Barış Değeriyle İlgili Bulgular
Eserde barış ve hoşgörü kavramları iç içe verilmiştir. Edip Ahmet'e göre barış toplumdaki en temel
kavramlardan biridir ve tüm insanlar kardeştir. Toplumun huzur içinde yaşaması için barış içinde olmaları
kin ve nefretten uzak durup yapılan kötülüklere bile iyilikle karşılık vermeleri gerekir. Bu doğrultudaki
düşüncelere ''Sana cefa edene vefa ile mukabele et; ne kadar yıkanırsa yıkansın kan, kan ile temizlenmez.
Başkasına zorluk ve zahmet çektirme, eğer sana başkası eziyet ederse tahammül et. Kötülük yapan adama
sen iyilik yap” (327, 328, 331, 332, 333) ifadeleriyle yer verilmiştir.
Adil Olma Değeriyle İlgili Bulgular
Adaletin temelinde Allah vardır. Allah adil oluşu sebebiyle hiçbir varlığın hakkını ihlal etmemiş,
her şeye ve herkese hak ettiğini vermiştir. Eserde göreceli bir adalet anlayışı reddedilerek adaletin
toplumu ayakta tutan ve toplumun her ferdinde olması gereken en önemli değerlerden olduğu ifade
edilmiştir. Bu doğrultuda '' İyi işin de kötü işin de karşılığı gecikmez; ey kötülük yapıp iyilik uman kimse,
diken eken üzüm biçmez.'' (374, 375, 376) cümlelerinde adalet anlayışının yansımalarını görülmektedir.
Bunun yanında eserde haram yememenin önemi üzerinde durulmuş, insanlara hiçbir konuda hak yiyerek
adaleti sarsmamaları konusunda nasihatlerde bulunulmuştur.
Duyarlılık Değeriyle İlgili Bulgular
Atebetü'l Hakayık bir bütün olarak değerlendirildiğinde eserde ele alınan konuların hepsinin
duyarlılık değerinin bir yansıması olduğu dile getirilebilir. Dörtlük ve beyitlerde duyarlılık, barış,
yardımseverlik, iyilik, dayanışma değerleri iç içedir. Toplumda huzur içinde yaşamanın yolunun
insanların duyarlı olmasından ve birbirine yardım etmesinden geçtiği ''Yemeğe yarar yemek varsa aç
insana yedir, giymeye yarar elbise bulursan çıplağa giydir; başkasına zorluk ve zahmet çektirme, eğer
sana başkası eziyet ederse tahammül et'' (329, 30, 331, 332) ifadeleriyle dile getirilmiştir.
Sorumluluk Değeri ile İlgili Bulgular
Eserin sonunda yer alan ''Adım Edip Ahmet, sözüm edep ve nasihattir'' dizesiyle de Türk- İslam
medeniyeti bünyesindeki ayet ve hadislerden yararlanılarak Edip Ahmet'in İslam ahlakını en iyi şekilde
öğretmeye çalıştığı kendisi tarafından açıkça ifade edilmektedir. Bunların yanında kitaptaki pek çok
mısrada gün geçtikçe bozulan ve kötüye giden dünya karşısında insanların, dinin gereklerini yerine
getirme, insanlara iyiliklerde bulunma, adil davranma, cömert olma gibi üzerlerine düşen sorumlulukları
yerine getirmeleri gerektiği uygun bir üslupla ifade edilmiştir.
Sonuç
Genel anlamda ahlakın bir bütün olarak değerlendirildiği dile getirilmektedir. Diğer bir ifadeyle
ahlak sevgi, saygı, dürüstlük, adalet, cömertlik gibi pek çok değeri içinde barındırır. Bu düşünce yapısı,
incelenen eserde de kendini hissettirmektedir. Atebetü'l-Hakayık'ta cömert insanlar övülerek
yardımseverlik duygusu yüceltilmeye çalışılmıştır. Bunun yanında duyarlılık, dürüstlük, barış, adalet,
38
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
sorumluluk değerlerinin önemi de ayet ve hadislerden de yararlanılarak mısralarla gözler önüne
serilmiştir. Dolayısıyla değerler eğitimine verilen önemin gittikçe arttığı günümüzde Atebetü'l Hakayık
gibi kültürümüzde derin izleri olan eserlerden Türkçe derslerinde yararlanılabileceği düşünülmektedir.
