ƏDƏBİYYAT
Budaqov B.Ə., Qeybullayev. Q.Ə. Ermənistanda Azərbaycan mənşəli toponimlərin izahlı lüğəti. Bakı: “Oğuz eli”
nəşriyyatı, 1998.
Cəfərov N. Eldar İsmayıl Sənətkar ömrü. https://www.youtube.com/watch?v=Cl3L21VHyYA
İsmayıl E. Xatırla məni. Bakı: “Nurlan”, 2005
İsmayılE.
Aqil İman haqqında xatirələr.
http://analoq.az/edebiyyat/1162-goychenn-man-mann-
goyches.html
(05.03.2016)
Mədətoğlu Ə.
Qısa deyim, uzun dərdi poeziyamızın Məcnun sşairinə bir ismarış. “Ədalət qəzeti”, Bakı, 2014, 15
aprel
Məmmədli A. Xatırladım şair dostum Eldarı. Bakı: “Təfəkkür”, 2012, 184 s.
Təmirov H. Ədəbiyyatımızda deportasiya mövzusuna həsr olunmuş əsərlər.
Yalquzaq.com
, 26 Mar 2010,
http://www.yalquzaq.com/?p=11792
Yusifli
V.
Məcnun
Göyçəlinin
Vətən
harayı.
Günaz.tv.,
http://www.gunaz.tv/?id=2&vmode=1&sID=8360&lang=1
(
22.08.2008)
XX. YÜZYILDA BİR KLASİK TÜRK ŞİİRİ TAKİPÇİSİ: AZERBAYCANLI ŞAİR ALİAĞA
VAHİD
Prof. Dr. Şener DEMİREL
Özet: Türk Dünyası Edebiyatı içinde Azerbaycan edebiyatının ayrı bir yeri vardır. Özellikle XIV. yüzyılda
Seyyid Nesimî ve XVI. yüzyılda da Fuzûlî başta olmak üzere söz konusu edebiyat dairesi içinde yetişmiş,
etkileri bütün bir Türk edebiyatına yayılmış çok sayıda sanatçı bulunmaktadır. XX. yüzyılın ilk yarısında
bütün dünyada baş gösteren savaşlar ve toplumsal olaylar sanatçılar üzerinde farklı biçimlerde yansımalar
meydana getirmiş; bununla birlikte kimi sanatçılar da eserlerinde, özellikle şiirlerinde geleneğe önemli
derecede yer vermeye çalışmışlardır. Söz konusu geleneğe hatırı derecede yer veren şairlerin başında Aliağa
Vahid gelmektedir. Özellikle Fuzûlî’nin şair üzerindeki etkisi başlı başına bir inceleme konusu olabilecek
boyuttadır.
Bu bildiride Azerbaycan edebiyatının XX. yüzyılda yetiştirdiği ve şiirlerinde Klasik Türk şiirinden dikkat
çekici izler taşıyan Aliağa Vahid’in gazellerinden hareketle onun edebi kişiliği ve Klasik Türk şiirinden
etkilenmeleri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Şiiri, Azerbaycan, Aliağa Vahid, Şiir, Gazel
A Classical Turkish Poem Follower in 20th Century: Aliaga Vahid the Poet From Azerbaıjan
Abstract: Azeri literature has a special place in Turkish world literature. There are many artists who were
raised in the aforementioned literature circle and who affected whole Turkish literature such as Seyyid
Nesimi in 14th century and Fuzuli in 16th century. The wars and public events occurred all over the world in
the first half of 20th century caused different reflections on artists and accordingly some artists tried to give
significant place to tradition in their pieces of art, especially poems. One of the most important poets who
gave place to aforementioned tradition is Aliağa Vahid. Especially the effect of Fuzuli on the poet is at such a
level that it can be subject to research.
In this announcement the focus point will be the tradition, love of country, pothouse type, music and
especially influencing from classical Turkish poetry which constitute the very important dimensions of the
literate personality of Aliaga Vahid (who is an important poet raised by Azerbaijan literature in 20th century
and whose poems bear the traces from classical Turkish poetry) based on his gazelles.
