Keywords: Classical Turkish literature, poets of Samarkand, collection of biographies
GİRİŞ
Bu çalışmamızda, yüzyıllarca Türk ve İslam medeniyetinin en önemli kültür ve medeniyet şehri
olan Semerkant’ta yetişen ve tezkirelerde kaydedilen divan şairleri tanıtılacaktır. Bilindiği üzere Türk
edebiyatında tezkire yazma geleneği ilk defa 15. yüzyılda Ali Şîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-Nefâyis adlı
eseri ile başlamıştır. Anadolu (Osmanlı) sahasında ise ilk defa 16. yüzyılda Sehi Bey’in Heşt Behişt adlı
eseriyle başlayan tezkire yazma geleneği, 20. yüzyıla kadar kesintisiz devam etmiş yaklaşık olarak 38
tezkire yazılmıştır.
Semerkant, bugün Özbekistan sınırları içinde olup, Türk ve İslam medeniyetinin en önemli tarihî
merkezlerindendir. “Semerkant adı hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan biri de İskender’in çok
sevdiği cariyesi Semer’le ilgilidir. Semer hastalanınca hekimler ona havası, suyu güzel bir yere
yerleşmesini tavsiye ederler. İskender, Semer’i şehrin bulunduğu yere gönderir; cariye burada sağlığına
kavuşunca şehir kurulur ve adına Semerkand denir. (Yeniterzi 2010:325). “Şehrin adının şehrin nispet
edildiği şahsın ismi olan Semer ile Soğdca’da “şehir” veya “yerleşim birimi” anlamındaki “kent / kant”
kelimesinden meydana gelmiştir. Semerkant şehri ilk dönemlerde bütün Maverünnehr’in ardından Soğd
bölgesinin yönetim merkezi olmuştur. İslam coğrafyacılarının ve bazı seyyahların cennete benzettikleri
bir mevkidedir.” (Aydınlı 2009: 481).
Aydınlı (2009: 481)’ya göre, Semerkant’ın kalıntılarına adı verilen efsanevi Türk
hükümdarlarından Efrâsiyab (Alper Tunga)’ın yaklaşık olarak 335 yıllarında şehrin bulunduğu bölgeyi
egemenlik altına aldığı rivayet edilmektedir… Göktürkler 562 yılında şehri ele geçirmiş, 659’da Batı
Göktürk Devletinin yıkılmasıyla şehir Çinlilerin eline geçmiş ancak bu tarihlerde Türk nüfusunun
kuvvetli etkileri devam etmiştir. Çin’den (İpek yolu) Türk ülkeleri, Hindistan ve Afganistan’dan (Baharat
yolu) Merv ve Buhara üzerinden İran’dan gelen çok önemli ticaret yollarının kesişme noktası olan
mükemmel bir coğrafyada yer alan Semerkant’ın önemli bir kültür ve ticaret merkezi olmasını
sağlamıştır. (Aydınlı 2009: 482).
Niğde Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, bcinar67@gmail.com
124
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Semerkant, farklı dönemlerde çok sayıda büyük âlimin yetiştiği bir şehirdir. “Şâfi fıkhının
öncülerinden İbn Hibban, meşhur fakihlerden Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Semerkand’ın Mâturid
mahallesinde doğup büyüyen İmam Mâturîdî, Uluğ Bey ve Ali Kuşçu bunların başında gelmektedir.”
(Aydınlı 2009: 483).
Semerkant 999 tarihinde Karahanlılar’ın, 1089 tarihinde Büyük Selçukluların, 13. yüzyılın
başlarında Harizmşahların, 1220 tarihinde Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın, 1369’da Timur’un, 1500’de
Özbek hükümdarı Şeybânî Han’ın hâkimiyetine girmiştir. 1868 yılına kadar Özbek Hanlarının
hâkimiyetinde kalan Semerkant, 14 Mayıs 1868’de Rusların eline geçmiştir. Bu gün Semerkant, 1 Eylül
1991’de bağımsızlığını ilan eden Özbekistan Cumhuriyeti sınırları içinde olup, 2008 yılı nüfus sayımına
göre şehrin nüfusu 353.000 olarak tahmin edilmektedir.
1
Tezkirelere göre Semerkant’ta yetişen divan şairleri şunlardır:
1.Şâhid
‘Abdu’r-Rezzâk-ı Semerkandî. Bin yüz otuz yedi (h.1137/ m. 1724) senesinde İstanbul’da hayâtda
idi. (Beliğ, Nuhbetü’l-Âsâr li Zeyl-i Zübdetü’l- Eşâr, 221).