Zira değerler toplumun temel yapı taşını oluşturur. Bunun içindir ki milletler varlıklarını korumak ve
devam ettirmek için sahip oldukları değerleri korumak zorundadırlar. Değerlerin hatırlanması, yeni
içeriklerle zenginleşerek yeniden hayata aktarılması o millet için büyük bir güç kaynağı oluşturur
(Tekşan, 2012: 1).
KAYNAKÇA
Akbaş, Oktay (2008). “Değer Eğitimi Akımlarına Genel Bir Bakış”, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt 6, No. 16.
Aktepe, V. ve Yel, S. (2009). “İlköğretim Öğretmenlerinin Değer Yargılarının Betimlenmesi”, Türk Eğitim
Bilimleri Dergisi, 7(3).
Arat, R.R. Atebetü'l- Hakayık (2006). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Boztaş, K. ve Tezci, E. (2015). “Tutum ve Değerler Kapsamında Polis Meslek Yüksekokulu Örtük Programı”,
Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,
10/11.
Büyüköztürk, Ş. vd. (2010). Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Demir, H. ve Şahin, H. (2015). “Değerler Eğitiminden Hareketle Murathan Mungan’ın “Şahmeran’ın Bacakları”
Adlı Öyküsünü Yeniden Okumak”, Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic Volume 10/15.
MEB. (2005). İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi (6-7.sınıflar) Öğretim Programı ve kılavuzu. Ankara: Devlet
Kitapları Müdürlüğü.
Tekşan, K. (2012). Türkçe Dersi Öğretiminde Kutadgu Bilig'in Kullanımı, Ahi Evran Ü. Kırşehir Eğitim Fakültesi
Dergisi, Sayı 3.
Yazıcı, K. (2006). “Değerler Eğitimine Genel Bir Bakış”, TÜBAR, XIX.
TÜRK LEHÇELERİ ARASINDAKİ AKTARMA SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ
Dr. Akjarkyn T. ABUOVA
Nurgül Ş. KALİEVA
Özet: Türk Lehçeleri bir kökten gelmesine rağmen, aktarma sırasında lehçeler arasındaki anlam farklılıkları
anlaşmayı zorlaştıran etmenler bulunmaktadır. Karşılıklı anlaşmayı zorlaştıran durumlardan birisi de her iki
dilde de bulunan ancak farklı anlamlarda kullanılan sözlerin varlıklarıdır. Doğrudan aktarmadaki bu artış bazı
çeviri sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bunlardan en önemlisi benzerlikten kaynaklanan sorunlardır.
Diğer önemli sorunlar ise etkin kültür ile ilgili söz ve unsurlarının, hayvan ve bitki isimlerinin, tasvirlerin
aktarılmasında ortaya çıkan sorunlardır.
Anahtar Kelimeler: Çağdaş Türk lehçeleri, Аktarma, Deyimlerin aktarılması, Оrtak söz varlığı, Аktarma
Sorunları.
Transmission Problems between Turkish Polish and Solutions
Abstract: Turkish languages is one of bottom the related languages, causing the convenience, confusing and
embarrassing moment of during the translation. Of course, this is the big discount for translators between
related languages of the similarities. But translation of only similar words to lose the quality meaning.
Keywords: related languages, translation, culture, civilization.
Her milletin tarihî gelişmesine bakılırsa, gitgide büyüyerek akan bir nehir göz önüne gelir.
Nehirlerin aktıkları yataklar bazen derin, bazen sığdır. Böylece dillerin de ayrı dünya görüşlerini ve
değişik kültürleri yansıtmaları, özellikle her dilde anlatım yolunun, gerçeği anlatma biçiminin farklılığı,
nehirlerin yatakları gibidir. Bu da bir dilden ötekine çeviri yapmayı güçleştiren başlıca etkenlerdendir.
Türk lehçeleri arasında dizim, yani kelime veya dil birimlerinin cümle içindeki yerleri ve diğer dil
birliklerine bağlanma şekilleri bakımından bazı farklar vardır. Ancak, bu farklar ses, kelime ve yapıdaki
farklar kadar fazla değildir. Bugün Çağdaş Türk lehçelerinin önündeki en önemli engel, Türk Dünyasının
dil bakımından bir bütünlük göstermemesidir. Türk Dünyasında tarihî ve siyasî sebeplerle ortaya çıkmış
olan farklı alfabeler ve yazım kuralları kullanılmaktadır. Bu engeli kısa zaman içerisinde geçmenin en
kolay yolu, bilim, kültür ve sanat eserlerinin karşılıklı olarak yazı dillerine aktarılmasıdır. Yapılan
çalışmalarla Türk Dünyasında aşağı yukarı on yıl içerisinde bir hayli yol alınmıştır.