Keywords : Classical Turkish poetry, Azerbaijan, Aliağa Vahid, poem, gazelle
1. Aliağa Vahid’in Hayatı ve Edebî Kişiliği
1.1. Hayatı
15
Ekim
1895’te
Bakü’de
dünyaya
gelen
Eliağa
Vâhid
(Memmedguluoğlu
İskenderov)/Masazır/1895-1965 XX. Azerbaycan edebiyatının yetiştirdiği en önde gelen şairlerden
biridir.
1
Babası Mehemmedgulu bir marangoz ustasıdır ve oğlu Eliağa Vâhid de ilk mesleki eğitimine
babasının yanında başlamıştır. Oldukça küçük sayılabilecek bir yaşta anne ve babasını kaybeden şair,
kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak amacıyla baba mesleği marangozluk yapmıştır. Ancak ilerleyen
yıllarda sanayinin ilerlemesiyle marangozluk mesleği itibarını kaybetmiş ve Eliağa Vâhid de bir tütün
fabrikasında çalışmak zorunda kalmıştır.
Eliağa Vâhid, bir yandan kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için çalışırken bir yandan da
basın-yayın dünyası içinde kendisine yer edinmeye başlamış, bu bağlamda 1914-1915 yıllardan itibaren
"Basiret", "İgbal", "Tereqqi", "Babayi Emir" gibi dergi ve gazetelerde boy göstermeye başlamıştır.
Mizahi yazılarını, gazel, meyxana ve kısa hikâyelerini "İgbal", "Zehmet", "Bayrağ-ı Edalet", "Besiret",
"Tuti", "Mezeli" gibi gazete ve dergilerde yayınlatmıştır.
I.Dünya Savaşı yıllarında Rusya’da patlak veren Bolşevik ihtilali zaman içinde halkın üzerinde
ciddi bir baskı unsuru hâline gelir. Eliağa Vâhid böyle bir ortamda içinde bulunduğu toplumun maruz
Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi, sdemirel63@gmail.com
1
Eliağa Vâhid’in hayatı, sanatı ve klasik şiirden etkilenmelerinin konu edildiği bu bildiri metni Sempozyum
Düzenleme Kuruluna gönderildikten sonra Yrd. Doç. Dr. Mahmut Sarıkaya tarafından “Türk Dünyasının Son Büyük
Gazel Şairi, Eliaga Vâhid ve Gazelleri, Vizyon Yayınları, Ankara 2015” isimli bir çalışma yayımlanmıştır. Henüz
elimize geçmemiş olan bu çalışma ile Eliağa Vâhid’in Türkiye’de daha geniş bir okur kitlesi tarafından tanınacağı
muhakkaktır.
620
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
kaldığı baskı ve şiddet karşısında duyarsız kalmamış ve toplum hayatında baş gösteren kimi aksaklık ve
eksiklikleri hem hiciv hem de mizahî bir üslupla kaleme almaya çalışmıştır. Vâhid'in üslubundaki mizah
ve lirizm, Bolşevik ihtilâlinden sonra da devam eder. Yazıları "Kommünist", "Maarif ve Medeniyyet",
"Şerg Qadmı", "Yeni Yol", "Genç İşçi" ve benzeri yayın organlarında sık sık görülmeye başlayan Eliağa
Vâhid, II. Dünya Savaşının ortaya koyduğu maddî-manevî sıkıntıların bir sonucu olarak birkaç
arkadaşıyla birlikte meydana getirdikleri küçük bir tiyatro grubuyla propaganda komitelerinde yer alarak
köy köy, fabrika fabrika dolaşır ve halkı Hitler’e ve faşizmle mücadeleye çağırmıştır (TDTEA, 2002:85).