2. Molla İmâd
Semerkandlıdır. Hindistan ve Arabistan’a gitmiş, Hac’dan sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Muamma
yazmada, aruz ve kafiyeli Farsça şiirler söylemekte ustadır. Ayrıca mühendislik ve astronomide
yeteneklidir. (Ahdî, Gülşen-i Şuârâ: 439).
3. Gamî
“Mevlânâ Yusuf Fenârî’nin oğlu Ali’dir. Öğrenme tutkusundan dolayı Acem ülkesine gitmiş,
Herat, Semerkant ve Buhârâ’da uzun süre kalmıştır. Sultan Bâyezid Han döneminde yine Rum’a dönmüş,
bir iki medreseden sonra Bursa kadısı, sonra bir kez on yıl, bir kez de sekiz yıl olmak üzere kadıaskerlik
yapmıştır. Kendisi demiştir ki: Acem’den gelirken ezberimdeki gazelleri saydım 10.000’den çoktu. Öteki
erdemlerinden başka âb-ı hayât gibi nazmı vardır.” (Beyânî, Tezkiretü’ş-şuarâ: 139; Hasan Çelebi,
Tezkiretü’ş-şuarâ: 144).
4.Âgâh
Semerkanlıdır. Asıl adı Mehmed Bulak’tır. Semerkand’dan Diyarbakır’a gelip buraya yerleşmiştir.
Elli yıl Diyarbakır’da yaşamıştır. Farsça Divan’ı ve Türkçe Divan’ı vardır. (Sâlim, Tezkiretü’ş-şu’arâ:
220). Beliğ’e göre Âgâh, Diyarbakır’da ölmüş, Özbek şairlerindendir. (Beliğ, Nuhbetü’l-Âsâr li Zeyl-i
Zübdetü’l- Eşâr: 19). Safâyî’ye göre ise Âgâh, Buharalıdır. Nakşibendî tarikatına mensuptur. Türkçe ve
Farsça şiir söylemekte mahirdir. Müretteb bir Divân’ı olup, h. 1120 / m. 1708 ‘de vefat ermiştir. (Safâyî,
Tezkire-i Safâyî: 92).
5. Eda
Sultan Hân Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri neslinden olup Semerkand asıllıdır. Bunlar dört
kardeştir. Biri Eda, biri Bâkır Hân ve biri Mahmûd Hân ve biri Îşân Hân’dır. Mahmûd Hân hariç hepsi
şairdir. (Ârif Hikmet, Arif Hikmet Tezkiresi: 45).
6. Rûhânî
Semerkanlıdır. Nazîrî-i Buhârî’ye göre, h. 1232 / m.1816 senesinde vefat etmiştir. Abdülkerim’e
göre, tahminen h. 1234 / m. 1818 senesinde vefat etmiştir. Edâ mahlaslı Sultan Han’ın meclisinde, Sultan
Han ile Kel ‘İnayet adında iki şair, latîfe ile Ruhânî’yi hicv itmişlerdir. Nazîrî’ye göre bu beyit, Şâhid-i
Semerkandî’nin olup ancak tahrir olunan birkaç tercüme, Şâhidin hallerine uygun olduğundan Rûhânî
mahlasını almıştır. (Ârif Hikmet, Arif Hikmet Tezkiresi: 83).
7. Mevlânâ Bisâtî
“Semerkand’dandır. Şuh (şen) tabiatı var imiş, fakat pek sıradan kişiymiş. Kabri
Semerkand’dadır.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 326).
8. Mevlânâ Muhammed Âlim-i Semerkandî
“Semerkand âlimlerindendir. Uluğ Beğ Mîrzâ ile birlikte okur ve sohbet ederdi, fakat son derece
cesur, şuh tabiatlı ve donuk gözlü kişi idi. Münakaşada çok küstahça sözler söyler ve cevaplar verirdi.
Saltanat padişahı tahammül edemeyip onun Semerkand’ı terk etmesine karar verince Herî’ye geldi.
1
Ayrıntılı bilgi için bk. Aydınlı 2009: 481-484. Ayrıca Semerkant’taki mimarî yapı ve özellikleri hakkında geniş
bilgi için bk. Çoruhlu 2009: 484-486.
125
Prof. Dr. Bekir Çınar/Tezkirelere Göre Semerkantlı Dîvân Şairleri
Burada Mevlânâ’nın gelişi ganimet bilinince yerleşti. Mevlânâ Herî’de defnedilmiştir.” (Mecâlisü’n-
Nefâyis II: 328).