Lehçeler arasında aktarma yapmanın teorik yönü ve teknikleri iyi bilindiği takdirde, bu çalışmalar
doğru ve hızlı yapılabilecektir. Türk Dünyasında lehçeler arasında aktarma yapmak isteyenleri, önemli ve
gerekli; aynı zamanda göründüğü kadar kolay olmayan bir görev beklemektedir.
Öncelikle şimdiki Türk halklarının ortak söz varlığını ana hatlarıyla değerlendirelim:
1. Bazı ses farklılıkları dışında fiillerin neredeyse tamamı ortaktır. Eski dönemlerden bu yana
dilimize yabancı dillerden isim, sıfat, zarf, edat türünden kelimeler girmiştir, ancak yabancı kökenli fiil
dilimizde çok azdır. Bu nedenle fiillerimizin çoğunun anlamı kolayca kavranabilir: Örneğin: imrenmek
vb.
2. Zamirlerimizin hepsi aynıdır. Sadece birinci tekil şahıs zamirinde b ~ m değişimi görülür.
Türkçe
Uygurca
Türkmence
Kazakça
Tatarca
Kırgızca
Özbekçe
Ben
Mén
Men
Men
Min
Men
Men
Sen
Sén
Sen
Sen
Sin
Sen
Sen
O
U
Ol
Ol
Ul
Al
U
Biz
Biz
Biz
Biz
Béz
Biz
Biz
Siz
Siler
Siz
Sender
Séz
Siz
Siz
Onlar
Ular
Olar
Olar
Alar
Alar
Ular
Ancak, Türk Dünyasının bütün mensupları men’in ben anlamına geldiğini, ben’in de men
anlamında kullanıldığını bilmektedir. Zamirlerin çekimlerinde farklılıklar vardır, ancak cümlenin
bağlamından anlamı çıkarmak mümkündür (Koraş 2014: 197-249).
Kazak Devlet Kızlar Pedagoji Üniversitesi Öğretim Üyesi, akabuova@gmail.com
Kazak Devlet Kızlar Pedagoji Üniversitesi, nurgulkalieva@mail.ru
40
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
3. Sayı adlarımız ortaktır. Bütün Türk halkları aynı sayı adlarını kullanmaktadır. Milyona kadar
olan sayı adları da Türkçe kökenlidir. Milyon, milyar gibi sayı adları yabancı kaynaklı olmakla birlikte
bütün lehçelerde bu alıntı kelimeler kullanılmaktadır. Diğer kelimelerde olduğu gibi sayı adlarında da
lehçelere göre birtakım ses değişmeleri vardır (Koraş 2014: 197-249).
Türkçe: bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, yirmi, otuz, kırk, elli, yüz, bin vb.
Özbekçe: bir, ikki, üç, tört, beş, ålti, yetti, säkkiz, tokkiz, on, yigirmä, ottiz, qırq, ellik, ming vb.
Kazakça: bir eki, üş, tört, bes, altı, ceti, segiz, toğız, on, ciyırma, otız, qırıq, elw, jetpis, seksen,
toqsan, cüz, mıñ vb .
4. Vucüt ve organ adları ortaktır. Bazı lehçelerdeki ses değişimleri kelimelerin anlaşılmasına engel
değildir (Koraş 2014: 197-249). Örneğin:
Türkçe
Kazakça
Baş, göz, kulak, burun, ağız, buyun, dil, diş, saç, tırnak,
kol, ayak, bel, omurga, kaş, kirpik, diz, dirsek vb.
Bas, köz, qulaq, awız, moyın, til, tis, şaş, tırnaq, qol,
ayaq, bel, omırtqa, qas, kirpik, tize, tirsek vb.
5. Coğrafya adları bütün lehçelerde ortaktır. Bu kelimelerde de birtakım ses değişiklikleri vardır,
ancak bunlar da anlaşmaya engel değildir. Biraz dikkat ve gayretle bu kelimelerin anlamları çıkarılabilir:
dağ, yaylak, kır vb (Koraş 2014: 197-249).