Eliağa Vâhid’in bu çalışmaları yönetim tarafından takdirle karşılanmış ve 23 Ağustos 1943
tarihinde düzenlenen bir törenle kendisine bir ödül verilmiştir. Ödülün verilişi sırasında Eliağa Vâhid
hakkında şu sözler söylenmiştir: “Vatanımızın bu ağır günlerinde öz galemini süngü ile evaz eden
şairlerimizden biri olan Eliağa Mehemmedgulu İskenderov, Eliağa Vâhid hal-i suretin 1943 yılı, 23 Agust
tarihli fermanıyla emekdar ince sened hadimi fahradiyle teltif olunur. Son iki il muharebe illerinde Eliağa
Vâhid teşvikat gazeteleriyle kendi emekdarları yüzlerle çıkış edip özünün keskin satirik şiirleriyle Alman
Faşizminin canavar tabiatını vatandaşlara açıp gösterübdür.
2
Gerçekte Eliağa, bu sürece gönüllü bir biçimde katılmamıştır. Dönemin aşırı baskıcı yönetimi,
sanatçıyı böylesi bir hareket içinde olmaya zorlamıştır. Öte yandan yeni bir toplumsal yapı meydana
getirilmeye çalışılırken, toplumun eli kalem tutan kişilere ihtiyacı vardı ve bu da yeni bir edebiyat
ihtiyacını ortaya çıkarıyordu. İşte böylesi bir ortamda Eliağa Vâhid “Kommünist” gazetesi
redaktörlüğünde edebiyat işçisi olarak çalışmış ve yine Azerbaycan Devlet Neşriyatında da musahhih
olarak görev yapmıştır. Bu süreç neredeyse ömrünün sonuna kadar devam etmiş; sürekli bir şekilde sanat
faaliyetlerinin içinde kalabilmesine imkân tanımıştır.
Eliağa Vâhid, 30 Eylül 1965’te Bakü’de vefat etmiş, Fehri Hıyaban’da defnedilmiştir.
1.2. Edebî Kişiliği
Aliağa Vahid, klasik Türk şiiri tarzındaki gazelleri, hicivden mizaha birbirinden farklı konulardaki
şiirleri ve yazılarıyla XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının yetiştirdiği önemli isimlerden biridir. Sanatçı
üzerine yapılan çalışmalarda üzerinde mutabakata varılan ortak görüşlerin başında onun Azerbaycan
edebiyatında geçmiş ile geleceği, gelenekle yeniyi birleştiren bir edebi şahsiyet olması gelmektedir.
Vahid aynı zamanda klasik Türk şiirinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Fuzûlî’yi anlamanın ve ona
ulaşmanın önde gelen bağlantı noktasıdır. Bir başka ifadeyle XX. Yüzyıl Azerbaycan sanat ve
sanatçısının Fuzûlî’yi anlama ve yorumlayabilmesi için öncelikle Aliağa Vahid gibi şairleri tanıması ve
onun şiirlerini anlaması gerekmektedir. Bununla birlikte şairin etkisi altında kaldığı şairler Fuzûlî ile
sınırlı değildir. Özellikle klasik Azerbaycan edebiyatının önde gelen şahsiyetlerinden olan Nizamî,
Hakanî, Felekî ve Nevâî gibi şairlerin şiirlerinden tercümeler yapması, onu klasik Azerbaycan edebiyatı
geleneğinin XX. yüzyıldaki en önde gelen temsilcilerinden biri yapmıştır.
Safura Guliyeva (2005), Vahid’in edebi kişiliği ile ilgili olarak “Aliaga Vahid, Seçme Eserleri,
2005” adlı çalışmanın ön sözünde onun gazellerinde halk dilindeki ifadelerin yer aldığını, mazmunların
yeni bir bakış açısıyla işlendiğini, samimi, içten ve zarif bir âşıkı temsil ettiğini vurgular ve özellikle
şairin “Bir denesen” , “Gözlerin garadır”, “Kimin istekli yansan”, “Hoşum gelir”, redifli gazellerinin halk
dili ve söyleyişine uygun olarak başarılı bir biçimde ifade edildiğine dikkat çeker. (Guliyeva, Seçme
Eserleri, 2005:8).