9. Mevlânâ Bedahşî
“Fazıl kişiymiş. Uluğ Beg Mîrzâ zamanında Semerkand’da şairler onun güzel şiir söylediğini kabul
ederlermiş. Mîrzâ’nın da ona çok iltifatı varmış.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 334).
10. Hace Fazlullah-i Ebu’l-Leysî
“Semerkand’ın ileri gelenlerindendir. Fakih Ebu’l-Leys’in evlâdıdır. Fıkıhta onun için Ebû Hanîfe-i
Sânî (İkinci Ebû Hanîfe) derlerdi. Arap dili ve edebiyatında İbn-i Hâcib’e denk tutarlardı. Seyyid Şerîf’in
şâgirdi idi. Seyyif kendi hatları ile (el yazılarıyla) ilim sahasında ders vermesi hususunda icazetname
yazmıştı. Fakir iki yıl onun huzurunda ders gördüm. Semerkand âlimlerinin âlimi olmasına rağmen bana
öylesine iltifatı vardı ki benim için “evlat” derdi. Şiir ve muammaya da meyli vardı. Hâce Semerkand’da
Tanrı rahmetine kavuştu ve kendi hankahında ceddinin künbedine defnedildi.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II:
347).
11. Harîmî Kalender
“Semerkand vilayetinden idi. İlim öğrenmeye istekliydi. Kabri Semerkand’dadır.” (Mecâlisü’n-
Nefâyis II: 367).
12. Mevlânâ Tarhanî
“Endhôd’dan idi. Sipahilik yapardı. Bazı kibar kimselerin çocukları Semerkand’da hapse (esir)
düştüklerinde Türkçe bir şiir söylemiştir. Kabri Endhôd’da imiş.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 368)
13. Mevlânâ Mîr-İ Karşî
“Semerkand’da yaşardı. Pazarda sahaflık dükkânı vardı ve zarif kişiler orada toplanırlardı. Mevlânâ
kendisini onların üstadı kabul ederdi. Hatâyî mahlasını kullanırdı. Semerkand’da âlemden göçtü. Medfeni
oradadır.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 377).
14. Mevlânâ Cevherî
“O da Semerkand’lıdır. Sabunhane müşrifi (nazırı) idi. Sabunhane yanında sokağın ortasında
kendisi için küçük bir hücre yaptırmıştı. Aruz bilirdi ve bir Siyerü’n-nebî nazm etmişti. Kabri de
Semerkand’dadır.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II, s.378).
15. Mevlânâ Hâverî
“O da Semerkand’lıdır. Terzilik sanatına mensuptu. Bedîheyi (doğmaca şiiri) güzel söylerdi.
Mizacı hayli şen idi. Kabri belli değildir.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 378).
16. Mevlânâ Halvâyî
“O da Semerkand’lıdır. Rahat mizaçlı ve güzel yüzlü genç idi. Genç yaşında vefat etti. Ömrü kısa
olduğu için şöhreti de az oldu. Kabri kendi memleketindedir.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II, s.379).
17. Mevlânâ Riyâzî
“O da Semerkand’lıdır. Kötü huylu ve tuhaf bir kişi idi. Bazı gazelleri güzeldir. Semerkand’da
vefat etti.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 379).
18. Mevlânâ Hâcî-i Sogdî
“Semerkand’lıdır ve o mülkün eşrafındandır. Her ne kadar tabiatından garip şeyler meydana gelse
de bu beytinde hayli söz güzelliği ve çeşni bulunmaktadır. Kabri kendi mülkündedir.” (Mecâlisü’n-
Nefâyis II: 385)
19. Seyyid Kutb
“Semerkand’lıdır. Güzelliklerde Seyyid Kurâze’nin dengi, belki de ondan fazladır. Herî’de idi, bir
fesada karışınca katline hükmedildi. Hapse atılmasını sağlamak için pek çok zahmet çekildi. Bir zaman
sonra hapisten kaçtı. Şu an Semerkand’da meclislerde Seyyid Kurâze ile beraber bulunmaktadır, ondan
hem çekinir hem de saldırırdı; mecliste bulunanlardan eza görmekte de en büyük destekçisidir.”
(Mecâlisü’n-Nefâyis II: 403).
20. Hace Hurd
“Semerkand tahtının yegâne sorumlu kadısıdır ve Uluğ Big Mîrzâ medresesinin müderrisidir.