6. Renk adlarımız ortaktır: ak, kara, sarı, al, kızıl, kök, yeşil, boz gibi. Bazıları lehçelerin genel ses
özellikleri sebebiyle bazı kelimeler değişikliklere uğrar: yeşil ~ jasıl ~ caşıl (Koraş 2014: 197-249).
7. Soru kelimelerimiz ortaktır: “Kim? Ne?” bütün lehçelerde kullanılmaktadır. “Kaç ~ kança ~
neçe” gibi kelimeler farklı da olsa alışveriş sırasında hangi anlamda kullandıkları kolaylıkla
anlaşılmaktadır (Koraş 2014: 197-249).
Şimdi lehçeler arasındaki anlam farklılıkları anlaşmayı zorlaştıran etmenlerdendir:
Türkçe
Kazakça
Azerice
Sabah
Tañerteñ
Seher
Akşam
Keş / aqşam
Şam
Öğle
Tüs
Günorta
Kahvaltı
Tañğı as
Seher yemeği
Karşılıklı anlaşmayı zorlaştıran durumlardan birisi de her iki dilde de bulunan ancak farklı
anlamlarda kullanılan sözlerin varlıklarıdır:
Türkçe
Azerice
Düşmek: Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan
aşağıya inmek
Düşmek: Bir taşıttan inmek
Danışmak: Bilgi almak, görüş sormak
Danışmak: Konuşmak
Kabak: Bir sebze türü
Gabag: Ön
Subay: Silâhlı kuvvetler içinde asteğmenden mareşale
kadar rütbelere yükselebilen, özel kanunlara bağlı asker
Subay: Bekâr
Meraklı: Her şeyi öğrenmeye çalışan
Meraklı: Dikkat çekici, ilgi uyandırıcı
Yaranmak: Birine hoş görünmek
Yaranmak: Meydana getirmek, yapmak.
Boylamak: İstemeyerek bir yere gitme durumunda
kalmak; dalmak; düşmek
Boylamak: Ayak parmakları üzerine kalkıp yükselerek
ileri bakmak
Muhbir: Ysas dışı olan bir durumu yetkili makamlara
bildiren kimse, ihbarcı.
Muhbir: Muhabir
Düz: Eğik veya dik olmayan, yatay durumda olan
Düz: Doğru
Sovyet döneminde Türk lehçelerin ve toplulukların edebî eserleri Türkçeye (veya diğer lehçelere)
daha ziyade aracı dillerden yani çoğunlukla Rusça ve İngilizceden aktarılırdı. Fakat son yirmi yılda Türk
halklarının hikâye, masal ve romanlarının doğrudan Türkçeye aktarma denemelerden kayda değer bir artış
vardır.
Doğrudan aktarmadaki bu artış bazı çeviri sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bunlardan en
önemlisi benzerlikten kaynaklanan sorunlardır. Diğer önemli sorunlar ise etkin kültür ile ilgili söz ve
unsurlarının, hayvan ve bitki isimlerinin, tasvirlerin aktarılmasında ortaya çıkan sorunlardır.
I. Benzerlikten Doğan Sorunlar
Kazakça ile Türkçenin aynı kökten gelen diller olduğu bellidir. Dolaysıyla bu iki dil arasında hem
söz varlığı hem de dil bilgisi açısından çok benzerlik vardır. Ancak, bu benzerlik aynılık olarak
algılandığı zaman anlamlı anlamsızlığa dönüşüvermektedir. Bu sadece günlük konuşmalarda değil,
41
Dr. Akjarkyn T. ABUOVA-Nurgül KALIYEVA/Türk Lehçeleri Arasındaki Aktarma Sorunları…
aktarmalarda hatta edebî aktarmalarda bile bu hataya düşülmektedir. Bu hatalar kalıplaşmış ifadelerin,
bazı terimlerin, deyim ve atasözlerinin, itibari değerlerin, zamanların, ad durumlarının yanlış aktarılması
şeklinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin: «Бізге тез үйреніп кетті.» cümlesini “Bize tez öğrendi.” Diye
aktarmak mümkündür, ama bu çok anlamsız bir aktarma olurdu. Çünkü buradaki üyrenüw yani öğrenmek
fiili “alışmak” anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla cümle “Bize çok çabuk alıştı.” Biçiminde
aktarılmalıdır. «Әжесі Арайды сүйді.» cümlesini “Ninesi Aray’ı sevdi.” Şeklinde aktarmak çok
mümkündür. Fakat süyu fiili burada sevmek değil öpmek anlamında kullanılmıştır.