Musa Vakıf (1993:5), Vahid’in gazellerinden yola çıkarak, ondaki Fuzûlî etkisini şu sözlere dile
getirir: Fuzûlî’nin sanatını devam ettiren ve kendini onun öğrencilerinden biri olarak kabul eden Vahid,
Azerbaycan edebiyatında gazel türünün büyük temsilcisi olarak kabul edilir.
İlk şiirlerini 1914’te yayımlayan Aliağa Vahid’in edebî kişiliğinden, özellikle gazellerinden
bahseden kaynaklar, onun çok belirgin bir biçimde klasik Türk şiiri geleneğinden etkilendiği konusunda
hem fikirdirler. Aliağa Vahid’in gazelleri de yukarıda dile getirilen gelenek bağlamında değerlendirildiği
zaman, aşkın, lirizmin, ıstırabın ve tasavvufun belli ölçülerde rindane-arifane bir söylem çerçevesinde dile
getirildiği görülür:
Aşk âleminde bunca belâlar ki çekmişem
Maksad tavâf-ı ârız-ı cânânedir bana (Aliaga Vahid, Seçme Eserleri; 2005 s.65)
2
Bu yazı Ali Ağa Vâhid’in önemli katkıda bulunduğu meyhane türü ve kendi hayatının bir yönüne ışık tutan ve
1991 yılında gösterilen Aliağa Vâhid Qezelxan adlı filmdeki bir sahneden alınmıştır.
621
Prof. Dr. Şener DEMİREL/XX. Yüzyılda Bir Klasik Türk Şiiri Takipçisi: Azerbaycanlı Şair Aliağa Vahid
diyen şair, Fuzûlî’yi çağrıştırmaktadır. Aşk âlemi, belâ, cân gibi kelimeler, şairin söyleminin en
belirgin unsurlarıdır. Şair yukarıdaki beytinde çok çarpıcı bir biçimde klasik şiirin birçok unsurunu bir
arada kullanarak gelenekten ne oranda beslendiğini ortaya koymuştur.
Hasan Mecid-zâde (1962:5) ise Vahid’in edebî kişiliği ile ilgili olarak şunları söyler: “Vahid, gazel
sahasına, sade, canlı yeni bir ruh getirmiştir. Onun insanlara doğruluğu ve yüksek ahlaklı olmayı telkin
eden ifade tarzındaki sadelik, güzellik onu gelmiş geçmiş tüm gazelhanlar seviyesinden çok daha yükseğe
çıkarmıştır. O gazellerinde orijinaldir. Gazeli, şiir gibi muasırlaştıran, halk dilinde güzel numunelerini
yazmaya nail olan Vahid, haklı olarak Azerbaycan Sovyet şiirinin öncüleri arasında olmuştur.”
Vahid’in edebi kişiliğinin önemli göstergelerinden biri de şiirlerinde yer yer karşımıza çıkan
ârifâne-hikemî-tasavvufî-rindâne söylemdir. Fuzûlî’yi andıran bu söylem, aynı zamanda klasik Türk
şiirinin şair üzerindeki hatırı sayılır bir etkisi olarak da açıklanabilir. Vahid’in aşağıya alınan iki beytinde
dile getirilen duygu ve düşünceler bile, esasında onun gelenekten ne ölçüde beslendiğini göstermeye
yetmektedir:
Gözyaşım akdıkça artar sûz-ı aşkım sînede
Yoktur ümmidüm halâs etsin bu oddan su beni
İncelib zülfün hayaliyle vücudum öyle kim
Târ-ı zülfünden hesâb eyler gören bir mû beni
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005.100)
İlk beyitte geçen gözyaşı, sûz-ı aşk, sîne, od ve su kelimeleri, Fuzûlî’nin ünlü “su” redifli
kasidesinin ilk beytindeki şu ifadeleri çağrıştırır:
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Akyüz ve Diğerleri, 1990:31).