Fazilet ve kemal, akıl ve bilgi ziyneti ile donanmış ve züht ve takva, güzel ahlak süsü ile bezenmiş
olmakla beraber, bunca meşgaleler ve işler ile tabiat letafeti sebebiyle, nazım, inşa, tarih ve muamma
126
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
fenninde de meşguliyet göstermektedir. Abdâl’dan olduğunu söyledikleri Baba Hudây-dâd,
Semerkand’da vefât ettiğinde, vefatının tarihi “meczûb-ı sâlik” sözüyle tespit edilmiştir. Fakirin
vakfiyesinin tarihini “min vakf-ı Alî-Şîr” sözüyle tespit etmiştir. (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 499).
21. Ebu’l-Bereke
“Horasan ve Semerkand’da bulunanlar arasında onu bilmeyen kişi yoktur. Halinde kusurdan söz
etmek için çok utanmaz olmak gerek. Ebu’l-Bereke, Şehr-i Sebz’de kadı idi. Padişah katında onun
zulmünden adalet isteyen (şikâyetçi) çok olması sebebiyle görevinden azledildi ve Horasan’a geldi.
Burada dahi garip işler yaptı. Burada da duramadan Semerkand’a vardı. Oradaki devlet erkânını, bir
müddetten beri boş olan kadılık görevini kendisine vermelerine yardımcı olmaları için iknaya çalıştı.
Onun taraftarları, “O mansıp (makam) sahipsizdir, biz uygun kişiyi bulduk.” diyerek bir elbise ile
padişaha arz için gönderdiler. Padişah, “O ne kadar da kötü fiilli ve bahtsız kişi olsa da önceki kadıdan
daha iyidir.” demiş.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 500).
22. Mevlânâ Mü’minî
“İhlâsiyye hankahında tahsil yapmaktadır. Adı Abdu’l-mü’min’dir, mahlası adına uygundur,
kendisi Semerkand’lıdır. Tabiatında yumuşaklık bulunmaktadır.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 502).
23. Arif-i Ferketî
“Semerkand bölgesinin Ferket denilen mevziindendir. Çoğu zaman Horâsân’da Herât şehrinde
olurdu. Bazen ders okur bazen de derbeder yaşardı. İrfan sahibi olduğunu göstermeye meraklıydı. Irak
tarafına gitti ve ne olduğu bilinmedi.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 502).
24. Halil Sultan
“Sultanlar sultanı Hazretleri’nin saltanatından sonra Semerkand tahtına oturdu. Zarif kişiler ve
şairler meclisinde toplanırlardı. Kendisinin de şiir söylediği meşhurdur, öyle ki Hâce İsmetu’llâh divanını
öven bir kaside yazmıştır. (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 516).
25. Sultan Alî Mîrzâ
“Hâlâ Semerkand mülkünde saltanat tahtında oturmaktadır. Tabiatının nazma meyilli olduğunu
söylerler. (Mecâlisü’n-Nefâyis II, 523).
Çeşitli Sebeplerle Semerkant’ta Bulunan Diğer Şairler
26. Mevlânâ Safâyî
“Endican’lıdır. Sade (temiz) yüzlü idi ve sade yiğitler sohbetine düşkün idi. Tabiatından bazen
güzel şeylerin gelmesi kendi sadeliğine aykırı idi. Semerkand mülkünde vefat etti.” (Mecâlisü’n-Nefâyis
II, 380).
27. Mevlânâ Sekkâkî
“Mâverâ’ü’n-nehr’dendir. Semerkand halkı ona pek inanır ve överlerdi. Hepsi bir yana onun
Mevlânâ Lutfî’nin bütün güzel şiirlerini kendisine mâl ettiğini söylerler. Kabri de o taraflardadır.
(Mecâlisü’n-Nefâyis II: 385).
28. Muhammed Alî
“Garîbî mahlasını kullanırdı. O da fakirin dayısıdır. Mîr Sa’îd-i Kâbilî’nin küçük kardeşidir. Hoş
sözlü, hoş yaradılışlı ve dertli genç idi. Pek çok sazı güzel çalardı. Sesi ve usulü de güzeldi. Musiki
ilminden haberi vardı. Güzel hat yazardı. Her ne kadar bu fakirin soyu ve ailesi Hüseyn-i Baykara’nın
emektar köleleri ve atadan bendeleri ise de yukarıda zikredilen maharetleri sebebiyle Hüseyn-i
Baykara’nın iltifat ve inayeti ona diğerlerinden fazla idi. Sultân-ı Sahib-kırân hizmetinde gurbeti seçip
Semerkand’da kaldığında ağabeyinin katili onu da şehitlik mertebesine eriştirdi. Kabri belli değildir.
