverlag
Anadolu.
Schmiede, H. Achmed (2000).“Kitab-ı Dedem Korkut” Destanlarının Dresden Nüshası, Ankara: Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 196 s. + tıpkıbasım.
Schmiede, H. Achmed: “Dede Korkut Araştırmacılığının Banisi: Türk Medeniyetinin Bilgin Âşığı Heinrich
Friedrich von Diez (1751-1817) 250 Yıl Önce Doğdu”
Sultanzade, Vugar. (2013). “Uşun Koca Oğlu’nun Kaç Kardeşi Vardı? (Dede Korkut Kitabı’ndaki Bir Kelime
Üzerine)” Millî Folklor 100): 149-153.
Tezcan, Semih/Hendrik Boeschoten (2001). Dede Korkut Oğuznameleri. İstanbul: Yapı Kredi Yay.
Tezcan, Semih (2001). Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar İstanbul: Yapı Kredi Yay., 424
596
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
YABAN VE BEYAZ GEMİ’DE YENİDEN DOĞUŞ ARKETİPİ
Doç. Dr. Şahika KARACA
Özet: Bu bildiride Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban’ı ile Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi
romanlarında yeniden doğuş arketipi değerlendirilmiştir. İki romanda da yeniden doğuş arketipi çocuk
kahramanlar üzerinden verilmiştir. Çocuk saflık bilinci ve müstakbel vatandaş olması sebebiyle her iki
yazarın da milletlerinin ebediliğine olan güvenlerini güçlendirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Yaban, Beyaz Gemi, Yeniden Doğuş Arketipi, Müstakbel Vatandaşlar.
Rebirth Archetype of the Wild and White Ship
Abstract: In this paper, novels of Chingiz Aitmatov’s White Ship with Yakup Kadri Karaosmanoğlu’s Wild
are evaluated rebirth archetype. Rebirth Archetype is given over two child heroes in novels. Due to the purity
of children and future citizens aware of both authors are strengthening their trust in the immortality of the
nation.
Keywords: Wild, White Ship, Rebirth Archetype, Future Citizens.
Edebî eserlerin yapısının belli bir sistem üzerinden değerlendirildiği arketipçi eleştiri
toplumların
kökenlerini edebî eser üzerinden dikkatlere sunmaktadır. Berna Moran ana örnek, ilk örnek gibi anlamlara
gelen arketipi evrensel ve genel ilk model olarak değerlendirir ve edebiyat eserlerinde bu genel arketipin
çok az farklı şekillerde tekrarlandığını söyler (Moran 1999, s. 219). Arketipçi eleştirinin en önemli
kaynağı ise Carl Jung’dur. Jung mitosların insan ırkının ortak bilinç dışına ait olduğunu ve bu nedenden
de arketiplerin edebiyatta tekrarlandığını söyler.
Bu bildiride üzerinde duracağımız konu da bu bağlamda Türkiye ve Kırgız Türklerinin millet
olarak varlıklarını devam ettirme süreçlerinde sıkıntı içerisinde oldukları dönemi yansıtan Yaban ve
Beyaz Gemi romanlarında yeniden doğuş arketipinin iki çocuk kahraman üzerinden izini sürmektir.
Milletlerin sıkıntılı dönemlerinde ya da yok olma süreçlerinde edebî eserlerinde varoluş kaygısıyla ilgili
arketipler sıklıkla kullanılır. Yakup Kadri ve Cengiz Aytmatov da edebî metnin imkânlarından
yararlanarak Yaban ve Beyaz Gemi isimli romanlarında milletlerinin varlıklarını devam ettirme sancısını
işlemişlerdir. İki romanda da karşımıza çıkan yeniden doğuş arketipi çocuk kahraman üzerinden
işlenmiştir. Yaban'da Çoban Hasan, Beyaz Gemi'de ise adı bile belirtilmeyen çocuğun ölümü küllerinden
yeniden doğacak iki milleti simgelemektedir.
Dünyaya Bırakılmış İki Çocuk: Kozmosun Oğulları
İki romanda da çocuklar, ebeveynleri tarafından terk edilmiştirler. Yaban’da anne babasını
kaybeden küçük Hasan köyde ninesi Emeti Kadın tarafından büyütülmektedir ve çobanlık yapmaktadır.