Akpınar, Vahid’in edebi kişiliğinden bahsederken, onun yanlış zamanda ve yanlış yerde
bulunduğunu, birbirine zıt iki unsurun (içinde bulunulan zaman ve gelenekten beslenen şiir anlayışı) karşı
karşıya geldiğini belirtir ve şöyle der: “Aliağa Vahid’in güzellik ve aşk anlayışı o dönem şairlerinden çok
farklıdır. Çünkü artık bu dönemde klasik şiir anlayışındaki soyut mefhumlar, somut hâl almış, dönemin
yaşantısı, mücadeleler bunları hayaller ülkesine bırakmıştır. Bu nedenle Aliağa Vahid için yanlış zamanda
dünyaya gelmiş, devri ile uzlaşamamış bir rind şairdir, denilebilir.” (Akpınar, 1994:75).
Buraya kadar yapılan tespit ve değerlendirmeler ışığında Vahid’in, özellikle gazelleri ile ön plana
çıkmış, başta Fuzûlî olmak üzere birçok şairden etkilenmiş, klasik şiirin mazmun, kafiye ve redif gibi
birçok unsuruna son derece vakıf bir sanatçı olarak kendi edebi kişiliğini ortaya koymuştur, diyebiliriz.
1.3. Vahid’de Vatan Sevgisi
Vahid’in edebi kişiliğinin en önemli özelliklerinden biri de şiirlerinde çok sık bir biçimde işlediği
vatan temidir. Esasında XX. yüzyıl Azerbaycan’ın içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortam dolayısıyla
şairlerin vatan temine yöneldikleri eserlerinde bu temayı mümkün oldukça fazla kullanmaya çalıştıkları
bir gerçektir. Söz konusu sanatçılardan biri olan Vahid birçok şiirinde kendini vatansever bir şair olarak
tanımlamış, birçok şiirinde ülkesinden ve onun şehirlerinden bahsetmiştir. Örneğin, aşağıya alınan
beyitlerde şairin vatanı bağımsız Azerbaycan’a, Bakü’ye ve kendi halkına duyduğu hisler yer almaktadır:
Ne tabiat görüp ömründe ne dünya yitirip
O güzeller ki bizim Azerbaycan’da olur
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:296)
Her taraf güldür çiçeklidir bu âzâd ülkemiz
Dâ’im öz hoş-baht halkın bahtiyâr ister gönül
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri; 2005:130)
Men esîr-i aşkıyım öz halkımın öz yurdumun
Sevmeyen öz halkını öz yurdunu dîvânedir
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri; 2005:271)
Aliağa Vahid’in şiirlerinde önemli bir yer tutan “vatan” temi, kendisi en somut bir biçimde
“Bakü’de”, Lerik’de ve “Vatan” adlı şiirlerde kendisini gösterir. 12 beyitten meydana gelen “Bakü’de”
622
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
redifli gazelde şair, Bakü’nün güzelliğine değinir ve Hazar sahili ile cennet bağını andıran Bakü’yü
gelecek zaman içinde çok güzel günlerin beklediğini, Bakü’de yaşayan halkın saadet içinde olduğunu dile
getirir. Aynı şiirde Vahid, Bakü’yü yurdunun merkezi olarak görür ve onun güzelliğiyle vatan evlatlarını
şereflendirdiğini söyler:
Vardır indi, gözelim, başka melâhet Bakü’de
Gel edek şevk ile her yanı seyâhat Bakü’de
Gelecek nesle bu tarihi şerâfetdir ki
Görürüz özge sefa, özge letâfet Bakü’de
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:13-14)
“Lerik’de” redifli şiirde de Bakü’ye hissettiği duyguların benzerini dile getirir ve aşağıya alınan
beyitte “gül ve bülbül” mazmunu çerçevesinde Lerik’te gönlünün bir güzele vurulduğunu, bülbül gibi
feryat etmeye başladığını” dile getiri:
Gönlüm vurulub bir gül ü reyhane Lerik’de,
Bülbül kimi geldim yine efgâne Lerik’de
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:39).