(Mecâlisü’n-Nefâyis II: 388).
29. Mîrzâ Big
“İnsanlık ve güzel ahlakta Horâsân ve Semerkand mülkünde eşsiz idi. Huy, anlayış ve debdebe
bakımından bu iki mülk gençleri arasında zamanının önde gelenlerindendi. Mezarı Semerkand
mahfuzasında Ahmed Hâcî Beg, Allah ona esenlik versin, medresesinde belirli medfenlerdendir. Mekânı
cennet bahçesi, ruhuna da Ferdevs-i a’lâ mekân olsun. (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 389).
30. Mevlânâ Muhammed-i Bedahşî
“Kunduz’un İşkemîş adlı kentindendir. Gençken oradan çıkıp tahsil için Semerkand’a vardı. Bir
zaman orada ders gördükten sonra Herî’ye geldi. Tahsilini tamamlayacağı sıra tabiatının fazlaca zevke
127
Prof. Dr. Bekir Çınar/Tezkirelere Göre Semerkantlı Dîvân Şairleri
düşkünlüğü ve dostlarının hatırı sebebiyle ayağa düştü (sefil oldu). Rintlik yolunu o mertebeye ulaştırdı ki
yâ mest yahut mahmur hâlde, baş ve ayağı çıplak sokaklarda ve pazar yerinde dolaşırdı. Sonunda Hâdi
(Allah) kendisine tevbe nasip etti ve onu doğru yola soktu. Muamma fenninde bir risale yazmıştır ki halk
arasında meşhur ve yaygındır. Muammadan başka nazımları da vardır. (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 463).
31. Mevlânâ Sâfî
“Mevlânâ Hüseyn-i Vâiz’in oğludur. Fazlasıyla derviş mizaçlı, fâni tavırlı ve bilgin gençtir.
Herî’den Semerkand’a Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri’nin, Allah ona rahmet eylesin, sohbetine
müşerref olmak için vardı. Derler ki orada kabul edilmek şerefine erişip irşat ve telkin saadetiyle yücelip
tekrar Horasan’a geldi. Tabiatı güzeldir.” (Mecâlisü’n-Nefâyis II: 468).
32. Ahmed Hâcî Big
“Kendi zamanının eşsiz kimselerinden olan Sultân Melek-i Kaşgarî’nin oğludur. “Vefâyî”
mahlasını kullanır. Horasan’da yetişti. Herât Dâru’s-saltana’sında (saltanat merkezinde) on yıla yakın
hükümet etti. Bir müddet istiklal ile emirlik ve istikrar ile padişahına naiplik kıldı ve hiç kimse ondan
itiraza sebep olan sert bir hakaret nakletmedi. Bununla beraber Big’in sipahilikte yiğitlik ve
kahramanlığını tanıyan herkes kabul eder. Tabiatı da güzeldir. Nazma çok iltifat eder.” (Mecâlisü’n-
Nefâyis II: 499).
33. Timür Küregen
“Hükümdarlık şecerelerinin bostanı ve sultanlık cevherlerinin ummanı, kiram (kutluluk) sahibi
cihangir hakan Timur Küregen, Allah onun delilini nurlu kılsın, her ne kadar şiir söylemeye iltifat
etmezler ise de, nazmı ve nesri öylesine yerinde ve güzel okurlardı ki onun gibi bir beyit okumak bin
güzel beyit söylemeye bedeldi. İdrak ve anlayış sahipleri bilir ki yıllar, belki devirlerde bu şekilde lâtif
söz kemal ve fazilet sahiplerinde görülmez. Sultân-ı Sâhib-kırân’ın meclisinde daima güzel beyitler ve
hoş sözler dile getirilirdi, bu dahi atadan mirastır.”
(Mecâlisü’n-Nefâyis II: 513).
SONUÇ
Bu araştırmamızın sonunda, tezkirelerde Semerkant’ta doğan veya yaşayan 33 şair tespit ettik. Bu
33 şairden Semerkant ile doğrudan veya dolaylı münasebeti olan, eğitim, seyahat vb. için Semerkant’a
gelen veya sadece kabri burada olan 8 şair tezkirelerde kayıtlıdır. Tezkirelerde kaydedilen 33 şairden 27
tanesi hakkında Ali Şîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-Nefâyis adlı eserinde bilgi verilmekte olup, 15. yüzyıla
kadar yetişmiş olan şairlerdir. Kalan 6 şair hakkında Osmanlı sahasında yazılan tezkireler bilgi
vermektedir.