Beyaz Gemi romanında ise romanda adı belirtilmeyen henüz 7 yaşındaki çocuk anne ve babası tarafından
terk edilmiştir ve dedesi Mümin’le birlikte yaşamaktadır. “Hayatta ona en büyük sadakat, en büyük ilgi
gösteren ve kendisini canı kadar sevdiğinden emin olduğu tek kişi varsa o da dedesiydi.” (Aytmatov
2012: 19) Her iki romanda da çocuk kahramanların ebeveynleri yoktur, nine ve dedelerine
bırakılmışlardır. Burada anne-baba yokluğu dede-nine-torun arasındaki milli kimlik noktasındaki sorunlu
neslin aradan çıkarıldığının göstergesidir. Diğer taraftan ise iki çocuğun da yalnızlığı anne-baba
yokluğuyla belirginleştirilmiştir. Yalnızlaşan iki çocuğun kutsal figüre dönüşümü de böylece
kolaylaşmıştır.
İki romanda da yalnızlaşan çocuklar, yalnızlıktan tabiata sığınarak kurtulmaktadırlar. Hasan
çobandır ve sık sık Ahmet Celal’le birlikte onu tepelerde gezerken görürüz. Celal de köylülerden
uzaklaştıkça bu küçük çocuğa sığınır ve her akşam sürüsüyle birlikte onun köye dönüşünü seyreder.
“Bazı akşamlar onun, uzak tepelerden sürüsüyle beraber köye dönüşünü seyrettiğim olurdu. Fakat, ona
ancak bir alegori nazarıyla bakardım. Yakub’un oğullarından biri… Kısas-ı Enbiya şahısları sırasında
geçen bütün küçük çobanlardan onu ayırmak lüzumunu hissetmezdim.” (Karaosmanoğlu 1999:132)
Ahmet Celal sahip olduğu aydın kimliğiyle toplumu yönlendirerek çobanlık yaparken küçük Hasan bizzat
hayvan sürüsü güderek çobanlık yapmaktadır. Karaca, soyut ve somut düzlemde iki çobanın iyi arkadaş
Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, skaraca@erciyes.edu.tr
598
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
olmasını dikkat çekici bulur ve aralarındaki farkın ise Ahmet Celal’in millî meselelere ne kadar
duyarlıysa Çoban Hasan’ın çocukluk bilinciyle o kadar uzak olduğunu söyler (Karaca 2015: 798).
Her iki romanda da çocuklar, çocukluğun farklı dünyasında, gerçek dünya imgeleminden uzak bir
masal dünyasında yaşamaktadırlar. Yaban’da Hasan, çocuk duyarlılığıyla savaşın oyun olduğunu
zanneder. Küçük Hasan çocukluk duyarlığıyla bir masal dünyasında yaşamaktadır. Bachealard
çocukların, mutsuzluğu insanlardan öğrendiğini, yalnızlıkta, acılarını gevşettiklerini ve insanların dünyası
onları rahat bıraktığında, çocukların da kendilerini kozmozun oğlu saydıklarını söyler ( Bachelard 2012:
106).
Beyaz Gemi’de de çocuk tabiatın içinde mutludur ve Hasan gibi hayal dünyasında yaşar. Beyaz
Gemi’de çocuk tabiatla bütünleşmiştir. Dedesinin kendisine verdiği dürbünle hemen her gün Isık Göl’ü
seyreder. Kayalara; Yatan Deve, Ihlamış Deve, Eyer, Kurt, Tank gibi isimler takmıştır. Daha başka
kayaları da vardır: İyi kayalar, kötü kayalar, kurnaz kayalar, aptal kayalar. Bitkiler de çeşit çeşittir:
sevimlileri, cesurları, korkakları, zararlıları. Çocuk kişileştirdiği bitkiler ve kayaların yanından geçerken
onlarla bir insanla kurduğu diyalogu kurmaktadır. “Arkadaşsız, yapayalnız çocuk, onu kuşatan bu basit
saf çevresinde yaşayıp gidiyordu.” (Aytmatov 2012: 9) Çocuk yalnızdır ve doğa-insan diyalogu içerisinde
kendi dünyasını oluşturarak yaşamını devam ettirmektedir.