“Vatan” adlı şiirinde ise vatanından ayrı kalmanın vermiş olduğu üzüntüyle vatan sevgisinin
boyutlarını “dumandan hayme/çadır, tufan gibi destan” gibi farklı çağrışımlarla şöyle dile getirmiştir:
Dumanlı dağların başında durdum
Dumandan özüme bir hayme kurdum
Geçdi hayalimden o güzel yurdum
Dumanlar başımda duman göründü
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:355 )
Çok kısa süre içinde vatanına barış ve huzurun geleceğine inanan Vahid, bunun için vatan
evlatlarının çok çalışmaları gerektiğini belirtmiştir. Şair, onların çabaları ile ufukta zafer ışığının sonsuza
kadar yanacağını, insanlara değerin sadece bu diyarda verildiğini, bu nedenle bütün dünyada örnek bir
diyar olacağını söylemiştir.
Cihan ışıklanacak sülh ile edalet ile
Bizim ufukda zafer nuru payidar olacak.
Bizim diyardadır kadr ü kıymet insana,
Bütün cihana nümune bizim diyar olacak!
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:121)
Bir şiirinde öldükten sonra dahi bağ u baharının solmaması için vatana, halka hizmet etmek için
çalıştığını şöyle dile getirmiştir:
Vatana, halka, çalışdım ebedi hizmet edem,
Solmasın bağ u baharım, men ölenden sonra.
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:23)
1.4. Vahid’de Musikî
Aliağa Vahid’in edebi kişiliğinin ve gazellerinin önemli bir boyutunu da musiki oluşturmaktadır.
Aynı zamanda bir “gazelhân” olan şairin gazellerinde kendisini gösteren musikî ve musikî terimlerinin
izlerini “meyhane” türündeki şiirlerinde ve yer yer gazellerinde daha net bir biçimde görmek mümkündür.
Şair musîkî ifadesini birkaç kere kullandığı aşağıdaki beyitlerde musîkî meclisinin yeni birtakım
alametleri olduğunu ve bu alametler içinde can yakıcı hikâyelerin bulunduğu; herkesin musîkîden zevk
alamayacağını, bunun için musîkîye vakıf olmak gerektiğini belirtir. Şairin hayatını konu alan bir
filmdeki bazı sahneler şairin musikî ile ne kadar yakından ilgilendiğini göstermesi açısından dikkate
değerdir:
Mûsîkî zevkine ol kes ki değildir vâkıf
Bu besâtin ne bilir ki ne şerâfetleri var
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:46)
Şaire göre mescit ehlinin musikiden zevk alabilmesi mümkün değildir; çünkü onlar bu konuda
cahildirler:
Mescid ehli ne bilir mûsîkî zevkin Vahid
623
Prof. Dr. Şener DEMİREL/XX. Yüzyılda Bir Klasik Türk Şiiri Takipçisi: Azerbaycanlı Şair Aliağa Vahid
Çünki câhildiler oldukça cehâletleri var
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:246)
Vahid “Değer” redifli gazelinin her bir beytinde musikiyi farklı çağrışımlarla ele alır. Örneğin
aşağıya alınan beyitlerde musikinin bin sevgiliye değer olduğunu”; “mûsikînin her hastaya ilâç olduğunu,
bu ilacın Lokman’ın bin ilacına bedel olduğunu”vb. duygularını dile getirir:
Musiki neşesi min sevgili cânâna değer
Eser-i-nâle-yi ney ârif üçün câne değer.
Mûsikîyle ola her hastaya âlemde ilaç
Bu tebâbet yine min çâre Lokman’a değer
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005: 263)
2. Vâhid’de Klasik Türk Şiiri Etkisi
Aliağa Vahid’in gazellerindeki klasik Türk şiirinin izlerine dair tespit ve değerlendirmelere
geçmeden önce Ahmet Pirverdioğlu’nun ‘Azerbaycan Divan Edebiyatı’ adlı yazısının sonlarında konuyu
Aliaga Vahid’e getirirek şunları söylemiştir: “Divan şiiri gelenekleri Azerbaycan’da hiçbir zaman
tümüyle yok olmamış, ayrı ayrı şair ve yazarlar ta XX. yy’ın sonlarına kadar bu türden şiirler yazarak bu
geleneği sürdürmüşler. XX. yy ortalarında Aliağa Vahid gibi bir gazel ustasının ortaya çıkması bu
faaliyetlerin sonucudur.”