Geçmiş yüzyıllarda Türkçe konuşan topluluklar, Semerkant, Buhara, Herat, Kırım, Afganistan,
Irak, Tebriz ve Nahçivan’dan Balkan ülkelerine kadar birçok ülke ve şehirde ortak duygularda
birleşmiştir. Bu birlikteliğin en önemli göstergesi biri birilerinin yazdığı eserleri okuyan, anlayan ve aynı
hisleri duyan nesillerin var oluşudur. Ortak ilim, kültür ve âlimlerimizi yeniden gereği gibi tanımak,
geçmiş yüzyıllarla bağlarımızı yeniden kuracak, bizleri aslımıza yeniden döndürecek ve “kökü mazide
olan âti” olma bilincimizi güçlendirecektir.
KAYNAKÇA
Abdulkadiroğlu, A. (1985), İsmail Beliğ Nuhbetü’l-Âsâr li Zeyli Zübdeti’l-Eşâr, Gazi Üniversitesi Yay., Ankara.
Aydınlı, O. (2009). “Semerkant”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 36, TDV Yay., İstanbul.
Çapan, P. (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâidi’l-Eşâr) İnceleme Metin
İndeks, AKMB Yay., Ankara.
Çoruhlu, Y. (2009). “Semerkant-Mimari”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 36, TDV Yay., İstanbul.
Eraslan, K. (2001). Alî Şîr Nevâi Mecâlisü’n-Nefâyis I-II, TDK Yay., Ankara.
Erdem, S. (2014). Arif Hikmet Tezkire-i Şuarâ İnceleme-Çeviriyazı-İndeksli Tıpkıbasım, TTK Yay., Ankara.
İnce, A. (2005). Sâlim Efendi Tezkiretü’ş-şu’arâ, AKMB Yay., Ankara.
İpekten, H.-vd. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, KTB Yay., Ankara.
İpekten, H. (1991). Türk Edebiyatı Kaynaklarından Türkçe Şu’arâ Tezkireleri, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Yay., Erzurum.
İsen, M.-vd. (2002). Şair Tezkireleri, Grafiker Yay., Ankara.
Kutluk, İ.(1997). Beyânî Mustafa Bin Cârullah Tezkiretü’ş-şuarâ, TTK Yay., Ankara.
Kutluk, İ. (1989). Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-şuarâ I-II,TTK Yay., Ankara.
Levent, A. S. (1998). Türk Edebiyatı Tarihi I, TTK Yay., Ankara.
Tuman, M. N (2001). Tuhfe-i Nâ’ilî I-II, hzl., Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı, Bizim Büro Yay., Ankara.
Solmaz, S. (2005). Ahdînin Gülşen-i Şuârâsı,, AKMB Yay., Ankara.
Sungurhan, A. (2008). Beyânî Tezkiretü’ş-şuarâ, KTB Yay., Ankara.
128
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Sungurhan, A. (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi Kınalızade Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-şuarâ, KTB Yay., Ankara.
Şemseddin Sami. (1996). Kamusu’l-A’lâm Tıpkıbasım Faksimile, Kaşkar Neşriyat Ankara.
Yeniterzi, E. (2010). “Klasik Türk Şiirinde Ülke ve Şehirlerin Meşhur Özellikleri”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume: 3 Issue: 15, Klâsik Türk
Edebiyatının
Kaynakları
Özel
Sayısı
-
Prof.
Dr.
Turgut
KARABEY
Armağanı,
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi15pdf/ yeniterzi_emine. pdf (E.T. 02.02.2016).
ҚОРАҚАЛПОҚ ТИЛИДАГИ
СИФАТ ЯСОВЧИ -ҒЫР//-ГИР, -ҚЫР//-КИР АФФИКСИНИНГ
ВАЗИФАСИ ВА МАЪНОЛАРИ ҲАҚИДА
Даулетназар Бекназарович СЕЙТКАСЫМОВ
Резюме: Бу мақолада қорақалпоқ тилидаги сифат ясовчи -ғыр//-гир, -қыр//-кир аффиксининг вазифаси
ва маънолари кўрсатилган.
Калит сўзлар: сифат, аффикс, маъно, асос, феъл асоси, белги, контекст, кўчма маъно, синонимия,
омонимия, сўз туркумлари.
Достарыңызбен бөлісу: |