Ölüm ve Yeniden Diriliş
İki romanda da çocuk kahramanların ölümün neliğine ilişkin zihinlerinde bir düşünce yokken her
ikisi de ölümle karşılaşırlar. Böylece iki romanda da çocukların ölümle sonlanan hayatları etrafında
yeniden doğuş imgesi vurgulanmıştır. Aytmatov çocuk kahraman etrafında yazmasının nedenini şöyle
açıklar:
"Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur.
Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir. İşte
budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o
öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve
öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır..." (Aytmatov 2012: 168)
Aytmatov göğün ebedî olmasıyla milletin ebedîliğine dikkat çeker. Milletlerin istikbali çocukluğun
özünde saklıdır. Toplumların çocukluk vicdanı da bu özü içinde barındırır. Çocukluk insanın henüz
kirlenmemiş özü olarak sonsuzla birdir. Eliade, çocukların saf ve bozulmamış bir bilinç taşıdıklarını,
çünkü çocuğun mitik anlamda cennete özgü bir zamanda yaşadığını söyler. (Eliade 2001: 105). Bu
sebeple çocuğun dünyası saf bilinçten oluşmaktadır. Yaban ve Beyaz Gemi'deki çocuk kahramanlar da bu
saf bilinçleriyle, bozulmuş dünyanın kurbanları olurlar.
Yaban’da Hasan henüz gerçek dünyanın farkında değildir. Düşman askerleri köye geldiğinde ise ilk
öldürülenlerdendir. Ahmet Celal’in ise tersine farkındalığı yüksektir. Ancak o millî kimliğin önemini
vatan delisi, millet divanesi olacak kadar fark etmekle birlikte milletine olan inancını kaybetmiştir.
Romanın sonunda Ahmet Celal yaralanmış halde düşman askerlerinden kaçmaktadır. Burada Yakup
Kadri bir nesli atlayarak saf, bozulmamış çocuk kahraman Hasan etrafında vatanı için canını feda etme
fikrini vermiştir. Aytmatov da çocuğun anne-babasının çocuğu terk etmeleriyle bu nesli aradan
çıkarmıştır.
Yaban’da Sığırtmaç Hasan’nın ölümüyle kutsala dönüşüm/yeniden doğuş gerçekleştirilmiştir.
Düşman askerleri köyü bastıklarında öldürülen Hasan’ın cesedi ortadan yok olur. Ahmet Celal tüm
köyde Hasan’ın cesedini arar ancak cesedi hiçbir yerde bulamaz. Romanda Hasan’ın cesedinin ortadan
kaybolması Hz. İsa’nın çarmıha gerildikten sonra bedeninin göğe yükselişini hatırlatmaktadır. Hz. İsa’nın
çarmıha gerildikten sonra göğe yükselişini Jung yeniden doğuşla açıklar:
“Buradaki yenilenme, transmutasyon diye nitelendirebileceğimiz bir varlık değişimidir; ölümlü
varlığın ölümsüz varlığa, insanın tanrısal varlığa dönüşmesi söz konusudur. Bu dönüşümün en bilinen
örneği İsa’nın transfigürasyonu ve yücelmesi ya da Tanrı Ana’sının ölümünden sonra bedeniyle birlikte
göğe yükselişidir.” (Jung 2005: 48)
Karaca, Yaban’da Hasan’ın bedeninin ölümünden sonra yok olmasının bir anlamda yeniden doğuş
arketipini simgelediğini, yeniden doğanın ise bireysel olandan toplumsal olana açılımla parçalanma
sürecindeki Osmanlı Devleti’nden Yeni Türkiye olduğunu söyler (Karaca 2015: 800). Yaban’da Hasan’ın
ölümü Hz. İsa’nın ölümüne benzetilmiştir. Jung’un “Ölümlü insanın içinde gizli ölümsüz dünyanın en
yüce simgesi İsa’dır.” (Jung: sözleri de küçük Hasan’ın etrafında parçalanan Osmanlı’nın yeni Türkiye
599
Doç. Dr. Şahika KARaCA/Yaban ve Beyaz Gemi’de Yeniden Doğuş Arketipi
ile yeniden doğuşunu hatırlatır. Romanda Ahmet Celal de, “Hasan, bir genç Tanrı kadar güzeldir”
(Karaosmanoğlu 1999: 132) diyerek küçük çocuğu kutsallaştırır.