3
diyerek Vahid’in Azerbaycan Divan şiirinin son temsilcisi olduğuna vurgu
yapar.
Vahid’in şiirlerindeki genelde klasik Türk şiiri özelde ise Fuzûlî etkisi kendisi özellikle söylem
boyutunda çok belli eder. Bu bağlamda Fuzûlî’nin şiirlerinde ön plana çıkan aşk-lirizm-tasavvuf-ıstırap
temlerinin Vahid’in şiirleri için de büyük oranda geçerli olduğunu belirtmek mümkündür, diyebiliriz.
Aliağa Vahid’in gazellerindeki mahlas beyitleri bir yana bırakılacak olursa eğer, söz konusu şiirlerin
özellikle Fuzûlî başta olmak üzere Nedim, Neşatî Dede, Rif’at Dede gibi birçok şairin şiirinden izler
taşıdığı görülür. Bu noktada Vahid’deki Fuzûlî etkisinin, aynı coğrafya, aynı kültür, aynı hayat tarzı gibi
birçok farklı nedenden kaynaklanmış olabileceği ileri sürülebilir.
Kendisini “Fuzûlî’nin ayağının toprağının bir parçası” olarak kabul eden Aliağa Vahid’in
şiirlerinde Fuzûlî’dekine benzer bir biçimde aşk-ıstırap ve lirizmin insanî-irfanî bir kaynaktan neşet
etmesi üzerinde durulması gereken hususlardan biri olsa gerek. Konuyu daha somut kılmak adına Fuzûlî
ve Vahid’den aşağıya alınan örneklere bakmakta fayda vardır sanırım. Fuzûlî’nin ünlü,
Mende Mecnûndan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-ı sâdık benem Mecnûn’un ancak adı var
(Akyüz ve Diğerleri, 1990:167)
beyti Aliağa Vahid’in şiir dilinde şöyle şekillenir:
Menim ‘âşıklığım Mecnûndan artıkdır, bilir ‘âlem
Onu yâd eylemez her kim men rüsvâya bahdıkda
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:15)
Vahid, Fuzûlî gibi âşıklık konusunda kendisini sürekli olarak Mecnûn ile kıyaslar ve aşağıya alınan
beyitlerde kendisiyle Mecnûn arasında kurduğu farklı ilgiler ile karşımıza çıkarak şunları söyler.
Menden evvel yohdu bir âşık diyar-ı aşkta
‘Aşk dersin men gidip Mecnûn’a ilân etmişim
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005: 143)
Bir mübtelâ-yı aşkam, Mecnûn nedir yanımda,
Kaldım bu gam çölünde avare, neyleyim men?
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005: 192)
Vahid’in klasik Türk şiirinden etkilenmesi Fuzûlî ile sınırlı değildir. Fuzûlî’den çok farklı bir
kişiliğe ve sanat anlayışına sahip olan XVIII. yüzyılın önde gelen şairlerden biri olan Nedim’in bazı
şiirlerinden Vahid7in etkilendiği görülmektedir. Bu noktada ıstırap, gam ve keder gibi konularda Fuzûlî
etkisini belirgin bir biçimde hissettiren şair, eğlence, zevk, içki meclisi, güzeller vb. gibi konularda ise
Nedim’i hatırlatan beyitlerle karşımıza çıkar. Örneğin Nedim’in
3
https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=357562 (08.07.2015)
624
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Gizlice arasam ağzın lebin emsem sorsam
Hîç bir çâre bilir mi dil-i bîmâre ‘aceb
(Macit, 1997)
beyti Vahid’in kaleminden
Emdikçe o gül leblerini neş’elendim
Sermest gözün tek gece gündüz lâ’l olaydım
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:164)
biçiminde hayat bulurken, aşağıdaki,
Şarâb ola men olam bir de nâzlı dilber ola
Bir özge âlemi vardır eğer müyesser ola
Safâ-yı meclis-i mey min behiştten artıkdır
Bir elde gül tuta cânân bir elde sâgar ola
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:16-17)
beyitleri ise Nedim’in ünlü,
Bir elinde gül bir elde câm geldin sâkiyâ
Kangısın alsam gülü yâhud ki camı yâ seni
(Macit, 1997)
beytini çağrıştırmaktadır.