II. Etnik Kültürle İlgili Sözlerin Aktarılmasında Karşılaşılan Sorunlar
“Awıl” ve “Kiyz Üy” ile ilgili sözler vb.
-
Bazı Örf ve Adetlerle İlgili Sözler
“Şildehana”, “Toy”, “Jılın berw” vb.
-
Giyecek Kültürü İle İlgili Sözler
Şapan, tımak, şekpen, şolpı, taqiya vb.
-
Mutfak Kültürü İle İlgili Sözler
As mazirleri vb.
İyecek ve içecekler vb.
Deyimler, dillerin hepsinde var olan bir kavramlar bütünüdür. Onlar sayı bakımından, serbest
kelime gruplarına göre daha azdır. Deyimler mânâsına göre ayrı kelimelerle, yapısına göre serbest kelime
gruplarıyla aynı vaziyette bulunur. Serbest kelime gruplarının yapısında yer alan kelimeler, kendi
anlamlarını tek başlarına serbestçe korurken, deyimlerin içinde yer alan unsurlar, çoğu kez beraberce bir
anlama sahip çıkarlar. Deyimlerdeki unsurların yeri sabittir, birbirleriyle bağlantılarına sadık kalırlar.
Yukarıda söylendiği gibi, deyimleri bir dilden ikinci bir dile kelime kelime çevirmek mümkün değildir.
Deyimler üslûpla sıkı sıkıya bağlantılı olduğundan çeviri alanında dilbilimiyle birlikte edebî açıdan da
incelenirler.
Deyimlerin aktarılması Türk Dünyasının bilim adamları tarafından da etraflıca ele alınmaktadır.
Her biri belirli bir edebî eserin aktarılmasına çalışırken atasözlerinin ve deyimlerin aktarılmasındaki
zorluklara dikkat etmek zorunda kalmışlardır. Çeviri teorisi içinde deyimleri ikinci bir dile çevirme
sorununa değinince; her dilden çeşitli eserlerin çevrilmesi konusunda söylenen düşünceleri toplayıp elden
geçirmek anlamlı olacaktır. (Aksan 1990; Aktaş 1995).
Bu alandaki fikrini açıklayan Kazak dilbilimcilerinden İ. Kenesbayev: "Çeviri usulü, çeviri dili
kendine göre ayrıca incelenmelidir diye düşünüyoruz." demiş ve sonra «Ķazaķ Tiliniñ İdiomdarı Tuwralı
(Kazak Dilinin Mecazlarına Dair)» adlı araştırmasında çeviri teknikleri konusunda kendi görüşlerini dile
getirmiştir. İ.Kenesbayev; mecazların, atasözlerinin, deyimlerin ve tabirlerin kendi aralarındaki
farklılıkları inceleyerek, onları başka dillere çevirmenin yollarını bulmaya çalışmıştır. “Onları çevirmenin
gerekli olup olmadığının yanıtı atasözlerinin, deyimlerin, özdeyişlerin ve mecazların kendisinde
bulunuyor, her dilin kendine özgü ve çok eski mecazlarını «kal'ka»
1
olarak ele almaktan başka yol
yoktur.” demiştir. (Kenesbayev, 1946). Atasözlerinin, deyimlerin, özdeyişlerin, mecazların özelliklerini
inceleyerek, onları kelime kelime çevirmenin mümkün olmadığını söylemiştir. Fakat bununla birlikte bir
dilden öteki dile çevrilemezler diye de net bir fikir belirtmemiştir. “Onları inceleyerek, mânâsına göre
benzer kelime gruplarını bularak çevrilecek dilde anlaşılabilecek hâle gelmelerini sağlamamız gerekir.”
demiştir. (Kenesbayev, 1946).