“Ahmet Celal’in köyde giderek yalnızlaştığını hissettiğinde kendisine arkadaş olarak bu küçük
çocuğu seçmesi de bir anlamda yeni Türkiye’nin kuruluşunu küçük Hasan’ın şahsında müstakbel
vatandaşlara emanet ettiğini göstermektedir. Çünkü millet ona göre yoktur ve Yeni Türkiye bu küçük
çocukların omzunda yeniden kurulacaktır.” (Karaca 2015: 800)
Beyaz Gemi'de Mümin de millî değerlerine bağlıdır. Torununu milletlerinin mitik değerlerine
farkındalıkla, köklerinin Boynuzlu Maral Ana'ya dayandığı efsanesiyle büyütür. Çocuğun dedesi
haricinde arkadaşı yoktur ve Mümin torununun gelenekle olan bağlantısını sağlayan tek bağdır. Mümin'in
sık sık anlattığı Boynuzlu Maral Ana efsanesi ve balığa dönüşerek Beyaz Gemi’ye ulaşma isteği çocuğun
imgeleminde iki ana unsurdur. "Onun iki masalı vardı. Biri kendisinindi ve başka kimse bilmezdi. Ötekini
ise dedesi anlatmıştı ona. Sonra ikisi de yok olup gitti." (Aytmatov 2012: 5) Çocuğun birinci masalı
Beyaz Gemi’ye/babasına ulaşma hayalidir. Çocuk babasının Beyaz Gemi’de olduğuna çocuksu bir
duyarlıkla inanmaktadır. "Uzun uzun baktı gemiye. Ne zaman bir balığa dönüşeceğini, çaya atlayıp yüze
yüze ona, o Beyaz Gemi’ye ne zaman ulaşacağını düşünüyordu hep..." (Aytmatov 2012: 36) Çocuğun
balığa dönüşmek istemesi içinde yaşadığı hayattan memnun olmamasıyla açıklanabilir. Babasız çocuk,
halasının kocası Orozkul’un tahakkümü altında dedesiyle sürdürdüğü yaşamında kendisine sığınak
aramaktadır. Bu sığınak ise zihninde baba imgesiyle birleşmektedir. Babasını Beyaz Gemi’de hayal eden
çocuk balığa dönüşüp Beyaz Gemi’ye yüzerek gidip babasına ulaşmayı hedeflemektedir. Balık tarih
boyunca kimi zaman değişik anlamlar kazansa da yenilenme, doğurganlık ve değişimin sembolüdür.
Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda büyülü eşikten geçişin bir yeniden doğum alanına
geçme olduğu fikrini, dünyanın her yerinde rahim imgesi olan balina karnıyla simgelendiğini, kahramanın
eşiğin gücünü ele geçirmek ya da onunla uzlaşmak yerine bilinmeyenin içinde kaybolup ölmüş gibi
göründüğünü söyler (Campbell 2010: 107). Bunun en iyi örneği Yunus peygamberin hikâyesinde görülür.
Yunus peygamber Ninova halkına kızar, Allah’a karşı çıkarak bir gemiye biner ve buradan uzaklaşır.
Denizde büyük bir fırtına çıkar ve fırtınanın Allah’ın kendisine duyduğu öfkeden kaynaklandığını
düşünen Yunus peygamber denizcilere kendisini denize atmalarını söyler. Denizciler Yunus peygamberi
denize attıktan sonra denizdeki fırtına diner ve Yunus peygamberi de büyük bir balık yutar. Yunus
peygamber balığın karnında iç benliğine döner ve değişim sürecine girer. Balığın karnından çıktığında
artık imanı güçlü bambaşka biridir. Dolayısıyla balık değişimin sembolü niteliğine bürünür. Beyaz
Gemi’de de çocuk balığa dönüşüp Beyaz Gemi’ye ulaşarak değişimi hedeflemektedir. Böylece baba
imgesiyle güçlenecektir.
"Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim, ben!(...) Her zaman yolunu gözleyen, sana dürbünle bakan ben
idim! O zaman gemideki insanlar da şaşırarak, o harikayı görmek için koşup geleceklerdi. Ve yine o
zaman gemici babasına seslenecekti: "Selam baba! Ben senin oğlunum, seni görmeye geldim! -Sen nasıl
benim oğlum olursun, yarı insan, yarı balıksın!, - Sen beni gemiye çıkar, senin oğlun oluveririm!, - Çok
tuhaf! Pekâlâ, gel de görelim." (Aytmatov 2012: 39)
Çocuğun Isık Gölün derinliklerinden Beyaz Gemi’ye ulaşma isteği mutsuzluk-mutluluk ikileminde
mutluluğa ulaşma isteğinden de kaynaklanmaktadır. Altay yaratılış destanlarında da önemli bir yeri olan
balık, “Türk kozmolojisinde gök gürültüsü unsurunun hayvan biçimli timsalidir. Özellikle göl ve nehir
kıyılarında yaşayan Türk topluluklarında bereket, refah ve bolluk timsali olarak görülmüştür.” (Çoruhlu
2012 144) Beyaz Gemi’de de çocuğun mutluluğa ulaşmak için balığa dönüşerek göle atlama isteğini bu
durumla yorumlayabiliriz. "Yeter ki bir balık gibi yüzebilsin... Neler vermezdi suda balık olmak için!.."
(Aytmatov 2012: 32) Jung, balık simgesinin kendi enerjisini kendisi üretemeyen bilincin yaşam
aktivitesini sürekli bir enerji akışıyla sağlayan bilinçdışı içeriklerin besleyici etkisi olduğunu söyler (Jung
2005: 72). Beyaz Gemi’de de çocuğun balığa dönüşmeyi bu kadar çok istemesi bilincin mutlu
olamayışında bilinçdışının derinliklerine, suyun karanlıklarına gömülme isteği olarak yorumlanabilir.
Nitekim Jung, balığın Yaratan’ın karanlık dünyasından gelen gölgenin, bedensel insanın babası Nun’a
işaret ettiğini de belirtir (Jung 2005: 69). Böylelikle çocuk benliğinin derinliklerindeki atalarının sesine de
suya kendisini bırakarak yönelecek, sonlu varlığından sonsuz varlığına kendisini bırakarak
kahramanlaşacaktır. Ananda K. Coomaraswamy, hiçbir yaratığın varolmayı bırakmadan daha yüksek bir
doğa elde edemeyeceğini söyler (Akt. Campbell 2010: 109; Coomaraswamy 1940: 6) ). Çocuk da
romanın sonunda maralın bizzat millî değerlerini kaybetmiş Orozkul’un emriyle dedesi eliyle
öldürülmesiyle kökleriyle olan bağlantı umudunu kaybeder. Ve kendisini Isık Göl’ün derinliklerine balığa
600
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
dönüşeceği umuduyla bırakır. Yeniden doğmak için ölümün sessiz derin sularında kaybolmak
gerekecektir.
Çocuk dedesinden dinlediği Maral Ana'yı dileklerini yerine getirecek kutsallıkla donatır. Ancak
Maral Ana'nın ölümü Mümin'in eliyle gerçekleşir. Damadı Orozkul'un maralı öldürme isteğini
reddedecek güçte olmayan Mümin maralı hem öldürür, hem de parçalar ve pişirir. Çocuk dedesinin tüm
bunları millî değerlerini tamamen kaybetmiş Orozkul'un emriyle yaptığını öğrendiğinde artık onu hayata
bağlayacak hiçbir şey kalmamıştır. Dünyadaki varlığını yok ederek herkesten öç almak ister. Ve balığa
dönüşmek için suya atlayarak kendisini Isık Göl’ün derinliklerine bırakır. Çocuğun görünürdeki ölüme
kendini bırakışı babasına kavuşmak isteğidir. Ancak asıl sebep kökleriyle olan bağlantısının geleneği
temsil eden dedesi Mümin tarafından yok edilmesidir. Dedesinden dinlediği Maral Ana efsanesinin yanı
sıra yine ondan dinlediği özgürlüğüne düşkün bir Han’ın hikâyesi de çocuğu çok etkiler. Bu Han tutsak
düştüğünde onu tutsak alan Han ya esareti tercih etmesini ya da istediği son bir şeyi yerine getirerek onu
öldüreceğini söylediğinde:
"Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce, benim
vatanımdan herhangi bir çobanı buraya getirtmeni istiyorum." "-Ne yapacaksın o çobanı?" "-Ölmeden
önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum." Dedem diyor ki, işte böyle vatanlarının bir türküsü için
canlarını feda eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim! Herhalde onlar büyük
şehirlerde yaşıyorlar.
Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldar: "İlâhî! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! Ne
türküler yakmışlar ya Rabbim!" (Aytmatov 2012: 43)
Çocuk dedesinden dinlediği bu hikâyede dedesine nedenini bilmeden acır. Aslında dedesinden
dinlediği bu özgürlük hikâyesiyle dedesinin sistemi temsil eden Orozkul’un esareti altında olması karşıt
iki varoluşu temsil etmektedir. Çocuğun romanın sonunda ölüme gidişi esarete karşılık özgürlüğü tercih
etmesindendir. Dedesi Mümin’in Orozkul’un emriyle maralı öldürmesi/mitik kutsalın öldürülmesi
çocuğun tek dayanağı dedesinin/hayallerinin/kutsalının yerle bir olmasına neden olmuştur. Çocuk da tıpkı
dedesinden dinlediği Maral Ana efsanesindeki Yenisey nehri gibi özgürlüğe kendisini bırakmıştır.
"Senden geniş nehir var mı Enesay?, Senden aziz bir yurt var mı Enesay?, Senden derin bir dert var mı
Enesay?, Senden özgür olan var mı Enesay?, Senden geniş bir nehir yok Enesay, Senden aziz bir vatan
yok Enesay, Senden derin bir dert de yok Enesay, Senden özgür özgürlük yok Enesay..." (Aytmatov 2012:
54) Böylece çocuk balığa dönüşerek Beyaz Gemi’ye çıkacak, yani baba imgesiyle yeniden doğacaktır.
Çocuğun yeniden doğuşu, esaret altındaki Kırgız milletinin yeniden doğuşunu simgelemektedir.
Sonuç
Yaban ve Beyaz Gemi’de, Türkiye ve Kırgız Türklerinin varoluş mücadelesinin yeniden doğuş
arketipi etrafında kurgulandığı dikkatleri çekmektedir. İki romanda da çocuk kahramanlar etrafında
yeniden doğuş arketipi işlenmiştir. Yakup Kadri ve Aytmatov yok olma tehlikesi geçiren milletlerinin
yeniden dirilişini çocuk kahraman üzerinden vererek vatanın istikbalini müstakbel vatandaşlara emanet
ettiklerini vurgulamışlardır. Bir taraftan da çocuklar saflık bilinciyle, kirlenmemişliğiyle yeniden doğuşu
güçlendiren, iki milletin de ebediliğini bozulmamış özleriyle muhafaza edecek bir anlam yüklenmişlerdir.
Böylelikle hem Yakup Kadri hem de Aytmatov romanlarıyla milletlerinin ebediliğine güvenlerini
vurgulamışlardır.
KAYNAKÇA
Aytmatov, C. (2012). Beyaz Gemi, İstanbul: Ötüken.
Bachelard, G. (2012). Düşlemenin Poetikası, İstanbul: İthaki.
Campbell, J. (2010). Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, İstanbul: Kabalcı.
Coomaraswamy, A. K. (1940). “Akimcanna: Self-Naughting”, New Indian Antiquary, c. III.
Çoruhlu, Y. (2002). Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul: Kabalcı.
Eliade, M. (1994). Ebedi Dönüş Mitosu, Ankara: İmge.
Jung, C. G. (2005). Dört Arketip, İstanbul: Metis.
Karaca, Ş. (2015). “Dinî İmgeden Millî İmgeye: Türk Edebiyatında Çoban İmgesinin Dönüşümü”, XI. Milli
Türkoloji Kongresi Bildirileri 11-13 Kasım 2014, c. 1, s. 793-805.
Karaosmanoğlu, Y. K. (1999). Yaban, İstanbul: İletişim.
Moran, B. (1999). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İstanbul: İletişim.
|