Vahid’in etkisinde kaldığı şairler Fuzûlî ve Nedim ile sınırlı değildir. XIX. yüzyılda yaşamış olan
Rif’at Dede’nin ünlü
Ben şehîd-i bâdeyem dostlar demim yâd eyleyin
Türbemi meyhâne enkâzıyla bünyâd eyleyin
4
matlaıyla başlayan gazelinde türbesinin meyhane enkazıyla yapılmasını isterken, Vahid de musikî
eşliğinde defn edilmek istediğini şöyle dile getirmiştir:
Musîkî ile meni defn eyleseler Vahid eğer
Kabrim toprağı min ravza-i Rıdvâne değer
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:264)
Aşağıdaki beyitlerde ise klasik şiirin önemli karakterlerinden biri olan âşık ve rind tipinin söylemi
kendisini gösterir ve “Ey gönül vefasız nazlı yâre yalvarma, bu beş günlük ömür için de rüzgâra
yalvarma.”
Könül, vefasız olan nazlı yare yalvarma,
Ne itibâr ona, bî-itibâre yalvarma!
Darıhma, yahşı yaman rûzigârımız geçecek,
Bu beş gün ömre göre rûzigâre yalvarma!
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:19)
Vahid’den vereceğimiz son örnek olan,
Mecnûnun aşkı Leylinin attırdı şöhretin,
Gadri bilinmez idi gülün, bülbül olmasa!
(Aliaga Vahid, Seçme Eserleri, 2005:23)
beyti ise Âşık Veysel’in ünlü
Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
dizelerinin habercisidir.
Sonuç itibariyle Aliağa Vahid, özellikle gazellerinde çok belirgin bir biçimde Klasik Türk şiirinin
konularını ve mazmunlarını kullanarak, Klasik şiir geleneğimizin XX. yüzyıldaki en önemli
temsilcilerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. Şairin şiirlerinde kendisini gösteren başta Fuzûlî
4
http://www.mared.org.tr/Icerik/r%C4%B1fat-dede-d1807-%C3%B61869-1733 (12.05.2015)
625
Prof. Dr. Şener DEMİREL/XX. Yüzyılda Bir Klasik Türk Şiiri Takipçisi: Azerbaycanlı Şair Aliağa Vahid
etkisinin hem geleneğin hem aynı coğrafyanın hem de şairin yaratılışının bir sonucu olarak hayat
bulduğunu dile getirmek mümkündür.
Vahid’in edebi kişiliği ile ilgili olarak burada söylenenler muhakkak ki onun edebi kişiliğini bütün
yönleriyle yansıtmaktan uzaktır. Bir bildiri sınırları içerisinde hazırlamaya çalıştığımız bu konunun çok
daha ayrıntılı bir çalışmaya, hatta çalışmalara açık olduğunu muhakkaktır. Bu arada Vahid’in belli
sayıdaki gazelleri üzerine Türkiye’de bir yüksek lisans tezinin yapıldığını, ancak şairin edebi kişiliğini
tam anlamıyla ortaya koyacak bir doktora çalışmasına da ihtiyaç olduğunu, bununla onun edebi kişiliğinin
bütün yönleriyle ortaya konulabileceğini belirtmek gerekir.
Достарыңызбен бөлісу: |