M. Balakayev, E. Canpeyisov, M. Tomanov, B. Manasbayev 1966 yılında yayınladıkları «Ķazaķ
Tiliniñ Stilistikası (Kazak Dilinin Üslup Bilimi)» adlı kitapta deyimlerin çevirisi hakkındaki fikirlerini
ortaya koymuşlardır. Bu eserde dilbilimciler deyimlerin, Rusçadan Kazak Türkçesine nasıl çevrileceğini
ele almış, deyimlerin ve atasözlerinin aktarılması için üç metot göstermişlerdir:
“1. Deyimleri ve atasözlerini çevirirken onun genel mânâsı verilmelidir;
2. Deyimleri ve atasözlerini çevirirken anlam açısından benzeyen bir deyim ve atasözü
bulunmasına dikkat edilmelidir;
3. Pek çok sabit kelime grubu bir dilden ikinci bir dile kelime kelime de çevrilebilir.” (Balakayev
vd. 1966).
1
Kal’ka: Başka dilden sözü sözüne tercüme edilerek alınmış söz veya tâbirdir, Rusça-Türkce Sözlük, Moskova, 1972.
42
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Son zamanlarda Türkiye Türkçesinden Kazak Türkçesine geçen deyimler ya da Kazak
Türkçesinden Türkiye Türkçesine geçen deyimler bulunmamaktadır. Bunun nedenleri şunlardır:
1. Coğrafî açıdan birbirlerine komşu olmamaları, bundan dolayı iki toplumun sıkı ilişkiler içinde
bulunamaması;
2. Geçmişte ortak bir ideolojiyi paylaşmamaları ve ortak faaliyetlerde birbiriyle bağlantıda
olmamaları.
Meselâ, Türkiye Türkçesinde «İki ayağını bir pabuca sokmak (koymak)» deyimi, bir kimseyi bir
işin acele yapılması için sıkıştırmak anlamında kullanılıyorsa, Kazak Türkçesinde «Eki ayağın bir etikke
tığuw (İki ayağını bir çizmeye tıkmak) » deyiminin birinci anlamı, bir kimsenin bir işi doğru ya da
zamanında yerine getirmediği için azarlanması ya da birisinin ona kızmasıdır. (ÖTS, 2002: 1359). İkinci
anlamı ise; Türkiye Türkçesindeki gibidir. Burada, semantik açıdan bir miktar anlam kayması vardır. Bu
örnekteki gibi deyimlerle her iki lehçe aynı kökten geldiği için, az da olsa karşılaşabiliriz. Fakat deyimler
çoğu kez anlam kaymasına uğramıştır. Atasözlerinde ise, daha fazla benzerlik vardır(Koraş, 2014: 197-
249). Meselâ, Kazak Türkçesindeki «Köp casağan bilmeydi, köpti körgen biledi.» atasözü, Türkiye
Türkçesinde «Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir» şeklindedir ve anlam kayması yoktur. Yine, Kazak
Türkçesinde «Âyeldi bastan, balanı castan.» şeklindeki atasözü Türkçede «Gelini duvağında, çocuğu
beşiğinde.» ve «Ağaç yaşken eğilir.» atasözleriyle karşılık bulur. Günümüzün edebî dilinde kullanılan bu
atasözlerinde de anlam kayması görülmemektedir.
III. Hayvanlar ve Bitkilerle İlgili Sözlerin Aktarılmasında Karşılaşılan Sorunlar
-
Hayvancılığa ve Hayvanlara Dair Sözler
Hayvan yaş sınırı adları vb.
-
Bitkilerle ilgili sözler
Seksewil, karagan vb.
IV. Tasvirlerin Aktarılması Sorunu
Kazak hikâyelerindeki tasvirlerin özellikle de tabiat tasvirlerinin Türkçeye aktarılması başlı başına
bir meseledir. Çünkü tabiat göçebe kültürün yaratıcısı Kazaklar için hayatın kendisidir. Dolayısıyla
Kazakların dünya görüşünü, hayat felsefesini, dağlara, yağmura vb. gördüklerini ve görmek istediklerini
bilmeden tabiat tasvirlerini doğru ve eksiksiz ermek mümkün değildir.
Sonuç
Bu sorunların aşılması için doğru ve mümkün mertebe eksiksiz hazırlanmış sözlüklerin yanında
hem Türkçeyi hem Kazakçayı iyi derecede bilen, Kazak ve Türk kültürünü özümsemiş ciddi aktarıcılara
ihtiyaç vardır.
Достарыңызбен бөлісу: |